Kültür Nedir, Kültürümüzü Nasıl Zenginleştirebiliriz Konulu Konuşma

 

 

Kültür Nedir, Kültürümüzü Nasıl Zenginleştirebiliriz Konulu Konuşma

 

Bir toplumun maddi ya da manevi değerlerinin hepsine birden kültür denilir. Ya da şu şekilde kültürü tanımlayabiliriz: tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümüdür.

 

Kültür bir toplumun değerleridir, Bu değerler; dilden edebiyata, sanattan mimariye, gelenekten göreneklere, folklordan kıyafete, barınmadan süslenmeye kadar birçok alanı kapsamaktadır. Onun için kültürümüzü iyi bilmeliyiz. Bunun için önce tarihimizi iyi öğrenmeliyiz.

 

Sevgili öğretmenim,

 Tarihimizi iyi öğrendikten sonra geleneklerimizin ne olduğunu öğrenmeliyiz. Örneğin geleneksel oyunlarımızı gençlere daha iyi öğretmek için bunları gün yüzüne çıkarmalıyız ve eskiden oynanan oyunları popüler hale getirmeliyiz. Yöresel kıyafetleri günümüze uyarlayarak dikkat çekici hale getirebiliriz. Şarkıları, türküleri günümüze göre uyarlamalıyız. 


Geleneklerimizdeki güzellikleri daha ilgi çekici ve daha güzel hale getirerek kültürümüze katkı sağlayabiliriz. Vatanımıza sahip çıkacak nesillerin yetişmesi için kültürümüz korumalı, kültürel benliğimiz de kaybetmemeliyiz. Böylece başka ülkelere benzemek yerine kendi özümüze dönmüş oluruz ve değerlerimiz de sonsuz kadar yaşamaya devam eder. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Denize Düşen Yılana Sarılır Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Denize Düşen Yılana Sarılır Atasözü İle İlgili Konuşma


Kötü bir durumla karşı karşıya kalan kişi kendini bu durumdan kurtarmak için iyi veya kötü, dost veya düşman ayırt etmeksizin herkesten yardım isteyebilir. Bu çıkmazdan kurtulmak için de Denize düşen yılana sarılır denilmiştir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

Kötü ve zor bir durumla karşı karşıya kaldığımız zaman gururu bir kenara bırakıp en yakın düşmanınızdan ya da diğer yakınlarımızdan yardım isteyebilir, onlara muhtaç olabiliriz. Bu durumda küslüğü, aradaki kırgınlıkları hemen bir kenara atıp bir an önce o kötü olayın içinden çıkmak, kurtulmak isteriz. Bunun için de yardımın kimden gelmesi önemli değildir. Yeter ki yardım gelsin, yeter ki iyi olalım, zorluktan kurtulalım mantığı vardır bu atasözünde. Buna örnek şunu verebilirim: Yaşar Kemal’in İnce Memed adlı romanında köy ağalarından sıkça bahsedilir. Köylüye zulmeden, köylüye her türlü kötülüğü eden ağalar tam bir kibir abidesidir. Kendi köylüsünü aşağılayan, ezen, hak ettiği emeği vermeyen kişilerdir bu ağalar.

 

 İnsanlardan ağadan korktukları için ona boyun eğerler. Aslında iç içte ağadan nefret ederler ama mecbur kaldığı zaman da ne yazık ki ağaya yalvarmak zorunda kalırlar. Çünkü ağa zengindir, imkanları vardır. Mesela köyde bir  kişi zor durumda kaldığı zaman ağaya yalvarır ve ondan yardım ister. Çünkü o kişi bir an önce içine düştüğü kötü durumdan kurtulmak ister ve düşman da olsa, nefret ettiği ağadan yardım ister. İşte bunun için de Denize düşen yılana sarılır diyebiliriz. Benim bu atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Akran Zorbalığı İle İlgili Konuşma

 

Akran Zorbalığı İle İlgili Konuşma


Akran zorbalığı; akran grubu içinde  duygusal, fiziksel ya da sosyal biçimde zarar veren, tekrar tekrar yaşanan saldırgan davranış biçimidir. Bu durum okul ortamlarında çok  karşılaşılan bir durumdur. Akran zorbalığını önlemek için farkındalık yaratmak, empati geliştirmek ve kişinin kendisini  güvende hissettirmek son derece değerlidir.

