Nasıl Bir Doğada Ve Sosyal Çevrede Yaşamak İsterdiniz? Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Nasıl Bir Doğada Ve Sosyal Çevrede Yaşamak İsterdiniz? Konulu Kompozisyon Yazınız.


 

Doğa ana, toprak ana,  içinde yaşadığımız ve bize armağan olarak nice güzellikler vermiş ana vatanımızdır. Doğanın tahribata uğramadığı, doğal güzelliklerin  korunduğu, ağaçların kesilip yerlerine alışveriş merkezlerinin yapılmadığı, iş yerlerinin açılmadığı, doğanın doğal halinde kaldığı bir çevrede yaşamak isterdim. Sabah uyandığımda leylak kokularının  havaya mis gibi yayıldığını, gül ve nergislerin el ele dans ettiği, papatyaların çevremizi halı gibi serdiği, çiçeklerle dolu bir doğada olmak isterdim. 


Yerde,  içtiğimiz içecek kutularının olmadığı, deniz kenarlarının tertemiz kaldığı, sanayi atıklarının, zehirli gazların havaya karışıp zehirli bir hava solumadığımız bir yerde yaşamak kişiyi daha mutlu eder. İnsanların doğayı koruma konusunda toplum bilincine ulaştığı, tüketim çılgınlığının son bulduğu, organik gıdaların arttığı ve kimyasal ilaçların yediğimiz gıdalarda olmadığı bir doğa nefes almak  daha güzel ve daha enfes olurdu. Orman yangınlarının yaşanmadığı, ormanda yaşayan canlıların yangınlardan hayatını kaybetmediği, nehirlerin, göllerin, akarsuların kirletilmediği, havanın, suyun, toprağın kirletilmediği bir çevrede yaşamak isterdim.


 Sosyal çevremdeki insanların sevgi ve dayanışma içinde el ele vererek doğaya sahip çıktığını görmek insanı ayrı bir mutlu eder. Herkesin eline bir fidan alıp yakılan, yok olan yerleri yeniden var etmeye çalıştığı, umutların sönmediği, insanların doğayı korumak için canla başla çalıştığı bir doğada olmak beni çok mutlu ederdi. Doğa bilinci içinde olan insanların birbirine sevgi ile yaklaştığı, herkesin doğal güzelliklerden faydalandığı ve mutlu olduğu bir dünya da insanlar arası iletişimi de daha güçlendirir ve mutlu  insanlar da mutlu toplumlar doğurur.






Çevremiz, doğamız bizim olmasa olmazlarımızdandır. Buna önem vermediğimiz zaman doğa ona yaptığımız kötülüğün karşılığını acımasız yüzünü ortaya çıkararak bize gösterecektir. Bunun için yapılan evler, yapılan iş yerleri dere yataklarına yapılmamalıdır. Fabrikalara koruyucu filtreler takılmalı, solduğumuz havaya zarar verilmemelidir. Her şey para değildir. İnsanlığı kurtaracak ve yaşatacak olan para değil, içinde yaşadığımız, billur gibi suları olan, altın gibi güneşi ile içimizi ısıtan, ruhumuzu aydınlatan doğadır. Bir Kızılderili atasözü der ki:


Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde insanlar paranın  yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”  


İşte tüm bu acı olayların olmaması için, doğamızın canlılığını kaybetmemesi için ona sahip çıkalım ve cennet gibi vatanımızın, dünyamızın değerini bilelim. Savaşların olmadığı, silahların, bombaların doğaya zarar vermediği , insanlığın kardeşçe ve adilce bir yerde birleştiği bir doğada yaşamak umudu ile.

Barış İle İlgili Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 Barış İle İlgili Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.


Barış genel olarak savaş halinde olmama demektir. Savaşların olmaması, canların yok olmaması, kötülükten ve kavgadan yoksun olunması, uyum içinde, huzur içinde yaşamadır barış.   Savaş ise kötülükten, acılardan, kan ve göz yaşından beslenir. Savaşın olduğu yerde  barış  olmaz.   Barışın olmadığı yerde de savaşlar olacaktır. Savaşların insana ve insanlığa faydası olmaz. 


Savaş zulüm demektir, yıkım demektir, küçücük bebeklerin, körpe kuzuların, henüz bombalar altında can  vermesi demektir. Savaşlar ne yazık ki bir türlü sona ermemektedir. Ya savaşların getirdiği yıkım? Onların geçmesi ise yıllar hatta yüzyıllar alır belki. Amerika’nın Hiroşima’ya attığı atom bombasının etkileri yıllardır devam ediyor. Orada doğan çocuklar neden   ağır hastalıklar geçirmeye devam ediyor. Atom bombası yüzünden, savaş yüzünden. Savaş böyle cani bir şeydir işte.

 

 İnsanların ana vatanlarından uzaklaşması, benliğini kaybetmesi, yok olması demektir. “Savaş zorunlu olmadıkça cinayettir .” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk savaşın ne denli zararlı bir şey olduğunu söylemektedir. Barış içinde yaşamak varken, insanca, el ele, kol kola yürümek varken neden savaşlar bitmek bilmiyor?  Barışın olduğu yerde  huzur vardır, sakin ortam vardır. Barış varsa gece yatağa huzur içinde gitmek vardır.


  Güven vardır. Vatan toprakları içinde özgürce, bağımsızca yaşamak gibi güzel bir duygu vardır. Kendi topraklarımız üzerinde, kendi ana vatanımızın içinde huzurlu yaşamak, ülkemizi her açıdan geliştirmek ve savaşlarda başka ülkelere yem olmamak için çok çalışmak zorundayız. Savaşın ne denli kötü olduğu günlere şahit olan,  milli marşı yazarımız değerli insan Mehmet Akif Ersoy’a bir daha İstiklal Marşı yazsanız nasıl yazardınız diye sorulunca o şu cevabı vermiştir: “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.” Demiştir. Savaşı yaşayanlar, o anda çeşitli acılar, yoksulluklar çeken kimseler savaşın acımasız yüzüne şahit olurlar. Üstat Mehmet Akif Ersoy da buna şahit olduğu için barıştan yana olmanın güzelliğini vurgulamak istemiştir.





 

Siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel olarak her alanda gelişmeye mecburuz. Dünya ülkeleri arasında güçlü konuma gelip her zaman barıştan, sevgiden ve dayanışmadan yana olmalıyız. Güçlü olan ülkeler güçsüz olan ülkeleri yok etmeye çalışmamalıdır. Oraları sömürmemelidir. Her insanın yaşamı değerlidir ve her insan biriciktir. Onun için de her insanın barış ve huzur içinde yaşamaya ihtiyacı vardır. Barışın önemi ile ilgili şu söz de çok önemlidir.

“Barış tacı saltanat tacıyla kıyaslanamayacak kadar güzel ve değerlidir.” Epicuros

Konuşmacıyı Dinlerken Konuşma İle İlgili Soru Sormak Ve Buna Uygun Zamanda Yapmak Niçin Önemlidir? Açıklayınız.

 Konuşmacıyı Dinlerken Konuşma İle İlgili  Soru Sormak Ve Buna Uygun Zamanda Yapmak Niçin Önemlidir? Açıklayınız.



İyi bir dinleyici olmanın kurallarından biri de merak ettiğimiz soruları uygun zamanda sormaktır. Konuşmacıyı konuşmaya yeni başlamış, her şey gayette güzel giderken bir anda parmak kaldırarak konuşmacının sözünü kestiğimiz zaman işte o anda konuşmacının tüm dikkatini dağıtmış oluruz. Dikkatini dağılan konuşmacı ne anlattığını, ne anlatacağını unutur, konuya nerden devam edeceği aklına gelmez o anda.


 Konuşmacıyı bu zor duruma sokan kişi ise onun dikkatini bölen kötü dinleyicidir. Bir konuşmacıyı dinlemek için konferans salonuna gittiğimiz zaman ilk olarak konuşan kişiye saygı duymalıyız. Elbette merak ettiğimiz çok şey olacaktır. Koşulan konu ya da konuşmacı dikkatimizi çeken bir olmasa zaten gitmeyiz oraya. Onun için de iyi bir dinleyici olmalıyız. Sorular kısmına geçtiğimiz zaman merak ettiğimiz her ne ise onu kendimizi güzel bir şekilde ifade ederek sormalıyız. Konuşurken de Türkçeyi iyi kullanmalıyız, ses tonumuza dikkat etmeliyiz ve nazik olmalıyız.





 Biz böyle davrandığımız zaman bu davranışımız konuşmacının çok hoşuna gider, salondaki kişiler de bize saygı duyar ve herkes bizim sorularımız dinler, konuşmacı da merak ettiklerimizi bize güzelce anlatır. Merak ettiklerimizi öğrendikten sonra da o salondan mutlu ve bilgili, verim almış bir kimse olarak ayrılırız.

Dinleme Sırasında Dikkat Etmeniz Gereken Kurallar Nelerdir? Bu Kurallara Uymak Neden Önemlidir? Açıklayınız.

 Dinleme Sırasında Dikkat Etmeniz Gereken Kurallar Nelerdir? Bu Kurallara Uymak Neden Önemlidir? Açıklayınız.



İnsan nasıl ki kendini ifade etmek için konuşmaya gereksinim duyarsa kendisinin anlattıklarının da dinlenilmesi için anlaşılmaya ihtiyacı vardır.

 geçerlidir. Dinlemek karşımızdaki kişiye de saygıdır, nezakettir her şeyden önce.


Dinleme sırasında dikkat edilmesi gereken kurallar şunlardır:


* Konuşan kişinin ne anlattıklarını iyi dinlemeli ve konuştuğu her sözcüğe, cümleye dikkat etmeliyiz. Konuşan bireye  saygı olmalıdır.


* Konuşmacı konuşurken bir anda araya girip o kimsenin sözü kesilmemelidir.


* Konuşmacının dikkatini dağıtacak jest ve mimiklerden kaçınılmalıdır. Örneğin; bir şeyler atıştırmak,  saçla oynamak, çantadaki bir eşyayı çıkarıp onunla uğraşmak vb. gibi


* Konuşmacıya tüm dikkat verilmelidir.


* Konuşmacının anlatacağı konu ile ilgili mutlaka önemli yerler vardır. Bunun için yanımızda küçük bir defter ve kalem bulundurmalıyız ki öğrendiklerimiz kalıcı hale gelsin.


* Konuşmacının konusu bittikten sonra ya da isteyen kişiler merak ettiğini sorabilir demesinden sonra merak ettiğimiz , konu ile ilgili soruları sorabiliriz. Konu dışında saçma sapan sorular sorarak oradaki anlatışım akışını bozmamalıyız. Amacımız gerçekten merak ettiğimiz sorularımızın cevabını öğrenmek olmalıdır.


* Konuşmacıya karşı saygılı olmalıyız, konuşulan kişinin konuşması bitenene kadar onu sabırla dinlemeliyiz.


* Konuşmacıyı etkin bir şekilde, gerçekten ona değer vererek dinlersek bu konuşmacının kendini de iyi hissetmesini sağlar ve bu defa anlatacağı şeyi de daha etkili anlatmaya başlar.






* Bazen konuşmacının anlattığı kimi konular dikkatimizi çekmeyebilir ama konu sıkıcı diye orada uyuyup karşıdaki kişiyi rencide etmemeliyiz.


* Konuşmacının görüşleri ile aynı görüşe sahip olmayabilirsiniz ve bu son derece de normaldir. Farklılıklar bir bütündür sözü ile hareket ederek konuşmaya karşı hoşgörülü olmalıyız ve saygı ile onu dinlemeye devam etmeliyiz.


* Konuşmacıyı küçümser gibi ona alaycı bakış atan, onu küçümseyen ve böylece kendimizi değersiz hale getiren davranışlardan kaçınmalıyız ve insan olmayı başarmalı, insanca dinlemeye devam etmeliyiz.


Not: Dinleme sırasında anlatan kişiye saygı duymak ve kurallara uymak insani vazifedir. Karşıdakini insan olarak görmek, saygı ve sabırla konuşanın sözünü sonuna kadar dinlemek kendi öz saygımızla ilgili bir durumdur. Kendi öz saygımız kaybetmemek için, yeni şeyler öğrenmek için iyi bir dinleyici olmalıyız ve anlamsız hareketlerden de kaçınmalıyız. Bunları yaptığımız zaman insanca bir tavır sergilemiş oluruz ve oradaki diğer dinleyicilere de model olurz.

Medeniyet İle İlgili Özlü Sözler

 Medeniyet İle İlgili  Özlü Sözler


Medeniyet, bir toplumun tüm unsurlarını yani, maddi manevi varlıklarını, düşüncelerini, bilimini, sanatını, teknolojisini, canlı türlerini ve ürünlerini ve daha birçok kavramı içine alan bir kelimedir. Medeniyet uygarlık demek, ilerleme demektir aynı zamanda. Ülkeler yeniliklere açık olmalı, ilim ve fen yolunda ilerlemelidir.

 

"Gerçek medeniyet, kozmopolit bir topluma dayanmaktadır."  Edgar Morin

"Milli ahlak olmayan yerde, millet de, medeniyet de olmaz." Ziya Paşa

"Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için yeterlidir." Atatürk

"Medeniyet, insanı insan yapan manevi kıymetler manzumesidir.”  Ahmet  Hamdi Tanpınar



"Medeniyet, öyle kuvvetli bir ışıktır ki ona bigane olanları yakar, mahveder." Atatürk

"Bir ülkenin uygarlık derecesi, kadınlarına ve çocuklarına verdiği değerle ölçülür." George William Curtis

"Medeniyet safında milletçe lâyık olduğumuz mevki almak, yani en ileriye ve en yükseğe varmak. Bunun kadar ruhu coşturan, pekguzelsozler.com aşkı hızlandıran ne olabilir?" Reşit Galip



"Bugünkü medeniyet; arka üstü yatıp, yıldızları temaşa ile vücuda getirile cek mistik bir hayat şekli değildir." Avni Başman

"Medeniyet, insanlarla tabiatın arasını çok açmıştır. "Hüseyin Rahmi Gürpınar

"Medeniyetin esası, başkalarının tecrübelerinden  yararlanmaktır."  Metin Toker

"Uygarlığın gerçek ölçüsü; ne nüfus çokluğu, ne kentlerin büyüklüğü, ne de üretim bolluğudur. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların özellikleridir."
Emerson


"Yamyamlar, çatal kullanarak medeni olamazlar."  N.Hawthorne

"Uygarlık, kültür ağacına aşılanma dıkça, bütün çiçekleri açmaz." Ziya Gökalp

"Uygarlık; bir durum değil, bir hareket, bir liman değil yolculuktur." Toynbee

"Uygarlık, yok edilmez."  Bruno Mazzini. 





"Uygarlık yolu, konserve kutularıyla yapılmıştır"  Elbert Hubbard

"Uygarlık eğer insanın kalbinde değilse, hiçbir yerde değildir."  Georges Duhamel

"Medeniyetin son gayesi, insan şahsiyetinin son gelişmesidir."  Alexis Carrel

"Uygarlığı tanımlamak için; vahşi bir insanın ne anlam, ne de fayda bulmadığı bütün kelimeleri sözlükten çıkarmak yeter."
Paul Valery

"Her medeniyet kendinin bütünüdür. Ayrı kültürlerin zoraki nikâhından hilkat garibeleri doğar. " Mehmet Selahattin Şimşek

Bilgilendirici Metin Örnekleri

 Bilgilendirici Metin Örnekleri 


Nesnel yargıların olduğu araştırmalara  dayanan, bilgi vermek amacı ile yazılan metinlere bilgilendirici metin metin denir.


Bilgilendirici Metin Örnekleri:

 

1) Begonya Çiçeği:


Begonya çiçeği ilk olarak İngiltere’de  keşfedilmiştir.

Begonya Güney Amerika ve Afrika’da kendiliğinden yetişen bir çiçektir. Bahçelerde yetiştirilir, Salonlarda ise süs bitkisi olarak tercih edilir. Bilimsel adı Begoniadır. Begonya çiçeği doğrudan güneş ışığı istemeyen bir çiçek türüdür. Çok sıcak ve çok soğuk havayı sevmez. Genelde yaz mevsiminde çiçek açar.


