Gözüm Arkada Kalmayacak Metninin Soruları ve Cevapları

 

Gözüm Arkada Kalmayacak Metninin Soruları ve Cevapları


1) Atatürk, yürüyüş sırasında kime rastlamıştır? Onunla Neler konuşmuştur?

cevap: Atatürk yürüyüş sırasında küçük bir çocuğa rastlamıştır. Ona adını sormuştur, nerede oturduğunu sorumuştur, okulda ne okuduğunu sormuştur, kendisini tanıyıp tanımadığını sorumuştur, büyüdüğü zaman ne olacağını sorumuştur, asker olup da ne yapacağını sormuştur.

 

2) Küçük çocuğun hangi cevabı üzerine Atatürk, çocuğu alnından öpmüştür?

cevap: Düşman bu topraklara olur da bir daha ayak basarsa onu buradan kovacağım demesi üzerine Atatürk Cemil adlı çocuğun alnından öpmüştür.


 3) Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kimlere emanet etmiştir?

 cevap: Atatürk Türkiye Cumhuriyeti2ni Cemil  ve Cemil gibi asil çocuklara ve gençlere emanet etmiştir.

 

4) Atatürk, metnin sonunda yer alan sözüyle neyi vurgulamıştır?

metnin sonunda yer alan söz şudur: Evet beyler, görüyorsunuz ulusun bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu eseri, cumhuriyeti, ben onlara bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak. Bu söz ile milletinin çocuklarına güvendiğini ve onların cumhuriyete sahip çıkacaklarına olan inancını dile getirmiştir. Vatanından temiz insanlar çıkacağını ve onların da sonsuza kadar cumhuriyete sahip çıkacağını söylemek istemiştir.

 

5) Sizce, Atatürk, Türk gençliğine niçin güvenip inanmıştır?

Çünkü Türk gençleri vatan ve millet sevdalısı gençlerdir. Vatanlarını canı pahasına koruyan gençlerdir ve cumhuriyete sahip çıkacak onlar olduğu için gençlere güvenmiş ve inanmıştır.

Ya Olduğun Gibi Görün Ya Da Göründüğün Gibi Ol Sözü İle İlgili Hikaye

 

Ya Olduğun Gibi Görün Ya Da Göründüğün Gibi Ol Sözü İle İlgili Hikaye


Okulumuza bu yıl yeni bir öğretmen gelmişti. Öğretmenimizin adı Aylin’di. Aylin Öğretmen sapsarı saçları olan, masmavi gözleri olan güzel mi güzel bir öğretmendi. Boyu çok uzun, fiziği de çok güzeldi. Bizim de Türkçe  derslerimize girmeye başlamıştı. Çok nazik ve tatlı bir öğretmendi. Bir gün ders yaparken hepimize kendiniz gibi olun çocuklar, birilerinin taklitçisi olmayın, birilerinin yüzüne karşı ayrı arkasından arı konuşmayın derdi.  Yoksa siz dürüst bir insan olmazsınız derdi. Öğretmenimiz bunu dediğinde aklıma hemen komşumuz  Selma Teyze geldi. Selma Teyze bizim evimize geldiğinde annemle dedikoduya başlar ve  kendi yakınlarının dedikodusunu yapardı.

 

Bir gün yine bizim eve geldi ve bu defa da eltisinin arkasından atıyordu. Ha bire bir şeyler söylüyordu. Annem de onu yatıştırıyor ve  bunları eltine söylesen daha doğru olur Selma abla diyordu. O gün Selma Teyze bizdeyken zilimiz çaldı ve gelen Selma Teyze’nin eltisi Fatma Teyzeydi. O da annemi çok severdi ve ama o Selma Teyze hakkında anneme kötü bir şey söylemez, hiç dedikodu yapmazdı. Göründüğü gibi biriydi, netti, dürüsttü.  Fatma Teyze gelir gelmez Selma Teyze hemen ona sarıldı, canım cicim dedi. Sanki az önce onun arkasından konuşan Selma Teyze değil de başka biriydi.

 

Çok şaşırmıştım ama çok da üzüldüm. Çünkü bu davranış hiç doğru değildi.  Mevlana ne güzel söylemişti Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol diye ama bunu Selma Teyze’de görmek imkansız gibi bir şeydi. Az sonra ikisi de kalkıp gitti ve arkasından yorum bile yapmadık sadece üzülmüştük. Çünkü bir insan nasılsa öyle görünmeliydi dedik.

Bir Yarışmayı Kazanmayı Çok İstediğinizde Neler Yaparsınız? Söyleyiniz

 

Bir Yarışmayı Kazanmayı Çok İstediğinizde Neler Yaparsınız? Söyleyiniz


Bir yarışmayı kazanmak insana çok güzel duygular hissettirir ve çok mutlu eder. Ben de bir yarışmayı kazanınca çok mutlu olurum ve kendime olan güvenim fazlası ile artar. Bir yarışmayı kazanmak için şunları yaparım: Öncelikle  yarışmanın ne olduğunu, kurallarını öğrenirim. Daha sonra amacımın ne olduğunu belirlerim ve bu yarışmayı neden kazanmam gerekli diye düşünürüm ve sonra çok çalışmaya, alın teri dökmeye başlarım ve azimli olurum. 


Asla pes etmem. Çalışırken sürekli de  pratik yaparım. Kendime güvenirim ve inanırım. Dışarıdan gelen olumsuz eleştireler de olumlu eleştirilere de açık olurum ama olumsuz olanlardan da olumlu olanlardan da fazla etkilenme. Çünkü kendi iç sesimi dinlerim ve kazanacağıma olan inancım tam olurum. Kendim olumlu düşünürüm. Yardıma ihtiyaç duyduğumda çekinme ve ailemden, arkadaşlarımdan, öğretmenlerimden yardım alırım. 


O yarışmayı kazanmak için yeterli ve dengeli beslenirim, erken yatar erken kalkarım ve sağlığıma dikkat ederim. Zamanımı iyi planlarım ve boş yerlerde vaktimi öldürmem. Sakinliğimi korurum ve panik atak içinde hareket etme. Önemli olan sakinliği koruyabilmek, amaca odaklanmak ve çok çalışmak ve elbette kendine inanmaktır.

Moni’nin Sorunla Karşılaştığında Nasıl Bir Tutum Sergilediğini Hatırlayınız. Onun Yaklaşım Tarzına Göre Siz Bir Sorunla Karşılaştığınızda Nasıl Davranmanız Gerekir?

 

Moni’nin Sorunla Karşılaştığında Nasıl Bir Tutum Sergilediğini Hatırlayınız. Onun Yaklaşım Tarzına Göre Siz Bir Sorunla Karşılaştığınızda Nasıl Davranmanız Gerekir?

Moni, oyunlarda karşılaştığı problemleri çok seviyordu. Ona göre oyunda bir sorun varsa öğrenme fırsatı da vardı. Bir problem varsa bir çözüm yolu da vardı. Problemler onu yıldırmazdı. Pes etmek ona göre değildi. Her zaman, her yerde bir çözüm üretebileceğine inanıyordu. Moni olaylara bu şekilde yaklaşmıştı. 


Moni hayal gücünü kullanmıştır ve hayal gücü sayesinde arkadaşları ile birlikte topsuz bir basketbol oyunu oynayarak eğlenmişler, birlikte olmanın tadını doyasıya çıkarmışlardı. Hayal gücüne sahip olmak çok güzeldir. Bazen can sıkıcı sorunların olması güzeldir çünkü insan bu durumda daha üretici oluyor ve daha farklı çözüm yolları bulabiliyor. Bizde bir sorunla karşı karşıya kaldığımızda hemen pes etmemeliyiz. Hayal gücümüzü kullanmalıyız, yaratıcı düşünme becerisine sahip olmalıyız. 


Bir oyun oynamak  için illa bir alet ya da bir eşya gerekmiyor. Hayal gücümüz sayesinde de konuşarak harika oyunlar ortaya koyabiliriz ve bu da gayet güzel olur diye düşünüyorum. Yeter ki hayal gücümüzü geniş tutalım ve işleve takılmayalım. Yani top oynamak için ille de topun olması gerekmiyor. Azimle yılmayalım ve yeni şeyler düşünelim. Kısacası;  sakin ol, düşün ve paylaş, çözüm üret, arkadaşlarınla paylaş, denemekten korkma, eğlenceli ol, pes etme.

İyilerin Zekası Vicdan ve Merhamettir Sözü İle Kompozisyon

 

İyilerin Zekası Vicdan ve Merhamettir Sözü İle Kompozisyon


Kendini geliştirmiş, kendini seven ve başkalarını da seven, kendine iyilik eden ve başkalarına da iyilik eden kimseler saygı duyulası kimselerdir. İyi insanların en önemli özelliği vicdanlı ve merhametli insanlar olmasıdır. Zeki bir insan  başka canlılara zarar vermez, başka insanlara zarar vermez ve hep iyiliği kalbinde taşır. Kötü insanlar ise kendilerini geliştirmedikleri için, cahil oldukları için aklını iyi kullanmazlar ve kötülükten, vicdansızlıktan yana olurlar. İyi insanlar kimseye karşı kötülük düşünmezler ve yapmazlar. 


Ellerinden geldiği kadar insanların işini kolaylaştırırlar, zor durumda olanın yanında olurlar, biri haksızlığa uğradığı zaman haklı olanın yanında olurlar. Yani adaletli davranırlar. Güçlü olana değil haklı olana destek olurlar. Vicdanlı ve merhametli kimseler odlukları için insanlar tarafından sevilirler ve Yüce Allah da iyi insanları çok sever. İslam dininde de iyilik ile ilgili şu hadisi şerif söylenmiştir: “İyilik güzel ahlâktır. Kötülük ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.”  


İşte tüm bunlar için iyilikten yana, dürüstlükten yana olunmalıdır. İyi insanlar vicdanları ve merhametleri olduğu için güzel işler başarırlar. Çünkü zeki kimselerdir. İnsanların gönlünü alır, hayır duasını alırlar ve kimseden de kötülük görmezler. Zeki oldukları için düşmanları çok olmaz aksine dost kazanmaya başlarlar.

Şeytanla Ortak Buğday Eken Samanını Alır Atasözü İle Kompozisyon

 

Şeytanla Ortak Buğday Eken Samanını Alır Atasözü İle Kompozisyon


 Kurnaz ve hileci kimse ile ortak olmayın. Kazancı kendisi alır, zararı size bırakır anlamında söylenmiş bir atasözüdür. Kimi insanlar o kadar kurnazdırlar ki böyle insanları gördükçe  şeytanın ne suçu var insanın kendi içindedir şeytanlık dersiniz. Çünkü bu tarz insanalar küçük hesapların peşinde koşan, sadece kendi çıkarını düşünen hileci kimselerdir. 


Böyle kişilerle ortaklık kurulduğu zaman kazancın hepsini kendileri alır ve size de hiçbir şey kalmaz. Sadece pişmanlık duygusu yaşarsınız ama iş işten geçmiş olur. Bunların olmaması için sağlam karakterli insanlarla iş yapmalıyız, herkese hemen inanmamalıyız. İyice tanımadığımız, güvenmediğimiz insanlarla büyük işler yapmamalıyız ve önemli kararlar almamalıyız. Yoksa yolunmuş tavuk gibi ortada çaresiz bir şekilde kalırız . Olan da elimizdeki kazanca olur. Sıfır ile eve döneriz.


 İşte bunun için kendi işimizi kendimiz sağlama almalıyız, kendi işimizi kendimiz yapmaya çalışmalıyız ve herkese çok çabuk inanıp kanmamalıyız. Yoksa üzülen, bir başına kalan, zarar eden, dolandırılan kişi biz olur. Dikkatli olalım, akıllı olalım ve kendi emeğimizi  hileci ve sahtekâr kimselere yedirmeyelim.

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Medeniyetin Emir Ve Talep Ettiğini Yapmak, İnsan Olmak İçin Yeterlidir." Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon

 

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Medeniyetin Emir Ve Talep Ettiğini Yapmak, İnsan Olmak İçin Yeterlidir." Sözünü Açıklayan Bir Kompozisyon

 

Mustafa Kemal Atatürk bilim ve teknolojiye çok önem vermiş, bilimin yolundan gitmenin en akıllıca olduğunu belirtmiştir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak yeterlidir diyerek medeniyetin yolundan gidilmesi gerektiğini belirtmiştir. Medeniyet demek ilerleme demek, gelişme demektir. Yeni gelişmelere kulak tıkamamak demektir. Ülkemizin her alanda gelişmesini istiyorsak bilim ve fen yolunda gitmemiz gerekir. Bu yolda gidersek ülkemiz daha çağdaş ve daha gelişmiş bir ülke olur. 

 

Medeniye yolunda gitmeyen toplumlar geri kalır. Yaşadıkları ülkeye hiçbir fayda sağlamaz. Vatanını ve milletini çok seven insan çalışır, ürettir ve bilimi temel alır. Öğrendikleri sayesinde ülkesine katkı sağlar ve ülkesini dünyaya da temsil eder. Okumalıyız, araştırmalıyız ve hiç durmadan ilerlemeye devam etmeliyiz. İnsan olan, insan gibi yaşamak isteyen kimseler saadet istiyorsa çalışmalıdır, alın teri dökmelidir. Örneğin; bizler öğrenci olarak derslerimize iyi çalışmalıyız, derslerimizle ilgili deney ve gözlemlere katılmalıyız ve yaratıcı düşünme yollarını geliştirecek etkinliklere katılmalıyız ve ileride büyük bir bilim insanı olmak için çok ama çok çalışmalıyız.

 

Çalışmazsak geri kalırız ve başka ülkelerin emir ve doğrultusunda köle gibi yaşamaya başlarız ve kendi ayaklarımız üzerinde duramayan acınası bir toplum oluruz. Bunların olmaması için medeniyeti kendimize temel ilke edinmeliyiz.

Defterinize Doğada Yaşadıklarınızla İlgili Bir Anınızı Kısaca Yazınız

 

Defterinize Doğada Yaşadıklarınızla İlgili Bir Anınızı Kısaca Yazınız

 

Hafta sonu geldiği için bugün pikniğe gidecektik. Kayseri’nin Yahyalı İlçesi’nde olan ve dünyaca ünlü Kapuzbaşı Şelalelerine gezmeye gidecektik. Çok övüyorlardı  burayı harika bir yermiş. Hemen günler öncesinden hazırlandık ve nihayet o gün geldi. Niğde’den Kayseri’ye doğru yola çıktık ve babam, annem, ablam ve kardeşlerimle  harika bir yolculuk başlamıştı. Kapuzbaşı Şelelasi'nin yolları çok virajlıydı ve çok dikkat etmek gerekiyordu. Onun için babam arabayı yavaş ve dikkatli kullanıyordu. Buralarda zamanında çok kaza olmuş, çok sayıda insan bu kazadan dolayı ölmüş kimileri de yaralanmıştı. Yolda giderken bir anda yerde kanlar içinde yatan bir köpek gördük. Az önce önümüzden giden araba yanlışlıkla karşısına çıkan bu köpeğe çarpıp kaçmıştı. Çok acımasızdı insanlar. Çarptın bari neden o köpeğe yardım etmiyorsun. Babam arabayı   bir kenara çekti ve durdurdu. Bizi oradan uzaklaştırıp köpeği bir battaniye ile eline aldı.

 

Ne yazık ki köpek ölmüştü ve babam bu canlıyı burada böyle bırakmanın insani duygular taşıyan bir kimseye yakışmadığını söyledi. Arabanın bagajından aldığı kürekle az ileriye gitti ve o köpek için küçük bir mezar yaptı. Çok üzülmüştük ama o zavallı canlıyı en azından ölüsünde yalnız bırakmamıştık. Daha sonra arabaya binip tekrar yola koyulduk ama hepimizin morali bozulmuştu ve çok üzülmüştük. Sonra yola devam ettik ve Kapuzbaşı Şelalaleri'ne vardık. Şelale o kadar muhteşemdi. Dağların arasından sular akıyor ve billur gibi suların damlaları yüzüme sıçrıyordu ve bu harika bir duyguydu. Serinlemiştim mis gibi. Suyun içine girdim ve su buz gibiydi ama fazla ilerleyemedim. Ayaklarım buz kesmişti. Annem bana bakıp tebessüm ediyor ve çık çok soğuk İlayda dedi. Ben de tamam anneciğim buz gibi dedim ve gülmeye başladık. Sudan çıktım. Çünkü ayağın  oradaki bir taşa takılsa hızla alıp giderdi o coşkun sular seni. Bunun için çok dikkatli oldum. Az önceki köpeğin acısını az da olsa dindirmişti  bu  muhteşem yer.

 

 Daha sonra ailemle birlikte gezmeye koyulduk. Oradaki köylüler bize incir ve nar ikram ettiler. Adana’ya yakın olduğu için burada da incir ve nar yetişiyormuş. Çok şaşırdım ama meyveleri bir güzel yedim. Daha sonra ailemle balık yedik, gezdik, tozduk ve çok yorucu bir gün geçirdik. Sonra orada bir pansiyonda geceledik ve sabaha doğru  Niğde’ye yol aldık. Yoldan geçerken o zavallı köpeğin mezarını da gördük ve içimden seni hiç unutmayacağım güzel köpek dedim. Doğa ile harika bir gün geçmişti ama köpeği daima hatırlayacaktım.

Hayvanların Doğal Ortamlarından Uzaklaştırılmasıyla İlgili Neler Düşünüyorsunuz?

 

Hayvanların Doğal Ortamlarından Uzaklaştırılmasıyla İlgili Neler Düşünüyorsunuz


Sizi bir kafese kapatsalar ve günlerce orada yaşamak zorunda kalsaydınız buna yaşamak mı denirdi yoksa günden güne eriyip yok olmak mı? Elbette yok olmak, yaşamamak denilirdi. Çünkü Allah’ın yarattığı her canlı tabiatına uygun yaşamak zorundadır. O canlıları tabiatından alır yapay bir ortama koyarsanız o canlıların yaşama ömrünü ve canlılığını yitirmiş olursunuz. Çünkü her canlı kendi doğasında, doğal ortamında yaşamak zorundadır.

 

  Canlıları tabiatından uzaklaştırmak onların da  doğanın  da ekolojik dengesini de bozar ve istenilmeyen sonuçlara neden olur. Hayvanların doğal ortamlarından uzaklaştırılması bence insanoğlunun kendi zevk alsın diye yaptığı en büyük bencilliktir. Bırakın her canlı dilediği gibi ekosisteminde yaşasın ve kendine uygun yaşama tarzını yaratsın. Onların hayvanat  bahçelerine tıkıştırılmalarını çok yanlış buluyorum ve insanların çok duygusuz olduğunu düşünüyorum.  Bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım demiş. Yani her canlı da kendi doğasını ister. Aslan ormanı, kedi sokakları, kuş gökyüzünü ister. Çünkü yaratılışları gereği böyledir bu ve daha birçok canlının.  Hayvanların doğal ortamlarından uzaklaştırılması, vahşi yaşamın ve ekosistemlerin denge ve sağlığı için büyük bir tehdittir.

 

Bu sorunu çözmek için doğal yaşam alanlarının korunması, yasadışı avcılığın önlenmesi ve hayvanları rehabilitasyon merkezlerinde uygun bir şekilde bakılması gerekmektedir. Hayvanları sevmeliyiz, korumalıyız ama onları bir yere kapatarak değil onları özgür bırakarak, kendi yaşam alanlarına dönmelerini sağlayarak. İşte ancak böyle hayvan sever oluruz ve onların özgür olmalarını sağlayabiliriz.

Sınıfınızda Dostluğun Değeri Konulu Hazırlıklı Bir Konuşma Yapınız

 

Sınıfınızda Dostluğun Değeri Konulu Hazırlıklı Bir Konuşma Yapınız

 

Dostluk, birçok duyguyu ve değeri içinde var eden en kıymetli kavramdır. Dostluk samimiyettir, güvendir, birlikte güzel anlar geçirme,  aydınlık ve karanlık ı günlerde birbirine sımsıkı sarılmadır. Dostluk büyük bir değer, büyük bir özveridir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım,

Dostluğun değerini bilmek için bir dosta yakışır şekilde davranmak gerektiğini düşünüyorum. Mesela en zor zamanlarında dostunun yanında olabilmek, bir iş başardığı zaman dostunu tebrik edebilmek ve başarısına en az dostun kadar sevinmek, aradaki güven ilişkisinin asla zedelenmemesi, fazla açıklamaya gerek duymadan dostunla konuşabilmek gibi şeyler dostluğun değerini anlatır bizlere. Dostluğun değerini bilmek için dostluğun korunması gerekir. Dostluğu değerli kılan kavramlar sevgi, bağlılık, güven, samimiyet,  uzun ömürlülük, fedakarlık, sadakattır.

 

Sevgili öğretmenim,

Dostluğun değeri kişilerin birbirine ayırdığı zamanla da ilgilidir. Zamanımız  çok az bile olsa bile dostumuza ondan birazını ayırabiliyorsak, onu dinleyip onun dertleri ile hemhal olabiliyorsak işte bunlar dostluğumuzun ne kadar değerli olduğunu ortaya koyar. Çünkü dostluk çok güçlü bir bağdır. Atalarımız "Dost dostun eyerlenmiş atıdır." diye boşa dememiştir. Bir insanın gerçek dostu ona yardım etmek için her zaman hazır durumda olmalıdır. İşte dostluk ancak bu şekilde değerli olur ve uzun ömürlü olur. Onun için dostlarımızın değerini bilelim, lafta değil uygulamada dostluğumuzu gösterebilelim.