Yeni Bir Mahalleye Taşınalı Bir Ay Olduğunu Ve Hiçbir Mahalle Sakininin Sizi Henüz Fark Etmediğinizi Düşününüz. Bu Durum Hakkındaki Duygu Ve Düşüncelerinizle İlgili Bir Konuşma Yapınız.

 

Yeni Bir Mahalleye Taşınalı Bir Ay Olduğunu Ve Hiçbir Mahalle Sakininin Sizi Henüz Fark Etmediğinizi Düşününüz. Bu Durum Hakkındaki Duygu Ve Düşüncelerinizle İlgili Bir Konuşma Yapınız.


Yeni bir mahalleye taşınalı bir ay olduğu halde mahallede yaşayan mahalle sakinlerinin beni fark etmemeleri karşında şaşırırdım. Çünkü ha varmışım, ha yokmuşum gibi kendimi değersiz hissederdim. İnsanlara gereken değer verilmediğini düşünür ve burada hayatın nasıl geçeceği ile ilgili endişelerim olurdu ama hemen ümitsizliğe kapılmazdım. Belki de insanların kendi dertleri vardır, dışarı ile çok iletişim halinde değiller diye düşünürdüm. Çünkü  mahalle sakinleri geçmişte mahalleye gelmiş olan komşularına  samimi davrandıkları halde aynı samimiyeti bulamamış olmalılar diye düşünür ve bundan dolayı yeni gelen her kim olursa olsun hemen samimiyet kurmaya dikkat ediyor olmalılar derdim. Eski gelen komşular mahalledeki insanların güvenini zedelemiş olabilir. 


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,


Yine de her şeye rağmen iyimser düşünmeyi tercih ederdim ve  bu durumu bu mahallede yeni bir başlangıç yapma fırsatı olarak görürdüm.. İnsanların henüz beni tanımamış olmasının, aslında onlarla sıfırdan, tertemiz ilişkiler kurma şansı sunduğunu düşünüyorum. Elbette ki zaman zaman kendimi biraz dışarıda hissettiğim oluyor. Pencereden selamlaşanları izlerken “Keşke ben de bu samimiyetin bir parçası olsam” diye içimden geçirdiğim anlar olurdu ama aynı zamanda biliyorum ki her ilişki zamanla ve karşılıklı adımlarla gelişir. Belki ben de daha fazla dışarı çıkmalı, selam vermeli, kendimi tanıtmalı, bu mahalleye bir adım daha yaklaşmalıyım diye düşünürdüm ve mahalledeki insanlarla göz teması kurardım, onlara selam vermeye başlar ve yavaştan sohbeti başlatırdım.


 Böylece üzüntüm geçer zaman içinde de yeni komşularım olurdu, yeni ilişkiler olurdu ve samimi bir mahalle ortamı olurdu. Böylece kendimi yalnız hissetmez ve bir mahalleye ait olmanın duygusu ile mutlu olurdum. Kaynaşma başlardı, sosyal ilişkiler olurdu ve benim de kaygılarım zaman içinde yok olur giderdi. Konu hakkındaki düşüncelerim bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, hepinizi selamlıyorum.

Kitapsız Bir Hayatın Nasıl Olacağı İle İlgili Görüşlerinizi Nedenleriyle Anlatınız

 

Kitapsız Bir Hayatın Nasıl Olacağı İle İlgili Görüşlerinizi Nedenleriyle Anlatınız


Kitapsız bir hayat karanlık bir alanda sürekli yaşamak olurdu ve hiç gün ışığını göremeyen, bilgisiz, cahil, soru sormayan, aklını kullanamayan, her şeye körü körüne inanan kimselere dönüşürdük. Kitapsız bir hayatın anlamı olmazdı. Hayal dünyamız geniş olmazdı.  Bilgi nesilden nesle sözlü aktarılacağı için kolayca bozulur veya kaybolurdu.


 Bilimsel ilerleme çok yavaş olurdu çünkü insanlar bir önceki neslin birikimini tam anlamıyla yeni nesle aktaramazdı. Mühendislik, tıp, hukuk, tarih alanında gelişme ve ilerlemeler  olmazdı ve dünya geri kalmış bir dünya olurdu. Karanlık bir çağda yaşamaya devam ederdik. Edebiyat olmazdı, insanlar geçmişini bilmediği için geçmişten ders alma gibi bir durum da olmazdı. Yani kültür ve medeniyetler daha yüzeysel kalırdı. Düşünme kapasitesi azalırdı ve yüzeysel kalırdı. Empati yeteneği zayıf kalırdı. 


Farklı karakterleri ve farklı yaşamları öğrenme şansı azalırdı. Analiz etme, eleştirel düşünme,  muhakeme becerileri gelişmek için daha az fırsat bulurdu. Hayal gücü ve yaratıcılık kısıtlanırdı. İnsanlar arası iletişim ve anlayış zayıflardı. Bireysel gelişim daha sınırlı olurdu. İnsanlar kendini geliştiremez ve cahil olarak kalmaya devam ederdi. Cahil gelir cahil giderlerdi.

Kitap Sizin İçin Ne İfade Etmektedir?

 

Kitap Sizin İçin Ne İfade Etmektedir?

 

Kitap insanların ruhuna iyi gelen muhteşem bir eserdir. Çünkü kitap okuyunca hayal dünya daha geniş oluyor ve kendimi farklı yerlerde buluyorum. Mesela hiç gitmediğim bir ülkeye gidip geliyorum, o ülkenin gelenek ve görenekleri hakkında bilgi ediniyorum, farklı kültürler hakkında bilgi ediniyorum. Böylece aydın bir insan oluyorum ve kendimi daha çok geliştiriyorum. Farklı bakış açılarını geliştirme, duygu ve düşüncelerimi derinleştirme fırsatı buluyorum. Kitaplar sayesinde daha keyifli oluyorum ve kitap okumak beni sakinleştiriyor.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Kitaplar benim yaşama sevincim, hayatımın anlamıdır. Çünkü kitap okumadan geçirilen bir günde kendimi rahatsız hissediyorum. Vicdani olarak rahat etmiyorum. Çünkü okumak benim için yemek içmek gibi temel bir gereksinim haline gelmiştir. Küçük yaşlarda başlayan okuma alışkanlığım hızlı bir şekilde devam ediyor. Kitap benim ruhumdur, güzel anlarımdır, heyecanlarım, acılarım, mutluluklarımdır. Kitap benim öğreticimdir. Kitaplar sayesinde kendimi farklı karakterlerin yerine koyabiliyorum. Bu da empati kurma yeteneğimi geliştiriyor. Kitap okuduğum için daha sorgulayıcı bir insan oluyorum ve her duyduğuma körü körüne inanmıyorum.

 

 Kitaplar sayesinde unutkanlığım azaldı ve hafızam daha iyi gelişti. Toplum içinde kendimi daha iyi ifade edebiliyorum. Ana dilim olan Türkçeyi çok güzel konuşabiliyorum. Ana dilime ait kelimeleri kullanmaya da özen gösteriyorum. Kitap benim için büyük bir hazine kaynağıdır. Hayattır, hayaldir, umuttur, güvendir, sevgidir kitaplar benim için. Kitap benim için tüm bunları ifade etmektedir.

İnsanoğluna İyilik Yarasa Sarı Öküze Bıçak Olmazdı Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

İnsanoğluna İyilik Yarasa Sarı Öküze Bıçak Olmazdı Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Tıpkı öküzün ömrü boyunca hizmet ederek sahibine kazanç sağlamasına karşın ihtiyarlayınca sahibi tarafından kesilmesi gibi dünyada her zaman iyiliğe karşı iyilik yapılmaz, kötülük de yapılır. Çünkü her zaman karşımıza iyi niyetli insanlar çıkmayacaktır. Bunun için atalarımız İnsanoğluna iyilik yarasaydı sarı öküze bıçak olmazdı.” sözünü söylemişti.

 

İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. İyilik yapabileceği gibi kötülük de yapa rama dünya halinde daha çok insanların iyiliğe nankörlükle karşılık verdiğini duyarız, görür, konuşuruz vb. Birinin zor gününde yanında oluruz, ona dal oluruz, ona yürek oluruz ama o kişinin durumu iyi olunca ilk bizi satar ve en büyük ihaneti biz yapar. Çünkü o kişi nankörüdür ve bencildir. İşte böyle insanlara karşı yaşadığımız kötü deneyimden sonra daha dikkatli olmaya başlarız. Çünkü sürekli iyilik, sürekli fedakarlık kişinin kendi kul hakkına girmesi olur. İnsanlara iyilik yapılmalıdır ama kime ne kadar iyilik yapacağımızı bilmek ve akıllı olmak gerekir. Örneğin; Bir akrabana devamlı yardım edersin ama o kişi sürekli seni eleştirmeye devam eder, senden daha fazlasını istemeye bakar. O kadar iyiliğine rağmen seni bir hatanda siliverirler. Çünkü nankör, vefasız ve kötü kalpli kimselerdir böyleleri.

 

 Ya da iş yerinde çalıştığın birine işin tüm detaylarını öğretirsin ama o kişi seni patrona şikayet eder, hakkında kötü konuşur. Ne yaparsanız yapın kimi insanlar kötü olmayı tercih ederler ne yazık ki. İşte böyle insanlara karşı da uyanık olmak gerekir.