Biyografi örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Biyografi örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çeşitli Kaynaklardan Araştırma Yaparak Aşağıdaki Sanatçıların Sanat Yaşamıyla İlgili Edindiğiniz Bilgileri Kısaca Açıklayınız.

 

Çeşitli Kaynaklardan Araştırma Yaparak Aşağıdaki Sanatçıların Sanat Yaşamıyla İlgili Edindiğiniz Bilgileri Kısaca Açıklayınız.


Kitapta bahsedilen sanatçılar Kemal Sunal ve Barış Manço’dur.

Kemal Sunal: Ali Kemal Sunal Türk oyuncu, komedyen, senarist ve yapımcıdır. Ali Kemal Sunal sanat yaşamına tiyatro ile başlamıştır. İlk tiyatro oyunu ise Vefa lisesindeyken rol adlığı Zoraki Tabip adlı tiyatro oyunudur. Ali Kemal Sunal'ı aslı fark eden ve onu sanat dünyasına kazandıran kişi ise Ertem Eğilmez’dir. 1972 yılında Tatlı Dillim filminde rol alarak  sinemaya ilk adımını attı. 1974'teki  Salako  filmiyle ilk başrol  deneyimini edindi.


 Aynı yıl çekilen Hababam Sınıfı   filmindeki  “İnek Şaban” karakteriyle büyük bir popülerlik elde etti ve bu rolü, daha sonraki yıllarda adının "Şaban" olarak akıllarda kalmasına neden oldu. Filmlerinde oynadığı iyi, saf ve komik adam rolleriyle beğeni kazandı. Sanatçı, komedi,  filmleri ağırlıkta olsa da dram  türündeki filmlerde de yer aldı. Ali Kemal Sunal tüm çocukların, gençlerin, yetişkinlerin, yaşlıların kalbinde taht kurmuş değerli bir sinema sanatçıdır. Türk sinemasının en başarılı ve en unutulmaz oyuncularından biridir. Oynadığı filmlerde, sinemalarda insnanlara çok büyük mesajlar vermiştir. Oyuncu bir film çekimine giderken uçağa binmiş ve uçakta kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. Kıymetli Sanatçımız asla unutulmayacaktır.

 

Mehmet Barış Manço:  Türk aranjör, besteci, şarkıcı,  söz yazarı, televizyon programcısı ve sunucusu ve kültür elçisidir. Barış Manço Türkiye’de  Anadolu rock müziğinin öncülerindendir.  Hazırladığı televizyon programları sayesinde dünyanın pek çok ülkesine gitmiş, bu nedenle "Barış Çelebi" olarak adlandırılmıştır. 1991'de “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı " unvanına layık görülmüştür. Ünü dünyaya yayılmış değerli bir sanatçıdır. Şarkıları farklı dillerde de yorumlanmıştır. ( İbranice, Fransızca, Almanca, Japonca, Bulgarca vb)  Bestelediği iki yüzün üzerinde şarkısı olan, yüreğinde insan sevgisi, barış duyguları barındıran değerli insanlardan, değerli sanatçılarımızdandır, asla unutulmayacaktır. Barış Manço.

Nasreddin Hoca Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız. Öğrendiğiniz Fıkrayı Sınıfta Arkadaşlarınıza Anlatınız

 

Nasreddin Hoca Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız. Öğrendiğiniz Fıkrayı Sınıfta Arkadaşlarınıza Anlatınız


Nasreddin Hoca, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde, Hortu ile Akşehir çevresinde yaşamış olan efsanevi kişi ve mizah kahramanıdır. 1208 yılında Akşehir’in Hortu  köyünde doğan Nasreddin Hoca burada temel eğitimini aldıktan sonra Sivrihisar’da  medresede eğitim almış, babası vefat ettikten sonra memleketine dönmüş ve orada köy imamlığı yapmıştır. 


 Nasreddin Hoca, bir süre sonra dönemin tasavvufi düşünce merkezlerinden olan Akşehir'e göç ile  Mahmud Hayrani’nin  derviş olarak Mevlevilik, Rufailik, Yesevilik yoluna mensup olmuştur. Akşehir'de mülki görevler üstlenen ve aynı zamanda Akşehir çevresindeki yörelerde de kısa süreli bulunduğu düşünülen Nasreddin Hoca, 1284'te yine Akşehir'de ölerek günümüzdeki  Nasreddin Hoca  gömülmüştür. 


Nasreddin Hoca fıkraları, sadece Anadolu'da değil, Orta Asya  ve   Rusya’daki özerk  Türk Cumhuriyetlerinde de yaygın olarak anlatılmaktadır. Bu durum, Nasreddin Hoca'nın mizah anlayışının ve halk bilgeliklerinin  Türk dünyasında  ortak bir kültürel miras olduğunu gösterir. Onun esprili ve düşündüren fıkraları, yüzyıllar boyunca nesilden nesillere aktarılmış, farklı coğrafyalarda küçük değişikliklerle şekillenmiştir. Onun fıkraları hem güldürür, hem düşündürür, hem de ders almamızı sağlar.