Sevgili öğretmenim,

Yapılan araştırmalara akran zorbalığı genel yedi ile on beş yaş arasında daha sık görülen bir durumdur. Akran zorbalığının nedenlerine bakacak olursak şunları söyleyebiliriz. Çocuğun kendisini güçlü gösterme isteği, çocuğun ailesi tarafından evde zorbalığa maruz kalması ve bundan dolayı da zorbalığa uğrayan çocuğun başka çocuklara kendisine yapılanın aynısını yapma, güç gösterme  dikkat çekme, şov yapma durumları,  sosyal medyanın etkileri, arkadaş grubu baskısı gibi akran zorbalığının nedenleri arasında yer alır. Genelde içine kapanık, çekingen çocuklar zorbalığa uğrayan masumlardır.

 

Sevgili öğretmenim,

Akran zorbalığı da kendi içinde alt bölümlere ayrılmıştır. Bunları kısaca başlıklar halinde anlatmak istiyorum. Sosyal akran zorbalığı,  siber ekran zorbalığı, eşya zorbalığı,  duygusal akran zorbalığı, sözel akran zorbalığı, fiziksel akran zorbalığı, cinsel akran zorbalığı şeklinde sıralayabiliriz. Akran zorbalığına uğrayan kişilerde şunlar görülür: sağlık sorunları, uykusuzluk, anksiyete,   stres bozuklukları, kendi iç dünyasına kapanma ve insanlardan uzaklaşma vb. şeklinde sıralayabiliriz.


Akran zorbalığını yapan kişide ise şunlar gözlenir: Kurallara uymamaktan dolayı ortaya çıkan öfke krizleri ve öfkeye hakim olamama,  can yakan hareketlerde bulunma, empati duygusundan yoksunluk şekilde görülebilir. Akran zorbalığına şahit olan çocuklarda görülen davranış sorunları ise şunlardır. Zorbalığı izleyen kişi kendinde de suçluluk duygusu hisseder. Çünkü zorbalığı kendisi yapmamıştır ama yine de zorbalığa uğrayan kişiye üzülür ve bundan dolayı acı çeker. Bir ikinci sorun ise şu şekilde ortaya çıkabilir: mağdurun zorbayı kışkırtarak bu davranışı hak ettiği yönünde olur.

 

Sevgili öğretmenim,

Akran zorbalığının sonuçları ve etkileri ise şunlardır:

Zorbalığına uğrayan kişiler, uyum konusunda çeşitli problemler ile karşılaşabilir. Günlük hayat katılmak onlar için bir hayli zorken travma ve özgüven problemleri ile karşılaşabilirler. Akran zorbalığından korunmak için yapılması gerekenler ise şunlardır: Kişinin zorbalıkla mücadele edebilmesi için kendisini koruması ve güvende hissetmesi gerekir. Yani çocuklara güven duygusu aileleri tarafından, öğretmenleri tarafından aşılanmalıdır. Özgüvenin gelişmesi adına da zorbalıkla karşılaşılan ortam dışında sosyalleşme, çeşitli kurs ve aktivitelere katılma, ebeveyn ve öğretmenden alınan cesaretlendirici sözler gereklidir.  Okulda bununla ilgili programlar yapılmalı ve canlandırmalar yapılarak çocukların empatiii duyusunun gelişmesi sağlanmalıdır. Her çocuğun biricik ve değerli olduğu anlatılmalı, zorbalığın acizlik olduğu, güçsüzlük olduğu, güvensizlik olduğu çocuklara anlatılmalıdır.

