Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

“Her Şey Zamanında Yapılmalı” Sözünü Destekleyici ve Açıklayıcı Örnekler Vererek Anlatınız.

 “Her Şey Zamanında Yapılmalı” Sözünü Destekleyici ve Açıklayıcı Örnekler  Vererek Anlatınız.


İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölür. Tüm bunlar olurken zaman da çabucak geçer ve bir bakmışsın ki hayat bitmiş ve geride bıraktıklarınla anılmışsın. İyi şeyler yaptıysan iyi anılırsın, kötü şeyler yaptıysan anılmazsın bile. Hayatı yaşıyorken hayatın kıymetini, zamanın kıymetini bileceksin. Öldüğünde zaten zaman senin için durmuş oluyor ve artık bitmiş oluyorsun.

 

Her şey zamanında yapılmalıdır. Yani her şeyin belli kritik dönemleri vardır. O zamanı geçirdiysen geçti borun pazarı sür eşeğini Niğde’ye olur. Her şey zamanında yapılmalıdır çünkü ancak zamanında yapılan işlerin verimi yüksek olur. Örneğin; Kişi aklı eriyorken, üretebiliyorken, çalışabiliyorken bunu gençliğinde, gençliğinin en verimli yaşlarında yapmalıdır. Eğer ki zamanında çalışılmazsa daha sonraları çok pişman olunur fakat iş işten geçmiş olur. Gençken çalışmazsak yaşlılığımız berbat geçer ve herkes el açan, bir kuru ekmek dilenen yaşlı bir kimseye dönüşürüz. Gururumuzu, onurumuzu ayaklar altına alırız ve bizden küçükler bile bizimle dalga geçer ve dilenci diye çağrılırız. İnsan zamanında çalışmalı ve kendine bir meslek edinmeli ve o meslek dalında da en iyisi olmaya çalışmalı ve devamlı çalışmalı, okumalı, araştırmalı ve kendine , insanlığa faydalı işler yapmalıdır. İşte bunların zamanı gençli yıllarıdır.

 

O gençlik trenini kaçırdıysanız geçmiş olsun derim. Her şey zamanında yapılmalı çünkü her yaşın kendine has sorumlulukları vardır. Onu kaçırırsak iş işten geçmiş olur ve pişmanlık dolu bir hata da kişiye asla mutluluk sağlamaz. Zamanında yapılan işler mutluluk getirir ve geri dönüşü olmayan pişmanlık dolu bir hayatımız geçmez.

“Ramazan Ayında Depremzede Kardeşlerimin Yanındayım.” Kompozisyon

 “Ramazan Ayında Depremzede Kardeşlerimin Yanındayım.” Kompozisyon


Ülkemizde yaşanan asrın felaketinde binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Binlercesi ise yaralı kaldı ve bu yaralar sarılmaya devam ediyor. Bu Ramazan Ayı milletimiz için diğer ramazan aylarından daha hüzünlü ve daha acı geçmektedir. Çünkü depremde hayatını kaybeden kardeşlerimizden kimisi ailesinin tamamını kaybetti, kimisi en yakın akrabalarını kaybetti, kimisi tüm sınıf arkadaşlarını kaybetti ve daha yazılmadık nice hikayeler ve nice hayaller yarım kaldı. İçimiz yanıyor, yüreğimiz kan ağlıyor.


 Yakınlarını kaybedenler, sıcacık yuvalarının yerle bir olmasına şahit olanlar, soğukta tir tir titreyerek enkazın altından çıkacak olan evladını bekleyen babalar, analar ve daha niceleri… Bu anlamlı ayda şimdi onları düşünme zamanı, şimdi kardeşlerimizin yarasını birlikte sarma zamanı. Onun için depremzede kardeşlerimizin maddi ve manevi olarak arkalarında olmalıyız. Onları kaderlerine terk etmemeliyiz. Elimizden gelen her türlü fedakarlığı hiç üşenmeden onlar için yapmalıyız. Özellikle de Ramazan Ayında daha fazla birbirimize kenetlenmeli, daha fazla yardım seferberliği yapmalıyız. Bizlere yakışır hareketler etmeliyiz ve onların ailesi olmalıyız, arkadaşı, dostu olmalıyız. Sadece kendi evimizde, kendi rahat yatağımızda Ramazan Ayı geçirmek Müslüman olana, insan olana yakışmaz.


 Bu ay aynı zamanda empati kurma ayı, zorda olanın elinden tutup kaldırma ayıdır. Zorda kalanlar ise depremzede kardeşlerimizdir. Şimdi bir olma zamanı, can olma, yoldaş olma zamanı. Bu dünya kimseye kalmayacaktır. Ne yaparsan o seninle gidecektir. Onun için bu anlamlı ayı hakkına yaraşır şekilde yaşayalım ve yaşatalım.

“Susan Kurtulur.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Susan Kurtulur.”  Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa “Susan kurtulur.” diyerek insanın diline hakim olması gerektiğini, başımıza gelen her türlü belanın dilden geldiğini , her türlü hayrın da yine dilimizi tutmaktan olduğunu anlatmak istemiştir. İnsan kullandığı dile çok dikkat etmelidir. Yani dilimiz ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır. Gereksiz yere konuşmak kişinin hem kendini yıpratır hem de çevresindeki insanlar tarafından sevilmemesine neden olur.


 Özellikle de diline hakim olamayıp nefret dilini kullanan, insanların arasını bozacak cümleler ifade eden, insanları birbirine kışkırtan, ötekileştiren insanlar dilinin afetlerini yaşar. Yani dil belasına uğramış olur. Oysa sadece gerektiği kadar öz konuşan kimseler dilinin nimetlerini yer ve başına da bir bela gelmez. İnsan konuşması gerektiği yerde konuşmalıdır. Mesela adaletsizlik karşısında susmamalıdır. İnsan hakları konusunda haksızlığa uğrayanın yanında olmalıdır ve konuşmalıdır. Ortada kötülük varsa, zalimlik varsa mazlumun yanında olmalıdır ve zalimi kışkırtan cümleler kullanmaktan kaçınmalıdır. 


İnsan konuştuğu zaman ağzından güzel cümleler dökülmelidir. Bunlar da sevgi olmalıdır, merhamet olmalıdır, yardımlaşma ve dayanışma olmalıdır. İnsanın başına gelen kötü şeyler dili yüzündendir. İnsanın başına gelen iyi şeyler de dilini akıllıca kullanmasından kaynaklanır ve böylece kişi kendini tehlikeye atmamış olur ve toplum tarafından  böyle kimselere saygı duyulur ve hürmet edilir.

Nezaket Hakkında Kompozisyon Yazınız.

 Nezaket Hakkında Kompozisyon Yazınız.

 

Başkalarına karşı incelikli ve saygılı davranmaya nezaket denilir. Nezaketli olan insan girdiği her ortamda kendini belli eder. Bu kendini belli etme şekli edebi sayesinde, güzel ahlakı sayesindedir. Konuşmaları ile, jest ve mimikleri ile, davranışları ile insanların ilgisini çeker ve sevilen, sayılan kimse olur. Kaba konuşmaz. Bir konu hakkında farklı fikirlere sahip olsa bile bunu sert bir şekilde dile getirmez.

 

Nazik bir şekilde konuşur ve asla argo kelimeler kullanmaz, kalp kırmaz, insanları aşağılamaz ve insanlar ile alay etmez. Nezaketli insanlar her zaman aranan ve sevilen insanlardır. Bir ortama girdiğimiz zaman çok sevdiğimiz nezaketli biri orada yoksa onun yokluğu hemen belli olur ve ona karşı içimizde özlem başlar. Nezaket dilini her alanda kullanmalıyız. İnsanları ötekileştirmeden, her insanın değerli olduğunu ve biricik olduğunu her fırsatta dile getirmeliyiz. Kalp kırmamalıyız. Bir hata yaptığımız zaman özür dilemesini bilmeliyiz, görgü kurallarına dikkat etmeliyiz. İnsan ayrımı yapmadan herkese aynı şekilde davranmalıyız ve insan olduğumuzu yine insan kardeşlerimize davranışlarımızla yansıtmalıyız.

 

Bu hususta Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed şunu söylemiştir: “Sizin en hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır.” Yani edepli olandır, nezaketli olandır demek istemiştir. Biler de bu sözde kulak vererek nasıl daha güzel ahlaklı olabiliriz bunun  yollarını araştırmalı ve iyi bir insan olma mücadelesini vermeliyiz.

Özgür Olmak Sizce Neden Önemlidir?

 Özgür Olmak Sizce Neden Önemlidir?


Özgürlük insanın sahip olduğu en önemli değerdir. Özgürlük hayatın kendisidir. Yaşamın coşkusu, inişleri ve çıkışlarıdır. Vatan toprakları, vatanın içinde yaşayan insan topluluğu özgür olmadığı zaman köle olur. Köle olduğu zaman yabancı bir devletin himayesine girer. Yabancı devletin manda ve egemenliği altında olmak ise insana zaman içinde ana dilini unutturmaya başlar, kültürünü, anılarını, yaşanmışlıklarını unutturmaya başlar.


 Özgür olmak nefes alabildiğimiz için, kendi ülkemizde olduğumuz için, kendi ana dilimizi konuşabildiğimiz için, kendi geleneklerimizi gönlümüzce yaşayabildiğimiz için çok kıymetlidir. Özgür olmak bağımsız olmak demektir yeter ki başka insanların özel alanına müdahale etmeyelim, yeter ki kanunlara uyalım. Özgür olduğumuz zaman rahatça kendi sokaklarımızda arkadaşlarımızla top oynayabiliriz, evden okula, okuldan eve yürüyerek özgürce yürüyebiliriz ve çocukluğumuzu  doyasıya yaşayabiliriz. Özgür olmadığımız zaman ise kurak bir çöle düşmüş gibi oluruz. Yorgun, kaygılı, mutsuz oluruz. Yarınlar ile ilgili umudumuz olmaz. Çünkü ömür boyu tutsak edilmişizdir. Bunların olmaması için özgürlüğümüzün kıymetini bilmek ve ülkemizi her alanda geliştirmek gerekir. Özgürlük insanı insan yapan yegâne değerdir.


 Özgürlük insanların davranışlarının, icatlarının, mutluluklarının, hayat enerjilerinin bitmez tükenmez kaynağıdır. Şu halde, özgürlüğünü kaybetmiş ya da özgürlüğü elinden alınmış insanlar, bu hayat kaynaklarını da kaybetmişlerdir diyebiliriz.  Bu hayat kaynağının kaybolmaması için özgürlüğün değerini bilmeliyiz ve özgürken çok çalışmalıyız ve ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmalıyız.

“Para Her Kapıyı Açar Diyenlerin Para İçin Çalmayacağı Kapı Yoktur.” Sözünü Açıklayınız.

 “Para Her Kapıyı Açar Diyenlerin Para İçin Çalmayacağı Kapı Yoktur.” Sözünü Açıklayınız.


İnsanlar ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılamak için çoğu zaman paraya başvururlar. Para insanın gereksinimlerini karşılar ama her iş de para ile çözülmez. Çünkü paranın çözemeyeceği durumlar da vardır. Mesela tıpta tedavisi olmayan bir hastalık olduğu zaman kişi ne kadar paraya sahip olursa olsun bunun hiçbir önemi kalmaz. Çünkü elindeki para onu iyileştirmemektedir ve o paranın ona hiçbir katkısı yoktur. Yine sevgi, ait olma, saygı, sadakat para ile satın alınabilecek şeyler değildir.


 Para her kapıyı açar diyenler para için her türlü kötülüğü, zorbalığı, dolandırıcılığı, ahlaksızlığı yapan kimselerdir. Bu zihniyete sahip  olan kişiler paranın her şeyi çözeceğine inanırlar ve bunun için de karaktersiz kimselere dönüşürler. Böyle olmak yerine sağlam bir karaktere sahip olmak, onurlu olmak, helalinden kazanmak paranın o kadar da değerli bir araç olmadığını gösterir. Kimi insanlar hem güçlü hem zalim olan kişilerin kölesi olmakta ve para için her türlü yola başvurmakta ve insanlığını kaybetmektedir. İnsanlığını, merhametini para için kaybeden kişiden de her şey beklenir ve o kişi korkunç bir kişiliğe sahip olur ve dünya için zararlı bir varlığa dönüşür. 


