Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar

 

Gençlerle Baş Başa Kitabında Geçen Alıntılar


Ali Fuat Başgil; Gençlerle Baş Başa kitabında; bilgi ve tecrübesiyle genç nesillere rehberlik etmiş, gençlere başarılı olma yolunun tehlikeli düşmanlarını anlatmış ve başarıya ulaşmanın şartları üzerinde durmuştur.


Gençlerle Baş Başa kitabında geçen alıntılar şunlardır:

“Kibirli olma. Kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır.  Alçak gönüllü ol. Mütevazı insan, meyve ağacına benzer. Meyve dalının yere eğilmesi meyvesinin çokluğundandır.”

Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.  Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.”

“Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hâzinesi olur.”


 “Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumağa oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâ­zım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kâğıt aramağa kalkıp ta dikkatin dağılmasın. Çalışmağa oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil. Ve bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle kendini işe ver.”

“Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma, yerde kalmazsın.  Kendinden üsttekilere değil, kendinden alttakilere bak, rahat edersin.  İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğ­ruların yardımcısıdır. Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin düşmanıdır.  Çalış, fakat haris olma. Haris insan, ciğer bulaş­mış eğeyi yalayan aç kedi gibidir: dilinden akan kanı yalar da bilmez.”

“Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ö­mür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün Ömrünce yolunu aydınlatır.”

 “Sebat önünde güçlükler erir ve imkansız görünen, mümkün olur. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeğe çalış. Bunun için de, meselâ, bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse geçme. Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma.”

“Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile, asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar. Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir.”

 İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazen büyük zararlar doğduğunu unutma.  Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptı­ğını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma. 

“Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur. Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yeti­şir deme.”


“ Çalıştığın bir dersin, bir kitabın fasıl ve bahislerini bitirdikçe, kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden hülâsa halinde not et. Bir dersi, bir suretle iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu suretle yazmaktır. Bir dersten öğrendiğin, bir kitaptan okuduğun fasıl ve bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin.”

“Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta güzeldir.  Ahlâkını güzelleştirmeğe daima çalış. Ahlak güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.  En yakın arkadaşlarınla bile şakaların zarif ol- sun. Kaba şakadan hayvan bile hoşlanmaz.  Dost ol, tâ ki sana da dost olsunlar.”  

Fahrenheit 451 Kitabında Geçen Alıntılar

 

Fahrenheit  451 Kitabında  Geçen Alıntılar


Kitap; enformasyon çağında oluşabilecek olası bir yaşamı anlatır. Yangına dayanıklı evlerin, böcek adı verilen dönüşebilen araçların, mekanik tazıların, evlerde adına “duvar” denilen son teknoloji canlı yayın ekranlarının bulunduğu gelişmiş ve robotikleşmiş bir dünyayı betimliyor yazar.


Kitapta geçen alıntı cümleler şunlardır:


"Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Bir şey eksik. Etrafa bakındım. Ortadan kaybolduğunu bildiğim tek şey, on on iki yıldır yaktığım kitaplardı. Bu yüzden kitapların faydası olur diye düşündüm."

“Belki kitaplar bizi mağaradan biraz çıkarabilir. Belki hep aynı, lanet olası, çılgınca hataları yapmaktan alıkoyabilirler bizi!”

“Bir insan kaç kez dibe vurup da yaşamayı sürdürebilir?”


“Bir kitabı kapağına göre yargılama.”

“Bir kadın kitaplar uğruna yanabiliyorsa, kitapların içinde birşeyler olmalı...”

“İyi yazarlar genellikle hayatın gerçeklerine dokunurlardı. Bu bakımdan kitaplardan neden bu kadar nefret edildiğini, korkulduğunu anlıyor musunuz? Hayatın gerçek yönlerini veriyorlar.”

“Hakkımda söyledikleri her şey doğru sanırım. Hiç arkadaşım yok. Bu anormal olduğumu kanıtlıyormuş. Ama tanıdığım herkes ya bağırıyor ya ortalıkta çılgınca dans ediyor ya da birbirini dövüyor. Bugünlerde insanların birbirini nasıl incittiğini fark ediyor musun?”


“İnsan bilmediği şeyden korkar hep.”

“Kurtarılma arayışına da girme. Kendini kurtar, boğulursan da en azından kıyıya doğru gittiğini bilerek ölürsün.”

“Gözlerini merakla doldur ve sanki on saniye sonra ölecekmiş gibi yaşa...”

Sergüzeşt Kitabında Geçen Alıntılar

 

Sergüzeşt Kitabında Geçen Alıntılar

 

Samipaşazade Sezai, Sergüzeşt'te döneminin en büyük toplumsal gerçeklerinden biri olan esirliğin yakıcılığını tüm yönleriyle anlatıyor.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Gönül sevdaya karşı daima çocuktur…”

“Kalbe sükûnet gelince insanı yerin altına koyarlar.

"Güzellikten büyük asalet, kalp temizliğinden büyük zenginlik mi olur?"

“İnsan, hayatının hangi devrinde olursa olsun anneye karşı daima çocuktur…”


"Korkma! Bu ağaçlar, çiçekler sır saklar. İnsan değil ki ihanet etsin."

"Zavallı çocuklar! Sizin o mini mini elleriniz birkaç asırdan beri insanlığın altında inlediği esaret zincirlerini kırmak için değil, belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel çiçekleri okşamak içindir."

“Bir kalp, sevmek için mutlak servete ve asalete mi muhtaçtır?”

“Yalnız dökülen gözyaşları acıdır.”

“Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan kuvvet kalıntılarının bir feryadıdır.”

“İnsan hiç bir kimseye ve bilhassa Allah ile annelere yalan söylememelidir.”

“Zavallı hafıza! ... Hüzünlü bir bakışı senelerce muhafaza eder... Bir sözü, bir tebessümü yıllarca saklar...”


''Bir kalp, sevmek için mutlak servete ve asalete mi muhtaçtır? Bence en hakiki ikbal, ruhun göründüğü iki güzel göz; en büyük servet, kalbin hissini gösteren gül renginde dudaklardan akseden tebessümdür. Güzellikten büyük asalet, temiz kalpten büyük bir servet mi olur?''

-"Niçin ağlıyorsun?" diye sordu. -"Hiç! Ağlamak esaretin en büyük hakkıdır. Biz o hakka sahibiz!"

"Gönül sevgiye karşı her zaman çocuktur."

Ateşten Gömlek Kitabında Geçen Alıntılar

 

Ateşten Gömlek  Kitabında Geçen Alıntılar


Ateşten Gömlek, Halide Edip Adıvar'ın savaş sırasında yaşanan bir aşk hikayesini anlatan  ve 1922 yılında Kurtuluş Savaşı devam ederken tefrika edilmiş olan romanı. Roman, savaşta iki bacağını kaybeden ve kafasından vurulan Peyami'nin hastanede yazdığı hatıralarından oluşur.


Ateşten Gömlek Kitabında geçen alıntılar şunlardır:

“İngiliz kanıyla Türk kanı bir midir madam?” “Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim. Rengi bizimki kadar kırmızı mı yoksa mavi mi, bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve kırmızıydı.”

Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik. Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürüldük. Ne zamandan beri ve hangi milletle savaşılır da mağlup olduğu zaman ona katil denilir?

“Esasen bütün milletlerin kudurmuş gibi, boğaz boğaza, milyonlarca insanı parçalamalarını manasız buluyordum.”

 

"Ne ıssız ve insansız, tekdüze, sonsuz bir dünya. Ne rengi ne hayatı ne çeşitliliği var."

“Çünkü hayat bana en korkak adamların iddia ile cesaretten bahsedenler olduğunu öğretti.”

“İngiliz kadınına hakaret etti diye [bir] Hintli’yi İngilizler dört ayak hayvan gibi yerde yürütmüşlerdi. Türk kadının azametini çekemeyenlere, yerde sürdürenlere karşı ordumuz aynı ihtirasla ceza etmeyi istemeyecek mi? Kadınına hakareti, bayrağına hakaret gibi düşünmüyor mu?”


“Sırf eğlence için beş yaşında bir çocuğa nişan alıyorlar.”

“Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik. Namuslu bir devlet gibi dövüştük, öldük, öldürdük...”

“Kafamdan, kafamın içindekinden kaçmak mümkün mü?”

“Etrafınızı sizde olmasını istediğiniz alışkanlıklara sahip olan insanlarla çevreleyin. Birlikte yükselirsin.”

“İnsan en çok sevdiklerine ancak en iyi yapabileceği şeyi verebiliyor.."


“Yöneten kafadır fakat ölen huy ve kalptir.”

 “Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik. Namuslu bir devlet gibi dövüştük, öldük, öldürdük...”

“Çanakkale'de bunlar girmesin diye saatte on bin Türk'ün şehit düştüğü harpler yaptık.”

Kaşağı Kitabında Geçen Alıntılar

 

Kaşağı Kitabında Geçen Alıntılar


Kitabın ana konusu; okuyucuya (özellikle çocuklara) yalan söylemenin ve iftiranın zararlarını göstermek ve basit yalanların bile büyük sorunlara yol açabileceğini anlatmaktır. Eserde kısaca, kardeşine (Hasan) iftira atıp onun ölümünden sonra vicdan azabıyla yanıp tutuşan bir çocuğun (Ömer) dramı anlatılmaktadır. Ömer vicdan azabı çeker ama iş işten geçmiştir.


Kaşağı Kitabında geçen alıntılar:


“İnsanın hayvanlığı yemekle, insanlığı okumakla yaşar."

“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan”

“Beni üzen şeylerin hiçbirini unutmadım.”

“Bir şair, insanlara: "Kurbağalar gibi feryat etmeyiniz! diyor. Bu öğüt anlayan için ne kıymetli bir hazinedir. Dinle, sus.”

“Liyakât karşısında senin ne ilmin, ne fennin, ne edebin, ne malûmatın para eder, ne de tahsilin, iktidarın...”


“Biz ordudan evvel milletin, Türklerin ahlakını düzeltmeliyiz. Namuslu ruhlar, milliyetini idrak etmiş bilinçli beyinler, lekesiz vücutlar yetiştirmeliyiz.”

“İnsanlar ne tuhaftır. Fikrine, ümidine, arzusuna muhalif bir şeye rastgelince hemen bozulur.”

“Korkma, sen Türksün! Türkler hiç bir zaman, hiç bir yerde, hiç bir yerden korkmazlar!”

"Liyâkat" kuvvetten daha büyük, daha yüce, daha yüksek bir şeydir. Kuvvet vücutsa, liyâkat ruhtur.”

“Kendin için, kendi iyi olman ve şeytanın yalanlarına aldanmaman için dua et.”

“Ölüm mutlak ve zorunluydu. Ondan kaçmak mümkün değildi.”

“Ben sana her zaman: – Fertlere ehemmiyet verme! demez miyim? Fertler uğraşmaya değmez. Fertler bir denizin dalgaları gibidir. Asıl olan denizdir; yani toplum... Dalgalar, yani fertler gelip geçici şekillerdir. Biraz felsefî fikri olan, dalgaların bazen büyük olmasına, bazen taşkın olmasına hiç önem verir mi?”


“Geçme namerd köprüsünden, kopartsın su seni! Korkma düşmandan, ki ateş olsa yandırmaz seni! Müstakim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni!”

“Yıllarca devam etmiş hakiki bir aşk ölebilir. -Nasıl -Tıpkı yılların, mevsimlerin gıdasıyla yetişmiş bir fidana birdenbire indirilmiş bir balta darbesi gibi... Evet, birdenbire sevilemez fakat birdenbire insan soğur.”

Şimdiki Çocuklar Harika Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

 Şimdiki Çocuklar Harika Kitabında Geçen Özlü Sözler


Bu romanda, çocuklar ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor. Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.


Kitapta geçen özlü sözler:

"Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında."

“Fakat bir çocuğun annesini sevmesi, hiçbir zaman onu bütün vasıflarıyla beğendiği anlamına gelmez.”

“Yaşlarınız küçük diye hiçbir gerçeğin sizlerden saklı kalmasından yana değilim. Çocukların anlayamayacakları sorun yoktur. Olsa olsa, dinleyenlerin yaşlarına göre, konuların anlatılış biçimi değişebilir.”


 “Her çocukta bir kabiliyet vardır ama bu ruhunda gizli bir tohumdur. Bu tohumu keşfedip filizlendirmeli, çocuğun kabiliyetini ortaya çıkarmalı.”

“Kazanmamak kaybetmek demek değildir.”

“Oğlum, her şeyi yap, yalnız yalan söyleme! Çünkü, dünyada en çok doğuran şey yalandır. İnsan bir küçücük yalan söyledi mi, o yalanını gizlemek için biraz daha büyük yalan söylemek zorunda kalır.”

“Ben anladım bu vicdan azabı denilen şeyi. Hiç kimse kendininkini hatırlamıyor. Herkes başkalarının çekmesi gereken vicdan azabını biliyor.”

“Mizah, dünyamızı gülünç olmaktan kurtarır.”

“Ben terbiyeyi, terbiyesizlerden öğrendim.”

“Oğlum, her şeyi yap, yalnız yalan söyleme! Çünkü dünyada en çok doğuran şey yalandır. İnsan bir küçücük yalan söyledi mi, o yalanını gizlemek için biraz daha büyük yalan söylemek zorunda kalır. Sonra o yalanı ortaya çıkmasın diye daha büyük yalan söyler. Her yalan, daha çok, daha büyük yalan doğurur. Onun için yalan söyleme!”

“İster kadın ister erkek olalım kendi kendimizden memnunsak şanslıyız demektir.”


“Sence de fedakarlıkla gösteriş başka şeyler değil mi?”

“Onun bir çocuk olarak eğlenmek hakkına sahip olduğunu unutmadan, aşırı ciddiyetinizle küçücük yaşlarda yaşama zevkini kaybetmesine sebep olmayınız.”

“İnsan ancak kadın ve erkek olarak bütünlenir.”

“Kendi kendimizden memnunsak, şanslıyız demektir.”

“Büyümüş insanlarla kendi çocuklukları arasında, belki bin, belki iki bin yıllık bir zaman vardır. Onun için biz büyümüşler, kendi çocukluğumuzu unuturuz.”

“Yalnız kendi öz çocuklarımı değil, yalnız Türk çocuklarını değil, Amerikan, Rus, Alman, Ermeni, Çin, Çingene bütün çocukları seviyorum.”

“Bir davranış fedakârlık olsun, bunu herkes bilsin, duysun diye yapıldı mı, o davranış fedakârlık olmaktan çıkıyor."

"Yani, dedim, çocuk çocuk olursa normaldir, büyük olursa değil.”

“Çocuk ne yapsa harika oluyor. Konuşsa harika... Çocuk bu, konuşur elbet, havlayacak değil ya...”

Küçük Kara Balık Kitabında Geçen Alıntılar

 

Küçük Kara Balık Kitabında Geçen Alıntılar


“Küçük Kara Balık” nehirde yaşayan küçük bir balığın merak duygusu ve öğrenme isteğiyle evden ayrılmasını anlatmaktadır. Küçük Kara Balık, içinde yaşadığı sosyal çevreden, evden ayrılma isteği nedeniyle diğer balıklardan büyük bir tepki görür. Yaşlı balıklar Küçük Kara Balık'ın düşüncesinin yersiz olduğunu savunurlar. Küçük Kara Balık özgürlüğün simgesidir.

“Sizin gibi yaşlanmış ve cahil kalmış olmaktansa, dünyayı keşfedip bilgin balık olmak istiyorum.”

“Biz özgürlüğümüzü istiyoruz.”

“Ömür dediğimiz minicik bir yerde aşağı yukarı yüzmekten mi ibaret sahiden?”


“Yüz yıl yaşasan bile yine de cahil ve umutsuz biri olarak kalacaksın.”

“Dostça yaşamak varken, insanlar niçin kötülük yapıyordu.”

“Bir gün nasıl olsa öleceğim. Ölmek önemli değil, önemli olan, yaşamımla da, ölümümle de başkaları üzerinde etkili olabilmektir.”

“Dünya çok büyük. Her tarafı dolaşamazsın. Olsun; gidebildiğim kadar gideceğim.”

“Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?”

“Görgüsüz olmasaydınız, herkesin kendine özgü beğenilen bir yanı olduğunu bilirdiniz.”

“Siz çok düşünüyorsunuz. Hep düşünmek, hep düşünmek gerekmez. Yola çıkınca korkunuz mutlaka geçer.”

“Ömür dediğimiz minicik bir yerde aşağı yukarı yüzmekten mi ibaret sahiden?”


“Her an ölümle yüz yüze kalabilirim. Ama yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmem gerekmez. Bir gün ister istemez ölümle karşılaşacağım; bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamamın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkileyeceği....”

"Ben sizin bu kadar kendini beğenmiş olduğunuzu düşünmezdim doğrusu. Ama olsun, yine de sizi bağışlıyorum çünkü bu sözlerin hepsi cahillikten, bilmezliktendir."

Uğur Mumcu’nun Bir Pulsuz Dilekçe Kitabında Geçen Alıntılar

 

Uğur Mumcu’nun Bir Pulsuz Dilekçe Kitabında Geçen Alıntılar

 

 Suikasta uğrayarak hayatını kaybeden onur ve dürüst gazeteci Uğur Mumcu Bir Pulsuz Dilekçe kitabında 12 Mart döneminin arkasından gelen ve aslında onun uzantısı olmaya çabalayan Milliyetçi Cephe rejiminin marifetleri ve marifetlileriyle uğraşıyor. Ülke gerçeklerine  değinen Uğur Mumcu Bir Pulsuz Dilekçe kitabında şunları yazmıştır:

 

“Türkiye bir garip ülke oldu. Yolsuzluklar, cinayetler, son zamanlarda çok partili hayatımızın vazgeçilmez unsurları yapıldı, kimsenin bu işlere aldırdığı yok. Toplum olarak cinayetlere de yolsuzluklara da alıştırıldık.”

“Özgürlüklerin kısıldığı bir toplumda, insanlar, bir maskeli balodaymış gibi, kimlerle beraber olduğunu bile bilmiyor. Işıklar açıldıkça, maskeler çıkıyor, ve herkes gerçek yüzleriyle tanınıyor...”


“Devleti ele geçirmek, her zaman tankla tüfekle olmaz. Devlet bürokrasisi içinde, önemli köprü başlarının tutulması, karar organlarında egemenlik kurulması da bir bakıma, devletin ele geçirilmesidir. “Milliyetçi Cephe” adıyla ortaya çıkan sermaye partileri, devleti adım adım egemenlikleri altına sokmuşlardır.”

Cinayet, yolsuzluk ve işkence... Bu uğursuz üç geni kırmadan, ne demokrasiden söz edebilirsiniz, ne de özgürlükten.”

“Arslanın sırtında hükmetmeye özenenler de bir gün bu arslana yem olurlar.”

"Şiddet, şiddeti besler " gerçekten de öyledir. Şiddetin egemen olduğu toplumlarda, yasalara bir yana atılır, öç alma ve kin, bir " siyasal kan davası " gibi herkesi sarar.”


“ Atatürk’ün hangi ilkesini bir bayrak yarışı gibi genç kuşaklara sapasağlam verebildiler? Ülkemizin bağımsızlığını mı korudular? Kırk bin karanlık köyü ışıklarla mı donattılar? İnançları uğruna yiğitçe mi dövüştüler? Yenilmezliğin, ulusallığın simgesi mi oldular? Atatürk milliyetçiliğinin hangi mirasına sahip çıktılar?. Ülkeyi yönetmiş ve yönetmekte olan ve <Nizam-ı alem > adına bir kuşağı ezmek isteyenlere soruyoruz: —Sizler, Atatürk’ün mirasını harcamış bir kuşağın sorumluları ve suçluları değil misiniz? . Ne ektiniz ki , ne biçmek istiyorsunuz?... 

Doğan Cüceloğlu’nun Öğretmen Olmak Kitabında Öğretmenlik İle İlgili Özlü Sözler

 

 Doğan Cüceloğlu’nun Öğretmen Olmak Kitabında  Öğretmenlik İle İlgili Özlü Sözler

 

Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan'ın öğretmenliğe yükledikleri anlam adına yaptıkları sohbetlerden derlenen bu kitapta, genel olarak “öğretmenlik yapmak” ve “öğretmen olmak” arasındaki ince çizgiden bahsedilmiştir.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

"Bence dünyada öğretmenlik gibi hiçbir meslek yok ki sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini etkileyebilsin".

"Sevgisizlik bir tür zehirdir..."

“Aristoteles, "İnsanlara aynı eğitimin verilmesi aynı faziletleri meydana getirmez," der.”

“Bir insana ismiyle hitap etmenin ne kadar önemli olduğunu bilmek gerekir.”

“Sen sevilmeye layıksın. Emek vermeye, zaman vermeye değersin...”

“Öğretmen olmak bir ayrıcalıktır.”

“İnsan öğretirken öğrenir ve böylece öğrencilik ve öğretmenlik dalga dalga birbirini izler.”


“Aristo, "insan sevmediği bir kimseden öğrenemez" der. Bu yüzden öğretmen, kendisinden her an etkilenen öğrencilerle bir gönül köprüsü inşa eder.”

“ Öğretmenlik yapan “ yüz “ merkezlidir , öğretmen olan ise “ CAN “ merkezlidir . “

“Her insanın hayatında silinmez izler bırakıp derinden etkileyen en az bir öğretmeni olmuştur.”

“Öğretmenin tanıklığı önemlidir. Öğretmen neye tanıklık ederse o gelişir ve gerçekleşir. Dolayısıyla öğretmen, yaptığı tanıklıkla bir öğrencinin hayatını olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir.”

“Sadece elini değil, onun geleceğini tutuyorsun Yalnız aklına öğretmiyorsun, kalbine de dokunuyorsun Sadece gözlerinin yaşlarını silmiyorsun, içindeki ruhu da besliyorsun Onların ne olacağında senin payın çok büyük Onlarla bir dakika geçirmiyorsun, ömür boyu sürecek anı oluşturuyorsun Sen gittikten sonra onlarda yaşayacaksın Ne muhteşem bir gücün olduğunu aklın hiç bilemeyecek  Bu dünyada etkin hiç bitmeden sürecek, sürecek, sürecek “Ben sadece bir öğretmenim!” demek mümkün değil, Sen sözlerin anlatamayacağı kadar büyüksün Öğrencinin sana bakışında kim olduğunu, Öğrencinin sana gülümseyişinde ne ifade ettiğini anla Sadece elini değil, onun geleceğini tutuyorsun Yalnız aklına öğretmiyorsun, kalbine de dokunuyorsun Sadece gözlerinin yaşlarını silmiyorsun, içindeki ruhu da besliyorsun Onların ne olacağında senin payın çok büyük!”

“Fark ettim ki kalpten kalbe bir sohbet içinde olan kişiler, birbirlerini gürültülü ortamlarda da duyup anlayabilirmişler.”

“Ben sadece öğretmenim" demek mümkün değil, Sen sözlerin anlatamayacağı kadar büyüksün.”


“Bir öğretmenin en büyük gücü gözlem yapmaktır. Öğretmen, öğrenmek için sahip olduğu gözlem gücünü kullanır ve sürekli gözlem yapar.”

“Eskiden bir öğretmen, çalıştığı okulun içinde bulunduğu mahalle ile bütünleşerek, o mahallenin sakinleriyle yaşayarak var olmaktaydı. Günümüzde ise zamanının çoğunu yollarda geçirerek vardığı bir okulda sadece öğretmenlik yapabilir.”

“Öğretmenliğin temelinde filozof olmak yatar.”

"Bir öğretmenin sahip olduğu değerler de bir ulusun geleceğini ve kaderini belirler."

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz Kitabında Geçen Alıntılar

  

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz Kitabında Geçen Alıntılar


Aziz Nesin'in 1977 yılında roman olarak Nesin Yayınları'ndan yayınlanarak elimize ulaşan eserinde hapse giren Yaşar Yaşamaz adlı bir gencin, nüfus kaydında yapılan hatadan dolayı hayatı boyunca yaşadığı sorunlar, ülkenin durumu ile birlikte biraz abartı ve gülmeceyle anlatılmaktadır. 


Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz Kitabında geçen alıntılar şunlardır:

"Aman oğlum, bişeyi bedava dediler mi, aman alma sakın, ordan kaç... Bedeline almaktan çok daha pahalıya gelir."

"Biz eşek olduktan kelli, sırtımıza binecek çok bulunur."

“Bir insan pek çok türlü ölür: Hukuki olarak ölür. Siyasi olarak ölür. Fizik olarak ölür. Psikolojik olarak ölür. İnsanın tam olarak yaşayabilmesi için, bunların hepsinin birden yaşaması gerekir.”

“Biz, son derecede idareci insanlarızdır. Bu dünyada bizim gibi idareci yoktur, tarihte gelmemiştir ve gelemez... Bakın neden? Dünyanın başka yerlerinde de idareci insanlar çok var. Var ama, onlar ancak olan bişeyi idare ederler. Olan şeyi herkes idare eder yahu... Marifet, olmayan bişeyi idare etmektir.”


“Öyle deme arkadaş, bizden beterleri de var. Hani herif idama götürülürken biri, " Üzülme arkadaş, beterin beteri var! " demiş de, idama giden de "Ulan bundan beteri olur mu?" deyince öbürü, "Olur," demiş, " seni asmaya götürüyorlar yine, senden önce birini kazığa oturtmuşlardı. " Beterin beteri vardır.”

“Normal insan, dengesiz insandır. Çünkü insan, ateş üstünde duran su dolu bir kazana benzer. Nasıl içindeki su kaynayınca kazanın kapağı atarsa, makinelerin buhar kazanlarına da artık buğu dışarı fışkırsın diye supap yapmışlardır. Buğunun artığı dışarı fışkırır delikten, kazandaki buğu da gerektiği kadar kalır, yani dengede durur. Yoksa kazan patlar. İnsan da böyle işte… Kızınca, duygulanınca, üzülünce, acılanınca, insan içinden bir şey boşaltacak ki, patlamasın da dengesi yerine gelsin. Ee nasıl içini fışkırtacak? Nasıl kazanın supabı varsa, insanın da bir tahtası eksik olacak ki, buradan dışarıya su koyuversin… Bu yüzden işte, dengeli insan bir tahtası eksik insan demektir. O normal denilen tahtası eksik olamayanlar, günün birinde birden patlayıp bombok olur, bir daha da onarılmazlar.”

"Diploman var mı, okul diploman?" dedi. "Yok, dedim, okula gidemedim." "Hmmmm, demek diploman yok... Öyleyse sana yüksek bir iş vereceğiz..." dedi.”

“Medeniyetin okulu, kursu mursu olmaz. İnsanın kendinde olmayınca ne yapsan boş.”

“Ölmek istesen de ölünmüyor. Yaşanmıyor da... Sürün sürünebildiğin kadar. Anladım ki, insanın şansı yoksa ölemiyor bile...”

“Ben sana okula gitmedim diyorum… -Ben de sana bu yüzden büyük işler düşünüyorum ya, hatta vali bile olmak için, hatta elçi bile olmak için diploma gerekmez de, mahalle bekçisi olmaya kalksan diploma ister.”

“Dünyada hiçbir deli, 'ben deliyim' diyecek kadar deli değildir.”


 "Siz gerçekten polis gelsin istiyorsanız, benim dediğimi yapın. Öyle sizin çağırdığınız gibi polis çağrılmaz." "Ya nasıl çağrılır?" "Çıkın şu bankın üstüne. Sonra da ordan, 'Bu ne biçim düzen? Bu ne rezalet! Bu ne alçaklık! Bu ne utanmazlık!' diye bağırın. İşte o zaman, yerden mantar gibi polis biter, havadan karga gibi polis üşer, sen de şaşar kalırsın..."

“Politikacıdır bu, herkesi öper de, sever de, kucaklar da…”

“Ben asıl kime sövüleceğini çok iyi bilirim ama, sövülecek olana sövünce başım derde giriyor. Yani, çorbadan ağzım çok yandığından, ben de şimdi yoğurdu bile üfleyerek yiyorum. Asıl sövülecek olanlara sövülmesi gerekenlere sövüp saysak, polis yakamıza yapışır. Biz de, asıl sövmemiz gerekenlerin yerine feleğe söveriz. Bu millet feleğin olmadığını bilmez de mi, yatar kalkar feleğe söver, hiç durmaz boyuna feleğe ilenir? Bilir bilmesine… Ama feleğe söverken, feleğe ilenirken, kime sövüp ilendiğini bilir, yüreğinin ataşını söndürür, deneceklere ilensek, mahkemeye verirler; hapislere atarlar. Millet de yolunu bulmuş, feleğe söver, kadere ilenir, yazgısını yerer. Yüreğini serinletir, biraz olsun erinir. ”

İnsan Ne İle Yaşar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

İnsan Ne İle Yaşar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Şeytan ve meleği temsil eden karakterleri öykülerinde kullanarak, insanın er ya da geç iyiliğin peşinden gidebileceğini anlatmak ister. Tolstoy 1885'te yayımlanan bu esere adını veren "İnsan Ne İle Yaşar" adlı öyküde, insanların özünde iyilik olduğunu ve durum her ne olursa olsun iyilik yapması gerektiğini anlatır.

İnsan Ne İle Yaşar kitabında geçen anlamlı ve mesaj verici sözler şunlardır:

 

" Dünyada barış, insanda iyi niyet olmalı!"

"İnsan her şeyi öğrenebilir, yeter ki istesin."

“Bütün insanlar kendi esenlikleri için harcadıkları düşünceyle değil, insana verilen sevgiyle yaşarlar.”

“Dünyanın bin türlü hâli var,”

“Adam bir yılın hesabını yapıyor, oysa akşama kalmadan öleceğini bilmiyor.”