 

2) Fil:


 Yeryüzünün en büyük canlılarından biridir. Yılda elli yon yiyecek tüketmektedir. Üç adet fil türü vardır. Bunlar Asya Fili, Afrika Fili ve Afrika  Orman Fili. Otla beslenen hayvanlardır. Fillerin dişleri çok uzundur. Filler dişlerini su kazmak, ağaç kabuğu soymak için bir araç olarak kullanırken rakiplerine karşı bir güç  olarak da kullanır.  Anaerkil bir sürü yapısına sahiptir. Kendilerini aynada tanıyabilen canlılardır. Hafızaları çok iyidir. Filler normal zamanlarda ayakta uyuyan hayvanlardır ama insanlarla yaşayanları ise zamanla yatakta uyumayı da öğrenmiştir.


 

3) Güneş: 


Birçok eski uygarlıklar Güneş'i Tanrı olarak kabul etmişlerdir. Güneş 4. 603milyar yaşındadır. Güneş sistemindeki en büyük nesne Güneş’tir. Güneş, aslında göze beyaz görünen tüm renklerin bir karışımıdır.  Güneşin enerjisi patladığı zaman, kırmızı dev içerisine doğru genişler ve tüm gezegenleri yok edecek güce ulaşır.

Güneşin yer çekimi, dünyanın yer çekiminden 28 kat daha güçlüdür. Güneş bir gaz topudur. Güneş içerisinde on farklı gaz vardır. Dünyaya enerji ve ışık sağlar. Güneş içerisinde milyarlarca altın bulunur.




 

 

4) Kartal:


Kartal yavruları doğduktan  sekiz, dokuz gün sonra  dört kilogram ağırlığa ulaşır. Kartal yavrularının doğduklarında rengi gridir. Dört yaşına kadar gri tüylere sahip olan kartal yavruları daha sonra ebeveynlerinin rengini almaya başlar. Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarında 60’ın üzerinde kartal türleri bulunmaktadır. Kartalların gözleri vücutlarına oranlandığında insanlarınkine göre 20 kat daha büyüktür.


 Kartallar, eski yıllarda polislere ve ordulara yardım için kullanılmıştır.  Hayatları boyunca tek eşli kalan canlılardır. Kuş türleri içinde en uzun yaşayan canlılardır. Karta türlerinin çoğunda dişi olan kartallar erkek olan kartallardan daha güçlü ve daha büyüktürler. Genellikle iki yumurta yaparlar .Gökyüzünde en yüksekten uçan kuş türü kartallardır.

 



Barış Manço’nun Halil İbrahim Sofrası Şarkı Sözü Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Barış Manço’nun Halil İbrahim Sofrası Şarkı Sözü  Konulu Kompozisyon Yazınız.


 

Barış Manço çok yeri gezmiş ve farklı dünya ülkelerini gezerek kendini geliştirmiş büyük bir sanatçıydı. Rahmetli sanatçının her şarkısında insana, insanlığa mesaj veren güzel sözler vardır. İnsanca yaşamak, yetinmeyi bilmek, sevmek, saygı göstermek , emek ve alın teri vardır şarkı sözlerinde. Çünkü o insan olarak kalmayı başarmış, insanlığa yakışır eylemlerde bulunmuş büyük bir sanatçıdır. Çok sayıda dil bilen kültürlü sanatçı her zaman insan olarak kalmayı yeğlemiştir. Halil İbrahim Sofrası şarkı sözlerinin ne demek istediğine geçmeden önce Halil İbrahim adındaki kişinin kim olduğundan bahsetmek isterim önce.


 Bu konu ile ilgili değişik rivayetler vardır. İlki şu şekildedir: Halil İbrahim  bir Peygamberdir. Cömertliği ile bilinen Halil İbrahim Peygamber çok misafirperver biriydi. Halil İbrahim Peygamber asla misafirsiz yemek yemezdi. Cömert ve gönlü bol olan Halil İbrahim Peygamber bir keresinde evine bir gün misafir gelmediği için bir ay sofra kurdurmamıştır. Halil İbrahim Sofrası diye de onun misafirperverliğinden dolayı söylerler.






Diğer bir söylem ise iki kardeşin hikayesidir.  Halil ve İbrahim adında iki kardeş yaşarmış. İkisi de ekinlerini ekip mahsul zamanı gelince mahsulü paylaşmaya paylaşmış. İbrahim  adında olan kişi kendi mahsulünden abisininkine o görmeden doldurmuş. Abim evli ve çocukları var, ben ise bekarım , onun daha çok mahsule ihtiyacı var demiş. İbrahim az öte gidince bu defa da Halil düşünmeye başlamış.


 İbrahim henüz evli değil ve evleneceği için yuva kuracağı için onun benden daha çok mahsule ihtiyacı var diye düşünerek kendi payından onun çuvalına doldurmuş.  İkisi de birbirinden habersiz birbirine yardım ediyormuş aslında. Gönül bolluğu, gönül zenginliği bu olsa gerek. Böyle olunca  Yüce  Allah da onların mahsullerini bereketlendirmiş ve çuvallar dolmuş, taşmış ve artmış.  Bereket artmış ve mahsul  taşı taşı bitmemiş. Böylece Halil İbrahim sofrası diye bir söylem bizlere kalmış.



Sevgili Barış Manço şu mesajları  vermektedir insanoğluna.


İnsanoğlu haddin bilmeli ve kimseye kötü söz  söylememelidir,  Söz ağızdan çıkmadan önce düşünülmelidir ve  kimsenin kalbini kırılmamalıdır.  El alemin namusuna , onuruna kötü niyetle bakmamalıdır. İnsan dürüst olmalıdır, güvenilir olmalıdır ve namuslu olmalıdır. İnsanların aç gözlü olduğunu, kap  kacak için , geçici dünya malı için boş yere kavga ettiklerini anlatmıştır. Oysa ki dünyadaki her şey , insanlar aç gözlü olmasa tüm insanlığa yeter de artar bile. İnsanlar buldukları ile yetinmeyip hep daha fazlasını istemişlerdir ve bu durum da yine devam etmektedir. 


Kimisi tatlı peşinde, isteklerinin, arzularının peşindeyken kimisinin ise yemeğine atacak tuzu yoktur, bir kuru ekmeği yoktur. Ama bunu insanoğlu nedense akıl edemiyor. Kiminin evleri, arabaları varken böyle kimseler doymak bilmez ve dünyada daha çok mal ve mülk sahibi olmak isterler ve hırslarının ve nefislerinin peşinden koşmaya devam ederler. Halil İbrahim Sofrası bereket sofrasıdır. Orada her şey vardır. O sofrayı dürüst, güvenilir ve alın teri ile ekmek kazanan yiğit insanlar hak eder, emektar insanlar hak eder. 


Aç gözlü ve doyumsuz kişilerin hak ettiği sofra ise  taş köşedir. Bereketin olmadığı ve lezzetin olmadığı sofradır. Çünkü kötü insanlar Halil İbrahim sofrasını hak edecek kadar onurlu kimseler değildir. Çoluk çocuk geçindirip haram nedir bilmeyen namuslu ve adam gibi adamların yeridir Halil İbrahim Sofrası. Kolay değildir çocuk çocuk geçindirmek. Hele hele alın teri ile geçindirmek dünyanın en onurlu eylemidir. İşte tüm bundan dolayı da  böyle kimseler baş köşeye oturtulmalı ve onların kıymeti de her daim bilinmelidir. 


Allah’a değil de çıkarları için, iki kuruşluk menfaatleri için kula kulluk eden insanlar en zavallı ve en aşağılık kimselerdir. Oysa bize nimeti kul değil , Yüce Allah verir. Onun için kula kulluk etmemeliyiz, onurumuzu ayaklar altına alan, kendimizi küçültecek hareketlerde bulunmamalıyız. Haram mal yememeliyiz, alın teri ile kazandığımız yemeliyiz ve onurlu bir hayat sürmeliyiz. İnsan hem iyi , hem gözü tok hem de bilgili ve kültürlü olmalıdır. 






Nasıl ki içi boş tencereden kimse doymazsa içi boş insanlarla iletişim kurmayı da kimse istemez ve içi boş insanların da ne kendilerine ne de içinde yaşadıkları topluma faydaları olur. Onun için içi boş insan olmamalıyız. İyi insan, bilgili insani alçakgönüllü ve tevazu sahibi olmalıyız, gözü tok olmalıyız,  bileğimizin gücü ile helal lokma yemeliyiz, çocuklarımıza da  helal lokma yedirmeliyiz. İnsan paraya pula tapmamalıdır.


