İçinde Yağmur, Tavşan, İpek, Göl, Araba Kelimelerinin Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.
Cuma günü okulumuz bittiği için Cuma
gecesinden dedemlerin köyüne gelmiştik. Annemin tatil günü olmadığı için o köye
gelememişti. Babam ve ben bir günlüğüne gelmiştik. Köyümüzün adı ise Şenyurt
Köyüdür. Sivas’ta yaşadığım için buraların köyü daha bir güzel olur.
Memleketimi çok sevdiğim için köyüme de hayran biriyimdir. Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Tuna.
Henüz sekiz yaşında, üçüncü sınıf öğrencisiyim.
Babamın adı Emin, annemin adı ise Hatice’dir. Babamın mesleği
öğretmenlik, anneminki ise doktor. Neyse hikayeme kaldığım yerden devam edeyim.
Hafta sonu olduğu için sabah erkenden kalkmıştık. Pencereden dışarıyı seyretmeye başlamıştım ki bir anda gelen yağmur beni şaşkına uğrattı. Yağmur o kadar güzel yağıyordu ki köydeki ağaçlar, otlar, hayvanlar suya doymuştu bugün. Yağmur dindikten sonra Ninem ipek şalını başına geçirerek beni tavukların olduğu yere götürdü. Tavuklar kümeslerinde bir güzel yatıyordu. Ninem kapılarını açtı ve tavuklar mutlulukla dışarı çıktılar. Ben de ninemle hemen yumurta toplamaya koyulduk. Ninemin tavuğu çok olduğu için kümeste yirmi tane yumurta vardı. Yumurtaları toplamak çok güzel bir duyguydu. Biz yumurtaları toplarken babamla dedem arabaya binip köyü gezeceklerini söyledi.
Ben de onlara katılmak istediğimi söyledim. Dedem iki elini kocaman açarak gel bakalım buraya asla parçası diyerek beni kucakladı ve arabanın arka koltuğuna oturttu. Başladık araba ile köyümüzü gezmeye. Köyümüzde fazla insan kalmıştı. Gençler iş bulmak için şehir merkezlerinde yaşadığı için köyde de genelde yaşlı anne ve babalar kalıyordu. Araba ile giderken köyün virajlı yollarına da girdik. Dağları seyrederek gidiyorduk ki bir anda karşımıza çıkan tavşan hızlı adımlarla yokuşu tırmanıp kaçtı. İnsanlardan korkuyordu anlaşılan. Çok sevimli ve pamuk gibi bir hayvandı. Yolumuza devam ederken köydeki göllerden de geçtik. Sabah yağan yağmurun bereketi göllere iyi gelmişti anlaşılan. Göller yağmurla dolduğu için pek de bir parlaktı bugün.
Dedem ve babam arabadan inerek köyün yakınındaki çeşmeden getirdikleri damacanalara su doldurdular. Buradaki çeşmenin suyu daha lezzetli ve daha yumuşak oluyormuş öyle dedi dedeciğim. Suyumuzu doldurduktan sonra arabaya binerek ninemin yanına gittik. Evin kapısından girdiğimde o kadar güzel kokular geliyordu ki çok acıkmıştım. Karnım da guruldamaya başlamıştı zaten yolda. Hemen eve gidip ninemin yaptığı sıcak ekmeklerden ve pişirdiği köy tavuğundan bir güzel yedim. Yanında bol köpüklü ayran. Oh mis gibiydi her şeyin tadı. Köyün yemekleri bile bir başkaydı.
Ninem kestiği ev tavuğundan anneme ayırmıştı
bir biraz. Yemekleri yedikten sonra
güzel de bir çay içip yatağıma doğru giderken dedem bana seslendi. Gel bakalım
buraya harçlığını unuttun deyip bana harçlık verdi. Çok mutlu olup dedeme
sarıldım. Daha sonra ninemin benim için hazırladığı yer yatağına bir güzel
yatarak uyumuşum. Sabah uyananınca da kahvaltımızı yapıp çok sevdiğim ninem ve dedemle vedalaşıp babam
ile birlikte evimizin yoluna koyulduk. Anneme köyden yumurta, tavuk, süt,
tereyağı, yoğurt, ceviz ve daha bir sürü şey götürmüştüm. Çok güzel bir gün
geçirmiştim ve bu günü asla unutmayacaktım.