“Cahille uğraşmak ne zor iş.”


“Allah beni 3 hakikati öğrenmem için Dünyaya yolladı. Allah'ın bana söylediği ilk soru şuydu. 'İnsanın kalbine ne hükmeder?' ve anladım ki insanın kalbine sevgi hükmeder. ikinci soru ise 'İnsana ne verilmemiştir ? ' İnsana kendi ihtiyaçlarının bilgisi verilmemiştir. ve üçüncü soru ise 'İnsan ne ile yaşar?' ve anladım ki İnsanın elinde hiç bir şey olmasa bile Allah sevgisi olsun yeter. Yani insan Allah'a inanmadan yaşayamaz.”

“Emek ucuz, ekmek pahalıydı.”

“Tüm insanların, kendilerine baktıkları için değil, sevgi sayesinde yaşadıklarını öğrendim.”

“Anladım ki insan içinde sevgiyle yaşar.”

“Bir saatte kaybettiğini bir yılda telafi edemezsin.”

"Hevesin olsun yeter. İnsan her şeyi öğrenebilir."

"Öyle horozlar vardır ki ,öttükleri için, güneşin doğduğunu sanırlar."

“Şunu sakın unutmayın : tek önemli an vardır, o da şu andır. En önemli an şimdidir. En gerekli kişi o an kiminleysek odur çünkü kimse bir daha başka biriyle görüşüp görüşemeyeceğini bilemez. Ve son olarak yapılması gereken en önemli iş iyilik yapmaktır çünkü insanın dünyaya gelişinin tek amacı budur .”

“Kıvılcımı söndürmezsen, ateşi zapt edemezsin...”

"Sadece kitap okumak yetmez insana. Bazen meydan okumalı; kendine, hayata, dünyaya.."

“Herkesten çok güldü. Belli ki acı çekiyor.”

“Kalbine bir sor böyle yaşanır mı hiç?”

“İnsan anne ve babasız yaşayabilir fakat Allah olmadan yaşayamaz.”

“Bir insanın canını almak ciddi bir günah. Bir ruhu yok etmek kolay, peki sonra sizin ruhunuz ne olacak?”


“İnsanlar sadece kendi hayatları için kaygılandıkları, kendilerini kolladıkları için yaşar sanırdım, oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş.”

“Bugün zengin olduğun hâlde yarın kendini dilenirken buluverirsin.”

“Kötülük kötülükle yok edilebilseydi Tanrı bunun yolunu muhakkak bizlere gösterirdi.”

“İnsan öldürmek kolay, ama kan ruhuna da sıçrar.”

“Kim severse, Tanrıya yaklaşır; Tanrı da ona yaklaşır. Çünkü o, sevgiyi yaratandır.”

"Musibete boyun eğersen, gün gelir musibet de sana boyun eğer."

“İki insan arasındaki kötülük sadece birinden mi çıkar? Kötülük iki taraflıdır. Onun yaptığı kötülüğü görüyorsun ama kendininkine gözlerin kapalı.”

“Belki de hayatımızı değiştirecek insan, yolda yürürken sessiz sedasız geçmiştir yanımızdan.”

“Başkasının bir günahını örtersen, Tanrı senin iki günahını affeder.”

"Biri sana kötü bir şey mi söyledi, aldırmayacak doğrusunu göstereceksin.”

“Kin senin gözünü kör etmiş. Hep başkasının günahını görüyor, kendininkini kulak ardı ediyorsun.”

“Bir erkeğin bir kadına verebileceği en güzel şey; ömrünün geri kalanında bütün kadınlardan vazgeçmiş olup, sadece onun için atan anlamlı bir kalp."

"İnsan annesiz babasız yaşar da Tanrısız yaşayamaz."

İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet’in Doğuşu Kitabında Geçen Alıntılar

 

İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet’in Doğuşu Kitabında Geçen Alıntılar

 

İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet’in Doğuşu kitabı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden başlayarak, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarına kadar olan dönemi anlatır.

Cumhuriyetin Doğuşu kitabında geçen alıntılar şunlardır:


“Meclis konvansiyonel bir sistemle idareye sahipti ancak her ne kadar "İstanbul'da saltanat ve hilafeti korumak, onların hukuk ve haysiyetini kurtarmak" içinmiş gibi görünse de artık cumhuriyetin ayak sesleri duyuluyordu.”

“Türkiye cumhuriyetini kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar.”

"Cumhuriyetin en büyük başarılarından biri eğitim konusudur. Başlangıçta ortada çok kötü manzara vardı. Gerçi eğitimin bugünü ile ilgili olarak da iyi şeyler düşünmüyorum. Eğitimin en kötü olduğu sistemler, tamamıyla vatandaş ve toplumun keyfine bırakıldığı sistemlerdir."

“26-30 Ağustos 1922 zaferinden sonra 1922 Eylül’ündeki Mudanya Mütarekesi ve ardından kasımda padişahın Britanya’ya iltica ederek “saltanatın meclis tarafından lağvı” üzerine cumhuriyetin ilanı kaçınılmaz oldu.”

“1938'de aramızdan ayrılan kurucu liderimiz Mustafa Kemal Paşa'nın bize bıraktığı Türkiye'ye bugün için baktığımızda, uyanmamız gereken bir takım şeyler olduğu ortadadır.”

“Cumhuriyetin en büyük başarılarından biri eğitim konusudur.”


“Asıl önemlisi Türkiye; cumhuriyetin ilk otuz yılını sağlık, eğitim gibi hayati problemlerini çözmekle geçirmiş, üstelik aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın sıkıntılarıyla boğuşmak zorunda kalmıştır.”

“Türk Vatandaşlığı Ağır ve Mesuliyetli Bir Unvandır Türk vatandaşlığı cumhuriyetin kurulması ile birlikte mücessem olmuş bir kavramdır. Son yıllarda parayla vatandaşlık verilenler var. Böyle uygulamalara karşıyız. Türk vatandaşlığı, çile çekmiş, ortak tarih yaşamış bir milletin vatandaşlığıdır. Bunun arkasında Balkan göçleri vardır. Girit göçleri vardır. Rusya baskısından kaynaklı Kafkasya ve Kırım'dan göçler vardır. Harpler vardır. Vatan savunmaları vardır. Vatandaşlık alabilmek için önce bu vatana fikren ve ruhen katılmak gerekir.”

“Cumhuriyetin en başarılı dönemi bize göre ilk on beş yılıdır.”

“Bugün, bir asır sonra Büyük Millet Meclisinin bu ruhi yapısını özlüyoruz. Bizce özlemin hep devam etmesi lazım. Bir devletin ve sistemin kuruluşundaki ruh yaşadığı, kutsandığı derecede istikbale emin adımlarla yürünür.”

“Cumhuriyetin ilk yıllarında ilerleme varken son yıllarda gerileme olduğu söylenebilir.”


“Biz, paraları az olsa da onurlu babaların çocuklarıyız. Gösterdikleri yollarla bize iyi kapılar açtılar. Açtıkları yoldan gidemiyorsak bu kendi kabahatimizdir. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar. İki harbin arasında birtakım sakat ittifaklara girerek boş işler, hayaller ve savaşlara katılmaktan ziyade sulh istediler. Ülkeyi harbin dışında tuttular. Bunun bize getirdiği kazanç ortadadır. Hepsini şükranla anıyoruz ve anmalıyız.”

“Türk Cumhuriyeti'nin oluşumunun, genel okuyucu kitlesine hitap edecek şekilde çok derine girmeden anlatıldığı bir eser. Cumhuriyet için gerekli görülen noktaları ve Atatürk 'ün, var olan elverişsiz ortamda, gösterdiği dehasıyla Türkiye Cumhuriyeti'ne nasıl yön verdiği genel hatlarıyla anlatılıyor. Yanlış bilinen bazı bilgileri düzeltiyor. Ayrıca tarih okumanın yöntemi konusunda da fikir veriyor.”

“Türkiye cumhuriyetini kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar.”

“Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanlar basit maceracılar, küskünler veya kendine yer arayanlar değildir. Her birinin imparatorlukta komutan olarak, münevver olarak seçkin bir yeri zaten vardı. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar. Hepsini şükranla anıyoruz ve anmalıyız.”

“Cumhuriyetin en başarılı dönemi bize göre ilk on beş yıldır. Neden? Çünkü restorasyon dönemidir. Cumhuriyetin asıl başarısı sağlık sisteminde gelişmelerdir. Eğitimdeki önemli gelişmelerdir. Cumhuriyet tarihinin en başarısız dönemi ne zamandır derseniz; bence onu şimdi yaşıyoruz.”

“Biz Atatürk'ü liderimiz olarak seviyoruz, anlıyoruz. Ve zaman geçtikçe tarihi rolünü, kültürel değişimindeki liderlik rolünü, önem ve kıymetini daha iyi anlıyoruz.”

“Türkiye; cumhuriyetin ilk otuz yılını sağlık, eğitim gibi hayati problemlerini çözmekle geçirmiş, üstelik aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın sıkıntılarıyla boğuşmak zorunda kalmıştır.”

Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

“İntikam almanın en iyi yolu intikam alınacak kişiye benzememektir.”

“Neyi sık sık düşünüyorsan, aklın da ona benzer bir şey olacaktır. Çünkü ruhu dolduran düşüncelerdir.”

"Çünkü insanın çekileceği en güzel yer kendi içidir. "

“Sabahları uyandığında hayatta olmanın, sevmenin, mutlu olmanın ve düşünmenin nasıl bir ayrıcalık olduğunu düşün.”

"Kim ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın, ben rengini yitirmeyen bir zümrüt olacağım"

"Sana dürüst davranmak istiyorum,'' diyen birisi nasıl çürümüş ve sahtekardır. Ey insan, sen ne yapıyorsun? Bunu söylemene gerek yok. Dürüstlük kendiliğinden anlaşılmalı. Yüzünde yazmalı, sesinde çınlamalı. Tıpkı sevgilinin, sevgilisinin bir bakışında her şeyi anlayabilmesi gibi dürüstlük baktığın an gözlerinden taşmalıdır. Kötü kokan bir insanın yanından geçerken fark edilmesi gibi hemen anlaşılmalıdır sade ve dürüst insan.”


“İnsanı daha kötü yapamayan bir şey nasıl olur da insanın yaşamını daha kötü yapar?”

“Kesinlikle gerçekleştirmek istediğin şeyler için hızlan, boş umutları defet, eğer kendinle ilgiliysen, hâlâ mümkünken kendi yardımına kendin koş.”

“Aşağılıyorsun, bizzat kendini aşağılıyorsun ruhum! Kendini onurlandıracağın zaman gelip geçiyor. Çünkü herkesin tek bir yaşamı vardır ve seninki hemen hemen tamamlandı; kendine saygı duyan biri değil, diğer insanların ruhlarında kendi mutluluğunu arayan birisin.”

“Bedenin bu hayatta direnirken, ruhunun pes etmesi yüz kızartıcıdır…”

"Duyduğumuz her şey bir görüştür, bir gerçek değildir. gördüğümüz her şey bir bakış açısıdır, hakikat değildir."

“Sabahları kalkmayı canın istemedikçe şunu hatırla: "İnsanlık görevi için kalkıyorum." Eğer bunun için doğduysam bunun için dünyaya gönderildiysem neden huysuzlanıyorum? Çarşaflara örtülere sarılıp kendimi ısıtayım diye mi yaratıldım? "Fakat bu daha keyifli." Öyleyse keyif çatmak için mi dünyaya geldin, eyleme geçmek, çaba harcamak için değil mi yani? Bitkilerin, küçücük kuşların, karıncaların, örümceklerin, arıların üstlerine düşen her şeyi yaptıklarını, ellerinden geldiğince dünyanın düzenine katkıda bulunduklarını görmüyor musun?”

 

“Her şey fânidir, hatırlayan da hatırlanan da.”

“Yalnızca bir şeyi yapmak değil, yapmamak da çoğu zaman adaletsizliktir.”

“Çünkü kendi zekasını, koruyucu ruhunu ve onun erdeminin gerekliliklerini seçmiş biri trajik tavır takınmaz, yakınmaz, ıssız bir yere veya kalabalığa ihtiyacı yoktur.”

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitapta Hayri’nin saatlere olan merakı, tutkusu ve Halit ile tanışıp Saatleri Ayarlama Enstitüsünü kurmasından bahsedilir. Ayrıca Hayri’nin çalışkan, azimli ve saf olması da ayrı bir durumdur. Eşi ve en yakın arkadaşı tarafından aldatılan Hayri’nin temiz niyetli olması da insanı duygulandırmaktadır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


“Refahın yolu sağlam bir zaman anlayışından geçer.”

İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.

“Bir ihtiras ne kadar masum olursa olsun yine tehlikeli bir şeydir.”

“Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vasfı akıldır.”

“Kendimize daima yaşanacak iklim yaratmaktan başka ne yaparız? Hâl denen keskin bıçak sırtında oturamayacağımıza göre.”

“İnsanla uğraşmak çok güçtür ve zaman ister.”


“İnsan yaradılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır.”

“Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?”

“İyilik dahi, ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir.”

“Bütün hayatım boyunca dikkat ettim. İnsanın daima en çok korktuğu şeyler başına geliyor.”

“Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz... Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girerseniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz...”

“Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.”

“Hadiseler unutulmaz. Onları unutturan tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlerini affettiren daima öbür hadiselerdir.”


“Her insan ne kadar müspet yaratılışta olursa olsun ölümden sonra tekrar dirilmeyi düşünür, özler. Bu hayat dediğimiz mihmetler silsilesin çok ileri zamana, müpheme atılmış bir mükafatı gibidir. En müsait ve daima kazanacak kağıtlarda oynanan bir oyun gibi, yeniden adeta baştan aşağı beğenmek, inkar ermek, değiştiğinden dolaylı sevinmek için kalmışa benzeyen küçük bir mazi şuurundan başka her şeyi, her tarafı değişmek, güzelleşmek şartıyla tekrar yaşamaya başlamak insanlığın elbette vazgeçemeyeceği bir hülyadır.”

“İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz , insanoğlunun esas vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılırlar. Beylik sözüyle, hayata hükmederler. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz.”

“İnsanoğlu daima insana muhtaçtır.”

“İnsan çocukluğunda aldığı terbiyeyi unutmuyor.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün Eseri Olan Nutuk Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Eseri Olan Nutuk Kitabında Geçen Özlü Sözler

Nutuk Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz bir eseridir.

Nutuk adlı eser Atatürk'ün  3 aylık bir süre içinde tamamladığı ve 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın İkinci Büyük Kurultayında kürsüden okuduğu eserdir. Nutuk, Türkiye tarihinin 1919-1927 yılları arasındaki 9 yıllık bir sürecinde, özellikle Milli Mücadele'de yaşanan olayları anlatan önemli tarihî bir kaynaktır ve Türkiye'nin bu dönemle ilgili en temel resmî tarih kaynağı olma niteliğindedir.


Nutuk adlı eserde geçen özlü sözler şunlardır:


“Vatanını en çok seven , görevini en iyi yapandır…”

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.”