 Para pul insanın gözünü bir anlık boyar ama asla mutlu etmez. Önemli olan insanlıktır, insanca yaşamaktır, hak yememektir, adaletli olmaktır. İşte bu güzel davranışları sergileyen  her kimse buyursun Halil İbrahim sofrasına ve hiç eksilmesin bu sofranın bereketi de.

Yaşadığınız Yerdeki Büyüklerinizi ve Yaşıtlarınızı Düşünerek Onlarla Yaşamanın Size Neler Kazandırdığını, Komşuluk İlişkilerini Göz Önünde Bulundurarak Yazınız.

Yaşadığınız Yerdeki Büyüklerinizi ve Yaşıtlarınızı Düşünerek Onlarla Yaşamanın Size Neler Kazandırdığını, Komşuluk İlişkilerini Göz Önünde Bulundurarak Yazınız.


İnsanın gözünü ilk açtığı yer, havasını içine çektiği, toprağının kokusuna bir türlü doyamadığı, suyunun  bir başka güzel olduğu  onun doğduğu, büyüdüğü ve yıllarını geçirdiği çevresidir. Her insanın yaşadığı çevresi, orada yaşanan gelenekleri, görenekleri ve kültürel özellikleri farklıdır. Aynı ülke içinde, aynı şehrin  ilçeleri, köyleri arasında bile farklı özellikler ve gelenekler mevcuttur. İnsanın yaşadığı yer onun için en önemli yerdir. Çünkü oradadır her şeyimiz. Ailemiz, yakınlarımız, komşularımız, çocukluk arkadaşlarımız, bakkal Mehmet Amca, meraklı komşumuz Hatice Teyze , mahallenin yaramaz çocuğu Ali Can vb.


 Yaşadığımız yerdeki insanlar bizim için candır, arkadaştır, zor zamanlarda dosttur. Çevrenizde iyi insanlar, merhametli insanlar varsa onlarla yaşamak daha da bir güzel olur. Sevgiyi, merhameti, empati kurmayı öğrenir insan çevresi sayesinde. Herkese karşı iyi niyetli olunmamasını, kimden kötülük geleceğini, kimden iyilik geleceğini öğrenir. Büyüklerin deneyimlerinden faydalanırız ve yaşama daha farklı açıdan bakarız. Bunun için de aldığımız kararlarda mantıklı olmaya çalışırız ve hata yapmamaya çalışırız. Çevremizle olduğumuz zaman yardımlaşmayı, dayanışmayı öğreniriz. İnsan olmayı, insanca yaşamayı öğreniriz. Yaşıtlarımızla olduğumuz zaman   onlarla arkadaş olabilmeyi, yeri gelip birlikte ağlayıp yeri gelip birlikte gülmeyi öğreniriz.  


Güven duymayı, samimi olmayı , dost canlısı olmayı öğreniriz. Top oynarken düştüğümüzde elimizden tutanlar akranlarımız olur her zaman. Komşularımız sayesinde mutlu oluruz. Onlarla konuşmak, dertleşmek insanın içini açar. Bazen en yakınların bile sana sırtını dönerken , hiçbir kan bağının olmadığı ama gönül bağının olduğu komşular koşar insanın yardımına. İşten ayrılmış bir kişi için mahalleli birlik olur ve zor durumda olan kişi  karanlıktan aydınlığa çıkarılır. Komşuluk budur işte. Birlikte yapılır kışlık turşular, sohbet ve muhabbetle yapılır kışlık tandır ekmeği, sevgi ile kurutulur kışlık tarhanalar ve daha nice güzel şeyler. Yeri gelir darılırız, yeri gelir barışırız ama iyi komşu olursak asla birbirimize sırt dönmeyiz. 






Birlik olunca dirlik olur elbette. Yaşadığımız çevre iyi değilse de kötü alışkanlıklar öğrenir insan. Bencil olmayı öğrenir, güzel davranışlar sergilemez ve kötü çevrede olduğu için, kötü komşulara da sahip olduğu için onları model alır orada yaşayan kimseler. Böyle olunca da ne insanca yaşam olur, ne nezaket , ne sevgi ne de dayanışma olur.


