Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Corona Virüs Hakkında Kompozisyon


Corona Virüs Hakkında Kompozisyon

Tüm dünyayı etkisi altına alan, küresel bir tehdit olan corona virüs bugünlerde en çok konuşulan  konulardan biridir. Konuşmakla kalmayıp  bizleri endişelendiren, tüm dünya ülkelerinde tedbir almayı gerektiren bir salgındır. Corona Virüs ilk olarak Çin’in Wuhan  kentinde ortaya çıkmıştır. Daha sonra İtalya, İran, İspanya, Amerika, Almanya, Yunanistan vb. ülkelere de yayılmaya başlamıştır.

Bu virüsün belirtileri şunlardır:
Solunum  yolu sıkıntısı çekmek, kuru öksürük, yüksek ateş, halsizlik, kas ve eklemlerde ağrı, nefes darlığı gibi grip belirtileri gösterir. Bu virüs son zamanlarda  ülkemize de gelmiştir. Önce yurt dışından gelen  bir vatandaşımızın testi pozitif çıktı ve daha sonra aynı çevreden kişilerde de virüs çıkarak  vaka sayısı ülkemizde de artmaya başlamıştır.  Uzmanlar her gün televizyona çıkıp coranavirüsten nasıl korunmamız gerektiğini söylemektedir. Bu uyarıları dikkate almalıyız ve coranavirüsten  korunmak için şunları yapmalıyız: Her gün ellerimizi  sabunla güzel bir şekilde yıkamalıyız. Yıkama süresi en az yirmi saniye olmalıdır. Ellerimizi, parmak aralarımızı iyice yıkamalıyız. Sabun bulamadığımız zaman  kolonya ya da diğer diğer  hijyenik olan ürünleri kullanmalıyız. Zorunlu olmadıkça kalabalığa girmemeliyiz ve kalabalık ortamlardan uzak  durmalıyız. Hasta olan kişiler  başka kimselere zarar vermemek için  maske takmalıdır. Hasta olmayan kimseler maske takmamalıdır. Çünkü hasta olmayan kişiler maske taktığı zaman  enfeksiyon kapabilirler. Toplu taşımayı mecbur olmadığımız sürece kullanmamalıyız. Zorunlu olmadıkça hastanelere gidip sağlık çalışanlarını meşgul etmemeliyiz. Yüzümüzü sabunla yıkamalıyız. İnsanlar ile  sarılmayı, tokalaşmayı bir süreliğine ertelemeliyiz.

 Corona virüsün bulaşması ise şu şekilde olmaktadır: Hasta olan kişi öksürdüğü zaman , ağzından çıkan öksürük damlaları solunum yolu ile yanındaki kişiye de bulaşmaktadır.  Kişilerin el ve yüzünü yıkamaması ,  kirli eller ile  her insanın kullandığı ortak eşyalara dokunması diğer insanlara da bu virüsün bulaşmasına neden olmaktadır. Bu virüs  son derece ciddi ve  ölümcül olan bir virüstür. Bunun için  çok dikkatli olmalıyız ve temiz olmayı asla ihmal etmemeliyiz.

Corona virüsünün  en çok zarar verdiği kişiler ise elli  yaş ve üzeri kimselerdir. Yaşlılarda bağışıklık daha düşük olduğu için ölümcül olma  durumu da onlarda daha çok olmaktadır. Çocukların bağışıklığı daha güçlü olduğu için onlara fazla zarar vermemekte fakat çocuklar taşıyıcı olduğu için yaşlılara sarıldığı zaman onlara bulaştırabilirler. Bunun için dikkatli olunmalıdır. Bu dönemde  evimizde, evimizin önünde durmalıyız ve  sokaklara karışmamalıyız. Bu virüsten korunmak için  hep birlikte sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Korkuya kapılmamalıyız. Bağışıklığımızı güçlendiren gıdalar tüketmeliyiz. Dengeli beslenmeliyiz, yeterli uyumalıyız. Gece geç saatlere kadar ayakta kalmamalıyız. Moralimizi yüksek tutmalıyız.  Çocuklarımızın bu virüsten dolayı psikolojilerinin bozulmasına izin vermemeliyiz. Onlara bu virüs hakkında  bilgi vermeliyiz ve korkulacak bir şey olmadığını onlara güzel bir dille anlatmalıyız.

Bu dönemde yaşlı olan kimseler zorunlu olmadıkça sokaklara çıkmamalı ve bu zamanı evde geçirmelidirler.   Umarım  dünya olarak bu virüsten bir an önce kurtuluruz ve hiçbir can kaybı yaşanmaz. Çünkü her can değerlidir ve tektir.

‘’Zaman En Kıymetli Hazinedir.’’ Sözünden Hareketle Zamanı Verimli Kullanma İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


‘’Zaman  En Kıymetli Hazinedir.’’ Sözünden Hareketle Zamanı Verimli Kullanma İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Zaman bize verilmiş olan en büyük hazinedir. Oysa biz insanlar zamanın kıymetini bilmiyoruz ve onu boş yere israf ediyoruz. Nasıl ki paramızı, nefesimizi israf ediyorsak işte zamanı da bu şekilde boşa harcıyoruz. Oysa bize verilmiş olan yaşamın bile belli bir süresi vardır, nefes almanın, konuşmanın  bile bir süresi vardır.

Bizler  zamanın kıymetini bilmeden, onu hunharca kullanarak verimsiz yaşamaya devam ediyoruz.  Zaman bizim için en büyük hazinedir. Hazinenin olması için  de zamanı dikkatli ve verimli kullanmalıyız.  Kendimize  bir hedef belirlemeliyiz ve o hedef ya da hedefler doğrultusunda zamanı kendimiz yönetmeliyiz ve zamanımızın boş yere akıp gitmesine göz yummamalıyız. Yaşamın, anın tadını çıkarmaya bakmalıyız.  Boş yere kaybedecek  bir zamanımız olmamalıdır. Sevdiklerimiz için, işimiz için, yakınlarımız için zamanlarımız ayarlı olmalıdır. Yani her vaktin değeri olmalı ve onların ne zaman, nerede, nasıl kullanılacağı bizim elimizde olmalıdır.  Yani zaman değerli olmalı, vakit nakit omalıdır.  Yoksa bir ömür boşa geçer ve bu ömrün bu kadar çabuk geçtiğini  anlayamayız, anlamaya çalışsak bile artık iş işten geçmiş olur ve giden zaman da bir daha asla geri kalmaz.

Zamanın önemi ile ilgili şu sözü unutmamalıyız:
‘’ Zamanı nasıl öldüreceğinizi değil, zamanı nasıl kazanacağınızı düşünün.
İşte tüm bu sözlerden de anlaşılacağı gibi zamanın değerini bilmeliyiz ve onu  öldürmek yerine onu nasıl verimli kullanabiliriz düşüncesi ile hareket etmeliyiz.

Virüs, Temizlik, Hastalık, Maske, Sabun Kelimelerinin de İçinde Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.


Virüs, Temizlik, Hastalık, Maske, Sabun Kelimelerinin de İçinde Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.

Sabah uyandığımda Çin’in Vuhan kentinde  Corona virüs adında bir virüsün insanların yaşamına  son  verdiğinden bahsediliyordu. Önce bunu duyduğumda şaka galiba diye düşündüm.  Daha sonra televizyonu açtığımda işin şaka değil gerçek  olduğunu gördüm.  Bu virüs ölümcül bir virüs olduğu için hızla yayılıyordu. Ülkemize de bu virüsün gelmemesi   için dua ediyordum. Günler geçmeye başladıkça virüs ülkelerden ülkeye yayılmaya başlıyordu. Acaba ülkemize de gelirse ne yaparız diye endişelenmeye başlamıştım. Sağlık Bakanımız Fahrettin  Koca Bey televizyonlara çıkıp bu virüs hakkında halkımızı  güzel bir şekilde bilinçlendiriyordu. Avrupa Ülkelerinde de   hızla yayılan virüs  henüz ülkemize gelmiş değildi. Bunun için ülke olarak şanslıyız diye düşünmeye  başladım. Daha sonra anneme ve kardeşlerime zorunlu olmadıkça kalabalık yerlere çıkmamaları gerektiğini söyledim.

Babam ben küçük yaştayken vefat ettiği için aile reisi ben olmuştum . Bunun için de bu tehlikeli virüsten ailemi korumam gerekiyordu. Annem  her gün evleri güzel bir şekilde havalandırıyor, temizliyordu.  Yemeğe kesinlikle elimizi, yüzümüzü sabunlamadan oturmuyorduk. Bu hastalığa karşı temiz olmak ve bağışıklığın güçlü olması gerekiyordu. Babamdan kalma emekli  parası annemin üzerine kayıtlıydı. Annem bana veriyor sağlığımız  iyi yapan, bağışıklığımızı güçlendiren  yiyecekler alıyordum okul çıkışı. Okuldan çıktıktan sonra eczaneye de uğramayı  ihmal etmedim ve hemen kardeşime, kendime ve anneme  bir tane maske aldım. Böylece daha korunaklı olacaktık. Televizyonlarda bu virüs ile ilgili halk bilgilendiriliyordu. Yine bir sabah okula vardığımda arkadaşım Mehmet’in yüksek ateş ve öksürük yüzünden hastaneye kaldırıldığını öğrendik.  Öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımız  hepimiz endişelenmiştik. Acaba ülkemize de bu virüs gelmiş midir diye.  Hastanede Mehmet’e   virüs var mı yok mu diye test yapmışlar ve neyse ki sonuçlar negatif çıkmıştı. Korktuğumuz başımıza gelmemişti ve çok şükür ki Mehmet ufak bir grip geçirmişti. Daha sonra   herkes bilinçli olmaya başladı ve kimse kimseyle tokalaşmadı.  Selamımızı güzel bir şekilde verecektik birbirimize.  Sevmek , ya da saygı duymak illaki sarılmaktan geçmiyordu. Özellikle de bu hassas dönemde  daha dikkat etmeliydik ve öyle de yaptık.


Günler geçmeye devam ediyordu ki  bir sabah yine uyandığımda  ülkemize yabancı bir ülkeden gelen kardeşimizin  hasta olduğu testinin pozitif olduğu haberleri duyuldu.  Testi pozitif çıkan kişi ve ailesinin karantinaya alındığını duyduk. Bu defa ciddi anlamda  önlemler almamız gerekiyordu ve devletimiz de bu  konuda üzerine düşen sorumlulukları hakkı ile yerine getiriyordu. İnşallah bir an önce bu virüs ortadan kalkar ve hiçbir insan ölmez. Allah ülkemizi ve diğer dünya ülkelerinin hepsini korusun.

Saz İle İlgili Kompozisyon Yazınız


Saz İle İlgili Kompozisyon Yazınız

Saz  bizim kültürümüzde çok önem verilen ve kültürümüzün bir parçası olan telli bir  çalgıdır. Diğer adıyla bağlama da denilir.  Duygu ve düşüncelerimizi dile getiren ve bizi en iyi anlatan bu müzik aleti insanın   hayatına  renk  katar.  Çünkü saz çalındığı zaman  farklı duygular içine gireriz ve  bunun sonucunda da hasretler, özlemler, ayrılıklar, acılar vb. duygular ortaya çıkar.  Milletimizin  çok önem verdiği bu müzik aleti  yüzyıllardan beridir geleneksel kültürümüzün parçası olarak çalınmaya devam etmekte,  insanları ortak bir  duyguda birleştirmektedir.  Bunun için  saz bizim için çok önemlidir.  

Büyük şairimiz Aşık Veysel Şatıroğlu da  sazını çok seven ve sazı ile  güzel şiirler söyleyen,  türküler icra eden büyük bir üstattır.  O sazını çok sevmiştir ve sazı ile insanlara çok şeyler öğretmiştir.   Çünkü sazı sayesinde duygularını dile getirmiş, insanlara öğütler vermiş, bir olmanın, beraber olmanın önemini anlatmıştır. Hoşgörüyü, farklılıklara saygıyı sazı ile anlatmıştır bize büyük şair. Bunun için saz  çok ama çok farklı bir yerdedir bizim için.

Nice büyük mesajlar insanlığa saz aracılığı ile verilmiştir. Mesela aşağıdaki sözler sazın ezgisi esnasında tüm dünyaya yayılmıştır.
‘’ Beni hor görme kardeşim. Sen altındın ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz. Sen gümüşsün ben sac mıyım? Ne varise sende bende. Aynı varlık her bedende. Yarın mezara girende, sen toksun da ben aç mıyım?

İşte tüm bu güzel duygular saz ile  söze dökülmüş ve insanları duygulandırmış, mutlu etmiştir. İşte bunun için  bu müzik aletinin unutulmamasını ve gelecek nesillere de öğretilmesini sağlamak için  sazın kıymetini bilmeliyiz ve yeni saz ustalarının ortaya çıkmasını sağlamalıyız ve onlara gereken desteği de vermeliyiz.

Ana Dilimizi Korumak Konulu Kompozisyon Yazınız.

Ana Dilimizi Korumak Konulu Kompozisyon Yazınız.

Dil bir toplumun en önemli yapı taşıdır ve kurallar bütünüdür.  Kişinin okuduğunu kavrayabilmesi,  yorumlayabilmesi ancak dilini doğru ve etkin kullanması ile gerçekleşebilir. Ülkesini ve milletini korumak isteyen, milli benliğinin  sağlam bir şekilde  devam etmesini sağlayan en önemli unsurdur dil. Ana dilimiz Türkçemiz bizim  her şeyimizdir. Çünkü bizler bu dil ile  ana karnında   ile iletişim kurduk, bu dil ile dünyayı, olayları anlamaya çalıştık ve  buna hala da devam ediyoruz.  Kendi ana dilimiz dururken   neden yabancı dillere  özenti son zamanlarda bir hayli arttı anlamıyorum. Oysa bizim dilimiz zengin bir hazine gibi çeşitli kelimeler türeten bir dildir.

Dilimizdeki kelimelerin eş anlamlısı, eş seslisi  vardır. Başka  hangi dillerde  bu kadar anlam zenginliği vardır.  Bizim dilimizdeki kadar yoktur en azından.  Dil bir milletin  aynasıdır, bir milletin kültürüdür, geleneğidir, göreneğidir.  Ana dilimiz,  bizim   iletişim kurduğumuz, birbirimizi en iyi şekilde  anladığımız  değerli bir elmastır. Bunun için ana dilimizin değerini bilmeliyiz. Günlük yaşamda sıkça kullandığımız yabancı sözcüklere bir an önce dur demesini bilmeliyiz. Her şeyin Türkçesini kullanmaya özen göstermeliyiz. Eğer bunu yapmazsak dilimiz elde gider ve giden dili de bir daha eskisine döndüremeyiz. Dilimizin dünya dilleri arasında yer almasını istiyorsak ona hak ettiği özeni göstermeliyiz. Kendi kelimelerimizi türetmeliyiz  ve konuşmalıyız.  Günlük yaşamda ana dilimizi doğru ve düzgün kullanmalıyız. Telefonda bile mesajlaşırken  “mrb” yerine “merhaba” , “grş” yerine “görüşürüz” demeliyiz. İşte burada basın yayın ve medya kuruluşlarına da çok önemli görevler düşmektedir. Onlarda dilin doğru kullanımı için  üzerlerine düşen sorumlulukları en iyi bir şekilde yerine getirmelidir.

 Ayrıca ana dilimizi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak için  var gücümüzle çalışalım ve  ana dilimizi kendi içimizde yoğuralım, zenginleştirelim. Dilin önemi ile ilgili şu sözü hatırlatmak isterim:  “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.’’ Mustafa Kemal Atatürk   ‘’ Dil, bir medeniyet olayıdır. Bir medeniyetin kurduğu dil, başka bir medeniyetin düşündüklerini söyleyemez. Yetmez onu söylemeye. Bir ulus, medeniyetini değiştirdi mi, dilini de değiştirmek zorundadır.’’ Tüm bu olumsuzluklara maruz kalmamak için haydi hep birlikte ana dilimize sahip çıkalım ve  milli benliğimizi sonsuza kadar yaşatalım.

Vefalı Olmanın İnsan İlişkilerindeki Önemi Hakkında Kompozisyon


Vefalı Olmanın  İnsan İlişkilerindeki Önemi Hakkında Kompozisyon Yazınız.

Vefa;  kişinin  sevdiklerine, kendisine iyilik edenlere bağlı olması, onların yaptığı fedakarlıkları unutmamasıdır. Vefalı insan her nerede olursa olsun  sevdiği insanları, kendisine iyilik edenleri insan asla satmaz ve  onları asla unutmaz. Çünkü vefalı olmak da bir erdem gerektirir.  Vefalı olan  insanın her yerde değeri bilinir ve böyle insanlara da hak ettiği değer verilir. Bunun için her zaman vefalı kimseler olmalıyız  vefasızlıktan uzak durmalıyız.

Vefasız insan olunduğu zaman  hayatta hiç değerimiz olmaz ve bizi seven insanları da tek tek kaybederiz. Böyle olunca da toplum içinde iletişim kuracağımız, sohbet edeceğimiz kişiler azalır. Böyle olunca da yalnız  ve mutsuz kalmaya mahkum oluruz. İşte bu olumsuzlukların olmaması için, hayatımızın daha neşeli, daha sevgi dolu olması için vefalı kimseler olmalıyız; hayatın, nefes almanın kıymetini bilmeliyiz. Güzel yıllarımızı vefa dolu bir şekilde geçirmeliyiz ve bu dünyadan ayrıldıktan sonra da iyi anılmalıyız.  Bunun için de ahde vefa olmalıdır.

Vefalı olmanın  önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız:‘’ Cömertlik olmayınca malın vefa olmayınca arkadaşın hayrı yoktur. ‘’ Ahmet Bin Kays ‘’ Dostlarını daima vefa ile hatırla can! Arayan sen ol bulan sen tanıyan sen ol kucaklayan sen. Kula vefası olmayanın Hakka vefası olmaz. ‘’Mevlana.  Gerçekten de durum böyledir.  Bunun için vefalı olmaya, değer vermeye, gönüllere girmeye devam etmeliyiz.

Çanakkale Ve Mehmet Akif Ersoy Hakkında Kompozisyon Yazınız


 Çanakkale Ve Mehmet Akif Ersoy Hakkında Kompozisyon Yazınız

Mehmet Akif Ersoy  vatanına ve milletine aşk ile bağlı olan  büyük insan, vefalı insan, gururlu insan. Onun için ne kadar güzel sözler söylesek az bile. Çünkü o büyük bir yazar, şair, vatanına kalemi ile ışık tutan değerli bir insandır. Ümitsizliğe yer vermeyen, vatanının kurtuluşu için  elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan ve milletine  milli marşı hediye eden dava adamıdır Mehmet Akif Ersoy. Kendi maddi durumu çok iyi olmadığı halde elinden  geldiğince başkalarına yardım etmeye çalışan, cömert, yardımsever bir kişidir.  Mehmet Akif Ersoy ülkesinin kurtuluşa ermesi için   çok güzel yazılar yazan, eserler ortaya   koyan ve insanları bilinçlendiren kimsedir. Yaşadığı onca maddi zorluklara  rağmen vatan sevgisinden asla vazgeçmeyen, önce  vatan diye yazılarını yazan ve sabahlara kadar çalışan büyük bir düşünür, değerli bir insandır.

Çanakkale Harbi sırasında milletimiz yok olma tehlikesi ile  karşı karşıya kalmıştı. Bu zorlu yıllarda ya yok olup gidecektik ya da  yeniden dirilecek ve iman gücü ile vatanımızı kurtaracaktık. İşte bizim asil ecdadımız da bunu yaptı ve  Çanakkale ‘de öyle bir destan yazıldı ki bu destan yüzyıllar geçse bile asla unutulmayacak ve  yaşamaya devam edecek. İtilaf  güçlerinde her türlü maddi güç vardı, bizim ülkemiz ise maddi açıdan çok zor durumdaydı. Bizi kurtuluşa erdiren ise atalarımızın iman gücü  kurtarmıştır. Seyit Onbaşı, Niğdeli, Ali, Cevat Komutanlar, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemaller ve niceleri…. 

İşte biz bunlar sayesinde kahraman kadınlarımızın,  gencecik  yavrularımın, çocuklarımın, anaların ve babaların sayesinde kurtuluşa erdik. Onlar bizim için canlarını feda etmeselerdi biz şu anda yaşamıyor olurduk ya da başka bir ülkenin manda ve himayesi altında köle olarak yaşamaya devam ediyorduk. Bugün  özgür  ve bağımsız bir ülkeysek bunu askerlerimize, milletimizin aziz insanlarına, Mehmet Akif Ersoylara, Mustafa Kemallere borçluyuz. Elbette ki yiğitlerimiz, Mehmetçiklerimize borçluyuz. Bunun  için bu vatanın kıymetini bilmeliyiz ve Mehmet Akif Ersoy’un sözlerini de aklımızdan asla çıkarmamalıyız.

Sevgili Mehmet Akif’in  Çanakkale şehitleri  için yazdığı şu şiiri de unutmamalıyız:
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupa'lı"

Dedirir, yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahut kafesi!

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara vadilere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler,
Kahraman orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar...
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın.

Hercümerc ettiğin edvara da yetmez o kitap
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
Bu taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,

Sonra gök kubbeyi alsam da rida namiyle
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan.

Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına.

Türbedarın diye ta fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem.

Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana..
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

‘’Sağlıklı Olanın Umudu , Umudu Olanın Her Şeyi Vardır Demektir.’’ Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


‘’Sağlıklı Olanın  Umudu , Umudu Olanın Her Şeyi Vardır Demektir.’’   Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Hayatımızda sahip olabileceğimiz en değerli hazine sağlığımızdır.  Çünkü sağlıklı olmayan insan sağlıklı düşünemez, sağlıklı düşünemeyen  kimseler de sağlıklı işler yapmaz .  Böylece sağlığı olmayan insanın  yaşamdan zevk alma hissi de azalır. Onun için ilk ve en önemli şey sağlıklı olmaktan geçer. 

Sağlıklı olan insan  ise kendini güçlü ve iyi hissettiği için  işlerini iyi bir  şekilde yapabilir ve mutlu olur. Sağlığı olanın umudu, umudu olanın  ise her şeyi vardır. Çünkü umuttur  bizi yaşama bağlayan, umuttur bize her olumsuzluğa rağmen  aydınlık yollar açan. Umudu olmayan insan, yaşamdan  umudunu kesmiş insan  mutlu olamaz. Kendi mutlu olmayınca  çevresi de mutlu olmaz. Oysa her şeye rağmen umutla yola çıkmak, umut etmekten asla vazgeçmemek güçlü insanların özelliğidir. Bunun için   başımıza gelen her türlü zorluklara rağmen yaşamdan umudumuzu kaybetmemeliyiz. Çünkü umut  bize hiç beklemediğimiz anlarda  daha güzel şeyler verebilir ve yaşama bizi daha çok bağlar. Bundan dolayı umutla yaşamaya devam edelim ve yaşamdan  umudumuzu  kesmeyelim.

Çünkü  hayat öyle bir şeydir ki çok zor zamanlarda yaşamınız bir anda  bambaşka ve güzellikler içinde olabilir. Yeter ki umut olsun, yeter ki umutlar sönmesin.

“Niçin Nefret Ederiz” İle İlgili Kompozisyon


“Niçin Nefret Ederiz”  İle İlgili Kompozisyon

Nefret kelimesini duyunca insanın  ruhu  bir karanlığa gömülüyor gibi  fakat  insan olduğumuz  için zaman zaman bu  duygulara maruz kalabiliyoruz. Nefret etmek, kin duymak elbette güzel bir şey değildir fakat bazen  bu kötü duyguya esir olabiliyoruz. Nefret etmenin nedenleri şunlardır:

Kendi kusurlarını yansıtma (ayna), kişiden zarar görme, aşağılık kompleksi, öteki korkusu, şefkat  eksikliği, kendini kabul ettirme isteği, bastırılmaya çalışılan kıskançlık, olamadığın şeylerin hatırlatıcısı olma vb. nedenlerdir. Yaşamda  her duygu vardır. Nefret de doğal olarak bu duygulardan biridir elbet.  İnsan   yaşadığı olaylar karşısında, zorluklar karşısında ve daha birçok şeyler karşısında nefret edebiliyor.  Nefret etmek aslında kişinin  kendine de zarar verebiliyor. Çünkü nefret eden kimse olumsuz düşüncelere sahip olduğu için,  mutlu olmadığı için , karşı tarafı kıskandığı için bu duyguya teslim oluyor ve böylece de daha mutsuz olabiliyor. Nefret etmek yerine  kendi eksikliklerimizin neler olduğunu bilsek, karşı tarafı   suçlamadan,  karşı tarafa kötü  hisler beslemeden önce kendimizi düzeltmeye çalışsak  daha doğru olmaz mı aslında? Çünkü insan  bazen kendi yapamadıklarını başkasının yaptığını görünce de o kişi ya da kişilerden nefret edebiliyor. Bu son derece yanlış bir tutumdur. Bunun için bu duygudan bir an önce kurtulmak ve yaşamın güzelliklerini yaşamaya bakmak gerekir. 

Kimse ile yarış içine girmeden, kendin için güzel işler yaparsan, başarılı işler yaparsan kimseden de nefret etmezsin.  Başkalarının başarılarını da tebrik etmek gerekir ve insanların başarılarını kıskanarak bunu nefrete dönüştürmemek en büyük erdem olsa gerek.


Sokak Hayvanlarının Korunması İle İlgili Kompozisyon


 Sokak Hayvanlarının Korunması İle İlgili Kompozisyon

Hayattaki tüm canlılara can veren , elbette ki Yüce Allah’tır.  İnsanlar, hayvanlar, bitkiler… Hepsi birer candır ve değerlidir.  İnsanı diğer canlılardan farklı kılan  ise akıldır.  O halde aklı olan insanın diğer canlıları da koruması gerekmez mi?  Özellikle de sokak hayvanlarının içler acısı durumunu görüyoruz ve buna insan  olarak bir  an önce çözüm bulmalıyız. Sokakta üşüyen, aç kalan,  bakıma ve korunmaya muhtaç olan bu  canlara sahip çıkmak bizim görevimizdir.

Çünkü insan olana, erdemli insana yakışan hareket canlılara zarar vermemek ve onları korumaktır. Sokak hayvanlarına kötü davranmamalıyız. Kendimizi onların yerine koymalıyız ve  biz de bir hayvan olarak dünyaya gelmiş olabilirdik.  Bunu  hatırlamalıyız ve onun için o değerli canlara da sahip çıkmalıyız. Sokak  hayvanlarına  zalimlik yapan, onlara eziyet eden kimselere  dersini vermeliyiz ve öyle kötü niyetli kimseleri gereken yerlere şikayet etmeliyiz. Hayvanlar bizim en yakın dostlarımız, vefalı canlarımızdır. Onlara lütfen  kötü davranmayalım ve  onların kötü koşullarda  yaşamasına müsaade etmeyelim. Sokak hayvanları için barınaklar oluşturulmalıdır, yaralı olanların iyileştirilmesi için  çaba gösterilmelidir, sabit su istasyonları oluşturulmalıdır, yemek artıkları mama olarak değerlendirilmelidir, belediye veterinerleri ile iletişim halinde kalınmalıdır,  sokak hayvanlarına pire tasması takılmalıdır, çevremizdeki hayvanlardan haberdar olmalıyız, arabamızı çalıştırmadan önce kaputuna vurmalıyız, insanları sokak hayvanlarını sahip çıkmaya  özendirmeliyiz ve onlara sevgimizi göstermeliyiz. 

Kısacası insanoğlu bu dünyada tek başına yaşamadığının farkında olmalı ve tüm canlılara merhamet göstermeli. Özellikle şehirlerde, köylerde bizlerle beraber yaşayan ve karnını doyurabilmek için bizlere muhtaç olan sokak hayvanlarına özellikle şefkat göstermeliyiz.

Hakkın Sesi Mehmet Akif Ersoy Konulu Kompozisyon Yazınız.


Hakkın Sesi Mehmet Akif Ersoy Konulu  Kompozisyon Yazınız.

Milli marşımızın yazarı sevgili Mehmet Akif Ersoy hepimizin  iftiharla andığı  kahraman vatan evlatlarından biridir. Mehmet Akif vatansever bir kimseydi. Vatansever olmasının yanında çalışkan, dürüst, imanlı, fedakardı. O kendi ihtiyaçlarını düşünmeyip başkalarına yardım eden iyi bir vatan evladı, iyi bir baba, iyi bir eşti. Haksızlığa asla boyun eğmez, maddi çıkarlar için o güçlü kişiliğinden ödün vermezdi.  Milli marşı gönlünden, iman gücü ile yazmış büyük bir şairdir o.

Milli marşı yazması karşılığında beş yüz lira ödül için tavrı şöyle olmuştur:  Onu almayacağım demiştir ve gerçekten de almamıştır. Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nı yazmaya karar verdikten sonra  kendini tamamen  bu marşa vermiştir ve  milli marşı yazmak için gece gündüz var gücüyle çalışmıştır. Kendisi Milli mücadelenin ruhunu çok iyi kavrayan biri olduğu için, halka en güzel bilgileri, en güzel vaazları da o vermişti. Bir şiir ancak  bu kadar güzel ve anlamlı yazılabilir. İşte bunu başaran kişi de üstadımız sevgili  Mehmet Akif Ersoy’dur.  Milli marşımız mecliste okunduğu zaman  bir alkış tufanı kopmuştu. Herkes hem  duygulu hem de  sevinçli, gurur verici marşımızın etkisi altında kalmıştı. Herkes Mehmet Akif üstadımızı alkışlarken o ise mütevazı bir şekilde oturmuş, utanmış ve başını kollarının arasına sokmuştur. İşte bu kadar da mütevazı, tevazu sahibidir bu büyük insan. 

O yıllarda kendi maddi durumu iyi olmadığı halde bile milli marş için konulan ödül parayı asla almamıştır. Bugün milli marşımızı gururla okuyup dinliyorsak bunu Mehmet Akif Ersoy’a borçluyuz.  Nurlar içinde uyu Mehmet Akif Ersoy’umuz.

‘’Dilimizi daima iyi kullanmalıyız o seni mutluluğa götürdüğü gibi felakete de götürebilir.” İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


‘’Dilimizi daima iyi kullanmalıyız o seni mutluluğa götürdüğü gibi felakete de götürebilir.”  İle İlgili  Kompozisyon Yazınız.

