Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Oh Ne Âlâ Memleket Kitabında Geçen Özlü Sözler


Oh Ne Âlâ Memleket, yetişkinlerin katı ve  can sıkıcı kurallarına karşı çıkarak, kendi hayal ettikleri gibi bir okul hayalini gerçekleştirmek için çabalayan dört kafadarın hikâyesini eğlenceli bir dille aktaran güzel bir Şermin Yaşar kitabıdır.

Kitapta geçen sözler şunlardır:

“Korku böyle pis bir şey. Birinden bir kez korkuyorsan, gölgesini bile sevemiyorsun.”

“Meslek sahibi olmaktan daha önemli bir şey varsa o da bence şu: Meraklı olmak..”

“Ayrılıkları sevmiyorum işte. İçimden ağlamak geliyor. İçimden ağlamak gelince de huysuzlaşıyorum. Huysuzlaşınca yüzüm düşüyor, sinirleniyorum, bağırmak, terslemek, sorun çıkarmak istiyorum. O zaman bana huysuz, yaramaz, sinirli falan diyorlar. Hayır, sadece üzgünüm! Sadece üzgün olduğumu anlatamıyorum.”


“Suya ulaşmak için göçebe olarak yaşayan insan, "Suya nasıl ulaşabilirim?" sorusu yerine, "Suyu nasıl getirebilirim?" diye sorduğunda sudan uzak mesafelerde de yerleşik olarak yaşamaya başladı. Bir soru, bir çağın kapanmasına ve yeni bir çağın açılmasına sebep oldu.”

“Uzun süre ve dikkatli bakınca sıradan şeyler muhteşem görünebiliyor.”

“Gıcık Olduğum Şeyler Listesi’nde 11. madde bu: İnsanların sıraya girmeyi beceremeyip birbirini ezmesi.”

“Yetişkinleri anlamak çok zor. Sürekli hayattan şikâyet edip duruyorlar. Oysa durumları hiç de kötü değil. Düşünsene, sabahın köründe seni uyandıran bir annen yok. Sürekli onu yapma, bunu yapma diyen bir baban yok. Ödevlerini yapmadın diye kızan bir öğretmenin yok. Her gün kalkıp gitmek zorunda olduğun bir okulun yok! Daha ne istiyor? Oh ne âlâ memleket”!

“Kafam karışıyor ama kafam karıştığı zaman çok mutlu oluyorum. Böylece kafam hep hareketli oluyor ve dibi tutmuyor.”

“ Pek kıymetli Ata’mız,  Her gün okula gidebiliyorsak, evlerimizde huzurla yaşayabiliyorsak, Türkçe konuşabiliyorsak; bunun sizin, silah arkadaşlarınızın ve Kurtuluş Savaşı'nda sizinle birlikte olan herkesin sayesinde olduğunu biliyoruz. Sizlere layık birer insan olmak için çalışıyoruz. Kötülükten uzak, iyi düşünen, üreten, çalışan, okuyan, araştıran; ülkesini, doğayı, insanları, hayvanları, tüm dünyayı seven çocuklar olursak sizi mutlu edeceğimizi düşünüyoruz.”


“Çok üzülüyordum çocukların haline. Yani aslında kendi halimize. Bütün gün sınıfta oturup ders dinliyorduk. Oturacağımız yerler önceden belliydi. Hadi bugün kalkayım da şuraya oturayım bile diyemiyorduk. Tuvalete gideceğimiz zaman gerçekten tuvaletimizin olduğuna inandırmak zorunda kalıyorduk öğretmenimizi. Konuşamıyorduk , gülemiyorduk. Çok kıpırdandığımız zaman suç oluyordu. Sürekli bir şeyler öğrenmek zorundaydık. Sonra birdenbire zil çalıyordu. Koyun gibi bahçeye koşuyor, temiz havada otluyorduk. Bahçede de istediğimiz gibi oynayamıyorduk. Futbol oynamayı falan da yasaklamışlardı son zamanlarda. Doğru düzgün oynayamadığımız oyuna doyamadan zil çalıyor, tekrar sınıflarımıza giriyorduk.”

“İyi ki çocuğuz ve bir çocuk bayramımız var. Bütün dünyada bir tek bize bayram. Oh ne âlâ memleket!”

"Her istediği oyuncağı alırsak bir süre sonra aldığımız oyuncaktan mutlu olmaz hale gelir." derdi babam. Ben de "her gün ödevimi yaparsam bir süre sonra ödevimi yaptım diye sevinemez hale gelirim" diye düşünerek ödevimi haftada bir yapıyorum. Öğretmenim aşırı mutlu oluyor. Allah'ım ne öğrendiysem yetişkinlerden öğrendim.”

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme