Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kompozisyon Örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bülbülü Altın Kafese Koymuşlar Ah Vatanım Demiş Sözünden Ne Anlıyorsunuz?


Bülbülü Altın Kafese Koymuşlar Ah Vatanım Demiş Sözünden Ne Anlıyorsunuz?

 

İnsan, özgürlüğünü ancak kendi vatanında bulur. Bundan dolayı vatan kişinin en değerli varlığıdır. Çünkü insan vatanında doğmuş, vatanının ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, havasını solumuş, güneşinde ısınmış, suyunu içmiştir. Yani vatanında doğmuş, vatanında büyümüştür. Vatan sahip çıkmıştır insana. Bundan dolayı vatan uzak bir yerde yaşamak ne denli bolluk içinde olursa olsun insana zor gelir. Hele bir de kişi orada esir kalmışsa özgürce yaşayacağı vatanını özler, ona hasret kalır.

 

Bunun için atalarımız “Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah vatanım” demiş. sözünü dile getirmişlerdir. Vatandan ayrı kalan bilir vatanın kıymetini. Çünkü elin adamı vatanındaki gibi sıcak insanlar değildir. Gittiği ülkede kendi ana dili konuşulmuyor, kendi gelenek ve görenekleri yaşatılmıyordur. Kendi ülkendeki insanların sıcaklığı, misafirperverliği bir başkadır. Bir başkadır insanın kendi memleketi.

 

Çünkü memleketimiz demek özgürlüğümüz demek, ana dilimizi konuşabilmek, inançlarımızı özgürce yaşayabilmek, kültürümüz sahip çıkmak ve milli benliğimizi korumak demektir vatanımız. Bu vatan için toprağa şehit düşmüş askerleri de unutmamak ve onları da her daim anmak gerekir. Çünkü onların sayesinde özgürce yaşıyoruz ve  köle olmuyoruz. Vatanımızın kıymetini bilmeliyiz ve çok çalışarak  bu vatanı daha da geliştirmeliyiz. Bu vatan için büyük gayret göstermiş o

Farklı Bir Ülkeye Gidecek Olsanız Vatanınızı Hatırlamak İçin Yanınıza Alacağınız Üç Şey Ne Olurdu?

 

Farklı Bir Ülkeye Gidecek Olsanız Vatanınızı Hatırlamak İçin Yanınıza Alacağınız Üç Şey Ne Olurdu?


Farklı bir ülkeye gidecek olsam yanımda alacağım üç şey şunlar olurdu: Öncelikle rengini şehitlerimizin kanından alan ay yıldızlı al bayrağımızı evde çok güzel bir şekilde ütüler ve onu çantamın en özel köşesine koyardım. Çünkü oraya gittiğim zaman ara bayrağımıza bakar, duygulanır, onu öper ve sarardım. Bayrağımız benim her şeyimdir. Bayrağıma sevgi ile bakar ve her akşam yatmadan önce onu öper öyle yatardım. 


Farklı bir ülkeye gidecek olsam yanıma alacağım ikinci şey şu olurdu: Ülkemizin kurucu liderlerinden biri olan ve bu vatan için büyük emek etmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün, silah arkadaşlarının fotoğrafını alır ve ara ara bunlara bakar ve duygulanırdım. Çünkü bunlar da bana bağımsızlığımızı hatırlatır ve ülkeme olan sevdam daha coşardı. Alacağım bir üçüncü şey ise şu olurdu: Bahçemizdeki topraktan ve kurumuş güller alırdım. Oraya vardığım zaman bunla bana vatanımı hatırlatırdı. Duygulanırdım ama çok da mutlu olurdum. Kısacası bu iç şeyi alırdım. Bunları çoğaltabiliriz:


Mesela milli marşımızın büyük bir fotoğrafını alırdım, plaklar alırdım ve vatan sevgisi ile söylenmiş türküleri farklı ülkede dinlerdim. Vatanımı hatırlatan süs eşyaları alırdım. Memleketime ait olan küçük ve renkli taşlardan alırdım. Ay yıldızlı kolye, künye, bileklik ve yüzük alırdım. Yine ay yıldızlı kıyafetlerden alırdım. Vatanımı hatırlatan vatan türküleri söyleyen sanatçılarımızın fotoğraflarını alırdım. Vatan için şehit düşmüş olan askerlerimizin fotoğraflarını alırdım.

Uçurtma İle İlgili Bildiklerinizi Anı, Gözlem, ve Deneyimlerinizden Hareketle Arkadaşlarınızla Paylaşınız

 

Uçurtma İle İlgili Bildiklerinizi Anı, Gözlem, ve Deneyimlerinizden Hareketle Arkadaşlarınızla Paylaşınız


Uçurtma denilince aklıma ilk gelen gökyüzünün o masmavi rengi, kuvvetli rüzgarın etkisi ve özgürlüktür. Çünkü uçurtma uçurtmak biz çocuklar için çok keyifli bir etkinliktir. Gökyüzüne saldığımız uçurtmalar havada uçarken kendimi havada uçuyor gibi hissediyorum, heyecanlanıyorum, mutluluktan bağırıyorum ve gökyüzünden gözümü alamıyorum. Geçen aylarda kanserden kurtulan bir çocuk ile ilgili haber aklıma geldi. Babası çocuğu kanseri yendi diye şunları söylemişti: Bizim fazla çevremiz yok. Minik Asaf kanseri yendi dedi. Gelin birlikte balon uçuralım dedi. Bunun üzerine binlerce kişi Sancaktepe’de bir araya geldi ve Asaf için sevgi birliği yaptılar, dayanışma içinde oldular ve gökyüzüne binlerce balon saldılar. 


