Sudaki Umut
Benoy Kitabının Özeti
Dünyanın en büyük kara parçasında
ve en büyük körfezinin kıyısında, bölgenin en büyük ülkesi. Bu ülkenin ılıman
iklimi, verimli toprakları, zengin madenleri, büyük ormanları ve kumsalları. Bu
kumsalların doğu sahilinde yer alan bir eyalet. Ve bu eyalette yaşamaya
çalışan, onca geniş sınırlara rağmen kendilerine yaşanacak yer bırakılmayan
insanlar: Roghinyalar. İşte onların hikâyesi…
Kitabın özeti:
Olay Myanmar’ın Arakan eyaletinde yaşanmıştır. Arnab'ın yaşadığı toprakla verimli ve zengin madenleri olan bir yerdir. Arnab'ın ana vatanı olan Arakan’da ne yazık ki Arnab ve Arnab gibilere rahat yoktur. Onlara gün yüzü gösterilmemektedir. Valiler, devletin diğer yöneticileri burada yaşayan Müslüman Roghinyalar’a her türlü eziyeti etmektedir. Roghinyalıların düşmanı ise Rakhinelilerdir. Rakhineliler, Roghinyalılarla aynı dinden ve aynı soydan olmadıkları için Roghinyalıları suçlu ilan etmişlerdir. Bunun için de insanlık dışı davranışlarda bulunmuş, onlara devlet makamında görevler vermemiş, temel haklarından mahrum bırakmışlardır. Arnab da bunlardan biridir.
Allahuekber sözünü dilinden düşürmeyen Arnab yakın bir zamanda eşi Elvan’ı kaybettiği için küçük oğlu ile hayatta bir başına kalmışlardır. Arnab’ın en yakın arkadaşı alnında üç beni olan küçük bebeği olmuştur. Arnab bebeğine isim koymaktan korkmuş çünkü ismi bilinirse ona da eziyet ederler diye düşünmüştür. Acımasız askerler Roghinyalıların mallarını yağmalamışlar, canlarına kastetmişlerdir. Arnab eşinden kalan tek değerli şeyini yani oğlunu korumak için ona bir sandık yapmış, o sandığın içine küçük bebeği koymuş ve bebeğine sazlıklar arasında bir yere koyarak ona bakmaya devam etmiştir. Arnab’ın mesleği ise marangozdur. Devlette kaydı olmayan bu ve bunun gibi insanlar ne yazık ki sadece karın tokluğuna çalışan, kendi, beden gücü ile yaşamını idame ettirmeye çalışan kimselerdir. Arnab bir gün işten eve kulübesine doğru giderken bebeğini merak etmiş ve onu görmek için askerlere gözükmeden hemen sazlıkların arasında küçük bir sandığın içinde duran bebeğine bakmaya gitmişti fakat o da ne sandığın içinde bebek yoktu. Arnab’ın canı yandı ve çok üzülmüştü ama bebeğinin ırmağın alıp götürdüğünü ama asla ölmediğini düşünüyordu ve içinde umut taşıyordu. Roghinyalı olmayıp Rakineli olan Mayra ise Roghinyalılara karşı neden böyle insanlık dışı davranışlar yapıldığına üzülürdü ve o kendi soyundan gelen insanlar ile aynı düşünmez, insana yakışanın insanca yaşamak olduğuna inanırdı ama ne yazık ki Rakineliler kibirli kimselerdi.
Eyaletin en becerikli terzisi olan Mayra vali ve eşine türlü türlü kıyafetler ve elbiseler dikiyordu. Roghinyalılara yakın bir yerde oturmayı seven, kendi başına bir kadındı. Bir gün suyun dibinde bir sandık gördü ve sandığı açtığında kendisine masum bir şekilde bakan bir çift göz gördü. Mayra bebeği bulduğu bebeğin alnındaki üç ben dikkatini çekmişti. Çünkü yıllar önce kendisi de suda boğulmak üzereyken alnında üç ben olan bir çocuk Mayra’yı kurtarmıştı ve Mayra da bu bir tesadüf olamaz dedi ve bebeği hemen kucağına aldığı gibi ona Hindistan cevizi sütünden sıcak çorbalar yaptı ve onu canından bir parçası gibi çok ama çok sevdi.. Mayra’yı yıllar önce kurtaran çocuk da ona Allahuekber demişti. İşte o çocuk Arnab'ın ta kendisiydi. Mayra da çocuğa sürekli Allahuekber kelimesini söyledi ve onu İslam ahlakı ile yetiştirmeye gayret etti. Daha sonra vali ve eşine bu bebeğin kardeşinin olduğunu söyleyerek yalan söyledi ve bebeği büyüttü. O sırada Arnab kendi topraklarını istemeden de olsa terk etti ve Bangladeş’e zorlu yolculuktan sonra ulaştı. Aziz dede Arnab’a kaybolan oğluna Musa adını vermesi gerektiğini söyledi ve Musa Peygamberin hikayesi Arnabın oğlu ile aynıydı. Mayra ise bebeğe Benoy adını verdi. Benoy büyüdü ve koca bir delikanlı oldu. Arnab oğluna Musa Mayra ise bebeğe Benoy adını verdi. Benoy büyüdü, gelişti, yabancı dil öğrendi, farklı kültürleri tanıdı, hoşgörülü bir genç oldu ve çalışkan ve başarılı bir Büyükelçi oldu.
Daha sonra Mayra ona gerçek ailesinin kim olduğunu ve ne gibi zorlukla yaşadığını söyledi. Benoy ise hemen ailesine gitmek istedi ama Mayra adım adım işlerimizi halledelim dedi ve sonra Benoy Roghinyalılara karşı yapılan zulmü durdurdu ve yeni bir karar aldığını söyledi ve kameralar karşısına geçti. O sırada Arnab da Bangladeş televizyonundan Arakanlılar ile ilgili son gelişmeyi takip ediyordu ve çok heyecanlıydı. Benoy sözü aldı ve şunları söyledi: “Arakanlılar kendi ülkelerine dönebilir ve onların temel ihtiyaçları devlet tarafından karşılanacaktır." O sırada büyük elçi Benoy'in saçına rüzgar vurdu ve alnındaki üç ben ortaya çıktı. Bunu gören Arnab onun oğlu olduğunu anladı ve hemen kendi topraklarına gitti. Boney ise ailesinin geleceğini umut ederek her bir Arakanlı ile tek tek ilgilendi ve en sonunda babası geldi, sarıldılar gözyaşları sel oldu.
Bu ne ya
YanıtlaSil