Kısa hikaye örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kısa hikaye örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çene Çalmak, Gına Gelmek, Tadını Çıkarmak, Ödü Patlamak, ve Tarihe Karışmak Deyimleri İle Hikaye Yazınız

 

Çene Çalmak,  Gına Gelmek,  Tadını Çıkarmak, Ödü Patlamak, ve Tarihe Karışmak Deyimleri İle Hikaye Yazınız


Sabah uyandığımda annem kahvaltımı hazırlamıştı. Bugün okulda son sınavım vardı. Bu hafta sınav haftası olduğu için çok çalışmaktan gına gelmişti. Artık çok yorulmuştum ve bir an önce sınavları başarı ile bitirip ara tatile girmek için can atıyordum. Sınıfa girdiğimde Emine ile Hatice yine çene çalıyordu. Bu kızların sınava hiç doğru dürüst çalıştıklarını görmüyordum ama nasıl oluyorsa yine de sınavdan geçer not alabiliyorlardı. 


 Demek ki evde çalışıyorlardı az olsa. Mete’nin günaydın Yusuf demesiyle kendime geldim ve günaydın dedim. Ne oldu Yusuf çok halsiz duruyorsun dedi en yakın arkadaşım. Çok yoruldum  sınav haftası ya dedim. O da valla ben de çok yoruldum keşke hiç sınav olmasa dedi. Ben de keşke dedim ve gülüştük. Daha sonra saçımın üzerimde bir şey olduğunu fark ettim ve elime aldığımda yaramaz arkadaşım Musa’nın  arkamdan saçıma oyuncak örümcek koyduğunu anladım. Oyuncağı elime almamla yere atmam bir oldu. 


Korkudan ödüm patlamıştı. Sanki gerçek örümcek gibiydi. Çok kızdım Musa’ya . O ise gülmesine devam ediyordu. Daha sonra öğretmen geldi ve son sınavı yaptı. Çok şükür bu sınavımda iyi geçmişti. Sona çıkışı eve gittim ve hemen kendimi yatağıma attım. Hemen uyumaya başladım. Uyandığımda kendime geldim ve çok rahatlamıştım. Çünkü akşama kadara uyumak ruhuma ve bedenime iyi gelmişti.


 Annem börek ve çay hazırlamıştı. Onları bir güzel yiyip televizyon kumandasını elime aldım ve sevdiğim bir sinema filmini izledim. Orada izlediğim bir karakterini annem görünce çok heyecanlandı. Aaa bu aktör benim dedemin çok sevdiği bir aktörmüş ama bu adı tarihe karıştı. Artık yenileri çıktı ya dedi. Ben de hımmm dedim eve sinema filmimi yatarak izlemeye devam ettim. Artık dinlenmenin tadını çıkarma vaktiydi…

Yoksulluk (Fakirlik) İle İlgili Hikaye

 

Yoksulluk  (Fakirlik) İle İlgili Hikaye


 Fatma sekiz çocuklu bir ailede dünyaya gelmiş olup evin beşinci kızıydı. Dört kız kardeş dört de erkek kardeş olmak üzere sekiz çocuktular. Annesi Münevver Hanım ev hanımı, baba Mustafa Bey ise ufak bir bahçesi olan ve o bahçe ile geçimini sağlayan fedakar bir babaydı. Sekiz çocuğa bakmak anne ve baba için çok zor oluyordu. Yoksul oldukları için akrabaları da komşuları da  çocuklara fazla yüz vermiyordu. Kimse onları düğüne çağırmıyor, özel bir yemek olduğu zaman yemeğe davet etmiyorlardı. 


Münevver Hanım bu acı durumu görüyor ve bunu çocuklarına üzülmesin diye fazla anlatmıyordu ama onların başarılı olması için elinden geleni yapıyordu. İlkokulu mezunu olmasına rağmen müthiş azimli olan anne çocuklarının çalışması için her şeyi yapıyordu. Sabah kalkıp sobayı yakıyor, halıyı dokuyor, çocukların yemeklerini hazırlıyor ve işleri bitince çocukların dersine yardım ediyor, büyük olanlar küçüklere de yardım ediyordu. Yoksulluğa rağmen ailede huzur vardır, birlik ve dayanışma vardı ve ama gel gör ki yoksulluk onla için biraz zor oluyordu. Ayda yılda bir kere evlerine et giriyordu, çocukların canı çikolata, cip istiyor ama ne yazık ki alınamıyordu. Çünkü temel besinleri bile zor alınıyordu, çünkü  para yoktu. Yokluğun gözü çıksın  dedi çocukların anneleri. Kimsesizin ardından gideni de olmazmış, yoksuluz ya kimse yanımıza bile gelmiyor diye dert yandı eşine. İkisi de duygulandılar ve sustular. Daha sonra günler ilerledi ve çocuklar çok başarılı çocuklar oldu.


 Evin iki büyük kızı doktor oldu, iki erkek çocuk savcı oldu ve Fatma da iyi bir mühendis oldu. Hepsi hayırseverlerin de yardımı ile okudu ve bu defa komşuları, akrabaları bu yoksul aile ile iletişime geçmek istediler ama bu kez de aile onları kabul etmedi. Çocuklar anne ve babasına güzel bir ev ve araba aldı. Kendi mutlu yuvalarını kurdular ve bir daha kimseye muhtaç olmamak için daha çok çalıştılar. Çünkü zorluk çekilerek varlığın kıymetini anlamıştı ve güzel yavrucaklar. Başarılı olan bu gençler kendileri gibi yoksul olan çocuklara diğerlerinin yaptığı gibi yapmadılar ve yardım ettiler. Çünkü insan olmak ancak başkasının acısına, yokluğuna da duyarlı olmaktı. Farkında olmaktı, merhametli olmaktı, paylaşmayı bilmekti her şey.

Kirli Bir Doğada Niçin Yaşamak İstemezsiniz Sorusuna Cevap Olacak Hikaye Edici Bir Metin Yazınız.

 

Kirli Bir Doğada Niçin Yaşamak İstemezsiniz Sorusuna Cevap Olacak Hikaye Edici  Bir Metin Yazınız.


Yaz tatili geldiği için artık dinlenme zamanım da gelmişti. Yıl boyunca derslerime çok güzel çalışmıştım ve şimdi iyi bir tatile ihtiyacım vardır. Karneyi aldıktan iki  gün sonra İzmir yollarına düştük  ve İzmir’deki bir denize gittik. İnsanlar sahile gelmiş, güneşleniyordu. Kimisi yüzüyor, kimisi  denizde deniz topu ile oynuyordu. Ben de hemen ailem  ile denize girdim ve ara ara dinlendim. Daha sonra sahilde yürüyüşe çıktık.  Sahilde yürürken gördüğüm teneke kutuları, çekirdek kabukları, meyve kabukları, su kapları denizin çevresini çok kötü gösteriyordu. İnsanlar denizden güzel bir şekilde yararlanmasını biliyor ama onu temiz tutmaya gelince iş hiç de istenildiği gibi olmuyordu.

 

Sahil kenarı çok pis görünüyordu. Yerdeki sigara izmaritleri midemi bulandırmaya başlamıştı. Hemen sahilde olan herkese sesim duyulacak şekilde bağırdım ve sahili ne hale getirdiğimizi haykırdım. Herkesin yüzü kızardı ve başını önüne eğdi.  Onlara hep birlikte elimize bir çöp poşeti almamızı ve sahili tertemiz etmeyi önerdim. Hepsi de kabul etti. Çünkü kimse kirli bir doğada yaşamak istemezdi. Yanlışlarını kabul etmeleri de güzel bir şeydi. Doğayı bu kadar fazla kirletirsek yarın bir gün girebileceğimiz bir denizimiz olmayabilirdi. İki saat sonunda sahilin kenarını tertemiz yaptık.

 

Çok yorulmuştuk ama buna değmişti. Daha sonra sahildekiler bana teşekkür etti ve küçücük yaşınla bize çok şey öğrettin yavrum dediler ve başımı okşadılar. Ben de onlara kirli doğada yaşarsak salgın hastalıklar artar, temiz bir çevrede yaşamadığımız zaman kirli havaya maruz kalırız ve kendi sonumuzu getiririz dedim ve herkes beni alkışlamaya başladı. Çok mutlu olmuştum. Daha sonra denizde yüzmeye devam ettik. Nerede kirli bir çevre görsem orayı temizlemeye başladım ve kirli bir dünyada yaşamanın ne gibi zararlar vereceğini bildiğim için hep bilinçli ve çevre gönüllüsü insan olmaya devam ettim.

Ada, Deniz, Define, Gemi, Fırtına, Mücadele Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ada, Deniz, Define, Gemi, Fırtına, Mücadele Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Bir grup genç akşamdan konuşmuşlar, anlaşmışlar ve yarın sabah erkenden denize açılacakları konusunda hemfikir olmuşlardı. Bu gençler çok  arkadaşlardı, Yunus, Melih, Batu ve Ahmet küçüklüğünden birbirlerini tanır, sever ve korurlardı. Dördü de büyüdüğü zaman balıkçı olmuşlardı. Karadeniz’de yaşayan gençler çok mutluydular. Çünkü onlar deniz ile iç içe olmayı seviyorlardı. Yarın sabah olunca gemiye binip define bulmaya gideceklerdi. Define bulma hayallerinden asla vazgeçmiyorlardı.


Akşam erkenden yatan gençler sabah denizde buluştular. Gemiye atlayıp define bulmak için yola çıktılar. Yıllardır define bulma hayali ile yaşayan gençler gemiye bindiler. Gemi ilk başlarda hiç sıkıntı yaşamadan ilerliyordu ama ansızın çıkan rüzgar genç adamları çok korkuttu. Hemen geminin yönünü eski haline getirmeye çalıştılar ve rüzgar dinmek bilmiyordu ve deniz bir coşup bir iniyordu. Bir anda esen rüzgar kıyıya çarptı ve gemi yerle bir oldu. Yunus, Melih, Batu ve Ahmet gemiden canlarını zor kurtardılar. O kadar mücadele etmelerine rağmen gemiyi ne yazık ki paramparça olmuştu. Kıyaya çarpan gemiden ne kurtarabildilerse hemen alıp denizden çabucak uzaklaştılar. Hiç bilmedikleri bir adaya düşmüşlerdi. Define hayali yalan olmuş, gençler umutsuzluk için adada nasıl yaşayacaklarını düşünmeye başlamışlardı. 


Orman meyveleri ile karınlarını doyuruyorlar, bazen geyik avlıyorlar ve günler böylece geçiyordu.  Ağaç dallarından kendilerine korunaklı ev yapmışlardı ama yine de içleri rahat etmiyordu çok korkuyorlardı. Akşam olmuştu, Çeşitli hayvan sesleri geliyor ve gençler korkuyordu. Gençler eve gelmediği için aileleri bu durumu hemen polise bildirdiler. Bütün polis ekipleri kaybolan gençlerin bulunması için haberdar edildi. 


Daha sonra gençlerin olduğu adada yanan ateşi gören pilot ve ekibi oraya helikopterle iniverdi ve gençler adada kalmaktan kurtuldular ve balıkçı olarak kalmaya devam ettiler. Boş hayallerin peşinden gitmediler. Hayatını kurtaran ekiplere teşekkür eden gençler artık daha mutluydular. Çünkü yaşadıkları korkunç bir kazaydı. Adada  vahşi hayvanlara yem olabilirlerdi ve daha birçok kötü olay yaşayabilirlerdi. Kurtuldukları için mutluydular. Bir daha boş amaçlar peşinde koşmadılar. Çünkü hiçbir şey insanın canından daha kıymetli değildi.

Dünya, İsmail, İzel, Arda, Emine, Üniversite, Köy Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Dünya, İsmail, İzel, Arda, Emine, Üniversite, Köy Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

İsmail, Arda, İzel ve Emine bu yıl aynı şehrin üniversitesini kazanmış ve aynı bölümde, aynı sınıflara düşmüşlerdi.  Bu dört kafadar arkadaşlar aynı köyde doğup büyüyen yakın arkadaşlar, kardeş gibi büyümüşler ve birlikte çalışarak bu yıl Tıp Fakültesini kazanmışlardı. Dünya onların olmuştu, çok mutlu olmuşlardı çünkü. Dördünün de ailesinin maddi durumu olmayan çocuklar ailelerinin durumunu görmüşler ve her hafta bir ailede toplanarak üniversite sınavına çok iyi hazırlanmışlar ve en sonunda Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanmışlardı. Aynı sınıfta okuyan çocuklar orada da kendilerini belli etmişler ve başarılı olmuşlardı. 


İsmail, Arda, İzel ve Emine yedi yıllık eğitim sürecinin sonucunda doktor olmuşlar ve daha sonra  her birinin tayini farklı memleketlere çıkmıştı. Gençlerin  yaşadığı köy olan Şenyurt köyünde şenlik düzenlenmişti. Çünkü ilk defa bir köyden doktor çıkmış, üstelik dört doktor birden çıkmıştı. Bunun için köylüler şenlik düzenlediler, kurban kesitler ve dört kafadarı da davet ettiler.


 Aileleri onlar ile gurur duymuş köylüleri, onlar ile gurur duymuş, Sivas halkı onlarla gurur duymuştu. Kafadarların dördü de iyi bir doktor olmuş ve başarılı işlere imza atmışlardır. Onlar doktor olduktan sonra maddi durumu olmayan ve başarılı olan öğrencilere bursu vermişler, hem iyi insan hem de iyi doktor olarak mutlu bir şekilde yaşamlarına devam etmişlerdir.

Ağaç, Toprak, Yurt Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ağaç, Toprak, Yurt Kelimeleri İle İlgili Hikaye


 Yaz tatiline girmeden okulca piknik düzenledik ve uzun süre bir arada olmayacağımız için hemen işe başladık. Bu hafta sonu okuldaki öğretmenlerimiz ile birlikte  ormana pikniğe gittik. Hepimiz aramızda para toplamıştık ve ormanın insanlara ayrılan yerinde piknik yapmaya başladık. Önceden alınmış, tavuk, köfte ve sucuklar mangalda cızır cızır pişmeye başladı. O sırada ben ve arkadaşlarım top ile pas oynamaya başladık. Bir grup arkadaşımız da ormanda yürüyüşe çıkmıştı. Yemek hazır olduğu vakit öğretmen hepimizi çağırdı. 


Biz de yemeğe oturduk ve herkes eline ekmek arası köftesini, sucuğunu alarak keyifli bir şekilde yemeye başladı. Hem yemeğimizi yiyor hem de konuşuyorduk. Okul Müdürümüz Sabahattin Öğretmen hepimize döndü ve şunu söyledi: Bakın çocuklar bu yurt kolay kazanılmadı, bugün bu ormanda özgürce nefes alabiliyor ve pikniğimizi yapabiliyorsak, bu çam ağaçlarının güzel kokusunu içimize çekebiliyorsak bunu bu yurt için hayatını kaybetmiş kahramanlarımıza borçluyuz dedi. O hafta yine şehidimiz olmuştu ve ülke olarak çok üzülmüştük. Onlar bu vatanı korumak için canlarını feda etmiş sayısız kahramanlardı. Bu topraklar için şehit düşmüş nice kahramanlarımızı andık piknikte. 


Ormanlarımıza, ana yurdumuza, toprağımıza sahip çıkacağız diye kendi kendimize söz verdik. Çok duygulanmıştık, hepimiz dalıp gitmiştik ki öğretmenimiz hadi bakalım üzülmeyelim bu vatan için çok çalışırsak, her alanda ülkemiz geliştirip güçlü bir devlet olursak kimse bizi ayıramaz, kimse bize saldıramaz dedi. Hepimiz silkindik ve kendimize  geldik.  Öğretmenin anlattıkları karşısında ağlayan kız arkadaşlarımız olmuştu. Daha sonra kaldığımız yerden yemeye, içmeye, eğlenmeye devam ettik.


 Akşama kadar ormanda temiz hava aldık. temiz kaynak suyunu kana kana içtik. Bu arada getirdiğimiz küçük çam fidanlarını ormana diktik ve farklı ağaçlar da diktik. Diktiğimiz çam ağaçlarının toprağını da kürekle yumuşacık hale getirdik. Çok yorulmuştuk. Hem eğlenmek hem çalışma günü, hem de duygulanma anı olmuştu. Birçok duyguyu bir arada yaşadık. Sanırım insan olmak böyle bir şeydi. Akşam olunca da arabalara doluşup öğretmenler tarafından evlerimize bırakıldık.

İsraf, Buğday, Kıtlık, Nesil Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

İsraf, Buğday, Kıtlık, Nesil Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Bugün hava ço sıcaktı. Adana’nın sıcağı, hele hele Çukurova’nın sıcağı bir başka olur. Güneş’ten yanarsınız da kendinize zor gelirsiniz. Annem ve babam sabah  erkenden kalkıp pamuk tarlasına gitmişlerdi. Alın teri ile çalışan annem ve babam bizim içn ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yapıyordu. Onların ne kadar çalışkan, ne kadar sorumlu kişiler olduğunu biliyordum  ve onları çok seviyordum. Ben de kalktım, kardeşimi de uyandırdım. Bugün hafta sonu olduğu için biraz geç kalktık.

 

Hemen çayı demledim, ekmek kızarttık, yumurta kaynattım, patates kızarttım ve güzelce kahvaltımızı yaptık. Daha sonra dışarı çıkıp arkadaşlarımla oynadık. Akşama doğru anca eve girdik. Annem ve babam tarladan dönmüştü. Annem yemek hazırlamış, babam ise kanepeye uzanmış, haberleri izliyorlardı. İkisi de çok yorgundu. Annem bana dönerek Elif kızım neden ekmekleri çöpe attın diye sitem etti.  Anne yiyemedik hepsini onun için çöpe attık dedim. Annem bana dönerek ama böyle olmaz benim güzel kızım. Dünyada açlık sorunu var, küresel ısınma her geçen gün daha da artıyor, ileride buğday dahi bulamayacağımız günler olabilir. Yeni nesli  daha zor şartlar bekliyor dedi. Lütfen bir daha yiyeceğiniz kadar  ekmek ile tost edin. Bunu bulmayan çocuklar var dedi.

 

Ben de tamam anneciğim dedim ve ona sarıldım. Ne kadar duyarlı, çevre dostu bir annem var diye sevindim. Bir daha evimizde hiçbir şeyi israf etmedim ve her zaman yiyeceğimiz kadar ekmekten tost yaptım. Bu sırada annem tarhana çorbasını kaselere koyuyordu ben de ona yardım ettim. Tavadaki etin kızaran kokusu ise beni daha çok acıktırmıştı. Hemen ailece sofraya oturduk ve harika bir hafta sonuydu.. Alın teri ile evine ekmek götüren annem ve babama ise bir kez daha bakıp yatağıma yöneldim.

Tatil, Kitap, İyilik, Yemek Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Tatil, Kitap, İyilik, Yemek Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yarıyıl tatili yaklaştığı için çok seviniyordum. Yazılılar bitmiş ve güzel bir dönem  geçmişti. Artık yeme, içme, eğlenme, dinlenme ve bol bol kitap okuma zamanıydı. Birinci dönem çok çalışmıştım ve karnem de çok iyi gelmişti. Tatilde dinleneceğimi bildiğim için durmadan çalışmıştım. Şimdi de güzel bir yarıyıl tatilini hak etmiştim. Biz Bursa’da yaşadığımız için bu tatilde Uludağ’a kayak yapmaya gidecektik. Kayak alanına yakın olduğumuz için de çok şanslıydık.

 

Annem akşamdan kıyafetlerimizi hazırladı ve ailece Uludağ’a vardık. Orası  buz gibiydi. Hemen kayak yapmaya başladık. Yukarıdan aşağıya hızla iniyordum ve kaymak müthiş eğlenceli oluyordu. Annemin dışında herkes güzel kaymıştı. Annem arada bir pat diye düşüyor ve hepimizi kahkahaya boğuyordu.  Öğle arası kaymaya mola verdik ve otelin yemek bölümüne geçtik ve orada güzel bir yemek yedik. Daha sonra dışarı çıktık ve tekrar kaymaya başladık. Uludağ’a yeni gelen insanlar da vardı ve kaymaya başlamıştı. Acemi oldukları çok belli oluyordu. Benim yaşlarımda olan bir kız çocuğu da vardı. on iki yaşında olan. O kaymaya çalışıyordu, yeni öğreniyordu ama sürekli düşüyordu.

 

 O küçük kıza babam yardım etti ve onun da kaymasını sağladı. Ayrıca ona nasıl kayacağını da öğretti. Babam küçük kıza iyilik ettiği için annem de çok mutlu olduk. Daha sonra kaldığımız yerden eğlenceye devam ettik. Akşam eve vardığımızda ise Momo adlı kitabı okumaya başladım ve uykum geldiği esnada kitaba ara verip mis gibi uykuya daldım.

Kar, Soba, Çocuk, Kestane, Eldiven Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Kar, Soba, Çocuk, Kestane, Eldiven Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Okuldan çıkmış eve doğru arkadaşlarımla birlikte yürüyorduk. Bir anda lapa lapa kar yağmaya başladı ve on beş dakika içinde her yer bembeyaz olmuştu. Hemen koşarak evlere dağıldık ve evden eldivenlerimizi alıp dışarı çıktık. Sivas kış mevsiminde bir başka güzel oluyordu. Kar yağdıkça yağıyor biz de seviniyorduk. Hemen arkadaşlarımla birlikte eldivenlerimizi takıp kar topu oynamaya başladık. Mahallenin diğer çocukları da dışarı çıkmış ve kar topu oynamaya başlamıştı.

 

Kar yumuşacıktı ve  çok güzeldi. Onu elime aldım ve kocaman bir kar topu alarak Ayşe’ye fırlattım. Ayşe’de bana kendi kar topunu fırlattı ve böylece kar topu savaşı başladı.  Mert, Buğlem, Mine, Ayşe ve ben Ramazan oynamaya başladık. Akşama kadar doya doya eğlendik. Üşüdüğümüzü anlamaya başlayınca evlere dağıldık. Eve girdiğimde her yerim ıslanmıştı. Ayak parmak uçlarım donuyordu. Annem hemen yeni kıyafetler getirdi ve onları giydim. Daha sonra sobanın yanına oturdum ve ısınmaya başladım. Bu arada annem sobanın fırınına balık koymuştu. Pişen balığı alıp hemen arkasına kestaneleri fırına attı. Kışın balık ve roka da harika giderdi. Yemeğimizi yedik ve daha sonra annemin sobada kaynattığı ıhlamur çayını içtik.

 

Kestaneler de pişmişti. Annem de siyah  çay demlemişti. Kestane ve çay harika gidiyordu. Kestaneleri yerken okulların tatil haberini duymak ayrı bir keyif vermişti. Anlaşılan yarın sabah yine kara doyacaktık ve akşama kadar kar topu oynayacak, kardan adama yapacak ve kızaklarda kayacaktık. İyi ki yağmıştı kar , iyi ki biz çocukları mutlu etmişti. Şimdi uykum geldi ve uykuya gidiyorum…

Arkadaşlık, Empati, Yardımseverlik, Fedakarlık, Zorbalık Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Arkadaşlık, Empati,  Yardımseverlik,  Fedakarlık, Zorbalık Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Melik sabah okula geldiğinde hiçbir gücü olmayan, sessiz sakin olan ama sınıfın en çalışkan öğrencisi olan Cahit ile uğraşmaya başlamıştı. Onun konuşması ile dalga geçiyor, onun yoksulluğunu yüzüne vuruyor ve sınıf arkadaşları içinde onu rencide ediyordu.  Cahit ise efendiliğini bozmuyor aynı zaman da Melik belalı olduğu için ona bulaşmıyordu ama kendini çok kötü hissediyordu. Anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş olan Cahit halası ile kalıyordu. Melik’in Cahit’e hakaret ettiğini gören Melisa ise Cahit’e bu yaptıklarının yanlış olduğunu söyledi ve ona bağırdı. Senin kimseye zorbalık yapmaya hakkın yok, o bizim arkadaşımız dedi. Cahit çok efendi ve ahlaklı biri bunu ona yapamazsın dedi. Sana da aynı şey yapılsaydı mutlu olur muydun. Empati kursana dedi.

 

Melik bu durumda sessiz kaldı ve sustu.  O sırada öğretmen geldi. Melik yine çok konuşmaya, öğretmenle de dalga geçmeye başladı. Öğretmeni de umursamıyordu.  Öğretmen soru soruyor, soruların cevabını bilmiyordu. Hayatı çok fazla önemsemiyordu Melik.  Oysa öğretmenimiz bizim için her türlü fedakarlığı yapıyor, daha başarılı çocuklar olalım, daha güzel ahlaklı insanlar olalım diye elinden geleni yapıyordu ama değişmeyen yine değişmiyordu. Teneffüs zili çaldığımda Melik’in yanına gittim ve onunla konuşmak istedim. O neden zorba biriydi bunu merak ediyordum. Melik okul çıkışı bir kafede buluşalım mı dedim. O da kabul etti. Daha sonra kafede buluştuk ve Melik’in neden zorba olduğunu öğrendim. Bana baktı Merve ben çok zor günler geçiriyorum dedi ve her şeyi ağlayarak anlattı. Babası eve gidince her gün onu dövüyormuş, eve ekmek parası getirmiyorsun diye ona hakaretler ediyormuş ve onu hiç sevmiyormuş. Onun için Melik de  de güçlü olmak için babası gibi olmaya karara vermiş. Bunları anlattığında kanım donmuştu.

 

 Onun elini tutum ve üzülmemesi gerektiğini, durumu öğretmenimizle konuşmamız gerektiğini söyledim. O da kabul etti. Ertesi günü öğretmenin yanına gittik ve yanımıza Cahit’i, de aldık. Öğretmen üçümüzle de konuştu, dertleşti. Bu arada Melik Cahit’ten özür diledi ve birbirlerine sarıldılar. Öğretmenimiz maddi durumu olmayan iki arkadaşımız için yardımsever insanlardan aldığı parayı arkadaşlarımın annesine verdi ve onların ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladı. Babası tarafından zorbalığa uğrayan Melik ise devlet korumasına alındı ve babası bir daha ona asla dokunamadı. melik günden güne daha merhametli biri oldu. Artık kimseye zorbalık yapmıyor ve başarılı ve iyi bir insan olma mücadelesi veriyordu. Cahit ise artık zorbalığa uğramıyordu. Ayrıca kendine olan güveni de gelmişti. Cahit, ben ve Melik çok yakın arkadaş olmuştuk. Bu arada bazı çocuklar neden zorba oluyor bunu büyüklerin araştırması daha iyi olurdu. Aileler çocuklarını sever ve onlara sevgiyi, şefkati öğretirlerse çocuklar da zorba olmazdı.

Kral, Adalet, Mahkum, Sabır Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Kral, Adalet, Mahkum, Sabır Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Hiçbir suçu olmadığı halde hırsızlık suçu ile hapse giren marangoz  Mehmet Ali yıllardır hapiste kalmaktadır. Sarayda çalışırken büyük bir iftiraya uğrayan Mehmet hayal kırıklığı içinde hapse gider ve ömür boyu hapse mahkum edilir. Kendisi hırsızlık yapmadım dese de ona kimse inanmamıştır ama o inanan tek kişi ise küçük bir çocuktur. Küçük çocuk hırsızlığı yapan kişinin  kralın en yakın koruması olduğunu söyler ama çocuğa kimse inanmaz. Çocuk sarayda çalışan bir hizmetlinin oğludur. 


Bir gün çocuk sarayın içinde oynarken kralın korumasını görür ve hemen kapı ardına saklanarak onu izlemeye başlar. Kralın koruması kralın odasına girmiştir ve elindeki anahtarla kralın mücevher dolu sandığını açar ve tam oradaki mücevherleri alacakken Kral gelir ve korumasını suçüstü yakalar. Çünkü çocuk hemen kralın yanına gitmiş ve kralı çağırmıştır. Kral koruması tarafından böyle bir ihanete uğradığı için çok  üzgündür ve büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Hemen korumasının öldürülmesini emreder ve marangoz Mehmet’in de huzuruna çağrılmasını ister. Yıllardır mahkum olan Marangoz Mehmet gelir ve Kral neden hakkını aramadın evlat dediğinde Mehmet şu cevabı verecektir: "Açıklama yapsaydım bana inanmayacaktınız. Korumanıza inanacaktınız. Çünkü kimse en yakınında olan kişiden kötülük ummaz." dedi ve sustu.


 Kral sen nasıl bunca yıl sabrettin evlat, affet bizi dedi  ve ona bir kese dolusu altın verdi ve onu yanına alarak sarayda iş verdi. Marangoz Mehmet krala korumasını öldürtmemesini, her insanın hata yapabileceğini söyledi. Kral da korumasını affetti ama bir daha saraya alınmadı. Böylece adalet yerini buldu ve Marangoz Mehmet eşi, çocukları ile sarayda güzle bir hata sürdü. Çalışkanlığı, sabrı ve dürüstlüğü ile kralın gözdesi oldu. Sarayda çalışan o küçük çocuk ise büyük bir altın ile ödüllendirildi ve o da Marangoz Mehmet'in yanına çırak olarak verildi.

Bir Ağaçta Gül De Biter Diken De Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.

 

Bir Ağaçta Gül De Biter Diken De Atasözü İle İlgili Hikaye Yazınız.


Bir ağaçta gül de biter diken de atasözünün anlamı şudur:

Nasıl ki bir elin parmakları birbirinden farklıysa , aile veya toplum bireyleri de birbirinden farklı karakterlere sahip olabilir. Bundan dolayı bir aileden veya toplumdan  iyi adam da çıkar, kötü adam da.

Atasözümüz ile ilgili hikaye:

Bir ağaçta Gül de Biter Diken de


Aydan Hanım sabah kalktığında Kemal’in erkenden kalktığını görmüş, Kemal kitap okuyordu. Neden erken kalktın oğlum diyen annesine Kemal şu cevabı verdi. Uykumu aldım anneciğim, siz uyurken de biraz çalışayım dedi. Kemal on dört yaşında bir delikanlı olmuştu artık. Ağabeyi Mehmet ise uyumaya devam ediyordu. Saat on bire doğru kalktı ve on bir de kahvaltıyı yaptı. Daha sonra televizyon izledi, sonra futbol maçına gitti, gelince tekrar yemek yedi ve sonra da telefon oynayarak günü tamamladı. Mehmet hiç ders çalışmıyor, kendisine verilen nasihatleri dinlemiyor ve kafasına göre takılıyordu. Bu aralar kötü arkadaşlar edinmiş ve onlardan kötü alışkanlıklar da öğrenmişti. 


Mesela sigara içmeye başlamıştı. Bunu gören annesi çok üzülmüş, olayı eşine anlatmıştı. Babası Mehmet ile konuşmuştu ama ne yaparlarsa yapsınlar Mehmet düzelmiyor, düzelmek istemiyordu. Kemal ise derslerinde başarılı oluyor, girdiği sınavlarda çok iyi notlar alıyor ve güzel huylara sahip arkadaşlıklar kuruyordu. Yılla geçti ve Kemal iyi bir doktor oldu Mehmet ise hiçbir yeri kazanmadı ve aylak aylak sokaklarda gezmeye devam etti. Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın Mehmet değişmedi. Bunun sonucunda Mehmet’in babası üzülerek eşine döndü ve ne yapalım hanım kaderimiz böyleymiş.


 Atalarımız boşa dememiş: “Bir ağaçta gül de biter, diken de.” demiş. Bak Kemal okudu kendini kurtardı ve topluma faydalı oldu. Ahmet ise kendini perişan etti demiş. İkisi de bu duruma çok üzülmüş ama elden bir şey gelmiyormuş. Bir aileden hem iyi hem de kötü ahlaka sahip çocuklar, tembel çocuklar da çıkabilirmiş.

Sorumluluk, Umut, Zafer, Heyecan, Barış Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Sorumluluk, Umut, Zafer, Heyecan, Barış Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Kurtuluş Savaşı yıllarıydı. Küçük Yusuf memleketinin düşman tarafından işgal edilmesini istemiyor, Fransız askerlerinin yanından geçerken dimdik geçiyor ve onların suratına bile bakmıyordu. Askerler onu durdurdu ve Türk bayrağını ayağınla çiğneyeceksin ufaklık diyerek alaycı bir şekilde gülmeye başladı. Ölürüm de bayrağımı yerlerde süründürmem ve onu alır alnıma koyar ve öperim ancak diyerek bağırdı ve oradan uzaklaştı. Vatan elden gitmemeli, ben de bir sorumluluk almalıyım dedi ve hemen arkadaşı Mustafa, Yasin, Ahmet ve Cemal’i çağırdı. Aralarında konuşmaya başladılar.


 Türk Kurtuluş Savaşının kadın kahramanlarından Halide Edip Adıvar'ın yanına gittiler ve ondan kendilerine sorumluluk vermesini istediler. Ufaklıkların heyecanlı hallerini gören Halide Hanım duygulanmış ve hepsinin yanağını okşamıştı. Bu durumu Mustafa Kemal'e de bildirdi. Bu çocuklar vatan kurtulsun diye her türlü zorluğa göğüs gereceklerini, sorumluluk istediklerini iletti. Böylece çocuklar oldukça umutlar da tükenmez ve zafer bizim olur dedi. Mustafa Kemal de çocuklara şu görevin verdirilmesini istedi. Cephanedeki askerlere ekmek ve su taşınması görevi. Çocuklar bunu duyunca çok mutlu oldular. İşe yarama duygusu onları daha  da umutlandırdı ve vatan bizim her şeyimiz diyerek her gün askerlere erzak götürdüler. Kurtuluş Savaşı bitmiş ve milletimiz düşmanla baş etmeyi bilmişti. 


Yabancı güçlü devletler yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile barış antlaşmaları imzalamış zafer ülkemizin olmuştu. Büyük zaferden sonra Halide Edip Adıvar ve Mustafa Kemal çocukları unutmamış ve onlara da  hediyeler vermiş,  adlarının yeni kurulan okullara verilmesini istemiştir. Çocukların iyi bir eğitim alması için Halide Edip Adıvar onlara her zaman destek olmuştur.

Yuva, Tehlike, Orman, Ağaç Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yuva, Tehlike, Orman, Ağaç Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Anne kuş yakın zamanda doğum yapmıştı. İki tane yavru kuş dünyaya getirmişti. Onlara yiyecek bulmak için ormana çıkmıştı. Yavru kuşlar ağaçtaki yuvalarında rahatça uyuyorlar, sıcacık yuvalarında annelerini bekliyorlardı. Anne kuşun iki tane yavrusu vardı. Baba kuş çok önceleri hayatını kaybetmişti. Yavru kuşlar aralarında konuşmaya başladılar.

 

Annem de geç kaldı nerede kaldı acaba dediler. O sırada annelerinin sesi geldi. Geldim işte canım yavrularım endişe etmeyin, buradayım dedi. Anneleri ağzında getirdiği  yiyecekleri hemen yavrularına yedirdi ve onların karnını doyurdu. Karnı doyan yavru kuşlar hemen uykuya daldı. Anne kuş da tam uykuya dalacaktı ki dışarıdan bir hışırtı sesi geldi. Anne kuş ve yavrularının yuvası tehlike altındaydı. Kim yuvaya doğru geliyordu. Anne kuş hemen yuvanın delikli yerinden gelen canlının kim olduğunu anladı. Yavru kuşların kokusunu alan kocaman bir yılan yuvayı dağıtmaya geliyordu. Anne kuş bir şeyler yapmalıydı. Yoksa yavruları ve kendi ölebilirdi.

 

 Yanlarına yaklaşan yılan çok zehirli bir yılandı. Yılan tam yuvaya doğru yaklaşmışken anne kuş  hemen yavrularını yuvadan çıkardı ve onları  ağzında tutarak göklere süzüldü. Yılan onlara bir şey yapamadı. Umduğunu bulamayan yılan hızlı bir şekilde kendi yuvasına gitti.  Ne yazık ki anne ve yavrularını yiyememişti. Bunun için çok öfkelenmişti. Anne ve yavru kuşları ise kurtuldukları için mutlu oldular. . Anne kuş kendilerine daha güvenli bir yer buldular ve orada mutlu bir aile olarak yaşamaya devam ettiler.  Bu kötü anıdan sonra anne kuş bir daha tehlikeli yerlere yakın yere yuva yapmadı.

Ceket, Kalem, Uzaylı, Dünya Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ceket, Kalem, Uzaylı,  Dünya Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Hava kararmak üzereydi. Okuldan çıkmış eve doğru gidiyordum ki bir anda dışarıda elektrikler kesildi ve her yer kapkaranlık oldu. Gökyüzünden bir ses geldi. Sanki hoparlörden çıkan bir sesti. Alın şu çocuğu hemen kendi gezegenimize götüreceğiz dediler. Çok korkmaya başlamıştım. Titremeye başladım ve hemen kaçmaya başladım ama tuhaf giyimli yaratıklar beni yakaladı ve gökyüzüne çıkardılar. Oradan da kendilerinin yaşadığı gezegene götürdüler. Siz kimsiniz, ne istiyorsunuz, rahat bırakın beni diye bağırdım ama kimse beni duymuyordu. Biz uzaylılarız Mete , korkmana gerek yok dedi ama Uzaylıca konuşuyordu ve ne garip ki ben de onların dilinden anlıyordum. Uzaylılar üzerimdeki ceketi çıkardılar ve bana kendi giydikleri o tuhaf kıyafetlerden giydirdiler.

 

 Ben burada olmak istemiyordum. Tamam uzayı merak ediyordum, uzaylıları merak ediyordum ama ben kendi ailemi istiyordum, evimize dönmek istiyordum. Lütfen bırakın diye yalvarmaya başladım. Hayır artık bizimle kalacaksın diye tok bir ses duydum. Sen artık bizim oldun çocuk dedi. Kendimi çepeçevre kuşatılmış hissediyordum. Özgürlüğüm elimden alınmıştı, arkadaşlarımı görmeyecektim, okulumu, ailemi istiyordum. Aman Allah'ım neler oluyordu böyle. Ben dünyaya dönmek istiyorum. Siz de kendi dünyanızda kalın dedim ve kaçmaya başladım ama kaçamıyordum. Boşlukta duruyordum ve bir tuhaf oluyordum. Başım döndü, midem bulandı ve gücümün yettiğince bağırmaya başladım.

 

 O sırada terler içinde kalmıştım. Babamın ne oluyor Mete yavrum uyan, rüya demesi ile uyandım ve o bee rüyaymış dedim. Yatağımın kenarında kalemim ve defterim duruyordu. Bugün fen bilgisi dersinde uzay ile ilgili konuları görmüştüm ve ondan etkilendiğim için bu rüyayı görmüştüm. Zor bir geceydi ama ailemin yanındaydım. İyi ki de rüyaymış dedim ve rahat bir nefes aldım.

Yağmur, Dostluk, Kitap, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yağmur, Dostluk, Kitap, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye


İstanbul’da ormana yakın bir semtte oturuyorduk. Büyük babam bu hafta sonu ormana gitmeye ne dersin Melisa dediğinde Allah derim büyük babacığım dedim. Çünkü ormana gitmeyi, orada doğa ile iç içe olmayı, kitap okumayı, yürüyüş yapmayı ve orman meyveleri yemeyi çok seviyordum. Hafta sonu geldi ve dedemin küçük kamyoneti ile ormana vardık. Orman yemyeşildi.


 İstanbul Belediye’sinin bu yıl diktirdiği küçük çam ağaçları harika görünüyordu. Hemen yere getirdiğimiz kilimi serdik. Dedem de o arada bana bakkaldan aldığı bisküvi, çikolata ve kuruyemişlerin paketini açmaya başladı. Dedemin yanına yaklaştım ve ona dayanarak kitap okumaya başladım. Daha sonra dedemin getirdiği şeylerden yemeye başladık. Hem yedik, hem sohbet ettik. Dedem biraz orman meyveleri bulalım dedi. Ben de olur dedim. Birlikte ormanın yukarı tepelerine çıktık ve o sırada şiddetli bir yağmur başladı. Bir aynadan şimşek çakıyor bir yandan fırtına bizi çok korkutmuştu. Hemen dedeme sarıldım. Dedem korkma kızım dedi. 


Ceketini çıkarıp bana verdi. Hemen kamyonetimizin içine girdik ve yağmurun durmasını bekledik. Yarım saat sonra duran yağmur sonrası rahatlamıştık. Kamyonetten dışarı çıktık ve orman mis gibi kokuyordu. Toprak bir başka güzel kokmaya başlamıştı yağmur yağınca.  Biraz daha ormanda kaldık ve daha sonra kamyonete binip eve vardık. Harika bir gün geçmişti. Daha sonra yatağıma uzandım ve en iyi dostum olan kitaplarla baş başa kaldım.

Çocuk, Mavi, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 


Çocuk, Mavi, Orman Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Her yıl belli aralıklarla yaylaya çıkar ve yüksek yerlere giderek temiz havayı içimize çekerdik. Babam bu yıl da yaylaya değil ormana gidelim ve temiz havayı içimize çekelim deyince annem de olur dedi, ben ve kardeşim Şule de  bu habere çok sevindik. Sabah altı gibi kalkıp eşyalarımızı arabaya yerleştirdik ve Kızılçam ormanlarına doğru yol aldık. Yaşadığımız şehir Sinop olduğu için bizim buralar çok yeşil oluyor ve ormanlarda fazla oluyor. Onun için çok şanslıydık. Babam arabayı çalıştırdı ve yol boyunca geze geze Kızılçam  ormanlarına  vardık. Kızılçam ormanları harika görünüyordu. Ormana vardığımızda gökyüzüne baktık ve temiz havayı içimize çektik. Gökyüzünün mavisi ile ormanın yeşili birbirini o kadar güzel tamamlıyordu ki gökyüzü başka bir renk olsa sanki ormanlar bu kadar güzel görünmeyecekti.

 

Ormanda hemen kendimize çadır kurduk. Babamın getirdiği tüplü mangalla et pişirdik, sucuk pişirdik. Onların yanına da annemin evden getirdiği doğal vişne suyunu da koyduk ve getirdiklerimizi bir güzel yedik. Daha sonra ormanda ailece yürüyüşe çıktık. Annem babama dönerek Mehmet çocukları her yıl ormana da getirelim, ormanlarımızın değerini bilsin, insan sağlığına, doğaya faydalarını öğrensinler dedi. Babam da olur canım getirelim dedi. Daha sonra yürüyüşe devam ettik. Ormanda yürürken az ileride gençler gördük. Onlar ormanda sigara içiyordu ve sigara izmaritlerini de yere atıyorlardı. Babam hemen yanlarına gitti ve onları uyardı.Bir gencin yere attığı sigara izmariti yavaşça alev almaya başladı ve yerdeki otları az kasın tutuşturuyordu ki babam hemen o yanan izmariti ayağı ile ezdi ve çok şükür herhangi bir olumsuz olay yaşanmadı. Gençler  nasıl bir hata yaptığını işte o anda anladılar ve izmariti yere attıklarına pişman oldular.  Daha sonra babam gençlerin yanına gitti ve onları güzelce uyardı.  Gençler babama kendilerini uyardıkları için teşekkür etti. 


Daha sonra oradan ayrılıp çadırımızın yanına geldik. Akşam karanlığı ormanda bir başka güzel oluyordu. Hepimiz yere uzandık ve gökyüzüne bakarak yıldızları saydık. Şu yıldız senin bu yıldız benim oyunu oynamaya başladık. Muhteşem bir geceydi benim için. Ailemle olmak, onlarla vakit geçirmek olağanüstüydü.  Yıldızları izledikten sonra t çadıra geçip nefis bir uykuya geçtik. Kızılçam ormanlarında bir gün bile kalmak bir yıllık stresinizi alırdı.

Tutumluluk, İsraf, Yerli Malı, Kumbara, Biriktirme Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Tutumluluk,  İsraf, Yerli Malı,  Kumbara, Biriktirme Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Yerli Malı haftası yaklaşıyordu. Öğretmenimiz hepimize herkes evden bir şey yapıp getirirse, hem çeşidimiz çok olur, hem de renkli bir yerli malı haftası geçiririz çocuklar demişti. Biz de çok sevinmiştik. Çünkü yerli malı demek parti demek, her istediğimizden doyasıya yemek demekti. Okul çıkışı eve gittim ve anneme yerli malı haftası için bir şeyle hazırlayalım dedim. Annem seve seve kızım diyerek bana sarıldı. Arkadaşım Büşra yaprak sarması, Meliha kek, Burak yaş pasta, Mehmet ise poaça yapacaktı. Diğer arkadaşlarımın ne yapacağını bilmiyordum ama ben de annemle birlikte renkli bonibon şekelerinden oluşan kurabiyeler yapacaktık. Çok mutlu olmuştum. Çünkü yerli malı bizim kültürümüze ait bir gelenekti ve hepimizi bir araya getiriyor, bize yardımlaşmayı, dayanışmayı ve tutumlu olmayı öğretiyordu.  Bir hafta çabucak geçti ve o gün geldi.

 

Sabah erkenden kalktım ve annemle yaptığımız kurabiyeleri ve diğer  malzemeleri çantama koyduk ve okul yolunu tuttum. Herkes getirdiğini masaya dizmişti ben de koydum. Daha sonra yerli malı başladı. Hepimiz getirdiklerimizden yedik ve artan yiyecekleri de çantalarımıza koyup çöpe atmadık. Çünkü yerli malı demek tutumluluk demek, israf etmemek demekti. Onun için arkadaşlarımızla getirdiklerimizi değiştirip hepimizin değişik türden yiyecekleri oldu. Yemek artıklarını da okulun çevresinde bekleyen kedilere verdik ve böylece hiçbir şey israf olmadı.  Hem sevindik hem de harika bir gün geçti.

 

Eve vardığımda babam da bana para verdi ve dedi ki “Madem bugün yerli malı haftası o zaman beden sana harçlık var.” dedi ve bir sürü bozuk para verdi ve paralarımı kumbarama koydum. Onları biriktirecektim. Çok mutlu bir gündü benim için. İyi ki yerli malı vardı. Ne güzel sözdü  “Yerli malın Türkün malı herkes onu kullanmalı “ dedim kendi kendime ve  uykuya geçtim. Sabah uyandığımda anneme gördüğüm rüyayı anlattım. Annem de ne gördün kızım dedi. Ben de anne bir kamyon bozuk param olmuştu dedim ve annem de bastı kahkahayı ve öptü beni yanağımdan. Şimdi okula gitme vakti ve okumaya devam….

Okul, Arkadaş, Yalan Söylememek, Dürüstlük, Saygı Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Okul, Arkadaş, Yalan Söylememek, Dürüstlük, Saygı Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Bugün okulda matematik dersinden sınavımız vardı. Benim de yanımda arkadaşım Ahmet oturuyordu. Ahmet sınava çalıştın  mı Mete dedi. Ben de evet çok iyi çalıştım. Son bir haftadır zaten matematikle yatıp kalkıyorum dedim.  Gerçekten de çok iyi çalışmıştım. Anlamadığım konuları internetten izlemiştim ve çok iyi anlamıştım. O ise ben çok iyi çalışmadım Mete bana kopya verir misin dedi. Ben de bu hiç doğru ve dürüst bir davranış olmaz. Çünkü kendi alın terinle hak etmeyeceksin alacağın notu dedim.  Hayır ben bunu yapamam.

 

Sana kopya verirsem kendime, emeğime  saygısızlık ederim deyince Ahmet yazılı başlamadan yanımdan kalkıp benden daha çalışkan olan arkadaşım Seçil’in yanına oturdu. Seçil de hemen benim önümde oturuyordu. Öğretmen sınıfa girdi ve sınav başladı. Arkadaşım Ahmet sürekli Seçil’in kağıdına bakıyordu ama Seçil sınav sorularına o kadar çok kendini kaptırmıştı ki  Ahmet’in ondan kopya çektiğini  fark etmiyordu. bile. Ahmet ondan birçok şeyi kendi kağıdına geçirmişti bile. Yazılı sonuçları açıklandığında öğretmen Ahmet ve Seçil’in yanlış ve doğrularının bile aynı olduğunu anlamıştı. İkisini de tahtaya çıkardı ve kim, kimden baktı. Söylesin bakalım dedi. Ahmet boynunu yere eğdi ve utanarak ben Seçil’den baktım, onun bir suçu yok dedi.

 

Seçil ise öğretmenim ben baktığını fark etmedim, etsem izin vermezdim diye ağlamaya başladı. Öğretmen yalan söylemediğin için aferin Ahmet, dürüst davrandığın için de teşekkür ederim ama bir daha böyle şeyler yapma oğlum. Bu emek hırsızlığıdır, lütfen başkalarının emeğine saygılı ol, sen de çalış, sen de başarırsın diye onu kırmadan, onu incitmeden yerine geçirdi. Ahmet o günden sonra bir daha kopya çekmedi ve her zaman derslerine daha çok çalışan, bir insan oldu.

Kelebek, Piknik, Esin, Erkan, Yakan Top, Mayıs Ayı, Gül, Lale Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Kelebek, Piknik, Esin, Erkan, Yakan Top, Mayıs Ayı, Gül, Lale Kelimeleri İle İlgili Hikaye


İlkbahar mevsiminin gelmesi ile  Malatya'da da havalar ısınmaya başlamış ve içeride durmaktan boğulan çocuklar olarak kendimizi hemen dışarıya, güneşin o muhteşem sıcaklığına bırakmıştık. Kozasından yeni çıkan tırtıllar kelebek olmaya hazırlanıyor, kelebek olanlar ise oradan oraya uçuyordu. Rengarenk kelebekler bahar mevsiminin habercisiydi. Mart, Nisan ayı geçmiş ve artık Mayıs ayına girmiştik. Mayıs ayı bir başka güzel oluyordu. Ne aşırı sıcak, aşırı soğuk. Onun için bu ayı çok seviyordum. 


Annemden izin alarak arkadaşlarım Esin, Erkan, Tuğba ve Mert’i  çağırdım ve dışarıda yakan top oynamaya başladık. Yakan top oynamak çok zevkliydi. Kazanan grup bizim grup olmuştu, çok mutlu olmuştum. O gün hava çok sıcak olduğu için biz de yanmıştık ama değmişti. Dışarıda oynamaya doymuştuk o gün. Tam evlere dağılacağımız sırada arabası ile komşumuz Ali Amca yanımıza geldi ve her zamanki bize çikolata dağıttı. Ne iyi amcaydı Ali Amca. Çocukları çok seven, onları koruyan ve onlara değer veren biriydi. Onun için onu çok seviyorduk. 


Oyunumu bitince eve geldik ve annem yarın pikniğe gidiyoruz Nalan deyince çok mutlu oldum. Akşam erkenden yattık ve sabah kalkıp doğru piknik alanına vardık. Piknik yerinde mis gibi güller açmış, laleler açmış her yer çok hoş görünüyordu. Hemen piknik malzemelerini çıkardık ve mangal yaptık. Bugünüm de harika geçmişti. Mayıs ayı bir başka güzeldi her yer çiçeklerle donanmıştı. Pikniğimiz bitince oynamaya, kırlara koşmaya devam ettik. Çiçeklerin arasında kaybolduk.