Ben de bundan ilham alarak çok hasta olan arkadaşım için uçurtma uçurmayı düşündüm. Arkadaşım Emir çok hastaydı okula gelmemişti. Hepimiz onu çok seviyorduk. O iyileşir iyileşmez hemen evinin önüne gittik ve arkadaşlarla gökyüzüne on tane uçurtma uçurttuk. Emir de dışarı çıktı ve bu yaptığımıza çok duygulandı ve hepimiz birbirimize sarıldık, birlik içinde olduk. Bu hayatımda hiç unutamayacağım güzel bir anıdır. Uçurtmaları gökyüzüne saldığımız zaman hepimiz sevinçten bağırmaya başladık ve sonra gülmeye, uçurtmanın peşinde koşmaya başladık. Sanki özgürlüğün tadını yaşıyor gibiydik. Eğlenceli bir gün geçmişti.


Uçurtma şu malzemelerden yapılır ve şu şekilde yapılır:

 İki tane ince çıta, ip ya da sicim de olabilir. Renkli kağıtlar, makas, yapıştırıcı ve bez parçaları. İki çıtayı birbirine bağlıyoruz. Etrafını iple çerçeveliyoruz. Kağıt ve naylonla üstünü kaplıyoruz, alt ucuna kuyruk takıp ortasına da ip bağladıktan sonra uçurmaya başlıyoruz. Hava da rüzgarlıysa değmeyin keyfinize. Başlasın uçurtmalar uçmaya...

Soran Dağlar Aşmış Sormayan Ovada Yolunu Şaşmış

 

 Soran Dağlar Aşmış Sormayan Ovada Yolunu Şaşmış


Bir iş yaparken insanın karşısına önceden görmediği ve bilmediği birçok sorun çıkabilir. Bilmediği bir şeyi bir bilene soran en zor işlerin bile üstesinden gelir. Sorarak, danışarak yapılan işler daha kolay ve daha başarılı sonuçlanır. Bunun için atalarımız soran dağlar aşmış, sormayan ovada yolunu şaşırmış sözünü söylemiştir. Bir insan her şeyi bilirim, sormama gerek yok, kendim geze geze bulurum mantığı ile hareket ederse bulacağını da çok geç bulabilir ve işleri de gecikebilir. 


Oysa başkalarına soran, araştıran  kişi işlerini kolay halledebilir ve daha kısa zamanda daha çok kâr edebilir. Dik başlılık eden zarara uğrar. Birbirinden fikir alan kişiler ise daha başarılı olur. Kibirli olmamak gerekir.  Meraklı ve öğrenmeye açık olmak gerekir. Ben her şeyi bilirim mantığı içinde başkalarının fikirlerine tepeden bakmak yanlış olur. Kibirli olan, dik başlı olan bu durumda zarara uğrar. Bilmediğimiz konularda bizlerden daha deneyimli insanlara merak ettiğimiz şeyleri sorarsak bizim için daha faydalı olur. Bilgiye danışan yolunu bulur, danışmayan en kolay yerde bile kaybolur yani. Örneğin; Cep telefonlarımızla oynarken telefon bir anda bozuldu ve telefonu kendi kafamıza göre kurcalamaya başladık ve olur olma yerlere bastık. Daha sonra telefon tamamen bozuldu. 


Oysa telefonu hemen alıp telefoncuya götürsek bilen kişi iki dakikada yapabilirdi. Yani her zaman bir bile danışmak gerekir. Çünkü akıl akıldan üstündür. Yani soran, deneyimli insanların deneyiminden faydalanan insanlar  daha çok amacına ulaşır ve kazanır.

Yaptığınız Araştırmadan Hareketle Cevat Paşa’nın Çanakkale Deniz Savaşı’nda Gösterdiği Başarıları Özetleyiniz.

 

Yaptığınız  Araştırmadan Hareketle Cevat Paşa’nın Çanakkale Deniz Savaşı’nda Gösterdiği Başarıları Özetleyiniz.(7. sınıf Türkçe Kitabı)

 

Çanakkale Savaşı dünyada eşi benzeri olmayan bir savaş ve başarının göstergesidir. Askerlerimiz düşmanlara Çanakkale geçilemez dedirtmiştir. 18 Mart 1915 yılı Çanakkale Zaferinde çok sayıda komutanlarımız yer almıştır. Yer alan bu komutanlardan biri de  Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevkii Komutanı olarak görev yapmış olan Cevat Paşa’dır. Cevat Paşa; Çanakkale Boğazının iki yakasındaki batarya ve tabyaları düzenlemiş, ağır topların konumlarını gözden geçirerek güçlü bir savunma hattı hazırlamıştır.


