Sude’nin Bilgisayar Başından Kalkıp Sahilde Vakit Geçirmesiyle İlgili Ne Düşünüyorsunuz?

 

Sude’nin Bilgisayar Başından Kalkıp Sahilde Vakit Geçirmesiyle İlgili Ne Düşünüyorsunuz?


Sude bilgisayar başından kalkıp sahilde vakit geçirmesi ile ilgili şunları düşünüyorum. Devamlı bilgisayar oyunları ile iç içe olmak bizi gerçek yaşamdan soğutur ve bir zaman sonra robotlaşmaya başlarız ve bilgisayar oyunlarına bağımlı bir kişiye dönüşürüz. Bu da bizi sosyallikten uzak tutar ve asosyal bir insana dönüştürür.


 Sude bilgisayar başından kalkıp sahile gittiğinde deniz kabuklarından kocaman Sude yazmıştır ve sahilde doya doya ailesi ile eğlenmiştir ve keşke her zaman böyle anlar geçirsek demiştir. Çünkü gerçek yaşam sanal yaşamdan daha keyiflidir. Yaparak yaşayarak öğrenme vardır gerçek yaşamda. Gerçek yaşamın heyecanı, mutluluğu vardır. Sude de bu bu heyecanı ve mutluluğu o gün doyasıya yaşamış ve yaşamın içinde olmuştur. Ailesi ile iletişim halinde olmuş ve daha sosyal bir insan olmuştur. 


Bu sayede ailesi ona aslında gerçek yaşamın daha güzel olduğunu ve daha eğlenceli olduğunu hissettirmiştir ve Su de çok mutlu olmuştur. Bizler de sürekli internete bağımlı olmamalıyız. Dışarıya çıkıp gerçek yaşamın içinde doğa ile iç içe olmalıyız. Böyle hayat daha güzel geçer ve daha eğlenceli olur diye düşünüyorum.

İyilik Kavramını Nasıl Tanımlarsınız, Sizce Herhangi Bir Kişiye Karşılık Beklenilerek Yapılan Yardıma İyilik Denebilir Mi?

 

İyilik Kavramını Nasıl Tanımlarsınız, Sizce Herhangi Bir Kişiye Karşılık Beklenilerek Yapılan Yardıma İyilik Denebilir Mi?


İyi kavramı, çoğunlukla olası eylemler arasında bir seçim yapılması durumunda tercih edilmesi gereken olumlu davranışı ifade eder. İyilik genellikle kötülüğün karşıtı olarak kabul edilir ve ahlak, etik, din ve felsefe tarafından incelenir ve farklı şekillerde tanımlanır. İyilik insanın güzel duygular taşıması, kötü duygulardan kendini arındırmasıdır. Temiz kalpli olması, merhametli olması, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmasıdır.


 Ben değil biz anlayışı içinde hareket etmek de iyiliği içerir. Bana göre herhangi bir kişiye karşılık beklenilerek yapılan yardıma iyilik denilmez. Bunun adı olsa olsa menfaatçilik yani çıkarcılık olur. Buna iyilik denilemez. İyilik karşılık beklenilmeden yapıldığı zaman iyilik olur ve insan olana yakışan karşılıksız iyilik yapabilme nezaketinde bulunma davranışıdır. Bir iyilik yaptığımda ya da bana bir iyilik yapıldığında  kendimi mutlu hissediyorum. İyilik yaptığım zaman kendimi vicdani ve insanı olarak değerli buluyorum ve gece yatağıma huzur içinde girebiliyorum. Birisi bana iyilik yaptığında ise biraz utanıyorum ama seviniyorum. 


Çünkü bana iyilik yapan kişi beni değerli görmüş ve benim için zahmette bulunmuştur. Bu da benim için çok önemli olur ve ben o kişiyi daha çok sevmeye ve  o kişi ya da kişilere daha çok saygı göstermeye başlarım.

İyilik Yapmak Nedir? İyilik Nasıl Yapılır?

 

İyilik Yapmak Nedir? İyilik Nasıl Yapılır?


Sözlük tanımına bakıldığında “karşılık beklenilmeden yapılan yardım” ifadesi karşımıza çıkmaktadır. Sözcüğün kendisi, insanlığın tarihi kadar eski olmakla beraber empati, dayanışma, nezâket ve daha pek çok kavramı kapsamaktadır. İyilik kavramı; mutluluk gibi duygular, hisler ya da empati gibi düşüncelerden fazlasıdır. Bana göre iyilik yapmak; yapmak iyi insan olmak, karşılık beklemeden zor durumda olan insanlara yardım etmek, kalbimizi temiz tutmak ve elimizden geldiği kadarı ile iyi işler peşinde koşmak demektir. 


İyilik şu şekilde yapılır: Mesela sınıfımıza maddi durumu çok iyi olmayan bir arkadaşımız geldi biz onu kırmadan, onu rencide etmeden ailemiz aracılığı ile onun ailesine yardım etmeliyiz ve ama bundan arkadaşımızın haberi olmamalıdır.  İki arkadaş dövüşürken onları arasını bulmak ve aradaki tartışmayı sona erdirmek ve onların barışmasını sağlamak da büyük bir iyiliktir. Yolda gördüğümüz engelli insanların yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormak ve bizden yardım istedikleri zaman onlara yardım etmek iyiliktir. İnsanlara tebessüm etmek ve surat asmamak da iyiliktir bence. Çünkü nezaket sahibi insanlar başkalarına selam veriri, gönül alır ve asla gönül kırmaz bunlar iyilik kapsamına girer. Yaptığın iyiliği yüze vurmamak ve unutmak gerekir.


 Öğretmenlerimizi üzmemek, okulumuz  temiz tutmak, ailemize karşı saygılı olmak onların kıymetini bilmek, vefalı olmak iyiliktir bence. Sokak hayvanlarına yardım etmek, kimsesiz çocukların kaldığı yurda yardım etmek, huzur evlerini ziyaret edip oradaki yaşlıların hayır duasını almak vb bunların hepsi birden iyiliktir. Bu şekilde iyilik yapılabilir.

Mehmet Bey’in Mahalledeki İşsizler İçin İş Kurma Davranışını Nasıl Değerlendiriyorsunuz? Mehmet Bey’in Yerinde Siz Olsaydınız Mahallenizdeki İşsizler İçin Neler Yapardınız?


Mehmet Bey’in Mahalledeki İşsizler İçin İş Kurma Davranışını Nasıl Değerlendiriyorsunuz? Mehmet Bey’in Yerinde Siz Olsaydınız Mahallenizdeki İşsizler İçin Neler Yapardınız?


Mehmet Bey’in mahalledeki işsizler için iş kurma davranışı onun üretici  ve girişken bir yapıya sahip olduğunu gösterir. İyi bir girişimdir ve çünkü farklı düşünmüştür ve başka insanların kendi paralarını kazanmasına, kendi ayakları üzerinde durmasına vesile olmuş akıllı ve zeki bir insandır. Böylece insanlara yardımcı olarak birlik ve beraberlik ve dayanışmanın nasıl olduğunu göstermiştir. 


Mehmet Bey’in yerinde olsaydım mahallemizdeki işsizler için şunları yapardım: Mahallemizdeki işsiz teyzelere evlere yemek yapma ve çalışan anneler bu yemekleri satmayı önerirdim. Mesela dört beş kadın bir araya gelir. Akşama kadar mantı yapar, sarma yapar, içli köfte ve baklava yapar. Daha sonra çalışan annelere bu yaptıklarını satar ve bunun karşılığında da kendi paralarını kazanır ve mutlu olurlar. Bir başka fikrim ise şudur. Evlerinin bodrumunu kullanmayan  bir aileye orasını küçük bir mahalle dükkanı yapmasını söylerdim. 


Böylece evde hanımı olan kişinin de bir işi olurdu. Hem ailesinde maddi olarak destek olurdu hem de ailesinden ayrı bir yerde çalışmamış olurdu. Mahallemizdeki işsizler için bizim durumumuz iyi olduğu için onları büyük elma bahçemize götürürdüm ve orada onlara göre vererek onların da kendi kazançlarını sağlamasına vesile olurdum. Bunu ailemle yapardım elbette. Mahallemizdeki işsizlere maddi ve manevi olarak da elimizden geleni yapardık diye düşünüyorum.


Toplumu Oluşturan Bireyler Arasındaki Dayanışmaya Verilebilecek Örnekler Nelerdir?

 

Toplumu Oluşturan Bireyler Arasındaki Dayanışmaya Verilebilecek Örnekler Nelerdir?


Toplumu oluşturan bireyler arasındaki dayanışma örnek olarak şunları verebiliriz. Yakın bir zamanda ülkemizin başından büyük bir deprem felaketi geçmiştir. On bir ilimizde olan deprem sonucunda binlerce can kaybı yaşadık ve binlerce yaralı vatandaşımız oldu. Milletimiz bu deprem felaketinde birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olarak orada yardıma muhtaç olan insanlara yardıma gitti ve her evden oradaki ailelere yardımlar tırlar ile ulaştırılmaya çalıştırıldı ve millet olarak yardımlaşma ve dayanışma nasıl oluyormuş örneğini tüm dünyanın gözleri önüne serdik.


 Depremden zarar görmüş insanlara herkes elinden geleni yaptık. Onları farklı şehirlere yerleştirmeye çalıştık ve maddi durumu iyi olanla oradan gelen kardeşlerimize evlerini açtılar, iş verdiler, aş verdiler ve onlar yalnız bırakmadılar. Bir diğer örnek olarak ise şudur: Bizim yakın zamanda mahallemize yeni bir komşu geldi. Komşumuzun durumu hiç iyi değildi. Yeni ev yaptırdıkları için ellerinde fazla paraları kalmamıştı. Bunun için de annem onlara ara sıra yemekle yapıyor, bahçemizdeki meyvelerden ikram ediyordu. Böylece komşumuz ile aramız günden güne daha iyi hale geldi ve bize karşı hep vefalı oldu.  Annem bir gün çok ağır girip olmuştu. Komşu teyzemiz hemen çorba yaptı ve annemin iyileşmesi için elinden geleni yaptı. Annem komşu teyze için bir iş buldu ve ona evden çalışabileceğini söyledi. Böylece mahallede maddi durumu iyi olmayan diğer kadınlara birlikte küçük bir mantı dükkanı açıldı ve kadınla orada hem çalışıp hem de para kazanmaya başladı. 


Bu dükkanın açılışını akıl eden kişi ise annem oldu. Çünkü dedemden kalma boş bir dükkanımız vardı ve öylece duruyordu. Annem ve babamın işi olduğu için o dükkanı kimse işletmiyordu En azından birilerine faydamız olsun denildi. Mahalle kadınları işleri ilerlettiği zaman biz de dükkanın kirasını almaya başladık. Hem kadınlar kazandı hem de biz kazandık..

Sınıfça Yardımlaşma ve Dayanışma İçinde Olduğunuzda Elde Edeceğiniz Başarılar Neler Olabilir?

 

Sınıfça Yardımlaşma ve Dayanışma İçinde Olduğunuzda Elde Edeceğiniz Başarılar Neler Olabilir?


Sınıfça yardımlaşma ve dayanışma içinde olunduğu zaman ortaya ortak bir başarı, ortak bir mutluluk çıkar. İşbirliği ve dayanışma sayesinde sorunlar daha çabuk çözülür ve amaca daha kısa yoldan ulaşılır. Sınıf içinde yardımlaşma ve dayanışma sayesinde sınıf öğrencileri tarafından tertemiz hale getirilir ve daha yaşanılır bir ortam olmuş olur.


 Sınıfta başarılı olan öğrenciler başarmak için mücadele eden ama yeteri kadar başarılı olamayan arkadaşlarına yardım eder ve böylece onların da başarılı olması sağlanmış olur. Bu da güzel duyguları harekete geçirir ve sınıf içinde sevgi, barış, arkadaşlık ve dostluk ortaya çıkar. Birimiz hepimiz için hepimiz birimiz için anlayışı yaklaşıldığı için güzel sonuçla ortaya çıkar. Sınıfın başarı düzeyi artar, sosyallik artar ve arkadaşlık bağları da daha da güçlü hale gelir. Bunun için her zaman yardımlaşma ve dayanışmadan yana olmak gerekir. Sınıfça dayanışma içinde olduğumuz zaman başka sınıflardan gelen öğrenciler sınıfımıza kafasına göre giremez ve böylece sınıfımız korumuş oluruz.


 Öğretmen ders anlatırken, bir arkadaşımız söz hakkını almışken sınıfça onun sözünü kesmeden dinlemek, dayanışma içinde hareket etmek sınıf ortamının daha sağlıklı hale gelmesini sağlar.

 

İnsanlara Karşı Neden Adaletli Davranılmalıdır Konulu Konuşma

 

İnsanlara Karşı Neden Adaletli Davranılmalıdır Konulu Konuşma

 

Adalet genel bir söyleyişle, herkesin hakkının gözetilmesi, hakkını alabilmesi, kimsenin başkasına zarar vermemesi yönünde bir duygudur. Bir toplumda adalet varsa o toplum kolay kolay bölünmez ve daha uzun ömürlü olur. O toplumda yaşayan insanların ruh hali daha sağlıklı olur ve kimse suçsuz yere hapislerde çürümek zorunda kalmaz. Oysa adaletin olmadığı yerde ahlak olmaz, insanlık olmaz, hakkaniyet olmaz. Güçlü olan güçsüzü ezer. Parası olan her suçu işlediği halde o kişiye hiçbir ceza verilmez. Bunun için toplumda büyük bir kaos ortamı oluşur ve böyle toplumlar kısa zamanda dağılır ve bozulur.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

İnsanlara karşı adaletli davranmak gerekir çünkü adalet olduğu zaman kimsenin hakkı yenilmemiş olur, mazlumun hakkı korunmuş olur ve zalime gerekli olan yaptırım da uygulanmış olur. Adalet ile ilgili şu söz insanlara neden adaletli davranılması gerektiğini en net bir biçimde açıklar: “Adalet dünyadan kalkarsa, insan hayatına değer verecek bir şey kalmaz.” der Kant. Çünkü adalet olmadığı zaman insan yaşamının da bir kıymeti olmaz ve insanlık diye bir şey de kalmaz. Bunun için bir haksızlık gördüğümüz zaman susmamalıyız ve haklı olanın yanında yer almalıyız. Çünkü adalet hepimize bir gün lazım olacaktır. Bugün adaletsizlik karşısında sessiz kalırsak o adaletsizliğin bedelini belki bir gün biz kendimiz, bir başka zaman bizim çocuklarımız, torunlarımız ödeyecektir. Onun için adalet hepimize gerekir ve adil olmak insanı insan yapar Kimi insanlar adaletli olmaz ve güçlü olanın zalim olanın yanında olur. Güçlünün en büyük ayıbında susar ve hak olanın yanında yer almaz.

 

İşte böyle kimseler korkak ve kaypak kimselerdir ve adaletsizlik karşısındaki suskunluğunu bir gün mutlaka daha farklı bir şekilde ödeyecektir. Çünkü mazlumun ahı çıkacaktır ve hak yolunu bulacaktır. Dürüst ve güveniliri biri olma için, daha adil ve daha mutlu bir dünyada yaşamak için, özgürlük için, mutluluk için her zaman adaletten yana olmalıyız ve adaletli olmalıyız. İnsanlara karşı adaletli davranıldığı zaman hak eden hakkını alır ve daha sağlam temelli toplumlar sağlam bir yapı kurmuş olur ve bu yapısı da uzun ömürlü olur. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Okuduğunuz Kitaplardaki Beğendiğiniz Başkahramanları Ve Bunların Özelliklerini Defterinize Yazınız

 

Okuduğunuz Kitaplardaki Beğendiğiniz Başkahramanları Ve Bunların Özelliklerini Defterinize Yazınız.


Okuduğum kitaplar şunlardır: İçimdeki Müzik,  Şeker Portakalı,  Dedemin Bakkalı, ve daha çok sayıda okuduğum kitaplar vardır. Bu kitapların kahramanlarının özellikleri ise şunlardır:

Sharon M. Draper'ın kaleme aldığı İçimdeki Müzik kitabı, 2016 yılında yayımlanmış bir kitaptır. İçimdeki Müzik adlı kitapta Melodi adında bir kız vardır. Melody, serebral palsi ile doğmuş, beşinci sınıfa giden bir kızdır. Ancak düşünebiliyor ve bunu hiç kimsenin yapmadığı gibi yapıyor. Onun suskun, çoğunlukla etkisiz vücudunun içinde, kavramları ve gerçek bilgileri dehadan başka bir tanım yapılamayacak bir düzeyde kavrayan yüksek bir zihin sıkışıp kalmıştır. Melodi engeli olmasına rağmen hayata dört elle tutunmaya çalışan, mücadeleci, azimli ve çalışkan bir kızdır. Aynı zamanda çok iyi kalpli ve empati kurma becerine sahip akıllı bir kızdır. Hayata küsmeyip hayatta ayakta kalmayı başarabilen ve her zorluğa rağmen elinden gelenin en iyisini yapan başarılı bir kızdır. Fiziksel engelli olarak doğan Melody çok zeki ancak konuşamayan bir kızdır. Melody üstün zekası ile ailesinin dikkatini çekmeyi başarmış ve onların sınırsız desteğini alarak büyümüştür. Bu nedenle hayata sıkı sıkı tutunmayı başarmıştır. Melody zihinsel engelli değildir aksine çok zeki bir kızdır.


Dedemin Bakkalı adlı kitap ise Şermin Yaşar’a aittir. Kitabın baş kahramanı ise Şebnem'dir. Şebnem üretici bir düşünceye sahip olan, kimi zaman yaramazlıklar yapmaktan da kendini alıkoymayan zeki bir kızdır. Şebnem akıllı, çalışkan ve olaylara farklı bakış açısı ile bakabilen bir çocuktur.


Şeker Portakalı  adlı kitap ise  José Mauro de Vasconcelos’ aittir. Bu kitabın baş kahramanı ise Zeze’dir. Zeze, yaramaz olmasının yanında hayal gücü geniş, okumayı tek başına sökecek kadar akıllı ve öğretmenini mutlu etmek için her gün ona bir çiçek götürecek kadar duygulu bir çocuktur. Çok küçük yaşta okula başlayan Zeze, okulda uslu ve çalışkan bir öğrenci olur ama sokakta yaramazlıklarını sürdürür.


Tuhaflıklar Asansörü adlı kitabın yazarı ise Ayşe Sevim’dir. Kitabın baş kahramanı ise Şaban’dır. Şaban’ın yaşamındaki güzelliklere kimi zaman burun kıvırdığı görüşür ve ona küçük bir ders verilir. Böylece Şaban sahip olduklarını şükreder ve doğayı daha temiz tutmak için, daha iyi ve daha sorumluluk sahibi bir çocuk olmak için yoluna devam eder. Yardıma muhtaç olan kişi aslında Şaban’ın kendisidir. Şaban da tüm bunların farkına varır ve daha iyi bir çocuk, daha bilinçli bir çocuk olur.

Teknoloji Çağında İp Veya Top Gibi Basit Malzemelerle Oynanan Oyunlar Çocuklar İçin Neden Hâlâ Önemli Olabilir? Deneyimlerinizden Hareketle Düşüncelerinizi Yazınız.

 

Teknoloji Çağında İp Veya Top Gibi Basit Malzemelerle Oynanan Oyunlar Çocuklar İçin Neden Hâlâ Önemli Olabilir? Deneyimlerinizden Hareketle Düşüncelerinizi Yazınız.


Teknolojinin gelişmesi ile oynadığımız oyunların sayısı da artmıştır. Cep telefonlarından, tabletlerden çok sayıda oyuna daha kısa zamanda ulaşır olduk ve böylece farklı oyunları da oynamaya başladık ama bunların hiçbir çocukların oynadığı geleneksel oyunların yerini alamıyor. Çünkü geleneksel oyunlar çocukları bir araya getirir, onların daha sosyal olmasını sağlar ve onları daha mutlu eder.


 Çünkü bu oyunlarda sanal bir ortam yoktur, yüz yüze iletişim ve etkileşim vardır. Teknoloji çağında ip veya top gibi basit malzemelerle oynanan oyunlar çocuklar için önemlidir çünkü çocuklar bu oyunlar birlikte oynuyorlar, birlikte vakit geçirip eğlenebiliyorlar ve daha eğlenceli bir ortam ortaya çıkıyor. Daha üretici fikirle ortaya çıkıyor ve çocuklar bir top bile daha yaratıcı fikirler ileri sürerek oyunu daha zevkli hale dönüştürebiliyor. Bu oyunlar sayesinde çocuklarda  sosyal becerilerin gelişimi, zihinsel gelişim, problem çözme yetenekleri, duygusal gelişim, risk alma ve özgüven gelişimi  daha çok olur ve böylece daha doğal bir ortam da sağlanmış olur. 


Çocuklar bir araya geldiği zaman çocukluğunu daha güzel yaşıyorlar ve birlikte oynamanın verdiği lezzet ise bir başka güzel oluyor diyebilirim. Kısacası bu oyunlar çocukların başkalarıyla iletişim kurmalarına, sosyal becerilerini ve özgüvenlerini artırmalarına ve daha mutlu yetişkinler haline gelmelerine yardımcı oluyor.

Geleneksel Çocuk Oyunlarını Araştırınız. Seçtiğiniz Bir Oyunun Kurallarını Defterinize Yazınız

 

Geleneksel Çocuk Oyunlarını Araştırınız. Seçtiğiniz Bir Oyunun Kurallarını Defterinize Yazınız


Geleneksel çocuk oyunları şunlardır: Körebe, çelik, çelik-çomak, gömme çelik, kemik, saklambaç, kazık, dokuz kiremit, beş taş, dokuz taş gibi eğlenceye yönelik oyunlar, zekaya dayalı dokuz korgol veya dokuz kumalak gibi oyunların yanında orta oyunu tarzında düğün ve diğer özel gecelerde oynanan seyirlik oyunlar da bu kategorinin içine giren oyunlar arasında yer almaktadır.


Geleneksel oyunlardan seçtiğim ve sizlere anlatacağım oyun ise beş taş oyunudur.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,


Beş taş oyunun kuralları şu şekildedir ve şu şekilde oynanır: En az iki kişiden en fazla ise beş kişiden oluşan bir oyundur. Hem çocuklar hem de yetişkinler zevkle oynayabilir. Oynadığımız taşlar bir avucun içine sığabilecek boyutta olmalıdır. Oyun esnasında, oyuncu taşı düşürürse veya yerdeki taşı alamazsa oyundan çıkar ve oyun oynama sırası diğer oyuncuya geçer. Oyuncular yere oturarak oynamaya devam ederler. Kura sonucu belirlenen birinci kişi  beş taş oyununu oynamaya başlar. Taşlardan birini eline alır, havaya doğru atar, o havada iken diğer taşlardan birini eline alıp havadaki taşı tutması gerekir, tabi bunu yaparken hızlı yani dikkatli ve aktif olması gerekmektedir. Beş taş oyununu oynayan oyuncu taşları önce birer birer, sonra ikişer, üçer ve dörderli gruplar halinde toplar ve bir diğer aşamaya geçer. Bir diğer aşamada oyuncu işaret parmağını orta parmağın üzerine koyarak elini köprü yapar. Öteki oyuncunun seçtiği taşa değdirmeden tüm taşları bu köprüden geçirir. Bu şekilde de taşları toplarsa bir sonraki aşamaya geçer. Son aşama­da ise taşların tümünü havaya atıp elinin tersiy­le tutar ve bunları da fırlatılıp bu kez avuçla yakalar. Avucunda ne kadar taş varsa o kadar sayı kazanır. 


Beş taş oyunu çok eğlenceli bir oyundur. Oyunun daha ilk başında da kişi hata yapabilir ve oyun sırası diğer oyuncuya geçer. İleri aşamasında da hata yapabilir. Önemli olan oyunu sonuna kadar götürebilmek ve başarılı bir sonuç ortaya çıkarabilmektir. Beş taş oyunun kuralları bu şekildedir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.