Konuşma örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konuşma örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Uzaydaki Kaynaklar Çevreye Zarar Vermeden Paylaşılmalıdır

 

Uzaydaki Kaynaklar Çevreye  Zarar Vermeden Paylaşılmalıdır


Uzay artık sadece bilimsel keşiflerin yapıldığı bir yer değildir. Çünkü uzayda ekonomik değeri büyük olan kaynaklar vardır ve bu kaynaklar da tüm insanlığın ortak malı olarak kabul ediliyor. Bundan dolayı ülkeler veya şirketler uzaydaki kaynakları tek başına sahiplenmemelidir. Kaynaklar kontrolsüzce çıkarılırsa uzay bir çöpe dönüşür ve uzay çöplüğü artar


Gelecekteki görevler tehlikeye girer. Ay ve diğer gök cisimlerinin yüzeyi kalıcı olarak zarar görür. Roket faaliyetleri Dünya'nın atmosferini kirletebilir. Güçlü olan ülkeler uzay kaynaklarını tekelleştirirse ( Tekelleşme:Hâkim durumdaki bir teşebbüsün veya önde gelen birkaç teşebbüsün rekabete aykırı uygulamalarla piyasada pazar güçlerini arttırma çabasıdır. Amerikan literatüründe hâkim durumun kötüye kullanılmasının karşılığı olarak kullanılmaktadır.) küresel eşitlik büyür.


İşte tüm bunlardan dolayı uzaydaki kaynaklar çevreye zarar vermeden adil olarak paylaşılmalıdır. Kısacası uzaydaki kaynaklar uluslararası işbirliği ile, bilimsel ve hukuk kurallarına uygun ve çevreyi koruyacak şekilde adaletli bir şekilde paylaşılmalıdır. U durum insanlığın faydasına olur ve böylece daha insani davranışlar içinde olunmuş olurum. Konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

En Sevdiğiniz Mevsimi Tanıtınız

 

En Sevdiğiniz Mevsimi Tanıtınız


Mevsimlerin kendine göre güzellikleri vardır. Her mevsim içimizde farklı hisler uyandırır. Mesela ilkbaharda canlanır ve çevreye daha meraklı oluruz. Yaz mevsiminde rahatlama başlar ve uzun günler bizi mutlu eder. Sonbaharla yaprakların dökülmesi içimizde hüzün duygusunu barındırır. Kış ise kapalı ev ortamı ama sıcacık sobanın yanında mis gibi kestane kokuları içinde ve patateslerin enfes tatlarında kaybolur gideriz.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

En sevdiğim mevsim kış mevsimidir. Bazıları kış mevsimini çok sevmeyebilir ama ben en çok kışı seviyorum. Çünkü kış mevsimi geldiği zaman evimizin içinde daha uzun sohbetler yapılıyor, geceler uzun olduğu için kış akşamları misafirliğe gidiyoruz ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Çünkü aşırı mutlu oluyorum. Komşularımızın çocukları ile minik legolarımızdan türlü şekiller yapıp saatlerce bıkmadan usanmadan oynayabiliyoruz. Soba yanarken pişen ekmekler, kavrulan kabak çekirdekleri,  sobanın fırınında yapılan balıklar harika bir tat veriyor bana. Bunları bir de akraba ile komşu ile yemek daha da güzel oluyor.

 

Sevgili öğretmenim,

Sabah uyandığımda annemin dışarı bak demesi ile günüm aydınlanıyor. Çünkü he yer kar ile kaplanmış oluyor. Hele bir de benim gibi Sivaslı olanlar karın tadına doyuyor be harika bir kış geçiriyoruz. Zorlukları da oluyor ama  yine de her şeye rağmen kışı çok ama çok seviyorum. Dışarıda arkadaşlarla kar topu oynamak, akşamlara kadar kaymak beni çok mutlu ediyor. Kış yemekleri de çok güzel oluyor. Annemin yaptığı pırasa, kereviz ve ıspanak yemeklerinin tadını çok seviyorum. Her şeyi ile kışı seviyorum.  Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Uzaydaki Kaynaklar Gelecek Nesillerin Hakları Gözetilerek Sorumlu Bir Şekilde Paylaşılmalıdır

 

Uzaydaki Kaynaklar Gelecek Nesillerin Hakları Gözetilerek Sorumlu Bir Şekilde Paylaşılmalıdır


Uzayda bulunan kaynakların maden, enerji kaynakları, Ay veya asteroidlerdeki değerli minarellerin ( İçme suyu, oksijen üretimi, roket yakıtı, demir, titantum, alüminyum, altın, nikel, platin, kobaşt, kimi nadir bulunan minareller vb) yalnız bugün değil gelecek kuşakların çıkarları da düşünülerek kullanılması gerekir.


Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 Kaynaklar sınırlıdır. Uzayda çok büyük miktarda kaynak olsa da bunların çıkarılması, ve kullanılması zor ve maliyetlidir. Eğer bugünkü kuşak bu kaynakları sınırsız gibi kullanırsa ilerideki kuşaklara bundan faydalanamaz ve çok zor durumlara düşer. Bunun için ölçülü kullanmak gerekir. Bugün elde edilen kaynakları yalnız ekonomik kazanç için tüketmek yerine uzun  vadeli etkileri, çevreye ve insanlığa vereceği zarar veya faydalar düşünülerek hareket edilmelidir. Gelecek kuşakların da bugünde hakkı vardır.


Sevgili Öğretmenim,

İşte tüm bunlardan dolayı uzaydaki kaynakları ölçülü kullanmak gerekir. Çevreye zarar vermeden kullanmak gerekir. Bilimsel etik kurallarını ihmal etmemek şarttır. Uzay kaynaklarını tek bir ülke veya şirketin tekeline bırakmamak gerekir. Kısaca uzaydaki kaynakları barışçıl ve adil bir şekilde, uluslararası işbirliği ile, tüm insanlığın faydasına olacak şekilde paylaşmak ve kullanmak gerekir. Hukuk ve etik kurallarına uymalıyız.

Hayvanların Hayvanat Bahçesinde Sergilenmesini Doğru Buluyor Musunuz?

 

Hayvanların Hayvanat Bahçesinde Sergilenmesini Doğru Buluyor Musunuz?


Hayvanların hayvanat bahçesinde sergilenmesini doğru bulmuyorum. Çünkü özgürlükleri elinden alınıyor ve kendi doğalarından alınıp başka ülkelere götürülüyor ve  bu da o hayvanın da tabiatına ters bir durumdur. İnsanları bir kafese kapatsanız ve her geçen hayvana insanları izletsek bunu doğru bulmazdık değil mi? Peki neden hayvanlara bu zulüm yapılıyor, onların aklı olmayabilir ama iç güdüleri vardır, kendi doğal yaşam alanları vardır, kendi yaşadığı topraklarda olan iç enerjileri vardır ve bizler bu enerjilerini öldürüyoruz.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 Hayvanlar doğal yaşam alanlarından koparılmamalıdır. Çünkü onlar kendi doğalarında yaşamak için evrimleşmiştir. Beton kafesler veya dar olanlar onların doğal davranışlarını kısıtlar ve onları daha saldırgan hale getirebilir ay da onları daha ölü bir hale dönüştürebilir. Çok sayıda hayvan hayvanat bahçesinde devamlı kendi etrafında dönme, kendi tüylerini yolma, yorgunluktan güçsüz bir hale geliyorlar. Birazcık empati kursak aslında nasıl  büyük bir hatanın içinde olduğu fark edilir. 


Çünkü küçücük çocuklar onlar sergilendiği zaman onları canlı bir varlık gibi görmeyebilir ve hayvanları gösteri unsuru olarak görmeye başlarlar bir zamandan sonra. Bu da çocukları zaman içinde duygusuzlaştırır ve bilinçsiz kişiler olur. Bunun için hayvanlar özgür alanlarında olmalıdır. Sergilenmeleri asla doğru değildir. Konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Sahip Olduğumuz Şeylerin Kıymetini Bilmekle İlgili Konuşma

 

Sahip Olduğumuz Şeylerin Kıymetini Bilmekle İlgili Konuşma

 

İnsan sahip olduğu şeylerin değerini ancak onu kaybettikten sonra anlar ama iş işten geçmiş olur. Sahip olduğumuz her şeyin değerini bilmek, Allah’a hamd etmek insana yakışan en güzel erdemdir. Mesela gözlerimiz var görüyoruz, kulağımız var duyuyoruz, konuşuyor, öğreniyor, eğleniyoruz. İşte bunların değerini bilmek, anın tadını çıkarmak en güzel olanıdır. Sevdiklerimiz yanımızdaysa ailenin kıymetini bilmeliyiz, arkadaşlarımız yanımızda onların kıymetini bilmeliyiz. Kimseyi kırmamalıyız. Sonradan pişman olacağımız incitici davranışlarda bulunmamalıyız kimseye. Çünkü insan sevdiği şeyleri kaybedince çok pişman oluyor, kafasını duvarlara vuruyor ama ne yazık ki hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmuyor. Örneğin; Çok sevdiğimiz birini bir anlık öfke ile  herkesin içinde rezil etsek küçük düşürsek  ve o günün akşamı o kişinin o gün vefat ettiğini duysak ne kadar acı olur değil mi? Kişinin içinde büyük bir vicdan azabı kalır. Çünkü yaptığı şey çok yanlıştır. Hep çok sevdiği yakın dostunu kaybetmiştir hem de  onun değerini yaptığı saygısızca davranıştan dolayı bilememiştir. İşte bunların olmaması için yaşarken insanların kıymetini bilmeliyiz. Bize değer verenlere değer vermeliyiz. Maddi durumumuz orta halliyse, kimseye muhtaç değilsek ailemizi daha fazlasını yaptırmaya zorlamamalıyız. Olanla yetinmeyi bilmeliyiz ve kendimiz çalışmalı, kendimiz üretmeliyiz.


 Doğru, dürüst, güvenilir ve sadakatli kişiler olmalıyız. Var olanın değerini bilip ona sahip çıkmalı, kendimizi daha çok geliştirmeli ve daha çok şükretmeliyiz. Sadece insanların değil içinde yaşadığımız doğanın kıymetini bilmeliyiz. Havanın, suyun, toprağın, nefes almanın kıymetini bilmeliyiz. Özgürlüğün, mutluluğun, kimseye muhtaç olmamanın ne kadar güzel şeyle olduğunun farkındalığı ile yaşamaya devam etmeliyiz.

En Sevdiğim Oyuncak İle İlgili Konuşma


En Sevdiğim Oyuncak İle İlgili Konuşma


En sevdiğim oyuncaklarım yalnız bir tane değildir. Birden fazladır. Oyuncak arabalarım, toplarım, bilyelerim, futbolcu kartlarım, legolarımdır. İçlerinde en ama en çok sevdiğim ise legolarımdır. Minik minik legolarımla oynamak, onlarla farklı oyuncaklar yapmak için beni çok mutlu ediyor. Çünkü hem el becerim gelişiyor, gözlem yeteneğim gelişiyor ve odaklanma becerim gelişiyor.

 

Sevgili öğretmenim,

Renkli lego oyuncaklarımla istediğim her şeyi yapabiliyorum. Mesela gemi yapıyorum, futbol sahası yapıyorum, çok katlı binalar yapıyorum, araba yapıyorum. Harfleri ve rakamları yapıyorum ve hayal gücümle daha çok sayıda oyuncaklar yapıyorum. Yani oyuncaktan çok değişik oyuncaklar yapıyorum. Sadece eğlenmiyorum bunları yaparken aynı zamanda hayal gücüm gelişiyor, daha sabırlı bir insan oluyorum. Eğer yaptığım evleri, gemileri gelip de kardeşim yıkıyorsa çok üzülüyorum ve ağlamaya başlıyorum. Bu durumda annem kardeşimi uyarıyor  o da daha dikkatli oluyor.

 

Legolarımla oyun oynarken sabırlı olmayı öğreniyorum. Dikkatli oluyorum, yaratıcılığım artıyor.  Bazen de beğenmediğim bir oyuncağı dağıtıp tekrardan yaparak el becerimi daha da güzel hale getiriyorum. Bu da bana sorunlar karşısında yalnız bir çözüm yolu olmadığını birden fazla yollar olduğunu gösteriyor. Yani legolardan farklı şekilde aynı oyuncakları yapabiliyorum ve bu da beni mutlu ediyor. Mutlu oluyorum, kimi zaman legolarımla yatıyorum ve onlardan yaptığım oyuncakları çalışma masama koyuyorum ve çok ama çok mutlu oluyorum. Konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Yardımlaşma Nasıl Bir Davranıştır Konulu Konuşma

 

Yardımlaşma Nasıl Bir  Davranıştır Konulu Konuşma


“Acı çekebiliyorsan canlısın, başkasının acısını hissedebiliyorsan insansındır. der Rus edebiyatının dev yazarı Tolstoy. İşte başkalarını kendimizin yerine koymak, onların zor durumlarının farkında olup onlara yardım etmektir yardımlaşma. Çünkü bu davranış bir insan olma örneği, insanlık örneğidir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Yardımlaşma ve dayanışma olduğu zaman insan aha güzel bir görünür. Merhamet duygusu insana verilmiş en güzel ve anlamlı duygularından biridir. Merhametli insan yardım eder, düşenin elinden tutup kaldırır. Çünkü merhametli insanın vicdanı vardır, ruhu derin ve incedir. Yardımlaşmanın olduğu toplumlar arasında sevgi olur, ait olma olur. Kişi böyle toplumda yetiştiği için kendisini güvende hisseder ve manevi gücü yüksek bir toplumda yaşamak da o toplumu daha ileriye götürü ve diğer toplumlara da örnek olunur. Yardımlaşma yalnız birine yardım etmek, bir şey vermek değildir. Güzel duyguların, düşüncelerin eyleme dönüşmesidir, kalpten gelen bir iyilik duygusunun dışa yansımasıdır yardımlaşma.

 

Sevgili öğretmenim,

Sevgili Peygamber Efendimiz  Hz Muhammed (s.a.s)” Komşusu açken tok yatan bizden değildir." demiştir. İşte burada yardımlaşmanın ne denli bir erdem ve insana yakışan bir davranış olduğunu anlatmıştır. Çünkü komşum aç yatarken ben tok yatıyorsam ben henüz insan olma olgunluğuna erişememişimdir. Bunun için her zaman omuz omuza vermeliyiz, depremde, selde, çığ düşmesinde, kazalarda, belalarda her şeyde birlik olmalıyız ve daha çok güçlenip var olmaya devam etmeliyiz. Konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

İnsan Hayatı Boyunca Hangi Duygularını Kaybetmemelidir Konulu Konuşma

 

İnsan Hayatı Boyunca Hangi Duygularını Kaybetmemelidir Konulu Konuşma


İnsanoğlu farklı duygulara  sahip olur zaman zaman. Yaşadığımız olaylara göre değişiklik kazanır. Mesela bir şeye çok üzüldüğümüz zaman acı çekeriz. Birine acıdığımız zaman merhametli oluruz. Bir şeyden utandığımız zaman ar duygusuna sahip oluruz. Severiz, seviliriz, şaşırırız vb.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Bana göre  insan hayatı boyunca ar duygusunu yani utanma duygusunu kaybetmemelidir.  Utanmaktan kastım kişinin haddini bilmesi gerektiğidir. Nerede nasıl davranışlar yapacağını bilmesi, ölçülü olması gerekir. Pişkin yani arsız olmamak gerekir. Mesela parası olduğu halde dilenen ve insanların duygularını sömüren insanda ar duygusu yoktur. Oysa evine ekmek alacak kadar parası bile yokken kimseye minnet duymayan kişi  ar duygusuna sahiptir. Yani haya duygusu çok değerlidir o kimse için. Çünkü belli bir duruşa sahiptir. İnsan  merhamet duygusunu kaybetmemelidir. Çünkü merhametli olmak insan kalbini canlı tutar. Merhameti kaybettiğimiz zaman vay bizim halimize. Çünkü o zaman insanlıktan da çıkmışız demektir. Yüce Allah'ın verdiği nimetlere şükran duymak yani minnettarlık duygusunu kaybetmemelidir. 


Umudunu kaybetmemelidir. Sevme duygusunu kaybetmemeli, merak duygusunu kaybetmemeli ve her şeyden önce adalet duygusunu kaybetmemelidir. Çünkü bir toplumda adalet yoksa orada ahlak da yoktur ve ahlak bozulduğu zaman da he şey kökten kötü olur. Adalet öldüğü zaman insanlık ölür. İnsan vicdan duygusunu kaybetmemelidir. Sabırlı olmalıdır. Neşeli olmalıdır, duyarlı olmalıdır. İşte tüm bu duyguları kaybetmediğimiz zaman daha iyi insan oluruz ve daha anlamlı bir hayat yaşarız. Konu hakkında söyleyeceklerim bunlardır. Beni ilgi ile dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.

Teknolojinin Gelişimi Gençlerin Hayatını Nasıl Etkiliyor Konulu Konuşma

 

Teknolojinin Gelişimi Gençlerin Hayatını Nasıl Etkiliyor Konulu Konuşma

 

Teknolojik ürünler cep telefonu, tablet, bilgisayar vb gibi ürünler amacına uygun bir şekilde kullanıldığı zaman fayda sağlar. Kişinin o ürünleri nasıl kullandığına bağlıdır durum. Teknolojinin gelişimi gençlerin hayatını hem olumlu yönde etkiler hem de olumsuz yönde etkiler.


Sevgili öğretmenim,

 Teknolojinin gelişimi gençlerin bilgiye kolay erişimini sağlar. Gençle araştırmak istediği bir konu hakkında hemen yapay zekaya ya da diğer sitelere sorular sorar, videolar izler ve araştırdığı konu hakkında bilgi edinir. Eğitim videoları, çevrimiçi kurslar, dijital kütüphaneler onların öğrenmesine büyük katkı sağlar. Sosyal medya ve mesajlaşma uygulamaları gençlerin dünyanın bir diğer ucundaki insanlarla iletişime geçmesini sağlar. Gençler tasarım, yazılım üretebilir. Kendine ve topluma fayda sağlayan siteler kurabilir ve kaliteli içerikler üreterek insanlığa faydalı olabilir. Örneğin; Barış Özcan, Ruhi Çenet gibi… Böylece gençler yalnız tüketen değil üreten gençlere dönüşür ve buda herkesin işine gelir. Yen iş alanları bulunur. Böylece ekstra gelir elde edilmiş olur. Mesela bir öğretmen internet aracılığı ile birçok öğrenciye ders anlatabilir, bir müzisyen binlerce takipçisine ulaşabilir vb.

 

Sevgili öğretmenim,

Teknolojiye aşırı bağımlılık olduğu zaman ise sonuçlarda pek keyfi vermez. Sosyal medyada oyun oynayarak saatlerini geçirmek,, sosyal bağları zayıflatır ve gençleri gerçek yaşamdan koparır. Bu da gençlerde zaman yönetimi sorununa ve dikkat dağınıklığına neden olur. Saatlerce ekran karşısında durmak sağlığı da ciddi şekilde tehdit etmeye başlar. İnternette paylaşılan bilgiler yanlış olabilir ve bu da gençlerin düşüncelerini olumsuz etkiler ve gençleri  iyi yönde ilerleme sağlamaz. Unutulmamalı ki teknolojiyi kullanmak bilinçli olmayı gerektirir. Bilinçli, ölçülü ve üretken bir şekilde kullanmak gençler için daha faydalı olacaktır. Konu hakkında konuşacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Öğretmenlik Mesleğini Tanıtan Konuşma Örneği

 

Öğretmenlik Mesleğini Tanıtan Konuşma Örneği

 

İnsanlık tarihinin en kutsal ve en anlamlı mesleklerinden biridir öğretmenlik. Çünkü öğretmenlikte herhangi bir yapıya şekil verme yoktur bir insana şekil verme, onu eğitme, onu geleceğe kazandırma vardır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

Öğretmenlik bir meslekten daha fazlasıdır. İçinde gönüllük vardır, çocuklara olan koşulsuz sevgi vardır, merhamet vardır, şefkat vardır, yardımseverlik vardır, yeri geldiğinde anne, abla, baba, ağabey olmak vardır. Yeri geldiğinde de kuralları gerektiği gibi uygulama vardır. Nasıl ki bir çiftçi tarlasına tohum ekiyor ve onun olgunlaşıp gelişmesi için sabrediyorsa, çok çalışıyorsa öğretmen de öğrencilerinin kalbine bilgi, sevgi, ve umut tohumları eker ve o da tıpkı çiftçi gibi sonucu çalışarak ve sabırla bekler. 


Öğretmen öğrencisine sadece akademik anlamda bir şey öğretmez. Aynı zamanda  Nasıl insan olunur, nezaket sahibi, topluma uyumlu, sosyal bağları güçlü çocuklar nasıl olunur işte tüm bunları öğretir. Doğruyu aramayı, sorgulamayı, hoşgörüyü, işbirliğini ve dayanışmayı öğretir. Empati kurma becerisine nasıl sahip olunacağını gösterir ve öğretir. Her öğrencinin gözündeki ışık öğretmenlerinin onlara gösterdiği sabır ve emek sayesinde olur. Öğretmenin öğrencisinde bıraktığı etki ömür boyu unutulmaz. Sevgi, inanç ve sabırdır öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği ölçütler. Tüm bunlar olduğu zaman aydınlanır geleceğimiz ve umutlanır filizlerimiz. Mustafa Kemal2in öğretmenlik mesleği ile ilgili şu sözü çok değerlidir: "“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.” Atatürk'ün bu sözleri öğretmenlik mesleğinin önemini ve millet olma üzerindeki etkin rolünü açıkça ortaya koymaktadır.


 Unutmayalım ki bir ülkenin gerçek zenginliği, gelişmişliği, uygarlığı iyi yetişmiş, nitelikli insan gücü sayesinde olur. Bu sağlayan çok değerli öğretmenlerimizdir. Öğretmenlik hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür derim.

Ahlaklı İnsanların Özellikleri İle İlgili Konuşma

 

Ahlaklı İnsanların Özellikleri İle İlgili Konuşma

 

Ahlaklı insan her şeyden önce haddini bilen, yalan söylemeyen, güvenilir, dost canlısı, yardımsever ve merhametli, işbirlikçi ve dayanışmacı bir insandır. Nerede muhtaç görse ona elini uzatan ve elinden gelen her türlü özveriyi gösteren bir kimsedir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Ahlaklı insan başka insanların yaşamına müdahale etmez ve dedikodu etmez. Gerçek bir dost canlısıdır, herkese kibar davranır ama herkesle de arkadaşlık ve dostluk kurmaz. İnsanların kötülüğünün , kurnazlığının farkında olduğu halde insan olmaya, insan kalmaya devam eder ve insanlığı tercih eder. Ahlaklı insan adaletli olur. En ufak bir adaletsizlikte sesini çıkarır ve haksızlık karşısında sesini yükseltir. Saygılı bir kimsedir. Sorumluluk sahibidir. Ben değil biz anlayışı içindedir ve bencillikten nefret eder. Hoşgörülüdür, yargılayıcı değildir. Sabırlıdır. Hemen kükremez ve insanlara ağzına geleni demez. Önce dinlemeyi, olayları anlamayı tercih eder. Nezaket sahibi kimsedir. Alçakgönüllüdür. Yaptığı iyilikleri gösterişe dökmez. Özdenetimi vardır. 


Çevreye ve topluma duyarlıdır.  Öfke ve bencillik yerine doğru olanı tercih eder. İhtiyacı olanlara yardım eder. Kendini ilgilendirmeyen işlere maydanoz olmaz ve duracağı yeri bilir. İnsanların zaaflarından faydalanmaz ve sır saklar. Yüzüne ayrı arkandan ayrı konuşmaz. Dürüsttür , nettir yani. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Hayatta En Çok Neyi Başarmak İstersin Konulu Konuşma

 

Hayatta En Çok Neyi Başarmak İstersin Konulu Konuşma

 

Hayatta en çok başarmak istediğim şey ileride iyi bir hakim olmak ve ülkemin insanlarına en iyi şekilde hizmet edebilmektir. İyi bir hakim olmak, adaletli olmak, örnek insan olmak ve güzle bir ahlaka sahip olmak ve tüm bunları içselleştirmek isterim.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

İyi bir hakim olarak anne ve babama hayırlı evlat, devletime işini dürüstçe yapan bir hakim olmak isterim. Annemin ve babamın kalacağı kendi evleri yok. Yıllarca kirada oturuyorlar ve babam rahatsız olduğu için yıllardır çalışamıyor ve annem temizliğe giderek bizi geçindirmeye çalışıyor ama yetmiyor ne yazık ki olmuyor... Onun için yüksek bir hakim olacağım, maaşımla canım aileme güzel bir ev almak ve onları yaşadığı zorluklardan kurtaracağım. Onlara bahçeli çok güzel bir ev yaptıracağım ve aylık belli miktarda da maaşımdan düzenli olarak vereceğim. Çünkü ben hakim olursam en büyük emek onlarındır. Onlar benim okumam için ellerinden gelen her türlü özveriyi gösteriyorlar ve onları çok ama çok seviyorum.

 

Sevgili öğretmenim,,

Hayatta en çok insan olmayı, insan kalabilmeyi başarmak isterim. Kimseyi kırıp dökmeden bu dünyadan başarılarımla, mutlu bir şekilde yaşayarak, güzel yaşlanarak ve kimseye muhtaç olmadan zamanım gelince Allah'ın takdir ettiği kadarı ile  sessizce çekip gitmek isterim. Can yakmamak, iftira atmamak, merhametli olmak, yardımsever olmak, öfke anımda öfkeme hakim olabilmek en çok başarmak istediğim konulardır. Bunları başarırsam her şey de kendiliğinden daha güzel olur diye düşünüyorum. Benim anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Atatürk’ün Kadın Hakları Konusunda Yaptığı Çalışmalar Sizin Hayatınızı Nasıl Etkiledi?

 

Atatürk’ün Kadın Hakları  Konusunda Yaptığı Çalışmalar Sizin Hayatınızı Nasıl Etkiledi?


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk kadınlara her daim değer vermiş ve onların milletin geleceğini aydınlatan değer olduğunu, omuzlarda taşınması gerektiğini ifade etmiştir. Kadın ve erkeğe aynı değeri vermiş, birini diğerinden üstün tutmamıştır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur. Mesela yaşım geldiği zaman oy kullanabileceğim ve istediğim bir siyasi kişiyi kendi irademle seçeceğim ya da seçmeyeceğim. Yine baktığımızda kadınlara büyük saygı göstermiş olan Gazi Paşa  onlara eğitimde ve çalışma hayatında erkeklerle eşit fırsatlara sahip olmamızı sağlamıştır. Eğitim hakkına sahip bir birey olarak ileride istediğim mesleği seçebileceğim ve mesleğimi bir kadın olarak özgürce yapabileceğim. Kimse bana karışmayacak ve kimse ben kadınım diye beni işimden atamayacak. İster öğretmen olurum, ister mühendis, ister, hakim, ister doktor. Yani ne istiyorsam onu yapabileceğim ve özgürlüğümün tadını çıkaracağım. Çünkü bunlar aynı zamanda insan olmanın gereği olan şeylerdir. Dünyada her şey kadının eseridir diye bir liderin bu ülkeden gelip geçmesi kadınlarına verdiği değerin ne kadar anlamlı olduğunu görmek beni çok mutlu ediyor ve kendimi değerli hissediyorum.

 

Sevgili öğretmenim

Medeni kanunun kabulü ile kadınlar evlenme ve boşanma konusunda erkekle eşit hale geldi. Kadınlar miras ve mal edinme hakkına sahip oldu. Çok eşlilik yasaklandı. Kadınlara siyasi haklar verildi, eğitim ve sosyal alanda da çeşitli haklar verildi. Kız çocukları için eğitim zorunlu hale geldi, kadınlar sosyal ve ekonomik yaşamda  etkin olmaya başladılar. Mustafa Kemal sayesinden; kız çocukları bir çok Avrupa ülkesinden daha önce siyasi haklara sahip olmuştur. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Hangi Tarihi Kişiyi Yakından Tanımak İsterdin? Neden?


Hangi Tarihi Kişiyi Yakından Tanımak İsterdin? Neden?


Osmanlı Rus Savaşı’nda Ruslarla korkmadan çarpışan ve canını hiçe sayan Nene Hatun adlı tarihi kişiyle tanışmak isterdim. Çünkü Nene Hatun milleti için, vatanı için düşmanla çarpışmış, milli mücadelenin kahraman kadınlarından biridir. Erzurum’da Aziziye savunmasına katılan, Rus işgaline karşı halk direnişinin simgesi haline gelmiş olan Nene Hatun’u yakından tanımak isterdim ve onunla muhabbet etmek isterdim.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Ne Hatun'un yaşadığı o zorlu mücadele ne gibi sorunlar yaşadığını, nasıl korkusuzca savaştığını sormak isterdim. Savaş sırasında düşünceleri nelerdi, neden arkasına bile bakmadan düşmana doğru gitti, canının acıyacağını bilmiyor muydu, nasıl kahramanca savaştı gibi sorular sormak isterdim. Osmanlı askerine yardım için taş ve sopalarla mücadeleye giren şehir halkına katılmış ve gösterdiği yararlılıklar hakkında ne düşünüyor, üç aylık küçücük bir çocuğu evde bırakıp savaşmaya gitme cesareti nereden geldi, içindeki kararlılık, bu vatan sevgisini ona kim öğretti vb. gibi sorular sorardım. 


Yani onu yakından tanımak isterdim ve ona hizmet etmek elimden gelen her türlü fedakarlığı da göstermek isterdim. Elini öpmek, ona sarılmak ve onu çok ama çok görmek isterdim.

Çevre Kirliliğinin Olumsuz Etkileri Konulu Konuşma

 

Çevre Kirliliğinin Olumsuz Etkileri Konulu Konuşma


Çevre temizliği bir bilince dönüşmediği sürece çevremiz kirlenmeye ve çöplüğe dönmeye devam edecektir. Çünkü çevre kirliliği başlayınca her türlü olumsuzluk da beraberinde gelecektir. Hem insan sağlığı bozulur hem de ekosistemin dengesi bozulur.


 Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Çevre kirliğinin olumsuz etkilerine baktığımızda şunları söyleyebiliriz. İnsan sağlığı üzerinde solunum yolu hastalıklarına neden olur. Örneğin; Hava kirliliği astım, KOAH, bronşit gibi hastalıklarına neden olur. Uzun süreli hava  ve su kirliliği ise cilt kanserini tetikler, akciğer kanserini tetikler. Sanayiden çıkan atıklar,  sulara karışan ağır metaller sinir sitemi ve organ hasarına neden olur. Tarım toprakları kirlendiği zaman tarlada yetişen ürünler de zehirli olmaya başlar ve bu sağlığımı üzerinde ağır etkilere neden olur. Sular kirlendiği zaman, kimyasal atıklar toprağın yapısını bozduğu zaman, ekosistemin dengesi bozulduğu zaman, biyoçeşitlilik kaybı yaşandığı zaman canlıların yaşamı da yok olmaya başlar ve hepimizin sonu gelir.

 

 Bu olumsuz sonuçların  gerçekleşmemesi için çevreyi korumalı ve çevre temizliği bilinci içinde olmalıyız. Çevre kirliliği küresel ısınmaya da neden olur, iklim değişikliğine neden olur, buzulla erir ve deniz seviyesi yükselir bu da canlıların yaşamını tehdit eder. Tarım ve hayvancılık büyük zarar görür, turizm olumsuz etkilenir ve büyük ekonomik kayıplara neden olur. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Aziz Sancar’ı Tanıtan Konuşma Örneği

 

Aziz Sancar’ı Tanıtan Konuşma Örneği

 

Aziz Sancar Mardin'de iki katlı bir evde dünyaya gelmiştir. Ailesi onun eğitimine destek olmuş, onu güzel ahlaklı bir birey olarak yetiştirmiştir. Aziz çok çalışkan, zeki, dürüst, vefalı ve tuttuğunu koparan biriydi. Amaçlarına ulaşmak için gece gündüz demeden çok çalıştı ve çalışmaya da devam ediyor. Maddi durumları çok iyi olmayan Aziz her gün disiplinli bir şekilde çalışmaya devam ederdi. Gençlik yıllarında futbol oynamayı çok seven Aziz çok iyi bir kaleciydi. Futbola merak salmıştı ama derslerinde ufaktan gerileme başlamıştı.

 

Annesi onunla konuşmuş ve onun derslerini aksatmamasını istemişti. Çünkü Aziz çok farklı ve zeki biriydi. Hem tıp fakültesini birincilikle bitirdi hem de kimya alanında büyük bir bilim insanı oldu. Zorluklara dayandı ve asla pes etmedi. DNA üzerine yaptığı çalışmalardan en büyük başarıyı yakalamıştır. Eşi  de bir bilim insanıdır. İkisi el ele verip  örnek bir bilim insanı oldular.

 

Sevgili Öğretmenim,

Aziz Sancar’a DNA  üzerine yaptığı çalışmalardan dolayı Nobel Ödülü verildi. Ödülünü Mustafa Kemal ve silah arkadaşları adına aldığını söyledi ve bu ödüle Anıtkabir’e verdi.  Kanser tedavisi üzerine çalışmalar yaptı. Kendi ülkesini ve kültürünü hiçbir zaman unutmadı. Amerika'da Türk misafir kültür evlerinin öncüsü oldu ve milli kültürünü asla kaybetmedi. Günde on sekiz saat çalışarak bugünlere geldi. Şu anda ise günde on iki saat çalışabildiğini söylüyor kendisi.

 

Sevgili öğretmenim,

Aziz Sancar’ın bir sözü ile konuşmama son vermek isterim. Aziz Sancar şöyle der:

“ Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum. Bizi birbirimizden ayıran emektir. Ben çalışmaya inanıyorum.” Ben de onun bu sözü doğrultunda hareket edeceğime kendime söz verdim ve daha sorumluluk sahibi ve daha çalışkan biri olacağım. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Fedakârlık İçinde hangi Duyguları Barındırır Kimler ve Neler İçin Fedakârlık Yaparsınız

 

Fedakârlık, İçinde hangi Duyguları Barındırır? Kimler ve Neler İçin Fedakârlık Yaparsınız?


Fedakarlığın içinde olan en temel duygulardan en önemlisidir sevgidir. Çünkü fedakarlık karşılıksız yapılan bir eylemdir. Onun için sevmek gerekir fedakarlık yapılan kişiyi. Önce sevgi gelir. Daha sonra merhamet, sorumluluk bilinci, sadakat, şefkat,  kimi zaman kendi hakkından vazgeçiş, sabır gibi duyguları içinde barındırır. Örneğin; Hayatımızda bizim için en büyük fedakarlığı yapan kişiler ailemizdir. Özellikle de anneler için daha çok  geçerlidir bu durum. Ben de en çok annem, babam için fedakarlık yapardım. Çünkü onlar benim için gece gündüz demeden çalışıyor, beni koşulsuz seviyorlar. Kendi konforlarını hiç düşünmüyorlar.


  Yani en başta ailem için fedakarlık yapardım. Daha sonra çok sevdiğim dostlarım, arkadaşlarım, yakın akrabalarım için fedakarlık yaparım. İnancım ve sahip olduğum değerlerim için fedakarlık gösteririm. En yüce fedakarlığı ise içinde yaşadığım ana toprağım için yani vatanım için yaparım. Yeri geldiği zaman bu vatan uğruna canımı seve seve vermeye hazır ve nazır olurum. İnsanlık ve doğa için fedakarlık yaparım. Dünya barışına katkı sağlamak için, kurumakta olan bir bitkiye su vererek, bir kediye mama vermek, bir çocuğun başını okşamak ve ona yardım etmek için her türlü fedakarlığı yaparım. 


Kimsesizler için, yolda kalmışlara, hastalara, yaşlılara, bebeklere her türlü yardım ederim  ve kesinlikle en ufak bir beklenti içine de girmem. Gerçek fedakarlık karşılık beklenmeden yapılan fedakarlıktır. Hiç tanımadığım ama yardıma muhtaç olan her canlı için elimden gelenin en iyisini yapmaya çaba gösteririm. Çünkü fedakar olmak insan olmakla, iyi insan olmakla olur.

Milli Mücadele Döneminde Yaşamış Olsaydınız Ordumuza Nasıl Yardım Ederdiniz?

 

Milli Mücadele Döneminde Yaşamış Olsaydınız Ordumuza Nasıl Yardım Ederdiniz?


Milli Mücadele yıllarında Anadolu halkı bir yoksulluk ve sefalet ile karşı karşıya kalmıştı. Milletimizin vatansever kadınları erkeğinin her daim yanında durmuş ve askerlerine ellerinden gelen her türlü fedakarlığı göstermiştir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım,

 

