Bayram Geleneklerimiz Hakkında Araştırma Yapınız

 

Bayram Geleneklerimiz Hakkında Araştırma Yapınız


Ülkemizde bir milli bayramlar bir de dini bayramlar vardır. Milli bayramlar  İstiklal Marşı ile başlar ve daha sonra  şiirler, kompozisyonlar, çeşitli gösteriler ile sona erer. Bir dini bayramlarımız vardır. Bunlar Ramazan ve Kurban Bayramıdır. Bayram geleneklerimiz şunlardır: Bayram günü gelmeden önce evi tertemiz yapmak ve eve gelecek olan misafirler için çeşitli hazırlıklarda bulunmak, bayram sabahı erkenden kalkıp bayram namazına gitmek ve cami çıkışı sıra halinde olup herkesle bayramlaşmak, küs olanların barıştırılması, erkenden uyanıp bayramlıkların giyilmesi be bayrama hazır hale gelinmesidir. 


Bayramdan bir gün önce yani Arife günü ve bayramın birinci günü büyüklerimizle mezar ziyaretine gitmek ve ölmüş yakınlarımızı, eş dost ve akrabalarımız için mezarın başında kuran okumak, sureler okumak,  zengin yiyeceklerle dolu  güzel bir bayram kahvaltısı hazırlamak, bayram şekerlerini ve kolonyayı bir yerde hazır halde bulundurmak ve gelen her misafire ikram etmek,  çocukların şeker mahallesinde  şeker toplamaya çıkması,  aile bireylerinin birbiri ile sarılıp bayramlaşması, harçlık vermek, çocukların da harçlıkları biriktirmesi,  küsleri barıştırmak, komşu ve akraba ziyaretlerine çıkılması aklıma gelen bayram gelenekleri arasında yer almaktadır.


 Ramazan  Bayramında sarmalar, dolmalar ve çeşitli şerbetli tatlılar yapılır. Kurban Bayramında ise Allah için kurban kesilerek kurbanın etinin bir kısmı yoksullar için dağıtılır, bir kısmı eve gelen misafirlere ayrılır, bir kısmı ev halkı için saklanır. Bunlar bayram ile ilgili en güzel geleneklerimiz arasında yer alır.

 

"Tecahülüarif" Kelimesinin anlamını https://sozluk.gov.tr Genel Ağ Adresini Kullanarak Araştırınız.

 

"Tecahülüarif" Kelimesinin anlamını https://sozluk.gov.tr Genel Ağ Adresini Kullanarak Araştırınız.


Bir anlam inceliği yaratmak ya da nükte yapmak için, şairin, çok iyi bildiği bir şeyi bilmiyor görünerek söz söylemesine tecâhül-i ârif denir. Bilip de bilmemezlikten gelmedir kısacası.

Örnekleri şunlardır:

Cahit Sıtkı Tarancı’nın otuz beş yaşında şiirinde geçen şu dizelerde tecahülarif  sanatını görebiliriz.


35 Yaş Şiiri

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

 

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? (tecehülarif)

Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

 

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

 

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

 

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış! (tecehülarif)

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

 

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

 

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.


Bir diğer örnekler ise şunlardır:

“Yılın ilk karı yağdı
İyice kısaldı günler
Ölülerimiz üşür mü ki?” Son dizede şair ölülerin üşümediklerini bildikleri halde, sorudan yaralanarak bu durumu bilmezlikten geliyor. Yani son dizede tecahülarif vardır.


Son bir örnek ise şunu verebiliriz:

“Sözü yazdımdı da kalmış öbür entaride
Va’diniz bûse mi vuslat mı unuttum ne idi”

Şair, sevgilisinin kendisine buse mi vuslat sözü mü verdiğini unuttuğunu belirterek bildiği bir gerçeği bilmezlikten geliyor. Yani burada da tecahülarif sanatı vardır.

İki Arkadaşın Dostluğunun Devam Etmesinin Nedenleri Nelerdir? Siz Dostluğunuzu Devam Ettirmek İçin Neler Yapıyorsunuz?

 

İki Arkadaşın Dostluğunun Devam Etmesinin Nedenleri Nelerdir? Siz Dostluğunuzu Devam Ettirmek İçin Neler Yapıyorsunuz?


Dostluk kan bağı ile değil gönül bağı ile oluşan arkadaşlık, yoldaşlıktır. Dostlukta en önemli unsur ise samimiyet, karşılıklı güven, koşulsuz sevgi, hem iyi günde hem de kötü günde birlikte olmadır. İki arkadaşın dostluğunun devam etmesinin en önemli nedenleri şunlardır: Karşılıklı sevgi ve saygı, sadakat, güven, doğruluk ve dürüstlük, yeri geldiği zaman  yapılan yanlışlar konusunda dostların birbirini uyarması ve acı da olsa gerçeklerin söylenmesidir. 


Benim de çok sevdiğim bir dostum vardır. Dostumla dostluğumun devam etmesi için ona talan söylemiyorum. Ona karşı net bir insanımdır. Onun yanlışları olduğu zaman onu güzel bir şekilde uyarıyorum ama asla ona kötü sözler söyleyerek, yaptığı haytaları yüzüne vurarak onu üzmeye çalışmıyorum. Onun her anında yanımda olacağını dostum çok iyi biliyor. Çünkü ben vefalı bir dostum ve vefasızlıktan da her zaman kaçınmışımdır. Dostumun başarılı olduğu bir işte onu ilk arayan oluyorum ve onun başarısına çok mutlu oluyorum. Sanki onun başarılı olması benim başarılı olmam gibi duygulara sahip oluyorum. Dostumun zor ve acı günlerinde yanında oluyorum ve onu çok iyi dinliyorum, anlamaya çalışıyorum. Ona karşı gerçekçi oluyorum ve onun her fırsatta arkasında güvenebileceği bir insan olmaya çalışıyorum. 


Yaptığı hatalar karşısında ona karşı anlayışlı oluyorum ve onu hemen yargılamıyorum. Onu destekliyorum ve onun yanında samimi ve içimden geldiği gibi davranıyorum. Ne olursa olsun her zaman onun yanında olmaya çalışıyorum. Küçük hesaplar peşinde koşmuyorum. Yeri geldiği zaman yanlışlarını eleştirebiliyorum ve bunu da onun iyiliği için yapıyorum.

Kişinin Sakinleşme Yöntemlerini Bulması Neden Önemlidir? Söyleyiniz

 

Kişinin Sakinleşme Yöntemlerini Bulması Neden Önemlidir? Söyleyiniz

 

Kişi öfke anında öfkesine hakim olmazsa en büyük zararı kendisine vermiş olur. “Keskin sirke küpüne zarardır”.  diye bir atasözümüz vardır. Bu atasözünde  öfkenin en çok öfkelenen kişiye zarar verdiği anlatılır. Kişi öfke anında sakinleşme yöntemlerini bulursa daha sakin olur ve pişman olacak şeyler yapmamış olur. Kişinin sakinleşme yöntemlerini bulması onu olabilecek tehlikelerden korur ve kişinin kalitesini de ortaya koymuş olur.


 Örneğin; İyilik ettiğimiz, zamanımızı ayırdığımız kimi insanlardan vefasızlık görebiliriz ve onlara çok kırgın olabiliriz. O kişilerle bir ortamda karşı karşıya kaldığımızda herkesin içinde o kişi ya da kişilere hakaret edersek, yaptığımız iyilikleri onun yüzüne vurursak o kişiye hakaret etmiş oluruz ve yaptığımız iyiliğin de hiçbir anlamı kalmamış olur. Onun yerine vefasız insanları görmezden gelmek, onlara karşı herhangi bir duygu ( öfke, kırgınlık vb) hissetmemek en güzeli olur. Böylece kendimizi sakinleştirmiş oluruz  ve o kişiye eskisi kadar değer vermemiş oluruz. Ya da arkadaşlar arasında oyun oynanırken çeşitli tartışmalar yaşanabilir ve arkadaşlar bir anda kavgaya girişebilir. Kavga yerine sakin olmayı tercih etmek, belli bir süre o kişilerle görüşmemek ve öfkeye hakim olmak kişiyi daha güçlü kılar ve kişinin kendine olan saygısı ve güveni de artmış olur. Sakinleşme yöntemlerini bularak kendimizi olumsuz bir ortamdan kurtarmış oluruz ve canımız da sıkılmamış oluruz. 


Mesela müzik dinleyebiliriz, kendimize bir çay koyabiliriz, bir film izleyebiliriz, kitap okuyabiliriz, sinemaya gidebiliriz, yaşanan olayları sakin bir kafayla düşünmeye çalışırız. Böylece daha mutlu ve daha özgüvenli oluruz ve kendi kişisel gelişimimiz adına da büyük bir adım atmış  oluruz.

Arkadaşlarınızla Daha Çok Hangi Konularda Sorun Yaşıyorsunuz?

 

Arkadaşlarınızla Daha Çok Hani Konularda Sorun Yaşıyorsunuz?

 

İnsan sosyal bir varlıktır ve yalnız yaşaması çok zordur. Çünkü yalnız başına bir insan her işini başaramaz ve bunun için de mutlaka başka insanlara gereksinim duyar. Özellikle de çocuklar yalnız kalmayı sevmez ve sosyal olmak, öğrenmek, deneyim kazanmak ister ve bunun için de arkadaşlarına ihtiyaç duyar. Arkadaşları ile oynamak, yorulmak, yeri geldiği zaman tartışmak ister. Çünkü bunlar hayatın doğal akışı içerisine olan durumlardır. Arkadaşlarımla sorun yaşadığım zamanlar olmuştur. Daha çok oyun sırasında tartışma yaşanıyor. 


Oyun seçme konusunda sorunlar yaşıyorum. Arkadaşım sadece kendi istediği oyunları oynanmamızı istiyor ve ben de benim de sevdiğim oyunlardan oynamak istiyorum ama arkadaşım bunu kabul etmiyor. Ben bir derste yüksek not aldığım zaman arkadaşım başarılı olmama üzülüyor ve bana kötü kötü bakıyor. Oysa o yüksek notlar adlığı zaman ben onun adına seviniyorum ve onu tebrik ediyorum ama o beni hiçbir zaman tebrik etmedi.

 

Kimi arkadaşlarım oyun sırasında hile yapınca, oyunun kurallarını yerine getirmediği zaman çok sinirleniyorum ve ona bu yaptığının yanlış olduğunu söylememe  rağmen yanlışını kabul etmezse çok öfkeleniyorum ama öfkeme hakim olabiliyorum ve şiddete asla başvurmuyorum. Hemen onun yanından uzaklaşıyorum.  Diğer bir örnek ise şunu verebilirim: Mesela ben öğretmenin verdiği ödevleri yaptığım halde arkadaşım benim emekle yaptığım ödevi teneffüs arasında benden istediği zaman emeğimi ona vermek istemiyorum. Çünkü hiçbir geçerli nedeni olmadan canı istemediği için ödevini yapmıyor ve benim emeğime konmak istiyor ve ben de vermiyorum. Bu konuda sorunlar yaşıyorum. Aşırı alıngan olan arkadaşlarım da var. En basit şakaları bile kaldırmıyorlar. Bunlarla da fazla iletişim halinde bulunmuyorum. 


Bir de konuşurken beni dinlemeyen ve sadece kendi konuşsun ve ben dinleyim durumunda olan bencil  arkadaşlarım var. Hiç empati kurmuyorlar ve ben de empati kurmayan insanları sevemiyorum. Bu en yakınlarım da olsa sevmiyorum ne yazık ki. Ben konuşurken beni dinlemeyen ve bana saygısızlık yapan arkadaşlarımla sorun yaşıyorum ve bu durumdan hiç hoşnut değilim. Yaşadığım bu ve buna benzer farklı sorunlar da vardır.

Sorunlarınızı Konuşmak Yerine Farklı Şekillerde Çözmeye Çalıştığınızda Başarıya Ulaştığınız Oldu Mu? Örnek Vererek Açıklayınız.

 

Sorunlarınızı Konuşmak Yerine Farklı Şekillerde Çözmeye Çalıştığınızda Başarıya Ulaştığınız Oldu Mu? Örnek Vererek Açıklayınız.


İnsanlar arasında çatışma olması doğaldır. Çünkü farklılıklarımız bizi bir yapar. Günlük hayatımızda aile içinde, arkadaşlar içinde, komşularımızla vb farklı türden sorunlarımız olmuştur. Her ne olursa olsun bu sorunları konuşarak çözmeye çalışmak, edep çizgisini geçmemek en güzel olanıdır. Sorunlarımızı konuşmak yerine şiddete başvurarak, öfkelenerek, başka insanların canını acıtarak  çözmeye çalışırsak geri dönüşü olmayan sonuçlara neden olabiliriz ve sevdiklerimizin gözünden düşmemize neden olabilir. Her insan gibi ben de mükemmel olmadığım için sorunlarımı konuşmak yerine farklı şekillerde çözmeye çalıştığım zamanlar olmuştur ama sonunda üzülen, yorulan kişi yine kendim olmuşumdur. Örneğin yüzüme gülüp samimi gibi görünen ve arkamdan kötü sözler söyleyen arkadaşlarımla şiddetli bir tartışmaya giriyorum ve o anda ağzıma gelen her şeyi söylüyorum ama sonu iyi olmuyor.

 

 Sorunlarımı konuşmak yerine değişik şekillerde çözmeye çalıştığımda başarılı olamadım. Bir sorun yaşadığım zaman çabuk alıngan oluyorum, bağırıyor, çağırıyorum ve söylenmemesi gereken sözler öfke anında bir ağzımdan çıkıyor ve sonra çok pişman oluyorum. Çünkü sorunla alakası olmayan şeyleri de söylüyorum ve bu da iyi olmuyor. Sonunda yaptığımdan pişman oluyorum ve keşke böyle yapmasaydım diyorum ama iş işten geçmiş oluyor. Sonunda üzülen, yorulan, kendini değersiz ve kötü hisseden kişi yine kendim oluyorum. Çünkü sorunları konuşmak gerektiğini öfke anında unutuyorum. Yani en büyük zararı yine kendim görüyorum  ve başka insanları da incitmiş oluyorum.

 

Daha sonra vicdan azabı çekiyorum ve özür dilemek istediğimde ise insanların bana olan eskisi saygısının kalmadığını görüyorum. Bunun için de gün geçtikçe öfkeme daha çok hakim olmayı öğrendim ve en iyi yolun konuşarak, sorunları tatlı bir dille söyleyerek çözüme kavuşturacağını öğreniyorum ve daha çok şey de öğrenmem gerekir diye düşünüyorum ya da öğrenmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Bir Araziyi Ailenizle Yaşayabileceğiniz Hâle Getirmek İçin Neler Yapabileceğinizi Düşününüz. Ardından 2-3 Dakikalık Bir Konuşma Tasarlayınız.

 

Bir Araziyi Ailenizle Yaşayabileceğiniz Hâle Getirmek İçin Neler Yapabileceğinizi Düşününüz. Ardından 2-3 Dakikalık Bir Konuşma Tasarlayınız.


Bir araziye sahip olmak ve arazi üzerinde ağaçlar yetiştirmek, o araziye güzel sebzeler ekmek ve daha birçok şey yapmak isterdim.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 

Bir araziyi ailemle yaşayabilecek hale getirmek için elimden gelen her türlü işi yapardım. Bize ait olan araziyi önce bir güzel temizlerdim ve üzerinde otlar bırakmazdım. Daha sonra ailemle birlikte o toprağı verimli hale getirmek için traktörle sürdürürdüm ve toprağın daha canlı ve daha verimli olması için her türlü çalışmayı yapardık. Arazimize  değişik meyve ağaçları, bitkiler, çiçekler getirirdim ve bunların arazide güzel bir şekilde yetişmesi için onları sular, ilaçlarını veriri ve her türlü bakımını günü gününe yapardım. Yani bu konuda bir çocuk olarak aileme her türlü yardımı elimden geldiğince yapmaya çalışırdım.

 

Sevgili öğretmenim

Arazimizin yanına güzel bir yazlık yaptırırdık. Yaz tatilinde oraya gelirdik ve orada yaşardık. Ayrıca çeşmemiz de olurdu ve o çeşmede arazide çalıştıktan sonra elimi yüzümü yıkardım ve çeşmenin suyundan kana kana içerdim. Araziye küçük bir kümes yapardık ve orada tavuklarımız, horozlarımız, hindilerimiz olurdu. İneklerimiz, koyunlarımız da olurdu ve onların etinden, sütünden faydalanırdık. Arazimizin bir yanına da kocaman bir oturma alanı yapardık. 


Babamla birlikte masalar, sandalyeler yaparak kocaman bir kamelyeye sahip olurduk ve bize gelen misafirlerimizi de böylece mutlu etmiş olurduk. Daha birçok şey yapardık. Şimdilik aklıma gelenler bunlardır. Beni ilgi ile dinleyip bana sabır gösterdiğiniz için çok teşekkür eder, konuşmama burada son veririm.

Sizce Doğayı Sevmemiz Neden Önemli Olabilir? Doğanın İnsanların Sevgisine İhtiyacı Olduğunu Düşünüyor Musunuz?

 

Sizce Doğayı Sevmemiz Neden Önemli Olabilir? Doğanın İnsanların Sevgisine İhtiyacı Olduğunu Düşünüyor Musunuz?


Doğa bize çeşitli nimetler sunar. Çünkü doğa bize verilen en büyük armağandır. Doğa sayesinde temiz hava alırız, kırlarda yürürüz, koşarız, ağaçlardan meyve toplarız, denizlerinde yüzeriz, ormanları sayesinde temiz hava alarak oksijene doyarız ve daha nice nece güzelliklere sahip oluruz. Doğa bize bu kadar fazla güzellikler yaşatırken, hissettirirken biz ise ona hunharca davranıyoruz ve her geçen gün ona zarar vermeye, onu kirletmeye ve yok etmeye devam ediyoruz.


 Oysa doğanın da insanların ilgisine, sevgisine ihtiyacı vardır. Bizler onu ne kadar korursak  ve seversek doğa da bize uzun yıllar hizmet eder ve bizi mucizeleri ile karşılaştırmaya ve yaşatmaya devam eder. İnsanlar doğayı sevmediği zaman doğanın eski halinden eser kalmaz ve bunun da bize geri olumsuz sonuçlar olur. İşte bunların olmaması için, daha yaşanılır bir dünya için, daha yaşanılır bir doğa için çevremizi temiz tutmalıyız, doğayı yeşil alanlar ile çoğaltmalıyız, suyu, havayı, toprağı kirletmemeliyiz ve doğaya olan sevgimizi ve ilgimizi her geçen gün artırmalıyız. 


Nasıl ki bizim doğaya ihtiyacımız varsa doğanın da bize ihtiyacı vardır. Onu sevmek, ona zarar vermemek, onu korumaktır. Doğadan uzaklaşırsak kalbimiz katılaşır oysa onunla iç içe olursak, onu seversek ve onu kirletmezsek daha güzel günler yaşamaya devam edebilir Doğa ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız:" Doğa bekçi ile değil, sevgi ile korunur."

Bir sporcunun Milletinin Desteğini Arkasında Hissetmesi, Onu Ve Katıldığı Spor Karşılaşmasını Nasıl Etkiler

 

Bir Sporcunun Milletinin Desteğini Arkasında Hissetmesi, Onu Ve Katıldığı Spor Karşılaşmasını Nasıl Etkiler?


Sporcular bir ülkenin gururudur. Hele  bir de ahlaklı ve onurlu olursa o sporcu örnek bir insan olur ve onu örnek alan gençler de sporcu olan kişinin  yolundan gider. Bir sporcunun milletinin desteğini arkasında hissetmesi ve onu  ve katıldığı karşılamasını şu şekilde etkiler: Sporcunun kendine olan güveni daha çok artar ve içinden “ben bu maçı almalıyım, kaliteli oynamalıyım, kazanmayalım ve ülkeme başarıyı tattırmalıyım” diyerek oyununu daha güzel oynar ve böylece daha büyük başarılara doğru gitmiş olur. Mutlu olur ve elimden gelenin en iyisini yapmalıyım heyecanı ile sporunu yapar.


Milli destek olan sporcu daha çok çalışır, daha üretken olur ve daha büyük başarılara imza atar. Katıldığı spor yarışmalarında başarılı olmak için son ana kadar mücadelesini sürdürür ve oynamaktan, mücadele etmekten asla vazgeçmez. Sabırlı olur, çok çalışır, üretken olur ve en iyi olmak için en iyisini yapmaya çalışır. Kendini sever, milletini sever ve milletine olan güveni daha çok artar ve bunun için de her zaman azimli, kararlı, tutarlı ve çalışkan olmaya devam eder.


 Örnek bir insan olur ve örnek bir sporcu olarak yaşamına devam eder. Milletini gururlandırır ve heyecanlandırır ve böylece ülkemizi dünya ülkelerine de tanıtmış olur ve ülkemizi en iyi alanda temsil etmek için çalışmaya devam eder.

Millî Mücadele Yıllarında Askerlerimizin Cepheden Ailelerine Yazdıkları Mektuplarla İlgili Bir Araştırma Yapınız. Bu Mektuplardan Birini Seçip Sınıfa Getiriniz.

 

Millî Mücadele Yıllarında Askerlerimizin Cepheden Ailelerine Yazdıkları Mektuplarla İlgili Bir Araştırma Yapınız. Bu Mektuplardan Birini Seçip Sınıfa Getiriniz.

 

Milli Mücadele yıllarında şehit düşmüş bir askerimizin ailesine yazdığı mektup aşağıdaki şekildedir. Mektubu okuduğunuzda duygularınıza hakim olmayacaksınız. Tüm kahraman askerlerimizin ruhları şad olsun.


Mektup Örneği

Mektubun Konusu: Borçlarımı Ödeyin
Yazıldığı Tarih: 18.05.1915
Şehadet Tarihi: 02.06.1915


“Sevgili Babacığım, Valideciğim,

Arıburnu’nda ilk girdiğim müthiş muharebede pantolonumdan hain bir İngiliz kurşunu geçti, Bundan sonra gireceğim muharebelerden kurtulacağıma ümidim olmadığından bir hatıra olsun diye şu satırları yazıyorum.

… Gözbebeğim zevcem Münevver ve oğlum Nezih’ciğimi önce Cenab-ı Hakk’ın sonra sizin himayenize bırakıyorum. Onlar hakkında ne mümkünse lütfen yapmaya çalışınız. Servetimiz olmadığı malumdur. Mümkün olandan fazla bir şeyi isteyemem, istesem de boşunadır.


Refikama hitaben yazdığım kapalı mektubu lütfen kendi eline veriniz. Fakat çok üzülecektir, o üzüntüyü giderecek şekilde veriniz, teselli ediniz. Allahü Teâlânın takdiri böyleymiş. İsteklerim ve borçlarım hakkında refikamın mektubuna koyduğum deftere ehemmiyet veriniz. Münevverin hafızasında veyahut kendi defterinde kayıtlı borçlar da doğrudur. Münevvere yazdığım mektup daha geniştir. Kendisinden sorunuz.


Sevgili babacığım ve valideciğim, belki bilmeyerek size karşı bir çok kusurda bulunmuşumdur. Beni affediniz, hakkınızı helal ediniz, ruhumu şad ediniz. Sevgili hemşirem, Lütfiye’ciğim, bilirsiniz ki sizi çok severdim. Sizin için gücümün yettiği nispette ne yapmak lazımsa yapmak isterdim. Belki size karşı da kusur etmişimdir. Beni affet, hakkını helal et. Yengeniz Münevver hanım ile oğlum Nezih’e sende yardım et. Sizi de Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve himayesine tevdi ediyorum.

Ey akraba ve ehibba! cümlenize elveda. Cümleniz hakkınızı helal ediniz. Benim tarafımdan cümlenize hakkım helal olsun. Hepinizi Cenab-ı Hakk’a tevdi ve emanet ediyorum. Elveda, Elveda!


Ebediyyen Allahaısmarladık, sevgili babacığım ve valideciğim.”

Yüzbaşı Mehmet Tevfik