 

Sevgili öğretmenim,

Aile bireyleri çocuklarına bu konuda destek olmalı, aile içinde kesinlikle şiddete yer verilmemelidir. Kişinin ailesi ile kuracağı  sağlıklı iletişim, çocuğun ailesi ile durumu paylaşması ve olayların tramvatik sonuçlara ulaşmadan çözümlenmesine yardımcı olabilir. Akran zorbalığı ile ilgili şu söz de çok anlamlıdır: “Zorbalık karşısında duyarsız kalan bir toplum, zehirlenmiş demektir.” Dostoyevski. Onun için zorbalığa dur denilmelidir. Zorbalığa uğrayan çocuk yaşadığı her şeyi ailesinden gizlemeden onlara anlatmalı, ailesinden  zorbalık görüyorsa bunu öğretmenlerine anlatmalıdır.


Sevgili öğretmenim,

Akran zorbalığına uğramış bir bireye yardımcı olmak istiyorsak en fazla bu duruma sessiz kalmayarak işe başlayabiliriz ve o kişiye elimizden gelen yardımı etmeliyiz.  Akran zorbalığı genelde okullarda, mahallede, sosyal medya, gezi kulüpleri gibi ortamlarda görülür. Akran zorbalığını kendi haline bırakmak doğru değildir. Kendi haline bırakılırsa geçmez Çocuğu zorbalığa maruz kalan aile ilk olarak sakin olmalıdır. Çocuğunu cesaretlendirmeli ve olayı yakından izlemelidir. Durumu okula bildirmelidir. Çocuğu zorbalık yapan aile ise şunu yapmalıdır: Çocuğu ile iletişim halinde olmalı ve yaptıklarının doğru olmadığını ona güzel bir şekilde ifade etmelidir. Çocuğun enerjisini başka alanlara çekmelidir. Örneğin bir spor dalına yazılma, bir müzik kursuna gitme gibi. Çocuğun özelliklerine bağlı olarak zorbalık önlenebilir. Ortaöğretim kurumlarında bu durum  disiplin suçu olarak kabul ediliyor olup akran zorbalığı cezası; kınama, uyarı şeklinde çeşitlendirilebilir.


 Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Doğada Sessiz Bir Kaçamak Mı Sizi Daha İyi Dinlendirir, Yoksa Şehirde Kültür Turu Yapmak Mı? Hangisi Daha Enerji Verir Konulu Konuşma

 

Doğada Sessiz Bir Kaçamak Mı Sizi Daha İyi Dinlendirir, Yoksa Şehirde Kültür Turu Yapmak Mı? Hangisi Daha Enerji Verir Konulu Konuşma


Doğada sessiz kaçamak yapmak ya da şehir turuna çıkıp çıkmamak kişinin kendi zevkine göre değişen bir durumdur. Ben doğayı da , doğa ile baş başa kalmayı çok severim ama bu ikisinin arasında şehir turuna çıkıp kültür turu yapmayı daha çok isterdim. Çünkü doğada istediğim zaman gezintilere çıkabilir, kendimi dinleyebilirim ama şehirde kültür turuna çıkmak beni daha aktif kılar ve daha yeni şeyler öğrenirim.


 Tarihi yerlere gitmek, oraları gezmek, görmek, tarihin kokusunu almak bana güç veriri ve kendimi daha mutlu ve daha iyi hissederim. Böylece daha enerjik olurum. Gittiğim şehrin gezilecek her yerini gezerim. Yeni bilgiler öğrenirim, yeni yerler gezmiş olurum ve bu da beni hem daha kültürlü, hem daha dinç yapar. Bir kere gezmek başlı başına keyifli bir iştir zaten. Hele  bir de kültür turuna çıkıyorsanız bu beni daha da eğlendirir ve unutamayacağım güzellikler yaşarım. 


Hem de farklı yerler, farklı dokular, farklı lezzetler kişiyi daha aktif kılar. Bunun için tabi ki de şehirde kültür turuna varım. Kesinlikle kültür turu daha eğlenceli olur diyorum. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Hazıra Dağ, Sıcağa Kar Dayanmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Hazıra  Dağ, Sıcağa Kar Dayanmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Çalışmadan, üretmeden devamlı hazırda bulunan para kullanıldığında gün gelir o para suyunu çeker. Üstüne bir şey konulmadan yapılan sürekli harcamalar, en büyük birikimlerin zaman içinde tükenmesine neden olur. Onun için bir yandan harcarken diğer yandan da kazanmaya bakmalıdır. Bu atasözümüz hazıra dağlar dayanmaz atasözümüz ile de aynı anlama gelir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler.

Hayatta geçimizi sağlamak için çalışmak zorundayız ve kazandığımız parayı da gereksinimlerimiz doğrultusunda harcamak zorundayız. Elbette harcayalım, yiyelim içelim ama kazandığımız paranın hepsini kısa zamanda bitirmeyelim. Çünkü hazıra dağ, sıcağa kar dayanmaz. Bir yandan çalışmaya, bir yandan yemeye, gezmeye bakmalıyız. Tutumlu olmasını bilmeliyiz. Sahip olduğumuz parayı tamamen tüketmemeliyiz. Yoksa ileride çok zor durumlar bizi bekler ve sıkıntılarla baş başa kalırız. Bunların yaşanmaması için paranın kıymetini bilmeliyiz.

 

 Birikim yapmalıyız ve birikimimiz de har vurup harman savurmamalıyız. Harcıyorsak da bir yandan çalışmaya, üretmeye, kazanmaya devam etmeliyiz. İşte o zaman sıkıntı yaşamayız ve başka kimseye  muhtaç kalmayız. Kendi kendimiz yeteriz. Atasözü ile anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyor, konuşmama burada son veriyorum.

Edepli Edebinden Susar Edepsiz Ben Susturdum Zanneder Sözü İle İlgili Konuşma

 

Edepli Edebinden Susar Edepsiz Ben Susturdum Zanneder  Sözü İle İlgili Konuşma


Edep; toplumda oluşan töreye uygun davranış, utanma, çekinme, sıkılma gibi anlamlara gelir. Edepli insan ise haddini bilen nerede nasıl davranacağını öğrenmiş olan ve ahlaklı olan kimsedir. Mevlana “Edepli edebinden susar, edepsiz ben susturdum zanneder.” der.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Edepli insan edepsiz insanla karşı karşıya geldiği zaman onun seviyesine inmez. Çünkü edepsiz olan kişi ağzına gelen her lafı çekinmeden söyler. Karşıdaki kişiyi incitip incitmediği onun umurunda bile değildir. Hadsizliğine durmadan devam eder, gönül yıkar, insanları bezdirir. Haksız olduğu yerlerde bile zeytinyağı gibi üste çıkmayı çok bilir ve insanları kandırmaya çalışır. Susan, edebinden sesini çıkarmayan insanı alt ettiğini zanneder ama herkes edepsizin arkasından kötü konuşur, edepliye ise hayran duyulur. Edepli bir kimse böyle kimselerle muhatap olmamak için, onun gibi edepsiz olmamak için susar ve kendisine olan saygısını korur. Böylece edepli insan toplum içinde de saygın bir konumda olur ve böyle kişilere karşı insanlar daha nezaketli davranmaya başlar. 


Çevremizde de edepsiz ve cahil kimseler varsa onlarla  kesinlikle münakaşaya girmemeliyiz. Çünkü onlar utanmazlığa alışmış,  ahlaktan yoksun varlıklardır. Allah kimseyi böyle insanlarla karşı karşıya getirmesin. Bu sözden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz çok teşekkür ediyorum.

Hırsız İçeriden Olursa Kapı Kilit Tutmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Hırsız İçeriden Olursa Kapı Kilit Tutmaz Atasözü İle İlgili Konuşma


 İnsanın en yakını bütün sırlarını, zayıf yönlerini çok iyi bilir. Kişiyi hiç olmadık bir anda ve biçimde zarara uğratır. Onun vereceği zarar yabancının vereceği zarardan büyük olur. Bunun için de atalarımız hırsız içeriden olursa kapı kilit tutmaz demişlerdir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,


İnsana en büyük kötülük genelde en yakınlarından gelir. Bizi tanımayan yabancı kimselerin bizimle bir derdi olmaz ki? Oysa bizi tanıyan, sırlarımızı paylaştığımız, mutlu ve mutsuz günlerimizi paylaştığımız, sevdiklerimiz dediğimiz, can bağı ile kan bağı ile bağlandığımız denilen kişiler takar bazen bize en büyük çelmeyi. Zayıf yönlerimizi çok iyi bilirle ren yakınlarımız. Hiç umulmadık bir anda biz en büyük kötülüğü yapabilirler ve bizi büyük bir hayal kırıklığına uğratabilirler. En büyük ihanet, en büyük sadakatsızlık en yakınlarımızdan gelebilir. Bu bizi çok üzer ve uzun süre kendimize gelemeyiz. 


Oysa aile bireyleri, aile yakınları sevdiklerine ihanet etmemeli, evdeki ger şey dışarıdaki insanlara anlatılmamalıdır. Evde olan ufacık bir sorunu ulusal sorun haline getirmemeli, aile bireylerini ele güne rezil etmemelidir kendini bilen kişi. Bu atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Dost Acı Söyler Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Dost Acı Söyler Atasözü İle İlgili Konuşma


Düşman kişilerin aksine dostlar hiçbir çıkar kaygısı gütmeden insana yaklaşırlar ve onun iyiliğini isterler. Bu bakımdan dostunun eksikliklerini, yanlışlıklarını ve kusurlarını onun yüzüne karşı söylemekten çekinmezler. Dostunu memnun etmek için değil doğruyu göstermek için konuşurlar. Bunun için dostlarımızın bizlerin iyiliği için söylediği sözlere hemen alınganlık göstermemeliyiz. Çünkü dostlarımız her şeyi tüm açıklığı işle yüzümüze söyler ve bizi gerçekten seven, bizim iyiliğimizi isteyen samimi kimselerdir.

 

Sevgili öğretmenim,

 

Dost acı söyler çünkü dost olmayan kişiler yalandan bizim iyiliğimizi ister gibi davranırlar rama içlerinden bize karşı herhangi bir sevgi duymazlar. Oysa dostlarımız bizim iyiliğimizi düşünürler, bizim başımıza kötü bir olay geldiğinde  hemen yanımızda olurlar ve bizim halimize kalpten üzülürler. Hata yapmamak için bizi uyarırlar ve bizim iyi olmamızı, mutlu olmamızı, başarılı olmamızı isterler. Bunun için de bazen acı sözler söyleyebilir ve bu da bizim zorumuza gidebilir. Günün sonunca olanlara baktığımızda dostlarımızın bize acı söz söylemede ne kadar haklı olduğunu görürüz. Onun için dostun sözüne kulak asmalıyız ve onun söylediklerini candan dinlemeliyiz. Onun bize verdiği değerin kıymetini bilmeliyiz.

 

Biz de yeri geldiği zaman onun yanlışlarını acı da olsa ona söylemeli ve onu uyarmalıyız. Dostluğun önemi, dostluğun samimiyeti ile ilgili şu sözü de unutmamak gerekir: “Dostluk gül olmaktır yaprağı ile de dikeni ile de. ( Şemsi Tebrizi ). Bu atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum sevgili öğretmenim.

“Çağrılan Yere Git, Ar Eyleme; Çağrılmadığın Yere Gidip Yerini Dar Eyleme.” Sözü İle Kompozisyon

 

“Çağrılan Yere Git, Ar Eyleme; Çağrılmadığın Yere Gidip Yerini Dar Eyleme.” Sözü İle Kompozisyon


Toplum içerisindeki sosyal ilişkiler oldukça önemlidir. Bu nedenle yapılan davetlere çok önemli bir neden yoksa gitmek gerekir. Çünkü nezaket gereği çağrılan yere gitmek kişiyi daha değerli ve hatır gönül bilen kişi yapar. Çağrılan yere giden kimse  inceliğini göstermiş olur. Geleneğimize göre bir kişi çağrılmadığı yere giderse bu terbiyesizlik ve yüzsüzlük olarak yorumlanır.


 Bundan dolayı çağrılmayan yere asla gidilmemelidir. Çağrılmadığın yere gitmek pişkin insanların huyudur. Arsızlığından giderler ve böyle kimseler daveti yapan kişiler tarafından da değer görmezler ve  görmezden gelinirler. Çünkü çağrılmayan yere giden kişiye değer verilmemiştir. Eğer gerçekten değerli biri olsaydınız o davete mutlaka çağrılırdınız. Bunun için de atalarımız çağrılan yere git, ar eyleme; çağrılmayan yere gidip yerini dar eyleme demişlerdir. Asalında bu atasözünde insanın kendisine değer vermesi gerektiği  mesajı da vardır. Bir insan kendisini seviyor ve kendine değer veriyorsa çağrılmayan yere asla gitmemelidir.


Yani haddini bilmeli, kendini  toplum içinde küçük düşürmemelidir. Çağrılan yere gitmemek ise kibirli davranmaktır ve kibar olmamaktır. Tüm bunlara dikkat etmek gerekir. İşte o zaman daha bilinçli, daha nezaketli ve daha değerli biri olursunuz.

Hayatınızdaki En Büyük Başarınız Nedir? Başarılarını Örnek Aldığınız Kişiler Kimlerdir?

 

Hayatınızdaki En Büyük Başarınız Nedir? Başarılarını Örnek Aldığınız Kişiler Kimlerdir?


Ortaokul öğrencisi olduğum için hayatımda öyle çok büyük başarılarım olmadı ama  yine de kendimce başarılı olduğum şeyler oldu. Okulumuzda bir kitap yarışması düzenlenmişti. Kitabın adı Sadako ve Bin Turna Kuşu'dur.. Bu kitabı ilk okuduğumda gözümden yaşlar gelmişti. 


Amerika Birleşik Devletleri'nin Japonya'nın Hiroşima'ya attığı atom bombasının üzerinden yıllar geçse bile insanlarda olumsuz etkilere neden olduğunu, Sadako adlı bir küçük kızın bu bombanın etkisi yüzünden lösemiye yakalandığını ve öldüğünü okudum. Bin Turna Kuşu yaparak kurtulacağını umut eden Sadako turna kuşunu bine tamamlayamadan ölmüştü. Bu kitabı en ince ayrıntısına kadar günlerce okudum ve yarışmada birinci olmak istedim. Okulumuzda birinci olana tablet verilecekti. 


Çok çalıştım ve başardım. Toplam yirmi sorunun yirmisine de cevap vermiştim ve okulda kitap yarışmasını birincilikle tamamlayan tek öğrenciydim. Bu anımı hiçbir zaman unutmayacağım. Bu benim en büyük başarım olmuştur. Kendime örnek aldığım başarılı insanlar da vardır. Bunların en önemlileri Aziz Sancar ve Uğur Şahin'dir. Onların dünya çapında büyük başarılar imza atması, çalışkan olmaları, mücadeleci olmaları beni her zaman etkilemiştir. İleride onlar gibi büyük bir bilim insanı olmak istiyorum. Ayrıca kendi çağımda bir köşe yazarı olmak istiyorum.