Deniz mayınlarını etkin bir şekilde kullanan Cevat Paşa İtilaf donanmasına büyük kayıpla verdirmiştir. İngiliz ve Fransız donanması, Çanakkale Boğazı’nı geçmek için büyük bir hazırlık başlatmıştı fakat Cevat Paşa’nın kurduğu savunma sistemi, topçu ateşi ve mayın hatlarıyla birleşince düşman donanması ağır kayıplar vermiştir. Ocean gemisi büyük bir darbe almıştır. Farklı gemilerde de büyük hasarlar meydana gelmiştir. Bunun sonucunda İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı denizden geçemeyeceklerini anladı ve kara savaşlarına yöneldi.


Osmanlı Devleti’nin kaderini değiştiren, savaşın seyrini etkileyen büyük bir zafer kazanılmıştır.  Kısacası Cevat Paşa boğaz savunmasını düzenledi, top bataryalarını düzenledi ve mayın hatlarını kurdurarak düşmana ağır darbe vurdu.

Çocuklar Geleceğin Güvencesi Yaşam Sevincimizdir. (7. sınıf Türkçe Kitabı)

 

Çocuklar Geleceğin  Güvencesi Yaşam Sevincimizdir. (7. sınıf Türkçe Kitabı)


Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir. (Mustafa Kemal Atatürk). Mustafa Kemal Atatürk çocuklara her zaman çok büyük değer vermiş ve milletinin evlatlarının geleceğine sahip çıkması için çocuk eğitimin ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır.. Çocuklar geleceğin güvencesidir. Bunun için anne ve babalar çocuklarını  küçük yaşta iyi bir şekilde yetiştirmeli, iyi bir eğitim aldırmalı, cumhuriyeti koruyacak nesiller yetiştirmelidir. Çünkü bugünün küçükleri yarının büyükleri, cumhuriyetimizin savunucuları olacaktır.


 Çocuklar gösterişten uzak  minikler olduğu için insana yaşam sevinci verir. Tüm doğallıkları ile her şirinliği yaparlar, bizi güldürür, mutlu ederler. Onun için çocuklarımızı çok sevmeliyiz ve onların sağlam karakterde büyümesi için aileler olarak elimizden gelen her türlü özveriyi göstermeliyiz. Bugünün küçüğü yarının büyüğü olacak olan çocuklara büyük anlamlar yüklemeliyiz. Onları küçük görmemeli, “bu da çocuk buna fazla değer verirsek şımarır." gibi yanlış algılara kapılmamalıyız. Onları tıpkı büyük bir insan gibi önemsemeli, onlarla iletişim halinde olmalı, sorunlarında onlara yardım etmeliyiz ve her daim yol göstermeliyiz.


 Mustafa Kemal de çocuklarımızı çok sevmemiz gerektiğini söylemiş ve onları her zaman yüceltmiştir. Çünkü geleceğin parlayan yıldızları, bayrağımızın korucusu, vatanımızın mimarı ve savunucu her daim bugünün çocukları olacaktır.

İnsan Sevgisi İle İlgili Bilgilendirici Metin

 

İnsan Sevgisi İle İlgili Bilgilendirici Metin


Dünyadaki en yüce duygulardan biri de insan sevgisidir. İnsanlar birbirinin yurdu olmalıdır, koruyucusu, kollayıcısı olmalıdır.  Sevmek insanları bir araya getirir ve aradaki olumsuz duyguları ortadan kaldırır. Sevmek için de insanları olduğu gibi kabul etmek, hatalar yaptığı zaman affetmeyi ve hoşgörülü olmayı bilmek gerekir.  En ufak bir sorun yaşadığımız insanla hemen ilişkileri kesmemeliyiz, aşırı alıngan olmamalıyız, kibirli olmamalıyız, insanlara karşı ön yargılı olmayı bırakmalıyız. İşte bunları yaptığımız zaman gerçek anlamda insan sevmiş oluruz.


 İnsan sevmek aslında yaşamı sevmek, hayatı canlı canlı takip edebilmektir. İnsan sevgisi gönüller arasında görünmeyen büyük köprüler kurar, nefret kaybeder, hoşgörü kazanır, birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma kazanır insan sevgisinin olduğu yerde. İnsan sevgisinin olduğu bir dünyada savaşlar son bulur, çocuklar mutlu bir çocukluk yaşar, yaşlılara yardım edenler çoğalır ve sevgi dünyaya hakim olur. İnsan sevgisinden uzak bir kalp henüz insan olmanın tadına varamamış demektir. Çünkü insan seven kişinin kalbi yumuşar, empati duygusu artar ve olaylara yüklediği anlam daha anlamlı ve daha yapıcı olur.  Bir çocuğun başını okşamak, elini tutmak ve ona sımsıkı sarılmak, bakıma muhtaç bir yaşlıya bakmak ve sırtını sıvazlamak, bir bebeğe gülmek ve onu güldürecek davranışlar yapmak içimizdeki insan sevgisinden gelir.


 Ne güzel demiş Yunus Emre: “Gelin danış olalım, işi kolay kılalım, Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Yani sevgi ile kalalım çünkü her şeyin özüdür insan sevgisi.

Yaşama ve Olaylara Bakış Açısı İle İlgili Kompozisyon

 

Yaşama ve Olaylara Bakış Açısı İle İlgili Kompozisyon


Yaşama ve olaylara bakış açısı kişinin yaşadığı olaylara yüklediği anlam ile ilgilidir. Yani her şey önce zihnimizde başlar ve zihnimizde biter. Yaşadığımız küçücük sorunlara bile çok fazla anlam yüklersek acı çekeriz ve en büyük zararı kendimiz veririz. Oysa yaşadığımız olaylara fazla anlam yüklemeden, bu da geçer yahu dersek ve hoşgörülü olursak o yaşadığımız durum çok zor bir durum bile bundan daha güçlü bir şekilde çıkarız ve her şeye rağmen hayatın yaşanılır olduğunun farkında oluruz ve hayat sevincimizi kaybetmeyiz. 


Yaşam ve olaylara sevgi ile bakmasını bilmeliyiz, hoşgörü ile bakmasını bilmeliyiz. Yaşamda karşılaştığımız olayların her biri bizler için yeni bir tecrübe olur. Bu olaylardan nasıl etkileneceğimiz ise bizim bakış açımıza bağlıdır. Bakış açımız da ne aşırı iyimser olmalıdır, ne de aşırı kötümser olmalıdır. Mantıklı olmalıdır, yeri geldiğinde iyimser olmasını bilmeliyiz, yeri geldiğinde kötümser olmasını bilmeliyiz ama daha çok iyimser yönden bakmasını bilmeliyiz ki bazen başımıza gelen ve kötü gibi görüne n olayların aslında bizim için hayır olduğunu sonradan görebiliriz. İşte bu durumda da sabırlı olmalıyız, kararlı olmalıyız, azimli olmalıyız. İnsanoğlu bu dünyaya geldiyse her türlü imtihana da hazır olmalı ve güçlü durmaya çalışmalıdır. 


En ufak bir sorunda pes etmemeli, mücadeleci olmalı ve hayata dört elle sarılmalıdır. “Bir karıncaya göre; arslan, kaplan ve çıngıraklı yılan şefkatli ve iyi huylu hayvandır. Ördekler ve kazlar ise yırtıcı hayvanlardır.” Her şey sizin görüşünüze bağlıdır." der Jimm M. Power

Aşağıda Verilen İki Metin Arasındaki Farkları Düşününüz.(6.sınıf Türkçe Kitabı)

 

Aşağıda Verilen İki Metin Arasındaki Farkları Düşününüz.(6.sınıf Türkçe Kitabı)


 Not: Aşağıda verilen  iki metin arasındaki farkları düşününüz. Hangi metin, anlatılmak isteneni daha etkili ve akılda kalıcı bir biçimde anlatmıştır. Sebebini açıklayınız.

1. Metin: Türkçem, Dertli’nin sazında ve her sözde parlar. Yunus Emre’nin izinde Türk’üz, Türkçe konuşuruz.

2. Metin: Türkçem Dertli'nin sazında

Parlar her ata sözünde

Yunus Emre’nin izinde

Türküz, Türkçe


Sorumuzun cevabına baktığımızda şunları söyleyebiliriz. Birinci metinde şiir düz yazı şeklinde yazılmıştır, Hiç vurgu tonlaması ve etkili yanı yoktur. Çünkü hikaye gibi okumaya devam ediyoruz. Oysa ikici metin için aynı şeyleri diyemeyiz. Çünkü Şiir şeklinde yazılmış, tonlamalara, uyuma önem verilmiştir. Yani kısaca  İkinci metin daha etkili ve akılda kalıcıdır. Çünkü şiir şeklinde yazılmıştır, uyak ve ritim vardır; duyguyu daha iyi hissettiriyor. 


Birinci metin ise düz yazı olduğu için aynı etkiyi vermez. Birinci metinde hızlı bir şekilde okunup gider ve dinleyen kişilerde de bir etki ve anlam uyandırmaz. Oysa şiir şeklinde yazılmış olan kurallarına uygun bir şekilde yazılmıştır ve okuyanda ve dinleyen de bir etki bırakır ve bir anlam kazanır.

Dünya Dili Türkçe İfadesinden Ne Anlıyorsunuz?

 

Dünya Dili Türkçe İfadesinden Ne Anlıyorsunuz?


 Dünya Dili Türkçedir ifadesinden anladığım; Türkçenin sadece Türkiye'de değil, çok geniş bir coğrafyada konuşuluyor ve anlaşılıyor olmasıdır. Yani ana dilimiz Türkçenin dünyaca tanınmış önemli bir yere sahi olan dil olduğu ortaya çıkmaktadır. Ana dilimiz olan Türkçe  yüzyıllardan beri Orta Asya'dan başlayarak Balkanlara, Ortadoğu'dan Kafkasya'ya kadar yayılmış ve yayılmaya da devam etmektedir. 


Türkiye Türkçesi dışında otuzdan fazla lehçe ve ağız ile milyonlarca kişi Türkçe konuşmaktadır. Örneğin; Türkmence, Uygurca, Kırgızca, Kazakça vb. gibi. Buradan kast edilen  Türkçe dünya dilidir sözü ana dilimizin ne kadar değerli ve dünyanın her bir yanında konuşulan tanınmış ve öğrenilmiş bir dil olduğunu kanıtlar.  Türkçe devlet dili, bilim dili ve edebiyat dili olarak yüzyıllardır varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Mustafa Kema'in “ Türk dili Türk Milletinin kalbidir, zihnidir sözünden yola çıkarak ana dilimizi dünyaya tanıtmaya devam etmeliyiz ve ana dilimizi dünyada en çok konuşulan dil haline getirmeliyiz.

Mesela aşağıdaki üç cümle de Türkçedir ama ülkeler göre lehçe ve ağız farkı olduğunu hemen anlayabiliriz.

* Türkçe benim evimdir.

* Türk dili menin üyüm

* Türk  dili mənim evim

Bir Göz Ağlarken Öbür Göz Gülmez

 

Bir Göz Ağlarken Öbür Göz Gülmez


Birbirine çok yakın insanlardan biri sevinçli iken diğerinin  mutlu olması mümkün değildir. Aile bireylerinden birinin hastalık ve benzeri durumlardan ileri gelen üzüntüsü ailenin tümünü etkiler. Dolayısıyla ailede bir kişinin başına gelen üzücü bir olay bütün aile fertlerinin başına gelmiş gibi olur. Hemen hepsi de aynı ölçüde acı çeker, üzüntülü olur, kalp sızlar ve yanar. 


Bir kesimi büyük sıkıntılar çekerken diğer kesimlerinin rahatlık içinde olması yadırganacak ve sosyal çalkantılara neden olabilecek bir durumdur. Bunun için atalarımız” bir göz ağlarken öbür göz gülmez.” der. Örneğin aileden büyüklerden biri ağır bir kanser hastası olduğu zaman aile bireylerinin hepsinin yüreği yanar ve ailedeki bireyler üzüntüden uzun bir süre kendine gelmez ve canları yanar. Yani ailedeki bir kısım eğlenmeye gezmeye devam ederken diğeri de üzülmeye devam eder gibi bir durum olmaz. 


Herkes üzülür, herkes eğlenceyi, zevki bir köşeye bırakır ve o hasta olan büyükleri için ellerinden gelen her türlü maddi ve manevi desteği sağlamak için  yürek birliği yaparlar. Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde o büyüklerine destek olurlar. Ona dokunurlar, onu severler ve onun yanından ayrılmazlar. Çünkü bir göz ağlarken öbürü gülmez hepsi ağlar, hepsi acı çeker ve hepsinin içi kan ağlar.

 

Bir Tutam Tarhanan Varsa Ehline Pişir

 

Bir Tutam Tarhanan Varsa Ehline Pişir


 Tarhana, Anadolu’da kıtlık zamanlarında bile pişirilen, bereketli ve değerli bir gıdadır. Bir tutam demek ise  az miktarda demektir. Ehline pişir demek ise onu hak edene yap anlamına gelir. Yani bir kimsenin imkanları az olduğu halde elinde bulunan kıymetli bir şeyi değerini bilecek kişiye verirsen daha doğru olur. Çünkü o az olan şey hak edenin elinde olursa daha anlamlı olur. Yani kıymet bilene kıymet vermek gerekir. Bu her ne olursa olsun.


 Örneğin;  Bir öğretmen okul dışında kalan zamanlarında maddi durumu iyi olmayan ve özel derse muhtaç olan, meraklı ve öğrenme isteği olan bir öğrencisine  bir şeyler  anlatır ve o öğrencisi için  için elinden gelen fedakarlığı yapar. Çünkü o meraklı öğrenci öğretmeninin onun için gösterdiği çabayı hak ediyordur. Belki öğretmenin zamanı çok kısıtlıdır ama o öğrenci bu zamanı hak ediyordur. 


Az olan nimeti, onu takdir eden insanlarla paylaşmak gerekir. Hem o nimet boşa gitmemiş olur hem de karşılıklı sevgi ve saygı ortamı oluşur. Atasözünden anlatılmak istenen sadece yemek değildir. Bilgi, emek, zaman, mal, dostluk, sevgi vb.’dir. Elindeki kıymetli bir şey az da olsa onu hak edene ver ki anlamlı olsun, için de rahat etsin.

Kalp Kalbe Karşıdır

 

Kalp Kalbe Karşıdır


İnsanları bir arada tutan huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir. Bu birlik içinde olan insanlar arasında bir gönül birliği vardır. Biri öteki için ne hissediyorsa ve düşünüyorsa diğeri de onun için benzer şeyi düşünür ve hisseder. Bunun için atalarımız kalp kalbe karşıdır.


 İki kişinin birbirlerini görmese, konuşmasa bile birbirine karşı aynı duyguları beslediğini, gönüllerinin birbirine yakın olduğunu anlatır. Daha çok özlem, duygusal bağ ve karşılıklı sevgi vardır. Örneğin; iki komşu yeni tanışmasına rağmen birbirlerinin huyunu çok sevmiş ve birbirlerine karşı çok iyi düşünmeye başlamışlardır. Fatma adlı komşu Esma adlı komşuyu kahvaltıya çağırması gerektiğini düşünmüş ve bunu ona da söylemiştir. Bunu duyan Esma Hanım ben de seni kahvaltıya çağırmayı düşünüyordum, seni çok sevdim, demek ki kalp kalbe karşıymış komşum der ve birbirlerine sarılırlar.


 Bir diğer örnek ise şunu verebiliriz. Uzun bir süre görüşmediğimiz dostu sürekli düşünmeye ve onu özlemeye başlarız. Bir gün onu telefonla ararız ve aradığımız zaman o da bize ben de seni düşünüyordum, çok özlemiştim, arayacaktım der. İşte tüm bunlar iki kalbin birbirine yakın olduğunu, birbirini hissettiğini gösteren örneklerdir.

Sorumluluk Konulu Kompozisyon

 

Sorumluluk  Konulu Kompozisyon


İçinde yaşadığımız dünyada belli bir amacımız olmalıdır. Amacı olmayan bir insanın ne kendisine ne de içinde yaşadığı topluma faydası olur. Oysa sorumluluk sahibi insan içinde yaşadığı topluma faydalı olmak için bilinçli bir insan olur, doğasever olur, insan sever olur, hayvan sever olur. Bir öğrenci olarak bizler de üzerimize düşen sorumlulukları yapmak için ilk olarak derslerimize iyi çalışmalıyız, yattığımız odayı temiz tutmalıyız, bir misafirliğe gittiğimiz zaman ev sahibine yardımcı olmalıyız, yolda gördüğümüz yaşlı birine yardım etmeliyiz, ormanlarımızı korumalıyız, havayı, suyu ve toprağı kirletmemeliyiz. 


İşte sorumluluk böyle geniş kapsamlı bir kavramdır. Sorumluluk bilinci olmayan kimseler en büyük zararı kendilerine verirler. Çünkü hayatta bir amacı olmayan bir insanın hayat enerjisi bir zaman sonra düşer ve kişi mutsuz olmaya başlar. Bu da beraberinde başka mutsuzlukları getirir. Oysa sorumluluk sahibi olarak hayata dört elle sarılan, karşısına çıkan engelleri aşmak için çok çalışan insanlar hayattan zevk alırlar. Sorumluluk sahibi insanlar çalışkan insanlardır ve başarı da onlarla beraber olur. 


"Sorumluluk insanların en fazla korktukları şeylerden birisidir, ama bizi hem erkek ve hem de kadın olarak en fazla geliştiren de odur" der.(Frank Crane). Yani sorumlulukları yerine getirmek insanı daha çok geliştirir ve kişide iç disiplin olur. Bu da kişinin sosyal yaşama daha uyumlu hale gelmesini sağlar.

İnsan Olmanın Nitelikleri Nelerdir?

 

İnsan Olmanın Nitelikleri Nelerdir?


 İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli fark Yüce Allah tarafından insanoğluna akıl verilmiş olmasıdır.  Akıl olduğu için insan iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilir. Akıl sahibi olan kişi sebep sonuç ilişkisi kurarak sonuca gidebilir, aklını kullanarak kendine iyi bir gelecek kurabilir ya da aklını iyi yönde kullanmayarak boş bir kişiye dönüşebilir. Yani kişinin iradesinin güçlü olup olmadığıdır önemli olan. İnsan dil kullanabilir. Sembollerle, kavramlarla iletişim kurar. İnsanın özgür bir iradesi vardır. 


Aklı sayesinde okuyabilir, üretebilir, kendini geliştirip çok iyi yerlere gelebilir, kendini tanımak için derin sorular sorabilir. Mesela ben kimin, dünyaya geliş amacım nedir, bu dünyada neler yapmalıyım vb. gibi. İnsan olmak aynı zamanda merhametli olmaktır, yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket edebilmektir, başka bir canlının acısını da yüreğinde derinden hissedebilmektir yani empati kurma düşünme becerine sahip olabilmektir. Eleştirel düşünme becerisine sahip olmak da gerekir. Çünkü araştırmak, merak etmek, okumak ve yazmak gerekir. Bunlar da insan olmanın nitelikleri arasında yer alır diye düşünüyorum. 


Dürüst ve güvenilir olmak, adaletli olmak, sorumluluk sahibi olmak, alçakgönüllü olmak, özdenetime sahip olmak, vicdanlı olmak insanı insan yapan temel nitelikler arasında yer alır.

Ben Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderildim Hadisinden Ne Anlıyorsunuz

 

Ben Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderildim Hadisinden Ne Anlıyorsunuz


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere  (kemale erdirmek) gönderildim. “diyerek güzel ahlakın insanoğlu için en önemli erdemlerden biri olduğunu anlatmak istemiştir. Güzel ahlak olmadığı zaman insani değerlerde yeterince gelişmemiş olur. Din ahlaktır. Bunun için ahlakı yüceltmek gerekir. 


İşte bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz eksik olan ahlakı tamamlamak üzere, insanoğluna öğretmek üzere gönderilmiştir. Güzel ahlak olmadan sadece dini vazifelerin yerine getirilmesi eksik kalır. Örneğin beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, hacca da gitmiş olan biri yalan söylüyorsa, hırsızlık yapıyorsa, masum birine iftira atıyorsa o kişinin ibadetlerinin Allah katında değeri olmaz. Çünkü din güzel ahlaktır, dürüst ve güvenilir olmaktır, kalp kırmamak, onurlu olmak, güvenilir olmaktır. Yani önemli olan ahlaki olgunluğa erişebilmektir. Mesela bir insan zengindir, yoksullara yardım ediyordur ama durmadan da yaptığı yardımı her yerde anlatıyordur. İşte burada o kişi kimi değerleri ne yazık ki öğrenememiştir. Çünkü güzel ahlaka sahip olan kişi yaptığı iyilikleri duyurmaz ve bunun reklamını yapmaz. Yani gösteriş ve övünme içine girmez. Yine baktığımızda güzel ahlakın içinde adalet vardır.


 Hak edene hak ettiğini vermek gerekir. Merhamet vardır, tevazu vardır, sorumluluk vardır, hakkaniyet vardır. Kısacası her şeyde güzel ahlak hayatımızın merkezinde olmalıdır. İbadette ahlak, ticarette ahlak, toplumda ahlak, ailede ahlak daim olmalıdır. Çünkü ahlak olursa dünyanın düzeni sağlanır, savaşlar yok olur, barış ve kardeşlik dünyaya hakim olur.

Eğer Peygamber Efendimiz Bizim Sıra Arkadaşımız Olsaydı Bize Nasıl Davranırdı?

 



Eğer Peygamber Efendimiz Bizim Sıra Arkadaşımız Olsaydı Bize Nasıl Davranırdı?

 

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed alemlere rahmet olarak gönderilen büyük bir insan, büyük bir peygamberdir. Merhameti, güvenilirliği, insanlığı ve sevgisi örnek bir sevgiydi. Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav) sıra arkadaşımız olsaydı  çok adaletli ve ve nazik bir kimse olurdu. Sıranın tamamını kaplamaya çalışmazdı. Sadece kendini düşünmez ve sıra arkadaşı olan bana da yer bırakırdı. Bana yüzünü çevirmez, kaba davranmaz ve asla sert söylemlerde bulunmazdı. Her zaman güler yüzlü, hoşgörülü ve sevecen olurdu. Yeri geldiğinde bana tebessüm eder, yeri geldiğinde de benimle şakalaşırdı.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Peygamber Efendimiz benim sıra arkadaşım olsaydı beslenmesini benimle paylaşırdı ben de kendi beslenmemi onunla paylaşırdı. Ben de olmayan şeylerden efendimiz bana ikram eder, bende olan şeylerden ise ben efendimize ikram ederdim. Birbirimize yaptığımız iyilikleri yüzümüze vurmazdık. Efendimiz bana hiç kötü söz söylemez, bağırmaz ve kalbimi kırmazdı. Onun için de efendimiz ile çok yakın iki arkadaş, iki dost, iki gönül yoldaşı olurdu. Asla kibirli davranışlarda bulunmazdı. Yalan söylemezdi, dürüst ve güvenilir olurdu. Yardımsever olurdu, sabırlı olurdu, meraklı ve öğrenmeye istekli olurdu. Onu örnek alırdım ve ben de onun gibi güzel ahlaklı, adaletli, merhametli bir insan olmaya çalışırdım.

 

Sıraları kirletmez, devlet malına asla zarar vermezdim. Tıpkı sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa gibi. Ders sırasında beni asla rahatsız etmezdi ve ders dinlememi sağları. Kul hakkına girmez ve kul hakkına girmekten çok korkardı. Beni asla ve asla rahatsız etmezdi. Bu konu hakkında konuşacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Ahirete İman Etmek Kişinin Dünyadaki Davranışlarında Etkili Olur Mu?

 

Ahirete İman Etmek Kişinin Dünyadaki Davranışlarında Etkili Olur Mu?


Ahirete imanı olan, Alla inancı, peygamber inancı olan, öbür dünyanın var olduğuna iman getiren kişi dünyadaki davranışlarına elbette çekidüzen verecektir. Müslüman olan kişi elinden ve dilinden emin olan kişidir. Yalan söylemeyen, dürüst,  güvenilir ve adaletli bir kimsedir. Ahirete inanan kişi bunların farkında olarak daha dürüst insan olmak için çalışır, ahlaklı olur, adaletli olur, ibadetlerini yerine getirir, yalan söylemez gücün karşısında olmaz mazlumun ve doğrunun yanında olur.


