Genel Kültür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Genel Kültür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yurdumuzun Hangi İli Ya Da İllerini Görmek İsterdiniz? Niçin?

 

Yurdumuzun Hangi İli  Ya Da İllerini Görmek İsterdiniz? Niçin?


Yurdumun her bir ilinin kendine göre doğal güzellikleri ve tarihi yapıları vardır. Çünkü her ilimizin bir geçmişi, kültürü, gelenek ve görenekleri vardır. Ben en çok Çanakkale ve İstanbul'u görmek isterdim. Çanakkale’yi görmek isterdim çünkü Çanakkale Cephesi’nde askerlerimizin nerelerde savaştığını bizzat gidip görmek ve o anı orada canlandırmak isterdim. Tabi ki duygulanmamak elde olmazdı ama kahraman  askerlerimiz ile gurur duyardım. 


Çanakkale'nin tarihi yerlerini doyasıya gezerdim. Gitmek istediğim bir diğer il ise İstanbul’dur. İstanbul'a hiç gitmediğim için oraya gitmek isterdim ve gerçekten övdükleri kadar güzel bir şehir mi diye tarihi ve doğal güzelliklerini gezerdim. Topkapı Sarayı'nı, Ayasofya Camii'ni, denizini, Kız Kulesi'ni görmek isterdim. Mesela Eminönü'nde balık ekmek yemek, denizi akşama kadar doyasıya seyretmek isterdim. Martılara simit atmak isterdim. Gezmek istediğim bir başka il ise Hatay’dır. Çok zengin bir kültürel geçmişe sahip olan Hatay’ın Antakya ilçesinde konumlanan Antakya Arkeoloji Müzesi'ni gezmek isterdim. Yöresel ürünlerinden tadardım ve mutlaka Hatay künefesi yerdim. Kayseri Yahyalı’daki Kapuzbaşı Şelalelerine gitmek isterdim. Çünkü o şelale muhteşem bir güzelliğe sahiptir. Dağların içinden gelen suların berraklığı ve hızlı bir şekilde akması görsel bir şov oluşturmaktadır. 


Ege Kıyıları, Akdeniz kıyıları, Gaziantep, Diyarbakır ve Şanlıurfa da gezmek istediğim şehirlerindendir. Ayıca Karadeniz Bölgesi’ni de gezmek, dağların tepesine yapılan evleri gezmek ve görmek isterdim. Kısacası ülkemin tüm illerini gezmek ve oraların tarihini en ince ayrıntısına kadar öğrenmek isterdim.

Orhun Kitabelerinin Önemi Nedir?

 

Orhun Kitabelerinin Önemi Nedir?


Orhun kitabelerinin  (yazıtlarının) önemi şudur: Tarihte bilinen ilk yazılı kaynaklardır. Türk adının ilk kez geçtiği kaynaklardır. Orhun ya da diğer adı ile Kök Türk Kitabeleri bizlere Türklerin siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamları hakkında bilgi veren kitabelerdir. Bu kitabeler günümüzde Moğolistan sınırları içerisinde yer almaktadır. Göktürk Kitabeleri (Orhun Yazıtları) Türk yazı dilinin Eski Türkçe Dönemi'ne ait yazılı ürünleridir.


 Bu kitabeler, Türk dilinin bilinen ilk yazılı kaynakları olması nedeniyle dilimizin tarihi ve gelişimi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.  2. Kök Türk Devleti döneminde Kök Türkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Orhun yazıtları Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel ögeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilmiş yazıtlardır. Ülkemizde   Orhun Yazıtları ile ilgili ilk kitap 1924 yılında Türkolog  Necib Asım  tarafından Osmanlı Türkçesi ile yazılmış ve Orhun Abideleri adıyla yayımlanmıştır. 


Orhun ırmağı yatağında bulunan kitabeler, Danimarkalı dilbilimci Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur. Runik harflerle yazılmış olan kitabelerde ilk önce "tengri" kelimesini okumayı başaran Thomsen daha sonra tüm yazıları okuyarak kitabeleri dünyaya tanıtmıştır. 

Aziz Sancar İle Görüşme İmkanınız Olsaydı Ona Neler Sorardınız?

 

Aziz Sancar İle Görüşme İmkanınız Olsaydı Ona Neler Sorardınız?


Aziz Sancar, Türk-Amerikalı doktor, akademisyen, biyokimyager ve moleküler biyologdur. 2015 yılında, Tomas Lindahl ve Paul L. Modrich ile birlikte DNA onarımına ilişkin çalışmaları nedeniyle Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülmüş olan bilim insanıdır. Aldığı ödülü Mustafa Kemal Atatürk adına aldığını söylemiştir ve bu ödülü ona adamıştır. Ayrıca şunu da söylemiştir: Bizler ilk emri ''oku'' olan bir dinin ahlakı ile sarmalanan insanlarız. "İlim Çin'de bile olsa gidip alın." diyen bir geleneğin temsilcisiyiz sözü ile bilime merak salmanın, okumanın önemini vurgulamıştır.


 Ünlü bilim insanı olan  Aziz Sancar’a şu soruları sormak isterdim?

1) Dünyada Nobel Ödülü alan bilim insanlarından biri olduğunuz için neler hissediyorsunuz?

2) Bilime olan merakınız nereden gelmektedir?

3) Sizin başarılı olmanızda en öenmli etkenlerin neler olduğunu ve sizi kimin yönlendirdiğini açılyabilir misiniz?

4) Hangisini daha çok yapardınız, çalışmayı yoksa oyunlar oynamayı mı?

5) Aldığınız Nobel ödülünü niçin Mustafa Kemal Atatürk’e adadınız?

6) İyi bir bilim insanı olmak için neler yapılmalıdır?



7) Çok kitap okursak ne gibi faydalarını görebiliriz?

8) Hem iyi bir bilim insanız hem de mütevazi bir insansınız, bunu neye borçlusunuz?

9) Nasıl bir çocukluğunuz vardı?

9) Küçükken hayalleriniz nelerdir?

10) Kurduğunuz hayallerin gerçekleştirdiğinizi düşünüyor musunuz?

11) Biz gençlere neler önerirsiniz ve ne gibi nasihatlerde bulunmak istersiniz?

12) Sizin gibi başarılı olmak için neler yapmalıyım?

Aile Büyüklerinizin Düğünleri Ve Yörenizdeki Düğün Gelenekleri Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

Aile Büyüklerinizin Düğünleri Ve Yörenizdeki Düğün Gelenekleri Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

Aile büyüklerimin anlattığına göre eskiden düğünlerde gelin at üzerinde getirilirmiş. Erkek evine düğünden birkaç gün önce bayrak dikilirmiş. Cuma namazı çıkışı bayrak dikildikten havaya birkaç el silah sıkılır, daha sonra düğün evine gelen yakınlara, komşulara akide şekerleri ve fıstık dağıtılırmış.  Cuma ve cumartesi akşamı erkek evinde  davul, zurna eşliğinde oyunlar başlarmış. Gelin evinde de kına gecesi olurmuş. Geç saate doğru damat ve yakınları gelinin eline kına yakar sonra giderlermiş. Kaynanası gelinin kınalı eline çeyrek altın koyarmış ve daha birçok şey olurmuş. Gelin eve girilirken testi kırdırılırmış vb.

 

Yaşadığım bölge İç Anadolu Bölgesi’dir. Yaşadığım şehir ise Sivas’tır. Yöremin düğün gelenekleri şunlardır:

Gelin evi erkek evine, erkek evi de gelin evine bohça hazırlar. Erkek evi  gelin evine kurbanlık koç ya da koyun getirir. Bu adet her ne kadar eskilerde kalmışsa da devam eden yerler az da olsa vardır. Geline damat evi tarafından çarşıya çıkarılır ve geline takılar, çeşitli ev eşyaları ve kıyafetler alınır. Türk düğün gelenekleri, ülkemizin  kültürel  açıdan en önem verdiği geleneklerden birisidir. Düğünde halaylar çekilir, Ankara havaları oynanır. Kına gecesinde geline kayınvalidesi tarafından altın verilir. Eline kına yakılan gelinin avuna altın konulur. Gelin ve damat düğünde ilk şarkıları ile dans eder ve daha sonra diğer konuklar da dansa eşlik eder. Düğünde çeşitli ikramlıklar verilir. Düğün sona erdiğinde damat ve gelin evine araba konvoyu eşliğinde bırakılır ve gelinin üzerinden bir tabak dolu para, kuru yemiş, şeker dökülür ve böylece gelinin eve bereket getireceğine dair inanış hakim olur.

 

Türkiye’nin neredeyse her bölgesinde düğün gelenekleri değişiklik gösterse de genelde düğünlerde  türküler ve çiftin yörelerinin dansları yapılır. Bunun yanı sıra şarkı eşliğinde düğündeki çiftler dans eder. Düğün sahipleri düğün salonuna gelen misafirlere kuruyemiş, meyveler, ve içecekler ikram eder.  Düğün salonunda nikah kıyıldıktan sonra düğün pastası kesilir, takı töreni yapılır ve çeşitli eğlenceler yapıldıktan sonra da düğün sonlandırılır. Müslüman vatandaşlar düğünden sonra imam nikahı kıyarlar. İmam nikahı sırasında dinimize göre geline mehir hakkı verilir. İster altın, ister arsa  ya da başka değerli bir şey geline verilir. Bazı yörelerde tamamıyla dini kurallara uyularak düğünler yapılır. Bu düğünlerde, düğünün yapıldığı yer ikiye ayrılır ve bir alanda sadece kadınlar bulunurken diğer bölümde sadece erkekler bulunur. Dini düğünlerde Kuran’ı Kerim okunur ve oyunlara yer verilmez, bazı yerlerde de hem Kuran okunur, dualar edilir fakat daha sonra oyun havalarına geçilir ve düğün sona erdirilir. Türk düğünleri şehirlerde genellikle düğün salonlarında yapılırken köylerde genellikle açık alanda yapılmaktadır. Açık alanda gençler davul ve zurna eşliğinde eğlenir, halaylar çekilir ve düğün evine gelen misafirlere ev yemekleri ve tatlılar ve içecekler ikram edilir.

Bilim İnsanının Taşıması Gereken Özellikler Hakkında Bir Yazı Yazınız.

Bilim İnsanının Taşıması Gereken Özellikler Hakkında Bir Yazı Yazınız.

 

Bilim insanı, bilimci veya bilimadamı-bilimkadını, evrene ilişkin olgulara ve değişkenlere yönelik bilimsel veri elde etme yöntemlerini kullanarak sistematik bir şekilde bilgi elde etmeye çalışan kişidir. Bilim insanı kısaca bilimsel yöntem kullanan bir bireydir.


Bilim insanının taşıması gereken özellikle şunlardır:


Bilim insanı yapacağı işler için sabırlı ve kararlı olmasını bilmelidir. Sabır ve kararlılık olmadan istenilen başarı yakalanmaz. Onun için sabır ve kararlılık daim olmalıdır. Bilim insanı iyi bir gözlemci olmalıdır. Bilim insanı araştırılan olayı ya da nesneyi tek tek parçalara ayırmak ve böylece bütün ayrıntıları görebilmek, daha sonra bu parçaları yeniden bir araya getirip bütün olarak algılamak için  gözlem yapabilmelidir. Araştırdıkları gerçekleri deney yolu ile ispatlayabilmelidir. 


Bilim insanları meraklı ve sorgulayıcı olmalıdır. Merak yoksa bilim insanı da olunmaz.  Bilim insanı her şeye körü körüne inanmamalıdır. Şüpheci olmalıdır. Aklına geldiği konuları pot etmelidir. Çünkü notları ileriki günlerde kendisine gerekli olabilir. Dünyada olan gelişmelere kayıtsız kalmamalıdır. Gündemi takip etmeli, devamlı öğrenmeli ve bilgi sahibi olmaya çalışmalıdır. 


Hayalperest ve  yaratıcı olmalıdır. Bilim insanları kişisel çıkarlarının peşinde değil bilgi peşinde koşmalıdır. Bunun için de tarafsız olmalıdır.  Çalışkan ve disiplinli olmalıdır. Disiplini kendine ilke edinmelidir.

Bir Çocuk Dergisi Hazırlayacak Olsaydınız Dergide Hangi Bölümlere Verirdiniz?

 

Bir Çocuk Dergisi Hazırlayacak Olsaydınız Dergide Hangi Bölümlere Verirdiniz?


Çocuk dergileri çocukların sıkılmayacağı şekilde güzel bir şekilde hazırlanmalıdır. Çocuk dergisinin içinde eğlence köşesi olmalı, bilim sanat köşesi olmalı, spor köşesi olmalı, bulmaca, okuyucu mektupları, sağlıklı beslenme ve spor  ile ilgili bölümlere yer verilmelidir.  Örneğin;  Bilim çocuk dergisinin içindekiler bölümünden bir kesit sunmak istiyorum. İçinde yer alan başlıklar şunlardır:


– Ne Var Ne Yok

- Simit ve Peynir’le

- Bilim İnsanı Öyküleri

- Bosna Hersek’e Gidiyoruz

- Tara Nehri Kanyonu’nda

- Diş Hekimi Muayenesinde

- Farklı Hayvanlar, Farklı Dişler

- Kareleri Karalayın, Hayvanları Bulun

- Çoook Hızlı

- Etçil Bitkilerle Tanışın

- Ah Şu Sinekkapanlar Olmasaydı

- Antartika Mecaraları


- Yeni Bir Kitap

 Bilim Çocuk Sözlüğüm

- Sorun Söyleyelim

- İah Mat

- Evde Bilim

- .Çizmeli Harikalar

- Kakaounun Mutfağınıza Geliş Yolculuğu

- Çikolata İle İlgili İlginç Bilgiler

- Spor Yapın Beyninize İyi Bakın

- Robot Süpürge Nasıl Çalışır

- Gökyüzü Günlüğü

- Düşünereke Eğlenelim

- Mektup Kutusu

- Düşünerek Eğlenelim

Gözlem Defterinizden

- Sizden Gelenler

- Yanıtlar ve daha çok sayıda kategorilere ayırabiliriz. Başlıkların içinde bilim, sanat, kültür, tarih, coğrafya ve  daha çok bölümler hazırlayabiliyoruz.

Adaletin Önemi İle İlgili Kıssadan Hisse Örneği

 

Adaletin Önemi İle İlgili Kıssadan Hisse Örneği


 Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Bu gelenek şu şekildeymiş. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınır ve bu herkese duyurulurmuş. Bir asil öldüğünde kilisenin çanı iki kez çalınırmış. Kralın bir yakını öldüğünde üç kez, Karl öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış. Günün birinde, herklesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış. Ahali merak içinde kalıp, papaza koşmuş.


“Ey Papaz Efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki, o ölünce çan beş kez çalınsın.”

Papaz yanıt vermiş:

“Kraldan daha önemli bir şey var!...

“Adalet öldü.”

 

Not: Bu kıssadan hissede adaleti öldürürseniz her şeyin yerle bir olacağına değinilmiştir. Bir ülkede adalet olmazsa ahlak da olmaz, insanlar mutlu olmaz. hakkın yerini haksızlık alır, kaba kuvvet alır ve herkes kendi hakkını kendi aramaya çalışır. Bu da böyle toplumları yavaştan yok etmeye başlar. Bunun için en temele adaleti koymak ve adaletsizliğe karşı yapılan en ufak bir yanlışa bile hayır demek toplumları kurtarabilir ve eski güçlü ve huzurlu haline kavuşturabilir. Kime ve neye karşı yapılırsa yapılsın adaletsizlik hukuksuzluk, ahlaksızlıktır. Onun için hakkımızı aramalı, sadece kendimizi değil başka insanların hakkını aramaya da yardım etmeliyiz. İşte o zaman adaletli bir toplum oluruz ve huzur içinde yaşamaya devam ederiz.

Uzaya Giden İlk Türk Astronot Alper Gezeravcı’nın Uzay İle İlgili Sorulara Verdiği Cevaplar

 

Uzaya Giden İlk Türk Astronot Alper Gezeravcı’nın Uzay İle İlgili Sorulara Verdiği Cevaplar


Uzaya giden ve milli gururumuz olan Alper Gezeravcı Mersin’in Silifke ilçesinde dünyaya gelmiştir. Uzaya çıkan ilk Türk astronotu olarak hepimizi duygulandırmış ve mutlu etmiştir. Artık bizimde uzaya giden bir bilim insanımız vardır ve bundan gurur duymalıyız. Şimdilerde 44 yaşında olan Alpergezeravcı’nın annesinin adı Sıddıka, emekli öğretmen olan babasının adı ise Ali'dir.

Uzaya giden Alper Gezeravcının ilk sözü ise Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği "İstikbal göklerdedir." sözü olmuştur.


Alper Gezeravcı’nın uzaydayken uzay ile ilgili sorulara verdiği cevaplar şunlardır:

Alper Gezeravcı’ya yöneltilen sorular ve cevapları şunları olmuştur:

Soru: Tam olarak neredesiniz, konum?

Gezeravcı: Yerden 400 kilometre (km) yüksekte, ISS istasyonunda, istasyon dakikada 500 km yer değiştirdiği için tam konum mümkün değil.

Soru: Atmosfere giren her şey yanıyor, eriyor, uzay aracı hangi maddeden yapılmış ki bir şey olmuyor?

Gezeravcı: Seramik ve karbonfiber türevlerinden, ısı dayanımı yüksek dış kaplama mevcut.

Soru: Dönüşte 5 santimetre boy uzaması olacak mı?

Gezeravcı: Uzun süreler kalınsaydı mümkün olurdu ancak 14 günde pek bir şey değişmez. Bu arada uzay uzaması ciddi sağlık sorunudur, bilginize.

Soru: UUİ'den hangi gezegenler görülebiliyor?

-Mesafe dolayısıyla çıplak gözle gezegenlerden sadece Ay görülebilir.

Soru: Adıyaman tütünü ekmeyi unutma.

-Bazı bitkilerin ekimi yapılıyor ve fizyolojisi incelenecek ancak maalesef bu bitki Adıyaman tütünü değil.

Soru: Uzayda 7 gün, dünyada 7 yıl mı gerçekten?

-Günde 16 gündüz ve gece geçirilse de gerçekte aynı zaman dilimindeyiz. Birebir yani :)

Soru: Bu uzay aracının çekimi dron ile mi yapılıyor? Nasıl?

-Uzay istasyonu kameralarıyla ve yerden yüksek çözünürlüklü kameralarla zum yapılarak.



Soru: Sabri abinin toplarını getirmeyi unutmayın.

-Uluslararası uzay istasyonu 400 km yükseklikte. Aşağıdakileri toplamışlar, kalanlar biraz daha yüksekte. Ay yolculuğu olursa anca öyle.

Soru: 2024 Lisans KPSS'de soru olarak gelir misiniz?

-Planlanan, gerçekleşen ve varış tarihlerine dikkat edin.

Soru: Neden 36 saat sürdü yolculuk, süre fazla değil mi?

-Varış noktası yani UUİ 400 km yükseklikte, 28 bin km hızla hareket ediyor. Roket fırlatıldığında henüz onuncu dakikada 200 km yüksekliğe çıkmıştı bile ancak dakikada 500 km yer değiştiren UUİ ile aynı noktaya varmak, hızları eşitlemek ve bunu tek seferde yapmak 36 saat sürüyor şu anki teknolojiyle.

Soru: Dönüş ne zaman?

-3 Şubat olarak planlandı ancak serbest düşme şeklinde olacağı için hava durumuna bağlı olarak değişiklik gösterecektir.

Soru: Berber Türk mü?

-Mikhail Borisovich Kornienko - Rus - 1960 doğumlu.

Soru: Tuvalet işi nasıl oluyor?

-Elektrikli süpürge gibi vakum yapan sistemler mevcut, dışkı havada uçmak yerine çekiliyor.

Soru: Sıvılar nasıl dağılmadan duruyor?

-Yüzey gerilimi dolayısıyla dağılmıyor (Sıvılarda yüzey gerilimi yazarak araştırabilirsiniz).

Soru: Yemek nereden geliyor?

-Hazır halde dünyadan geliyor.

Soru: Nasıl?

-Kargo görevleriyle ve yolculu görevlerle.

 

Soru: Yemeğin mideye inmesi yer çekimsiz ortamda nasıl oluyor?

-Peristaltik hareket adı verilen ve otonom çalışan kaslarla yemek hareket ettirilir, yemek borusu ve bağırsaklarda besinin hareketi bu şekilde sağlanır. Yer çekimiyle alakası yoktur.

Soru: Yer çekimsiz ortamı tarif edebilir misiniz?

-Su altında olmak gibi.

Soru: Mide bulantısı var mı?

-Vertigonuz yoksa sorun olmaz.

Soru: Geri dönüşte kapsül rastgele bir yere mi iniyor?

-Hayır, UUİ'nin 28 bin kilometre/saat hızı dolayısıyla fizikteki eğik atış hareketi gibi bir hareketle başlayıp atmosfere girdikten sonra açılan 2 adet paraşütle dikey harekete dönüşecek olan geri dönüş yolu hesaplanarak, düşüş noktası önceden tespit edilerek planlanıyor. Düşüş esnasında karşılama ekibi su üstünde düşüş noktasında hazır bekliyor. Sayfamda Axiom 1’in dönüş videosu mevcut, inceleyebilirsiniz.

Soru: Yüksek hız dolayısıyla kenetlenme zor oldu mu?

-Hayır, 400 kilometre yükseklikte atmosfer şartları olmadığı için (rüzgar, hava direnci vs.) bir problem oluşmuyor.

Soru: Kenetlenme esnasında son yaklaşma için hareketi ne sağlıyor?

-Newton yasalarından, etki tepki prensibiyle uzay aracından, hareket etmek istediğiniz yönün aksi yönde sıvılar püskürtülür. Sıvının püskürtüldüğü yönün aksi yönünde ittirilirsiniz.

Soru: Uyku nasıl?

-Sayfamdaki videolarda görebileceğiniz şekillerde, kendinizi sabitleyerek uyuyabilirsiniz ancak yer çekimi olmadığından suda uyumak gibidir. Vücut ağırlığınız üzerinize çökmediğinden ağrısız rahat uyursunuz.

Soru: Roket 70 metreydi, kapsül küçücük, kalanı nerede?

-3 kademeli ateşleme sistemi mevcut, içerisinde bol miktarda yakıt ve motorlar bulunan ilk 2 kademe görev başlangıcından kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu parçalardan ilki otomatik geri dönüş yaptı, ikincisi kontrollü bir şekilde imha edildi. Geriye sadece kapsül kaldı.

Soru: Günde 16 gece, 16 gündüz nasıl oluyor?

-UUİ’nin hızı dolayısıyla dünyanın etrafı 90 dakikada bir tam tur dönülmektedir. Dolayısıyla dünya üzerinde bir buçuk saatte bir kez gece ve bir kez de gündüz yaşanan bölgeler üzerinden geçilmektedir. 24 saatte yaklaşık 16 tur atılmaktadır.

 

Soru: Şu anda UUİ'de kaç kişi var ve ne kadar kalıyorlar?

-Şu anda Alper Gezeravcı ile birlikte toplam 11 kişi bulunmakta olup Axiom 3 astronotları dışındaki 7 astronot, 6 ay boyunca orada kalıp sonrasında dönüyorlar.

Soru: Oksijen nereden geliyor?

-Elektroliz yöntemiyle su, oksijen ve hidrojene parçalanıyor.

Soru: UUİ, nasıl bir yer?

-Sayfamda videosu mevcut olup adeta dev bir laboratuvardır. Dünyadan 400 kilometre yüksekte olup 28 bin kilometre/saat hızla hareket etmektedir. 16 ülke tarafından uzayda birleştirilerek yapılmıştır, yaklaşık 450 ton ağırlığında olup sürekli ekleme yapılmaktadır. 150 milyar dolardan fazla maliyeti olan tesis, yaklaşık futbol sahası büyüklüğündedir.

Soru: UUİ'de ne yapıyorlar?

-Deney ve gözlem.

Soru: Hiç kobay gönderildi mi UUİ'ye?

- (Uzaya) 1961 yılında Sovyetler Birliği'nin bir köpek, bazı fare türleri ve kurbağalar gönderdiği kayıtlarda mevcuttur (Korabl-Sputnik 4).

 

Nuri Demirağ Hangi Kişilik Özelliklerine Sahiptir?

 

Nuri Demirağ Hangi Kişilik Özelliklerine Sahiptir?


 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. Türkiye’nin 10000 kilometrelik demiryolu ağının bin iki yüz elli  kilometrelik  bölümünün inşasını gerçekleştirmiş ve bu nedenle kendisine  Atatürk  tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir. Türkiye’de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kağıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi ilkleri gerçekleştiren büyük bir girişimdi, büyük bir emektar ve çalışan bir insandır. Aynı zamanda  yaptığı çalışmalar ile, kazandığı paralar ile zengin olmuş  ama zengin olduktan sonra kibirlenmemiş büyük bir insandır. 


Nuri Demirağ’ın kişilik özellikleri şunlardır:


* Girişimci bir ruha sahip olmuş ve büyük başarılara imza atmıştır.

* Cesurdur.

*Vatanseverdir ve vatanı için çok çalışmış, yenilikler yapmış ve ülkesinin kalkınmasına katkı sağlamış fikir adamıdır.

* Dürüst ve güvenilirdir.

* Çalışkandır.

*  Özgürlüğüne düşkün, esareti kabul etmeyen bir kişidir.

* Vatanı için her türlü zorluğa göğüs germiş, sabahlara kadar, gecelere kadar çalışmış ama pes etmemiş, azimli sabırlı, vatansever ve  tutarlı biridir.

* Hayırsever bir iş adamıdır.

* İyimserdir.

* Liderlik özelliğine sahiptir.

* Yaratıcıdır.

* İleri görüşlüdür.

* Sorumluluk sahibidir.

Atatürk’ün Yaşadığını Varsayarak Onunla Bir Röportaj Yapınız.

 

Atatürk’ün Yaşadığını Varsayarak Onunla Bir Röportaj Yapınız.


Öncelikle sizi büyük bir sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Mustafa Kemal Atatürk’üm. Çünkü siz hepimizin kalbinde yer edindiniz ve kalplerde kalmaya da sonsuza kadar devam edeceksiniz.  Sizi gördüğüm için hem heyecanlı hem de çok mutluyum.

Size sorularım var izniniz olursa sorabilir miyim?

Mustafa Kemal Atatürk: Şeref duyarım milletimin onurlu ve güzel çocuğu.

- Atam izin verirseniz size sarılabilir miyim?

- Mustafa Kemal Atatürk: Tabi güzel kızım gel bakalım, sarıl.

- Öğrenci: Mustafa Kemal Atatürk’üm bu millet neden sizi çok seviyor ve size olan sevgisi her geçen gün daha çok artıyor?

- Mustafa Kemal Atatürk: Milletim vatansever olan insanları seven samimi bir millettir. Çünkü ben onlara onlar da bana çok bağlı ve biz kurtuluş mücadelesini milletimle kazandık. Her anımda onlar bana destek oldu, yeri geldi ben onlara yol gösterdim, yeri geldi onlar bana yol gösterdiler..

- Öğrenci: Neden tüm varlığını milletinize bağışladınız.

- Mustafa Kemal Atatürk: Mal ve mülk bana ağırlık verir,  onları asil sahibi olan milletime bağışlamaktan ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar?  Asıl zenginlik insanın manevi şahsiyetinde olmalıdır.


- Öğrenci: Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşadığınız zorlukları biliyoruz. Her türlü zorluğa rağmen neden pes etmediniz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Zafer, Zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise, "Başaracağım" diye başlayarak sonunda "Başardım" diyebilenindir.

- Öğrenci: Niçin cumhuriyeti bu kadar çok seviyorsunuz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresi olduğu için.

- Öğrenci: Cumhuriyet konusunda bizlere neler önerirsiniz?

- Mustafa Kemal  Atatürk: İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.  Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalmalıdır.

- Öğrenci: Öğretmenlik mesleğine neden bu kadar çok önem veriyorsunuz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır."


- Öğrenci: Efendim sizin ve  en büyük mirasınız nedir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Akıl ve bilim.

Öğrenci: En büyük egemenlik kime ait olmalıdır?

Mustafa Kemal Atatürk: Milletime.

- Öğrenci: Büyük adam olmak için ne yapmak gerekir?

- Mustafa Kemal Atatürk:  Büyük adam olmak, kimseye yaltaklanmamak, kimsenin gözünü boyamamak, ancak ülke için gerçek zorunluluğun ne olduğunu görmek ve doğruca bu amaca yürümektir. Herkes kendi görüşüyle ortaya çıkacak, herkes seni yolundan döndürmek isteyecektir. Olsun, sen yine bildiğinden hiç şaşmayacak, tuttuğun yolda devam edeceksin. Attığın her adımda önüne engeller dikilecektir. Ama sen, kendinin büyük değil, aksine küçük ve güçsüz olduğunu kabul eder, hiçbir yerden yardım  ummaz, hiçbir destek beklemezsen, sonunda bütün engelleri aşarsın. O zaman biri çıkıp seni büyük adam olarak nitelendirirse, sana bunu diyenlerin yüzüne sadece gülüp geçeceksin.

- Öğrenci: Size göre nasıl bir ülke vatan değildir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir. "Eğer, vatan denilen şey, kupkuru dağlardan, taşlardan, ekilmemiş sahalardan, çıplak ovalardan, şehirlerden, köylerden ibaret olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı olmazdı.

- Öğrenci: Cahil diye kastettiğiniz kişiler kimdir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören alimler çıkabilir."


- Öğrenci: Sizin için dünyadaki en büyük mükafâat nedir?

- Mustafa Kemal Atatürk: Benim için dünyada en büyük mükâfaat, milletin en ufak bir takdir ve iltifatıdır.

- Öğrenci: Size göre en önemli makam nedir:

- Mustafa Kemal Atatürk: Milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.

- Öğrenci: Vatan evlatlarına nasıl bir öneride bulunursunuz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim.

- Öğrenci: Biz çocuklar ile ilgili ne demek istersiniz?

- Mustafa Kemal Atatürk: Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.


Öğrenci: Türk kadını hakkında neler söylersiniz:

- Mustafa Kemal Atatürk: Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim' diyemez.

-  Öğrenci: Sevgili Mustafa Kemal Paşam benimle bu konuşmayı yaptığınız için size minnettarım efendim. Sağlıklı ve uzun yıllarınız olsun. Her zaman milletimizin başında olunuz inşallah.

Mustafa Kemal Atatürk: Var olasın güzel kızım, sizler de yaşayın, mutlu olun ve cumhuriyete hep sahip çıkın.

Bir Köy Öğretmeni Olan Şefik Sınığ’ın Son Sözleri Olan Dünyanın Bütün Çiçekleri Adlı Şiiri ve Öğretmenin Başına Gelen Olayı Araştırınız.

 

Bir Köy Öğretmeni Olan Şefik Sınığ’ın  Son Sözleri Olan Dünyanın Bütün Çiçekleri Adlı Şiiri  ve  Öğretmenin Başına Gelen Olayı Araştırınız.


Bir köy öğretmeni olan Şefik Sınığ  Gönen Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra, Afyon’un Dinar  ilçesine bağlı Sütlaç  köyünde öğretmenlik yapmıştır. Öğretmenimiz öğrencilerine aşk ile bağlı bir öğretmenmiş. Şefik Sınığ,  Bostancı  köyündeki öğretmen arkadaşı ile birlikte patlayan bir futbol topunu tamir ettikleri sırada yıkılan okul duvarının altında kalarak hayatını kaybetmiş ve onun ölümüne öğrencileri, köylüler ve  duyan herkes çok üzülmüştür. 


 Öğretmenin   cenaze merasimine katılan bir üniversite öğrencisi, onun söz sözlerini Ceyhun Atuf Kansu’ya anlatmış; Kansu, kendisini çok etkileyen bu ölüm üzerine Şefik öğretmenin ağzından yazılmış bu şiiri kaleme alarak Yanık Hava adlı kitabında yer vermiştir. Şiirin Adı ise Dünyanın Bütün Çiçekleri adlı muhteşem bir şiirdir. Okuyunca duygulanacak ve şiirde kendinizi, öğrencilik yıllarınızı bulacaksınız. Şiir şu şekildedir:


Dünyanın Bütün Çiçekleri

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçekleri getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin getirin…ve sonra öleceğim.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,

Geniş ovalarda kaybolur kokuları…

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,

Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,

Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini

Bacımın suladığı fesleğenleri,

Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,

Avluların pembe entarili hatmisini,

Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.

Aman Isparta güllerini de unutmayın

Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.

Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

Ne güller fışkırır çilelerimden,

Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kopdağına göçen,

Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.

Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.

Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,

Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,

Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.

Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,

Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,

Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,

Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,

Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,

Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

 

Ceyhun Atuf Kansu

Empati Duygusu Gelişmiş İnsanların Özellikleri Nelerdir?

 

Empati Duygusu Gelişmiş İnsanların Özellikleri Nelerdir?


“Kendi iyiliğimizi ve çıkarımızı istediğimiz gibi başkalarının da  iyiliğini ister, çıkarlarını gözetirsek ortada fenalık kalmaz der alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz Muhammed Mustafa. Aslında bu anlamlı sözü ile empatinin tanımını ne de güzel yapmıştır Efendimiz.

Empati duygusu gelişmiş insanların yüreğinde insan sevgisi vardır, hayvan sevgisi sevgisi vardır, doğa sevgisi vardır. İçinde merhamet olan, kendini başka insanların yerine koyarak olaylara o insanların bakış açısı ile bakan kimseler empati becerisi gelişmiş kimselerdir.

Empati duygusu gelişmiş bireylerin özellikleri şunlardır:

* Sadece kendini değil diğer insanları da düşünen, kibar  insanlardır. Kendilerini başkalarının yerine koymasını bilip ona göre davranırlar ve insan olmanın en güzel örneğini empati kurarak gösterirler.

* Empati kurma becerisine sahip insanlar iyi bir dinleyicidirler. Yani konuşmak için dinleyenlerden değildirler. Dinlemek için dinleyenlerdendirler.

* İlişkileri iyi yönetirler. Kendi duygularına da başka insanların duygularına da oldukça fazla yer verirler. Bu yönden dolayı her zaman sevilen ve sayılan kimse olurlar.


* Hayvanlar ile aralarında özel bir bağ vardır. Nerede yardıma muhtaç bir hayvan görseler hemen o hayvana yardım ederler ve  iç içe çok üzülürler. Onların gereksinimlerini gidermek için ellerinden gelen fedakarlığı hiç üşenmeden gösterirler.

*Olumsuz konuşmaların insanlar üzerindeki etkisini bilirler ve tam da bu yüzden olumluya odaklanıp, karşılarında kendisinden moral bekleyen insanları motive ederler. Böylece hem kendilerini hemd e başka insanları mutlu ederler.

* Kin tutmazlar, vara yoğa alınganlık göstermezler. Hoşgörülüdürler.

* Onlara göre her insan değerlidir ama insan ilişkilerinde her şeye rağmen bir sınırın olmalıdır. Yeri geldiği zaman sınır koyabilmek onların en belirgin özelliklerinden biridir. Ne kendi alanının  ihmal edilmesini severler, ne de  başkalarının alanını işgal ederler. Yani özel yaşama saygı duyarlar.

* Hata yapmaktan çekinmezler. Yapılan hataların onlara yeni fırsatlar sunacağını bilirler ve bu yüzden daha tecrübeli olarak daha başarılı işlere doğru yol alırlar.


* Duygularını çok iyi bir şekilde kontrol altına alabilirler. Bu yüzden kaos ortamı yaratmazlar. Çünkü duygusal zekaları yüksek olan kimselerdir empati kurma becerisine sahip olan insanlar.

* Pozitif ruhlu insanlardır. Genelde barıştan, sevgiden, dostluktan, vefadan yanadırlar.

* Her ortama kolayca uyum sağlayan kimselerdir.

Tarkan’ın Cumhuriyetin 100. Yılı İçin Hazırlanan Sen Rahat Uyu Adlı Şarkının Sözleri

 Tarkan’ın Cumhuriyetin 100. Yılı İçin Hazırlanan Sen Rahat Uyu Adlı Şarkının Sözleri


Cumhuriyet’in 100. yılı için sanatçı şarkı Sen Rahat Uyu diye güzel bir şarkı yazmıştır. 100 Yılımız kutlu olsun, cumhuriyetimiz var olsun. Şarkının sözleri şunlardır:


Sen rahat uyu
Yüreğimizdesin her an
Sen rahat uyu
Biz hep izindeyiz atam

 

Sana olan bu aşk
Ebediyete kadar
Bizdeki bu yangın
Hiç sönmez hep yanar

 

Sen ne karanlıkları
Işığına boğdun
O puslu ufuklardan
Umut olup da doğdun

 

Sana olan bu aşk
Ebediyete kadar
Bizdeki bu yangın
Hiç sönmez hep yanar

 

Sende buldu bu ulus
Sende buldu uygarlığın anahtarını
Cumhuriyetle bu vatana
Sen açtın aydınlığın kapılarını

 

Sen rahat uyu
Rehberiyiz biz yolunun
Sen rahat uyu
Bekçisiyiz doğrunun

 

Sana olan bu aşk
Ebediyete kadar
Bizdeki bu yangın
Hiç sönmez hep yanar

 

Sende buldu bu ulus
Sende buldu uygarlığın anahtarını
Cumhuriyetle bu vatana
Sen açtın aydınlığın kapılarını

 

Sen rahat uyu
Sırtın yere gelmez atam
Adına toz kondurmayız
Tetikteyiz her an
Sen rahat uyu
Hiç merak etme atam
Gönüllerdeki yerin
Baki olacak her zaman

 

Sana olan bu aşk
Ebediyete kadar
Bizdeki bu yangın
Hiç sönmez hep yanar

İstiklal Marşında Geçen Kelimelerin Anlamları

 İstiklal Marşında Geçen Kelimelerin Anlamları

 

Milli şairimiz sevgili Mehmet Akif Ersoy yazdığı şiirle gönüllerimize girmiştir. İstiklal Marşını her okuduğumuzda duygulanırız ve aklımıza bizim için canlarını feda eden, bu topraklar için canları pahasına düşmanla çarpışıp şehit olan atalarımız, Mehmetçiklerimiz gelir. Onları asla unutmayacağız ve kalbimizden de silmeyeceğiz. Bize yani milletine bu güzel bağımsızlık marşını yazan üstad Mehmet Akif’i yüreklerimizde  taşıyacağız ve dillerimizde de hürriyet olacaktır her zaman.

Bu muhteşem şiirin içinde geçen kelimeleri çocuklarımıza öğretmek , bu şiirin ana duygusunu onlara anlatmak da her yetişkinin görevi olmalıdır. Milli marşımız İstiklal Marşında geçen kelimeler ve anlamları şunlardır:

 





İstiklal Marşımızda Geçen Kelimeler ve Anlamları şunlardır: 


Al: kırmızı anlamına gelir.

Şafak: Güneş’in doğuşundan az önce beliren aydınlığa şafak denilir.

Sancak: Kısa anlamı bayrak olarak geçer. Biz yine de tam anlamını da açıklayalım. Sancak; genellikle askeri birliklere verilen, üzeri yazı işlemeli, kenarları saçaklı, gönderli bayraktır.

Yurt: Bir halkın üzerinde egemen olarak yaşadığı, kültür ve uygarlığını oluşturduğu toprak parçası.

Ocak:  Ev, aile , soy anlamına gelir.


Millet: Diğer adı ulus olan millet kavramı; çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluğa millet denir.

Çehre: Surat, yüz anlamına gelir.

Hilâl: Yeniay anlamına gelir. Ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi, ayça, yeni ay anlamına gelir.

Irk: kalıtımsal özyapıları bir olan insanların oluşturduğu doğal topluluk, soy anlamına gelir.

Celâl:  Ululuk, büyüklük anlamında vardır. Bir de kızgınlık, öfke anlamına gelir.

İstiklâl: Bağımsızlık anlamına gelir.


Ezel:  Başlangıcı olmayan geçmiş zaman, öncesizlik anlamına gelir.

Bent: Suların önüne çekilen set anlamına gelir. İstiklal Marşında geçen ''bendimi çiğner aşarım'' dizesinde ise önüme kurulmuş olan tüm engelleri aşar geçerim anlamına gelir.

Engin: Ucu bucağı görünmeyecek denli geniş, uçsuz bucaksız, çok geniş anlamına gelir.

Garp: Batı

Âfâk:  Ufuklar anlamına gelir.

Zırh: Savaşlarda ok, mızrak, süngü, kılıç gibi delici silahlardan korunmak için giyilen, demir levhalardan, tellerden yapılmış giysi.

İman: Dinin ortaya koyduğu dogmalara inanma, dinsel inanış, inanç anlamına gelir.

Serhat:  Sınır boyu demektir.


Medeniyet: Medeniyet, bir toplumun tüm unsurlarını yani, maddi manevi varlıklarını, düşüncelerini, bilimini, sanatını, teknolojisini, canlı türlerini ve ürünlerini kapsayan çok geniş bir ifadedir.

Zırh: Savaşlarda ok, mızrak, süngü, kılıç gibi delici silahlardan korunmak için giyilen, demir levhalardan, tellerden yapılmış giysi.

Siper: Savaş sırasında korunmak, düşmana hedef olmadan ateş edebilmek için toprakta uzunlamasına kazılan üstü açık hendek.

Hayâ:  Utanma, sıkılma anlamına gelir.

Akın: Ele geçirme hazırlığı olarak, genellikle tedirgin etme, yıldırma, yağmalama biçiminde uygulanan, düşman topraklarına toplu halde ve ansızın, beklenmedik bir zamanda yapılan baskın.


Vadetmek:  Bir işi yerine getireceğine söz vermek

Kefen: Ölülerin, gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez.

Şehit: Kutsal bir ülkü ve inanç, özellikle yurt için savaşırken ölen kimse.

Şühedâ: Şehitler anlamına gelir.

Canan: Sevgili

Hudâ:  Tanrı anlamına gelir.

Cüdâ: Yurt, baba ocağı gibi alışılmış olan yerlerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan anlamına gelir.

İlâhi: Tanrı’yla ilgili olan, Tanrı’ya özgü, Tanrısal.

Emel: Amaç

Mabed: Tapınak

Nâmahrem: El, yabancı anlamına gelir.

Vecd: Büyük bir coşku halini ifade eder.

Ceriha: Yara

Mücerred: Tecrîd edilmiş, soyulmuş, çıplak.

Naaş: Ölen kişinin vücudu.

Arş: Gök anlamına gelir. İslam inanışına göre ise  göklerin en yükseği, dokuzuncu gök, Tanrı’nın katı.

İzmihlâl: Yıkılış, çöküş

Hürriyet: Özgürlük anlamına gelir.

İlk Yardımın Önemli Olduğunu Düşünüyor Musunuz? Neden?

 İlk Yardımın Önemli Olduğunu Düşünüyor Musunuz? Neden?


Yaralanma, kaza yapma,  veya herhangi bir hastalığa sahip kişi ve kişilerin mağduriyetini gidermek için sağlık görevlilerinin veya ilk yardım eğitimi almış herkesin durumun kötüye gitmesini önlemek , gelecekteki sakatlığı en aza indirmek için mağduru hayatta tutmaya çalışarak eldeki mevcut araç ve gereçlerle yapılan acil bakım ve müdahaleye İlk Yardım denilir. Hayatı kurtarmak için bir an önce yapılan hizmetin adı ilk yardımdır. 


İlk yardım elbette önemlidir.  Bunun için de sadece sağlık görevlilerin değil herkesin ilk yardım bilgisine sahip olması bir kişinin ya da kişilerin hayatını kurtarması ve  böylece de insanlık için, insan için, can için çok önemli bir iş yapmış oluruz. Olay anında ilk yardımı ilen kişi kaza yapan ya da hasta olan bir kişiye bildiklerini uyguladığı zaman o kişi ya da kişiler hayata geri denebilir.  İlk yardım o kadar önemli bir şeydir ki onu yapabilen kişi ya kişiler  insanlık adına büyük bir  fayda sağlamış olur ve toplum tarafından da bu kişiler çok sevilir. 

İçinde sevgi, acıma ve merhamet duygusu olan , ilk yardımı her ayrıntısına kadar bilen insanlar  yardıma gereksinimi olan  kişilere  yardım ettiği zaman bir hayat kurtarmış olur. İnsan hayatı daha doğrusu canın hayatı her şeyden daha önemlidir. Tüm canlılar biricik ve değerlidir. İlk yardımın amacı ise şudur:

İlk yardımın amacı hayatı korumak, olay sonrası oluşabilecek zararları önlemek ve iyileşmeyi sağlamaktır.

İlk yardımda, duran ABC  ( hava yolu, solunum ve dolaşımı harekete geçirmek büyük önem arz etmektedir. İlk yardım Abc’si şu anlama gelir:

A:  Hava yolu açıklığını değerlendirir.

B:  Solunumu değerlendirir.

C: Dolaşımı değerlendirir.
İlk yardımda, doğru ve iyileşme pozisyonu, daha fazla yaralanmayı en aza indirmeye yardımcı olur.

Büyüklerinizin Çocukken Oynadığı Oyunlardan Birini Kısaca Anlatınız.

 Büyüklerinizin  Çocukken Oynadığı  Oyunlardan Birini Kısaca Anlatınız.


Büyüklerimin çocukken oynadığı  oyunlar şunlarmış: Söbe oyunu, can tatlı oyunu,  beş taş oyunu (ebe taşı) , yakar top, ip atlama, sürek, halat çekme oyunu vb.

Büyüklerimin en sevdiği oyun beş taş oyunuymuş. Şimdi sizlere beş taş oyunu ya da ebe taşı ile ilgili bilgiler aktaracağım.


Beş Taş Oyunu Hakkında Kısa Bilgi

Beş taş oyunu; en az iki kişi ile oynanır. ve Beş  tane taş ile oynanan  bir oyundur. Taşların boyutu bir avucumuzu dolduracak kadar küçük olmalıdır.  Oyun yere oturarak ya da sandalyeye oturarak masa, ya da sıra üzerinde oynanabilir. Oyun esnasında, oyuncu taşı düşürürse veya yerdeki  taşı alamazsa oyundan çıkar ve oyun oynama sırası diğer oyuncuya yada diğer ebeye geçer.


  Kura çekilir. Kura sonucunda belirlenen birinci kişi oyuna başlar.  Taşlardan birini eline alarak havaya doğru atar. Attığı taş havadayken hemen diğer taşı eline alıp havadaki taşı tutmaya çalışır. Bunu yaparken de hızlı olmak gerekir.  Taşları önce birer birer, sonra ikişer, üçer ve dörderli gruplar halinde toplar ve bir sonraki bölüme geçilir. Bir sonraki bölümde,  beş taşı oynayan kişi  işaret parmağını orta parmağın üzerine koyarak elini köprü  olacak şekilde yapar.




 Öteki oyuncunun seçtiği taşa değdirmeden tüm taşları bu köprüden geçirir. Bu şekilde de taşları toplarsa diğer bölüme geçer. Son bölümde ise oyuncu elindeki tüm taşları havaya atıp elinin tersi ile tutar ve daha sonra tuttuğu bu taşları fırlatıp bu kez de avucu ile yakalar. Avucunda ne kadar taş varsa o kadar fazla puan kazanmış olur.

Atatürk'ün Hayatını Uzunca Anlatınız .

  Atatürk'ün Hayatını Uzunca Anlatınız .


Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük lideri , vatansever insan olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Yunanistan'ın Selanik şehrinde dünyaya gözlerini açmıştır . Ana adı Zübeyde Hanım , baba adı Ali Rıza Bey'dir . Dede adı ise Hafız Ahmet'tir . Babası Kocacık yörüklerinden , annesi ise Konyar yörüklerindendir.

 Ulu Önder Mustafa Kemal'in  Ömer, Ahmet, Fatma, Makbule, Naciye adında kardeşleri olmuştur . Mustafa Kemal Makbule dışındaki diğer kardeşlerini  küçük yaşta kaybetmiştir . Mustafa Kemal Atatürk babasını da küçük yaşta kaybetmiştir . Bundan dolayı annesi Zübeyde Hanım Tütün Reji  İdaresi'nde görevli olan  Ragıp Efendi ile ikinci evliliğini yapmıştır.

 Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1923 yılında Latife Hanım  ile evlenmiştir . Bu evliliği kısa süren Mustafa Kemal'in bu evlilikten çocuğu olmamıştır fakat Mustafa Kemal daha sonraları çok sayıda evlatlık edinmiştir.

En çok bilinen evlatlıkları   Sabiha Gökçen , Ülkü Adatepe iken diğer evlatları ise Çoban Mustafa, Rukiye, Zehra, Afife, Abdurrrahim, Sabriye'dir .


* Gazi Mustafa Kemal'in  öğrenim gördüğü okullar ise şunlardır:
- Mahalle Mektebi
- Şemsi Efendi
- Selanik Mülkiye Rüştiyesi

- Selanik Askeri Rüştiyesi
- Manastır Askeri İdadisi
- İstanbul Harp Okulu
- İstanbul Harp Akademisi.

Mustafa Kemal'in yazdığı kitaplar şunlardır:
* Nutuk ( Söylev)
* Cumalı Ordugahı
* Medeni Bilgiler
* Geometri
* Karlsbad
* Zabit ve Kumandan İle Hasbıhal
* Söylev Ve Demeçler
* Tabiye  ve Tatbikat Seyahati
* Takmın Muharebe Talimi
* Bölüğün Muharebe Talimi
Arıburnu Muharebeleri Raporu
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal


* Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal 1905 yılında  Harp Akademisi'nden  Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olmuş ve ilk görev yeri olan Şam'a atanmıştır . Atatürk Şam'da Vatan ve Hürriyet  adlı Cemiyeti kurmuştur .
*  Atatürk 1906 yılında  Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin  Makedonya Şubesi'ni açmıştır .
* Atatürk 1907 yılında Makedonya'ya atanmıştır .
*  Atatürk 199 yılında  3. Ordu Selanik  Tümen Kurmay Başkanlığı'na atanmıştır .
* 1909 yılında Hareket  Ordusu Kurmay  Başkanı olarak  31 Mart Vakası'nın bastırılmasında görev almıştır .
* 1910 yılında  Fransa'daki Picardia Manevralarına katılacak heyetin içinde yer almıştır .
* 1912 yılında  Derne ve Tobrukda İtalyanlara karşı başarılı mücadelelerde bulunmuştur .
* 1913 yılında  Akdeniz Mürettep Kuvvetler Kumandanlığı Kurmaylığı Hareket Şube Komutanı olarak Edirne'nin alınmasında görev yapmıştır .
* 1913 yılında Sofya Ateşemiliteri olarak görev yapmıştır .
* 1914 yılında  19. Tümen Komutanı olarak atanmıştır .
* 1915 yılında  Çanakkale Savaşı'na katılmıştır ve  bu savaşın kazanılması ile Albaylık rütbesi almıştır .
* 1916 yılında Kafkas Cephesi'nde Bitlis ve Muş'un  Ruslar'dan alınmasını sağlamıştır . Buradaki başarısı ile de Tümgeneralliğe terfi edildi .
* Daha sonra Suriye'ye  7. Ordu Komutanı olarak atandı . Burada Alman General Falkenhayn  ile anlaşmazlıklar yaşamıştır .
* 1917 yılında Veliaht Vahdettin ile  Almanya'ya  seyahate gitmiştir .
* 1918 yılında  7. Ordu Komutanı  olarak Suriye Cephesi'nde  İngilizlere'e karşı başarılı mücadelelerde bulunmuştur.
* 1918 yılında  Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra  görevi sona eren Limon Van Sanders'ten  Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı  görevini almıştır .
* 1919 yılında  9. Ordu Müfettişi olarak Samsun'a atanmıştır .
* 8 Temmuz  1919 yılında  askerlik görevinden istifa etti .
*  23 Temmuz 1919  yılında Erzurum'da Temsilciler Kurulu Başkanı oldu.
* 12 Ocak 1920 yılında  Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne  Erzurum Milletvekili olarak seçildi .



* 23 Nisan 1920 yılında  Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde  Ankara Milletvekili olarak göreve başlamıştır .
* 24 Nisan 1920 yılında   Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından  meclis başkanı seçildi .
* 5 Ağustos  1021 yılında  Kütahya Eskişehir Savaşı'ndan  sonra Başkomutan seçildi .
* 1921 yılında  Gazi ve Mareşal unvanı verildi .
* 29 Ekim 1923'te  Cumhurbaşkanı seçildi . Üç kez Cumhurbaşkanlığı yapmıştır Mustafa Kemal Atatürk .
* 1934 yılında  Yunanistan Başbakanı Venizeolos tarafından  Nobel Barış Ödülü'ne  aday olarak gösterildi .
* 10 Kasım 1938 yılında hayata gözlerini yumdu .
* 21 Kasım  1938 yılında Etnografya Müzesi'ne defnedildi .
*  10 Kasım  1953 yılında  Anıtkabir'e nakledildi .
* 1981 yılında  Unecso tarafından   doğumunun yüzüncü  yıl dönümünün  dünya çapında  farklı etkinlikler ile  kutlanması kabul edildi .
Not : Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk  vasiyetinde mal varlığını şu kurumlara bırakmıştır :
- Türk Tarih Kurumu
- Türk Dil Kurumu
- Kız Kardeşi Makbule Hanım
- Manevi Çocukları
- İsmet İnönü'nün  çocuklarının eğitim giderleri
- Cumhuriyet Halk Fırkası.