Dağ, Gül, Ay,
Keder, Ozan, Yaban, Zaman, İlim, Nur,
Derviş, Hikmet, Gönül Gözü,
Nazar, Hakikat, Mürşit Kelimeleri İle İlgili Hikaye
Ozan Garip Osman son zamanlarda kendini
boşlukta hissediyordu. Allah’a yönelmek istiyordu ve ibadetlerini yapmak
istiyordu. Eserlerinde de Allah sevgisinden çok bahsediyor ama bunu inancının gereği
gibi yaşamakta zorlanıyordu.. Mesela eşi
ile en ufak bir tartışmada sinirlerine hakim olamıyor eşinin kalbini kırıyordu.
Kendimi nasıl daha iyi bir insan haline dönüştürebilirim diye yollara düştü
Ozan Garip Osman. Bir derviş duymuştu. Adı Mustafa Efendi olan Mustafa Efendi
adındaki dervişin yanına gidecek ve ondan akıl alacaktı. Bunun için de düştü
yollara ve buldu o dervişi. Vardı kapısını çaldı. Kim o diye içeriden naif bir
ses geldi. Benim diyen Osman içeri buyur
edildi. O sırada akşam olmuş, ay son dördün halini almıştı. Kederliydi Osman.
Ne diyeceğini bilemiyordu.
Çok güzel eserler yazıyordu ama hayatında yazdıklarını uygulayamıyordu. Bunu hemen dervişe sordu. Derviş de ona sen iyi bir mürşit olursun, iyi bir insan olursun ama önce içindeki şeytanı yok etmelisin, yani nefsine gem vurmalısın, öfkene hakim olmalısın Osman dedi. Bunun için çok okuman, ilim öğrenmen, hakikate kavuşman gerekir. Onun için de çok çalışacaksın, iradene hakim olacaksın dedi. Osman kederlendi ve sarıldı Dervişe. Merhametli insan ol dedi Derviş Osman’a. Sadece eşine değil herkese iyi davran, dünya malı gözünü kör etmesin, gönül gözü görmeyen can gözünü neylesin be Osman.
Bir an önce Allah’a gerçek anlamda teslim ol, ibadetlerini hakkı ile
yap, nefsini yen işte o zaman vicdanen rahat bir insan olacaksın dedi. Zaman
geçti ve Osman da değişti ve daha olgun insan oldu ve dervişin mürşitleri
arasına girdi. Artık her şeye öfkelenmiyor, nefsine hakim oluyordu. İçinde
falan şeytan olmadığını anladı asıl şeytan içimizdeki kötülükler, öfkeye hakim
olamama, kötü hırs dedi kendi kendine. Bunu öğrenmiş olmak onu çok mutlu
etmeye başladı.
Eşine, sevdiklerine gül alıyor, önceden kırdığı gönülleri tekrar alıyordu. Son zamanlarda yüzüne bir nur gelmişti Osman’ın. Hakikati öğrenme çabası onu daha nurlu insana dönüştürmüştü. Çalışıyor, tam anlamı ile Allah’a yaraşır kul olmaya çalışıyor ve dervişine de sadık oluyordu. Ona saygıda kusur etmiyordu. Çünkü ne öğrendiyse dervişten öğrenmişti. Akşam olunca evinin karşısındaki dağa bakıyor ve o dağları Yaratan Allah’ın ne kadar büyük olduğunu düşünüyor kendisinin ise bu dünyada bir noktadan ibaret olduğunu biliyor ve artık daha iyi insan olmak için daha güzel eserler yazıyor ve eserlerinde yazdığını da yaşamında uyguluyordu. İnsan-ı kamil olmuştu Ozan Garip Osman.
Yaban ellerden onu görmeye gelenler oluyordu.
Onun eserlerini okuyanlar onunla
tanışmak için can atıyordu. Hikmet sahibi insan deniliyordu artık ona. Nazar
değmesin Osman’ıma diyordu Derviş Mustafa Efendi ve onu çok seviyordu. İnsan
isteyince iradesine hakim olabiliyor, nefsinin kötü isteklerine gem
vurabiliyordu. Yeter ki nefis bizi kötü yola götürmesin insan ne isterse
başarır diyordu Ozan Garip Osman.
0 Comments:
Yorum Gönder
Deneme