 Çünkü önemli olan Allah'ın istediği doğrultuda bir hayat yaşamaktır. Ahirete iman etmiş kişi dünyadaki davranışlarını da güzel yönde geliştirir ve kötülükten, gıybetten uzak durmaya çalışır. Kendi alın terini yer, hırsızlık yapmaz, devlet malı yemez, rüşvet almaz, din ile insanları kandırmaz ve insanların dini duyguları ile oynamaz, dini görevlerini kimseye gösteriş yapmadan yerine getirir, nerede mazlum ve zulme uğrayan varsa onun yanında olur. Cennete gitmeyi ister ve bunun için de dinine dört elle sarılır ve hem bu dünya için hem de öbür dünya için son nefesine kadar çalışmaya, umut etmeye, alın teri dökmeye devam eder.


 Ölümden sonra dirileceğine inanan bir mümin sorumluluk bilinci ile hareket eder, iyilik ve yardımlaşma içinde olur, sabırlı ve umutlu olur, günah işlememeye gayret eder, hayatına güzel anlam yükler  bu dünyanın geçici öte dünyanın kalıcı olduğunun farkında olarak yaşamaya devam eder.

Matematiği Nerelerde Görmekteyiz?

 

Matematiği Nerelerde Görmekteyiz?


Matematik sadece okulda anlatılan, sınavları yapılan bir ders olmaktan öte hayatımızın her alanında bize yarayacak olan pozitif bilimlerden biridir. Matematiği iyi bilmek zekamızı daha da geliştirir ve günlük hayatta da bize çok yardımcı olur. Günlük hayatımızda mesela yemek yaparken kek yapacağımız belli bir tarife göre o keki yapmak için bir su bardağı süt, bir su bardağı yağ, üç yumurta vb. gibi matematiği kullanabiliriz. Alışveriş yaparken, saatte ve zaman yönetiminde, yemek yaparken, yolculukta matematikten faydalanırız.  Doğada da matematikten faydalanırız. Örneğin arıların yaptığı ballar altıgendir. 


Dünyanın hareketleri, güneşin doğma ve batma süreleri bile matematiksel hesaplarla yapılır. Sanatta ve mimaride,  spor ve eğlencede, toplum ve ekonomide, teknolojide kısacası hayatın her alanında matematik olmazsa olmazlarımızdandır. Bunun için matematikten kaçış yoktur. Ondan dolayı da küçük yaşlarda matematiğin temeli iyi atılmalı ve ileri de büyük sıkıntılar yaşanmamalıdır.  Unutmayın ki matematik hayatın gizli dilidir. 


Matematik aklın sporudur. Hayatı anlamak istiyorsan sayıları dinle. Her denklemde bir çözüm, her problemde bir umut vardır. Bunun için iyi ki  matematik vardır.

Yeşil Vatan Geleceğimizdir Çünkü….

 

Yeşil Vatan Geleceğimizdir Çünkü….


Yeşil vatan geleceğimizdir çünkü vatan yeşil olmazsa, ormanlarımız yanarsa vatan diye bir şey kalmaz ve çorak ve kirli bir ülkede, kirli bir dünyada yaşamaya başlarız. Yeşil vatandır çünkü ormanlarımız sayesinde temiz hava alırız, ormanların içinde binlerce canlı türü yaşar ve orman binlerce canlı türüne ev sahipliği yaparak doğanın dengesini korumaya devam eder. Yeşil vatandır çünkü doğa olmadan, ormanlar olmadan vatan olmaz. Toprak, hava, su ve ormanlar korunmazsa, temiz bırakılmazsa o coğrafyada yaşamak da imkansız hale gelir. Yeşil yaşamın kaynağıdır. Ormanlar bizlerin nefesidir. Tarım alanları gıdamız, su kaynakları ise geleceğimizdir. 


Yeşil vatandır çünkü yeşil olmayan bir vatan, gelecekte yaşanabilir bir yurt olmaz. Yeşil vatandır çünkü ormanlarımız bize aidiyet duygusu hissettirir, huzur ve özgürlük hissettirir. Güven hissettirir, birlik, beraberlik, dayanışma, koruma hissettirir. İşte tüm bunlardan doğamızı, ormanlarımızı, su kaynaklarımızı, havayı, toprağı korumalıyız: Orman yangınlarının çıkmaması için var gücümüz ile mücadele etmeliyiz ve orman yangınlarına dur demeliyiz, bilinçli vatandaş olmalıyız ve vatanımızı, ormanlarımızı korumalı ve çok ama çok sevmeliyiz.


 Yeşil vatandır çünkü yeşil yok olursa salgın hastalıklar başlar ve hayat da kötü bir şekilde son bulur. Bunun için gelin birlik olalım vatanımıza ve yeşilimize sahip çıkalım ve onu koruyalım ve tertemiz bırakalım. Çünkü gelecek nesillerin de bunda hakkı vardır.