Dil bir milletin  benliğidir, kültürüdür, aynasıdır. Diline sahip çıkan milletler, ana dilini koruyan milletler her zaman millet olmaya devam etmiştir, milli benliklerini de kaybetmemişlerdir. Çünkü dilin kıymetini bilmişlerdir.  Bizler ana dilimiz olan Türkçeyi her zaman  iyi kullanmalıyız.  Türkçeyi güzel ve doğru kullanmalıyız.   Dilimize yabancı sözcükleri  eklememeliyiz.

Günlük yaşamımızda aynı dili konuştuğumuz kimseler ile yabancı dil konuşma özentiliğine kapılmamalıyız.  Yeni  Türkçe kelimeler üretmeliyiz ve yabancı sözcükleri dilimizden, günlük yaşamımızdan bir an önce çıkarmalıyız.  Dilimizi   iyi kullanmazsak milli benliğimizi, kültürümüzü kaybederiz ve biz olmaktan çıkarız. Dilimizin değerini bilip onu amacına uygun  olarak kullanırsak her zaman  güçlü oluruz ve milli benliğimizi de  korumuş oluruz. Dilimizin gelişmesi için, dünya dilleri arasında yer alması için var gücümüzle çalışmalıyız ve  dünyanın en gelişmiş uygarlığı olmalıyız.  Dilin önemi ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız: ’’ Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin!” Oktay Sinanoğlu

İşte tüm bunlardan dolayı dilimize  sahip çıkmalıyız, iş yerlerine, alışveriş merkezlerine, lokantalara, çay ocaklarına yabancı  adlar vermemeliyiz. Kendimiz olmalıyız ve özümüze sonsuza dek sahip çıkmalıyız.

Kağıdın İcadı ve Gelişimi İle İlgili Bilgilendirici Bir Metin

Kağıdın İcadı ve Gelişimi

Uygarlıkların gelişmesinde ve bugünkü halini almasında kuşkusuz en önemli etkilerin başında kağıdın icadı gelmektedir. Yazı aracı olmasının yanı sıra kaplama, ciltçilik, mimarlık, dokuma ve daha bir çok alanda kullanılan kağıt bilgilerin nesilden nesile taşınmasını ve uygarlıkların birbirini etkilemesini sağlamıştır. Jonathan Bloom’un “Kağıda işlenen Uygarlık-Kağıdın Tarihi ve İslam Dünyasına Etkisi” adlı esere göre kağıdın serüvenini kısaca şu şekilde açıklayabiliriz.

Kağıt milattan önce bir veya ikinci yüzyılda Çin’de icat edilmiştir. Avrupalılar ise kağıdı ancak icadından bin yıl sonra kullanmaya başlamışlardır. Avrupalılar, 11. ve 12. yüzyıla kadar kağıt üretmemişler, kağıt üretimini ise İspanya’da yaşayan müslümanlardan öğrenmişlerdir. İslam ordularının Orta Asya’yı fethettiği dönem olan 8. yüzyıl da müslümanların kağıtla tanışması olarak tarihlendirilmektedir. 13. yüzyıla gelindiğinde İtalyanlar mevcut kağıt üretimini çok daha ekonomik hale getiren teknikler geliştirince müslümanlar rekabet edememeye başlamıştır. 16. yüzyıl civarlarında ise Osmanlı Devleti, Hindistan ve İran dışındaki müslüman ülkelerde kağıt üretimi neredeyse tamamen bitmiştir.

Kağıdın nasıl yapıldığı ile ilgili olarak da kısaca şu bilgileri verebiliriz: Kağıt ilk başta Cyperius (papirüs) adı verilen bitkinin saplarının kesilmesi ve tokmaklanıp yassılaştırılması ile elde edilmiştir. Papirüsün yanı sıra çeşitli hayvan derilerinden elde edilen ve parşömen adı verilen kağıtlar da uzun bir süre kullanılmıştır. Bugünkü manada modern kağıdın atası olarak Çinli bir saray görevlisi olan Ts’ai Lun kabul edilmektedir. Ts’ai Lun ağaç kabukları, bez parçaları ve lifli malzemeleri bir teknede su ile beraber hamur kıvamına gelinceye kadar karıştırmış daha sonra elek ile malzemeyi sudan ayırıp silindirleyerek kağıt haline getirmiştir.

18. yüzyılda Fransa’da ilk kağıt makinası yapılmış ve günümüzdeki şekliyle kağıt üretimi artmıştır. Ancak günümüzde kağıt için kullanılan ham maddenin giderek azalması kağıdın ilk dönemlerdeki gibi olmasa da yeniden pahalı bir hal almasına doğru gitmektedir. Bu nedenle hepimiz kağıdı israf etmeden ve atık kağıtları da geri dönüşüm noktalarına bırakarak kağıt üretimine katkı sağlayabiliriz.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Hakkında Kompozisyon Yazınız.


8 Mart Dünya Kadınlar Günü Hakkında  Kompozisyon Yazınız.

Kadınlarımız her türlü fedakarlığı  yapan, vatanı için, milleti için iyi çocuklar yetiştirmeye çalışan   değerli varlıklarımızdır.  Kadınlarımız   yeri geldiği zaman  hem ana hem baba hem kardeş hem öğretici  birer neferlerdir. Kadınlarımıza hak ettiği değer ne yazık ki verilmemektedir.  Çünkü kadınlar  kendini bilmeyen, şiddete meyilli  kimseler tarafından aşağılanmakta, onlara her türlü zorbalık edilmekte ve en yakınları tarafından ne yazık ki  yıpratılmaktadır. 

Kadına  gereken değeri ülke olarak vermeliyiz ve kadına yönelik her türlü şiddete karşı olmalıyız.  Kadın haklarının neler olduğunu bilmeliyiz ve kadın haklarının her zaman savunucusu olmalıyız. Kadınların haklarının çiğnenmesine göz yummamalıyız.  Kadın erkek diye bir ayrım asla olmamalıdır.  Erkekler de kadınlarının yanında olmalı ve onların en büyük destekçisi olmalıdır.  Kadınlarımız artık  iş hayatının her alanında hizmet  vermeye başlamış ve çok  başarılı işler yapmış değerlerimizdir. Kadınlarımızın   değerini bilmeliyiz ve onların her türlü işin üstesinden   geleceğine inanmalıyız.

Mustafa Kemal’in  kadınlar hakkında söylediği şu sözü de unutmamalıyız:
‘’ Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir! Allah’ın emrettiği şey erkek ve kadın Müslümanların ilim ve irfan edinmeleridir. Kadın ve erkek bu ilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak mecburiyetindedir.’’

Müziğin Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Müziğin Önemi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Duygularımıza  tercüman olan, duygularımızı, düşüncelerimizi  en iyi şekilde dile getiren, yaşamın en önemli  anlamıdır müzik.  Müzik insanı çok farklı duygulara  götürür. Kimi zaman neşelenip göbek atmak isteriz, kimi zaman ise oturup   bağıra bağıra ağlamak isteriz. Çünkü dinlediğimiz müziğin türü bizi şekilden şekile sokar. Müzik yaşamın anlamıdır, müzik nefes almaktır, müzik özgürlüktür bence. Çünkü müziksiz bir yaşam olamaz, olmamalıdır da. 

Müziğin olmadığı yerde ruh da olmaz. Çünkü müzik ruhun,  hayatın gıdasıdır.  Müzik insanları bir araya getirir, müzik dayanışmayı,  birlik ve beraberlik içinde olmayı  öğretir bize.  Örneğin;   ülkemizi öven bir şarkı , marş, şiir dinlediğimizde  vatanımız ve milletimiz  daha çok severiz  ve daha yüce duygular yaşarız.  Memleketimizden, ana ve babamızdan ayrı bir yerde yaşıyorsak dinlediğimiz  müzik de  sıla hasreti ile ilgili bir müzik ise işte o zaman durmaz gözlerimiz,  işte o zaman hıçkıra hıçkıra ağlarız. Çünkü o anda hasret çökmüştür  ruhumuza, içimiz kavuşma özlemi ile yanıp kavruluyordur.  Ya da sevdiğimizden ayrıldığımız zaman   işte o zaman da aşk acısı yaşar ruhumuz, içimizde yangınlar çıkar da kendimize gelemeyiz bir türlü. Ama nasıl olsa müzik çıkarır sonunda bizi bir düzlüğe ve  devam ettirir yaşama.

Çünkü müzik yaşamaktır, müzik yaşamdan  zevk almak, yaşamı  iyisi ile kötüsü ile yaşamaktır. Müzik her şeydir, müziksiz yaşam  ise yaşamak değildir bence.

‘’Bir Memleket Halkının Terbiyesi Sokaktaki Hallerinden Belli Olur.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.


‘’Bir Memleket Halkının Terbiyesi Sokaktaki Hallerinden Belli Olur.’’ Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon Yazınız.

Memleket içinde yaşadığımız yuvamız,  özgürlüğümüz, yaşamımızın anlamıdır. İnsanda olması gereken en önemli erdemlerden biri güzel ahlaklı olmak, terbiyeli olmak ve bunu her yerde uygulamaktır. Sokakta, iş yerinde, ailede vb.  Bir toplumun insanlarının  terbiyeli olduğunu görmek için  o toplumun insanlarının   hal ve hareketlerini gözlemek gerekir.

Dışarı çıktığımız zaman  o toplumda yaşayan insanların birbirine saygılı olduğunu,  aşırı hareketlere  kaçmadığını, sokak ortasında  laubali hareketler yapmadığını gördüğümüz zaman işte o toplumun insanlarının  kaliteli kimseler olduğunu anlayabiliriz. Güzel ahlakın ve  eğitimin olduğu yerde,  insanlar da  iyi olur ve o toplum içinde huzur, dayanışma ve mutluluk da olur. Yeter ki  davranışlarımıza dikkat edelim ve her şeyde ölçülü olalım.  Ölçünün ve dengenin olduğu yerde de saygı olur. Sokaklarda tükürerek dolaşan, her türlü çöpünü sağa sola atan, küfür ederek dolaşan insanların işgal ettiği bir toplumun kültürü de elbette yerlerde demektir.  Bizler  de Türkiye Cumhuriyeti  memleketinin halkı olarak her zaman her yerde davranışlarımıza dikkat etmeliyiz.  Anne ve babalar çocuklarını iyi yetiştirmeli ve güzel ahlaklı olmaları için mücadele etmelidirler.

Her zaman  ilim yolunda, irfan yolunda yürümeliyiz.  Tek amacımız çok  çalışmak ve iyi insan olmaktır.

‘’ Bu Millet Bağımsızlıktan Yoksun Yaşamamıştır, Yaşayamaz Ve Yaşamayacaktır.’’ Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


‘’Bu Millet Bağımsızlıktan Yoksun Yaşamamıştır, Yaşayamaz Ve Yaşamayacaktır.’’ Sözü  İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

Vatan ve toprak  milletimiz için çok ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü sahip olduğumuz bu vatan topraklarını kurtaran atalarımız bu toprakları bizim için kazanmıştır, bizim geleceğimiz için  can vermişlerdir.   Onların emaneti olan bu topraklara  her zaman millet olarak sahip çıkmalıyız ve çıkmaya da devam etmeliyiz.

Bu millet her zaman bağımsızlığına düşkün olmuştur.  Çünkü geçmişimize şöyle bir dönüp baktığımızda bizim atalarımız esirliği, manda ve himayeyi  kabul etmemiş,  hayatı pahasına da olsa bağımsızlık için  mücadele etmişlerdir.  Çünkü atalarımızın  asil kanında özgürlük ve bağımsızlık ruhu vardı. Bu  duygu bizim içimize işlemiştir.  Bağımsızlığın olmadığı, özgürlüğün olmadığı bir yerde yaşamak  bizim için yaşamak demek değildir. Tutsaklık, esir  olma demektir.   Özgürlüğün olmadığı yerde, bağımsızlığın olmadığı yerde  ne dilini konuşabilirsin, ne kültürünü yaşayabilirsin. Çünkü  bunları yaşatmazlar. 

İşte tüm bunların olmaması için her zaman  bağımsızlığımıza önem vermeliyiz  ve ülkemizin başka ülkelerin egemenliği altına girmemesi için çok çalışmalıyız, ilim ve bilim yolunda özgür bir Türkiye Cumhuriyeti olmalıyız.

Kış Mevsimi İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Kış Mevsimi İle  İlgili Kompozisyon Yazınız.

Kış mevsimi denince akla gelen ilk şey elbette kar  ve soğuk olacaktır.  Karın yağması ile birlikte hava soğur ve kış mevsimi de başlamış olur.   Kış mevsiminde evde  şömineler yakılır, sobalar yakılır. Sobalarda patates közlenir, kestaneler pişirilir, sobanın üzerinde çaydanlıkta çaylar kaynatılır ve sevdiklerimizle çok güzel vakitler geçirilir.

Kış mevsimi çocuklar için ise daha da ayrı bir  öneme sahiptir.  Çocuklar   karın yağması ile birlikte evde durmak istemezler. Hemen dışarı çıkıp kardan adam yapmak isterler, kızakla kaymak isterler, kar topu  oynamak isterler ve doya doya kara  yatmak isterler . Kış mevsmi her ne kadar bu güzelliklere vesile olsa da bazen olumsuz hava koşulları  yaşamımızı kötüye çevirebilir. Örneğin;   Yollar buz tutarsa  trafik kazaları çok olur,  karın çok fazla yağdığı yüksek kesimlerde çığ düşme tehlikesi artar ve bunlar da  can ve mal kaybı yaşanmasına neden olur. İşte tüm bu olumsuzlukların olmaması için de insanlarımız hava durumunu her gün takip etmelidir ve ona göre    planlarını yapmalıdırlar. Karın yağması ile birlikte toprak suya doyar.    Kar yağdığı için göllerimiz, nehirlerimiz sular ile dolar ve bu da    kurak bir yıl geçirmememizi sağlamış olur. 

Kış mevsiminin son günlerini yaşadığımız bu günlerde doya doya eğlenmek umuduyla. Kalın sağlık ve mutlulukla…

‘’Anne Kalbi Çocuğun Okuludur.’’ Sözü İle İlgili Kompozisyon


‘’Anne Kalbi Çocuğun Okuludur.’’ Sözünü Açıklayınız.

Anneler çocukları için her türlü fedakarlığı yapan ve onları koşulsuz seven , koruyucu meleklerdir. Bir anne çocuğuna  nasıl davranırsa çocuk da ilerde onu model alacaktır. Örneğin anne içi sevgi ve merhamet dolu biri ise çocuk da öyle olacaktır. Anne vicdanlı, yardımsever, dayanışmacı bir kimse ise çocuk da annesini model alacak ve annesi gibi davranacaktır.

Anne  sevgi dolu değilse, merhametli değilse, vicdansız bir kimse ise çocuk da o denli merhametsiz ve vicdansız olacaktır. Kalp kıracaktır, insanlar ile iletişimi kötü olacaktır, iyi bir insan olmayacaktır. İşte böyle  çocukların olmaması için de annelere büyük görev düşmektedir. Annelerin kalbi gerçekten çocukların okuludur. Çünkü çocuk ne öğrenirse annesinden öğrenir ve onu model alır. Anne dedikoducu ise çocuk da öyle olmaya meyilli olacaktır.  Çünkü en yakınından ne görürse çocuklar da onun aynısını yapacaktır. Bunun için annelerimizin kendilerini  geliştirmeleri ve olumlu yönde değiştirmeleri gerekir. Ancak böyle olursa çocuk da  güzel ahlaklı, sevgi dolu, merhametli ve vicdan sahibi bir kimse olur. Annenin kalbi olan okul iyilik içinde dolmalıdır ve bu iyilik de tüm dünyaya yayılmalıdır. Yeter ki bunu  can-ı gönülde yapalım ve çocuklarıma sevgi dolu, saygı dolu, barış dolu bir dünya bırakalım.

Kısacası çocuklar annelerin kalplerindekilerin yansımasıdır. Henüz dış etkileri yeteri kadar görmemiş bir çocuğun davranışlarına bakarak rahatlıkla annesi hakkında yorum yapabiliriz.

‘’Hiçbir başarımı tesadüfe borçlu değilim. Buluşlarım da tesadüfen değil, çalışmalarımın eseridir.'' Sözüyle İlgili Kompozisyon


‘’Hiçbir başarımı tesadüfe borçlu değilim. Buluşlarım da tesadüfen değil, çalışmalarımın eseridir.'' Sözüyle  İlgili Yazı Yazınız.

Hayatta başarılı olmak için, bir yerlere gelmek için, kendi ayakların üzerinde durmak için yapılması gereken  tek  şey çalışmaktır. Çalışmak, alın teri dökmek, amaçların uğrunda mücadele etmek de azimli ve meraklı insanların özelliğidir.  Hiçbir başarı tesadüf değildir. Çünkü her  başarının ardında yoğun bir çalışma, emek ve alın terini görürüz.

İnsan yattığı yerden para kazanamaz, ya da iyi bir bilim adamı, iyi bir doktor, iyi bir mühendis olamaz.   İnsan meslek sahibi olmak için, çevresine faydalı olmak için çok çalışmalıdır.  Çünkü kişi ancak çalışırsa bir yerlere gelir. Böylece hem kendine hem de içinde yaşadığı topluma faydalı bir bireye dönüşür.  Kimya dalında  Nobel ödülü alan  Türk bilim insanı Aziz Sancar da   şu sözü söylemiştir: ‘’  Başarımın  yüzde doksan dokuzunu çalışmama, yüzde birini ise zekama borçluyum’’ demiştir. Buradan da  başarının tesadüf ya da zekadan kaynaklanmadığını  , başarının sadece ve sadece çok çalışmaktan geçtiğini ileri sürebiliriz. Konu ile ilgili o kadar çok örnek var ki… Neredeyse tüm buluşların hikayesini araştırdığımızda aynı şeyle karşılaşırız: Mucidimiz istediği sonuca ulaşana kadar bıkmadan usanmadan yüzlerce hatta binlerce deneme yapmıştır. Yani hedefe ulaşmak için yılmaz bir gayret gereklidir.

Yeter ki  çalışalım,  azimli olalım ve aynı kararlılıkla yolumuza devam edelim.  Tüm bunların sonucunda başarı  zaten gelecektir.