Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler

 

Nasreddin Hoca Fıkralarına Örnekler

 

* Nasreddin Hoca ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış. “Hanım en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.” “Ayol Hoca delirdin mi sen? Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?” “İyi ya Azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür.”

 

*Bir buzağı Hoca nın bostanını harap etmiş. Ne var ne yok tepelemiş yaramaz buzağı. Hoca nın fena halde canı sıkılmış. Eline bir sopa geçirmiş, buzağının anası olan ineği kovalamaya başlamış: “Yahu” demişler, “bostanını buzağı harap etti. Sen anasının peşinden koşuyorsun... “ “Bilmez gibi konuşmayın.” demiş Hoca. “Çocuk ne öğrenirse anasından, babasından öğrenir...

 

*Bir gün Nasreddin Hoca’ya “Hocam bal ile sirke uyuşmaz,” derler. “Nasıl uyuşmasın?” der ve gidip yarım okka bal yer yarım okkada sirke içer. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar: “Bal ile sirke birbiriyle anlaşamadı değil mi?” Hoca hiç mertliği elden bırakmaz. “Yoo, onlar anlaştılar anlaşmasına da şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.”

 

* Nasreddin Hoca’ya bir gün yaşını sormuşlar. Hoca “45” demiş. Aradan 5 sene geçmiş. Hoca’ya yine yaşını sormuşlar yine “45” demiş. “Hocam olur mu? 5 sene önce de 45 idin” demişler. Hoca hiç bozuntuya vermemiş: “Erkek adam sözünden dönmez.”

 

*Bayram gecesi Hoca nın karısı tatlı pişirmiş. Karı koca, konuşa gülüşe yemişler, birazı da artmış, bunu da sabaha yeriz deyip kalkmışlar. Uykuları gelince de yatmışlar. Yatmışlar amma Hoca yı bir türlü uyku tutmamış. Nihayet karısını dürtmüş: “Hanım kalk kalk, aklıma pek önemli bir şey geldi, durma, kalk.” Karısı telaşla kalkıp: “Ne var, hayrola” deyince “Şu artan tatlıyı getir”. Karısı, tabağı getirince “Çök yanıma” demiş. Oturup tabağı bir güzel temizlemişler. Rahatlamış bir şekilde karısına şöyle der: “Şimdi yatalım, uyuyalım. Aklımda olacağına midemde olsun.”

 

*Timur ile Hoca bir gün hamama giderler. Hoşbeş ederken Timur, Hoca’ya sorar: “Hoca, ben köle olsam bana kaç para değer biçerdin?” Hoca: “Ben bu işin tellalı değilim ama bir 15 akçe ederdin!” Bu laf üstüne Timur çok sinirlenir: “Hoca” der “Senin dediğini kulağın duyuyor mu? Sadece bu peştemal 15 akçe eder be!” Hoca hiç istifini bozmadan: “Ben zaten peştemale biçtim bu fiyatı!” der.

 

*Nasreddin Hoca yla karısı konuşuyorlardı. Karısı: “Benim yüzüme bakarken besmele çekiyorsun.” “Ne olmuş yani?” “İmam efendi, karısının yüzüne bakarak Yasin okuyormuş.” Hoca güldü: “Ben de o kadına baksam, hatim bile indiririm!”

 

*Nasreddin Hoca bir gün Akşehir de camide vaaz vermek için kürsüye çıkıp: “Ey cemaat bugün size ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?” diye sormuş. Camideki topluluk: “Bilmeyiz” demişler. Bunun üzerine Hoca: “Siz bilmeyince ben size ne söyleyeyim.” diyerek kürsüden inmiş ve camide kendisini dinlemeye hazırlanan topluluğu yüzüstü bırakarak cübbesini giydiği gibi camiyi terk etmiş. Hoca ertesi gün yine vaaz etmek için aynı kürsüye çıkmış, bu sefer yine topluluğa aynı soruyu sormuş. Camideki topluluk bu sefer Hoca'yı kaçırmamak için: “Biliriz” cevabını vermişler. Hoca bu sefer de onlara: “Mademki biliyorsunuz o halde benim söylememe ne lüzum var” demiş ve yine topluluğa küserek cübbesini giydiği gibi camiyi terk etmiş. Ertesi gün camideki topluluk Hoca'yı vaazdan kaçırmamak için kimisi biliriz, kimisi bilmeyiz demeyi kararlaştırmışlar. Hoca ertesi gün vaaz etmek için kürsüye çıktığında topluluğa yine aynı soruyu sormuş. Topluluk da daha evvelden kararlaştırdıkları gibi bazıları biliriz bazıları da bilmeyiz diye karşılık vermişler. Bu sefer Hoca büyük bir ciddiyetle topluluğa dönerek: “Ne âla... Öyleyse bilenleriniz bilmeyenlerinize anlatsın.”

 

* Nasreddin Hoca pazarda dalgın yürüyormuş. Bu sırada ensesine bir tokat gelmiş. Hoca tökezlemiş birkaç adım sendelemiş, neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş. Bir bakmış ki Hocanın iki katı iriliğinde dev gibi bir adam karşısında. Yutkunmuş önce, sonra sormuş: “Bana sen mi vurdun be adam?” Adam: “Ben vurdum, ne olacak?” “Şakadan mı vurdun, ciddi mi?” “Ciddi vurdum, ne olacak?” “Aman aman, öyle olsun. Çünkü şakadan hiç hoşlanmam da...”

 

*Bir papaz dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş, sıra Nasreddin Hoca’nın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş. “Sizin köyün en akıllı adamı kimdir?” Köylüler de: “Nasreddin Hoca” demişler. Bunun üzerine keşiş köy meydanında Hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş, Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş, papaz bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş, Hoca da dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş, papaz elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış, Hocada yukarıdan aşağıya yapmış ve kesiş büyük bir hayranlıkla Hoca yı tebrik etmiş. Olup bitenden bir şey anlamayan halk, papaza ne olduğunu sormuş, papaz da: “Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı, yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi, ben dünyayı dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi, ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi.” Bu sefer Hoca’ya neler olduğunu sorar halk Hoca da: “Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi ben de üstüne fındık fıstık eklersek daha iyi olur dedim”.

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme