Fedakârlık İçinde hangi Duyguları Barındırır Kimler ve Neler İçin Fedakârlık Yaparsınız

 

Fedakârlık, İçinde hangi Duyguları Barındırır? Kimler ve Neler İçin Fedakârlık Yaparsınız?


Fedakarlığın içinde olan en temel duygulardan en önemlisidir sevgidir. Çünkü fedakarlık karşılıksız yapılan bir eylemdir. Onun için sevmek gerekir fedakarlık yapılan kişiyi. Önce sevgi gelir. Daha sonra merhamet, sorumluluk bilinci, sadakat, şefkat,  kimi zaman kendi hakkından vazgeçiş, sabır gibi duyguları içinde barındırır. Örneğin; Hayatımızda bizim için en büyük fedakarlığı yapan kişiler ailemizdir. Özellikle de anneler için daha çok  geçerlidir bu durum. Ben de en çok annem, babam için fedakarlık yapardım. Çünkü onlar benim için gece gündüz demeden çalışıyor, beni koşulsuz seviyorlar. Kendi konforlarını hiç düşünmüyorlar.


  Yani en başta ailem için fedakarlık yapardım. Daha sonra çok sevdiğim dostlarım, arkadaşlarım, yakın akrabalarım için fedakarlık yaparım. İnancım ve sahip olduğum değerlerim için fedakarlık gösteririm. En yüce fedakarlığı ise içinde yaşadığım ana toprağım için yani vatanım için yaparım. Yeri geldiği zaman bu vatan uğruna canımı seve seve vermeye hazır ve nazır olurum. İnsanlık ve doğa için fedakarlık yaparım. Dünya barışına katkı sağlamak için, kurumakta olan bir bitkiye su vererek, bir kediye mama vermek, bir çocuğun başını okşamak ve ona yardım etmek için her türlü fedakarlığı yaparım. 


Kimsesizler için, yolda kalmışlara, hastalara, yaşlılara, bebeklere her türlü yardım ederim  ve kesinlikle en ufak bir beklenti içine de girmem. Gerçek fedakarlık karşılık beklenmeden yapılan fedakarlıktır. Hiç tanımadığım ama yardıma muhtaç olan her canlı için elimden gelenin en iyisini yapmaya çaba gösteririm. Çünkü fedakar olmak insan olmakla, iyi insan olmakla olur.

Milli Mücadele Döneminde Yaşamış Olsaydınız Ordumuza Nasıl Yardım Ederdiniz?

 

Milli Mücadele Döneminde Yaşamış Olsaydınız Ordumuza Nasıl Yardım Ederdiniz?


Milli Mücadele yıllarında Anadolu halkı bir yoksulluk ve sefalet ile karşı karşıya kalmıştı. Milletimizin vatansever kadınları erkeğinin her daim yanında durmuş ve askerlerine ellerinden gelen her türlü fedakarlığı göstermiştir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım,

 

Milli Mücadele döneminde yaşamış olsaydım ordumuza annemin yaptığı sıcak ekmeklerden götürürdüm, büyük kaplarda tarhana çorbası götürürdüm. Annemin asker ağabeylerim için kendi elleri ile ördüğü çoraplardan, kazaklardan, havlulardan ve daha bir çok şey götürürdüm. Ordumuzdaki askerler benden bir şey talep ettiği zaman hemen yerine getirmeye çalışırdım. Ordumuza evimizde kalan son silahları teslim ederdim ve onların daha güçlü olması için Yüce Allah'a dua ederdim. Yani sadece silah ile, yiyecek ile değil ruhum ile onların yanlarında olurdum. Onlar için içten dualar eder ve onların muzaffer olması için Rabbimden merhamet isterdim, güç isterdim ve tüm gücümle ordumuzun yanında olurdum. Ön safhalarda savaşır, yeri geldiği zaman da seve seve şehit olurdum. Hiçbir şeyim olmasa bile sokaktaki taşlardan toplar düşman askerinin üzerine atardım. Çünkü onlar çoluk çocuk demeden, yaşlı, genç demeden bizi öldürmeye gelmiş cani ruhlu kimselerdir. Onun için de ben de onlara acımazdım ve ben de gaddar olurdum, korkusuz olurdum. İman gücümle savaşırdım. Mustafa Kemal'in emrettiği görevleri yerine getirmeye çalışırdım ve ona sımsıkı sarılır ve çok güvenirdim. Onun masmavi gözleri için, bu vatan için çok çalışırdım.

 

Kıymetli arkadaşlarım,

Askerlerimiz yorgun düştüğü zaman bu topraklarda ezan sesi dinmeyecek, sizler bizim umudumuzsunuz, canımızsınız ağabeylerim yılmak yok, yıkılmak yok, lütfen kanımızın son damlasına kadar savaşmaya devam edelim diye onlara moral verir, psikolojik destek sağlardım. Cephaneye mermi taşırdım. Korkuyu değil umudu güçlendirirdim. Vatana olan sevgimi savaşa katılarak gösterirdim. Milli Mücadeleyi sabırla, inançla, iman gücü ile, fedakarlıkla kazanır ve bu vatan topraklarının sadece bize ait olduğunu dünya ülkelerine  kanıtlardık. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Hepinize beni sevgi ve saygı ile dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

El İle İlgili Atasözü Örnekleri Ve Anlamları

 

El İle İlgili Atasözü Örnekleri Ve Anlamları


Ek akıl verir, ekmek vermez: Öğüt vermek kolay olduğu için zor durumda olan birine yardım etmek yerine öğüt verirler.

El ağzı ile çorba içilmez: Kişi özel yaşamı ile ilgili konularda başkalarının düşünce öğütlerine önem vermemelidir. Aksi durumda aile düzeni ve huzur bozulabilir.


El adamın öğüdünü verir, ekmeğini vermez: İnsan işsiz güçsüz kaldığında ona yol gösteren çok olur. Ancak destek veya iş veren olmaz. Onların sorunlarını konuşmayla değil iş imkanları sunarak çözmeliyiz.

El kesesinden cömertlik olmaz: Başkasının olanaklarına güvenip gelecek için girişimlerde bulunmak doğru değildir. Başkasından gelecek olan yardım kesildiği anda her şey alt üst olur.

 El ile ellenmeyen elli yıl durur: Öyle işler vardır ki başkalarıyla birlikte olunursa ancak yapılabilir.

El elin nesine, gülerek gider yasına. Hiç kimse, başkasının içine düştüğü derdi tam anlamıyla kavrayamaz.

El için ağlayan gözden olur: Hep başkaları için didinip  uğraşan kişi sonunda kendisi zor duruma düşer.

El atına binen tez iner: Ödünç alınan araçlarla başlatılan işlerden çoğunlukla güzel sonuçlar alınamaz.


El ekmeğine ayak direnmez: Yabancıların cazip önerilerine karşı koymak mümkün değildir.

El elden üstündür: Bir durumda ileri  bir durumda  olan kişi aslında o konunun son basamağına ulaşmış değildir. Kendisinden çok daha üstün olan birileri olabilir.


El ile ilgili diğer atasözlerinden bazıları da şunlardır:

*El kesesinden cömertlik olmaz

 *El için kuyu kazan evvela kendisi düşer.

* El ile bozgun düzgün.

* El kazanı ile aş kaynamaz.

* El kadar ekmeğin dağ kadar hükmü vardır.

 El iki söylerse sen bir söyle

* El eliyle yılan tutulur.

 *El eliyle yılan tut, onu da yalan tut.

* El elden kalmaz, dil dilden kalmaz.

*El el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.

*El ağlarsa gözünden, gözün ağlarsa özünden ağlar.

Uçurtma İle İlgili Bildiklerinizi Anı, Gözlem, ve Deneyimlerinizden Hareketle Arkadaşlarınızla Paylaşınız

 

Uçurtma İle İlgili Bildiklerinizi Anı, Gözlem, ve Deneyimlerinizden Hareketle Arkadaşlarınızla Paylaşınız


Uçurtma denilince aklıma ilk gelen gökyüzünün o masmavi rengi, kuvvetli rüzgarın etkisi ve özgürlüktür. Çünkü uçurtma uçurtmak biz çocuklar için çok keyifli bir etkinliktir. Gökyüzüne saldığımız uçurtmalar havada uçarken kendimi havada uçuyor gibi hissediyorum, heyecanlanıyorum, mutluluktan bağırıyorum ve gökyüzünden gözümü alamıyorum. Geçen aylarda kanserden kurtulan bir çocuk ile ilgili haber aklıma geldi. Babası çocuğu kanseri yendi diye şunları söylemişti: Bizim fazla çevremiz yok. Minik Asaf kanseri yendi dedi. Gelin birlikte balon uçuralım dedi. Bunun üzerine binlerce kişi Sancaktepe’de bir araya geldi ve Asaf için sevgi birliği yaptılar, dayanışma içinde oldular ve gökyüzüne binlerce balon saldılar. 


Ben de bundan ilham alarak çok hasta olan arkadaşım için uçurtma uçurmayı düşündüm. Arkadaşım Emir çok hastaydı okula gelmemişti. Hepimiz onu çok seviyorduk. O iyileşir iyileşmez hemen evinin önüne gittik ve arkadaşlarla gökyüzüne on tane uçurtma uçurttuk. Emir de dışarı çıktı ve bu yaptığımıza çok duygulandı ve hepimiz birbirimize sarıldık, birlik içinde olduk. Bu hayatımda hiç unutamayacağım güzel bir anıdır. Uçurtmaları gökyüzüne saldığımız zaman hepimiz sevinçten bağırmaya başladık ve sonra gülmeye, uçurtmanın peşinde koşmaya başladık. Sanki özgürlüğün tadını yaşıyor gibiydik. Eğlenceli bir gün geçmişti.


Uçurtma şu malzemelerden yapılır ve şu şekilde yapılır:

 İki tane ince çıta, ip ya da sicim de olabilir. Renkli kağıtlar, makas, yapıştırıcı ve bez parçaları. İki çıtayı birbirine bağlıyoruz. Etrafını iple çerçeveliyoruz. Kağıt ve naylonla üstünü kaplıyoruz, alt ucuna kuyruk takıp ortasına da ip bağladıktan sonra uçurmaya başlıyoruz. Hava da rüzgarlıysa değmeyin keyfinize. Başlasın uçurtmalar uçmaya...