Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mustafa Kemal Atatürk’ün Eseri Olan Nutuk Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Eseri Olan Nutuk Kitabında Geçen Özlü Sözler

Nutuk Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz bir eseridir.

Nutuk adlı eser Atatürk2ün  3 aylık bir süre içinde tamamladığı ve 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın İkinci Büyük Kurultayında kürsüden okuduğu eserdir. Nutuk, Türkiye tarihinin 1919-1927 yılları arasındaki 9 yıllık bir sürecinde, özellikle Milli Mücadele'de yaşanan olayları anlatan önemli tarihî bir kaynaktır ve Türkiye'nin bu dönemle ilgili en temel resmî tarih kaynağı olma niteliğindedir.


Nutuk adlı eserde geçen özlü sözler şunlardır:


“Vatanını en çok seven , görevini en iyi yapandır…”

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.”

“Hayatta başarı kazanmak, mutlaka mücadelede başarı kazanmaya bağlıdır.”

“Daima, milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve galip olacaktır.”

"Bendeniz ne Fransızların ve ne de herhangi bir yabancı devletin sahip çıkmasına tenezzül eden kişilerden değilim. Benim için en büyük korunma yeri ve yardım kaynağı ulusumun bağrıdır."

'' Müslümanlığın, yüzyıllardan beri yapıla geldiği üzere bir siyaset vasıtası olarak kullanılmaktan kurtarılmasının ve yüceltilmesinin şart olduğu gerçeğini de görmüş bulunuyoruz.''

“Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve bağımsızlığa sembol olmuş bir milletiz!”

“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”


“Gelecekte olabilecekler üzerine konuşmak giriştiğimiz gerçek ve maddi savaşa boş hayaller niteliği verebilirdi, dış tehlikenin yakın etkileri karşısında üzüntü duyanlar arasında ise geleneklerine, düşünce yeteneklerine,ruhsal durumlarına aykırı olası değişikliklerden ürkeceklerin ilk anda direnmelerine yol açabilirdi. Bașarı için kullanışIı ve güvenilir yol her safhayı zamanı geldikçe uygulamaktı.”

“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin, arkasından sürüklenen, kaderlerini, hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir Millet gözüyle bakılabilir mi?”

“Ben 1919 yılında Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran, yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım.”

''Sizler, Yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.''

"Tam bağımsızlık demek, elbette siyaset, maliye, ekonomi, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir."

“Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar.”

“Muhtaç olduğun güç, damarlarındaki soylu kanda mevcuttur!”

"Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. (Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır.) O alan, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, bırakılamaz. Onun için küçük büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada tekrar düşmana karşı cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda olduğunu gören birlikler, ona bağlı olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmak ve direnmek zorundadır."

“Millete efendilik yoktur, ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.”

“Adalet dilenmekle ve başkalarını kendine acındırmakla ulus işleri, devlet işleri görülemez; ulusun ve devletin onuru ve bağımsızlığı güven altına alınamaz.”

"Efendiler, zavallı ulusumuzu tutsak etmek isteyen düşmanları mutlaka yeneceğimize olan güven ve inancım, bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada, bu kesin inancımı, yüce heyetinize karşı, bütün ulusa karşı ve bütün dünyaya karşı ilan ederim."

“Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”

“Millete önder olacakların, her ne pahasına olursa olsun amaçtan dönmemeleri, memlekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, bu amaç uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine daha işin başında karar vermeleri gerekir. Kalplerinde bu gücü duymayanların teşebbüse geçmemeleri elbette daha isabetli olur. Çünkü, aksi halde hem kendilerini hem de milleti aldatmış olurlar.”

“Türkün onuru ve gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. “ Bu nedenle ya bağımsızlık, ya ölüm. “

“Bilirsiniz ki yaşam demek,mücadele ve çarpışma demektir...”


“Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa lâyık görülemez.”

“Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında milletin de hareketsizliğe sürüklenmesini ve bir kenara çekilip kalmasına yol açarlar.”

“Ulusal sınırlar içinde bulunan vatanın bütün kısımları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.”

“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir.”

“Bir yıkıma uğramadan önce, onu önleme ve ona karşı savunma önlemlerini düşünmek gerekir. Yıkıma uğradıktan sonra yanıp yakılmanın yararı yoktur.”

“Bir Türk komutanının, ordusunu kullanmaksızın, herhangi bir kötü rastlantı ve kötü şans eseri bile olsa, düşmana esir düşmesini biz mazur görsek de, tarih bunu asla affetmez ve affetmemelidir. Türk İnkılâp tarihinin gelecek nesillere hitap ve uyarısı işte budur.”

“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.”

“Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletimin hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir.”

“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek gerekir.”

“Memleket baştan sonuna kadar virâneliktir. Her yerde baykuşlar ötüyor. Milletin yolu yok, serveti yok, hiçbir şeyi yok. Bütün millet acınacak bir yoksulluk içindedir.”

“İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdır.”

Yaşar Kemal’in İnce Memed 1, İnce Memed 2, İnce Memed 3 ve İnce Memed 4 Kitabında Geçen Geçen Özlü Sözler

 

 Yaşar Kemal’in İnce Memed 1, İnce Memed 2, İnce Memed 3 ve İnce Memed 4 Kitabında Geçen Geçen Özlü Sözler

 

Kitap dört ciltten oluşmaktadır ve her bir cilt kendi içinde farklı bölümlere ayrılmış ama asıl konudan ve başrolden uzaklaşılmamıştır. Dört cildin dördünde İnce Memed vardır. Okunması gereken, ders alınması gereken muhteşem bir kitaptır. Yaşar Kemal yine farkını ortaya koymuştur. İnce Memed adlı eseri okurken içinde kendinizi bulacaksınız, haksızlıkları,  korkakları, hadsizlikleri görünce, kişilerin eline güç geçince nasıl da acımasız da ve cani olabildiklerine şahit olacaksınız. Dört ciltten oluşan kitabı okumak biraz zaman alacak  fakat kitabı bitirdiğiniz zaman ailenizden ayrılmış gibi hissedeceksiniz. Lakin sabır ve azimle kitabı okuyup bitirmek de büyük özveri gösterir.

 

İnce Memed1 Kitabında Geçen Özlü Sözler

“İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.”

“Hangi günü gördük akşam olmamış.”

“Düşünmek, tecrübenin yerini tutar. Sen, her şeyi inceden inceye düşün.”

“İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Her kötülüğü yapar, her iyiliği de yaptığı gibi.”

“İnsanoğlu bu, kimin içinde ne var bilinmez.”

“Eşkıyayı korkuyla sevgi yaşatır. Yalnız sevgi tek başına zayıftır. Yalnız korkuysa kindir.”

“Belki umuttur. Belki de bir özlemdir. Özlem sıcaktır. Özlem bir dost, bir sevgilidir. Sarıverir insanı sıcaklığı.”

“Zulme sessiz kalan bir gün zulme uğrar, haksızlığa karşı durmak insanın onurudur.”

“Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.”

“Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır. Bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.”

“İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç. Ondan sonra da arkadaş olabileceğin insanı seç. İpin ucunu bir verirsen ellerine yandığın günün resmidir.”

 

 

İnce Memed 2 Kitabında Geçen Özlü Sözler:

“Bir ağaç ne kadar güçlü, ne kadar ulu, ne kadar sağlam olursa olsun, onu toprağından çıkaracak olursanız kurur.”

“Bir odaya bir kedi yavrusu koy, hem de durmadan üstüne git, sonunda kedi yavrusu senin gözün oyar. Kedi yavrusu kedi yavrusu iken... İnsanoğlu kedi yavrusu değildir. Ne kadar korkarsa o kadar da yiğittir.”

“Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım… Toprak, toprak, toprak oldum da dayandım.”

"Bir insanın hakkını koruyamıyorsa hükümetlik yapmasınlar, yapmasınlar, onları zorlayanlar mı var efendim?"

“Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olmuyor, kurt kocayınca köpekleşiyor.”

"İnsanoğlu bir karanlıktan geliyor, bir karanlığa doğru gidiyor. Ama nereden gelip nereye gideceğini hep unutuyor. "Bir defa geldim, bari tadını çıkarayım" demiyor.

“Yusuf'u kuyudan çıkaran Mevla, hiçbir zaman iyi kullarını darda koymaz.”

“Bir insan ne ka­dar yürekliyse, o kadar korkaktır. Ya da bir insan ne kadar kor­kaksa o kadar yüreklidir. Bunun böyle olduğunu bir insan an­cak seksenine gelince anlar.”

 

İnce Memed 3 Kitabında Geçen Özlü Sözler

İnce Memed öldürülecek, onun yerine Ali Memed gelecek, o da öldürülecek onun yerine Hasan Memed gelecek.  O da öldürülünce Veli Memed gelecek... O da,o da, o da... Sen... ne sanıyorsun oğlum Memed, İnce Memedler bitecek mi sanıyorsun? Her insanın içinde bir mecbur kurdu, bir İnce Memedlik, bir Köroğluluk kurdu var. Köroğlu gitti, İnce Memed geldi. İnsanoğlunun içinde bu kurt oldukça insanoğlu ne olursa olsun yenilmeyecek. Sen insanoğlunun içindeki kurtsun, ne olursan ol, nereye gidersen git. İşte insanoğlunun içindeki bu kurt yiterse, insanlık da işte o zaman insanlıktan çıkar. İnsanoğlu içindeki bu kurdu yitirmeyecek, ona kıyamete kadar gözü gibi, yüreği gibi bakacak. O kurt insanoğlunun şah damarı, atan yüreğidir. Senin içindeki kurt da, işte insanlığın bu kurdudur...”

 

“İnsanın içindeki adalet duygusunu köreltirsek, insanın insana saygısı kalmaz. İnsanın insana itimadı, hürmeti kalmayınca da bir yerde insanlık çok şey kaybeder, hayat çirkinleşir.”

“Keramet sende bende değil, keramet toprakta, insanlıkta.”

“Eğer bu ülkede adalet yozlaşırsa, o memleketin dibi oyulmuş demektir. Adaleti çökmüş bir milleti yok olmaktan hiçbir güç kurtaramaz. Kanun karşısında eşkıya İnce Memed de birdir, Başvekil İsmet Paşa da.”

“Uğruna bu kadar alçaldığımız, zulmettiğimiz, haram yediğimiz, insan öldürdüğümüz yaşamak ne işe yarıyor?”

"Böylesi, her şeyden, en küçük gölgeden, kıpırdayan yapraktan korkan kişilerden korkulur. Bunların insanlara yapamayacakları kötülük yoktur."

“Şu tarihler, şu eski toprak, şu koca Osmanlı ülkesi şimdiye kadar bir Mustafa Kemal Paşa daha yetiştirebildi mi?”

“Dostunu düşmanını bilseydin zaten başına bu iş gelir miydi?”

 

İnce Memed 4 Kitabında Geçen Özlü Sözler

“Ben insan öldürmem. İnsan öldürmek çok kötüdür. İnsan hiç Allah'ın yaptığı en güzel binayı yıkar mı?”

“Yoksulluk bir ateşten gömlektir, onu giyen bilir.”

“Umudun ölmesi, insanın ölmesinden daha beterdir.”

“Bu dağlarda bin kere ölmeden, bir kere dirilemezsin.”

"Şu dünya üstüne, şu insanlar üstüne hiç kimse bir şey bilmiyor. Şu dünyada insanlar, “ahmak geliyor, kör gidiyorlar.”

“Yoksulluk bir ateşten gömlektir, onu giyen bilir.”

“Gündüz olsun, gece olsun insan denizi ilk olaraktan görünce yüreğine bir korku, bir yalnızlık, çaresizlik, yabancılık, kimsesizlik çöker.”

"Allah, baş kaldır ya kulum demiş ve insan onun cennetine baş kaldırmış. Allah, başkaldır ya kulum demiş, insanların bir kısmı baş kaldırmış. Onlar Allah indinde mutlu kişiler olmuşlar, bir kısmı, yani çoğunluğu Allah'ın emrine uymamış, Allah onlara cehennemini vermiş. İnsan kendine, kendi yüreğine, kendi korkusuna toptan baş kaldırmadıkça, insan soyu bundan da beter olacak, aşağılanacak, zulüm, korku iliklerine işleyecek, insanlıktan çıkacak, bir solucandan da mutsuz olacak. Solucanın gözü yok, kulağı, ağzı, dili yok, insanın var. İnsan soyu baş kaldırmayı, yemek, içmek, yaşamak, uyumak, çocuk yapmak gibi bir yaşama biçimi yapmazsa bugünden de bin beter olacak, içi boşalacak, duymayı, düşünmeyi, sevmeyi, sevişmeyi, dostluğu, arkadaşlığı, göğün, yerin, kurdun, kuşun, akar suyun, tan yerindeki ışığın, yürekteki sıcaklığını unutacak. Allah buyurdu ki ben sizi yarattım ki baş kaldırasınız, siz beni dinlemediniz, önce kendinize, sonra başka insanlara, sonra her şeye, her şeye boyun eğdiniz, ne buldunuz, ne öğrendinizse, ne yarattınızsa hepsi boyun eğme üzerine oldu. Ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, ve boyun eğdiniz, boyun eğmeyi, yemek yemek, su içmek, sevişmek gibi bir yaşam biçimi yaptınız. Ve de öldünüz. Ve de solucandan beter oldunuz. Daha da olacaksınız..."

Aziz Nesin’in Zübük Kitabında Geçen Ders Verici Nitelikteki Özlü Sözler

 

Aziz Nesin’in Zübük Kitabında Geçen  Ders Verici Nitelikteki Özlü Sözler


Eser, "Zübük" olarak adlandırılan madrabaz politikacı tipine ve bu tipi yaratan toplumsal yapıya dair bir eleştiridir.


Zübük adlı eserde geçen anlamlı sözler şunlardır:


"Zübük nedir bilir misiniz? Üstünde haram çul, cebinde haram pul, elinde kur-an dilinde yalan, din istismarı üzerinden siyaset yapan, ahaliyi birbirine düşürüp kırdıran, muhalefet edene dinsiz, imansız, hain yaftası yapıştıran, gözleri fitne fecir okuyan, kurnaz, hileci, sinsi, ahlaksız, vicdansız, riyakar siyasetci tiplemesidir..."

“Görgüsüzlük desen, değil; işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler, temizlemişler, kullanmışlar da... Ama yine de kendilerine hela yapmıyorlar. Görmek, tek başına bir işe yaramıyor. Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmesi gerekiyor. O yere yükselmedikçe, ne görse boş... Bunlar yıllarca temizledikleri helaların kendileri gibi insanlar için değil, yalnız kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar.”


“İşte biz bu halka ‘akıllı, bilgili, anlayışlı, sezgili’ diyoruz. Yalan. Onları da, bizi de kandırmışlar, aldatmışlar. Biz de o yalanlara aldanıp körü körüne halk dalkavuğu olmuşuz. Acı gerçekleri öğrensek, öğretilmeden, eğitilmeden halkın bilgili, anlayışlı olamayacağını kavrasak, o zaman ne yapmamız gerektiği üzerinde düşüneceğiz. Ama, ‘Halk bilir, anlar...’ deyince düşünceye yer kalmıyor artık.”

"Dağ eşkıyası eskidenmiş. Şimdi eşkıyalar şehre inmiş de kanun kitabına bakıp bakıp maddeye uygun adam soyuyorlar."

"Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızda böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip, işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bitek Zübük'te birleştiğini görünce ona kızıyoruz."


“Gerçekten bu halkın bilip öğrenmesini istememişiz. İsteseydik, önce halkımızı bütün acı gerçekleriyle tanır, ondan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünürdük.”

"Sayın büyüklerim, sevgili hemşerilerim. Bizim başımıza her ne kötülük gelmişse bilgisizlikten gelmiştir. Biz bilgisizlikten çok çektik, daha da çekmekteyiz."

Veronika Ölmek İstiyor Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Veronika Ölmek İstiyor Kitabında Geçen Özlü Sözler


Genç ve güzel bir kız olan Veronika, hayatın rutinliğinden sıkılır ve intihara teşebbüs eder. Bu teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanınca da bir akıl hastanesine kaldırılır ve ondan sonra  Veronika'nın hikayesi başlar.

Veronika Ölmek İstiyor Kitabında Geçen Özlü Sözler şunlardır:

 

“İnsanların hoşlarına gitmiyorsa şikayette bulunabilirler. Şikayet edecek cesaretleri yoksa bu onların sorunları.”

"İnsanlar da yaşamak için savaşır, ölmek için değil"

"Ne de olsa "deli"ydi ve kimseyi hoşnut etmek zorunda değildi."

“Niyetle hare­ket arasında her zaman bir kopukluk vardır.”

"Nedense hepimiz yalnızca sevmek, kabullenmek, işlerin kolayını bulmak, çatışmadan kaçınmak üzere yetiştiriliriz."

“Deliler çocuk gibidir, istedikleri yapılmadıkça yerlerinden kıpırdamazlar.

“Siz farklı bir insansınız ama herkes gibi olmak istiyorsunuz. Bu da bana kalırsa ciddi bir hastalıktır.”


“Normallik fikir birliğinden başka bir şey değildir. Yani, çoğunluk bir şeyin doğru olduğunu düşünür, dolayısıyla o şey doğru -normal- olur.”

“Ya zihninizi denetleyeceksiniz ya da zihninizin sizi denetlemesine izin vereceksiniz. İkincisine alışkınsınız zaten korkular, nevrozlar, güvensizlikler içinde savrulup gidiyorsunuz, çünkü hepimizin kendini yok etme eğilimi var.”

“Çok ciddi patolojik vakalar dışında, insanlar yalnızca günlük yaşamın tekdüzeliğinden kurtulmak amacıyla delirirler.”

“Ne olursa olsun yaşama savaşı vermektir doğal olan.”

“İnsanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler, kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca.”

“Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. Şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. Yani başkalarından farklı olanlar.”

“Normalde insanlar en beklenmedikleri gün ölürler.”

“Bütün ailelerde suçu başkalarına yükleme eğilimi vardır.”

“Kimsenin kimseyi yargılayacak durumu yok. Her insan kendi bilir çektiği acının boyutlarını ya da yaşamın anlamının hepten yok olduğunu.”

“Bu dünyada hiçbir şey rastlantı sonucu oluşmaz.”

“Şaşılacak bir şey yok, hayat böyle. İnsanlar mutlulukla başa çıkamıyorlar bir türlü.”


"Nedense hepimiz yalnızca sevmek, kabullenmek, işlerin kolayını bulmak, çatışmadan kaçınmak üzere yetiştiriliriz."

"Her normal insan gibi ağlayabilir, telaşlanabilirdin, ruhunun yukarılarda bir yerde bu kötü durumlara gülerek baktığını unutmaman yeterliydi."

"İnsan bir kez akıl hastanesine girdi mi, delilik dünyasında var olan özgürlüğe alışıyor, hatta ona bağımlı hale geliyordu."

"Ama korkunç bir şey bu, insanlık dışı. Hastalar komaya girmek için değil, komadan kurtulmak için savaşır."

Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Türk’ün Ateşle İmtihanı Halide Edip Adıvar’ın Milli Mücadele yıllarında eşi Adnan Adıvar  ile Anadolu' da geçirdikleri günlerden, Zafer'in kazanılıp  İstanbul dönmelerine kadar olan döneme ait anılarını içeren kitaptır. Türk'ün Ateşle İmtihanı adlı kitapta Türk Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleştiği dönem ve dönemin şartları içerisinde nasıl bir zaferin kazanıldığı Adıvar'ın gözüyle anlatılmıştır.

 

Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

"Biz çabuk inanan, yufka yürekli insanlarız."

“Bazen en mütevazi ve tanınmamış bir insanın büyük bir milletin büyük idealini temsil edebileceğine inanıyordum.”

“Milletimizi kurtarabilecek olan şey kolaylıkla elde edilecek bir başarı değildir, ancak manevi kudretimiz, hürriyet aşkımız, hak ve adaletle inancımız bizi kurtarabilir.”

“Benim için, içinde bulunduğumuz tehlikeler ve çektiğimiz zahmetler acınacak değil, şeref verecek bir vaziyetti.”

 

"Hürriyet denilen şey, biliyoruz ki, tıpkı aşk gibi her gün yeniden kazanılması gereken bir şeydir. Nasıl her gün aşk istersek ve aşkı kaybedersek hürriyeti de öyle ister ve kaybederiz. Hürriyet kavgası hiçbir zaman bitmez, alanı hiçbir zaman sükûn bulmaz.”

“Türkler her türlü haksızlığı, hatta fenalığı affedebilirler, fakat onurlarına dokunulduğu zaman mesele bütün bütün değişir.”

“Her insanın yüzünde, karşısındakini nasıl öldüreceğini düşünen bir maske var.”

“Biz Müslümanız. İntikam ve zulüm bize yakışmaz.”

“Mustafa Kemal Paşa'ya doğru, kalbimde mutlak bir hürmetle gittim. O mütevazı odada, bütün gençliğin bir millet yaşasın diye ölmeyi göze alan kararını temsil ediyordu.”

“İnanıyorum ki, tarihin dramatik ve ani değişmeleri, çok zaman, dinamik fertlerin eseridir.”

“Biri Türk, biri Yunan askerinin birbirlerine sarılmış olduklarını görmüş. Acaba birbirlerini boğazladıktan sonra, insanların kardeş olduklarını mı hissetmişlerdi?”

 

“Savaş denilen kanlı ziyafetin burası mutfağı. Orada insan parçaları, gelip geçiyor. Savaş büyük isimler yapıyor, siyaset adamlarının, kumandanlarının heykelleri yapılıyor ve halk onlara tapıyor. Halbuki burada, iki dakika gelip geçen büyük ruhları kimse ne biliyor, ne anıyor.”

"Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zaman gün ışığı en yakındır."

“İnsanların kardeşliğini ve barışını ifade eden İslamiyet ebedidir. Batıl inançlar ve dar görüşler İslamiyet değil. Allah'tan gelir gerçek İslamiyet.”

“İstiklal Savaşı'nın imtihanında en başta telakki edilen ve sembol olan Mustafa Kemal paşa vardı. O, sonu gelmeyen hürriyet alanındaki çabalamaların bir sembolüdür. Türk milleti de diğer hür dünya milletleri gibi hür olacaktır.”

Gece Yarısı Kütüphanesi Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Gece Yarısı Kütüphanesi Kitabında Geçen Özlü Sözler


Nora Seed adlı bir kadının yaşam hikayesine yer verilmiştir. Art arda alınmış kötü kararların ardından Nora kendini bir kütüphanede bulur. Burası bir gece yarısı kütüphanesidir. Kütüphanedeki kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılıdır. Başka kararalar vermiş olsaydı yaşamış olduğu hayatların neler olduğunu, farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, arklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. İnsanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunan güzel bir kitaptır.


Gece Yarısı Kütüphanesi kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Hiçbirimiz dünkü insan değiliz.”

“Ama hayatın anlamını arıyorsan, hiç yaşamamışsın demektir.”

“Bazen yalnızca kendi gerçeğini dillendirmek sana benzeyenleri bulmaya yetiyor.”

“İyilik büyük bir güçtür ve az bulunur.”

“Görünüşte en yoğun yaşanmaya değer hayatları yaşayanlar bile en nihayetinde kendilerini böyle hissediyorlardı belki. Dönümler boyu hayal kırıklığı, tekdüzelik, acı ve rekabetin içinde tek tük birkaç mucize ve güzellik vardı.”

“Küçüklüğünde zorbalığa uğrayan Geoff çok geçmeden bütün zorbalara hadlerini bildirecek kadar iriyarı bir erkeğe dönüşmüştü.”

“Deneyimlediğimiz her şey, en nihayetinde, algılayabildiklerimizden ibarettir. Neye baktığın değil, ne gördüğün önemlidir.”

“Her şey olmak, hiçbir şey olmamaktır.”


“Kitaplıklarda kitap olduğu sürece takılıp kalman mümkün değil.”

“Konuşmak zorunda olmamanın sessizliği.”

“Hayattaki kurallardan biri de budur: Düşük maaşlı servis personeline bilerek kaba davranana birine asla güvenme.”

“Ahlakın temelinde merhamet yatar.”

“Nora şiddetin olmadığı bir dünyada yaşamak isterdi ama yaşayabileceği bütün hayatlarda insanlar da vardı maalesef.”

“Ama bir yerde kitaplar varsa, insan onları açmadan edemezdi. Nora hayatların da kitaplar gibi olduğunu anladı.”

“Kardeşler arasındaki rekabetin kardeşlerden değil, anne ve babalardan kaynaklandığı söylenir ve ben başından beri annemle babamın onun hayallerini biraz daha fazla desteklediklerini hissettim.”

“Kötü deneyimlerin bile bir nedeni var, hâlâ göremiyorsun?”

 “Hayatı anlamak zorunda değilsin. Yaşaman yeterli.”

"İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehir yaşanır kılan şey iyi yönleriydi."

“Kendime yalnızlıktan daha iyi bir dost bulamadım.”

“Ne kadar dürüst olursan ol, insanlar ancak kendi gerçeklerine en yakın olan şeyleri görebilir.”

“Çünkü hayat yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da oluşur. Ve yaşadığımız her an bir çeşit dönemeçtir."

“Neye baktığın değil , ne gördüğün önemlidir .”


“Özgürlüğün temelinde itaatsizlik yatar. İtaat edenlerden ancak köle olur.”

"Öğrenmenin tek yolu yaşamaktır."

"Hayallerinin peşinden gitmek için hiçbir zaman geç değildir."

“Bazı yolların daha kolay olacağını düşünmek işimize geliyor bence. Ama belki de kolay yol yoktur. (...) Her gün, her an yeni bir evrene giriyoruz. Boş yere hayatımızın farklı olmasını diliyor, kendimizi başkalarıyla ve kendimizin farklı versiyonlarıyla karşılaştırıp duruyoruz ama gerçekte çoğu hayat bir yere kadar iyi ve bir yere kadar kötü.”

"Bütün güzellikler vahşi ve özgürdür."

"Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana."

“Bir yerde uzun zaman kaldığınızda, dünyanın ne kadar büyük ve uçsuz bucaksız olduğunu unutuyordunuz.”

“Her şeye sahip olsanız da hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz.”

“Gerçek bilgelik, hiçbir şey bilmediğini bilmekte yatar.”

“Kötü bir deneyim yaşandı diye bütün deneyimlerin kötü olması gerekmiyordu.”

“İnsan hayallerine doğru güvenle yürüdüğü ve hayalindeki hayatı yaşamak için çaba gösterdiği takdirde gündelik hayatın akışı içinde aklına dahi gelmeyecek bir başarıya ulaşacaktır.”

“Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabilme yeteneğidir.”

“Dürüstlük her zaman bizim zannettiğimiz gibi bir şey değildir.”

“Kütüphaneciler bilgili olur. İnsanı doğru kitaplara yönlendirirler. Doğru diyarlara. En iyi yerleri onlar bulur. Ruh kazanmış arama motorları gibi.”

“Küçük şeylerin önemini asla göz ardı etmemeliyiz.”

“Kendinden bile tek bir beklentisi olmadan var olabilmek.”

“Ama zevkli olmanın mutlulukla ne alakası vardı ki zaten.”

“Eyleme ne kadar yoğunlaşırsanız, diğer şeylerden o kadar uzaklaşıyorsunuz.”

“Bazı pişmanlıkların gerçekle alakası yoktur.”

Sait Faik Abasıyanık’ın Son Kuşlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Sait Faik Abasıyanık’ın Son Kuşlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Doğaya en büyük zararı insanlar vermektedir. Doğanın dengesi ile oynanmamalıdır. Çocuklara doğa sevgisi ve doğayı koruma öğretilmelidir. Doğa ile ilgili kurum ve kuruluşlar üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Gençlere kötü bir gelecek bırakılmaktadır. Kitapta bu konulara değinilmiştir.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

 

“Bir insanın yüzüne doğuştan gelip oturmuş gülüş, üzülüş, düşünüş gibi şeylerin hiç uçmaması lazım. Uçtu mu sanki kişi ölmüştür. Yalnız ölünün yüzünde mâna yoktur.”

“Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım.”


“Küçücük hürriyetler değil, alabildiğine yüz verilmiş bir çocuk hürriyeti istiyordum.”

“İnsanlar tuhaf! Kendilerini sevmeyen, önem vermeyene daha bir büsbütün tutuluyor, kendisini küçük görür gibi olana musallat oluyorlar.”

“Felaketlerin en büyüğü akıldır. Onu yarım yamalak bile olsa, bulduktan sonra kaybetmek, ölümlerin içinde en dehşetlisidir.”

 

Bilmem kendisi de bu elinin her şeyi güzel ettiğinin farkında mıydı? Farkında olmasa bu kadar mütevazı olur muydu hiç?”

“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.”

John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

 John Steınbeck’in Fareler ve İnsanlar  Kitabında Geçen Özlü Sözler

George ve Lennie adlı iki arkadaşın tek amacı huzur içinde yaşayabilecekleri kendilerine ait bir arazi satın alabilmektir. İkisi çok yakın arkadaştırlar. George ufak tefek bir adamdır ama Lennie iri yarı adamdır ve korkulacak derece bir güce sahiptir ve zekasında sorun vardır. Bu ikilinin hikayesini anlatan harika bir kitaptır Fareler ve İnsanlar.


Fareler ve İnsanlar kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

“Mutsuz bir ruh, mikroptan daha çabuk öldürür.”

“İnsan olmak kolay değildir, hele ki insanca’ yaşanabilecek bir toplum düzeni yoksa!”

"İnsan çıldırır kimsesi yoksa"

"Bizim gibiler, çiftlikte çalışan erkekler yeryüzün­deki en yalnız erkeklerdir. Onların aileleri yoktur. Kendilerini hiçbir yere ait hissetmezler. Bir çiftliğe gelir, çalışır, biraz para kazanırlar, sonra kasabaya gidip kazandıklarını birkaç saat içinde harcarlar, bir de bakarsın ki yeniden yola düşmüşler başka bir çiftliğin kapısını çalmak için. Hayattan hiçbir bek­lentileri yoktur onların."


“Umutlarının öyle fazla coşmasına izin vermezsen, hayal kırıklığına uğramazsın.”

“Konuşuyorlar ya da hiç konuşmadan karşılıklı oturuyorlardır ya , önemli olan budur işte!”

“Biri ötekine anlatıp durur, ötekinin duyup duymadığının ya da anlayıp anlayamadığının hiçbir önemi yoktur.”

“Birine alıştın mı onu kolay kolay başından atamıyorsun.”

“İnsanlarla arasına belli bir mesafe koyardı ve onlardan da bu mesafeye saygı göstermelerini beklerdi.”

“İnsanoğlu ne yapar, hiç kimse bilemez.”

“Bu dünyada emin olduğum bir şey varsa, o da kimsenin başkasının yaşamına karışmaya hakkı olmadığıydı.”

"İnsanın iyi olmak için akla ihtiyacı yoktur. Hatta bana zaman zaman tam tersi olmalı gibi gelir. Çok zeki birini ele al, hemen hiçbir zaman iyi biri olmadığını görürsün."

“Biz onlara benzemeyiz! Peki neden? Çünkü... Çünkü sen varsın benim yanımda ve ben varım senin yanında, bu yüzden işte..”


"Kitaplar bir halta yaramaz. İnsanın birine ihtiyacı vardır, birine yakın olmak ister." İnler gibi devam etti. "Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. İnanın bana, insan fazla yalnız kaldı mı, hastalanır."

“Farkına varamadığımız her şey, bizim en büyük hatamız olmaya mahkumdu.''

"Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır. "

“Hep birbirinizden korkuyorsunuz siz, işte sorun burada. Her biriniz, ötekilere açık vermekten korkuyor.”

Sevgili Limon Çiçeği Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Sevgili  Limon Çiçeği Kitabında Geçen Özlü Sözler


Ecrin ve Meriç adlı iki mektup arkadaşının  birbirleri ile yazışmaları anlatılır. Küçük yaşta ailesini kaybeden Ecrin hayatın tüm zorluklarını tek başına yüklenmektedir ve bunun için de içine kapanık ve çok sosyal olmayan bir kızdır. Meriç ise dışarıdan bakıldığında daha soğuk görünen ama içeriden bakıldığında öyle olmayan biridir. Kitap okunması gereken güzel bir kitaptır.


Sevgili Limon Çiçeği kitabında geçen özlü sözler şunlardır:

“Okumak basit bir eylem değil, ruha dokunan ve karakterinizi şekillendiren büyük bir güçtür.”

"Kaldırım taşlarının arasından biten çiçekleri düşünün, etrafındaki her şey beton olduğu için onu ezip geçer miydiniz yoksa betonların arasında hayata tutunabildiği için onu takdir mi ederdiniz?"

“Kitaplar mutluluğa açılan kapılardır. Yaşayamadığınız dünyaları tecrübe etmeniz için sunulan imkanlardır. Hiç bilmediğiniz hayatlara uzanan köprülerdir. Kitaplar güçtür, umuttur, ışıktır. Kitaplar ihtiyacınız olan her şeydir ve aşağılamayı, alay edilmeyi hak etmezler.”


“Birini sevdiğinizde ve bir ilişkiye başladığınızda bu sadece sizi ilgilendirmez. Birini sevmek aile kurma isteğini körükler ve aile kurmak da size muhtaç çocuklara sahip olmak demektir. O çocukları bırakıp gitme ihtimalinin her zaman olduğu bir dünyada bu kadar korkusuzca aile kurulmasına hayret ediyorum.”

"Hata yapmak o kadar da korkunç bir şey değil. Onları telafi etmeye çalışmak insanı olgunlaştırır."

"Bazen bir şeyler sadece hayal ettiğimiz için var olabilir. Bu bizi deli yapmaz. Hayalperest yapar."

“Herkes hayatının bir noktasında birileri tarafından incitilmiştir.”


“Haksız bir muameleyle karşılaştığınıza inanıyorsanız cezalandırma yönteminiz muhatabınızı öldürmek değil, ona haksızlığını ispat etmek olmalı.”

"Bazılarının insanları etkilemek için numaralara ihtiyacı olmaz Ecrin. Bazıları sadece kendisi olur ve karşısındaki çoktan büyülenmiştir bile."

Şermin Yaşar’ın Babaannem Geri Döndü Kitabında Geçen Alıntılar

 

Şermin Yaşar’ın Babaannem Geri Döndü Kitabında Geçen Alıntılar

 Bir gün evlerinin kapısında pembe saçları, ayağında pateni, on beş valizi  ve bir sürü evcil hayvanıyla beklenmedik bir şekilde babaannesiyle karşılaşan Çınar'ın neşeli, eğlenceli ve ön yargıları tepetaklak eden hikâyesi anlatılıyor.


Kitapta geçen sözler şunlardır:

“Hepsi çocukken yaşayamadıklarını büyüyünce yaşama hastalığına yakalanmışlar. Dünya da onlarla baş edebilen bir tek ben kalmışım.”

“Ben niye böyleyim? Çünkü siz çok sıkıcısınız. Bütün bir çocukluğumu siz eğlenin diye harcadım. Sizi güldürmeye çalıştım. Harekete geçin, kıpırdayın, eğlenin istedim ama yapamadınız. Pes ediyorum. Bundan sonra ben sizin gibi olacağım.”

“Aslında annemle babam da iyi insanlar. Ama nasıl söylesem, yani biraz fazla yoğunlar. Çok fazla işleri var. Bana ayıracak vakitleri sanıyorum ki yok. İşten eve geldiklerinde kendilerini koltuğa atıyorlar ve telefonlarına yapışıyorlar. Akşam yemeğini hazırlarken o kadar suratsız oluyorlar ki soğan ağlıyor.”


“Bu dünyada canımın sıkılmadığı tek yer var. O da babaannemin evi.. Onunlayken asla canım sıkılmıyor. Çünkü babaannem çok tatlı biri. Benimle konuşur, sohbet eder ve benim anlattığım her şeyi hiç sıkılmadan dinler.”

“Günaydın demeden güne başlayanı eşekler kovalasın!”

“İnsanların doğum gününü neden sadece bir gün kutluyoruz. Birinin doğum günü her gün kutlanamaz mı? Ben doğduğumda sevinmişsiniz, mutlu olmuşsunuz. Bu mutluluğu hatırlamak için her yıl aynı gün doğum günümü kutluyorsunuz. Eeee diğer günler mutlu değil misiniz? Yani eğer istersek her gün doğum günümüzü kutlayabiliriz! Kime ne ki?”

“Annemle babama hayatımıza renk katacak şakalar yapıyorum. Sıvı sabunu boşaltıp yerine çamaşır suyu doldurdum mesela. Güleceklerini sanmıştım.”

“Bir gün mutlaka büyüyeceğim ama karar verdim, çocukluğumu da yanımda götüreceğim. Bundan sonra ben nereye, çocukluk oraya.”

“Çocukların çocukluk yıllarında çocukluğunu doya doya yaşaması gerekiyor.”

“Haksızlığa uğradığımda sesimi asla kısamıyorum. Böyle olunca da haklı bile olsam haksız gibi görünüyorum.”

“Ben yaramaz değilim tamam mı, siz sıkıcısınız. Önce bunda anlaşalım!”

"Anneee bugün ne oldu biliyor musun?" diye heyecanla yanına koşuyorum ve o sadece "Hı" diyor! Genellikle "Bunu sonra konuşalım mı Çınar?" diye gönderiyor beni. Ne zaman sonra olacak çok merak ediyorum.”

“Gece uyanıyorum ve kendimi yatağımda bir anda aşırı yalnız hissediyorum. Bu konuyu annemlerle çok konuştuk. Çoooook konuştuk. Çooooook konuştuk. Gece uyandığında eğer birine sarılma ihtiyacı duyarsan yorganına sarıl, dedi annem. Yorgan mı annem mi? Tabii ki annem. Ama o bunu anlamıyordu. Yorganın kendisinden daha iyi bir seçenek olduğunu sanıyordu.”

“Kendi çocukluklarını anlattıkça gördüler ki aslında ben gayet normal bir çocukmuşum.”


“İnsanlar bu kadar uslu çocuğu ne yapacaklardı anlamadım gitti. Al işte babaannem uslu bir çocukmuş. Senelerce uslu durmuş. Sonunda patlamış zavallı.”

“Yaşamayı, okumayı, öğrenmeyi, gülmeyi seven biri ol.”

“Babaannem derdi ki; "Gitmek isteyeni kırk düğüm halatla bağlasan, tutamazsın. Kalmak isteyene saç teli yeter."

“Çocukluğunda çocukluğunu doğru dürüst yaşamayan insanlarda yaşlılıklarında böyle bir tepki halinde çıkıyormuş hastalık.”

 

Tutunamayanlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Tutunamayanlar Kitabında Geçen Özlü Sözler


 Turgut Özben  intihar eden arkadaşının geçmişini araştırmaktadır.  Turgut Özben  arkadaşı Selim Işık'ın modern hayata neden “Tutunamadığı”nı öğrenme çabasını anlatmaktadır. Okunması gereken ve ders çıkarılması gereken güzel bir kitaptır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

" En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söyleneni ciddiye almak yok mu, Şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni. "

“Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel bir itina isteyen varlıklardır.”


“Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler.”

"Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.”

“Onları öfkeme layık bulmuyorum. Öfkem bana ait bir şey. Yakın hissetmediğim birine nasıl gösteririm onu.”

“Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna”

“Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da, anormal dediler."

“ Beni ya şımartın, ya da kapı dışarı edin!' diye bağırırdı. ‘Yarı içtenliğe dayanmam zor benim. ”


“Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz.”

“Çıkarını düşünen insan, fakir de olsa, aynı derecede kötüdür. Belki biraz sevgi iyi yapar onu.”

Güzel bir rüyadan uyanmanın tatlı şaşkınlığını yaşayacaklar bir süre. Sonra unutacaklar. Unuttukları için de unutulacaklardır. Kendi güzelliklerini de -eğer bir güzellikleri varsa unutacaklardır. Yalnız sizin içinizde yaşayacaklardır, bunu bilmedikleri için de yaşadıklarını da bilmeyeceklerdir. Alışkanlıktan başka bir şey bilmedikleri için, sizin de yokluğunuza alışacaklardır.

İnsan, hareketlerine engel olabilirdi; fakat düşüncelerini nasıl durdurabilirdi? İnsan tabiatına bu kadar aykırı bir şey olamazdı. Düşünce suçundan söz etmek, anayasaya aykırıydı. 

Eşekli Kütüphaneci Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Eşekli Kütüphaneci Kitabında Geçen Özlü Sözler


Aziz Bey’in babası Mustafa Bey’in eşeğe kitapları koyup köy köy kitap dağıtması ve halkı aydınlatmak için elinden gelen fedakarlığı yapmasını anlatan bir kitaptır. Kitapta ayrıca Türk ve Yunan dostluğuna da yer verilmiştir. Dimitrios adında bir gencin Ürgüp’e gelerek yıllar önce burada yaşayan büyüklerine geldiği yer hakkında bilgi vermesidir. Okunması gereken güzel bir kitaptır.


Eşekli Kütüphaneci kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Öyle dalmış ki Yüzyıllar süren uykusuna Uyandırmazsan uyanacak değil.” Fazıl Hüsnü Dağlarca.

“Ben başkan olsam, kitaplıklara önem veririm. Bir toplumun yerleşiminden küçük yerleşimine kadar her yerinde kitaplıklar varsa, halk kitap okuyorsa, o toplum her işine yetiş artacak parayı bulabilir. Akıl uyanmayınca kafa çalışır mı? Kafa çalışmayınca para kazanılır mı? Aklı uyandıracak olan da kitap, kitaplık. Ben böyle düşünüyorum.”

“Kızların okuması günah gibi bir anlayış büyüyor. Oğlan okursa kadı, kız okursa cadı olur diye bir sözü ataların sözü gibi söyleyip kuşaktan kuşağa yayıyorlar.”

"Köye kitaplık açmak, çöle çeşme açmak gibidir. Kitaplığın girdiği yerden bilinmezlik kaçar gider."

“Gönül dediğin bir sırça saraydır. Bir kez kırıldı mı, yapılmaz artık!”

“İnsan yükü ağırdır.”

“Eğer geleceği kurtarmak istiyorsak, kitapları asıl çocukları okutacağız. Elbet bu kitapların çok iyi seçilmesi gerekir.”

“Kitaplara yapılan kıyım halka yapılan kötülüktür bence.”

“Sizin Olimpos Dağı’ndaki gibi en, en yukarıda, her zaman karanlıkçılar vardır. Onlar halkın uyanmasından korkar. Uyanırsa, yönetemeyiz sanırlar. Doğrudur; yönetemezler. Çünkü halk uyanırsa, kendi kendini yönetir.”

“Halkın karanlıkta kalmasını isteyenler, araç olarak dini her zaman, her işe kattılar.”

Bilinmezliğin tarlasına bir küçük kültür fidanı diktim.”

“Cahilliği ancak okumakla yenebiliriz. Karanlığı okuyup öğrenmekle, ışıklandırmakla yenebiliriz.”


“İnsanda mantık olmalı, düşünce olmalı. Düşünce nasıl olur? Bilgiyle olur. Bilgi de kitaplardadır..”

“Ama çocuklar her türlü insanla bağlantı kurabilmek için sevim­li küçük köprülerdir.”

“Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kardeş sevgisi, yar sevgisi gibi bir sevgi. Bu sevgi insanın içinde doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı uyanır? Bunu bilmiyorum. Daha doğrusu, ben şöyle inanıyorum: kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun zamanı gelince uyandırılması gerekir.”

“Konuk gelince bizde bütün zararlar kolaylaşır; asıl konuk gelmeyince işlerimiz zorlaşır.”

“Beyim diyor bizim yolumuz, köprümüz, çeşmemiz yok; kitaplığı ne yapacağız? Anlatıyorum ona: Eğer kitaplığınız olursa yolunuz, çeşmeniz, köprünüz de olur!”

“Cahilliği yok edecek ilaç bilim değil mi? Evet bilim. İşte o da kitapların içindedir. Cahilliği ancak okumakla yenebiliriz. Karanlığı okuyup öğrenmekle ,kafayı ışıklandırmakla yenebiliriz.”

“Siz bildiğiniz engeli koyun önümüze; biz bu dünyayı işte böyle seve seve yaşarız.”

"Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kardeş sevgisi, yâr sevgisi gibi bir sevgi."

“Halka ışık götürmek hiçbir yerde kolay değildir.”


“Gönlün sığdığı yere köy sığar!”

“Biz bu örümcekli kafadan ne zaman kurtulacağız? Kadını erkeğin arkasına atan, onunla bir mecliste oturamayan, bir çatı altında kadın erkek birlikte bulunmak gerekince araya perde geren toplum hiç bu çağın toplumu olabilir mi?”

"Az söz er yükü, çok söz eşek yüküdür."

“Sol kitap sağ kitap diye bir ölçü olur mu? Nitelikli kitap diye bir ölçü kullanılabilir belki En iyisi okurun düzeyini eğitimle yükseltip, yargıyı ona bırakmak, kitaplıkları yasaksız çalıştırmaktır.”

İlber Ortaylı’nın Bir Ömür Nasıl Yaşanır Kitabında Geçen Güzel Sözler

 

İlber Ortaylı’nın Bir Ömür Nasıl Yaşanır Kitabında Geçen Güzel Sözler

İlber Ortalı bu kitabında gençlere güzel nasihatlerde bulunmaktadır. Çok okumalıyız, farklı ülkeleri gezmeliyiz ve genel kültürümüzü daha iyi hale getirmeliyiz. Sağlığımıza da dikkat etmeliyiz ve çalışarak, yaptığımız işten zevk alarak bir hayat yaşamaya devam etmeliyiz. Okunması ve öğrenilmesi gereken harika bir kitaptır.

Bir Ömür Nasıl Yaşanır kitabında geçen güzel sözler şunlardır:


“En çok öğretmene dikkat etmemiz lazım. Bizde model hep öğretmenlerdir, anlattıklarıyla bir dünya kurarlar. Öğretmen iyiyse, toplumunu kurtarır.”

“Sorumluluk duygusu teşekkül etmemiş bir adam hiçbir işe yaramaz. Aynı şekilde ağzına hakim olamayan bir kadın da hiçbir şekilde çekilmez.”

“Okumuş insanın görmesi gereken beş şehir: Petra, Antakya, Palmira , Efes ve İskenderiye…İstanbul bile bu şehirlerden sonra ortaya çıkmıştır.”

“Dışarıda da cahil çoktur. Bu cahillerin bir kısmı ne yazık ki okumuşların arasındadır.”

““Bunca yıldan, bunca tavsiyeden çıkardığım kanaat şudur: Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz! Anneniz babanız dahil. Zaten böyle ağır konularda onlarda reaksiyon da olur. Dinlemeyeceksiniz. Elbette, “Her şeye, her söze kulağınızı tıkayın,” da demiyorum. Ben sadece, “Kendi yolunuzu kendiniz çizmeye çalışın” diye tavsiye ediyorum. Nitekim ben yolumu kendim çizdim, buna gayret ettim. Yine de kulaklarımı her zaman açık tuttum, doğrusu çok işime yarayan tavsiyeler de aldım.”


“Cephede bile kitap okumuştur. Çünkü Atatürk gerçek bir kitap tutkunudur.” 

“Dostoyevski bir dehadır. Müthiş bir gözlem gücü, yazma kapasitesi vardır ve ruhsal analiz abidesidir. İnsanın kaderinin tasvircisidir. Her şeyini okuyun ama Suç ve Ceza ile Karamazov Kardeşler’i okumadan roman okuduğunuzu söylemeyin.”

“Tarihini bil, kendini bil, dilini bil, senin kendi şanlı geçmişin var.”

“Düşünmesini bilirsen rüyada da düşünürsün. Birçok iyi fikir insana rüyada gelir, birçok problemi rüyada çözersin.”

“Her şeyden evvel insanların birbirlerini çok sevmesi lazım. Sevginin olmadığı yerde hiçbir şey kurulamıyor.”

“Yine de beni umutsuz sanma, çok umutluyum. Çok şikayet ediyoruz ama benim zamanımda gençliğin bu kadar potansiyeli yoktu. İşte kolejli bir sürü çocuk vardı; İngilizce öğrenmiş, okulu bitirir bitirmez Amerika’ya kaçmış. Şimdi mesela Rusça ve Farsça öğrenenler bile var. Renk renk gençler yetişiyor. Bunlardan yararlanacağız. Bu gençler öne çıkınca, her yer de birbirine benzemekten çıkacak. Daha dolu dolu bir ülke olacağız. Umudum budur.”

“Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz; bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız. Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir. O boyut bazen yanlış da olabilir, ziyanı yok; bu yanlış, zaman içinde tashih edilir. Dahası, o yanlış bile ortalıkta boş boş gezmekten daha iyidir. Dilinizi, intibaınızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir. Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz; sonra oradan başka yere geçersiniz, sabit kalmanız şart değildir.” 


“Yalnız kalmayı öğrenirseniz düşünmeyi de öğrenirsiniz.”

“Zavallı Türkçe! Ne güzelsin ve ne kadar şuursuz, cahil, cüretkâr evlatların var; seni berbat ediyorlar.”

“Şimdiki çocukların mesela Türkçeleri yok; Fransızcaları, İngilizceleri de yok. Peki neleri var? Boş bir şımarıklıkları var, kendilerini disipline etme gereği duymamaları var.”

“Biliyor musun, insan en güzel trende düşünür… Bir konu kafanı kurcalıyorsa; yazmak, anlatmak istediğin şeyleri kafanda sıralamak istiyorsan, hatta yeniden kurmak istiyorsan, bir tren yolculuğuna çıkmalısın. Biliyorum, şimdi bir trene atlamayı düşüneceksin ama iş güç diye bunu erteleyeceksin; sonra da unutup gideceksin. Kafanda tuttuğun her neyse, o da buhar olacak. İyisi mi, al sen o bileti!” 

“25 yaşına kadar öğrendikleriniz esastır. O yaşlara kadar ne okuduysanız, ne dinlediyseniz, ne gördüyseniz, geri kalan hayatınızda temel olarak onları kullanacaksınız.”

“Sevgi vermek çok önemli…Sevgiyle büyüyen her insan iyi bir insan olur.”

“Beraber dolaşmak, bir insanı tanımanın en iyi yoludur.”


"Hiçbir toplum yetenekli çocuklarını harcayacak lükse sahip değildir."

“Çocuğunuzu, sadece kendisi olduğu, çocuğunuz olduğu için sevin. Bizdeki büyük yanılgılardan biri, insanlarımızın kendi başaramadıkları şeyleri çocuklarından beklemesidir. Bunu yapmayın, çocuklarınıza kendi yükünüzü yüklemeyin.”

“Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin başkalarıyla ilgilenin, okuyun ,sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.”

“Semerkand’ı, Floransa’yı, Buhara’yı, Roma'yı ve Kudüs'ü görmeden ölmeyin.” 

“Bir millet krizle düşmez veya yükselmez; bir millet ancak insanın eğitim niteliği yüksekse yükselir, gelişir, zenginleşir.”


“Önünde iyi bir örnek yoksa, insan nasıl çalışacağını bilemez. Çünkü birini ancak meslektaşı adam eder. Bugüne bakınca ortada böyle bir modelin kalmadığını görüyoruz. Eğitim enstitülerinin ziyan edildiği günden bugüne dek önümüzde model yoktur. Zira eğitimin temeli öğretmendir. Öğretmen olmadan okul olmaz.” 

“Ancak merak edersen, soru sorarsan zevk alırsın. Öyle boş boş bakmakla olmaz.”

“İnsana değer katan insanla beraber olun.”

“Tolstoy okunmadan roman okunmuş olunmaz.”

“Bir şehri ilk defa görüyorsanız dinlenmeyeceksiniz.”

“Herkes kendi talihinin mimarıdır.

“Dil, dünyanızı rahatlıkla değiştirir; sizi farklı, belki hayal bile etmediğiniz yerlere taşıyabilir. Demek ki içinde bulunduğunuz çevreyi, öğrendiğiniz dil sayesinde yırtacaksınız. Ama unutmayın, tek bir dil öğrenmek asla yetmez: En az iki-üç dil bilmelisiniz.”


“Bugünün Türk yazarlarının en büyük sorunu, kendi lisanını bilmemektir.”

"Mustafa Kemal Atatürk'ün bir aydın olduğu hakikattir."

“Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin, nitelikli insanları siz arayın!”

“Okuyacağız diye rastgele yerlere gidip ne kendi hayatlarını ne de ailelerinin cebini mahvetsinler. ... Çocuk iyi bir üniversiteye geldiyse de çalışacak, çalışacak, çalışacak... Hakkını vere vere çalışacak; bu kadar basittir. Talebe kantinde oturmaz; Avrupa'da, Amerika'da öyle kantinde oturan öğrenci göremezsin. Bir öğrenci kantine girer; yiyeceğini alır, kahvesini içer gider. Bu da en fazla 15-20 dakika sürer, katiyen yarım saat değildir. Çok açık ki kantinde oturanlar tembeldir.”

“Bakışlar çok önemlidir. İnsanın derinliğini gözleri ele verir.”

“Hayat telaşından kaç yaşınıza geldiğinizi fark etmiyorsunuz.”


 “İlber Hoca şu kitapların mutlaka okunması gerektiğini söyler: 1.Osmanlı İmparatorluğu (Halil İnalcık) 2. Batı-Doğu Divanı ( Johann Wolfgang von Goethe) 3. Hafız Divanı 4. İnce Memed ( Yaşar Kemal) 5. Fuzuli Divanı 6. Timurlenk 7. İslam Uygarlıkları Tarihi ( Corci Zeydan) 8. Bir Orta-doğu Tarihçisinin Notları ( Bernard Lewis) 9.Savaş ve Barış ( Lev Nikolayeviç Tolstoy) 10. Kral Lear ( William Shakesper) 11. Yüzbaşının Kızı ( Aleksandr Sergeyeviç Puşkin) 12.Vanya Dağı ( A. Pavlavic Çehov) 13. Madame Bovary( Gustave Flaubert) 14.Savaş Günlükleri 15. Semerkant ( Amin Maalouf) 16. Puslu Kıtalar Atlası ( Ihsan Oktay Anar) 17. Milli Mücadele Başlarken ( Tayyip Gökbilgin ) 18.Suyu Arayan Adam( Şevket Süreyya Aydemir ) 19.Yeniçeriler ( Resad Ekrem Koçu) 20.Yavuz Sultan Selim ( Feridun Emecen) 21.Devleti Aliyye ( Halil İnalcık) 22.Sultan Alp Arslan ( Cihan Piyadeoğlu) 23. Hüsran ( Şadi Sirazi) 24.Karamazov Kardeşler ( Dostoyevski ) 25.Kambur ( Şule Gürbüz )”


“Sorumluluk duygun yoksa hak talep edemezsin. Çünkü hakkın temelinde sorumluluk vardır.”

“Hedeflediğiniz bir konuda harekete geçmek ve sorumluluk almak istediğinizde, taahhütte bulunacağınızda içeriden bir ses duyulur: “Evet, ama!” Bu ses, bireyleri konfor alanında tutmaya çalışan, atılacak adımları engelleyen, küçük adımları bertaraf eden sabotör iç sestir. Kaynakların kısıtlı ve bir şeylerin birlikte olamayacağı mesajını veren dar bir bakış açısını sahiplenir. Şüphe ve kendine güvensiz bir hâl ile eyleme geçilmesini engeller. Yani, gelecekte ortaya çıkacak potansiyelin tersine bir şeylerin neden olmayacağını açıklar.”

"Hayattan bunaldığınız zaman Bosna'ya gitmelidir. Çünkü İslamiyetin en hoş yaşandığı yer orasıdır... Saraybosna'da Müslümanlık, Osmanlılık ve medeniyet birleşmiştir. Ezan orada sade insan sesiyle okunur, pek güzeldir. İslam dünyası hakkında ümidinizi yitirirseniz de Bosna'ya gidin."

Masal Masal İçinde Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Masal Masal İçinde Kitabında Geçen Özlü Sözler


Sadece çocukların değil her yaştan insanların okuması gereken muhteşem bir kitaptır Masal Masal İçinde. Kitapta çeşitli insanların yaşam öykülerine yer verilmiş, pişmanlıklarına yer verilmiştir. Cömertliği ile biline bir padişah övünmeyi çok severmiş. Veziri de sizden daha cömert insanlar da var deyince padişah ve vezirin yolculuğu başlamış ve farklı diyarlara giderek farklı insanların hayat hikayelerini dinlemişler. Kimisi açgözlülüğünden, kimisi, sabırsızlığından, kimisi ise abartı derece de cömert oluşundan kaybetmiş. Okunması gereken muhteşem ve zevkli bir kitaptır. Ahmet Ümit Masal Masal İçinde adlı kitabında da yine kendi farkını ortaya koymuş.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Bilmediğiniz konularda akıl yürütmek doğru değildir.”

“ Her hastalığın bir ilacı, her derdin bir çaresi vardır.”

“ Eğer bir gün çocuğun olursa, her türlü olanağa sahip olsan bile ona hak etmediklerini verme. Onu öyle bir eğit ki yaşamda iyinin yanında kötünün de olduğunu anlasın. Ayakta kalmak için çalışmak zorunda olduğunu bilsin..”

“Senin gidişatın iyi değil oğlum. Sana büyük bir servet bırakıyorum ama bu kafayla eminim hepsini bitireceksin, har vurup harman savuracaksın. Daha doğrusu arkadaşların bu serveti bitirecek. Paran kalmayınca sana saygı duymayacaklar. Çok kötü durumlara düşeceksin.”

“ Kötü arkadaşları olanın düşmana ihtiyacı yoktur ama iyi bir arkadaş kilolarca altından daha kıymetlidir.”


“İnsanoğlu iyi değil. Belki kötü de değil. İkisinin ortası bir şey. Bazen iyi bazen kötü. Çoğu zaman kötü. Bencillik mayasında var. Eğitilirse yalnız kendi çıkarını değil, birlikte yaşadığı insanların, hatta öteki canlıların haklarını da gözetebilen bir yaratık haline gelebilir.”

“Su uyur, düşman uyumaz.”

“Neden insanlar susmayı bilmiyor?”

“ Usta dediğin yalnızca mesleği değil yaşamı da öğretmelidir çırağına. Öğretmek de yetmez ona destek olmalı, omuz vermelidir.”

“ O adamı ben değil, hırsı öldürdü.”

“ Paylaşmayı bilmeyenlerle zalimler bu kapıdan giremez. Önce paylaşmayı, sonra merhamet etmeyi öğrenmelisin.”

“Karşımızdaki insanın gözlerine baktığımızda onun nasıl biri olduğunu hemen anlarız. Biliyorum, insanlar gözleriyle de yalan söyleyebilir.”

“Biz insanlar gerçekten de tuhaf yaratıklarız. Öyle görkemli düşler kurar, öyle yapıtlar ortaya koyarız ki, görenler hayran kalır. Ama bazen de öyle kaypaklaşır, öyle aceleci davranırız ki, o güzellikleri yaratanlarla bu kolaycı tavrı benimseyenler aynı insanlar mıdır, anlamak zorlaşır.”

“Gönül rüzgar gibidir, ele avuca sığmaz. Dilediğine akar gider. Sana da yalnızca bakmak, olacaklara katlanmak kalır.”

“Bir kelebeğin ömrü kadar kısa olan aşk, bekleyiş sırasında solarak yakıcılığını yitiremez mi?”


"Hiç kuşkusuz yaşam bir armağandır." Ama biz insanlar öyle âciz yaratıklarız ki, bize sunulan bu armağanın tadını çıkarmak yerine kendimizi acılara boğuyoruz.”

“İster padişah olsun, ister yoksul bir köylü, insanoğlunun bazı davranışları var ki hiç değişmiyor.”

“Günahınızı boş yere zavallı şeytanın üstüne yıkmayın."