Engelliler İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp
hemen okula gitmeye hazırlanıyordum.
Babamın mesleği askerlik olduğu için
dört beş yılda bir yer
değiştirmek zorunda kalıyorduk. Bu yıl da
Ankara’ya göç etmiştik ve orada okula başlamıştım. Bugün okulun ilk günüydü. Hemen kahvaltıyı
yapıp yola koyuldum. Yeni arkadaşlarım, yeni öğretmenlerim olacaktı. Hem heyecanlıydım hem de biraz huzursuzdum.
Acaba yeni insanlar ile tanışmak bana iyi mi yok sa kötü mü gelecekti? Bu yıl ortaokul
ikiye gidecektim. Ben bunları düşünürken az ilerde yere düşen birinin sesini duydum.
Elinde asa ile yürüyen, gür saçlı, beyaz tenli, uzun
boylu, babayiğit bir çocuk vardı
karşımda. Gözünde ise siyah bir gözlük vardı.
Yere düşen çocuğun hemen yanına gittim ve onu düştüğü yerden kaldırdım. Hemen onunla tanışmaya koyuldum. O da benim
gibi ortaokul ikiye gidiyor ve ikimizde aynı okula gidiyorduk. Koluna
girdim hemen ve yolda tanışıp konuşmaya
başladık. Arkadaşımın adı Kubilay’dı. Arkadaşım görme engelli bir arkadaştı. Küçük yaşta geçirdiği kazadan
dolayı görme duyusunu tamamen kaybetmiş
ve iki gözü de görmüyormuş. Bunları duyunca çok üzüldüm ve kendimi onun yerine koydum. Ne kadar zor bir
şey. Yıllardır görüp de sonradan
görmemek. Onu anlamaya çalışıyor aynı zaman da onun durumuna çok üzülüyordum. Derken okula
geldik ve yeni öğrenciler ile öğretmenler ile tanıştım. Her şey iyi gidiyordu fakat sınıfımızda büyük bir
sorun vardı. Kimi kendini bilmez densizler Kubilay’ı eskiden beri tanıdıkları
için ona sürekli olumsuz bakıyorlardı.
Onu küçümsüyorlar ve zaman kaybı olarak görüyorlardı. Ben bunun çok yanlış olduğunu onlara defalarca anlattım fakat ne yazık ki cahilliklerinden
bir türlü kurtulamadılar. Kubilay da onların yanlış davranışlarına maruz
kalıyor ve bir köşeye geçip sessizce ağlıyordu . Bu duruma kayıtsız kalamazdım
ve kalmadım da. Kubilay ile çok iyi
arkadaş oldum ve onun da mutlu olması
için, sosyal olması için onunla çok iyi arkadaş oldum. Günler geçip giderken
Kubilay sınıfın en çalışkanlarından biri haline gelmişti. Çünkü okul çıkışı
onların evine gidiyor ve ona dersleri
anlatıyordum. Onun harika bir konuşma yeteneği
vardı. Anlattığım her şeyi hemen kavrıyor ve her şeyi aklında süper
tutuyordu.
O ilerde iyi bir öğretmen olmak
istiyor ve diğer engelli kardeşlerimize örnek olmak istiyordu. Onu çok sevmiştim. Çok cana yakın ve içten bir
insandı. Sınıfta kendini bilmez arkadaşlara
kendilerini onun yerine koymaları gerektiğini söylediğimde onlar da yaptıklarından çok pişman olmuşlar
ve Kubilay’dan özür dilemişlerdi. Kubilay o kadar naif o kadar vicdanlı bir çocuktu
ki onları hemen affetti. Böylece
sınıfımız daha kaynaşmış ve bir sınıf
olmuştu. Ankara’da bu yılım çok güzel
geçeceğe benziyordu.