“Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar.” Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.

 “Yalancının  Mumu  Yatsıya Kadar Yanar.” Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.


Bu yıl üniversiteyi bitirip sınava  girmiştim. Dört yıllık  eğitim fakültesini bitirip Türkçe Öğretmeni olarak hayatıma devam edecektim artık. Çok çalıştım bu sınavı kazanmak için, alın teri döktüm yıllarca ama gel gör ki istenilen puanı alamadığım için ne yazık ki kadrolu öğretmen olamamıştım. Babam ise kadrolu öğretmen olmamı çok istiyordu. Bana sınavı kazanıp kazanmadığımı sorduğu zaman ona kazandım diye çok büyük bir yalan söyledim. Ona yalan söylediğim için,  içim içimi kemiriyordu ama gerçekleri söylesem de büyük hayal kırıklığı yaşayacak ve çok üzülecekti.

 

Tayinim Şırnak’a çıktı dedim. Arkadaşın da oraya çıkmış baba diye ona yalan söylemeye devam ettim. Babam yaşlı olduğu için ve okuma , yazması olmadığı için onu kandırmıştım. Çok üzülüyordum hatta yalanı o kadar genişlettim ki en sonunda bunu da yaptım. Ne mi yaptım? Anlatayım o zaman. Babama onun Şırnak’a kadar gelmemesini, arkadaşımın babasının bizi oraya götüreceğini, boş yere masrafa gerek olmadığını söyledim. Babam ;  dürüst babam, adam gibi adam koca yürekli babam  inanmıştı bana hemen. Tamam güzel kızım Hülya dedi. Zaten maddi durumu da iyi olmadığı için o da dünden razı olmuştu gelmemeye. Gerçekten cebinde beş kuruşu yoktu. Zor günler yaşıyordu ailemiz bu aralar.

 

Babam emekliydi ama o para yetmiyordu artık bize. Gıdalar , eşyalar her şey pahalanıyordu günden güne. Gelgelelim bizim bu yalanın sonunda neler olacağına. Tayinim çıkmadığı için Şırnak olayı falan da yalandı aslında. Kayseri merkezde bir yerde ücretli öğretmenlik yapıp ev kiralamıştık arkadaşlarımla kendimize. Ben, Sema ve Betül üçümüz de ücretli öğretmenlik yapacaktık ama onların aileleri gerçekleri biliyordu sadece benim ailem inanmıyordu.  Derken evi tuttuk . Bir yerde ücretli öğretmenlik yapmaya başladım. Babam aradığında iyiyim deyip geçiştiriyor ve hemen telefonu yalanım ortaya çıkmasın diye kapatıyordum. Yaklaşık iki ay böyle geçti.  Bir gün yine babamdan telefon geldi.

 

Bu kez telefon Kayseri’nin bir köyünden değil Şırnak’tan geliyordu. Şırnak’a tayinim çıktı diye babamı kandırmıştım  ya o da bana sürpriz olsun diye komşumuz Mehmet Amca’nın arabası ile Şırnak’a gitmiş. Oraya vardığında kızı ile karşılaşacağını düşünen zavallı babam okul müdürünün ona her şeyi, anlatması ile  burada Hülya adında bir öğretmenimiz yok demesiyle yalanım gün yüzüne çıkmıştı. Yerin altına girsem de  bu yalanım çıkmasa diye dua ederken Yalancının mumu yatsıya kadar yanmıştı ne yazık ki. Babamın sesi telefonda çok kötü geliyordu. Ona gerçekleri anlattığımda ihanete uğramış gibi hissediyorum kendimi dedi ve koca adam telefonda ağlayınca ben de dayanamadım ağladım. Ondan binlerce kez özür diledim. Yanıma geldiğinde ayaklarına kapandım ve babam benim canım babam dedim.





 

O ise bana neden böyle bir şe yaptığımı, gerçeklerin er geç ortaya çıkacağını söyledi. Ona her şeyi anlattım. Beni sakinleştirdi ve elimden tutup gözlerime baktı ve konuşmaya başladı: Bana bak Hülya, gözlerimizin içine bak yavrum dedi. Kızacak, bağıracak zannettim. Ellerim titremeye başladı ve  elimi tutup beni bağrına bastı. Bu dünyada hiçbir şey senden daha değerli değil, atanamamış olabilirsin ama doğru olman , yalancı olmaman benim için en büyük değerdir. Üzülme yavrum dedi. 


Bunu duyduğumda hıçkırıklarımı saklayamadım daha fazla ve bağıra bağıra ağlamaya başladım. O da bana sarıldı ve hayatım boyunca bir daha asla ona, o değerli insana ihanet etmedim, yalan söylemedim. Bu arada o olayın üzerinden on yıl geçti ve ben şu an  7 yıllık kadrolu öğretmenim. Hem de nerde biliyor musunuz? Şırnak’ın güzel mi güzel bir köyünde.  Kendi isteğimle orayı istedim ve buranın samimi insanlarını, yemeklerini  çok sevdim. En çok da öğretmen olmayı ve hayatımdan yalanı sonsuza kadar çıkarmayı.

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme