“En Verimli Yağmur Alın Teridir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “En Verimli Yağmur Alın Teridir.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Dünyada kendi bileğinle, kendi beyin gücünle çalışıp alın teri dökmek ve döktüğün terin ekmeğini vicdani rahatlık içinde yemek kadar daha güzeli yoktur. En verimli yağmur alın teridir çünkü kendi çalıştığın işin bereketi çok olur ve kimseye el açmak zorunda kalmazsın. Kazandığını gönül rahatlığı ile harcarsın ve mutlu olursun.

 

 İnsanın namerde muhtaç olması da mert insana muhtaç olması da insana ağır gelir. Onun için çalışıp kendi alın terimizin karşılığını almalıyız. Örneğin; hayvancılıkla uğraşan bir kişi yıl boyu hayvanlarını iyi besler, büyütür ve onların çoğalması için her türlü bakımını yapar. Küçük hayvanlar iyice beslendikten sonra kurban bayramı zamanı satılmaya başlar ve hayvancılıkla geçinen insan sattığı hayvanların parasını alır ve o para ile kendinin gereksinimlerini, ailesinin gereksinimlerini karşılar ve kimseye el açmak zorunda kalmaz. Çünkü bilir ki en verimli yağmur onun kendi emekleri, sabah erken kalkmaları, gece geç yatmaları ve adam gibi çalışmasıdır.

 

 Haram mal yememek gerekir. Çünkü haram malın bereketi olmaz ve insan mutlu da olmaz.  Hazır mala da konmamak gerekir. Bize büyüklerimizden hazır mal kaldıysa onun üzerine kendi emeğimizi de katıp daha çok çalışmalı ve yan gelip yatmamalıyız. Çünkü hazıra da dağlar dayanmaz ve hazırın bereketi de olmaz. Bundan dolayı verim istiyorsanız kendinizi geliştirmeye başlayın. Okuyun, araştırın. Öğretmen olun iyi öğrenciler yetiştirip ülkeye nitelikli ve ahlaklı öğrenciler kazandırın. Bu durumdan hem öğretmen kazançlı çıkar, hem de öğrenci hem de ülke. En verimli yağmur insanın kendi çalışmalarıdır.

Sosyal Medya ve Teknolojinin Dili Nasıl Etkilediği İle İlgili Kompozisyon

  

Sosyal Medya ve Teknolojinin Dili Nasıl Etkilediği İle İlgili Kompozisyon

 

Dil bir milletin aynasıdır, bir milletin kimliğidir. Ana dil doğru konuşulup doğru yazılmadığı zaman kendi benliğimizden uzaklaşmaya başlarız ve yabancı dillerin etkisi altında oluruz. Sosyal medya ve teknoloji ana dilimizi iyiden iyiye etkisi altına almaya başlamıştır. Günlük yazışmalarda harfler yutuluyor, kelimeler kısalıyor, resmiyetini yitiriyor hatta kelimelerin yerini şekiller, “emoji” adı verilen semboller alıyor. Uygulamalar kendi alfabelerini oluşturuyor.

 

Telefonda mesajlaşırken bile nasılsın, ne yapıyorsun demek yerine naber, merhaba yerine hello, selam yerine slm, iyi geceler yerine çeşitli emojilere yer veriliyor. Bu da zamanla ana dilimizin kendi kelimelerinin unutulmasına neden olacaktır. Okta Sinanoğlu’nun ana dil ile ilgili bir sözü vardır: “Önümüzde iki yol var:” Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin!”  Gerçekten de dilimize sahip çıkmadığımız zaman, teknolojinin her şeyini arıtmadan dilimize aldığımız zaman dil bir zaman sonra anlamını yitirmeye başlayacaktır. Daha önce belki de hiç duymadığımız birçok kavram birden hayatımıza girebiliyor, aynı hızla da unutulabiliyor. 

 

Teknolojide daha çok yabancı dil olduğu için bunu mecburen kullanıyoruz ama yabancı dildeki kelimelere Türk Dil Kurumu tarafından Türkçe isimler verilmektedir.  Dünyada ortak dil İngilizce olduğu için ne yazık ki çoğunlukla İngilzice konuşulmak zorunda kalıyor. Tüm bunlara rağmen ana dilimizden uzaklaşmamalıyız ve kendi dilimizi doğru ve etkin kullanmalıyız.

Yanlış Anlaşılma Konulu Okulda Geçen Bir Hikaye Yazınız.

 Yanlış Anlaşılma Konulu Okulda Geçen Bir Hikaye Yazınız.

 

Sabah erkenden kalktığımda gece yatakta üşüdüğümü hissettim. Üzerim açık kalmıştı. Sonbahar mevsimi kendini göstermeye başlamıştı. Annemin demlediği çayın buram buram kokusu odama geliyordu. Bugün okul zamanıydı. Hemen kalkıp elimi, yüzümü yıkadım ve kahvaltıya oturdum. Kahvaltıda annem mis gibi pişi yapmıştı yanında da kahvaltılık ürünlerden koymuştu. Karnımı doyurup hemen üstümü giyindim, çantamı hazırladım ve okul yolunu tuttum. Necla ve Meryem de bana katılarak okula doğru vardık. Okul bahçesi tıklım tıklımdı. Anne babalar, çocuklar okulu kuşatmışlardı sanki.

 

 Okul zili çaldı ve sınıfa girdik. Sınıfımıza bu yeni bir kız gelmişti. Adı Yeşim’di. Yeşim çok güzel, sarı saçları, mavi gözleri olan bir kızdı. Bana doğru baktı ve selamlaştık. Daha sonra onunla konuşmaya çalıştım ama o çok konuşmak istemedi. Kendini bir şey zannediyordu galiba. Havalıydı gibi gelmişti. Sinir oldum ve ona ters ters bakmaya başladım. Teneffüs zili çaldığında Yeşim arkadaşlarımın ve benim yanıma geldi. Merhaba diyecekken mer- haa- baa diyerek kekelemeye başladı. Biz de bizimle  dalga geçiyor diye bastırdık kahkahayı. Bizim gülmemiz için onun çok ağrına gitmiş olacak ki sırasına oturdu ve ağlamaya başladı.  O sırada koridordan geçmekte olan Şule Öğretmen Yeşim ile konuştu ve neden ağladığını sordu. O ise konuşmaya çalıştı ama konuşamadı daha çok kötü oldu. İşte o anda anladık nasıl bir hata ettiğimizi. Yeşim gerçekten kekemeydi. Bizimle gerçekten konuşmak istemişti ama biz özellikle de ben onu yanlış anlamıştım ve hemen kendine gel Esra dedim. Kendine gel ve git kızdan özür dile dedim.

 

Hemen iç sesimi dinleyip Yeşim’den özür diledim ve okulumuza hoş geldin güzel arkadaşım kusura bakma seni yanlış anladım dedim. O da beni affetti ve sarıldı. O günden sonra sınıfımdaki en yakın arkadaşım olmuştu Yeşim artık. Bir daha insanları tanımadan onlara karşı ön yargılı olmayacaktım ve yanlış anlamalarıma, yanlış algılamalarıma son verecektim.

Ahlak Kurallarına Uyulmayan Bir Toplumda Çıkabilecek Sorunlar Nelerdir? Açıklayınız.

 Ahlak Kurallarına Uyulmayan Bir Toplumda Çıkabilecek Sorunlar Nelerdir? Açıklayınız.


İnsanlar toplum halinde yaşarlar. Toplum yaşamında düzen sağlanması için insanların birbirleri ile, toplumla iyi geçinmesi ve belli başlı kurallara uyması gerekir. Toplum hayatını düzenleyen sosyal düzen kuralları vardır. Bunlar  din kuralları, görgü kuralları, ahlak kuralları ve hukuk kurallarıdır. Ahlak, bir toplumda iyilik ve kötülük hakkında oluşan değer yargılarına göre, yapılması ve yapılmaması gereken davranışlara ilişkin kurallardan oluşur.

 

Toplumda ahlak kurallarına uyulmadığı zaman  çeşitli sorunlar ortaya çıkar. Çünkü toplumun geçmişten gelen gelenek, görenekleri, örf ve adetleri vardır. Bunların değişmesi kolay olmaz. Bunlardan  biri de ahlak kurallarıdır. Bizler bu ahlak kurallarını çiğnediğimiz zaman toplum tarafından dışlanır ve hoş görülmeyiz. Toplumda huzur olmaz ve ahlak kuralları çiğnendiği için gelecek nesillere sağlam bir gelecek bırakılmaz. Örnek olmayan davranışlar çocukları, gençleri kötü etkiler ve bu da toplum içinde düzenin sağlanmasına engel olur. Örneğin ana babaya saygılı olmak,  dürüst olmak, yalan söylememek, küçüklere sevgi ile büyüklere saygı ile yaklaşmak, cömert olmak, merhametli olmak, hoşgörülü olmak ahlak kurallarından bazılarıdır. Bunlar aynı zamanda insani değerler, insani erdemlerdir.

 

 Bunlar yapılmadığı zaman toplum temelden sarsılmaya başlar. Herkes bencil olursa, kimse kimseye iyilik etmezse, saygı göstermezse insanlık ölür ve bu da topluma büyük zarar verir ve toplum bozulmaya  ve çürümeye başlar. Toplumda insanlar birbirine güven duymamaya başlar, sevgi ve saygı azalır.

“İhtiyatlı Başa Kar Yağmaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

  “İhtiyatlı Başa Kar Yağmaz.” Sözü İle İlgili Kompozisyon


 İhtiyat kelimesi sözlükte; herhangi bir konuda, ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınmadır. İnsan çalışma zamanında çalışmalı, dinlenme zamanında dinlenmelidir. Gençlik yıllarında çok çalışıp elindeki parasının hepsini gençlik yıllarında har vurup harman savurmamalıdır.

 

İleriyi de düşünmeliyiz. İhtiyatlı başa kar yağmaz sözü ile anlatılmak istenen şudur: Tedbirli olan insanlar, planlı olan insanlar ileride sıkıntıya düştükleri zaman fazla zorlanmazlar. Çünkü geleceğini düşünerek hareket etmiştir ihtiyatlı kimseler. Yani gelecekte maddi sıkıntılara girebilirim onun için şimdiden tedbirli davranayım demişlerdir. Bundan dolayı böyle kimseler kolay kolay kimseye muhtaç olmazlar ve kendi yağı ile kavrulmaya devam ederler. Bizler de her zaman tedbirli olmalıyız ve ilerisini düşünmeliyiz hayatın. Elimizde olan her şeyi bir anda bitirmemeliyiz.  Ölçülü davranmalıyız.

 

Örneğin aylık kazancımız yirmi bin ise önce gereksinimlerimizi karşılamalı, kalanın bir kısmını ise mutlaka saklamalıyız. Gelecek kötü günler için ihtiyatlı davranmalıyız. Ya da bir baba kazandığı paranın hepsini harcamamalıdır. İleride  üniveriste okuyacak olan çocukları için bankaya para yatırmalı ve birikim yapmalıdır. O çocuklar büyüdüğü zaman baba böylece kimseye muhtaç olmaz ve çocuklarını rahatça okutur. Tedbirli olmanın faydasını da bu şekilde görmüş olur.

Okulumuz Açıldı Konulu Hikaye Yazınız.

 Okulumuz Açıldı Konulu Hikaye Yazınız.

 

Bugün sabah erkenden kalktım. Eski okuluma gitmeyecektim. Çünkü artık ortaokullu bir öğrenci olmuştum. Yeni öğretmenler, yeni arkadaşlar, yeni ortam beni bekliyordu. Kalbim güm güm atıyordu. Babam da öğretmen olduğu için babamın okulunun yakınındaki başka bir okula gidecektim. Kahvaltımızı yapıp babamla arabaya bindik ve babam beni  okulumuzun önünde indirdi. Babamla göz göze geldik ve ikimizin gözleri doldu. Babam bana sarıldı ve alışırsın oğlum merak etme sen özgüvenli bir çocuksun dedi. Ben de babama sarıldım ve daha sonra  babam da kendi okuluna gitti.

 

Daha sonra okulun bahçesinde sıra olmaya başladık. Sıra olduğumuz sırada okulun dışında bir yaz araba vardı. Bir anda eski müdürümüz Bülent Hoca’mı hatırladım. Çünkü onun arabası da beyaz ve gördüğüm araba ile aynı markadandı. Daha sonra üzerimdeki kıyafete baktım ve ben neredeyim dedim kendi kendime. İçimde tuhaf bir boşluk oldu ve Suna Öğretmenimi düşünmeye, eski arkadaşlarımı istemeye başladım. Kalbim acıdı ve ama müdürün sesi ile irkildim. İstikla Marşı için dikkat dedi  yeni müdürümüz. Milli Marşımız okundu ve herkes kendi sınıfına geçti. Ben de beş c sınıfına geçtim. Sınıfımda farklı tipte öğrenciler vardı. Uslu çocuklar da vardı yaramaz olanlar da .Küfür ediyorlar, kaba saba konuşuyorlardı ama ben hepsi ile de arkadaş olmayı düşünüyordum. Çünkü arkadaşlarım zaman içinde düzelecek ve daha düzgün konuşacaklardı buna inanıyordum.

 

 Sınıfımızda hafta sonları futbol kursundan arkadaşım olan Ahmet de vardı. Hemen  onunla yan yana geldik ve sarıldık. Tanıdık birinin olması beni çok mutlu etmişti ama sınıf öğretmenimiz bizi ayırdı. Çünkü boylar uymuyormuş. Olsun yine de aynı sınıftaydık ya sevinmiştim. Yanıma Kerem adında bir çocuk oturdu. O da biraz yaramaz ve küfürbazdı. Yine de sevmiştim. Ona küfürlü konuşmamasını ve benim bundan rahatsız olduğumu ilettim. O da beni sevmişti ve özür diledi. Tamam Mustafa daha dikkat edeceğim söz dedi. Sonra diğer kız ve erkek arkadaşlarımla tanıştık, öğretmenlerimle tanıştık. En çok matematik ve İngilizce öğretmenime ısındım. Diğerleri biraz soğuk geldi ama iyiydiler.

 

Sosyal Bilgiler Öğretmenim etkin vatandaşın özellikleri nedir diye sordu ve ben de kendi yorumlarımı söyledim. O da bana sen çalışkan birisin galiba diye göz attı ve ben de gülümsedim. Daha sonra okul zili çaldı. Babam gelmişti. Arabada annem de vardı. Koşarak bana sarıldı ve hemen okulumun ilk gününün nasıl geçtiğini sordu ve ben de anlattım. Daha sonra eve gittik ve güzel bir gün geçti.

Verdiğin Sözü Tut! Konulu Kompozisyon

 Verdiğin Sözü Tut! Konulu Kompozisyon

 

Verilen sözü tutmak  lafının eri olduğunu gösterir kişinin. Kime, nasıl ve ve ne şekilde bir iş hakkında ya da herhangi bir şey hakkında söz verdiysek o verdiğimiz sözü mutlaka yerine getirmeliyiz. Verilen sözü tutmak kişinin dürüst ve güvenilir insan olduğunu kanıtlar. Verilen sözler tutulmadığı zaman insanların sözü tutmayan kişiye karşı güveni kalmaz ve bir daha o kişinin hiçbir sözüne itibar etmezler. Kaliteli ve akıllı insanlar verdiği sözü tutar. İnsanlara umut verip onlara şunları yapacağım, bunları yapacağım deyip yapmamak ve umudu olan insanların umudunu kırmak, hayallerini suya düşürmek erdemli bir insana yakışmaz. Kendini bilen insan sözünün arkasında durur. Yapamayacağımız şeyler için de söz vermez.

 

 Bazen toplum içinde kimi insanlar kendilerini ön plana atmak için hemen bir şey hakkında karşıdaki kişiye söz verirler ve böylece kendilerini iyi gibi gösterirler. Oysa verdikleri sözü tutmazlar ve orada havasını atarlar. Bu yanlış bir şeydir. İnsan ya hava atacağım diye yalandan sözler vermemeli ya da iyice düşünüp ondan sonra verdiği sözü tutacağını belirtmelidir. Böylece hem yalancı durumuna düşmez hem de insanlar bize güvenmeye ve inanmaya devam eder. Verilen sözü tutmak ahde vefa göstermektir. Yalan yere söz vermek dilin afetlerinden biridir. Söz verip yerine getirmemek aynı zamanda münafıklığın da alametidir. 

 

Hz Muhammed (sav) verdiği sözü tutmayanlar ile ilgili şu sözü söylemiştir:

“Şu üç şey kimde bulunursa -oruç da tutsa, namaz da kılsa- o, münafıktır;
- Konuştuğu zaman yalan söyleyen,
- Verdiği sözden cayan ve
- İtimat edildiği halde emanete ihanet eden.” 


Buradan da anlaşıldığı gibi ne kadar ibadet edilirse edilsin verilen sözü yerine getirilmediği zaman bir anlamı olmayacaktır o ibadetlerin Yüce Allah nezdinde. Dil, insanlara söz vermek için adeta yarışır ama nefis, çoğu zaman verilen sözü yerine getirmeye yanaşmaz. Bunların olmaması için verdiğimiz söze yani özümüze sadık kalmalıyız ve sözümün arkasında durmalıyız.

Fakir Dost Çabuk Unutulur Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 Fakir Dost Çabuk Unutulur Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

İnsan bu dünyada insan olarak kalabiliyorsa en büyük şeyi başarmış demektir aslında. İnsan olmak demek iyi ve güzel ahlaklı insan olabilmek, dürüst ve güvenilir olmak demektir. Sosyal bir varlık olduğumuz için diğer insanlarla konuşmak isteriz, dertlerimizi, sevinçlerimizi anlatmak isteriz. Bunun için arkadaşlıklar, dostluklar kurarız. Kurduğumuz dostluk sağlam temeller üzerine kurulmuşsa o dostluk ömürlük olur. Yoksul kimselerin imkanları kısıtlı olduğu için ancak kendi ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Başkalarına yardımcı olamadıkları için kendilerine ihtiyaç hissedilmez. Aranıp sorulmazlar.

 

  Bundan dolayı da atalarımız “Fakir dost çabuk unutulur.” demiştir. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz dostlarımız fakirse o dostlara daha çok bağlanmalı ve onları daha çok sevmeliyiz. Toplumda ne yazık ki fakir dost çabuk unutulmaktadır. Çünkü fakirin kimseye vereceği parası yoktur, kimseyi şımartacağı pahalı hediyeleri yoktur. Onun için fakir dostu geçiştirir insanlar. Kendilerine varlıklı dostlar bulmaya çalışırlar. Oysa insan olmanın en büyük erdemi sağlam karakterli dostlara sahip olmaktır. Dostumuzu fakir diye onu bırakıp gitmemeliyiz. Bizim durumumuz iyiyse onun elinden tutmalıyız ve onun için her türlü fedakarlığı yapmalıyız.

 

 Ondan bir beklenti içine girmeden yapmalıyız iyiliğimizi. İşte  o zaman biz gerçek dost oluruz ve fakir dostumuzun gözünde insan oluruz. Allah katında ise  değerli oluruz. Önemli olan insanların şahsiyetidir. Zenginliği, parası pulu değildir. Toplumda güç olan taraftan yana olmamalıyız. Şahsiyeti değerli olan, bize güven veren, dürüst dostlar edinmeliyiz. Az ve öz dostumuz olmalıdır.

Dost Acı Söyleyen Değil Acıyı Tatlı Söyleyebilendir Sözü İle İlgili Kompozisyon

 Dost Acı Söyleyen Değil Acıyı Tatlı Söyleyebilendir Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Dost seninle gülebilen, senin ağlayabilendir. Her koşulda yanında olan ve senin her zaman arkanda dağ gibi duran kişidir.  Dostlar birbirine güvenmeli, birbirinin dedikodusunu başkaları ile yapmamalıdır. Sorunları olduğu zaman yüz yüze konuşabilmeli kötü niyetli insanların onların arasını bozmaya izin vermemelilerdir.

 

Dost acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir atasözü ile anlatılmak istenen şudur: Dost insanın hatasını yüzüne söylerken bunu kırıcı bir şekilde o kişiye ifade etmez. O acı eleştiriyi bile karşıdakini incitmeden onu severek nazik bir şekilde söyler. Düşman kimselerin aksine dostla hiçbir çıkar kaygısı gütmeden insana yaklaşırlar ve onun iyiliğini kusurlarını, yanlışlarını efendi bir şekilde söyler. Acıyı tatlı bir şekilde söyleyen dost daha çok sevilir, daha çok benimsenir ve o dosta olan güven daim olur. Kimi dost olduğunu zanneden kimseler dostum dediği kişiye yanlışlarını onu suçlayarak ona hakaret ederek ve onun canını yakarak söyler.

 

 Böyle kimseler de hiçbir zaman gerçek bir dost olmamıştır zaten. Sadece dostlar değil genel insan ilişkilerinde de bir arkadaşımıza, bir akrabamıza hatalarını söylerken onları kırıp dökmeden yüzüne hatalarını söylemeliyiz. Böylece daha insan oluruz ve daha saygın bir konuma geliriz. Hatalarını yüzüne kibarca söylediğimiz kişilerin hatalarının ne olduğunu daha iyi anlar ve bir daha aynı hataları yapmamak için kendilerine çekidüzen veririler ve dostlarına olan saygısı ve sevgisi de daha çok artar ve dostluklar da bir ömürlük olur.

Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


“Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.”

"Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim."

*” Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.”

“İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım da o ka­dar artıyordu.”


“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”

"Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?"

“İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçlar.”

“Demek ki insanlar birbirini ancak belli bir sınıra kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adımda daha çok uzaklaştırıyor.”

“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin..”


" İnsanlara olduklarından başka gözlerle bakmakta ısrar edişime içerliyordum. "

"Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi."

“İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor.”

“Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.”


“Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar.”

“Bir insan bir insana elbette yeterdi.”

" Fakat karşısındakinin her kanaatini doğru bulup benimsemek için vesile aramak da bir nevi ruh yakınlığı alameti değil miydi? "