Çanakkale Konulu Kendi Kafanızdan Bir Hikâye Yazınız.

 Çanakkale Konulu Kendi Kafanızdan Bir Hikâye Yazınız.

 

İtilaf devletleri bir  araya gelip planını çoktan yapmıştı. Amaçları İstanbul ve Çanakkale Boğazı’nı ele geçirip Osmanlı Devleti’ni  yok etmekti.  İngiltere, Fransa, Yunanistan ve daha çok sayıda işgalci kuvvet Anadolu köylerine giriyor, çoluk çocuk demeden vatanımızın insanlarını yok etmeye çalışıyorlardı. Vatan evlatları boş durur muydu hiç. Durmazdı elbette. Büyük bir savaşın içindeydi koca Osmanlı Devleti. Bir zaman cihana hükmeden devlet artık yorulmuş, Avrupalılar tarafından hasta adam olarak ilan edilmişti.  Çanakkale Cephesi, ne cephe ama.


 Bu cephede başarılı olunamazsa  çok zor günler bizi bekliyor olacaktı. Ölüm kalım mücadelesine, ölüm kalım savaşına dönüşmüştü Çanakkale Cephesi. Cephelerin cephesi….   Her yerden vatan evladı geliyordu bu savaşı yenmek için. Yaşları henüz küçük olmasına rağmen ,  henüz ergin  bile olmayan vatansever kahramanlar, vatan aşkı ile yanıp tutan genç delikanlılar. Bu cephede savaşmak için can atanlardan biri de Çanakkale’nin köyünde doğup büyümüş olan, yaşı on beş olan Mehmet Ali’ydi. Mehmet Ali içinde vatan sevgisi olan,  memleketini yok etmeye çalışan düşman kuvvetlerine haddini bildirmek istiyordu. Bırakır mıydı hiç bu vatan elin gevuruna. Bu vatan toprakları kolay  mı kazanılmıştı sanki.  Babası da Kafkas Cephesi’nde vurulup  vatan toprakları için şehit düşmemiş miydi. Düşmüştü ya elbette.  İşte şimdi sıra Mehmet Ali ve köyünün diğer delikanlılarındaydı. 


Çanakkale’nin Yağcılar Köyünde doğmuştu ve hayatını da orda sürdürüyordu genç, toy, yiğit Mehmet Ali. Diğer arkadaşları da onunla birlikte bu cephede görev almak istiyorlardı.  Çanakkale Cephesi’nde. Yakup, Osman, Yücel ve diğerleri. Bombaların sesi altında savaş devam ediyor, düşman kuvvetleri karadan ve denizden saldırmaya başlamıştı bile. Bir gece yarısı Mehmet Ali yatağından terler içinde kalktı. Rüyasında vatan elden gidiyordu.  Karşısında düşman kuvvetleri şunu diyordu. Osmanlı yıkıldı, Osmanlı yok oldu.


 Artık bu topraklar bizim , namusunuz bizim, şerefiniz bizim diyordu kirli kahkahalar atarak. Ne çirkin, ne korkunç bir İngiliz komutanıydı o. Yok etmişlerdi vatanı. Mehmet Ali de tutsak edilmişti rüyasında.  Terler içinde yatağında hayır bu vatan bizim diye bağırıp silkindi ve kalktı. Fatma Ana torununun  kötü rüya gördüğünü anladı ve ona hemen bir bardak su getirdi. Bu vatan bizim oğul, o rüyaydı geçti. Elbette kurtarılacak vatan oğlum üzülme sen dedi  torununa. 


Mehmet Ali ninesine  dönerek;  ana çok kötü bir rüyadaydım, vatan elden gitmiş, kadınlarımız , çocuklarımız, babalarımız, dedelerimiz tutsak edilmişti.  Bunun rüyası bile korkunçtu dedi. Fatma Teyze delikanlının alnındaki teri sildikten sonra ona sarıldı . Bu öyle bir sarılıştı ki onu hiç bırakmak istemezcesine. Zaten oğlunu kaybetmişti, Mehmet Ali’nin anası da küçük kardeşi Alime’yi dünyaya getirirken doğum esnasında kan kaybından ölmüştü. Mehmet Ali  ve Alime hem öksüz hem yetimdi yani.  Onun ,için Fatma Ana torununa bir şey olsun istemiyor, tek yadigâri torunlarıydı onun artık. Küçük Alime ise henüz sekiz yaşında bir körpe  kuzusuydu ama cin gibi zekâsı vardı. Düşmanı da dostu da iyi bilirdi. Fatma Ananın canlarıydı onlar, gözü gibi koruduğu kıymetli yavrularının çocuklarıydı. İsmail ile Ayşe’nin yavrularıydı onlar. Yatağından kalkıp kendisine gelen Mehmet Ali gece yarısı saat bir buçuk sularında Yakupların evine gitti. Onları kendi evlerine çağırıp bir plan yapmayı düşündüler.


  Köylerine gelen Fransız askerleri onlara Çanakkale’den gitmesini söylemişlerdi. Çünkü Çanakkale onlarınmış artık.  Ellerinde de ne kadar silah varsa, para varsa Fransız askerlerine teslim edilecekmiş. Bunu duyan Mehmet Ali kendi köyünü, gözü gibi sevdiği, koruduğu, toprağına, suyuna kurban olduğu köyünü terk eder miydi hiç. Elbette terk etmeyecekti. Bunun için de gizli bir  plan yaptılar o gece. Babasından kalan  bir miktar para, üç beş tane silah ve anasının evlenirken mehir olarak aldığı iki tam altını da gözü gibi koruyordu Mehmet Ali. Verir miydi hiç düşmana o silahları ve  babasının alın teri ile kazandığı her şeyi, anasıdan kalan iki altını. O gece Mustafa Kemal’e bir mektup yazdılar. Mektubu Mustafa Kemal’e götürecek olan ise Mehmet Ali’nin sekiz yaşındaki kardeşi Alime olacaktı. Mustafa Kemal, büyük komutan Çanakkale Merkezdeydi. İngilizlerin ve Fransızların eline düşmeden bu mektup Mustafa Kemal’e ulaşmalıydı.


 Alime dilenci kılığına girip düşman askerlerine kendini fazla belli etmeden köyün muhtarı tarafından tanınmış, vatansever birinin arabasına bindirilip Mustafa Kemal’e götürüldü.  Zorlu bir yolculuktan sonra akıllı Alime Mustafa Kemal’in  karşısındaydı.  Mustafa Kemal Alime ile biraz sohbet ettikten sonra onun dilenci değil, zeki bir küçük ajan olduğunu anladı ve onu kucağına alıp onu alnından öptü. Daha sonra Alime’yi güvenilir kişiler aracılığı ile köyüne yolladı. Mustafa Kemal Mehmet Ali’den gelen mektubu açtığında mektupta şunlar yazıyordu.


Büyük komutan Mustafa Kemal. Seni henüz yeni tanırız ve vatansever olduğunu da iyi biliriz. Fransızlar bizim köyden çıkmamızı ve elimizde avucumuzda ne varsa alacaklarını söyler. Babamdan ve  anamdan kalan hiçbir şeyi onlara veremem. Biz de savaşa katılmak isteriz ve  Çanakkale’de şehit olmak isteriz. Bizi de yanına al ve biz de düşmanla çarpışalım.  Köyde fazla erkek kalmadı ama vatan da  giderse ne olur paşam? Bu topraklar bizim , bu toprakları düşmana vermeyelim, akacaksa bizim de  kanımız aksın ve özgürlüğümüz,  topraklarımız yeter ki bizden gitmesin. Lütfen bizi Yağcılar köyünden askerlerinle al. Bu mektubu gören Mustafa Kemal’in gözleri doldu ve hemen askerlere emredip  Mehmet Ali ve arkadaşlarını cepheye aldırdılar. Mehmet Ali ve arkadaşları artık cephedeydiler. Bir hafta sonra da büyük savaş başladı. Düşman var gücü ile saldırıyor bizim genç, körpe kuzular imkanları dahilinde onlara karşılık veriyordu.  Düşman askerleri ile bizimkiler karşı karşıya savaşıyorlardı.



 Az sonra bizim cepheye doğru büyük bir bomba atıldı. Bunun sonucunda ahhhh diyen bir inleme sesi duyuldu. Bu ses Yağcılar köyünden Mehmet Ali’nin can köylüsü Yakup’un sesiydi. Mehmet Ali koşarak arkadaşını kucağına aldı ama ne yazık ki Yakup oracıkta şehit düşüvermişti. Bir yandan ağlayan, bir yandan da akan göz yaşlarını silmeye çalışan Mehmet Ali and içmişti. Bu düşmanlar yok edilecekti. Savaş devam ediyor, bizim askerler ise açlıktan ölmek üzereydi.


 Düşmanın her şeyi vardı ama bizim yiyecek bir şeyimiz yoktu. Kalbimizde kalan iman gücümüz  vardı sadece. Askerlerimiz açlıktan ve yorgunluktan halsiz düşmüşlerdi. Mehmet Ali köyünden getirdiği birkaç ekmek parçası azcık da peyniri çantasından çıkarıp can yoldaşları ile paylaştı. O gece az da olsa karınlar doymuştu. Sabaha doğru büyük bir patlama oldu  cephemize doğru bombalar artmaya başlamıştı.  O esnada Mehmet Ali de sırtından vurulmuştu. Arkadaşları hemen onun yarasını sardılar ve  Mehmet Ali orada savaşmaya devam edeceğini söyledi. Askerler de onu inadından vazgeçiremediler. Savaş son hızı ile devam ediyor, askerler karşılıklı savaşmaya devam ediyordu. 


Gün ışıyınca top atışları tekrar başladı. Türk askerleri  yaralı bir Avusturya askerini sığınağa getirmiş ve onun tedavisi için uğraşıyorlardı. Bu uğraşanlardan biri de bizim Mehmet Aliydi. Mehmet Ali yaralı askerin yarasını sarmış ve  onu geri kendi cephesine göndermişlerdi. Yaralı asker kendi cephesine giderken kendi askerlerinin kurşunu ile oracıkta can vermişti. Gevurların kendi askerlerine bile acıması yoktu.  Yaralı askerlerini Türklere hizmet etti zannederek vurmuşlardı. Ne gezerdi onlarda merhamet, ne gezerdi onlarda yürek dedi Mehmet Ali.  Bir gece yine savaş devam etti. Mehmet Ali cepheden karşı sığınağa top atışı yaparken başına gelen bir mermi ile oracıkta hayatını kaybetti ve Allah yolunda şehit oldu. Bu merhametli ve yürekli vatan evladının dileği gerçek olmuştu en sonunda.


 Üç gün sonra memlekete güzel haber geldi. Seyit Onbaşı ve Niğdeli Ali adında iki yürekli kahraman İngilizlerin gemisi olan Oşın gemisini yerle bir etmiş ve vatan kurtulmuştu sonunda. Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve vatanın kahramanları tarafından Çanakkale geçilmemişti, elbet. Vatanımız kurtulmuş, onurumuz, namusumuz kurtulmuştu. Özgürdük artık. Kimse yok edemeyecekti bizi.  Vatan kurtarıldıktan sonra Mustafa Kemal’in de emri ile Yağcılar köyüne bir okul yapıldı ve o okulun adı da Mehmet Ali İlkokulu oldu. Mehmet Ali'nin babaannesine ise devlet tarafından maaş bağlandı ve Fatma Nine de ömrünün sonuna kadar evlat acısı yaşasa da vatanı kurtulduğu için yine de mutlu oldu.


Mehmet Ali’nin kardeşi Alime de savaş sırasında Mustafa Kemal’e mektubu götürdüğü için ona da onbaşı unvanı verildi ve  o da ileride  iyi bir eğitim alarak Mustafa Kemal’in gözetiminde  okulunu bitirdi ve öğretmen oldu. Alime daha sonra evlendi ve bir çocuğu  oldu. Çocuğunun adını da çok sevdiği abisi olan Mehmet Ali’nin adını koydu. Bir Mehmet Alimiz  şehit olmuştu ama yeni Mehmet Aliler doğmaya devam ediyordu. Vatan kurtulmuştu, gerisi teferruattı artık. Yaşasın vatan, yaşasın milletimiz, bir daha yaşanmasın savaş, bir daha geçilmeye çalışılmasın Çanakkale’miz. 

 

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme