Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Budur Benim Hayatta Beğendiğim Meslek, Sözün Odun Gibi Olsun Doğrun Tek Sözü İle İlgili Bilgilendirici Metin

 

Budur Benim Hayatta Beğendiğim Meslek, Sözün Odun Gibi Olsun Doğrun Tek Sözü İle İlgili Bilgilendirici Metin


 Milli marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy “Budur Benim Hayatta Beğendiğim Meslek, Sözün Odun Gibi Olsun Doğrun Tek”  sözü ile insanlara şunu mesajı vermek istemiştir: Doğruluk her şeyden daha yüksektedir. Belki doğruları savunmak için farklı bir konuşma tarzı seçebilirsiniz, yani sert olabilirsiniz, hızlı konuşabilirsiniz ama söylediğiniz şey doğru olan bir şey ise  bunun hiçbir önemi yoktur. 


Önemli olan doğruyu olduğu gibi söylemek, doğrunun arkasında durmaktır. İşte bu da insana yakışan en büyük erdemlerden biridir. Çünkü doğru söylendiği zaman, doğrudan yana olunduğu zaman mazlumun hakkı yenmemiş olur, mazlum korunmuş, zalim de hak ettiği cezayı almış olur. Bundan dolayı ses tonumuzun ne kadar kibar ya da kaba olduğu değildir önemli olan. Sözlerimiz dümdüz olmalıdır. Konuşmalarımızı eğip bükmeden doğrudan söylemeliyiz. 


Edebiyat yaparak söylemek önemli değildir . Önemli olan dobra olmak, doğruyu insan gibi konuşabilmek, dürüst olmak, güvenilir olmaktır. İki yönlü olmamaktır. Böyle olunduğu zaman iyi bir insan oluruz. Çünkü doğruyu  savunmuş oluruz.

Toplumsal İlişkilerde Dürüstlük Önemli Bir Değer Midir? Niçin?

 

Toplumsal İlişkilerde Dürüstlük Önemli Bir Değer Midir? Niçin?


Toplumsal ilişkilerde dürüst olmak önemli bir değerdir. Çünkü dürüst insanlar toplum tarafından sevilen ve sayılan kimselerdir. Kimi menfaatlerine uygun olmayan kişiler dürüst olmadıkları için dürüst insanları sevmezler ama genel tabloya baktığımızda dürüstlük her zaman toplumuzda önemli bir değer olmuştur.


 Çünkü dürüst insanlar devlet malını çalıp çırpmaz, ahlaksızlık yapmazlar, yetim ve öksüz hakkı yemezler. Kendi alın teri ile kazanıp alın terinin ekmeğini yiyen kimselerdir. Yalana ve dolana asla başvurmazlar. Güvenilir kimseler oldukları insanlar da böyle kimseler ile iletişim içinde olmak ister, iş yapmak ister ve böyle kimseler her zaman el üstünde tutulur. Özü ve sözü doğru olan bu kimseler hem toplum için de hem de Yüce Allah katında erdemli kimselerdir. Dürüst olmak kişiyi daha çok sevdirir ve kişiye olan güveni daha çok artırır. 


Bunun için bizler de hayatımızda her zaman dürüst insanlar olmalıyız, özümüz ve sözümüz bir olmalıdır ve asla çıkarlarımız için başka insanların hakkını yememeliyiz. Adaletli olmalıyız, açık olmalıyız ve temiz niyetli kimseler olmalıyız. Dürüstlük çok önemli bir değer, çok önemli bir özelliktir. Çocuklarımızı da korku kültürü ile değil sevgi kültürü ile yetiştirirsek onlar da daha dürüst insanlar ve  sağlıklı bir toplum yapısı ortaya çıkar. "Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, zaten herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır."  der Dostoyevski"

 

Rıfat Ilgaz’ın Türkçemiz Şiirindeki Güzellik De Bakım Bakım İster Sözüyle Anlatılmak İstenen Nedir?

 

 Rıfat Ilgaz’ın Türkçemiz Şiirindeki Güzellik De Bakım Bakım İster Sözüyle Anlatılmak İstenen Nedir?


Rıfat Ilgaz’ın Türkçemiz adlı şiiri aşağıdaki yazılmıştır. Türkçemiz adlı şiir de güzellik de bakım ister sözü ile anlatılmak istenen şudur: Güzel olmak için de belli bir emek ve özen gerekir. Yani güzellik kolay bir şey değildir. Belirli bir birikim, ilgi ve özen gerektirir. 


Türkçemize de gerekli özeni göstermek için onu daha çok geliştirmeli, onun inceliklerini öğrenmeye çalışmalıyız. Sadece annemizden öğrendiğimizle yetinmemeliyiz. Ana dilimizin ne kadar zengin olduğunu ortaya çıkarmalı ve onu öğrenmeliyiz. Onu doğru ve etkin konuşmalıyız. Kelimeleri yutmamalıyız. İstenilen cümle ne ise o cümleyi kuralına göre konuşmayı bilmeliyiz vb.


 Yani türkülerimizi, ninnilerimizi, ağıtlarımızı öğrenmeliyiz ve eskilerin nasıl bir Türkçe konuştuğuna dikkat etmeliyiz ve dilimizi özünden koparmamalıyız. Yani bunların hepsi emek ister ve bunun için de yorulmak, araştırmak ve çalışmak gerekir diye düşünüyorum.

 

TÜRKÇE'MİZ

Annenden öğrendiğinle yetinme

Çocuğum, Türkçe'ni geliştir.

Dilimiz öylesine güzel ki

Durgun göllerimizce duru,

Akar sularımızca coşkulu…

Ne var ki çocuğum,

Güzellik de bakım ister!

 

Önce türkülerimizi öğren,

Seni büyüten ninnilerimizi belle,

Gidenlere yakılan ağıtları…

Her sözün en güzeli Türkçe'mizde,

Diline takılanları ayıkla,

Yabancı sözcükleri at!

 

Bak, devrim ne güzel!

Barış, ne güzel!

Dayanışma, özgürlük…

Hele bağımsızlık!

En güzeli, sevgi!

Sev Türkçe'ni, çocuğum,

Dilini sevenleri sev!( Rıfat Ilgaz).

Mustafa Kemal Atatürk'ün Aşağıdaki Özdeyişiyle İlgili Düşüncelerinizi Açıklayınız. ( "Her Milletin...)

 

Mustafa Kemal Atatürk'ün Aşağıdaki Özdeyişiyle İlgili Düşüncelerinizi Açıklayınız.


“Her milletin kendine mahsus gelenekleri, kendine mahsus âdetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet, aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki acıdır.”


Mustafa Kemal Atatürk her milletin gelenek ve görenekleri  farklıdır diyor. Çünkü her milletin tarihi, yaşadığı zorlu günleri, zor zamanlarda milletin nasıl tepki verdiği ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilir. Çünkü her millet farklıdır. Her milletin gelenekleri farklı olduğu için bir başka milletin kültürünü, geleneklerini benimsememek gerekir. Öyle olursa insanlar milli benliğini zamanla kaybetmeye başlar, kendi özünden, kendi kültüründen uzaklaşır ve kendi kültürüne yabancı kalır. Bunun sonu da acı olur ve istenilmez sonuçlar ortaya çıkar. Bizler de Türk Milleti olarak başka milletlerin taklitçisi olmamalıyız. Şekilci olmamalıyız. Kendi içimizde büyümeye, gelişmeye ve çağdaş bir ülke olmaya var gücümüzle devam etmeliyiz. Kendi gelenek ve göreneklerimize sahip çıkmalıyız, kendi kültürümüzü yaşatmalıyız. Taklit yapmak, kendin olamamak, kendi değerlerine uzak kalmak o milleti bir süre son ra yıkıma götürür ve bunun sonucu da çok kötü olur. Bundan dolayı da Mustafa Kemal aşağıdaki sözü söylemiştir: “Her milletin kendine mahsus gelenekleri, kendine mahsus âdetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet, aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. 


Çünkü böyle bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki acıdır.” Kötü sonuçların ortaya çıkmaması için milli benliğimizi korumalı, milli benliğimize sonsuza kadar sahip çıkmalıyız ve özümü her daim korumalıyız.



İnsanların Neden Yardımlaşmaya İhtiyacı Vardır? Yardıma İhtiyaç Duyduğunuz Durumlar Oldu Mu? Açıklayınız.

 

İnsanların Neden Yardımlaşmaya İhtiyacı Vardır? Yardıma İhtiyaç Duyduğunuz Durumlar Oldu Mu? Açıklayınız.


İnsan sosyal bir varlık olduğu için her işi tek başına halledemez. Bunun için de başka insanlarla iletişim içinde olmak, yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket etmek gerekir. Her işi herkes yapamadığına göre herkesin bilmediği konula hakkında, bilmediği işler hakkında bir başkasından yardım alması zorunludur çünkü bu doğanın kanunudur. 


Yardımlaşma olmadan ilerleme sağlanamaz ve hiçbir gelişme ve ilerleme de olmaz. Bunun için insanlar birbirine yardım etmeye mecburdur. Yardımlaşma ve dayanışma sayesinde daha gelişmiş bir toplum oluruz ve daha örnek bir toplum oluruz. Yardıma ihtiyaç duyduğum zamanlar olmuştur. Örneğin hasta olduğum bir gün okula gitmemiştim. Bunun için de derslerimden geri kalmıştım. Derslerimden geri kaldığım için, ödevlerimin ne olduğunu bilmediğim için hemen arkadaşımı telefonla arayıp ondan yardım istedim ve okulda hangi konuları işlediğini, ödevlerin ne olduğunu ona sordum ve o da bana yardım etti. Böylece derslerimden geri kalmamış oldum. 


Başka bir örnek ise şunu verebilirim. Okul merdivenlerinden inerken bir anda ayağım takıldı ve düştüm. Orada bulunan arkadaşlarımdan yardım istedim ve hemen yanıma geldiler ve beni düştüğüm yerden kaldırdılar ve benim için ellerinden gelen yardımı ettiler. Yardıma ihtiyaç duymamak gibi bir şey olamaz. Hayatımızda mutlaka birilerine ihtiyaç duyacağız ve birileri de bize ihtiyaç duyacak. Bu  kaçınılmaz bir durumdur  çünkü insan insana muhtaçtır, insan insana iyi gelmelidir.

Mevlana’nın Bir Mum Diğer Mumu Tutuşturmakla Işığından Bir Şey Kaybetmez Sözünden Ne Anlıyorsunuz?

 

Mevlana’nın Bir Mum Diğer Mumu Tutuşturmakla Işığından Bir Şey Kaybetmez Sözünden Ne Anlıyorsunuz?


Mevlana’nın Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez sözü ile anlatılmak istenen; bir kişi bir başkasına yardım ederek, ona iyilik ederek, onun zor zamanlarından elinden tutarak bir şey kaybetmez. Yani iyilik etmeden, yardımlaşmadan ve dayanışma içinde olmaktan vazgeçmemek gerekir. İnsan bir başkasına iyilik etti, yardım etti diye kendinden bir kayıp vermez aksine kişinin kendine büyük bir kazanımı olur ve kazanan, değerli olan, erdemli olan yine kişinin kendisi olur. 


Birine el uzattıysak bu bizim insanlığımızdan gelir ve kazanan biz oluruz. Verdikçe, yardımlaştıkça daha çok kazanırız ve ışığımız, aydınlığımız daha da artmaya başlar. Örneğin bir öğretmen bilgilerini ve becerilerini öğrencilerine aktarır ve onun öğrencileri olan kişiler de ileriki yaşamlarında çalışkan, üretici ve başarılı insanlara dönüşür. Bir kuaför bildiklerini yanındaki, çırağa anlatarak ve ona öğreterek büyük fayda sağlar. Böylece çırak ileride daha iyi işler ortaya çıkarabilir. Onun bildiklerimizi başkaları ile de paylaşmalı onlarında başarılı olmalarına katkıda bulunmalıyız. Bundan da bir şey kaybetmeyiz. 


Yani insanlara balık vermek yerine balık tutmayı öğretirsek daha mantıklı olur ve kişi kendi yeteneğinden bir şey kaybetmemiş olur aksine kişinin yeteneği daha da pekişmiş olur. Yeter ki paylaşın, yardım edin, öğretin ki dünyamız, ülkemiz daha çok gelişsin ve daha iyi bir dünyada yaşayalım.

Sezai Karakoç’un “Belki Kötülükleri Tamamen Bitiremeyiz Ama İyilikleri Çoğaltabiliriz.” Sözünden Hareketle İyiliklerin Nasıl Çoğaltılabileceğine Günlük Hayattan Örnekler Veriniz.

 

Sezai Karakoç’un “Belki Kötülükleri Tamamen Bitiremeyiz Ama İyilikleri Çoğaltabiliriz.” Sözünden Hareketle İyiliklerin Nasıl Çoğaltılabileceğine Günlük Hayattan Örnekler Veriniz.

 

Kötülükler tamamen durdurulamasa da iyilikleri çoğaltarak gelecek kuşaklara güzel örnek olabiliriz. Dünya var olduğu sürece kötülükler de olacak iyilikler de olacak ama iyilikleri çoğaltmak ve kötülükleri azaltmak da insanoğlunun elindedir. Bunun için elimizden geldiği kadar iyilikten yana olmalıyız ve iyilik için mücadele etmeliyiz. En basitinden şu örneği verebilirim: Mesela bir arkadaşımız bir grup tarafından dövülüyor ve sınıftaki diğer arkadaşlar da buna seyirci kalıyor ve hatta arkadaşlarının dayak yemesinden zevk alıyor. Bu son derece kötü ve acınası bir durumdur. Orada bulunan bir arkadaş dövülen arkadaşına sahip çıkıp dövenlere de gereken güzel açıklamayı yaptıktan sonra diğer kişiler o çocuğu örnek alır ve onlar da o çocuk gibi güzel ahlaklı olmaya başlar ve barıştan ve sevgiden yana olurlar. Şiddete hayır derler. Yeter ki iyilikleri çoğaltalım. Ya da başka bir örnek verelim.

 

Sınıfımızda engelli olan bir arkadaşa herkes kötü davranırken biz ona iyi davranırsak kötülerin zalimliklerine dur diyebiliriz ve hatta kötü insanları bile vicdanlı hale getirebiliriz. Dünyada yaşanan İsrail ve Filistin savaşında Coca Cola'yı almakla ne oluyor ki bir şey olmaz mantığı ile hareket etmeyelim. Boykota devam edelim ki İsrail bu ticaretten zarar görsün ve Filistin’e yaptığı kötülükleri bir daha yapmasın.


 Yani mazlum olanın yanında olalım, iyilikleri çoğaltalım. Güçlüden değil haklıdan yana olalım. Herkes yerlere çöp atarken biz atmayalım, herkes ağza alınmayacak küfürler ederken biz etmeyelim, herkes içinde kötülük beslerken biz iyiliğimiz ile örnek olalım. İşte bu sayede de  iyilikleri çoğaltabiliriz.

 

Ben Hangisini Daha İyi Beslersem O! Sözüyle Yaşlı Adam Ne Anlatmak İstiyor?

 

Ben Hangisini Daha İyi Beslersem O! Sözüyle Yaşlı Adam Ne Anlatmak  İstiyor?


Yaşlı adam, kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk, kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpek yeterliyken niye iki köpek olduğunu, hem niye renklerinin siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine. Yaşlı adam, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
“Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.”
“Neyin simgesi?” diye sordu çocuk.
“İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük de içimizde mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım bunları.”


Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı, diye düşündü ve sorulara bir yenisini ekledi:
“Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”
Bilge adam, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:
“Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem o kazanır.” dedi.


Ben hangisini daha iyi beslersem o sözü ile yaşlı adam şunu anlatmak istemiştir: İnsan iradesi ile iyi de olabilir kötü de olabilir. Bu insanın elinde olan bir durumdur. Eğer sürekli kötülüklere odaklanırsak ve kalbimizi kötülüklerle doldurursak kötü insan oluruz ve bu da karakterimiz haline gelir ama iyi insan olursak, iyiliklerle iç içe olup iyilikten yana olursak da kazanan iyilik olur. Yani iyiliği benimsersek iyilik kazanır, kötülüğü benimsersek kötülük kazanır. Yani her şey bizim elimizde yeter ki biz doğru olanı seçelim ve ona göre bir yaşam tercih edelim. İnsanları olduğu gibi kabul edelim, hoşgörülü olalım, ön yargılı olalım ve her şeyin altında kötü niyet aramayalım ve iyiyi bulmaya çalışalım.

Aşağıda Verilen Örnekten Hareketle Yaptığınız Veya Yapmayı Düşündüğünüz İyilikleri İlgili Kutucuklara Yazınız

 

Aşağıda Verilen Örnekten Hareketle Yaptığınız Veya Yapmayı Düşündüğünüz İyilikleri İlgili Kutucuklara Yazınız


Engelli bireyler için bir iyilik: Engelli bireyler için yapabileceğim bir iyilik şu olurdu: Örneğin toplu ulaşım araçlarında bir yerden başka bir yere giderken tekerlekli araba ile otobüsten inmeye çalışan engelli bir insana yardım ederdim ve onun sağlıklı bir şekilde inmesine yardımcı olurdum.

Doğa için bir iyilik: Doğa için yapabileceğim en büyük iyilik her yıl mutlaka üç tane çam ağacı dikerdim ve diktiğim çam ağaçlarının olduğu ormanı ailemle ziyaret etmeye giderdim.


Sokak hayvanları için bir iyilik: Bir sokak hayvanını sahiplenirdim ve babama evimin bahçesinde küçük bir kulübe yaptırırdım ve o kulübeye de bir köpek yavrusunu koyardım ve onun gereksinimlerini karşılamaya çalışırdım ve onu çok ama çok severdim.

Yaşlı insanlar için bir iyilik: Yaşlı insanlar benden bir yardım istediği zaman onlara yardım ederdim. Mesela bana bakkaldan ekmek al dedikleri zaman ekmeklerini alır onlara verirdim ve böylece onların bakkala kadar yürüyüp yorulmamasını sağlardım.


Kendin için bir iyilik: Kendim için bir iyilik yapacak olsam her sabah erken kalkar erken akşam olunca da zamanında yatardım. Bunu tatillerde bile yapardım ki uyku düzenim hayatım boyunca sağlıklı olsun ve gelişimim de bundan fayda görsün. Bir başka iyilik ise yeterli ve dengeli, beslenirdim, ahlaklı ve sorumluluk sahibi insanlar ile arkadaşlık kurardım.

Sude’nin Bilgisayar Başından Kalkıp Sahilde Vakit Geçirmesiyle İlgili Ne Düşünüyorsunuz?

 

Sude’nin Bilgisayar Başından Kalkıp Sahilde Vakit Geçirmesiyle İlgili Ne Düşünüyorsunuz?


Sude bilgisayar başından kalkıp sahilde vakit geçirmesi ile ilgili şunları düşünüyorum. Devamlı bilgisayar oyunları ile iç içe olmak bizi gerçek yaşamdan soğutur ve bir zaman sonra robotlaşmaya başlarız ve bilgisayar oyunlarına bağımlı bir kişiye dönüşürüz. Bu da bizi sosyallikten uzak tutar ve asosyal bir insana dönüştürür.


 Sude bilgisayar başından kalkıp sahile gittiğinde deniz kabuklarından kocaman Sude yazmıştır ve sahilde doya doya ailesi ile eğlenmiştir ve keşke her zaman böyle anlar geçirsek demiştir. Çünkü gerçek yaşam sanal yaşamdan daha keyiflidir. Yaparak yaşayarak öğrenme vardır gerçek yaşamda. Gerçek yaşamın heyecanı, mutluluğu vardır. Sude de bu bu heyecanı ve mutluluğu o gün doyasıya yaşamış ve yaşamın içinde olmuştur. Ailesi ile iletişim halinde olmuş ve daha sosyal bir insan olmuştur. 


Bu sayede ailesi ona aslında gerçek yaşamın daha güzel olduğunu ve daha eğlenceli olduğunu hissettirmiştir ve Su de çok mutlu olmuştur. Bizler de sürekli internete bağımlı olmamalıyız. Dışarıya çıkıp gerçek yaşamın içinde doğa ile iç içe olmalıyız. Böyle hayat daha güzel geçer ve daha eğlenceli olur diye düşünüyorum.

İyilik Kavramını Nasıl Tanımlarsınız, Sizce Herhangi Bir Kişiye Karşılık Beklenilerek Yapılan Yardıma İyilik Denebilir Mi?

 

İyilik Kavramını Nasıl Tanımlarsınız, Sizce Herhangi Bir Kişiye Karşılık Beklenilerek Yapılan Yardıma İyilik Denebilir Mi?


İyi kavramı, çoğunlukla olası eylemler arasında bir seçim yapılması durumunda tercih edilmesi gereken olumlu davranışı ifade eder. İyilik genellikle kötülüğün karşıtı olarak kabul edilir ve ahlak, etik, din ve felsefe tarafından incelenir ve farklı şekillerde tanımlanır. İyilik insanın güzel duygular taşıması, kötü duygulardan kendini arındırmasıdır. Temiz kalpli olması, merhametli olması, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmasıdır.


 Ben değil biz anlayışı içinde hareket etmek de iyiliği içerir. Bana göre herhangi bir kişiye karşılık beklenilerek yapılan yardıma iyilik denilmez. Bunun adı olsa olsa menfaatçilik yani çıkarcılık olur. Buna iyilik denilemez. İyilik karşılık beklenilmeden yapıldığı zaman iyilik olur ve insan olana yakışan karşılıksız iyilik yapabilme nezaketinde bulunma davranışıdır. Bir iyilik yaptığımda ya da bana bir iyilik yapıldığında  kendimi mutlu hissediyorum. İyilik yaptığım zaman kendimi vicdani ve insanı olarak değerli buluyorum ve gece yatağıma huzur içinde girebiliyorum. Birisi bana iyilik yaptığında ise biraz utanıyorum ama seviniyorum. 


Çünkü bana iyilik yapan kişi beni değerli görmüş ve benim için zahmette bulunmuştur. Bu da benim için çok önemli olur ve ben o kişiyi daha çok sevmeye ve  o kişi ya da kişilere daha çok saygı göstermeye başlarım.

İyilik Yapmak Nedir? İyilik Nasıl Yapılır?

 

İyilik Yapmak Nedir? İyilik Nasıl Yapılır?


Sözlük tanımına bakıldığında “karşılık beklenilmeden yapılan yardım” ifadesi karşımıza çıkmaktadır. Sözcüğün kendisi, insanlığın tarihi kadar eski olmakla beraber empati, dayanışma, nezâket ve daha pek çok kavramı kapsamaktadır. İyilik kavramı; mutluluk gibi duygular, hisler ya da empati gibi düşüncelerden fazlasıdır. Bana göre iyilik yapmak; yapmak iyi insan olmak, karşılık beklemeden zor durumda olan insanlara yardım etmek, kalbimizi temiz tutmak ve elimizden geldiği kadarı ile iyi işler peşinde koşmak demektir. 


İyilik şu şekilde yapılır: Mesela sınıfımıza maddi durumu çok iyi olmayan bir arkadaşımız geldi biz onu kırmadan, onu rencide etmeden ailemiz aracılığı ile onun ailesine yardım etmeliyiz ve ama bundan arkadaşımızın haberi olmamalıdır.  İki arkadaş dövüşürken onları arasını bulmak ve aradaki tartışmayı sona erdirmek ve onların barışmasını sağlamak da büyük bir iyiliktir. Yolda gördüğümüz engelli insanların yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormak ve bizden yardım istedikleri zaman onlara yardım etmek iyiliktir. İnsanlara tebessüm etmek ve surat asmamak da iyiliktir bence. Çünkü nezaket sahibi insanlar başkalarına selam veriri, gönül alır ve asla gönül kırmaz bunlar iyilik kapsamına girer. Yaptığın iyiliği yüze vurmamak ve unutmak gerekir.


 Öğretmenlerimizi üzmemek, okulumuz  temiz tutmak, ailemize karşı saygılı olmak onların kıymetini bilmek, vefalı olmak iyiliktir bence. Sokak hayvanlarına yardım etmek, kimsesiz çocukların kaldığı yurda yardım etmek, huzur evlerini ziyaret edip oradaki yaşlıların hayır duasını almak vb bunların hepsi birden iyiliktir. Bu şekilde iyilik yapılabilir.

Mehmet Bey’in Mahalledeki İşsizler İçin İş Kurma Davranışını Nasıl Değerlendiriyorsunuz? Mehmet Bey’in Yerinde Siz Olsaydınız Mahallenizdeki İşsizler İçin Neler Yapardınız?


Mehmet Bey’in Mahalledeki İşsizler İçin İş Kurma Davranışını Nasıl Değerlendiriyorsunuz? Mehmet Bey’in Yerinde Siz Olsaydınız Mahallenizdeki İşsizler İçin Neler Yapardınız?


Mehmet Bey’in mahalledeki işsizler için iş kurma davranışı onun üretici  ve girişken bir yapıya sahip olduğunu gösterir. İyi bir girişimdir ve çünkü farklı düşünmüştür ve başka insanların kendi paralarını kazanmasına, kendi ayakları üzerinde durmasına vesile olmuş akıllı ve zeki bir insandır. Böylece insanlara yardımcı olarak birlik ve beraberlik ve dayanışmanın nasıl olduğunu göstermiştir. 


Mehmet Bey’in yerinde olsaydım mahallemizdeki işsizler için şunları yapardım: Mahallemizdeki işsiz teyzelere evlere yemek yapma ve çalışan anneler bu yemekleri satmayı önerirdim. Mesela dört beş kadın bir araya gelir. Akşama kadar mantı yapar, sarma yapar, içli köfte ve baklava yapar. Daha sonra çalışan annelere bu yaptıklarını satar ve bunun karşılığında da kendi paralarını kazanır ve mutlu olurlar. Bir başka fikrim ise şudur. Evlerinin bodrumunu kullanmayan  bir aileye orasını küçük bir mahalle dükkanı yapmasını söylerdim. 


Böylece evde hanımı olan kişinin de bir işi olurdu. Hem ailesinde maddi olarak destek olurdu hem de ailesinden ayrı bir yerde çalışmamış olurdu. Mahallemizdeki işsizler için bizim durumumuz iyi olduğu için onları büyük elma bahçemize götürürdüm ve orada onlara göre vererek onların da kendi kazançlarını sağlamasına vesile olurdum. Bunu ailemle yapardım elbette. Mahallemizdeki işsizlere maddi ve manevi olarak da elimizden geleni yapardık diye düşünüyorum.


Toplumu Oluşturan Bireyler Arasındaki Dayanışmaya Verilebilecek Örnekler Nelerdir?

 

Toplumu Oluşturan Bireyler Arasındaki Dayanışmaya Verilebilecek Örnekler Nelerdir?


Toplumu oluşturan bireyler arasındaki dayanışma örnek olarak şunları verebiliriz. Yakın bir zamanda ülkemizin başından büyük bir deprem felaketi geçmiştir. On bir ilimizde olan deprem sonucunda binlerce can kaybı yaşadık ve binlerce yaralı vatandaşımız oldu. Milletimiz bu deprem felaketinde birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olarak orada yardıma muhtaç olan insanlara yardıma gitti ve her evden oradaki ailelere yardımlar tırlar ile ulaştırılmaya çalıştırıldı ve millet olarak yardımlaşma ve dayanışma nasıl oluyormuş örneğini tüm dünyanın gözleri önüne serdik.


 Depremden zarar görmüş insanlara herkes elinden geleni yaptık. Onları farklı şehirlere yerleştirmeye çalıştık ve maddi durumu iyi olanla oradan gelen kardeşlerimize evlerini açtılar, iş verdiler, aş verdiler ve onlar yalnız bırakmadılar. Bir diğer örnek olarak ise şudur: Bizim yakın zamanda mahallemize yeni bir komşu geldi. Komşumuzun durumu hiç iyi değildi. Yeni ev yaptırdıkları için ellerinde fazla paraları kalmamıştı. Bunun için de annem onlara ara sıra yemekle yapıyor, bahçemizdeki meyvelerden ikram ediyordu. Böylece komşumuz ile aramız günden güne daha iyi hale geldi ve bize karşı hep vefalı oldu.  Annem bir gün çok ağır girip olmuştu. Komşu teyzemiz hemen çorba yaptı ve annemin iyileşmesi için elinden geleni yaptı. Annem komşu teyze için bir iş buldu ve ona evden çalışabileceğini söyledi. Böylece mahallede maddi durumu iyi olmayan diğer kadınlara birlikte küçük bir mantı dükkanı açıldı ve kadınla orada hem çalışıp hem de para kazanmaya başladı. 


Bu dükkanın açılışını akıl eden kişi ise annem oldu. Çünkü dedemden kalma boş bir dükkanımız vardı ve öylece duruyordu. Annem ve babamın işi olduğu için o dükkanı kimse işletmiyordu En azından birilerine faydamız olsun denildi. Mahalle kadınları işleri ilerlettiği zaman biz de dükkanın kirasını almaya başladık. Hem kadınlar kazandı hem de biz kazandık..

Sınıfça Yardımlaşma ve Dayanışma İçinde Olduğunuzda Elde Edeceğiniz Başarılar Neler Olabilir?

 

Sınıfça Yardımlaşma ve Dayanışma İçinde Olduğunuzda Elde Edeceğiniz Başarılar Neler Olabilir?


Sınıfça yardımlaşma ve dayanışma içinde olunduğu zaman ortaya ortak bir başarı, ortak bir mutluluk çıkar. İşbirliği ve dayanışma sayesinde sorunlar daha çabuk çözülür ve amaca daha kısa yoldan ulaşılır. Sınıf içinde yardımlaşma ve dayanışma sayesinde sınıf öğrencileri tarafından tertemiz hale getirilir ve daha yaşanılır bir ortam olmuş olur.


 Sınıfta başarılı olan öğrenciler başarmak için mücadele eden ama yeteri kadar başarılı olamayan arkadaşlarına yardım eder ve böylece onların da başarılı olması sağlanmış olur. Bu da güzel duyguları harekete geçirir ve sınıf içinde sevgi, barış, arkadaşlık ve dostluk ortaya çıkar. Birimiz hepimiz için hepimiz birimiz için anlayışı yaklaşıldığı için güzel sonuçla ortaya çıkar. Sınıfın başarı düzeyi artar, sosyallik artar ve arkadaşlık bağları da daha da güçlü hale gelir. Bunun için her zaman yardımlaşma ve dayanışmadan yana olmak gerekir. Sınıfça dayanışma içinde olduğumuz zaman başka sınıflardan gelen öğrenciler sınıfımıza kafasına göre giremez ve böylece sınıfımız korumuş oluruz.


 Öğretmen ders anlatırken, bir arkadaşımız söz hakkını almışken sınıfça onun sözünü kesmeden dinlemek, dayanışma içinde hareket etmek sınıf ortamının daha sağlıklı hale gelmesini sağlar.

 

İnsanlara Karşı Neden Adaletli Davranılmalıdır Konulu Konuşma

 

İnsanlara Karşı Neden Adaletli Davranılmalıdır Konulu Konuşma

 

Adalet genel bir söyleyişle, herkesin hakkının gözetilmesi, hakkını alabilmesi, kimsenin başkasına zarar vermemesi yönünde bir duygudur. Bir toplumda adalet varsa o toplum kolay kolay bölünmez ve daha uzun ömürlü olur. O toplumda yaşayan insanların ruh hali daha sağlıklı olur ve kimse suçsuz yere hapislerde çürümek zorunda kalmaz. Oysa adaletin olmadığı yerde ahlak olmaz, insanlık olmaz, hakkaniyet olmaz. Güçlü olan güçsüzü ezer. Parası olan her suçu işlediği halde o kişiye hiçbir ceza verilmez. Bunun için toplumda büyük bir kaos ortamı oluşur ve böyle toplumlar kısa zamanda dağılır ve bozulur.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

İnsanlara karşı adaletli davranmak gerekir çünkü adalet olduğu zaman kimsenin hakkı yenilmemiş olur, mazlumun hakkı korunmuş olur ve zalime gerekli olan yaptırım da uygulanmış olur. Adalet ile ilgili şu söz insanlara neden adaletli davranılması gerektiğini en net bir biçimde açıklar: “Adalet dünyadan kalkarsa, insan hayatına değer verecek bir şey kalmaz.” der Kant. Çünkü adalet olmadığı zaman insan yaşamının da bir kıymeti olmaz ve insanlık diye bir şey de kalmaz. Bunun için bir haksızlık gördüğümüz zaman susmamalıyız ve haklı olanın yanında yer almalıyız. Çünkü adalet hepimize bir gün lazım olacaktır. Bugün adaletsizlik karşısında sessiz kalırsak o adaletsizliğin bedelini belki bir gün biz kendimiz, bir başka zaman bizim çocuklarımız, torunlarımız ödeyecektir. Onun için adalet hepimize gerekir ve adil olmak insanı insan yapar Kimi insanlar adaletli olmaz ve güçlü olanın zalim olanın yanında olur. Güçlünün en büyük ayıbında susar ve hak olanın yanında yer almaz.

 

İşte böyle kimseler korkak ve kaypak kimselerdir ve adaletsizlik karşısındaki suskunluğunu bir gün mutlaka daha farklı bir şekilde ödeyecektir. Çünkü mazlumun ahı çıkacaktır ve hak yolunu bulacaktır. Dürüst ve güveniliri biri olma için, daha adil ve daha mutlu bir dünyada yaşamak için, özgürlük için, mutluluk için her zaman adaletten yana olmalıyız ve adaletli olmalıyız. İnsanlara karşı adaletli davranıldığı zaman hak eden hakkını alır ve daha sağlam temelli toplumlar sağlam bir yapı kurmuş olur ve bu yapısı da uzun ömürlü olur. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Okuduğunuz Kitaplardaki Beğendiğiniz Başkahramanları Ve Bunların Özelliklerini Defterinize Yazınız

 

Okuduğunuz Kitaplardaki Beğendiğiniz Başkahramanları Ve Bunların Özelliklerini Defterinize Yazınız.


Okuduğum kitaplar şunlardır: İçimdeki Müzik,  Şeker Portakalı,  Dedemin Bakkalı, ve daha çok sayıda okuduğum kitaplar vardır. Bu kitapların kahramanlarının özellikleri ise şunlardır:

Sharon M. Draper'ın kaleme aldığı İçimdeki Müzik kitabı, 2016 yılında yayımlanmış bir kitaptır. İçimdeki Müzik adlı kitapta Melodi adında bir kız vardır. Melody, serebral palsi ile doğmuş, beşinci sınıfa giden bir kızdır. Ancak düşünebiliyor ve bunu hiç kimsenin yapmadığı gibi yapıyor. Onun suskun, çoğunlukla etkisiz vücudunun içinde, kavramları ve gerçek bilgileri dehadan başka bir tanım yapılamayacak bir düzeyde kavrayan yüksek bir zihin sıkışıp kalmıştır. Melodi engeli olmasına rağmen hayata dört elle tutunmaya çalışan, mücadeleci, azimli ve çalışkan bir kızdır. Aynı zamanda çok iyi kalpli ve empati kurma becerine sahip akıllı bir kızdır. Hayata küsmeyip hayatta ayakta kalmayı başarabilen ve her zorluğa rağmen elinden gelenin en iyisini yapan başarılı bir kızdır. Fiziksel engelli olarak doğan Melody çok zeki ancak konuşamayan bir kızdır. Melody üstün zekası ile ailesinin dikkatini çekmeyi başarmış ve onların sınırsız desteğini alarak büyümüştür. Bu nedenle hayata sıkı sıkı tutunmayı başarmıştır. Melody zihinsel engelli değildir aksine çok zeki bir kızdır.


Dedemin Bakkalı adlı kitap ise Şermin Yaşar’a aittir. Kitabın baş kahramanı ise Şebnem'dir. Şebnem üretici bir düşünceye sahip olan, kimi zaman yaramazlıklar yapmaktan da kendini alıkoymayan zeki bir kızdır. Şebnem akıllı, çalışkan ve olaylara farklı bakış açısı ile bakabilen bir çocuktur.


Şeker Portakalı  adlı kitap ise  José Mauro de Vasconcelos’ aittir. Bu kitabın baş kahramanı ise Zeze’dir. Zeze, yaramaz olmasının yanında hayal gücü geniş, okumayı tek başına sökecek kadar akıllı ve öğretmenini mutlu etmek için her gün ona bir çiçek götürecek kadar duygulu bir çocuktur. Çok küçük yaşta okula başlayan Zeze, okulda uslu ve çalışkan bir öğrenci olur ama sokakta yaramazlıklarını sürdürür.


Tuhaflıklar Asansörü adlı kitabın yazarı ise Ayşe Sevim’dir. Kitabın baş kahramanı ise Şaban’dır. Şaban’ın yaşamındaki güzelliklere kimi zaman burun kıvırdığı görüşür ve ona küçük bir ders verilir. Böylece Şaban sahip olduklarını şükreder ve doğayı daha temiz tutmak için, daha iyi ve daha sorumluluk sahibi bir çocuk olmak için yoluna devam eder. Yardıma muhtaç olan kişi aslında Şaban’ın kendisidir. Şaban da tüm bunların farkına varır ve daha iyi bir çocuk, daha bilinçli bir çocuk olur.

Teknoloji Çağında İp Veya Top Gibi Basit Malzemelerle Oynanan Oyunlar Çocuklar İçin Neden Hâlâ Önemli Olabilir? Deneyimlerinizden Hareketle Düşüncelerinizi Yazınız.

 

Teknoloji Çağında İp Veya Top Gibi Basit Malzemelerle Oynanan Oyunlar Çocuklar İçin Neden Hâlâ Önemli Olabilir? Deneyimlerinizden Hareketle Düşüncelerinizi Yazınız.


Teknolojinin gelişmesi ile oynadığımız oyunların sayısı da artmıştır. Cep telefonlarından, tabletlerden çok sayıda oyuna daha kısa zamanda ulaşır olduk ve böylece farklı oyunları da oynamaya başladık ama bunların hiçbir çocukların oynadığı geleneksel oyunların yerini alamıyor. Çünkü geleneksel oyunlar çocukları bir araya getirir, onların daha sosyal olmasını sağlar ve onları daha mutlu eder.


 Çünkü bu oyunlarda sanal bir ortam yoktur, yüz yüze iletişim ve etkileşim vardır. Teknoloji çağında ip veya top gibi basit malzemelerle oynanan oyunlar çocuklar için önemlidir çünkü çocuklar bu oyunlar birlikte oynuyorlar, birlikte vakit geçirip eğlenebiliyorlar ve daha eğlenceli bir ortam ortaya çıkıyor. Daha üretici fikirle ortaya çıkıyor ve çocuklar bir top bile daha yaratıcı fikirler ileri sürerek oyunu daha zevkli hale dönüştürebiliyor. Bu oyunlar sayesinde çocuklarda  sosyal becerilerin gelişimi, zihinsel gelişim, problem çözme yetenekleri, duygusal gelişim, risk alma ve özgüven gelişimi  daha çok olur ve böylece daha doğal bir ortam da sağlanmış olur. 


Çocuklar bir araya geldiği zaman çocukluğunu daha güzel yaşıyorlar ve birlikte oynamanın verdiği lezzet ise bir başka güzel oluyor diyebilirim. Kısacası bu oyunlar çocukların başkalarıyla iletişim kurmalarına, sosyal becerilerini ve özgüvenlerini artırmalarına ve daha mutlu yetişkinler haline gelmelerine yardımcı oluyor.

Geleneksel Çocuk Oyunlarını Araştırınız. Seçtiğiniz Bir Oyunun Kurallarını Defterinize Yazınız

 

Geleneksel Çocuk Oyunlarını Araştırınız. Seçtiğiniz Bir Oyunun Kurallarını Defterinize Yazınız


Geleneksel çocuk oyunları şunlardır: Körebe, çelik, çelik-çomak, gömme çelik, kemik, saklambaç, kazık, dokuz kiremit, beş taş, dokuz taş gibi eğlenceye yönelik oyunlar, zekaya dayalı dokuz korgol veya dokuz kumalak gibi oyunların yanında orta oyunu tarzında düğün ve diğer özel gecelerde oynanan seyirlik oyunlar da bu kategorinin içine giren oyunlar arasında yer almaktadır.


Geleneksel oyunlardan seçtiğim ve sizlere anlatacağım oyun ise beş taş oyunudur.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,


Beş taş oyunun kuralları şu şekildedir ve şu şekilde oynanır: En az iki kişiden en fazla ise beş kişiden oluşan bir oyundur. Hem çocuklar hem de yetişkinler zevkle oynayabilir. Oynadığımız taşlar bir avucun içine sığabilecek boyutta olmalıdır. Oyun esnasında, oyuncu taşı düşürürse veya yerdeki taşı alamazsa oyundan çıkar ve oyun oynama sırası diğer oyuncuya geçer. Oyuncular yere oturarak oynamaya devam ederler. Kura sonucu belirlenen birinci kişi  beş taş oyununu oynamaya başlar. Taşlardan birini eline alır, havaya doğru atar, o havada iken diğer taşlardan birini eline alıp havadaki taşı tutması gerekir, tabi bunu yaparken hızlı yani dikkatli ve aktif olması gerekmektedir. Beş taş oyununu oynayan oyuncu taşları önce birer birer, sonra ikişer, üçer ve dörderli gruplar halinde toplar ve bir diğer aşamaya geçer. Bir diğer aşamada oyuncu işaret parmağını orta parmağın üzerine koyarak elini köprü yapar. Öteki oyuncunun seçtiği taşa değdirmeden tüm taşları bu köprüden geçirir. Bu şekilde de taşları toplarsa bir sonraki aşamaya geçer. Son aşama­da ise taşların tümünü havaya atıp elinin tersiy­le tutar ve bunları da fırlatılıp bu kez avuçla yakalar. Avucunda ne kadar taş varsa o kadar sayı kazanır. 


Beş taş oyunu çok eğlenceli bir oyundur. Oyunun daha ilk başında da kişi hata yapabilir ve oyun sırası diğer oyuncuya geçer. İleri aşamasında da hata yapabilir. Önemli olan oyunu sonuna kadar götürebilmek ve başarılı bir sonuç ortaya çıkarabilmektir. Beş taş oyunun kuralları bu şekildedir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarınızla Birlikte Oynamaktan Zevk Aldığınız Fiziksel Oyunlar Nelerdir?

 

Arkadaşlarınızla Birlikte Oynamaktan Zevk Aldığınız Fiziksel Oyunlar Nelerdir?


Arkadaşlarımla birlikte oyun oynamak çok zevkli oluyor ve çok mutlu oluyorum. Onlarla oyunlar oynadığım zaman günüm daha çabuk ve daha eğlenceli geçiyor. Arkadaşlarımla birlikte oynamaktan zevk aldığım fiziksel oyunlar şunlar şunlardır: Saklambaç, istop, bezirgan oyunu, ip atlama oyunu, körebe, mendil kapmaca, çuval yarışı, bowling oyunu, çemberle iş birliği oyunu, sırt sırta top taşıma oyunu, uzağa top fırlatma oyunu, top yuvarlama oyunu, hazine avı oyunu, sıcak soğuk oyunu, yakan top oyunu, futbol, basketbol, voleybol gibi daha çok sayıda oyunlardır. 


Bu oyunları oynarken daha sosyal insanlar oluyoruz ve arkadaşlarımızla birbirimizin özelliklerini zaman içinde daha yakından öğrenmiş oluyoruz. Hem eğlenceli, hem mutlu bir gün geçirmiş oluyoruz. Dijital oyunlara da meraklıyım ama ailem sokak oyunlarının beni daha çok mutlu edeceğini biliyor ve bunun için de arkadaşlarımla daha fazla vakit geçiriyorum.


 Dijital oyunların kimisi de fiziksel oyunlara dökülebiliyor. Değişik kartlar ve görsellikler hazırlayarak oyunumuzu fiziksel oyun haline getirebiliyoruz ve bu da gayet eğlenceli oluyor.