“Yiğit At Kendine Kamçı Vurdurmaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Yiğit At Kendine Kamçı Vurdurmaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Bir toplumu, bir milleti yükseltecek olan kişiler o toplum ya da millet içinde yaşayan sorumlu kişilerdir. Sorumluluk sahibi insan kendisi üzerine düşen her işi yapar. Bir işi yapmamak için türlü türlü entrikalara başvurmaz. Kendini bilen kimse,  sorumluluklarını yerine getiren akıllı ve çalışkan kimsedir. Atalarımız da “ Yiğit at kendine kamçı vurdurmaz.” sözü ile sorumluluğunu yerine  getiren insana kimse bir laf söyleyemez, o kişi ile uğraşmaz demek istemiştir. 





En basit olarak şu örneği verelim. Anne ve balar çocukları ile çok tartışır. Özellikle de anneler. Çocuk gün içinde anne ile daha çok vakit geçirdiği için , anneler de onların çalışmasını çok istedikleri için arada tatlı tatlı atışmalar olabilir. Oysa sorumluluklarını bilen ve çalışmayı seven bir öğrenci kendisine laf söylettirmemelidir. Sorumluluklarını yapan, derslerine iyi çalışan , sınavına zamanında hazırlanıp iyi puan alan bir çocuğa ne annesi bir laf atar, ne de babası. Çünkü o çocuk  sorumluluk bilincinde olan bir kimse olduğu için ailesi ile yüz yüze gelmek zorunda kalmaz.


 Çocuktan mükemmel bir performans beklenmez , çocuğun kendi istediği ile çalışması ve görevlerini yerine getirmesi beklenir. İnsan yaşamda her zaman sorumluluk sahibi bir birey olmalıdır. Kendimiz için, ailemiz için, vatanımız için üzerimize düşen sorumlulukları kendiliğinden yapmalıyız  ve ülkemize faydalı bir birey olmalıyız.

“Nazik Olun, Çünkü Karşılaştığınız Herkes Farkında Olmadığınız Zorluklarla Boğuşuyor.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Nazik Olun, Çünkü Karşılaştığınız Herkes Farkında Olmadığınız Zorluklarla Boğuşuyor.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.



Mutluluklar, acılar insan içindir. Hayatımızda iletişim kurduğumuz insanlar her zaman mutlu olmayabilir. Onların bazı zamanlar dertleri, acıları olabilir. Onları anlayıp dinlemeden , ön yargılı davranarak kalplerini kırmamalıyız. Söz ve davranışlarımızda dikkatli olmalı, kaba davranışlardan uzak durulmalıdır. Sizin yaşamınızda belki çok büyük sorunlar olmayabilir, onun için herkesin de sizin gibi mutlu ve neşeli görünmesini bekleyebilirsiniz.



 Karşınızdaki kişi ya da kişiler sizin moral durumunuza göre hareket etmek zorunda değildir. Çünkü o kişilerin nasıl bir zorluk içinde boğuştuğunu bilemeyebilirsiniz. Belki en yakınınız bile kendi derdini size demiyor olabilir. Onun için her zaman nezaketli olunmaya çalışılmalıdır, empati kurma becerisini de kazanmak gerekir. Mesela komşunuzun yüzü bazı günler gülmeyebilir. Bu durumda ona karşı tavır almanız hiç de doğru olmaz. Belki kadının kocası ile problemleri vardır, belki çocukları hastadır ve ilaç parası alacak parası kalmamıştır, ya da eşi işten çıkartılmış ve evine ekmek getiremeyecek durumda olmuştur. 





Ondan dolayı üzgündür ve karşıdaki kimselere de gülmek zorunda değildir. İnsanlar nelerle boğuşuyor bir bilseniz. Ne acılar, çileler çeken kimseler var. En yakın akrabalarımız bile bazen bizlere sıkıntılarını demiyor olabilir. Onun için zor durumda olan tanıdığımız kişilerin de dertlerini dinlemeli, onları anlamalı ve onlardan zorla mutluluk beklememeliyiz. Bakarsın zaman geçer, zorlukları biter . İşte o zaman da o insanlar daha mutlu olabilir ve siz de mutlu olursanız ve nezakatli olursanız iletişiminiz her zaman devam eder.