Milli Mücadele döneminde yaşamış olsaydım ordumuza annemin yaptığı sıcak ekmeklerden götürürdüm, büyük kaplarda tarhana çorbası götürürdüm. Annemin asker ağabeylerim için kendi elleri ile ördüğü çoraplardan, kazaklardan, havlulardan ve daha bir çok şey götürürdüm. Ordumuzdaki askerler benden bir şey talep ettiği zaman hemen yerine getirmeye çalışırdım. Ordumuza evimizde kalan son silahları teslim ederdim ve onların daha güçlü olması için Yüce Allah'a dua ederdim. Yani sadece silah ile, yiyecek ile değil ruhum ile onların yanlarında olurdum. Onlar için içten dualar eder ve onların muzaffer olması için Rabbimden merhamet isterdim, güç isterdim ve tüm gücümle ordumuzun yanında olurdum. Ön safhalarda savaşır, yeri geldiği zaman da seve seve şehit olurdum. Hiçbir şeyim olmasa bile sokaktaki taşlardan toplar düşman askerinin üzerine atardım. Çünkü onlar çoluk çocuk demeden, yaşlı, genç demeden bizi öldürmeye gelmiş cani ruhlu kimselerdir. Onun için de ben de onlara acımazdım ve ben de gaddar olurdum, korkusuz olurdum. İman gücümle savaşırdım. Mustafa Kemal'in emrettiği görevleri yerine getirmeye çalışırdım ve ona sımsıkı sarılır ve çok güvenirdim. Onun masmavi gözleri için, bu vatan için çok çalışırdım.

 

Kıymetli arkadaşlarım,

Askerlerimiz yorgun düştüğü zaman bu topraklarda ezan sesi dinmeyecek, sizler bizim umudumuzsunuz, canımızsınız ağabeylerim yılmak yok, yıkılmak yok, lütfen kanımızın son damlasına kadar savaşmaya devam edelim diye onlara moral verir, psikolojik destek sağlardım. Cephaneye mermi taşırdım. Korkuyu değil umudu güçlendirirdim. Vatana olan sevgimi savaşa katılarak gösterirdim. Milli Mücadeleyi sabırla, inançla, iman gücü ile, fedakarlıkla kazanır ve bu vatan topraklarının sadece bize ait olduğunu dünya ülkelerine  kanıtlardık. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Hepinize beni sevgi ve saygı ile dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Ailenizle Geçirdiğiniz Özel Bir Günü Anlatan Konuşma Yapınız

 

Ailenizle Geçirdiğiniz Özel Bir Günü Anlatan Konuşma Yapınız

 

Ailem benim güvende hissettiğim en sıcak yurdumdur. Ailemi çok seviyorum onlar da beni çok seviyor.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,


Ben yatılı okulda okuduğum için, yaşadığımız köyde öğrenci sayısı az olduğu için ortaokulu yatılı okulda okuyorum. Bunun için hafta sonları ailemi görebiliyorum. Hafta içi okulda ve yurtta günler çabuk geçiyor ama içimdeki aile özlemi geçmiyor. Hafta sonu gelir gelmez ve hemen babam geliyor ve iki ailemle geçiriyorum.

 

 Bu hafta da hemen aileme koştum. Eve gittiğimde anneciğim sıcacık tarhana çorbası yapmıştı. Hemen onlara sarılıp, elimi yüzümü yıkayıp başladım çorbamı içmeye. Daha sonra annem köy tavuğu pişirmişti. Ben geleceğim diye yapmıştı bu yemeği. Onun yanına da tavuğun suyu ile bulgur pilavı yapmış, yanına salata ve kek yapmıştı. Bu yiyecekleri ailemle yemek beni çok mutlu ve özel hissettirdi. Çünkü onlar sıcacık yuvamızda vakit geçirmek çok güzel oldu.

 

 Daha sonra babam hadi Emre dağlara çıkalım, alıç zamanı biraz alıç toplayalım da yurttaki arkadaşlarına da götürürsün dedi. Hemen çıktık dağlara ve dağdan kırmızı, sarı, yeşil alıçlar topladık. Orada karnım doyana kadar da alıç yedim. Sonra evimize döndük. Babam ve annemin yanında oturdum ve  onlara sarıldım.

Kaldır Kaşını Yiyeyim Aşını Konulu Konuşma

 

Kaldır Kaşını Yiyeyim Aşını Konulu Konuşma

 

İnsan evine gelen misafirlerine ikramlık bir şeyler uzatırken veya bir kimseye iyilik ve yardım yaparken davranışlarına dikkat etmelidir. Çatık kaşlı veya somurtkan bir şekilde davranmak karşı tarafı huzursuz eder. Güler yüzlü ve istekli davranmak ise herkesin gönül rahatlığı içinde olmasını, memnun kalmasını, mutlu olmasını sağlar. Bunun için atalarımız kaldır kaşını, yiyeyim aşını sözünü söylemiştir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Misafirlere sert bir yüz ifadesi takınmak onların kendilerini rahatsız hissetmesine eden olur ve onlara hazırladığımız ikramlıklardan rahatça yiyemezler. Çünkü ev sahibinin kendilerini istemediğini hissederler ve içtikleri bir yudum çay bile boğazlarında kalır. Bunun için eve gelen misafirlere samimi ve güler yüzlü davranılmalıdır. Onların kendilerini ve mutlu ve huzurlu hissetmeleri için, ikram ettiğimiz şeyleri gönül rahatlığı içinde yemeleri için biz de gönüllü hizmet etmeli ve bunu jest ve mimiklerimizle karşı tarafa göstermeli ve hissettirmeliyiz.


 Bu durum aynı zamanda yardıma muhtaç olan kişilere yaptığımız yardım için de geçerlidir. Yaptığımız yardımı isteksiz ve kibirli bir şekilde yapmamalıyız, gönüllü, sevgi ile ve sevgi dilini kullanarak iyiliklerimizi yapmalı ve insan gibi davranmalıyız. Bu konu hakkında konuşacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, hepinizi sevgi ile selamlıyorum.