Nasreddin Hoca fıkralarına bir örnek verecek olursam şunu anlatabilirim:


Nasreddin Hoca ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış. “Hanım en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.” “Ayol Hoca delirdin mi sen? Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?” “İyi ya Azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür.”

Milli Mücadele’nin Kadın Kahramanlarıyla İlgili Edindiğiniz Bilgilerden Hareketle Bu Kahraman Kadınlardan Birinin Yaşamını, Milli Mücadele’deki Yerini ve Önemini Anlatan Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 

Milli Mücadele’nin Kadın Kahramanlarıyla İlgili Edindiğiniz Bilgilerden Hareketle Bu Kahraman Kadınlardan Birinin Yaşamını, Milli Mücadele’deki Yerini ve Önemini Anlatan Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.


Milli Mücadele’nin kadın kahramanları şunlardır:

*Çete Emir Ayşe,

*Kara Fatma

*Tayyar Rahmiye (Rahime Hatun)

*Şerife Bacı

 *Ayşe Hafız 

*Selman İzbeli,

*Halide Onbaşı,

*Süreyya Sülün Hanım

*Kılavuz Hatice

*Kamacı Fatma

*Satı Çırpan

*Asker Saime Hanım

*Halime Çavuş,

*Gördesli Makbule,

*Nezahat Onbaşı.

Bu  kadın kahramanlarımızdan hayatını anlatacağım kişi ise  Tayyar Rahmiye’dir.


Tayyar Rahmiye


Osmaniye’nin Kaypak nahiyesi Raziyeler (günümüzdeki adı Kayalı) köyünün Kanlıgeçit mahallesinde 1890 yılında dünyaya gelmiştir..Tayyar Rahmiye,’nin a asıl adı Rahime'dir.[  Babasının adı Köse Abdullah, annesinin adı Hatice'dir. Okulda öğrenim görüp görmediği, okuryazar olup olmadığı konusunda bilgi yoktur. İki evlilik yapan Rahime Hatun'un ilk evliliğinden iki kızı, ikinci evliliğinden iki oğlu olmuş; oğullarının ikisini de genç yaşta hayatını  kaybetmiştir.


Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda yenik çıkmıştı. Fransızlar Sykes Picot Antlaşmasını gerekçe göstererek Anadolu’nun güneyine askerlerini gönderdiler.  İşgal güçlerinin yöredeki Ermeni çetelerle işbirliği yaparak halkı öldürmeye ve mallarını yağma etmeye başlamıştı. Bunun üzerine Osmaniye’de bir çete savaşı başladı. öldürmesi ve mallarını yağma etmesi üzerine. Rahime Hatun, 1920 yılının Şubat ayında, Kanlıgeçit çete reislerinden Hüseyin Ağa'nın Milli Kuvvetlerine katılmaya gönüllü bir asker  oldu.


 Cephe gerisinde çalışmayı kabul etmedi ve erkeklerle cephede çatışmayı, düşmanla karşı karşıya kalmayı istedi. Karayiğit ve Yanıkkışla köylülerinden oluşan  Kırmızı Müfreze’ye  onbaşı olarak girdi.  Fransızlar ile girdiği çatışmadan Fransızların seksen tüfeğini ve iki de makineliği tüfeğini ele geçirdi. Çatışma sırasında hayatını kaybeden askerlerin intikamını almak için hızla düşmanın üzerine ilerlemeye başladı ve bunun için de kendisine Rahime Hatun’a Tayyar (uçan) lakabı verildi. Fransızlar ile yapılan çatışmada kimi gençler çatışmaya girmek istemiyor ve tereddüt ediyordu  bunun üzerine Rahime Hatun’un onları dönüp şu konuşmayı yaptığı söylenir: "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?"  Bu çatışmada Rahime Ana şehit edildi.

Ahmet Haşim Hakkında Bilgi

 

Ahmet Haşim Hakkında Bilgi


Fecr-i Ati topluğunun en önemli temsilcilerindendir. Topluluk dağıldıktan sonra sanat hayatını bağımsız olarak sürdürmüştür. Şiirlerini duyulmak ve hissedilmek için yazmıştır. Şiirinde musiki, anlatımdan önce gelmiştir. Empresyonizm ve sembolizm akımlarından etkilenmiştir. Sadece aruz ölçüsünü kullanmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır, nesirlerinde ise dili sadedir. Hece ölçüsünü, köylü ölçüsü olarak tanımlamıştır. Sanat sanat içindir anlayışı ile hareket etmiştir. Şiirlerinde doğa ile ilgili kavramlar, mehtap, gece, akşam, gurup, çöller, gece gibi kavramlar çokça kullanmıştır. Merdiven şirinde hayatı anlatmıştır. 1884 yılında doğmuş, 1933 yılında hayatını kaybetmiştir. Şirin kaynağı Ahmet Haşim’e göre şuuraltıdır.


 Şiirleri; Göl Saatleri, Piyale

Deneme: Bize Göre

Gezi: Frankurt Seyehatnamesi

Fıkra: Gurabahane-i Laklahan

 

Merdiven Şiiri

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,

Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...

 

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

 

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

 

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...