Konuşma örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konuşma örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bir Araziyi Ailenizle Yaşayabileceğiniz Hâle Getirmek İçin Neler Yapabileceğinizi Düşününüz. Ardından 2-3 Dakikalık Bir Konuşma Tasarlayınız.

 

Bir Araziyi Ailenizle Yaşayabileceğiniz Hâle Getirmek İçin Neler Yapabileceğinizi Düşününüz. Ardından 2-3 Dakikalık Bir Konuşma Tasarlayınız.


Bir araziye sahip olmak ve arazi üzerinde ağaçlar yetiştirmek, o araziye güzel sebzeler ekmek ve daha birçok şey yapmak isterdim.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 

Bir araziyi ailemle yaşayabilecek hale getirmek için elimden gelen her türlü işi yapardım. Bize ait olan araziyi önce bir güzel temizlerdim ve üzerinde otlar bırakmazdım. Daha sonra ailemle birlikte o toprağı verimli hale getirmek için traktörle sürdürürdüm ve toprağın daha canlı ve daha verimli olması için her türlü çalışmayı yapardık. Arazimize  değişik meyve ağaçları, bitkiler, çiçekler getirirdim ve bunların arazide güzel bir şekilde yetişmesi için onları sular, ilaçlarını veriri ve her türlü bakımını günü gününe yapardım. Yani bu konuda bir çocuk olarak aileme her türlü yardımı elimden geldiğince yapmaya çalışırdım.

 

Sevgili öğretmenim

Arazimizin yanına güzel bir yazlık yaptırırdık. Yaz tatilinde oraya gelirdik ve orada yaşardık. Ayrıca çeşmemiz de olurdu ve o çeşmede arazide çalıştıktan sonra elimi yüzümü yıkardım ve çeşmenin suyundan kana kana içerdim. Araziye küçük bir kümes yapardık ve orada tavuklarımız, horozlarımız, hindilerimiz olurdu. İneklerimiz, koyunlarımız da olurdu ve onların etinden, sütünden faydalanırdık. Arazimizin bir yanına da kocaman bir oturma alanı yapardık. 


Babamla birlikte masalar, sandalyeler yaparak kocaman bir kamelyeye sahip olurduk ve bize gelen misafirlerimizi de böylece mutlu etmiş olurduk. Daha birçok şey yapardık. Şimdilik aklıma gelenler bunlardır. Beni ilgi ile dinleyip bana sabır gösterdiğiniz için çok teşekkür eder, konuşmama burada son veririm.

Dedenizle Bir gün Geçirdiğinizi Düşününüz. O Gün Yaşadıklarınızı, Dedenizle Yaptıklarınızı, Oynadığınız Oyunları, Duygu ve Düşüncelerinizi Anlatan Bir Konuşma Yapınız.

 

Dedenizle Bir gün Geçirdiğinizi Düşününüz. O Gün Yaşadıklarınızı, Dedenizle Yaptıklarınızı, Oynadığınız Oyunları, Duygu ve Düşüncelerinizi Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


Büyüklerimiz ile vakit geçirmek ve onların engin deneyimlerinden faydalanmak

 biz çocuklar için büyük bir şanstır.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

 

Okullar kapanmış, karneler verilmişti. Ailemle hemen yola çıktık ve köyde olan dedemlere gittik. Babam memur olduğu için, annem ise özel bir kurumda çalıştığı için ancak yaz tatilinde dedemlere gidebildik. Dedemlere vardığımız zaman  onun yaşadığı yerin ne kadar güzel olduğunu gördüm. Kocaman evleri vardı ve evlerinin bahçeleri de harika görünüyordu. Eve varır varmaz büyük annem kapıyı açtı ve bize köy sofrası kurmuş, köy kahvaltısı hazırlamıştı. Kahvaltıda neler yoktu ki… Bal, köy yumurtası, peynir çeşitleri, tahinli pekmez, ceviz, sucuklu yumurta, patates kızartması, sıcacık çörekler ve daha neler neler…

 

Tüm bu güzel olan yiyecekleri yedikten sonra dedemle köydeki ormana gittik ve onunla orada badem, dağ çileği, dağ kirazı ve dağ çayı topladık.  Daha sonra dedemle ormanda top oynadık, ben kaçtım o beni yakaladı, bilye oynadık ve daha neler neler…  Ormanda dedemle hem  sohbet ediyor hem de güzel meyveler topluyorduk. Bir yandan da meyveleri yemeye devam ediyordum. Dedemin bana olan bakışı, sıcaklığı ve  güzel gözleri beni çok etkilemişti. Beni o kadar çok seviyordu sürekli yavrum, kuzum diyordu. Onunla çok güzel bir an  yaşıyordum. Ormanda meyveleri topladıktan eve vardık daha sonra dedem beni  sonra beni kümese götürdü ve oradaki yumurtaları sen toplan yavrum dedi. Ben de buna çok sevindim ve kümesten yirmi tane yumurta topladım. Bu çok güzel bir duyguydu. Daha sonra dedemin koyunlarını dağa çıkardık ve birlikte koyunları otlattık. Acıktığımızda ise dedemin getirdiği yollukları afiyetle yedik. 


Daha sonra dedem bana çocukluğunun bu dağlarda geçtiğini ve burada güzel anılarının olduğunu söyledi. Dedem de kendi dedesinden bana bahsetti ve onunla ne güzel anıları olduğunu söyledi ve gözünden iki damla yaş geldi. Hemen ona koştum ve sarıldım. Belli ki o da kendi çocukluğunu, dedesi ile ilgili anılarını hatırlamıştı…. Çok duygulandım ve çok üzüldüm onun için… Ömür ne de çabuk tükenip gidiyordu.

 

Sevgili öğretmenim,

İnsan dede bile olsa yine de çocukluğunu özlüyordu ve yaşanılanlar hiç bir zaman unutulmuyordu. Dedeme sarıldım ve ona maymunluklar yaparak onu güldürdüm ve dedem de bana kahkahalar atarak güldü. Daha sonra akşama doğru köydeki evimize geldik. Babaannem bize enfes bir köy tavuğu pişirmiş, sarmalar, dolmalar yapmıştı. Annem de kek, poğaça hazırlamıştı. Hepsini afiyetle yedik ve ben o gece dedeme sarılarak uyudum. Onunla muhteşem bir gün geçirmiştim ve bu günü de daima hatırlayacağım. Dedemle geçirdiğim bir gün bu şekildedir. Beni dinlediğiniz için teşekkür eder konuşmama burada son veririm..

Arkadaşlarınızla Oynadığınız Sokak Oyunlarından Hiç Unutamadığınız Bir Tanesini Seçip Anlatınız

 

Arkadaşlarınızla Oynadığınız Sokak Oyunlarından Hiç Unutamadığınız Bir Tanesini Seçip Anlatınız


Arkadaşlarımla oyun oynamak ve yüz yüze gelmek benim için çok güzel oluyor. Çünkü sokak oyunlarında özgürlük var, heyecan var, gerçeklik ve öğrenme var. Arkadaşlarımla oynadığım sokak oyunlarından bir anım şu şekildeydi. Bir gün Harun, Hamza, Kemal, Eymen ve Berat ile saklambaç oynuyorduk. Oyun çok zevkli başlamıştı.

 Kemal ebe olmuştu ve birden elliye kadar saymaya başlamıştı. Herkes kendine gizli bir yer arıyordu. Benim de aklıma komşumuz Yeter Teyzemin kümesi geldi. Koşarak gizlice kümese girdim ve Kemal'in beni bulmasını beklemeye başladım. Herkes ortaya çıkmıştı ama beni bir türlü bulamıyorlardı. Çok mutlu olmuştum ama ta ki Horozun beni kovalamasına kadar… Bir anda kümeste arkamdan beni kovalamaya başlayan horoz çok korkuttu. Bana saldırıyor ve ben de korkudan bağırmaya başlamıştım ki Kemal: “Gördüm Mustafa seni söbe” diye bağırdı. 


Ben korkudan kaçmaya devam ederken arkadaşlarım da horozu benden uzaklaştırmaya çalışıyordu. O günüm hem heyecan dolu, hem korku dolu geçmişti ama çok zevkli ve mutlu bir gündü benim için. O günden sonra bir daha kümese girmedim ve bu bana güzel bir der oldu ama sokak oyunlarımıza zevkle devam ettik.

Gün Doğmadan Neler Doğar Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Gün Doğmadan Neler Doğar Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Gelecek, birçok değişikliklere gebedir. Beklenmedik bir sırada çok güzel durumlarla karşılaşma imkânı her zaman vardır. Her zaman ümitli olmak gerekir. Bunun için de atalarımız “Gün doğmadan neler doğar.” sözünü söylemiştir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım

 

Hayatta her zaman mutluluk, mutsuzluk sonsuz olmayacaktır. Yeri geldiği zaman acı kayıplarımız ve acı zamanlarımız da olacaktır. Yeri geldiği zaman mutlu ve güzel anılarımız da olacaktır. Hayatın ne getireceğini de hiçbir zaman bilemeyiz. Başımıza ne gelirse gelsin hayata olan tutkumuzu asla kaybetmemeliyiz.  Umudumuzu  hiçbir zaman yitirmemeliyiz. Çünkü gün doğmadan neler doğar. Yani hiç beklemediğimiz anda güneşli ve güzel günler bizimle olabilir. Yaşar Kemal’in İnce Memed adlı eserinde de yazar  “Hangi gün vardır, akşam olmamış, Kaç geceyi gördün sabaha varmamış.” diyerek umutlu olmamız gerektiği mesajı verilmiştir. Umut varsa hayat vardır. Umut varsa eski güzel günler elbet bir gün gelecektir. Onun için var gücümüzle umuda ve hayata bağlanmalıyız.

 

 Bu atasözü ile ilgili şu örneği vermek isterim. Bir gecede tüm servetini kaybeden zengin bir iş adamı olabilir. O iş adamı için hayat bitmiş olabilir ve adamın tüm hayat sevinci yok olabilir. Böyle durumlarda o kişi umudunu asla kaybetmemelidir. Belki yeni günler için onun için farklı olacaktır. Çünkü Allah kimseye taşımayacağı kadar yük vermez. Bundan dolayı umut asla yok edilmemelidir, umuda kelepçe vurulmamalıdır. Atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Aman Diyene Kılıç Kalkmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Aman Diyene Kılıç Kalkmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Yenilgiyi kabul edip dürüstlüğüne, mertliğine güvenerek teslim olan düşmanın canına kıyılmaz. Gündelik yaşamımızda ise ise atasözümün anlamı şu şekildedir: Haksızlığını, suçunu kabul edip özür dileyen kişinin daha fazla üstüne gitmek, kusurlarını tekrar dile getirmek doğru değildir. Bu nedenle atalarımız da “Aman diyene kılıç kalkmaz.” demiştir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım

 

Ülkeler arası savaşlar olduğu zaman o esnada çeşitli olanlar da yaşanabilir. Bunlardan biri de  yenilgiyi kabul edip af dilemektir. İşte bu sırada yenilgiyi kabul eden, mertliğine güvenerek teslim olan kimsenin canına kıyılmaz. Normal yaşamda da bize yanlışı olan ve daha sonra yanlışının farkına varıp geri özür dileyen insanları da sürekli eleştirmek doğru değildir. Sen bana şunu yapmıştın, sen bana böyle davranmıştın diyerek lafı uzatmanın hiçbir anlamı yoktur.

 

 Kusur gören gözleri artık kör etmek gerekir ve özür dileyeni affetmek olgun insana yakışan en önemli erdemdir. Daha fazla üstelememek gerekir. Hoşgörülü olmak, affetmek en güzelidir. Bunun için de aman dileyene kılış kalkmaz denilmiştir. Atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Karınca Kanatlanınca Kendini Serçe Oldum Sanır Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Karınca Kanatlanınca Kendini Serçe Oldum Sanır Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Beklenmedik bir anda makam sahibi olan kimseler bir anda çabuk değişir. Kendisine aşırı yetki verilen veya eline bol para geçenler birdenbire değişir. Çevresindeki insanları görmezlikten gelmeye başlar ve insanlara karşı büyüklük taslar. Yakınındaki insanları tanımaz, onlara yardım etmez ve ne oldum delisi olur. Bunun için de atalarımız karınca kanatlanınca kendini serçe oldum sanır atasözünü kullanmışlardır.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli dinleyiciler

Kimi insanlar ne yazık ki özünü çabuk unutuveren kimselerdir. Böyle kimselerin eline çok para geçtiği zaman ya da böyle kimseler bir anda makam atladığı zaman şımarmaya başlar ve kendi benliğini, nerden geldiğini çabuk unutur. İnsan beğenmez hale gelir. Yakınlarına karşı kibirli davranır ve onlara elinden gelen desteği sağlamaz. Kendini bir şey oldum sanır. Bunun için de burnu havada gezer ve gezmeye devam eder. İşte bu tip insanlardan olmamak gerekir. Geldiğimiz yeri unutmamalıyız. Bir makama geldiğimiz zaman önce yakınlarımıza yardım etmeliyiz, hoşgörülü olmalıyız ve tevazu sahibi insan olmalıyız. Böyle yaparsak çevremizdeki insanlar tarafından da vefalı ve saygıdeğer insan olarak görülürüz.

 

 Tevazu sahibi insan olursak İnsanlar  bize karşı öfke beslemez ve sevdiğimiz insanlar biz onlara asil bir şekilde karşılık verdiğimiz için bizi daha çok sever  ve bize daha çok bağlanır. Büyüklük taslayanlar, insanlara tepeden bakanlar, sonradan görmeler ne yazık ki yalnız kalır ve boş boş ve saçma sapan tavırlar göstererek sevdiklerini de kendinden bir zaman sonra uzaklaştırır. Ne olursa olsun mal, mülk, makam kişinin duruşunu değiştirmemelidir ve kişi asıl benliğini, asıl özünü kaybetmemelidir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Hayatınızda En Çok Etkilendiğiniz Kişi Kimdir? Nedenlerini Yazınız Konulu Konuşma

 

Hayatınızda En Çok Etkilendiğiniz Kişi Kimdir? Nedenlerini Yazınız Konulu Konuşma

 

Her insanın hayatında bir idolü vardır. Benim de hayatımda en çok sevdiğim ve kendisini örnek aldığım kişi canım annemdir. Çünkü dünyaya sekiz çocuk getirip varlıkta, yoklukta onların her birini okutup, kimseye muhtaç etmeyen, bizim için her türlü fedakarlığı seve seve yapan kişi, benim en değerlim annemdir, canımdır.

 

Sevgili Öğretmenim,

Annemi örnek alıyorum ve onu canımdan çok seviyorum. Çünkü annem hepimize yetmeye çalıştı ve bizi bugünlere getirdi. Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi. Hiçbir maddi imkanımız yokken bile bizi aç bırakmadı. Kimseden bir şey istemedi. Yeri geldi kendi aç kaldı, aç uyudu ama bunu bize sezdirmemeye çalıştı. Yakınlarından çok kötülük gördü. Annemin kardeşleri onun zor zamanında hiçbir zaman yanında olmadı ve bize kimse maddi olarak yardım etmedi. Annem tüm bunlara rağmen hepimizi de okuttu. Ablalarım doktor, ağabeylerim ise hakim oldu. Ben de ileride iyi bir savcı olmak istiyorum. Küçük yaşta kitap okuma alışkanlığını bize annem kazandırdı. Paylaşmayı, merhametli olmayı, empati kurmayı ve insanları olduğu gibi kabul etmeyi bize canım annem öğretti. Onun için anneme minnettarım ve benim kahramanım annemdir öğretmenim.

 

Buradan tüm annelerin elinden ve gözlerinden öpüyorum. Sizler iyi ki vardınız ve iyi ki de anne olmuşsunuz. Canım annemi de sevdiğimi bir kez daha dile getirmek istiyorum ve onun ellerinden öpüyorum. Anlatacaklarım bu karadır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum öğretmenim.

İşi Olmayanın Aşı Olmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

İşi  Olmayanın Aşı Olmaz Atasözü İle İlgili Konuşma


Kendinin veya ailesinin geçimini sağlamak için herhangi bir yerde çalışmayan kimsenin elinde yiyecek parası olmaz. Bunların yaşanmaması için çalışmak, üretmek ve kendi ayakları üzerinde olmak gerekir.


Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım

İşi olmayan kimseler boş gezdikleri için zamanlarını boşa harcar. Zamanlarını yatarak değerlendiren bu tembel kimselerin ne kendisine ne de topluma faydası olur. Böyle olduğu zaman da başka insanların yardımına muhtaç kalır ve hazır yiyici olur. Böyle kimseler de yakınları tarafından ve toplum tarafından sevilmez. Oysa çalışan, üreten, alın teri döküp kendine ve ailesine yetebilen insanlar değerli insanlardır ve böyle insanlar kişinin yakınları tarafından da el üstünde tutulur.


 Çalışmamak bir zaman sonra insanı daha da tembel duruma düşürür ve kişi en basit işleri bile yapmaz ve bu da en çok kişinin kendi bedenine, kendi zihnine zarar verir. İşi olmadığı için ekmek alacak bile parası olmayan kişi kendini rezil eder ve ele güne muhtaç kalır. Kimse de böyle kişilere yardım etmek zorunda değildir. Sağlığı yerinde olan her kişi çalışmalı ve kendine yetebilmelidir. Bunun için de atalarımız İşi olmayanın aşı olmaz demiştir. İşi olan ise her türlü isteğine belli ölçüde ulaşabilir ve kimseden dilenmek zorunda kalmaz ve pişkin bir değil onurlu bir insan olur. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Ricardo Quaresma Konulu Konuşma

 

Ricardo Quaresma Konulu Konuşma

 

Futbola çok düşkün olduğum çin dünyada tanınmış futbolcuları da takip etmekten geri kalmıyorum. Ronaldo, Messi, Arda Güler vb tamam ama benim sevdiğim oyunculardan biri Ricardo Quaresma’dır.  Tam adı Ricardo Andrade Quaresma Bernardo olan Ricardo Quaresme 26 Eylül 1983 yılında Portekiz'in Lizbon kentinde dünyaya geldi. Çünkü bu büyük futbolcu bana daha yakın geliyor ve onu daha çok seviyorum ve ilgi ile takip ediyorum.


 Ricardo Quaresma kanat   pozisyonunda görev yapmış Portekizli eski futbolcudur. Dünya futbolunun sayılı yeteneklerinden biri olarak kabul edilen Quaresma, rabona ve trivela hareketleriyle tanınmaktadır.15 yıl boyunca Portekiz milli takım forması giymiştir.  Quaresma, 80 maçta forma giydi ve 10 kez gol atma başarısı gösterdi.  2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı kazanan takımın parçası olmuştur.


 Kanat mevkiinde oynayan başarılı futbolcu günümüzde Liga NOS takımlarından birisi olan Vitoria Guimaraes'da forma giymektedir. Bir dönem Beşiktaş futbol kulübünde de forma giymiştir. Futbolu oynayış tarzı, başarıları benim dikkatimi çekmiştir. Onu çok seviyorum ve o benim idolümdür. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Çalışkanlık İle İlgili Konuşma

 

Çalışkanlık İle İlgili Konuşma


Hayattaki amacımız sadece temel gereksinimlerimizi karşılamak olsaydı diğer canlılardan bir farkımız olmazdı. Yüce Alla bize akıl vermiştir. Bu akıl sayesinde neyin bizim için iyi neyin bizim için kötü olduğunu mantığımızla az buçuk anlarız. Çünkü aklı olan, aklını iyi kullanabilen insanlar çalışmanın ne kadar değerli bir hazine olduğunu bilirler. İnsan çalışmadığı zaman, üretmediği zaman, zihnini boş tuttuğu zaman o zihin bir zaman sonra gerilemeye ve normal işlevlerini bile zaman içinde kaybetmeye başlar. Oysa çalışarak okuyarak üreterek hayatını devam ettiren insanlar beyinlerini daha da çok geliştirir ve önüne bakmaya devam ederler. İşte bunun güzel sonucu da çalışkanlık olur, başarı olur, iyi bir gelir olur ve daha neler neler…

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlar

Çalışkanlık aslında zor bir şey değildir. Yeter ki çalışmaya gönüllü olalım ve en ufak bir yokuşta hemen aşağıya inmeyelim Çalışmanın gerçekten zevkine varan kimseler bir daha bundan vazgeçemezler. Çünkü çalışmak, çalışkan olmak kişiyi bedenen ve ruhen diri tutar. Günümüzü gereksiz dedikodular ile, gereksiz videolar izleyerek geçireceğimize çalışarak geçirmek bizi daha kültürlü yapar. Bunun için de sürekli okumalıyız, araştırma yapmalıyız ve ülkemizi en iyi yerlere getirmek için elimizden gelen fedakarlığı da gösterebilmeliyiz. Mustafa Kemal Atatürk “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.” demiştir. İşte burada da vatanseverliğin çalışkanlıkla doğru orantılı olduğu bellidir. Çalışkan insanlar devamlı bir işle meşgul oldukları için ise sıkılmaya zaman dahi bulamazlar ve hayatları boyunca üretmeye devam ederler. Böyle insanlar gerçek vatansever insanlar, çalışkan insnalardır aynı zamanda.

 

Sevgili Öğretmenim,

Bizler bazen okuldan sıkılıyoruz, ödevleri yapmaktan sıkılıyoruz ve yan gelip yatsak diyoruz. Bunu anneme söylediğimde zamanında   okumayıp bir iş sahibi olmadığı için çok mutsuz olduğunu söylemişti. Her ne kadar ev hanımlığı da bir iş gerektirse de yine de kendi ayaklarım üzerimde durmak ve çalışmak isterdim dedi. Boş durmak başa beladır dedi. Çünkü insan boş durmaktan bir süre sonra sıkılıyormuş ve hayat çekilmez hale geliyormuş. İşte bunun için de çalışmak, çalışkan olmak gerekiyormuş. Ben de annemin bu sözlerinden feyz aldım ve bir daha çalışmaktan asla şikayetçi olmayacağım ve çalışarak  kendi ayaklarım üzerinde duracağım ve ülkemi çalışkan bir birey olarak temsil etmek için elimden gelene fedakarlıkları göstereceğim. Çalışkanlık ile ilgili şu sözü de daima hatırlayacağım:


“Çalışmak bizi şu üç büyük beladan kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk.” (Voltaire). Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Öğretmene Şiddet Olayları Hakkında Konuşma Hazırlayınız

 

Öğretmene Şiddet Olayları Hakkında Konuşma Hazırlayınız

 

Şiddet kime, nasıl, ne şekilde yapılırsa yapılsın şiddetin asla geçerli nedeni olamaz. Çünkü şiddet şiddeti doğuracak, toplumsala ayrışmaya neden olacak ve toplum içindeki birlik, beraberlik ve dayanışma yok olacaktır. Kadınlarımıza, çocuklarımıza, yaşlılarımıza gösterilen zorbalığın ve şiddetin hiçbir geçerli sebebi olamaz. Buna toplum olarak dur demeliyiz. Son zamanlarda şiddet öğretmenlere gösterilmeye başlandı. El birliği ile öğretmenlik mesleğini yerle bir etmeye başladık ve eğitimin neferi olan, bizlere yol gösteren kıymetli öğretmenlerimiz ne yazık ki kimi kendini bilmez öğrenciler ve veliler tarafından şiddete maruz kaldıklarına şahit oluyoruz.


Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,


İnternette bir gördüğüm bir yazıyı burada da paylaşmak istiyorum.

Öğretmene şiddeti, kadına şiddeti, doktora şiddeti, çocuğa şiddeti kınıyoruz ama görüyoruz ki çözüm değil. İzlediklerimiz, okuduklarımız ve yaşadıklarımızla şiddetin hayatımıza sinsi sinsi sızıp normalleştiği dünyada daha ciddi cezai yaptırımlar olması şart. Bir öğretmene doğrultulan silahla hepimizin geleceğini barut kokusu sardı duymuyor musunuz? Bu cesaret nereden geliyor sormuyor musunuz? Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olacakken katili olmanın cezası ne olacak? Adalet ölüyor görmüyor musunuz? Gerçekten de bu yazıyı okuduğum zaman çok duygulandım. Çünkü hiç kimseye şiddet gösterilmemelidir. Bu insana yakışan bir davranış değildir. El birliği ile itibarı yok edilerek, beş kurşunla öldürülen 74 yaşındaki İbrahim Oktugan hocamız  ne yazık ki artık aramızda değil. Evinde bile oturmayıp bu yaşta çalışmak isteyen ve topluma faydalı olmak isteyen bu öğretmenimizin ne yazık ki canına kıyıldı. Sorumluların hepsi cezalandırılmalı ve gereken ağır yaptırımlar hemen  uygulanmalıdır.

 

Sevgili öğretmenim,

Zorunlu eğitim devam etmemelidir. İlk dört yol zorunlu olmalıdır. Zorunlu eğitimde öğretmen çocuklara bekçilik yapmak dışında bir şey yapamıyor. Okumak istemeyen öğrenci zorla okula geliyor, eğitim sürecini sabote ediyor, amacı eğitime devam isteyen öğrencilerin eğitim atmosferini bozuyor.. “Öğretmen Meslek Kanunu” olan ama içinde öğretmeni şiddete karşı koruyan hiçbir maddenin olmadığı kanun ne yazık ki öğretmenleri koruyamıyor. Eğitim çalışanlarına şiddet uygulanıyor. Vefat haberleri geliyor. On iki yıl zorunlu eğitim sevdasından berber, çırak bulunamıyor. Ara eleman neredeyse yok, yeni zanaatkâr yetişmiyor. Bu radikal karar çok gerekli. Zorunlu eğitim dört yıl olmalı! Öğretmen Meslek Kanunu ciddi revize edilmeli, eğitim çalışanlarına şiddete üst düzey cezalar verilecek maddeler eklenmelidir. Gecikmeden yapılmalıdır bunlar..  Yoksa daha çok şiddet  haberleri duymaya devam edeceğiz. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Yapay Tatlandırıcıların Zararları Konulu Konuşma

 

Yapay Tatlandırıcıların Zararları Konulu Konuşma


Günlük yaşantımızda kullandığımız doğal şekerler varken ne yazık ki yapay tatlandırıcıları soframızın baş tacı etmeye başladık ve bu da sağlığımızı tehlikeye atmak demektir. Normal şekerin bile fazlası zararlıyken yapay şekerin, tatlandırıcıların zararları kat kat fazladır.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

İnsan damak tadını neye alıştırsa bir zaman sonra o tatları arıyor ve artık kötü gıdalar bizde zararlı alışkanlıklara dönüşüyor ve kolay kolay vazgeçemiyoruz. N eyersen onu istiyorsun. Diline tatlı gelen, sana haz veren gıdaların diğer organlara ne gibi zararlar verdiğini gözünle göremiyorsun ama kısa zamanda kan değerlerinde çıkan şaşırtıcı sonuçlar seni bir hayli şaşırtabilir ve organlarına ne gibi zararlar verdiğini anlayabilirsin. Bunların olmaması için yapay tatlandırıcılardan uzak durulması gerekir.


Sevgili Öğretmenim,

Bu yapay tatlandırıcılar kan şekerini yükseltmeme ve düşük kalori içerme özellikleri olmasına rağmen insan vücuduna son derece zararlı etkileri vardır. En bilinen kanıtlanmış zararları obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, kanser gibi hastalılardır. Özellikle kan şekerini yükseltmediği için diyabet hastaları tarafından sıklıkla tercih edilse de beyinde şekerin sebep olduğu tokluk hissini oluşturmadığı için daha fazla tüketime ve kilo alımına sebep olmaktadır. Diyet amaçlı olarak da düşük kalorileri nedeniyle bu tür gıdaları tercih edenler üzerinde de faydalı etkileri olmadığı klinik deneylerle kanıtlanmıştır. 

 

Bunun için yapay tatlandırıcıları hayatımızdan çıkarmalıyız ve her şeyin doğalına dönmeliyiz. Doğal olanı da ölçüyü kaçırmadan tüketmeliyiz ve genç yaşta sağlık sorunları ile karşı karşıya gelmemeliyiz. ağlık söz konusu olduğunda doğal tatlandırıcıların önemi daha da artmıştır. Elma özü, hurma suyu daha sağlıklı tatlandırıcılardır. Kesinlikle bu tür ürünlerin tercih edilmesi gerekir.  İnsan ne yerse ona dönüşür. Sağlıklı ürünleri   yersek bir sağlıklı  vücuda sahip oluruz. Sağlıksız gıdaları tüketirse genç yaşta sağlığımızdan oluruz sürekli sağlık problemleri ile uğraşmaya devam ederiz. Anlatacaklarım bunlardır. Konuşmama burada son vermek istiyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Vatansever Bir İnsan Ülkesine Zarar Verecek Neleri Yapmaz Konulu Konuşma

 

Vatansever Bir İnsan Ülkesine Zarar Verecek Neleri Yapmaz Konulu Konuşma

 

Vatansever insan demek  vatanı için çalışan, vatanı için bilim yolunda, ilim yolunda ilerleyen kişiler demektir. Vatanseverlik vatani görevlerini zamanı gelince yapmak demektir. Örneğin askere gitmek, oy kullanmak gibi.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Vatansever bir insan aylak olmaz. Yani tembellik yapmaz. Vatan millet, Sakarya deyip yan gelip yatmaz. Gerçek anlamda vatanını seven kimseler ülkemizin Nobel ödülünü alan Aziz Sancar gibi, uzaya giden ilk Türk astronot Alper Gezeravcı gibi ve daha sayamadığım nice vatansever insanlar gibi olur. Vatansever insan bayrağına saygılı olur. İstiklal Marşı okunurken hareket halinde olmaz ya da ciddiyetsiz davranışlarda bulunmaz. Vatanına içten bağlı olur ve çok çalışır, vatanını en iyi yerlere getirmek için çalışmayı hayatının bir alışkanlığı yapar.

 

Sevgili Öğretmenim,

Vatanını seven insan oyunu kullanır. Mutlaka yaşı geldiği zaman oyunu kullanır, seçme seçilme hakkını yerine getirmiş olur. Vatanını seven bir insan iki yüzlü olmaz. Riyakar olmaz. Yalancı olmaz. Doğru, dürüst ve güvenilir bir insan olur. Akılcı olur ve bilimi kendine rehber edinir. İnsanların gözünün içine baka baka yalan söylemez. Devlet malına zarar vermez ve devlet malını çalmaz. Vatanını seven insan adaletsizlik yapmaz ve her türlü adaletsizliğe hayır der. Kaba kuvvet kullanmaz. Sorunları şiddetle değil insani davranışlar ile çözmeye çalışır.

 

Sevgili dinleyiciler,

  Vatanını seven insan Batı’nın yaşamını örnek almaz, Batı’nın bilimi örnek alır. Ana dilini unutmaz ve ana diline sahip çıkar. Günlük konuşmalarında ana dilinin içine yabancı kelimeler serpiştirmez. Milli benliğini, kültürünü ve ana dilini korur ve benimser. Yani özünü unutmaz: Geçmişine sahip çıkar ve geçmişinden ders çıkarır.  Vatanının havasını, suyunu, toprağını kirletmez. Ormanlarına sahip çıkar, vatanını ağaçlandırır ve ormanlık alanlarda ateş yakmamaya gayret gösterir. Vatanının tarihi ve doğal güzelliklerinin farkında olur ve onlara asla zarar vermez. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

İyi Bir Misafir Olmak İçin Ne Yapmalıyız Konulu Konuşma

 

İyi Bir Misafir Olmak İçin Ne Yapmalıyız Konulu Konuşma


Misafir olarak gittiğimiz yerde davranışlarımıza dikkat etmeliyiz. Ev sahibi gibi davranmamalıyız ve gevşek hareketlerde bulunmamalıyız.


Sevgili Öğretmenim,

Kadim kültürümüzde misafirliğe çok önem verilir ve eve gelen kişiler Tanrı misafiri olarak görülür ve onlar için ev sahibi elinden gelen hizmeti yapar. Ev sahibi elinden geleni yaparken de misafir ona yardım etmelidir. Ev sahibi misafire, misafir de ev sahibine  karşı kibar olmalıdır. Tatlı dil ve güler yüz daim olmalıdır. Misafir ev sahibi gibi davranmamalı, ev sahibine yaptığı işlerde bilgiçlik taslamamalıdır. Yani misafir kendini bilmeli, nasıl davranacağını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Ev sahibinin önüne getirdiği ikramlıkların tadına bakmalı ve ev sahibine emekleri için teşekkür etmelidir.  Yani Önüne gelen yiyeceklere burun kıvırmamalıdır. Önüne ne konulduysa onu yemeli ve ev sahibine de teşekkür etmeyi bilmelidir.

 

Sevgili öğretmenim,

Misafir gittiği yeri kendi evi gibi kullanmamalı, gittiği yerde de günlerce yatılı kalmamalıdır. Yoksa ev sahibine bıkkınlık verir ve böyle kimseler bir daha eve kabul edilmez. Bunun için misafir nezaket sahibi insan olmalı, yerini bilmelidir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Bir Arkadaşın Kalbini Kırsa Tepkin Ne Olurdu Konulu Konuşma

 

Bir Arkadaşın Kalbini Kırsa Tepkin Ne Olurdu Konulu Konuşma

 

 Kalp kırmak hele hele başka insanların yanında arkadaşlarımızı rencide etmek insana yakışmayan kötü bir davranıştır. İnsanları kırmamak gerekir. Nezaket sahibi olmak ve kibar olmak gerekir.


Sevgili öğretmenim,


Bir arkadaşım kalbimi kırsa bu durumda çok üzülürdüm. Kalbim acırdı. Zaten duygusal biri olduğum için, biraz fazla da alınganlık olduğu için daha çok üzülürdüm ve arkadaşımın yaptığı bu hadsizliğin etkisinden uzun süre kurtulamazdım. Kendimi değersiz hissederdim ve çok üzülürdüm. O arkadaşımı belki bir gün affederdim ama onunla eskisi gibi olmazdım. Araya mesafe koyardım. Çünkü insanları kırmak, dökmek kolay olmamalı. Hiç kimse aklından geçirmediği şeyi bir anda dile dökmez. Arkadaşım da bana söyleyeceklerini içinden  ve aklından geçirdiği için bir anda kalbimi kırmış olabilir ve bu da beni derinden yaralar.

 

 Gelip benden samimi olarak özür dilerse onu affedebilirim ve bir daha yapmazsa onunla eskisi gibi arkadaş olabilirim ama eskisi  gibi aşırı samimi davranışlarda bulunmayabilirim. Çünkü ben onu kırmayı hiçbir zaman aklımdan dahi geçirmemişimdir. Bırakın kırmayı hep alttan aldığım zamanlarda olmuştur diye düşünürüm. Arkadaşım kalbimi kırdığı zaman ona bu davranışının yanlış olduğunu,  benimle bu şekilde konuşmaması gerektiğini güzel bir dille ifade ederim ve asla nezaketsizlik yapmam. Tepkim de gayet de anlaşılır olurdu ve kırıldığım bir şeyde de onu uyarırdım. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum öğretmenim.

Okulda ve Evde Disiplinli Olmanın Önemi İle İlgili Konuşma

 

Okulda ve  Evde Disiplinli Olmanın Önemi İle İlgili Konuşma


Disiplin hayatımızı düzene sokar ve insanı daha özgür hale getirir. Çünkü hayatı belirli bir plan ve program doğrultusunda yaşayan insanlar çalışkan olur ve yaptığı işten de büyük verim alır.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Okulda, evde kısacası hayatımızın her alanında disiplinli olmak gerekir. Çünkü disiplin demek düzen demektir, boş yere vaktini boş işlere harcamamak demektir. Disiplinli olduğumuz zaman kalan zamanlarımızda istediğimiz, sevdiğimiz etkinlikleri de yapabiliriz. Okulda disiplinli olmalıyız. Bunun için biz everilen ödevleri zamanında yapmalıyız ve derslerimize çok iyi çalışmalıyız. Okul eşyalarına kısacası okul malına zarar vermemeliyiz. Öğretmenlerimizi derste iyi dinlemeliyiz ve not tutmalıyız. Belir bir düzenimiz olmalıdır. Aşırı rahat hareketlerde bulunarak dersin dikkatini dağıtacak hal ve hareketlerde bulunmamalıyız. Okul kurallarına uymalı, okulumuzu ve öğretmenlerimizi sevmeliyiz.

 

Sevgili öğretmenim,

Eve geldiğimiz zaman da ev kurallarına uymalıyız. Mesela odamızı dağınık bırakmamalıyız. Annemiz ev işlerinde yardımcı olmalıyız ve evimizi devamlı düzenli bırakmalıyız. Böylece her gün düzenli olmak kişinin başka alanlarda da disiplinli ve çalışkan olmasını sağlar. Bu da hayatımızın başka alanlarına olumlu yönde etki eder. Mesela disiplinli çalışmak, düzenli olmak bizi hem çalışkan, hem gayretli insan yapar ve toplum içinde değerli bir insan oluruz. İşini düzenli yapan, sevilen sayılan kimseler oluruz.  


Disiplinli olmak, başarılarımızı artırır, çevremize örnek olur ve toplumda daha iyi bir birey olmamızı sağlar. Bu nedenle, disiplinli bir yaşam tarzı benimsemek, bizim ve çevremizdeki insanların mutluluğu ve başarısı için çok önemlidir. Disiplin insan yaşamını daha zevkli hale getiriri. İşlerimizi zamanında yapmanın verdiği özgüven sayesinde daha mutlu oluruz ve bu da insanlar ile aramızdaki iletişimi ve etkileşimi daha iyi hale getiriri. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Hayvanların Yaşadığı Sorunlar Nelerdir Konulu Konuşma

 

 Hayvanların Yaşadığı  Sorunlar Nelerdir Konulu Konuşma


 Korunmaya en çok muhtaç olan, insanların sevgisine ve merhametine muhtaç olan canlılardır hayvanlar. Onlara karşı yapılan acımasız davranışlar insanoğlunun nasıl bir canavar olabileceğini, insanlıktan çıkabileceğini gösteriyor. Özellikle de son zamanlarda hayvanlara karşı yapılan acımasız davranışlar hayvan severleri daha doğrusu içinde merhamet taşıyan vicdanları harekete geçirdi ve iyi insanlar hayvanlara yapılan kötülükle karşısında isyan etmeye başladı.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler

 

Masum canlı olan hayvanların karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de  barınma sorudur. Özellikle kış mevsiminin soğuk ve yağışlı dönemlerinde barınma ihtiyaçları daha önemli bir hale geliyor. Barınakları olmayan hayvanlar acınası bir durumda yaşıyor ve bu da beni  derinden yaralıyor. Kimi acımasız insanlar onların önüne zehir koyuyor ve hayvanların göz göre göre ölmesine eden oluyor. Bir diğer sorun ise beslenmedir. Kışın aşırı soğuklarda yiyecek bir şey bulamayan hayvanlar açlıktan ya çok zayıflıyor, ya hasta oluyor ya da hayatını kaybediyor. 


Bir başka soruna baktığımızda şunu söyleyebiliriz: Trafik kazaları. Sürücülerin dikkatsizliği, umursamazlığı, sokak hayvanlarının maalesef sıklıkla karşılaştığı sorunlardan biridir. Hatta  kimi sürücüler aracıyla çarptığı bir sokak hayvanını, orada yaralı bir şekilde bırakıp giderek ölümüne sebep olabilmektedir. İnip o hayvana bakma zahmetinde bile bulunmayan yüreksiz kimselerdir bunlar. Bu da çarpan insanın ne yazık ki insanlıktan nasibini almadığını gösterir. Hayvana merhameti olmayanın ne yazık ki insana hiç merhameti olmaz diye boşa denilmemiştir.

 

 Hayvan hakları konusunda  da kanunlar ne yazık ki yetersizdir ve yeteri kadar yaptırım uygulanmamaktadır. Bu da hayvanların karşılaştığı farklı sorunlardan biridir. Bu sorunların ortadan kalkması için el birliği ile mücadele etmeliyiz ve “önce zarar verme” ilkesi ile hareket etmeliyiz. Onlar için elimizden gelen fedakarlıkları yapmalıyız ve onların da bir can taşıdığını, sevgiye ve ilgiye muhtaç olduklarını asla ve asla  ve asla unutmamalıyız.

Alçakgönüllülük İle İlgili Konuşma

 

Alçakgönüllülük İle İlgili Konuşma


Kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, mütevazi ve başkalarını küçük görmeyen insanlara alçak gönüllü denir. Özellikle yaptığı herhangi bir iş ya da karakteri açısından kendini övmeyen insanlardır. Mütevazi, insanlara tepeden bakmayan, övünmeyi sevmeyen ve gösterişten uzak duran insanlar alçakgönüllü insanlardır.


Sevgili öğretmenim,

Alçakgönüllü insanlar gösteriş meraklısı olmayan, özünde iyi olan, benliğine saygı duyan kimselerdir. Böyle kimseler çıkarcı kimseler değildir. Bir işi karşılık için yapmazlar ve kimseden beklenti içine girmeden yaparlar. Kibirli kimseler değildir. Alçakgönüllü insanlara çok fazla konuşmazlar ve kendilerini çok fazla övmezler. Genelde onları başkaları över. Biri beni övdü diye de böbürlenmezler. İnce düşünceli insanlardır. Hassas oldukları için kötü insanların merhametsiz davranışları karşısında çabuk üzülüp duygularını belli eden kimselerdir. Onun için  kendini bilen kimseler, vefalı olan kimseler alçakgönüllü insanları üzmemeli, onların değerini bilmelidir. Böyle kimseler çevreleri tarafından aranan, sevilen ve sayılan kimselerdir.

 

Sevgili öğretmenim,

Yetinmeyi bilen, açgözlü olmayanlardır böyle kimseler. Kimseye karşı kin beslemezler ve yüreği sevgi ve şefkat dolu insanlardır. Ukalalık ile öz güven arasındaki ince çizgiyi bilirler. Hep benim olsun istemezler kendilerinde olandan başkasının da sahip olmasını isterler. Yüksekliği istedim, onu alçakgönüllülükte buldum der  Hz. Ali. Bundan dolayı her zaman alçakgönüllü olmalıyız. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

En Mutlu Olduğun Bir An İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 

En Mutlu Olduğun Bir An İle İlgili Konuşma Hazırlayınız.

 

Bundan yıllar önceydi. Henüz yedi ya da sekiz yaşlarındaydım. Bizim güzel bir elma bahçemiz vardı. Bahçedeki elmalarımız kasalara doldurulmuş ve  işçiler tarafından toplanıp başka şehirlere gönderilmek için yollanmıştı. Bahçemiz büyük olduğu için yıllık tonlarca elma çıkıyordu.  Kayseri’nin Yahyalı İlçesi zaten elması ile ünlü bir yerdir. Bu elma sayesinde babam kazanç elde ediyor elde ettiği kazanç ile de ailesinin geçimini sağlıyor ve bize en iyi şekilde bakmaya çalışıyordu. Babamın kazancı yıllık oluyordu ama yüklü miktarda da para alıyordu. Her yıl kardeşlerime, ablalarıma ve bana da yılda bir kez olmak üzere çok para veriyordu.

 

 Çünkü o gün elmalarımız satılmış oluyordu ve biz buna çok mutlu oluyorduk  Normal zamanlarda da harçlığımızı verirdi  canım babam ama elma satıldığı zaman  daha fazla  paramız olurdu ve sevinçten ne yapacağımızı şaşırırdık kardeşlerimle. Yine bir gün elmalarımız satılmış, babam yüklü miktarda para almıştı. Bizde kapının önüne oturduk ve babamın çarşıdan gelmesini bekledik. Çünkü para gelecekti ve o para ile birçok şeker, cip alıp arkadaşlarıma hava atacaktım. Onlara da ikram edecektim elbette. Bunun için de çok heyecanlıydık. Kardeşlerimle babamı beklerken o da ne bir de ne görelim babam yeni bir araba almış, onunla evimize doğru geliyordu. Arabamız olmuştu.

 

Heyecandan ne yapacağımı şaşırdım ve mutlulukla oynamaya, gülmeye başladım. Arabamızın rengi griydi. Babam arabadan indi ve o da çok mutlu görünüyordu. Canım babam emeklerinin karşılığını almıştı ve artık bizim de bir arabamız olmuştu. Belki çok pahalı, çok lüks bir araba değildi ama bizim her şeyimiz olmuştu  o araba. Ayağımızı yerden kesmişti ya ne ne isteyelim Allah’tan. Çünkü arabamız olsun çok istiyorduk ailece. Kimseye muhtaç olmak istemiyorduk ve Allah da bizi muhtaç etmedi. İşte bu benim hiç unutamadığım güzel anılarımdan biridir. Şimdi bile anlatırken içimi heyecan kaplıyor ve yüzümde derin bir tebessüm oluyor ve duygulanıp geçmiş yıllara gidiyorum.

Azim Dost Olunca Başarı Yoldaş Olur Sözü İle İlgili Konuşma


Azim Dost Olunca Başarı Yoldaş Olur Sözü İle İlgili Konuşma

 

Bir kimsenin bir işteki engelleri yenme istenci, istek ve kararına azim denilir. Azimli insan aklına koyduğu bir işi yapmak için sabırla işine koyulur ve işini başarana kadar mücadelesine, çalışmasına devam eder. Asla pes etmez. Çünkü pes ettiği an başarı da gelmeyecektir. Başarı ancak azimle olacaktır:  Bunun için de azim dost olunca başarı yoldaş olur. denilmiştir. Yani azimli kişi çalışmasının ve alın terinin sonucunda başarı sağlayacaktır. Zorluklar kolaylıkları beraberinde getirecek, mutluluk gelecek, para gelecek, zafer çalışan ve azimli olan kişinin olacaktır.


Sevgili öğretmenim,


Atalarımız da azim ile ilgili çok güzel bir söz söylemiştir: “Azimli sıçan duvarı deler.” Sabırla çalışan, kararlı kişilerin başaramayacağı iş, üstesinden gelemeyeceği zorluk yoktur. Böyle insanlar için başarı kaçınılmaz olur. Onun için de azim ile dost yoldaştır denilmektedir. Hayatta kendimize göre planlarımız olmalıdır. O planın gerçekleşmesi için de disiplinli bir şekilde , bıkmadan, usanmadan çalışmaya devam etmeliyiz. Ancak o zaman başarılı oluruz. Başarı da beraberinde mutluluğu getirir.

 

Kişi yeter ki kararlılıkla yoluna devam etsin ve en ufak bir zorlukta hemen amaçlarından vazgeçmesin.  Azim ile ilgili şu  sözü de  çok önemlidir: “Azim paha biçilmezdir.  Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla  uğraşmaktan vazgeçemediğimden başarıyorum.” der Albert Eınstein. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.