İşte böyle olmamak için paraya tapmamak gerekir. Önce değerlerimize sahip çıkmak, o değerler için yaşamak en doğru olanı ve en insancıl olanıdır. Para için her kapı çalınmamalıdır Hayatımız pahasına da olsa dürüst insan olmaktan, güvenilir insan olmaktan vazgeçmemeliyiz.

“Deprem Kader Değildir.” Konulu Kompozisyon Yazınız.

 “Deprem Kader Değildir.”  Konulu Kompozisyon Yazınız.


“Felaketler doğal değildir, insan kararlarıyla zaman ve mekan içinde inşa edilirler.”

“ Depremler insanları öldürmez, ancak gevşek standartlar, kötü inşa edilmiş, bakımı ve denetimi kötü binalar ve zayıf yönetim öldürür.” Bu sözler Dr. Marcelo Lagos’a ait. Lagos ülkemizde olan depremler için şunu  söylemektedir: Türkiye’deki   devasa maddi hasar, bizi felaketin temel sebepleri hakkında düşünmeye sevk etti. Bunlar çoğunlukla tarihle, güç dağılımı ile ideolojiyle ve bunların kalkınma sürecindeki risk ve afet yaratan rolleriyle ilgilidir. 


Depremler doğal olarak gerçekleşen durumlardır. İnsanlar deprem yüzünden değil, binaların enkazında oldukları için ölüyorlar. Bunun suçlusu ise o binayı yapan, o binaya onay veren herkestir. Şili de bizim ülkemiz gibi aynı gelişmişlikte olan ülkedir ama orada yüksek dayanıklı, çelikle desteklenmiş binalar vardır ve onun içinde insanlar enkaz altında kalmamaktadır. Onlar yapıyor biz bunu yapamıyorsak bu durum kader değil ihmallik, cahillik, bilime inanmamaktır. Depremler ilahi ikaz değildir. En çok fayın geçtiği yerler en çok günahın olduğu yerlerdir diyen zihniyet ne yazık ki bunu din ile ilişkilendirmektedir. Oysa Kabe’de bile defalarca deprem olmuştur. Kudüs’te deprem yüzünden Kubbetüs Sahra’nın duvarları yıkılmıştır. Peygamber Efendimiz döneminde, üzerinde Peygamber varken Uhud ve Hira Dağlarında deprem olmuştur. Yani bu da demek oluyor ki en çok deprem üreten yerler en çok günah işlenen yerler değil, fay hatları üzerindeki yerlerdir. Doğal afetler için tedbirli olmak gerekir.


 Depreme dayanıklı evler yapmayan kimseler cinayet işlemiştir aslında. Binlerce masum insanın canına kıymış, binlerce insanın hayat hikayesini ve hayallerini yerle bir etmiştir ne yazık ki.  Deprem anında onca çocuk çığlıklarını daima hatırlayacağız ve buna sebep olanları da asla affetmeyeceğiz. Bir müteahhit stajik projelere uymuyorsa, malzeme çalıyorsa katildir. Bir kişi bir iş için gerekli yeteneğe sahip değilse liyakatsizdir ve o makamdan kaynaklanana tüm hataların sebebidir. Yüzyıllardır ülkemizdeki her deprem için “küçük kıyamet” denilir. Ama Hz Muhammed’e göre kıyamet “Emanet kaybedildiği zaman, yani işler ehli olmayana verildiği zaman kıyameti bekle.” Demiştir. 


Afetler sonucu zarar görmek ve ölmek kader değildir, tercihtir. Çözümü ise bilim yolunda gitmek, bilimi takip etmek ve hırsızlıktan uzak durmaktır. Her insanda iş ahlakı olmalıdır, dürüst ve güvenilir insanlar işe alınmalıdır. Hak edene hakkı teslim edilmelidir. Bunlar olduğu zaman dünyamız daha güzel bir dünya olur ve insanlar depremden dolayı ölmezler.

“Kendine Yapılmasını İstemediğin Bir Şeyi Başkasına Yapma.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Kendine Yapılmasını İstemediğin Bir Şeyi Başkasına Yapma.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


 Birey kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmamalıdır sözünde verilmek istenen mesaj empati kurma becerisine sahip olunması gerektiği ile ilgilidir. İnsan olarak gün içinde unuttuğumuz en önemli kavram empati kavramıdır. Başkasını yargılamak, onu kötülemek ve onun hakkında her türlü şeyi konuşmayı alışkanlık haline getirmek çirkin bir davranıştır. 


Kişi başkasını eleştirmeden önce, başkasının eksikliklerini bulmadan önce kendini eleştirebilmeli ve önce ben nasıl bir insanım, ne kadar iyiyim, insanlara karşı ön yargılı mıyım, insanların yaşadığı şeyleri anlamaya çalışıyor muyum, onların neler hissettiği konusunda empati kurabiliyor muyum diye kendi ile yüzleşmesi gerekir. Kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına yapmamalıdır insan. Örneğin; hiç kimse fiziksel görünümü hakkında alay edilmesini sevmesini sevmez. Yüzünde sivilce var, saçların bugün çok iyi taranmamış, kıyafetin yakışmamış, gözlerin şişmiş vb. gibi sözler insanların hoşuna gitmez. Çünkü aynı şey sana da yapılsa bu durum senin de hoşuna gitmez. 


Bundan dolayı hayatımızın her alanında, günlük insan ilişkilerimizde empati kurmayı unutmamalıyız.  Kimseye hakaret etmemeliyiz, kimsenin ne yaşadığını bilmeden, onu anlayıp dinlemeden o kişi hakkında kesin hükümler vermemeliyiz ve insanların duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmalıyız. Empati kurmanın temelinde de güzel ahlak çok önemlidir. 


Hiç kimseye lakap takmamalıyız. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi biz de başkasına yapmamalıyız ve örnek insan olarak hayatımızı idame ettirmeliyiz. Güzel ahlaklı çocuklar yetiştirmeliyiz, insanları incitmeyen, insanlar ile dalga geçmeyen ve empati kurma becerisi yüksek olan çocuklar…

“Yaraları Sarma Vakti” Konulu Kompozisyon Yazınız.

 “Yaraları Sarma Vakti” Konulu Kompozisyon Yazınız.


Ülkemizin on ilinde yaşanmış olan ve artçıları devam eden diğer illeri ise dolaylı olarak etkileyen  beş yüz atom bombası şiddetinde gerçekleşen deprem ne yazık ki binlerce canımızı aldı ve yüzbinlerce insanımızı da yaralı bıraktı. Hayalleri vardı herkesin. Belki kimi yakın bir zamanda evlenecekti, kiminin yakın bir zamanda çocuğu dünyaya gelecekti, kimisi de yakın bir zamanda sevdiğine seni seviyorum diye haykıracaktı ama olmadı işte olmadı. İnsanlarımız enkaz altında hayata tutunmaya çalıştı kimileri kurtuldu ama soğuk hava şartlarının da olumsuz etkisinden dolayı kimileri oracıkta hemen can verdi ve daha niceleri… Nice sorumsuzluklar…

 

Çürük yapılan binalar, çürük insanlar, yalancı insanlar sağlam binalar yapmayarak binlerce insanımızın yok olmasına neden oldular ve yüreğimizdeki bu derin acı asla tükenmeyecek ve onları da daima unutmayacağız. Şimdi yaraları sarma vakti. Şimdi birlik, beraberlik ve dayanışma vakti. Çok sayıda yaralı ve depremzede olan kardeşlerimize el  uzatma ve onları bağrımıza basma vakti. İnsan olan bu konuda duyarlı olur ve empati duygusunu asla kaybetmez. Hani bir söz vardır ya  “İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır, başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.” İşte şimdi insan olma vakti, yardım vakti, hüzünleri birlikte iyileştirme vakti. Bunun için her birimizin üzerine düşen sorumluluk şu anda daha çok arttı. Herkes taşın altına elini koymalı ve her bir yaraya şifa olmaya çalışmalıdır.

 

 Oradan gelen kardeşlerimize, çocuklarımıza can-ı gönülden sarılma ve onları iyileştirme vakti. Dayanışma içinde olmalıyız ve evimizi, yüreğimizi onlara açmalıyız ve kimsenin mağdur olmaması için elimizden geleni fazlası ile yapmalıyız ve gönüllü elçiler olmalıyız. Hayırda yarışmalıyız, insanlıkta yarışmalıyız şimdi. Elbette yaralar kolay sarılmayacak ama her bir yaralımızın, her çocuğumuzun yüzünde bir tebessüm sağlayabilirsek ne mutlu bize. İşte bunun için gelin birlik olalım, işi kolay kılalım, sevelim, sevilelim , bu dünya kimseye kalmaz. Yardım edelim, kardeşliğimizi dünyaya kanıtlayalım. İnsan olduğumuzu kendi yüreğimizde hissedelim.

Sınıfımıza Gelen Depremzede Öğrencilere Nasıl Davranmalıyız?

 Sınıfımıza Gelen Depremzede Öğrencilere Nasıl Davranmalıyız?


On ilimizde yaşanan büyük deprem diğer illerimizi de büyük ölçüde etkilemiştir. Depremde çok sayıda canlarımız hayatını kaybetmiş ve depremin etkisi de hala devam etmektedir. Yaşanan can kayıpları gün geçtikçe artmaya devam etmektedir ne yazık ki. Büyük depremin yıkıcı etkisi aileleri birbirinden ayırmış, sevenleri birbirinden ayırmıştır vb. Başka okullardan okulumuza gelen kardeşlerimiz olacaktır. Onlara karşı çok hassas olmak zorundayız. Sınıfımıza gelen arkadaşlarımıza kendileri deprem ile ilgili konu  açmadığı sürece bizlerde bu konu hakkında konuşmamalıyız.,


 Onların yüzüne geniş geniş bakmamalıyız. Çünkü onlar incelenecek bir müze eseri değildir. Depremzede kardeşlerimiz  yakınlarını kaybetmiş, sevdiklerini kaybetmiş birer insandır, birer candır. Onların acıları bizim de acımızdır. Bundan dolayı onlara deprem nasıl oldu, depremde neler yaşadın, depremde aileni kaybettin mi gibi sorulardan şu süreçte kaçınmalıyız. Elimizden geldiği kadar onlara destek olmalı  maddi ve manevi olarak her zaman yanlarında bulunmalıyız. Acılarını derinleştirmemeliyiz. Arkadaş olmalıyız, oyunlar oynamalıyız.  Birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu içinde harekete etmeliyiz. Ani hareketler yapmaktan kaçınmalıyız ve yüksek sesle konuşmamalıyız.


Onlara tebessüm etmeli, sıcakkanlı davranmalıyız. Ülkemizin her bir insanı bu depremden çok kötü etkilenmiştir. Hepimizin içi kan ağlamaktadır. Bu depremlerin çok canlarımızı aldı ve çok acı çekiyoruz. Bu acıları unutmamalıyız. Bilime inanmalıyız ve sağlam binalar yapmalıyız. Ülkece tek yürek olarak insanlarımıza destek olmalıyız.

Büyüklerimize, Yaşlılarımıza Saygı Konulu Kompozisyon Yazınız.

 Büyüklerimize, Yaşlılarımıza Saygı Konulu Kompozisyon Yazınız.

 

İnsanlara saygı göstermek insan olmanın en güzel yanıdır. Birey ilk olarak içinde doğduğu aile bireylerine karşı saygılı olmalı, onları sevmeli ve onlarla güzel geçinmelidir. Ailemizdeki büyüklerimize, yaşlılarımıza da hürmet etmeliyiz.  Daha sonra toplumdaki diğer büyüklerimize ve yaşlı kimselere saygıda kusur etmemeliyiz. Büyüklerimiz yılların süzgecinden geçerek her türlü zorluğu görmüş, her türlü deneyim sahibi olmuş insanlardır.


Onların yaşadıkları şeyler daha çoktur ve daha çok bilgi sahibi olmuşlardır yıllar içinde. Onun için büyüklerimizin nasihatlerine kulak vermeliyiz. Onlara karşı nazik olmalıyız. Kaba davranışlarda bulunmak, büyüklerin kalbini kıracak davranışlar sergilemek  bizi onların gözünde küçültür.  Onlar yaşlandı diye onların bilgileri ile, yaşam deneyimleri ile dalga geçmemeliyiz. Hem onlardan bir şey öğrenmeliyiz hem onlara bir şeyler öğretmeliyiz. Yani bizde yeni gelişmelerden büyüklerimizi haberdar etmeliyiz.  Bayramlarda, özel günlerde büyüklerimizi ziyaret etmeliyiz ve onlara güzel gönlümüzden kopan hediyeler alarak onların  mutlu olmasını sağlamalıyız ve değerli olduklarını onlara hissettirmeliyiz. Otobüste, uçakta, arabada, tramvayda büyüklerimiz varsa onlara kendi sıramızı vermeliyiz ve onların oturmasını , ayakta yorulmamasını sağlamalıyız. Onları üzecek davranışlar içinde bulunmamalıyız. Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed büyüklere saygılı olmak ile ilgili şu sözü söylemiştir: “Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara saygı gösterirse, Allah da ona yaşlandığında saygı gösterip hizmet edecek kimseler yaratır.” (Hadis-i Şerif)Bu sözün içindeki anlamı da kendini bilen insan iyi anlar.


Yaşlılarımıza karşı çok bilmiş tavrılar sergilemeliyiz ve onların yanında fazla konuşmamalıyız.  Onların bizi sevmelerine ve bize şefkat göstermelerine izin vermeliyiz. Bize gereksinim duyduklarında her zaman yanlarında olmalıyız ve onlara destek olmalıyız. Örneğin; Yaşlı bir komşumuz varsa ve ona bakacak kimsesi yoksa bizler onlara maddi ve manevi olarak destek olmalıyız, iyiliği yaparken de saygılı davranmalıyız ve onu incitecek davranışlarda bulunmamalıyız. Kendimizi onların yerine koyarak empati kurmalıyız ve bir gün bizlerin de yaşlanacağını aklımızdan çıkarmamalıyız.

 

Okullarda Forma Giyilmeli Konulu Münazara

 Okullarda Forma Giyilmeli Konulu Münazara

 

Okullarda her türlü kıyafetin giyilmesi anlamsızdır. Maddi durumu iyi olan çocuklar rengarenk kıyafetler ile okula gelirken maddi durumu iyi olmayan çocuklar ise kıyafetleri fazla olmadığı için birkaç çeşit kıyafetle okula gelmektedir. Bu durumda da çocuklar arasında kıyaslama başlamaktadır. Maddi durumu olmayan çocuklar güzel ve renkli kıyafetler giymediği için kendi kötü hissedecek ve içinden çok üzülecek  belki de  geceler boyunca ağlayacaktır.


Ben neden diğer arkadaşlarım gibi farklı kıyafetler giymiyorum, biz neden fakiriz gibi duygu ve düşüncelere sahip olarak kendini kötü hissedecek belki ailesini bile böyle biri durma düştüğü için içten içe suçlayacak ve onlara karşı kötü duygular besleyecektir. Bu durumda da çocukta psikolojik olarak sıkıntılara neden olacaktır. Özellikle de sınıf içindeki çocuklar arasında zengin fakir ayrımı yapılmaya başlanacak. Zengin ve güzel giyinenler bir tarafa fakir ve fazla çeşit giyinmeyeneler bir tarafa olacaktır. Böyle bir  sorunda ayrışmaya neden olacak, sevgisizliğe ve ön yargıya neden olacaktır. İşte bu olumsuzlukların olmaması için, okulda forma giyilmeli ve her öğrenci de aynı renk ve aynı tip formayı giymelidir. Böylece çocuklar arasında saçma sapan bir yarış başlamayacak ve hiçbir çocuk da kendini kötü hissetmeyecektir.


Dersler tıkırında gidecek, çocuklar arasında çocukça konuşmalar olacak ve çocukluklarını yaşamaya devam edecektir. Bunun için okul denilen ortam eşitliğin olduğu ortam olmalıdır ve çocuklarımız aynı kıyafetle okuluna gidip gelmeli ve isteyen istediğini okul çıkışı zaten giymeye devam edecektir.

“Keçiyi Yardan Uçuran Bir Tutam Ottur.” (Deveyi Yardan Uçuran Bir Tutam Ottur) Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Keçiyi Yardan Uçuran Bir Tutam Ottur.” (Deveyi Yardan Uçuran Bir Tutam Ottur) Atasözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 

İnsan ne kadar fazla varlığa sahip olursa olsun gözü bir türlü doymayan tek canlıdır. Diğer canlılarda böyle bir şey yoktur. Mesela bir aslan avını avladığı zaman bir köşeye çekilir ve yediklerini sindirmeye başlar ve dinlenir. Çünkü o günkü avını avlamıştır ve o gün karnı doymuştur. Aslan yine gezmeye, hareket etmeye devam eder ama başka bir canlıya zarar verme girişiminde bulunmaz. Oysa insan hırslı olduğu için gözü bir türlü doymaz.

 

 Özellikle de açgözlü insanların gözü hiç doymaz. Onların gözünü doyuran tek şey kara topraktır. Gözü doymayan insanlar daha çok para kazanmak için, daha fazla zengin olmak için küçücük çıkarları için kendi yaşamlarını ve sahip olduğu varlıkları tehlikeye atarlar. Böyle insanlar küçük hesapların peşinde koşan kimselerdir. Günümüzde açgözlülük daha da artmıştır. İnsanlar daha fazla kazanmak, en iyisine sahip olmak, hep benim olsun demek düşüncesi ile açgözlülüğünü artırmışlardır. Bu kadar fazla  açgözlülüğün sonu ise hüsranla biter. Daha çok kazanma arzusu ile kendi yaşamlarını bile tehlikeye atan aç gözlü, bilinçsiz kimseler en büyük zararı da yine kendilerine verirler.

 

 Bundan dolayı bize yetecek kadarını istemeliyiz. Daha fazlasını istemek yerine ihtiyacı olanlara yardım etmek daha doğrudur. Küçücük menfaatler için büyük tehlikelere girmeye gerek yoktur. Kendimizi değiştirmeliyiz ve küçük hesaplar peşinde koşmak yerine daha insancıl hedefler peşinde koşmalıyız. Böylece başımıza büyük belalar da açmamış oluruz.

Fatih Kısaparmak’ın Kilim İle İlgili Söylediği Türküyü ve Bu Türküden Neler Anladığınızı Defterinize Yazınız.

 Fatih Kısaparmak’ın Kilim İle İlgili Söylediği Türküyü  ve Bu Türküden Neler Anladığınızı Defterinize Yazınız.


Sevdiğine Sözü Olan Bir Kilim Dokur
Kilimin Dilinden Ancak Anlayan Okur
Sırlarımı Verdim Sana Sevgimi Verdim
Şu Gönlümü Kilim Yaptım Yoluna Serdim



Ayıptır Günahtır Diye Kilit Vurdular Dilime
Aşkı Dokudum Kilime Anlıyor Musun
Yetinmedim Türkü Yaptım
Gayri Bu Canımdan Bıktım
Hani Senin Olacaktım Dinliyor Musun



Kilim Kalbin Aynasıdır Gönül Sesidir
Her nakışı Bir Duygunun ifadesidir
Kilim Sevgiliye Çağrı Aşka Davettir
Kimi Renkler Şikayettir Kimi Hasrettir



Ben Şu Gönül Tezgahında Kilim Dokudum
Erenlerin Dergahında Aşkı Okudum
Töremizde Kilim Demek ilim Demek
Kilim Sevdadır Özlemdir Derttir istektir.

 

Eskiden   sevdiğine aşık olan,  onu çok seven  genç kızlar sevdiğine hemen açılamazlardır. Genç kızlarımız sevgisini kilime nakış nakış dokurdu. Sevdiğinize sözü olan bunu renkli desenleri ve motifleri ile kilime aktarırdı. Kilimde neler anlatıldığını da ancak o genç kızı seven kişi anlar. Yani  kilimin anlatacakları vardır ve bunu sadece aşıklar anlar.


 Genç kızlar sırlarını kilime işlemişlerdir. Kilimin kalbin aynasıdır. Çünkü kalpteki güzel duygular, özlemler, ayrılıklar, acılar kilime yansır.  Eskiden bir genç kız babasının karşısına çıkıp şunu seviyorum beni onunla evlendirin diyemezdi, utanırdı ve bunun için de diline kilit vururdu ve susardı. Seven sevdiğine kimi zaman kavuşur, kimi zaman kavuşamazdı. Kilim sevgiliye çağrıdır. Sevgiliye gel demek, beni sev, benimle güzel bir ömür geçir demektir. 


Aslında kadim kültürümüzün çok güzel bir geleneğidir, çok güzel bir kültürüdür sevdiğimize olan aşkımızı kilime dokumak. Kilimdeki kimi renkler şikayet belirtisidir, kızgınlık belirtirdi. Kimi renkler ise hasrettir. Sevgiliye olan özlem, sevgiliye olan aşk ile bağlanmadır. Kilim dokumak aynı zamanda ilim demektir. Çünkü herkes kilim dokuyamaz ve güzel motifler ortaya çıkaramaz. Bunu başarmak için belli bir incelik ve belli bir zeka gereklidir. Yani kilim her şeydir aslında. Sevgidir, aşktır, özlemdir, istektir, kırılmadır, tatlı tatlı naz yapmadır vb.

 

 

Düşünmek ve Söylemek Kolay, Fakat Yaşamak, Hele Başarı İle Sonuçlandırmak Çok Zordur.” Sözünden Ne Anlıyorsunuz?

 “Düşünmek ve Söylemek Kolay, Fakat Yaşamak, Hele Başarı İle Sonuçlandırmak Çok Zordur.” Sözünden Ne Anlıyorsunuz?

 

Bir şeyi düşünmek kolaydır. Mesela aklımıza iyi bir çalışma ile kazanacağımız yerler gelir ve onun hayalini kurarız. Bunun için de çok çalışacağım ve istediğim meslek olan doktorluğu, öğretmenliği kazanacağım deriz. Yani hayalimiz her ne ise onu isteriz ve bunu dile dökeriz. Bunu hayal etmek, düşünmek, söylemek kolaydır. İşin asıl önemli yanı ise uygulamada başlar. Bir kişi hedefine ulaşmak için  elinden geleni yapmalıdır ve her türlü özveriyi göstermelidir.


 Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur der Ziya Gökalp. Çünkü bir işi başarmak için lafa değil icraata bakmak gerekir. Bunun için de hemen harekete geçip çalışmak gerekir. Bu çalışmak da basit bir çalışma olmamalıdır. Gerekirse o hedefe ulaşmak için gece gündüz demeden uyumamalı ve amacımıza giden yollarda karşımıza çıkan zorluklara karşı göğüs germesini bilmeli ve sabırla yolumuza devam etmeliyiz. İşte başarılı olanlar lafla değil yaşayarak, çalışarak alın teri dökerek başarılı olmuşlar ve tarihe adını yazdırmışlardır.


 Başarı kolay gelmez. Onun için çok sabırlı olmak, iradeli olmak ve kararlı olmak gerekir. Aklımıza koyduğumuz işte başarılı olmak istiyorsak sonuna kadar gitmeli ve emeğimizi esirgemeliyiz. Sadece konuşmakla değiş uygulamaya başlamakla işe başlarsak en mantıklısını yapmış oluruz.

“Misafir Gelecekmiş Gibi Evini, Ölüm Gelecekmiş Gibi Kalbini Temiz Tut.” Sözü İle İlgili Kompozisyon

 “Misafir Gelecekmiş Gibi Evini, Ölüm Gelecekmiş Gibi Kalbini Temiz Tut.”  Sözü İle İlgili Kompozisyon

 

Temizlik imandandır der atalarımız. Gerçekten de temiz olan evlere gitmeyi, orada sohbet etmeyi, güzel anlar geçirmeyi ister insan. Özellikle de yakın akrabalarımızın, arkadaşlarımızın evlerine gittiğimiz zaman, onların evinin tertemiz olduğunu gördüğümüz zaman mutlu oluruz ve içimiz ferahlar. Eğer kendi evimiz onların evi kadar temiz değilse de hemen onları örnek alırız ve kendi evimizi de tertemiz hale getiririz. Çünkü temizlik temizliği çeker. Misafir gelecekmiş gibi evini, ölüm gelecekmiş gibi kalbini temiz tut der Mevlana.

 

Gerçekten de evimizi her zaman misafir gelecekmiş gibi temiz tutmalıyız. Çünkü temizlik kişinin hem kendine olan saygısı hem de eve gelecek olan misafire saygısıdır. Evini temiz tutmayan insan mutlu da olamaz. Her yerin pislik içinde olması kişiye huzursuzluk verir. Temizlik bir yerin en güzel süsü ve gösterişidir. Bunun için hem bedenimizi, hem yaşadığımız yeri temiz tutmaya çalışmalıyız. Ölüm gelecekmiş gibi de kalbimizi temiz tutmalıyız. Kalbimizi kötü hırstan, kibirden uzak tutmalıyız. İnsanlar hakkında ön yargılı olmamalıyız. Kıskançlığı kalbimizden söküp atmalıyız. Niyetimiz her zaman doğruluk ve dürüstlük üzerine olmalıdır.

 

Güvenilir ve iyi niyetli insanlar olduğumuz zaman kalbimizin ekmeğini yeriz. İyi niyetli insanın Cenabı Hak da her zaman yanında olur ve ona hak ettiğini hem bu dünyada hem de öte dünyada verir. Kalbimizi kirden arındırmalıyız. Temiz bir kalp ile Allah2ın ve insanların huzuruna çıkmalıyız. Böyle olduğu zaman hem mutlu oluruz hem de yaşamanın güzelliğinin farkına varırırız.

 

“Ben Bilmediğimi Bildiğim İçin Öteki İnsanlardan Akıllıyım.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.

 “Ben Bilmediği Bildiğim İçin Öteki İnsanlardan Akıllıyım.” Sözü İle İlgili Kompozisyon Yazınız.


Bir insan bir konu hakkında bilgi sahibi olmadığını söylüyorsa ve o konu hakkında da yorum yapmıyorsa bu insan kendini bilen insandır. Bilmediğimiz zaman susmasını bilmeliyiz. Özellikle de bir topluluk içine girdiğimiz zaman her şeyi biliyormuş gibi bilgiç tavırlara girmeye çalışmamalıyız.

 

 Ben bilmediğimi bildiğim için öteki insanlardan akıllıyım der Sokrates. Çünkü bilmediğini bildiği için öğrenmeye merak salar ve öğrendikçe daha çok bilgi sahibi olur ve aslında öğrenilecek ne kadar çok konunun olduğunun farkına varır. Dünyada bilmediğimiz o kadar çok konu vardır ki. Bunlar ancak okuyarak araştırarak öğrenilebilir ama buna da ömür yetmez. Tüm bunlara rağmen bilmediğimiz şeyleri öğrenmek için çaba göstermeliyiz ve bilmediğimiz konular hakkında da yorum yapmamalıyız. Yani haddimizi bilmeliyiz. Bunu yaptığımız zaman daha çok öğrenmeye açık oluruz ve daha çok öğrenmeye başlarız. Boş konuşmadığımız için kendimiz topluluk önünde rezil de etmemiş oluruz ve böylece diğer insanlardan akıllıca davranmış oluruz.

 

 Kendimizi hem boş yere yormamış oluruz hem de daha çok çalışmaya, okumaya, üretmeye devam ederek gerçek anlamda kendini bilen insan olma yolunda ilerleriz. Bu da bizi diğer insanlardan daha akıllı yapar ve böylece boş yapmamış oluruz.

Sahip Olduklarınız Mı Yoksa Sahip Olduklarınızla Yaptıklarınız Mı Önemlidir? Neden?

 Sahip Olduklarınız Mı Yoksa Sahip Olduklarınızla Yaptıklarınız Mı Önemlidir? Neden?


İnsan çalışarak bir yerlere gelir ve kendine bir iş edinir. Yaptığı işin sonucunda ise kazandığı gelir oranında neye sahip olmak istiyorsa onu alır. Bir şeye sahip olmak güzel bir şeydir ama önemli olan sahip olunan şeyin nasıl kullanıldığıdır. Yani sahip olduğumuz şeyin işlevidir önemli olan. Örneğin insan olarak diğer canlılardan akıl olarak farklı ve üstünüz. Bize verilmiş olan bu aklı yerinde kullanmadığımız zaman bir işe yaramayan, kendisine ve içinde yaşadığı çevreye faydası olmayan boş kimseler oluruz.


Oysa Allah tarafından bize verilmiş olan aklı yerinde kullanırsak, çalışırsak ve bir yerlere gelirsek insanlığa fayda sağlayan işler yaparız. İşte burada da sahip olunan şeyi yani aklı iyi kullanarak çok iyi iş çıkarmış oluruz. O zaman sahip olduklarımızla yaptıklarımızdır önemli olan. Başka örnek verecek olursak şunu verebiliriz: Çok varlıklı bir insan olabiliriz. O kadar varlık içinde bencil bir yaşam sürüyorsak ve kimseye faydalı olamıyorsak sahip olduğumuz varlığın da kıymeti olmaz. Oysa sahip olduğumuz  şeylerden başka insanlara da veriyorsak, maddi durumu olmayan çocuklara, yaşlılara yardım ediyorsak, evine ekmek götürmeyen bir babanın elinden tutup ona gönlümüzden geldiği kadar yardım ediyorsak işte burada da sahip olduklarımızla yaptığımız hayırdır önemli olan.


 Ya da çok zenginiz diye her şeyi yiyor ve sağlığımız düşünmüyorsak bunun sonunda çeşitli hastalıklar ile karşı karşıya kalabiliriz. Ne de olsa zenginim her istediğimi yerim dediğimizde o zenginliğin kıymeti kalmaz. Oysa zenginim ama sağlığımda dikkat etmeliyim ve sağlıklı yiyecekler yiyerek bedenimi ve ruhumu her zaman korumalıyım düşüncesi ile hareket edersek sahip olduklarımızın değerini biliriz ve ona göre uygulamaya geçeriz.

Süleyman Nazif’in “Vatan Sıhhate Benzer Değeri Kaybedilince Anlaşılır” Sözü İle İlgili Bilgilendirici Metin Yazınız.

 Süleyman Nazif’in “Vatan Sıhhate Benzer Değeri Kaybedilince Anlaşılır” Sözü İle İlgili Bilgilendirici Metin Yazınız.

 

Vatan topraklarını kazanmak nasıl bir zorlu süreci gerektiriyorsa vatan topraklarını kaybetmek de büyük bir acıyı doğurur. Bu vatan toprakları, vatan kahramanlarının her türlü fedakarlığı sayesinde kazanılmıştır. Gencecik körpe kuzular bu vatan uğruna canlarını feda etmişlerdir. Kadınlarımız, erkeklerimiz bir olmuşlar bu güzel toprakları düşmana asla vermemişlerdir. Vatan sıhhate benzer, değeri kaybedilince anlaşılır sözü ile anlatılmak istenen de şudur: Her insan için sağlığı çok önemlidir.

 

Sağlığımızı kaybettiğimiz zaman hayattan zevk almayız ve gözümüz ne para görür, ne pul. İster yatımız katımız olsun, ister saraylarımız olsun. Bunların sağlık olmadığı sürece zerre kadar değeri olmaz. İşte içinde doğup büyüdüğümüz vatanımız da sağlığımız kadar hassas ve önemli bir konudur. Vatanı da kaybedince anlarız nasıl bir hata yaptığımız ve ve başımıza ne gibi kötülüklerin geleceğini. Çünkü vatan kaybedilince onurumuz kırılır ve onurumuzu da kaybederiz. Vatan kaybedilince dilimizi kaybederiz, dinimizi istediğimiz şekilde yaşayamayız.

 

Başka bir ülkenin esiri oluruz ve özgürlüğümüzden alı konarız. Her türlü zorbalığa sessiz kalırız ve güç bir gücümüz kalmadığı için de yaşayan ölülere dönüşürüz. Kültürümüzü unutmaya başlarız zamanla, gelenek ve göreneklerimiz yok olmaya başlar. Egemenliği altında olduğumuz milletin her türlü kötülüğüne maruz kalırız ve her türlü özgürlükten yoksun kalırız. Bunların olmaması için vatana en başta sahip çıkmak gerekir. Baştan işleri sıkı tuttuğumu zaman, vatan için çalışıp, emek ettiğimiz zaman o vatan başka toprakların egemenliği altına girmeyecek ve kimse bizi tutsak edemeyecektir. Bizler yeter ki birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu içinde bu vatana sahip çıkalım.

 

 Bu vatanı her türlü alanda geliştirelim ve örnek bir vatan ortaya çıkaralım. Mehmet Akif Ersoy’un vatan ile ilgili şu sözü de vatanın ne değerli önemli olduğunu gösterir: “ Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.” Anlayana en güzel sözdür aslında bu anlamlı söz. İş işten geçtikten sonra çok ahlar ederiz ama vatan gitmiştir bir kere. İşte bunun olmaması için vatan için her türlü fedakarlığı yapalım ve çok çalışalım.

İnsan Yüreğinin Bir Kapısı Olsaydı Siz O Kapıyı Nasıl Açardınız?

 İnsan Yüreğinin Bir Kapısı Olsaydı Siz O Kapıyı Nasıl Açardınız?

 

İnsan farklı duygulara sahip olan akıllı bir varlıktır. Yeri gelir mutlu olur, yeri gelir acı çeker, yeri gelir şaşkınlık içinde olur vb. İnsan sevme ve sevilme gibi sosyal ihtiyaçları olan değerli bir canlıdır. İnsan ilişkilerinde önemli olan değerler vardır. Sevmek, yardım etmek, vicdanlı olmak, empati kurabilmek vb. İnsan ilişkilerinde en önemli dil ise  sevgi dilidir. 


Sevgi dilinin olduğu her şey her zaman olmasa da çoğu zaman kapıları açar ve insanlar arasındaki sevgi, saygı ve muhabbet bağları da güçlendir. İnsan yüreğinin bir kapısı olsaydı o kapıyı tatlı söz ile, sevgi ile  açardım. Bunu gerçek ve içten yapardım. O insanın beni sevmesi için ona gerekli olan her türlü iyiliği ve fedakarlığı yapardım. Yaptığım iyilikleri ise asla yüzüne vurmaz ve onu incitmeden yapmaya çalışırdım. Elimden geldiği kadar gülümser, tebessüm ederdim. Suratı asık olmazdım. İtici davranışlarda bulunmazdım. İnsan yüreğinin kapısını ona güven vererek, ona güvenerek açmaya çalışırdım. Mümkün olduğu kadar bağırmadan  tane tane konuşurdum. 


Onun duygu ve düşüncelerini saygı ile dinler sonra kendi duygu ve düşüncelerimi anlatmaya başlardım. Ona yalan söylemezdim, verdiği emanete asla hıyanet etmezdim. Hırsızlık yapmazdım. Güzel ahlaklı, kendisine ve çevresindeki kimselere saygılı olan biri olarak insan yüreğinin kapısını açmaya çalışırdım ve bunun için de her zaman sevmek ile ama gönülden sevmek ile başlardım o kapıyı açmaya.