Boynu Bükük Öldüler Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Boynu Bükük Öldüler Kitabında Geçen Özlü Sözler


Ağaların zenginlik içinde yaşarken köylülerin ne gibi zorluklar çektiğini  gelişmiş bir gözlem yeteneği ile anlatan Yılmaz Güney harika bir eser ortaya çıkarmıştır. Köylülerin yokluğu, kuru bir ekmeğe  muhtaç olması, Emine ile Halil’in aşkı ve Emine’nin başına gelenler çok güzel bir şekilde anlatılmıştır. Kitabı okurken hem ağlayacak, yeri gelecek gülecek ama çoğu defa ise düşüneceksiniz. Çünkü insana insan olduğu için verilmeyen değer insanları hayattan soğutmaktadır. Her şey para ile olacağını zanneden cahil ağaların köylüye yaptığı zulme de yer verilir.


Boynu Bükük Öldüler kitabında geçen özlü sözler şunlardır:


“Evin yok, paran yok, su içecek bir tasın yok. Sen kim kız sevmek kim? Sen bu sevdadan namusunla cay."

“Ölümüyle toprağı beslemiş insanların türküsü yorgun ve yavan söylenir. Bu toprak ve bu güneş çok kişiyi yutmuştur.”

“Kimsesizin ardından gideni de olmazmış.”

“Olsa yaşamasını biz de biliriz.”

“Bu devirde her işin başında para gelir. Var mı pulun? Herkes kulun Yok mu pulun? Cehennemdir yolun."

“N'olacak be Hasan, dünyada iyilikten başka ne var oğlum?
Yarın bir gün hepimiz ölüp gitmeyecek miyiz? Elimizden gelen bir işi niye yapmayalım? Şunun şurasında hepimiz insan değil miyiz? İyilik, iyilik! Başka bir şey kalmaz geride. Ne para, ne pul, ne mal, ne mülk. Hepsi boş bunların, hepsi. Adamın yanın­ da yalnız iyiliği kalır, ardından da iyiliği söylenir.”

“Yaşamanın tüm özlemlerini kanatlarına doldurmuş bir kelebek gelir, mutluymuş sanısını veren bir çiçeğe konar.”


"Herkesin özlediği, düşlerini kurduğu bir şehir vardır..."

 "Olmuş ile ölmüşe çare bulunmaz."

“Canımızı sıkmayan şeyimi kaldı be derviş? Burnumuzu sıksan canımız çıkacak. Ağzımızın tadı kaçmış bir kere, diriliğimizi bozulmuş. Ne yapsan boş, ne yapsan hava.”

Gevurun ekmeğini yiyen, gevurun kılıcını çalar."

“Sıkıntı çekmeyen genişliğin kıymetini bilmez. İyi bunlar, iyi. Adamın başına her bir iş gel­meli ki hayatı anlasın.”

“Her renk bir özlemi, bir yaşantıyı özetler.”

‘Artık gitme zamanıdır. Baba toprağını, evi, evin önündeki ağacı bırakıp uzaklara gitme zamanıdır. Evlerin, ağaçların çizgileri  karanlıkta silinir, sessizlik çöker, toprak uyur; gitme zama­nıdır. Dağ başlarına beyaz bulutla r dolanır, dorukları bulutlara gömülür, dağlar morlaşır, lacivertleşir. Sisler evreni içine alır , yel saçları uçurur; yel saçları alır uzaklara götürür; çünkü gitme zamanıdır.”


“Çok uzak bir ölüm bile, insana kendi acısını getirir.”

'Vaktiyle eşeğin birini düğüne davet etmişler, buyur eşek kardeş bizim düğünümüze demişler. Eşek biraz düşünmüş, sonra da semerini almış çıkmış. Bunu görenler, yahu demişler, eşeğe seni işe değil, düğüne çağırıyorlar, düğüne davetlisin. Eşek başını sallamış, ben iyi bilirim kendimi beni boşuna çağırmazlar, taşınacak ya su vardır, ya odun.''

“Baş eğmem , diz çökmem , boyun bükmem. Zalime direnmeyene ben adam demem !”

“Daha önce acı çekmiş biriyle birlikte olun. Çünkü onlar mutluluğun değerini iyi bilirler.”

“Kişiyi yaşatan, acılarını unutturup hayatına bir renk katan hayal gücü, umut, sevgi, bir noktada bütün güçlükleri yeniyor, insana kendi güvenini kazandırıyordu.”

“Bu Sevda bahar gibidir adama her yan güllük gülistanlık görünür, kokulu görünür, hoş görünür. Adamı esrik eder, mahveder. Birde bunun yazı var, kışı var. İnsan ömrü hep bahar değildir yavrum.”

“Bir yaprağın düşmesinde, bir dalın acı acı sallanmasında, insan hayatından kopan bir an ve insan hayatını etkileyen acılar gizlidir.”


“Okumak iyi şeydir. Ama biz okumadık, ba­bamızın malına güvendik.”

“Et vardı, kemik vardı, tavanı basık bir ev vardı, ama mutluluk yoktu..”

“Allah deldiği boğazı aç bırakmaz.”

“İstiyorlar ki bütün millet onların kölesi olsun. Hep kendilerine istiyorlar.”

"Sana bir şey soracağım, benim neyime bu kadar üsteliyorsun Emine? Güzel desen güzel adam değilim, para desen param yok, ev desen ev de yok." "Vay deli! Vallaha sen delisin Halil. Lan ben sana gönlümü vermişim, gönül çirkin güzel arar mı?"

" Biliyor, okursa buralarda durmayacağını biliyor, baş eğmeyeceğini biliyor, ondan istemiyor. İstiyor ki herkes kendisine muhtaç olsun, istiyor ki herkes onun esiri olsun, kölesi olsun."

" Kurt kocayınca çakallara maskara olurmuş."

" Ele bakma sen el konuşur; konuşur ama ekmek vermez, sen yemene bak."

''Ben bilmem mi çocuk nasıl sevilir? Baban hepsini bilir. Hepsini bilir ya, gözü çıksın yokluk var başımızda.''

0 Comments:

Yorum Gönder

Deneme