“Hayatta başarı kazanmak, mutlaka mücadelede başarı kazanmaya bağlıdır.”

“Daima, milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve galip olacaktır.”

"Bendeniz ne Fransızların ve ne de herhangi bir yabancı devletin sahip çıkmasına tenezzül eden kişilerden değilim. Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı ulusumun bağrıdır."

'' Müslümanlığın, yüzyıllardan beri yapıla geldiği üzere bir siyaset vasıtası olarak kullanılmaktan kurtarılmasının ve yüceltilmesinin şart olduğu gerçeğini de görmüş bulunuyoruz.''

“Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve bağımsızlığa sembol olmuş bir milletiz!”

“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”


“Gelecekte olabilecekler üzerine konuşmak giriştiğimiz gerçek ve maddi savaşa boş hayaller niteliği verebilirdi, dış tehlikenin yakın etkileri karşısında üzüntü duyanlar arasında ise geleneklerine, düşünce yeteneklerine, ruhsal durumlarına aykırı olası değişikliklerden ürkeceklerin ilk anda direnmelerine yol açabilirdi. Başarı için kullanışlı ve güvenilir yol her safhayı zamanı geldikçe uygulamaktı.”

“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin, arkasından sürüklenen, kaderlerini, hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir Millet gözüyle bakılabilir mi?”

“Ben 1919 yılında Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran, yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım.”

''Sizler, Yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.''

"Tam bağımsızlık demek, elbette siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir."

“Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar.”

“Muhtaç olduğun güç, damarlarındaki soylu kanda mevcuttur!”

"Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. (Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır.) O alan, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, bırakılamaz. Onun için küçük büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada tekrar düşmana karşı cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda olduğunu gören birlikler, ona bağlı olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmak ve direnmek zorundadır."

“Millete efendilik yoktur, ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.”

“Adalet dilenmekle ve başkalarını kendine acındırmakla ulus işleri, devlet işleri görülemez; ulusun ve devletin onuru ve bağımsızlığı güven altına alınamaz.”

"Efendiler, zavallı ulusumuzu tutsak etmek isteyen düşmanları mutlaka yeneceğimize olan güven ve inancım, bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada, bu kesin inancımı, yüce heyetinize karşı, bütün ulusa karşı ve bütün dünyaya karşı ilan ederim."

“Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”

“Millete önder olacakların, her ne pahasına olursa olsun amaçtan dönmemeleri, memlekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, bu amaç uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine daha işin başında karar vermeleri gerekir. Kalplerinde bu gücü duymayanların teşebbüse geçmemeleri elbette daha isabetli olur. Çünkü, aksi halde hem kendilerini hem de milleti aldatmış olurlar.”

“Türkün onuru ve gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. “ Bu nedenle ya bağımsızlık, ya ölüm. “

“Bilirsiniz ki yaşam demek,mücadele ve çarpışma demektir...”


“Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa lâyık görülemez.”

“Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında milletin de hareketsizliğe sürüklenmesini ve bir kenara çekilip kalmasına yol açarlar.”

“Ulusal sınırlar içinde bulunan vatanın bütün kısımları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.”

“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir.”

“Bir yıkıma uğramadan önce, onu önleme ve ona karşı savunma önlemlerini düşünmek gerekir. Yıkıma uğradıktan sonra yanıp yakılmanın yararı yoktur.”

“Bir Türk komutanının, ordusunu kullanmaksızın, herhangi bir kötü rastlantı ve kötü şans eseri bile olsa, düşmana esir düşmesini biz mazur görsek de, tarih bunu asla affetmez ve affetmemelidir. Türk İnkılâp tarihinin gelecek nesillere hitap ve uyarısı işte budur.”

“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.”

“Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletimin hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir.”

“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek gerekir.”

“Memleket baştan sonuna kadar virâneliktir. Her yerde baykuşlar ötüyor. Milletin yolu yok, serveti yok, hiçbir şeyi yok. Bütün millet acınacak bir yoksulluk içindedir.”

“İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdır.”

Yaşar Kemal’in İnce Memed 1, İnce Memed 2, İnce Memed 3 ve İnce Memed 4 Kitabında Geçen Geçen Özlü Sözler

 

 Yaşar Kemal’in İnce Memed 1, İnce Memed 2, İnce Memed 3 ve İnce Memed 4 Kitabında Geçen Geçen Özlü Sözler

 

Kitap dört ciltten oluşmaktadır ve her bir cilt kendi içinde farklı bölümlere ayrılmış ama asıl konudan ve başrolden uzaklaşılmamıştır. Dört cildin dördünde İnce Memed vardır. Okunması gereken, ders alınması gereken muhteşem bir kitaptır. Yaşar Kemal yine farkını ortaya koymuştur. İnce Memed adlı eseri okurken içinde kendinizi bulacaksınız, haksızlıkları,  korkakları, hadsizlikleri görünce, kişilerin eline güç geçince nasıl da acımasız da ve cani olabildiklerine şahit olacaksınız. Dört ciltten oluşan kitabı okumak biraz zaman alacak  fakat kitabı bitirdiğiniz zaman ailenizden ayrılmış gibi hissedeceksiniz. Lakin sabır ve azimle kitabı okuyup bitirmek de büyük özveri gösterir.

 

İnce Memed1 Kitabında Geçen Özlü Sözler

“İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.”

“Hangi günü gördük akşam olmamış.”

“Düşünmek, tecrübenin yerini tutar. Sen, her şeyi inceden inceye düşün.”

“İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Her kötülüğü yapar, her iyiliği de yaptığı gibi.”

“İnsanoğlu bu, kimin içinde ne var bilinmez.”

“Eşkıyayı korkuyla sevgi yaşatır. Yalnız sevgi tek başına zayıftır. Yalnız korkuysa kindir.”

“Belki umuttur. Belki de bir özlemdir. Özlem sıcaktır. Özlem bir dost, bir sevgilidir. Sarıverir insanı sıcaklığı.”

“Zulme sessiz kalan bir gün zulme uğrar, haksızlığa karşı durmak insanın onurudur.”

“Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.”

“Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır. Bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.”

“İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç. Ondan sonra da arkadaş olabileceğin insanı seç. İpin ucunu bir verirsen ellerine yandığın günün resmidir.”

 

 

İnce Memed 2 Kitabında Geçen Özlü Sözler:

“Bir ağaç ne kadar güçlü, ne kadar ulu, ne kadar sağlam olursa olsun, onu toprağından çıkaracak olursanız kurur.”

“Bir odaya bir kedi yavrusu koy, hem de durmadan üstüne git, sonunda kedi yavrusu senin gözün oyar. Kedi yavrusu kedi yavrusu iken... İnsanoğlu kedi yavrusu değildir. Ne kadar korkarsa o kadar da yiğittir.”

“Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım… Toprak, toprak, toprak oldum da dayandım.”

"Bir insanın hakkını koruyamıyorsa hükümetlik yapmasınlar, yapmasınlar, onları zorlayanlar mı var efendim?"

“Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olmuyor, kurt kocayınca köpekleşiyor.”

"İnsanoğlu bir karanlıktan geliyor, bir karanlığa doğru gidiyor. Ama nereden gelip nereye gideceğini hep unutuyor. "Bir defa geldim, bari tadını çıkarayım" demiyor.

“Yusuf'u kuyudan çıkaran Mevla, hiçbir zaman iyi kullarını darda koymaz.”

“Bir insan ne ka­dar yürekliyse, o kadar korkaktır. Ya da bir insan ne kadar kor­kaksa o kadar yüreklidir. Bunun böyle olduğunu bir insan an­cak seksenine gelince anlar.”

 

İnce Memed 3 Kitabında Geçen Özlü Sözler

İnce Memed öldürülecek, onun yerine Ali Memed gelecek, o da öldürülecek onun yerine Hasan Memed gelecek.  O da öldürülünce Veli Memed gelecek... O da,o da, o da... Sen... ne sanıyorsun oğlum Memed, İnce Memedler bitecek mi sanıyorsun? Her insanın içinde bir mecbur kurdu, bir İnce Memedlik, bir Köroğluluk kurdu var. Köroğlu gitti, İnce Memed geldi. İnsanoğlunun içinde bu kurt oldukça insanoğlu ne olursa olsun yenilmeyecek. Sen insanoğlunun içindeki kurtsun, ne olursan ol, nereye gidersen git. İşte insanoğlunun içindeki bu kurt yiterse, insanlık da işte o zaman insanlıktan çıkar. İnsanoğlu içindeki bu kurdu yitirmeyecek, ona kıyamete kadar gözü gibi, yüreği gibi bakacak. O kurt insanoğlunun şah damarı, atan yüreğidir. Senin içindeki kurt da, işte insanlığın bu kurdudur...”

 

“İnsanın içindeki adalet duygusunu köreltirsek, insanın insana saygısı kalmaz. İnsanın insana itimadı, hürmeti kalmayınca da bir yerde insanlık çok şey kaybeder, hayat çirkinleşir.”

“Keramet sende bende değil, keramet toprakta, insanlıkta.”

“Eğer bu ülkede adalet yozlaşırsa, o memleketin dibi oyulmuş demektir. Adaleti çökmüş bir milleti yok olmaktan hiçbir güç kurtaramaz. Kanun karşısında eşkıya İnce Memed de birdir, Başvekil İsmet Paşa da.”

“Uğruna bu kadar alçaldığımız, zulmettiğimiz, haram yediğimiz, insan öldürdüğümüz yaşamak ne işe yarıyor?”

"Böylesi, her şeyden, en küçük gölgeden, kıpırdayan yapraktan korkan kişilerden korkulur. Bunların insanlara yapamayacakları kötülük yoktur."

“Şu tarihler, şu eski toprak, şu koca Osmanlı ülkesi şimdiye kadar bir Mustafa Kemal Paşa daha yetiştirebildi mi?”

“Dostunu düşmanını bilseydin zaten başına bu iş gelir miydi?”

 

İnce Memed 4 Kitabında Geçen Özlü Sözler

“Ben insan öldürmem. İnsan öldürmek çok kötüdür. İnsan hiç Allah'ın yaptığı en güzel binayı yıkar mı?”

“Yoksulluk bir ateşten gömlektir, onu giyen bilir.”

“Umudun ölmesi, insanın ölmesinden daha beterdir.”

“Bu dağlarda bin kere ölmeden, bir kere dirilemezsin.”

"Şu dünya üstüne, şu insanlar üstüne hiç kimse bir şey bilmiyor. Şu dünyada insanlar, “ahmak geliyor, kör gidiyorlar.”

“Yoksulluk bir ateşten gömlektir, onu giyen bilir.”

“Gündüz olsun, gece olsun insan denizi ilk olaraktan görünce yüreğine bir korku, bir yalnızlık, çaresizlik, yabancılık, kimsesizlik çöker.”

"Allah, baş kaldır ya kulum demiş ve insan onun cennetine baş kaldırmış. Allah, başkaldır ya kulum demiş, insanların bir kısmı baş kaldırmış. Onlar Allah indinde mutlu kişiler olmuşlar, bir kısmı, yani çoğunluğu Allah'ın emrine uymamış, Allah onlara cehennemini vermiş. İnsan kendine, kendi yüreğine, kendi korkusuna toptan baş kaldırmadıkça, insan soyu bundan da beter olacak, aşağılanacak, zulüm, korku iliklerine işleyecek, insanlıktan çıkacak, bir solucandan da mutsuz olacak. Solucanın gözü yok, kulağı, ağzı, dili yok, insanın var. İnsan soyu baş kaldırmayı, yemek, içmek, yaşamak, uyumak, çocuk yapmak gibi bir yaşama biçimi yapmazsa bugünden de bin beter olacak, içi boşalacak, duymayı, düşünmeyi, sevmeyi, sevişmeyi, dostluğu, arkadaşlığı, göğün, yerin, kurdun, kuşun, akar suyun, tan yerindeki ışığın, yürekteki sıcaklığını unutacak. Allah buyurdu ki ben sizi yarattım ki baş kaldırasınız, siz beni dinlemediniz, önce kendinize, sonra başka insanlara, sonra her şeye, her şeye boyun eğdiniz, ne buldunuz, ne öğrendinizse, ne yarattınızsa hepsi boyun eğme üzerine oldu. Ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, boyun eğmeyi, yemek yemek, su içmek, sevişmek gibi bir yaşam biçimi yaptınız. Ve de öldünüz. Ve de solucandan beter oldunuz. Daha da olacaksınız..."

Aziz Nesin’in Zübük Kitabında Geçen Ders Verici Nitelikteki Özlü Sözler

 

Aziz Nesin’in Zübük Kitabında Geçen  Ders Verici Nitelikteki Özlü Sözler


Eser, "Zübük" olarak adlandırılan madrabaz politikacı tipine ve bu tipi yaratan toplumsal yapıya dair bir eleştiridir.


Zübük adlı eserde geçen anlamlı sözler şunlardır:


"Zübük nedir bilir misiniz? Üstünde haram çul, cebinde haram pul, elinde kur-an dilinde yalan, din istismarı üzerinden siyaset yapan, ahaliyi birbirine düşürüp kırdıran, muhalefet edene dinsiz, imansız, hain yaftası yapıştıran, gözleri fitne fecir okuyan, kurnaz, hileci, sinsi, ahlaksız, vicdansız, riyakar siyasetci tiplemesidir..."

“Görgüsüzlük desen, değil; işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler, temizlemişler, kullanmışlar da... Ama yine de kendilerine hela yapmıyorlar. Görmek, tek başına bir işe yaramıyor. Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmesi gerekiyor. O yere yükselmedikçe, ne görse boş... Bunlar yıllarca temizledikleri helaların kendileri gibi insanlar için değil, yalnız kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar.”


“İşte biz bu halka ‘akıllı, bilgili, anlayışlı, sezgili’ diyoruz. Yalan. Onları da, bizi de kandırmışlar, aldatmışlar. Biz de o yalanlara aldanıp körü körüne halk dalkavuğu olmuşuz. Acı gerçekleri öğrensek, öğretilmeden, eğitilmeden halkın bilgili, anlayışlı olamayacağını kavrasak, o zaman ne yapmamız gerektiği üzerinde düşüneceğiz. Ama, ‘Halk bilir, anlar...’ deyince düşünceye yer kalmıyor artık.”

"Dağ eşkıyası eskidenmiş. Şimdi eşkıyalar şehre inmiş de kanun kitabına bakıp bakıp maddeye uygun adam soyuyorlar."

"Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızda böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip, işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bitek Zübük'te birleştiğini görünce ona kızıyoruz."


“Gerçekten bu halkın bilip öğrenmesini istememişiz. İsteseydik, önce halkımızı bütün acı gerçekleriyle tanır, ondan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünürdük.”

"Sayın büyüklerim, sevgili hemşerilerim. Bizim başımıza her ne kötülük gelmişse bilgisizlikten gelmiştir. Biz bilgisizlikten çok çektik, daha da çekmekteyiz."