Genel Kültür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Genel Kültür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Diğer Kültürlerle Ortak Oyunlarımız Var mı?

 

Diğer Kültürlerle Ortak Oyunlarımız Var mı?


Ülkemizin diğer kültürlerle ortak oyunları vardır.

Örneğin; Misket ya da diğer adı ile bilye oyunun ortak olduğu ülkeler şunlardır: Lübnan, Suriye, Yunanistan, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, Meksika, Japonya’da bilye oyunu oynanır.


Saklambaç oyunun ortak olduğu ülkeler şunlardır: Arap ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, Yunanistan, İngiltere, İtalya, Japonya’da saklambaç oynanır.

Seksek oyunu: Hindistan, Yunanistan, Fransa, Kore, Afrika ülkelerinde sek sek oyunu oynanır.

Beştaş oyunu: Kazakistan, Hindistan, Kore, Yunanistan, Çin’de beştaş oyunu oynanır ama adları değişiktir içerik aynıdır.

Yakan top: Rusya, Almanya, Amerika, İngiltere’de yalan top oyunu oynanır.

İp atlama: İngiltere Afrika ve Japonya’da ip atlama oyunu oynanır.

Uçurtma uçurma: Hindistan, Brezilya, Pakistan ve Çin gibi ülkelerde de uçurtma uçurma oyunu oynanır.

Mendil kapmaca: Yunanistan, Hindistan ve Arap ülkelerinde mendil kapmaca oyunu oynanır.


Topaç çevirme: Japonya, Filipinler, İran ve İspanya’da topaç çevirme oyunu oynanır.

Sonuç olarak Ülkemizin birçok ülke ile ortak oyunları bulunur. Aslında bu durum da çocukların ortak oyunları eninde sonunda bulduğu ve bu oyunlardan büyük zevk aldığı ortaya çıkar. Ülkemiz, Balkanlar, Orta Asya, Orta Doğu ve Akdeniz ülkelerinden  etkilenmiş ve o ülkeleri de etkilemiştir.

Dünyayı Gezecek Olsaydınız Hangi Ülkelere Gitmek İsterdiniz? Neden?

 

Dünyayı Gezecek Olsaydınız Hangi Ülkelere Gitmek İsterdiniz?  Neden?


Maddi imkanlarım da çok iyiyse dünyada çok sayıda ülke gezmek isterdim. İlk gideceğim ülkelerden biri de Amerika Birleşik Devletleri tarafından atom bombası atılan Japonya'ya gitmek isterdim ve bu ülkenin küllerinden doğduğunu ve nasıl gelişmiş bir ülke haline geldiğini görmek isterdim. Japonya dünyanın en gelişmiş teknolojik merkezlerinden biridir. Robotik, yapay zeka, hızlı tren sistemleri, şehir planlaması gibi alanlardaki çalışmalarını bizzat görmek isterdim ve meraklı meraklı gezerdim. Ayrıca oradaki, günlük yaşam kültürü hakkında bilgi edinirdim. Saygı kültürü, düzen, temizlik ve sorumluluk anlayışını kendi ülkeme de getirmek isterdim ve o ülkeyi ve insanlarını kendime örnek alırdım.


İtalya’ya gitmek isterdim. Akdeniz mutfağının zengin örneklerini görürdüm, güzel yemeklerinden yerdim. Tarihi yerlerini gezerdim. Çünkü orada Roma İmparatorluğu’nun izleri vardır. Onları görmek isterdim. İtalya’da güzel bir pizza yemek isterdim.


İspanya’ya gitmek isterdim. Sokak kültürünü tanırdım. Festivaller, canlı yaşam tarzı benim ilgimi çekerdi  ve mutlu olurdum. Yunanistan’a gitmek isterdim ve oranın da tarihi ve doğal güzelliklerini görmek isterdim. Çünkü Yunanistan dünyanın en zengin  antik tarihine sahip olan ülkelerden biridir. Muhteşem deniz ve adalarını görmek isterdim.


İsviçre’ye gitmek isterdim. Çünkü hayat kalitesi ve güvenlik bakımından dünyanın önde gelen ülkelerinden birisini olduğunu bizzat gezerek görürdüm, yaşardım ve mutlu olurdum. Alpler, göllerini, temiz şehirlerini gezerdim. Çikolata yerdim bol bol. Saatin nasıl yapıldığını öğrenirdim ve oradan ülkeme dönerken sevdiklerime çikolata ve saat alırdım. Gitmek ve görmek istediğim ülkeler kısaca Japonya,  İtalya,  İspanya, Yunanistan ve İsviçre’dir.

Sosyal Medyanın Zararları Nelerdir? Bu Zararlardan Korunmak İçin Neler Yapmalıyız?

 

Sosyal Medyanın Zararları Nelerdir? Bu Zararlardan Korunmak İçin Neler Yapmalıyız?


Sosyal medyanın zararlarına baktığımızda onu amaca uygun olarak kullanmadığımız zaman ve saatlerce orada vakit geçirdiğimiz zaman gerçekten insan zihni karmakarışık bir hal alıyor. Bu zararlara baktığımızda şunları söyleyebiliriz:


* Zaman kaybına yol açar ve zamanımız boşa gittiği için de işimize odaklanamayız ve gün içinde ciddi sorunlar yaşarız, işlerimizi zamanında yapmamanın verdiği vicdani rahatsızlık başlar  ve başarımızda düşüşe geçilir.

* Sürekli bildirimlerin gelmesi, sürekli birilerini takip etmek insanda alışkanlık haline gelir ve bu da sağlıklı bir alışkanlık olmaz kişiyi bağımlı yapar.

* Gerçek dışı haberlere hemen inanabiliriz ve bu da bizi yanıltabilir.

* Kişisel bilgilerimiz kötüye kullanılabilir ve bu da bizi üzer.

* Gece ekran kullanımı uyku kalitesini bozar ve sabah hiç uyumamış gibi kalkmak kişinin gün içinde uykusuz kalmasına neden olur ve kişi işlerini de düzenli bir şekilde yapamaz. Sinirli, gergin ve mutsuz olur.

* Psikolojik sorunlar ortaya çıkar. Stres, kıyaslama, yalnızlık, kişiden özgüven kaybı, değersizlik duygusu vb. gibi.


Sosyal medyanın zararlarından korunmak için şunların yapılması gerekir:

* Kullanım süresini kısıtlamalıyız

* Bize faydalı olan içerikleri takip etmeli ve takip sayımızı da azaltmalıyız.

* Bildirimleri kapatıp gündelik işlerimize öncelik vermeliyiz, boş zamanlarımızda sınırlı olarak sosyal medyadan faydalanabiliriz.

* Gerçek insan ilişkilerine önem vermeliyiz. Yüz yüze arkadaşlık gibi, mahalle oyunları gibi yani sosyal bağlarımızı güçlendirmeye çalışmalıyız.


*Yatmadan iki saat önce ekranı kapatmalıyız.

* Sosyal medyada gördüğümüz bir şeyin doğru olup olmadığını anlamadan hemen paylaşımlar yapmamalıyız. Güvenilir ve doğru olduğunu anladıktan sonra dilersek paylaşımlar yapmalıyız.

* Hayattaki gerçek amaçlarımıza yönelmeliyiz, mesela daha kitap okumalıyız, daha çok bilim dergilerine yönelmeliyiz ve gerçek hayattan kopmamalıyız.

Çocukların En Çok Sorduğu Sorular

 

Çocukların En Çok Sorduğu Sorular


Çocuklar dünyanın neşesi, hayatın anlamıdır. Her şeyi merak ederler ve bunun için de sürekli sormaya devam ederler. Çocukların en çok sorduğu sorula şunlardır:

Kuşlar uyurken uçabilir mi?

Devlet koca bir adam mı?

Yıldızlar neden parlar?

İşini kaybedersen ne olur?

Eve bir kedi alabilir miyiz?

Allah görünür mü?

Eve bir köpek alabilir miyiz?

Kredi kartıyla aldıklarınız bedava mı?

 Bana cep telefonu alır mısınız?

Neden insanların arkasından konuşuyorsunuz da yanında rahatsız olduğunuz durumları demiyorsunuz?

Neden hep yorgun oluyorsun?

Atatürk de bir baba mı?

Niçin ablamı daha çok seviyorsun da bana soğuk davranıyorsun?

Neden dinlemeden yargılıyorsun?

Neden benim çocuk olduğumu unutuyorsun ve sürekli bana küsüyorsun?


Beni dünyaya getirdiğine pişman mısın çünkü sana yük oluyorum değil mi?

Beni de sevemez misin?

Neden sürekli öfkelisin ve bağırıyorsun?

Depremler neden oluyor?

Balık su olmadan yaşayabilir mi?

Balıklar uyur mu?

Bitkiler neden hareket etmiyor?

Neden bazı hayvanlar konuşamıyor da bazıları konuşuyor?

Papağan nasıl konuşabiliyor?

Karıncalar akşam olunca yuvalarında ne yapıyorlar?

Bulutlar neden farklı şekillerde?

Saçlarımız nasıl uzuyor?

Akşam kırmızı olmayan domates sabaha nasıl kırmızı olabiliyor?

Zaman neden geçiyor?

Neden güneş ısıtıyor ama yağmur ıslatıyor?


Neden bazen acıkıyoruz ama yemiyoruz?

Neden insanlar uyumak zorunda?

İnsanlar neden kavga ediyor?

İnsanlar niçin yalan söylüyor?

İnsanlar neden hasta oluyor?

Neden bazı çocuklar savaşta ölüyor?

Neden bazıları çok para kazanırken bazıları çok az kanıyor?

Canavarlar gerçek mi?

Hayalet diye bir şey mi var mı?

Neden hayali olan şeylerden korkuyorum?

Zamanı durdurabilir miyiz?

Uzaylılar var mı?

Gökyüzü neden mavi?

Gökkuşağı neden farlı renklerde?

Elektrikler gidince ev neden karanlık oluyor ve ışıklar geri nasıl geliyor?

Neden devlet adamlarının çocuklarına yetişkinler daha fazla önem veriyor?

Vali niye önemli?

Burun neden akar?

Kanımız niçin kırmızı?

Beyin neden var?

Meyveler nasıl oluyor?

Kediler neden farelerle arkadaş olmuyor  vb. gibi çok sayıda sorular sorabilirler.

Günlük Yaşamınızda Hangi Yapay Kelimeleri Sıkılıkla Kullandığınızı Düşününüz?

 

Günlük Yaşamınızda Hangi Yapay Kelimeleri Sıkılıkla Kullandığınızı Düşününüz?


Günlük hayatta kullandığımız yapay kelimeler şunlardır:

Kapsam kelimesinin anlamı çerçevedir ama genelde kapsamı kullanmayı tercih ederiz.

Belge kelimesini kullanmayı tercih ederiz. Oysa Doküman kelimesini kullanmamız daha anlamlı olur. Diğer örnekleri aşağıdaki şekilde görebilirsiniz:

Görüntü: Manzara, imaj yerine kullanılır.

 Uygarlık: Medeniyet yerine kullanılan kavramdır.

Türev: Derivatif yerine kullanılır.

 Yapıt: Eser yerine daha çok yapıt kelimesini kullanırız.

 Öykü: Hikaye yerine kullanılır.

Söylem: Diskur

Oluşum: Teşekkül yerine kullanılır.

Birey: Şahıs, fert yerine daha çok birey demeyi tercih ediyoruz.

Konu: Mevzu yerine kullanılır.

Seçenek: Alternatif

 Görüş: Mülahaza

Çevre: Muhit

Sanı: Zan, kanaat yerine kullanılır.

Olası: Mümkün yerine kullanılır. Bunları daha da örneklendirebiliriz. 1930 yıllardan sonra Türk Dil Kurumu  dilde sadeleşme hareketini başlatmıştır. Buradaki amaç şudur: Farsça ve Arapça kökenli kelimeler yerine Türkçe kelimeler bulmak ve bunları yaygınlaştırmaktır. Ana dilimize ait olan kelimeleri kullanmaya gayret etmeliyiz ve kendi öz dilimizden uzak kalmamalıyız. Çünkü kendi ana dilimiz kendi benliğimizdir.

Geçmişten Günümüze Türkçenin Gelişimine Katkıda Bulunmuş İsimleri Araştırınız

 

Geçmişten Günümüze Türkçenin  Gelişimine Katkıda Bulunmuş İsimleri Araştırınız


Geçmişten günümüze Türkçenin gelişimine katkı sağlayan çok sayıda şair, bilim insanı, dilci, yazar ve devlet adamı etkili olmuştur. Tonyukuk, Yollug Tigin, Bilge Kağan, Kaşgarlı Mahmut, Edip Ahmet Yükneki, Yusuf Has Hacip, Mevlana Celaleddin Rumi, Aşık Paşa, Yunus Emre, Ali Şir Nevai, Bâki, Evliya Çelebi, Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Mustafa Kemal Atatürk, Ahmet Bican Ercilasun, Muharrem Ergin, Şükrü Haluk Akalın, Doğan Aksan vb. sayıda insanlar Türkçenin gelişimine büyük katkıda bulunmuş kişilerdir.

 

Mesela;

Yunus Emre; Tasavvuf olarak yazdığı şiirlerini yalın bir Türkçe ile yazmış, halk Türkçesini edebiyat dili haline getirmiştir. Edip Ahmet Yükneki ise  Atabetül Hakayık adlı eseri ile Türk ahlak anlayışını Türkçe aktarmıştır. Yine baktığımızda Kaşgarlı Mahmut'u diyebiliriz. Kaşgarlı Mahmut Divan-u Lügati’t Türk adlı eseri ile Türkçeyi Araplara tanıttı ve ilk Türkçe sözlüğü hazırladı. 


Mustafa Kemal Atatürk ise Türk Dil Kurumunu kurdu ve Türkçeyi bilim, kültür ve eğitim dili haline getirdi. Namık Kemal Türkçeyi vatan ve özgürlük düşüncesi ile birleştirdi. Daha çok sayıda örnek verebiliriz.

Atasözü Kelimesine Bu İsmin Verilme Sebebi Ne Olabilir?

 

Atasözü Kelimesine Bu İsmin Verilme Sebebi Ne Olabilir?


Atasözü kelimesine bu ismin verilme sebebi ne olabilir? Bir sözün atasözü haline gelmesi için  sizce ne kadar süre geçmesi gereklidir? Tahminlerinizi arkadaşlarıyla paylaşınız.


Cevap:  Aslında bunu anlamak için atasözü kavramının ne anlama geldiğini bilerek yorumlayabiliriz . Atasözü; geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. Türkçede "sav" ve "irsal-i mesel, darb-ı mesel" olarak da adlandırılır. Yukarıda da anlattığım gibi uzun bir zaman geçmesi gerekir, uzun deneyimler gerekir, öğüt vermesi gerekir. Atasözü kelimesinin bu bu ismi almasının nedeni şudur: 


Atasözlerinin toplumların uzun deneyimlerinden süzülüp gelen, büyüklerin söylediklerine atfedilmesidir. Buradaki “ata” kelimesi sadece biyolojik anlamda  dede, baba değil aynı zamanda geçmiş kuşakları, eski bilgeleri, toplumun tecrübeli kişilerini kasteder.  Yani sadece yaşlılar anlamında değildir atasözü kavramının anlamı. “Söz” kısmı ise bu kişilerin söyledikleri, toplumda kabul görmüş, kalıplaşmış, öğüt ya da ders içeren ifadelerdir. Yani atasözü demek atalardan kalmış söz demek. Bir sözü atasözü haline gelmesi için zamanla denenmiş olması gerekir. Yani o söz ya da sözler kuşaklar boyunca tekrar edilmiş olmalıdır, O sözün doğruluğu ve gerçekliliği toplumca denenmiş olmalıdır.


 Genelde birkaç nesil tarafından kullanılması gerekir. Kalıplaşmış olması gerekir. Bu sözden kasıt;  cümle yapısı değişmeden, aynen tekrar edilerek söylenmeye başlanılmalıdır. Toplum tarafından kabul edilmesi gerekir: Genel geçer bir anlam taşıması gerekir. Yani bir atasözünün atasözü olması için halk arasında o sözün yaygınlaşmaya başlaması gerekir, zaman gerekir, deneme gerekir, anlam derinliği gerekir diyebilirim.

Anlamını Beğendiğiniz Ya Da Söylemekten Hoşlandığınız Kelimeleri Bir Hazine Sandığında Saklayacaak Olsaydınız Bu Kelimeler Neler Olurdu?

 

Anlamını Beğendiğiniz Ya Da Söylemekten Hoşlandığınız Kelimeleri Bir Hazine Sandığında Saklayacak Olsaydınız Bu Kelimeler Neler Olurdu?


Anlamını beğendiğim  ve söylemekten çok hoşlandığım çok sayıda kelime vardır. Bu kelimeler ve anlamları şunlardır:

Adalet: Herkesin kanunla tanınmış olan haklarını verme, doğruluktan ayrılmama.

Gönül: Yürekte var olan duygu kaynağı, istek, arzu, heves.

Bağımsızlık: Bağımsız olma durumu, istiklal.


Cömert: Parasını ve malını esirgemeyip veren, harcamaktan kaçınmayan, eli açık anlamına gelir.

Huzur: Gönül rahatlığı, dirlik, rahat, baş dinçliği

Hassas:  Duygulu, içli, alıngan

Cumhuriyet: Milletin egemenliği kendi elinde tuttuğu ve ve bunu belli süreler  içinde seçtiği milletvekilleri aracılığı ile kullandığı devlet şekli.

Güldürü: Gülmeye sebep olan.

Öğrenmek: Bilgi edinmek, bellemek

 Mütemadiyen: Ara vermeden, sürekli olarak.

 Hasret: Özlem

Dinlenmek: Rahatlamak, yorgunluk gidermek

Aydın: Kültürlü, bilgisi olan, ileri görüşlü, münevver.

Asalet: Soyluluk

Arınmak: Yıkanmak, Temizlenmek

Yürekli: Cesur

Üleşmek: Bölüşmek, paylaşmak

Lâl: Hem suskun, hem büyüleyici

İnayet: Lütuf ve nezaketin incelikli bir hali

Utanmak: Kötü iş veya sözden dolayı yüzü kızarmak

Türkçe: Türk dili

Tezahürat: Gösteri

Teyit: Doğrulama, gerçekleşme

Sulh: Barış

Sürat: Hız, çabukluk


Sükunet: Sessizlikten öte,, içsel bir huzur hali.

Mesut: Mutlu

Mesuliyet: Sorumluluk 

Hars: Kültür

Hararet: Sıcaklık

Benlik: Bir kimsenin öz varlığı.

Batı Edebiyatındaki İlkler ve Enler

 

Batı Edebiyatındaki İlkler ve Enler


İlk lirik şair: Sappho (Yunan)

 Komedi türünün ilk büyük ustası: Aristofanas (Yunan)

Epik tiyatronun ilk denemesi: Adam Adamdır- Bertold Brecht (Almanya)

Trajedi türünün ilk büyük ustası: Aiskylos (Yunan)

Dadaizmin kurucusu:  Tristan Tzara (İtalya

Dünyanın bilinen ilk destanı: Gılgamış Destanı (Sümer)

İlk biyografi yazarı: Plutarkhos (Yunan)

Durum hikayesinin kurucusu: Anton Çehov (Rusya)

İlk anı: Anabasis- Ksenophan (Yunan)


Klasisizmin ilkelerini uygulayan ilk büyük tragedya şairi: P. Corneille (Fransa

Fabl türünün öncüsü: Beydaba- Kelile ve Dimne (Hint)

Deneme türünün kurucusu: Montaigne (Fransa)

Dünya edebiyatındaki ilk hikaye. Decemero Boccaio (İtalya)

Naturalizmin kurucuu: Emile Zola (Fransa)

Fabl türünün en büyük temsilcisi: La Fontaine- Fabllar ( Fransa)

İlk biyografi yazarı: Plutarkhos

Sürrealizmin kurucusu: : Andre Breton (Fransa)


Sezgiciliğin kurucusu: Henri Bergson (Fransa)

Romantizmin kurucusu: Victor Hugo- Cromvell’in ön sözü (Fransa)

İlk tarihi roman: Waverle Walter Scoot (İngiltere)

İlk büyük destan şairi: Homeros (Yunan)

İlk mensur şiir: Küçük Mensur Şiirler- Baudelaaire (Fransa)

Köy yaşamını ve günlük işleri anlatan ilk şari: Hesiodos (Yunan)

 İlk realist roman. Madam Bovary- Gustave Flaubert (Fransa)

Dünya edebiyatında ilk modern roman: Don Kişot- Cervantes (İspanya)

Dünya edebiyatındaki ilk roman: Gargantunta- Rabelias (Fransa)

 İngiliz edebiyatında yazılan ilk roman: Robinson Crussoe

İnsanlığa Faydalı Olmuş Ve Buluşlar Yapmış Bilim İnsanlarından Üç Tanesi Hakkında Bilgi Toplayınız

 

İnsanlığa Faydalı Olmuş  Ve Buluşlar Yapmış Bilim İnsanlarından Üç Tanesi Hakkında Bilgi Toplayınız.


1) Albert Einstein ((1879 – 1955):

 Yaratıcı  ve büyük bir zekaya sahip olan Albert Einstein Alman asıllı ABD’li fizikçidir. Yirminci yüzyılın başlarında geliştirdiği kuramlarıyla ilk kez kütleyle enerjinin eşdeğerliğini kanıtlayan bilim insanıdır. Kütle çekimi, zaman, uzay üzerine yeni düşünme yolları önerdi. Işık ve kütle çekimi için geliştirdiği özel ve genel görelilik kuramlarıyla Newton'dan sonra fizik alanında büyük adımlar atmıştır. Fizik alanında gösterdiği büyük başarılardan dolayı kendisine 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü verilmiştir. atom enerjisinin kontrolü, uzay araştırmaları ve ışığın uygulama alanları gibi konularda önemli gelişmeler sağlamıştır.

Albert Einstein sözü: " Cevapları olan değil soruları olan insanları dinleyin."

 

 2. Galileo (1564 – 1642):

 Galileo; İtalyan fizikçi,  astronom, matematikçi mühendis, filozof ve yazardır. Modern fiziğin babası olarak bilinir. Bütün cisimlerin yere aynı hızda düştüğünü keşfetti, eylemsizlik ilkesini ilk kez formüle etti. Teleskop kullanarak evreni gözlemleyen ilk kişi Galileo olmuştur. Sarkacın salınımlarındaki eşzamanlılığı saptadı. Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü söyledi, ama Engizisyon Mahkemesinin  yoğun baskılarından ötürü  bu görüşünü geri almak zorunda kaldı.

Galileo bir sözü: "Bir kez keşfedildikten sonra tüm gerçeklerin anlaşılması kolaydır, önemli olan nokta onların keşfedilmeleridir."


 3) Isaac Newton

·  Isaac Newton, İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, simyacı, teolog ve filozoftur.  Newton yerçekimi yasasını bulan kişidir.  Evrensel çekim yasasını keşfetti.  Ağırlık dediğimiz şeyle gökcisimleri arasındaki çekimin aynı şey olduğunu anladı. Mekaniğin özünü oluşturan çalışmalar ve ışık üzerine deneyler yaptı.

Newton’un bir sözü: "Yıldızların hareketlerini hesaplayabilirim ama insanların deliliğinin nereye gideceğini asla."

Karagöz ve Hacivat’ın Kişilik Özellikleri

 

Karagöz ve Hacivat’ın Kişilik Özellikleri


Türk gölge oyunun  en bilinen karakterleri Hacivat ve Karagöz’dür. İki karakter toplumun farklı kesimlerini yansıtırlar. Birbirleri ile çatışan bu iki karakter hem eğlendirir, hem toplumsal mesajlar verirler.


 Karagöz’ün kişilik özellikleri şunlardır:

 Karagöz okumamış cahil biridir.  Halkın saf ve doğal temsilcisidir. Hacivat'ın kullandığı kelimeleri anlamaz ya da yanlış anlar ve komik duruma düşer. Düşündüklerini çekinmeden doğrudan söyler. Bunun için patavatsız ve dobradır denilir. Bu özelliği onu halkın gözünde sevimli hale getirir. Haksızlıklara karşı çıkar ve doğruyu söylemekten asla çekinmez. Meraklıdır, olaylara hızlı tepki verir. Düzenli bir işi  yoktur. Geçici işlerde çalışır. Bu da onun hayat mücadelesini anlatır.

 

Hacivat’ın kişilik özellikleri şunlardır:

Görgülü ve eğitimlidir. Bundan dolayı da bilgi sahibidir. Farsça ve Arapça kelimeler kullanır. Toplumun aydın kesimini yansıtır. Nazik ve kibardır. Karagöz’ü sık sık uyarır ve ona yol gösterir. Herkesin nabzına göre şerbet veren politik biridir. Bu özelliği onu kimi zaman ikiyüzlü olarak yansıtır. Karagöz’ü de eğitmek ister ama Karagöz onun öğütlerini dinlemez, anlamaz. Toplumda herkesle iletişim içinde olan ve işlerini kolaylaştıran bir karakterdir. Yani sosyal biridir.

Yaşadığınız Yerin Tarihi ve Doğal Güzellikleri Nelerdir?

 

Yaşadığınız Yerin Tarihi ve Doğal Güzellikleri Nelerdir?


Yaşadığım yer İstanbul’dur. Bunun için İstanbul hakkında bilgi vermek isterim. İstanbul hem tarihi hem de doğal güzellikleri ile dünyanın en görkemli şehirlerinden biridir. İstanbul’un tarihi güzellikleri şunlardır:


Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, Ayasofya, Ortaköy Cami, Yerebatan Sarnıcı, Kapalıçarşı, Galata Kulesi, Dolmabahçe Sarayı, Rumeli Hisarı, Kız Kulesi, Yıldız Sarayı, Bozdoğan Su Kemeri, Mısır Çarşısı, Süleymaniye Camii, Kız Kulesi, Beylerbeyi Sarayı, Fener Rum Erkek Lisesi, Yedikule Zindanları, Adile Sultan Kasrı, Eyüp Sultan Camii, Anadolu Hisarı, , Küçüksu Kasrı, Haydarpaşa Garı, Mihrimah Sultan Camii, Aya İrini,  Kuleli Askeri Lisesi, Yoros Kalesi, Binbirdirek Sarnıcı, Kariye Camiidir.


İstanbul’un doğal güzellikleri ise şunlardır:


İstanbul Boğazı, Pierre Loti Tepesi, Gülhane Parkı,  Maçka Demokrasi Parkı, Çamlık Tabiat Parkı, Şile Sahil ve Ormanları Milli Parkı, Otağtepe Tabiat Park, Polanazköy Tabiat Park, Küçükçekmece Gölü ve Çevresi, Büyük Çekmece Göleti ve Çevresi, Atatürk Arboretumu, Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kemerburgaz Kent Ormanı, Atatürk Kent Ormanı, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi vb. İşte bunlar da yaşadığım şehir olan İstanbul’un doğal güzellikleri arasında yer alır.

Çeşitli Kaynaklardan Kemal Sunal’ın Sinema Filmlerinde Canlandırdığı Karakterler Hakkında Bilgi Edininiz.

 

Çeşitli Kaynaklardan Kemal Sunal’ın Sinema Filmlerinde Canlandırdığı Karakterler Hakkında Bilgi Edininiz.


Kemal Sunal oynadığı filmlerde saflığı ile, güçlü bir duruşu ile, sevgi, saygı, yardımlaşma ve dayanışmayı öğretmiştir bizlere. Bizden biridir Kemal Sunal. Çünkü o sırtını halkına dayamış, halkının içinde yaşadığı sorunları dile getirmiştir filmlerinde. Bunun için de Türk sinemasının en sevilen ve  unutulmayacak olan komedi oyuncularındandır. Çok seviyoruz onu ve onun filmlerini. Yeni nesil çocuklar bile onu izlemeye doyamıyor ve onun filmlerinde gülmekten kendini alıkoyamıyor.


Kemal Sunal’ın filmlerinde canlandırdığı karakterler şunlardır:

 1) Hababam Sınıfı adlı filminde İnek Şaban rolünde oynamıştır. İnek Şaban bu filminde iyi niyetli, saf, komik, içinden geldiği gibi davranan bir karakteri canlandırmıştır. Sınıfın en çalışkanıdır ama davranışları ile  devamlı komik durumlara düşer ve sınıftaki arkadaşlarının çeşitli şakalarına maruz kalır.

 

2) Tosun Paşa filminde Tosun Paşa’yı canlandırır. Kemal Sunal bu filminde Tosun Paşa’dır. Filmde varlıklı bir ailenin kızına talip olur ve o kızla izdivaç kurmak için kendini paşa gibi gösteren saf bir karakterdir. Yanlış anlamalar ve komikliklerin olduğu çok güzel bir filmdir.

3)Doktor Civanım filminde bir kasabada doktorluk yapan iyi kalpli, dürüst bir karakteri canlandırır.

4)Şabaniye:  Kemal Sunal bu filmde hem kız hem de erkek rolünü üstlenir. Şabaniye saf bir kızdır aynı zamanda Şaban olarak da erkek rolüne girer Kemal Sunal bu filmde. Komik olaylar yaşanır.

 

5) Şaban Süt Kardeşler filminde  ise köyünden çıkıp  İstanbul’a gelen Şana saf ve temiz kalpli bir genci canlandırır. Şaban’ın İstanbul’da geçirdiği maceralı ve komik durumlar filmde anlatılır.

 

6) Zübük filminde Zübük rolünü oynar. Halkı kandırmaya çalışan Kemal Sunal burada Zübük rolündedir. Halkı yalanlar ile kandıran bir politikacı vardır. Politikacıların en gibi dönme dolaplar çevirdiği anlatan harika bir filmdir.

 

7) Çöpçüler Kralı filminde Şaban çöpçüdür, Kapıcılar Kralında Şaban kapıcıdır, Sakar Şakir filminde Şaban Sakar Şakir’dir, Köyden İndim Şehre, Mavi Boncuk, Salako, Deli Deli Küpeli, Hanzo, Sahte Kabadayı, Yedi Bela Hüsnü, Tokatçı, Katma Değer Şaban, Propaganda ve bunları daha çoğaltabiliriz.

Çeşitli Kaynaklardan Süleymaniye Camii, Yıldız Sarayı, Efes Antik Kenti, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası Hakkında Araştırma Yapınız.

 

Çeşitli Kaynaklardan Süleymaniye Camii, Yıldız Sarayı, Efes Antik Kenti, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası Hakkında Araştırma Yapınız.


1) Süleymaniye Camii: Osmanlı Padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından, İstanbul’da yaptırılan camiidir. Bu camii Mimar Sinan’ın kalfalık eseridir. Süleymaniye Camii Süleymaniye Camii, hastane, imaret, hamam, kütüphane, hazire(Hazîre, külliye, cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isim.), medreseler ve dükkanlardan oluşan Süleymaniye Külliyesinin bir parçası olarak yapılmıştır. Camii, Yapımından günümüze dek İstanbul’da  yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak oluşmamıştır. Çok sağlam ve temelleri iyi atılmış muhteşem bir eser olarak günümüzde var olmaya devam etmektedir.

 

2) Yıldız Sarayı:  Yıldız Sarayı, ilk kez Sultan III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit döneminde Osmanlı Devleti'nin ana sarayı olarak kullanılmış olan saray. Günümüzde Beşiktaş ilçesinde yer alır.

3) Efes Antik Kenti: Efes, Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesinin üç kilometre güneybatısında yer alan antik bir Luvi şehriydi. Şehir Anadolu'da Yunan sömürgeciliğinin başlamasıyla birlikte İyonya ve daha sonra Roma dönemlerinde de önemini korumuştur. Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti  konumundaydı. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Efes'teki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. 


 4) Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası: Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası olarak bilinen bu yapı topluluğu, cami, darüşşifa ve türbeden meydana gelen bir külliyedir. Anadolu Selçuklu Devleti'ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilmiştir. Ulu Cami, Süleyman Şah'ın oğlu Ahmet Şah tarafından; Darüşşifa ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır.

Yurdumuzun Hangi İli Ya Da İllerini Görmek İsterdiniz? Niçin?

 

Yurdumuzun Hangi İli  Ya Da İllerini Görmek İsterdiniz? Niçin?


Yurdumun her bir ilinin kendine göre doğal güzellikleri ve tarihi yapıları vardır. Çünkü her ilimizin bir geçmişi, kültürü, gelenek ve görenekleri vardır. Ben en çok Çanakkale ve İstanbul'u görmek isterdim. Çanakkale’yi görmek isterdim çünkü Çanakkale Cephesi’nde askerlerimizin nerelerde savaştığını bizzat gidip görmek ve o anı orada canlandırmak isterdim. Tabi ki duygulanmamak elde olmazdı ama kahraman  askerlerimiz ile gurur duyardım. 


Çanakkale'nin tarihi yerlerini doyasıya gezerdim. Gitmek istediğim bir diğer il ise İstanbul’dur. İstanbul'a hiç gitmediğim için oraya gitmek isterdim ve gerçekten övdükleri kadar güzel bir şehir mi diye tarihi ve doğal güzelliklerini gezerdim. Topkapı Sarayı'nı, Ayasofya Camii'ni, denizini, Kız Kulesi'ni görmek isterdim. Mesela Eminönü'nde balık ekmek yemek, denizi akşama kadar doyasıya seyretmek isterdim. Martılara simit atmak isterdim. Gezmek istediğim bir başka il ise Hatay’dır. Çok zengin bir kültürel geçmişe sahip olan Hatay’ın Antakya ilçesinde konumlanan Antakya Arkeoloji Müzesi'ni gezmek isterdim. Yöresel ürünlerinden tadardım ve mutlaka Hatay künefesi yerdim. Kayseri Yahyalı’daki Kapuzbaşı Şelalelerine gitmek isterdim. Çünkü o şelale muhteşem bir güzelliğe sahiptir. Dağların içinden gelen suların berraklığı ve hızlı bir şekilde akması görsel bir şov oluşturmaktadır. 


Ege Kıyıları, Akdeniz kıyıları, Gaziantep, Diyarbakır ve Şanlıurfa da gezmek istediğim şehirlerindendir. Ayıca Karadeniz Bölgesi’ni de gezmek, dağların tepesine yapılan evleri gezmek ve görmek isterdim. Kısacası ülkemin tüm illerini gezmek ve oraların tarihini en ince ayrıntısına kadar öğrenmek isterdim.

Orhun Kitabelerinin Önemi Nedir?

 

Orhun Kitabelerinin Önemi Nedir?


Orhun kitabelerinin  (yazıtlarının) önemi şudur: Tarihte bilinen ilk yazılı kaynaklardır. Türk adının ilk kez geçtiği kaynaklardır. Orhun ya da diğer adı ile Kök Türk Kitabeleri bizlere Türklerin siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamları hakkında bilgi veren kitabelerdir. Bu kitabeler günümüzde Moğolistan sınırları içerisinde yer almaktadır. Göktürk Kitabeleri (Orhun Yazıtları) Türk yazı dilinin Eski Türkçe Dönemi'ne ait yazılı ürünleridir.


 Bu kitabeler, Türk dilinin bilinen ilk yazılı kaynakları olması nedeniyle dilimizin tarihi ve gelişimi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.  2. Kök Türk Devleti döneminde Kök Türkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Orhun yazıtları Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel ögeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilmiş yazıtlardır. Ülkemizde   Orhun Yazıtları ile ilgili ilk kitap 1924 yılında Türkolog  Necib Asım  tarafından Osmanlı Türkçesi ile yazılmış ve Orhun Abideleri adıyla yayımlanmıştır. 


Orhun ırmağı yatağında bulunan kitabeler, Danimarkalı dilbilimci Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur. Runik harflerle yazılmış olan kitabelerde ilk önce "tengri" kelimesini okumayı başaran Thomsen daha sonra tüm yazıları okuyarak kitabeleri dünyaya tanıtmıştır. 

Aziz Sancar İle Görüşme İmkanınız Olsaydı Ona Neler Sorardınız?

 

Aziz Sancar İle Görüşme İmkanınız Olsaydı Ona Neler Sorardınız?


Aziz Sancar, Türk-Amerikalı doktor, akademisyen, biyokimyager ve moleküler biyologdur. 2015 yılında, Tomas Lindahl ve Paul L. Modrich ile birlikte DNA onarımına ilişkin çalışmaları nedeniyle Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülmüş olan bilim insanıdır. Aldığı ödülü Mustafa Kemal Atatürk adına aldığını söylemiştir ve bu ödülü ona adamıştır. Ayrıca şunu da söylemiştir: Bizler ilk emri ''oku'' olan bir dinin ahlakı ile sarmalanan insanlarız. "İlim Çin'de bile olsa gidip alın." diyen bir geleneğin temsilcisiyiz sözü ile bilime merak salmanın, okumanın önemini vurgulamıştır.


 Ünlü bilim insanı olan  Aziz Sancar’a şu soruları sormak isterdim?

1) Dünyada Nobel Ödülü alan bilim insanlarından biri olduğunuz için neler hissediyorsunuz?

2) Bilime olan merakınız nereden gelmektedir?

3) Sizin başarılı olmanızda en öenmli etkenlerin neler olduğunu ve sizi kimin yönlendirdiğini açılyabilir misiniz?

4) Hangisini daha çok yapardınız, çalışmayı yoksa oyunlar oynamayı mı?

5) Aldığınız Nobel ödülünü niçin Mustafa Kemal Atatürk’e adadınız?

6) İyi bir bilim insanı olmak için neler yapılmalıdır?



7) Çok kitap okursak ne gibi faydalarını görebiliriz?

8) Hem iyi bir bilim insanız hem de mütevazi bir insansınız, bunu neye borçlusunuz?

9) Nasıl bir çocukluğunuz vardı?

9) Küçükken hayalleriniz nelerdir?

10) Kurduğunuz hayallerin gerçekleştirdiğinizi düşünüyor musunuz?

11) Biz gençlere neler önerirsiniz ve ne gibi nasihatlerde bulunmak istersiniz?

12) Sizin gibi başarılı olmak için neler yapmalıyım?

Aile Büyüklerinizin Düğünleri Ve Yörenizdeki Düğün Gelenekleri Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

Aile Büyüklerinizin Düğünleri Ve Yörenizdeki Düğün Gelenekleri Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

Aile büyüklerimin anlattığına göre eskiden düğünlerde gelin at üzerinde getirilirmiş. Erkek evine düğünden birkaç gün önce bayrak dikilirmiş. Cuma namazı çıkışı bayrak dikildikten havaya birkaç el silah sıkılır, daha sonra düğün evine gelen yakınlara, komşulara akide şekerleri ve fıstık dağıtılırmış.  Cuma ve cumartesi akşamı erkek evinde  davul, zurna eşliğinde oyunlar başlarmış. Gelin evinde de kına gecesi olurmuş. Geç saate doğru damat ve yakınları gelinin eline kına yakar sonra giderlermiş. Kaynanası gelinin kınalı eline çeyrek altın koyarmış ve daha birçok şey olurmuş. Gelin eve girilirken testi kırdırılırmış vb.

 

Yaşadığım bölge İç Anadolu Bölgesi’dir. Yaşadığım şehir ise Sivas’tır. Yöremin düğün gelenekleri şunlardır:

Gelin evi erkek evine, erkek evi de gelin evine bohça hazırlar. Erkek evi  gelin evine kurbanlık koç ya da koyun getirir. Bu adet her ne kadar eskilerde kalmışsa da devam eden yerler az da olsa vardır. Geline damat evi tarafından çarşıya çıkarılır ve geline takılar, çeşitli ev eşyaları ve kıyafetler alınır. Türk düğün gelenekleri, ülkemizin  kültürel  açıdan en önem verdiği geleneklerden birisidir. Düğünde halaylar çekilir, Ankara havaları oynanır. Kına gecesinde geline kayınvalidesi tarafından altın verilir. Eline kına yakılan gelinin avuna altın konulur. Gelin ve damat düğünde ilk şarkıları ile dans eder ve daha sonra diğer konuklar da dansa eşlik eder. Düğünde çeşitli ikramlıklar verilir. Düğün sona erdiğinde damat ve gelin evine araba konvoyu eşliğinde bırakılır ve gelinin üzerinden bir tabak dolu para, kuru yemiş, şeker dökülür ve böylece gelinin eve bereket getireceğine dair inanış hakim olur.

 

Türkiye’nin neredeyse her bölgesinde düğün gelenekleri değişiklik gösterse de genelde düğünlerde  türküler ve çiftin yörelerinin dansları yapılır. Bunun yanı sıra şarkı eşliğinde düğündeki çiftler dans eder. Düğün sahipleri düğün salonuna gelen misafirlere kuruyemiş, meyveler, ve içecekler ikram eder.  Düğün salonunda nikah kıyıldıktan sonra düğün pastası kesilir, takı töreni yapılır ve çeşitli eğlenceler yapıldıktan sonra da düğün sonlandırılır. Müslüman vatandaşlar düğünden sonra imam nikahı kıyarlar. İmam nikahı sırasında dinimize göre geline mehir hakkı verilir. İster altın, ister arsa  ya da başka değerli bir şey geline verilir. Bazı yörelerde tamamıyla dini kurallara uyularak düğünler yapılır. Bu düğünlerde, düğünün yapıldığı yer ikiye ayrılır ve bir alanda sadece kadınlar bulunurken diğer bölümde sadece erkekler bulunur. Dini düğünlerde Kuran’ı Kerim okunur ve oyunlara yer verilmez, bazı yerlerde de hem Kuran okunur, dualar edilir fakat daha sonra oyun havalarına geçilir ve düğün sona erdirilir. Türk düğünleri şehirlerde genellikle düğün salonlarında yapılırken köylerde genellikle açık alanda yapılmaktadır. Açık alanda gençler davul ve zurna eşliğinde eğlenir, halaylar çekilir ve düğün evine gelen misafirlere ev yemekleri ve tatlılar ve içecekler ikram edilir.

Bilim İnsanının Taşıması Gereken Özellikler Hakkında Bir Yazı Yazınız.

Bilim İnsanının Taşıması Gereken Özellikler Hakkında Bir Yazı Yazınız.

 

Bilim insanı, bilimci veya bilimadamı-bilimkadını, evrene ilişkin olgulara ve değişkenlere yönelik bilimsel veri elde etme yöntemlerini kullanarak sistematik bir şekilde bilgi elde etmeye çalışan kişidir. Bilim insanı kısaca bilimsel yöntem kullanan bir bireydir.


Bilim insanının taşıması gereken özellikle şunlardır:


Bilim insanı yapacağı işler için sabırlı ve kararlı olmasını bilmelidir. Sabır ve kararlılık olmadan istenilen başarı yakalanmaz. Onun için sabır ve kararlılık daim olmalıdır. Bilim insanı iyi bir gözlemci olmalıdır. Bilim insanı araştırılan olayı ya da nesneyi tek tek parçalara ayırmak ve böylece bütün ayrıntıları görebilmek, daha sonra bu parçaları yeniden bir araya getirip bütün olarak algılamak için  gözlem yapabilmelidir. Araştırdıkları gerçekleri deney yolu ile ispatlayabilmelidir. 


Bilim insanları meraklı ve sorgulayıcı olmalıdır. Merak yoksa bilim insanı da olunmaz.  Bilim insanı her şeye körü körüne inanmamalıdır. Şüpheci olmalıdır. Aklına geldiği konuları pot etmelidir. Çünkü notları ileriki günlerde kendisine gerekli olabilir. Dünyada olan gelişmelere kayıtsız kalmamalıdır. Gündemi takip etmeli, devamlı öğrenmeli ve bilgi sahibi olmaya çalışmalıdır. 


Hayalperest ve  yaratıcı olmalıdır. Bilim insanları kişisel çıkarlarının peşinde değil bilgi peşinde koşmalıdır. Bunun için de tarafsız olmalıdır.  Çalışkan ve disiplinli olmalıdır. Disiplini kendine ilke edinmelidir.

Bir Çocuk Dergisi Hazırlayacak Olsaydınız Dergide Hangi Bölümlere Verirdiniz?

 

Bir Çocuk Dergisi Hazırlayacak Olsaydınız Dergide Hangi Bölümlere Verirdiniz?


Çocuk dergileri çocukların sıkılmayacağı şekilde güzel bir şekilde hazırlanmalıdır. Çocuk dergisinin içinde eğlence köşesi olmalı, bilim sanat köşesi olmalı, spor köşesi olmalı, bulmaca, okuyucu mektupları, sağlıklı beslenme ve spor  ile ilgili bölümlere yer verilmelidir.  Örneğin;  Bilim çocuk dergisinin içindekiler bölümünden bir kesit sunmak istiyorum. İçinde yer alan başlıklar şunlardır:


– Ne Var Ne Yok

- Simit ve Peynir’le

- Bilim İnsanı Öyküleri

- Bosna Hersek’e Gidiyoruz

- Tara Nehri Kanyonu’nda

- Diş Hekimi Muayenesinde

- Farklı Hayvanlar, Farklı Dişler

- Kareleri Karalayın, Hayvanları Bulun

- Çoook Hızlı

- Etçil Bitkilerle Tanışın

- Ah Şu Sinekkapanlar Olmasaydı

- Antartika Mecaraları


- Yeni Bir Kitap

 Bilim Çocuk Sözlüğüm

- Sorun Söyleyelim

- İah Mat

- Evde Bilim

- .Çizmeli Harikalar

- Kakaounun Mutfağınıza Geliş Yolculuğu

- Çikolata İle İlgili İlginç Bilgiler

- Spor Yapın Beyninize İyi Bakın

- Robot Süpürge Nasıl Çalışır

- Gökyüzü Günlüğü

- Düşünereke Eğlenelim

- Mektup Kutusu

- Düşünerek Eğlenelim

Gözlem Defterinizden

- Sizden Gelenler

- Yanıtlar ve daha çok sayıda kategorilere ayırabiliriz. Başlıkların içinde bilim, sanat, kültür, tarih, coğrafya ve  daha çok bölümler hazırlayabiliyoruz.