Kadına Yönelik Şiddeti Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?

 

Kadına Yönelik Şiddeti Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?


“Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.” der. Mahatma Gandhi. Şiddetin kelime anlamı ise; Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. Şiddet, özel veya kamusal alanda (evde, aile bireyleri arasında, sokakta, iş yerinde) meydana gelebilir. Şiddet ancak şiddeti doğurur ve insana yakışmayan, insana aciz gösteren  bir durumdur şiddet. Özellikle de kadınlara yönelik şiddet karşısındaki kişi ya da kişilerin korkaklığının, kendine olan güvensizliğin, sevgisizliğin kanıtıdır.


 Kadınlar bir toplumun en değerli hazinesi olmasına rağmen toplumda en büyük şiddeti ne yazık ki onlar görmektedir. Özellikle erkekler tarafından kadınlara yönelik saldırgan davranışlar kadınların kendini daha kötü hissetmesine neden olmaktadır. Ülkemizde kadınlara yönelik şiddet sayısı günden güne artmakta ve cezalar hafif olduğu için  bunun yapanlar  cahil  ve şiddet meyillisi ruh hastaları da ne yazık ki uslanmamaktadır. Bundan dolayı devlet kadına yönelik şiddette ağır yaptırımlar uygulamalıdır. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk kadına, kadınlara önem vermiştir. Bunun için de “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” demiştir.


 Kadına yönelik şiddeti azaltmak için şunlar yapılmalıdır:

Kadına karşı şiddet konusunda toplumda bilinç geliştirilmelidir. Bu bilinç her şeyden önce kadının birey olduğunun kabulünü sağlayarak, toplumdaki zihniyeti değiştirici şekilde olması gerekir. Devlet çok yönlü olarak büyük problemi ele almalı, bu konuda gerekli çözümler üretebilmelidir. Toplumdaki bireylerin kadına karşı bakış açısında olumlu değişimler sağlayacak yenilikler yapılmalıdır. Kadınlarımızın eğitim ve iş hayatında desteklenmesine ve meslek sahibi olmalarına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır ve onlara her türlü destek sağlanmalıdır. Şiddete uğramış mağdur kadınlar için güvenli, kolayca ulaşılabilir, her zaman sığınabilecekleri kurumlar, gerekli önlemler alınarak oluşturulmalıdır. Şiddet mağduru kadın bu sayede kendini güvende hissedeceği bir ortama kavuşacaktır.


 Kısacası kadına karşı karşı şiddet eylemlerinin önüne geçebilmek için toplumsal düzeyde hareket edilmesi , toplumsal farkındalık  oluşturulması gerekmektedir. Devlet bu konuda gerekli önlemleri almalıdır ve  öncelikle şiddeti önleme ve şiddet mağdurunu koruma, sonrasında şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik mevzuatta gerekli düzenlemeleri yaparak ve uygulamadaki eksiklikleri tamamlayarak şiddet uygulayana karşı caydırıcı önlemler almalıdır. Böyle olursa kadına verilen değer artmış olur, kimse kadına dokunamaz. Kadını önce  kişi ya da kişiler değil öncelikle devlet korumalıdır. Yani kadınlar acınası varlıklar değil korunması, sevilip sayılması gereken varlıklar, bir toplumun en değerli hayat ağaçlarıdır. Kadına yapılan şiddet asla kabul edilmemeli,  Kadına şiddet gösteren cani insanlara, korkak ve kaypak kimselere öyle ağır cezalar verilmelidir ki bir daha kimse kadının kılına bile dokunamasın.

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (3) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

 Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (3) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

1)  Necip Fazıl Ankara’da kaç yıl kalmıştır?

A) 9

B) 4

C) 7

D) 2

 

2)  Necip Fazıl’ın üçüncü şirinin adı nedir?

 

A) Kaldırımlar

B) Sakarya Türküsü

C) Ben ve Ötesi

D) Affet

 

3)   Necip Fazıl’a neden “Sanatına kıyan geri adam.” demişlerdir?

A) Sanatını bıraktığı için

B) Kötü alışkanlıklar kazandığı için

C) Rüşvet yediği için

D) Müslümanlığı bayraklaştırdığı için


 

4)  Necip Fazıl’ın bindiği vapurun adı nedir

A) Şirket-i Hayriye

B) Bandırma

C) Fenerbahçe vapuru

D) Turan Emeksiz Vapuru

 

5)  Necip Fazıl’ın ressam  arkadaşının adı nedir?

A) Osman Hamdi Bey

B) Abidin Dino

C) Bedri Rahmi Eyüboğlu

D) Nuri İyem

 

6)  Necip Fazıl’ın hocası kimdir?

A)  Said Nursi

B) Abdulhakim Hazretleri

C) Ahmet Mahmut Ünlü

D) Mahmut Esat Coşan


 

7) Necip Fazıl’ın ilk tiyatro eserinin adı nedir

A) Ahşap Konak

B) Sabır Taşı

C) Tohum

D)Künye

 

8) Necip Fazıl’ın yazdığı piyesinin adı nedir?

A) Bir Adam Yaratmak

B) Çile

C) Kanlı Sarık

D) Siyah Pelerinli Adam

 

9)  Necip Fazıl  “Çile” adlı şiirini ne zaman yayınlamıştır?

A) 1934

B) 1928

C) 1941

D) 1938

 

10) Necip Fazıl’ın eşinin adı nedir

A) Fatma Neslihan

B) Pınar Aylin

C) Ayşe Nur

D) Fatma Zehra

 

11) Necip Fazıl’ın kaç çocuğu vardır?

A)2

B) 4

C) 6

D) 5


 

12) Necip Fazıl’ın çıkardığı derginin adı nedir?

A) Büyük Doğu

B) Maneviyat Dergisi

C) Azmin Gücü Dergisi

D) Sabır Yolcusu Dergisi

 

13)  Büyük Doğu Cemiyeti derneğinin ilk şubesi hangi şehirde açılmıştır?

A) İstanbul

B) Ankara

C) Kayseri

D) Yozgat

 

14)  Necip Fazıl kaç kere cezaevine girmiştir?

A) 3

B) 5

C) 7

D) 9

 

15)  Sultan- Şuara” seçilen şairimiz kimdir?

A) Ahmet Haşim

B) Cahit Sıtkı Tarancı

C) Necip Fazıl Kısakürek

D) Arif Nihat Asyalı

 

 

Cevaplar

1. a   2. c  3.d  4.a  5.b  6.a  7.c  8.a  9.d  10.a  11.d  12.a  13.c  14.d  15.c

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (2) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (2) (Necip Fazıl Kısakürek)


1) Necip Fazıl’ın okul yıllarında yazdığı  ……… adlı derginin adı nedir?

A) Nihal

B) Hilal

C) Bayrak

D) Memleket

 

2) Necip Fazıl okuma alışkanlığını ne zaman etmeye başlamıştır?

A) Çocukluk

B) Ergenlik

C) Genç yetişkinlik

D) Orta yetişkinlik

 

3)  Necip Fazıl yabancı romanları okumak için hangi dile ağırlık vermiştir?

A) Almanca

B) İngilizce

C) Yunanca

D) Fransızca

 

4) Aşağıdakilerden hangisi Necip Fazıl'ın incelediği yazarlar arasında yer almaz.

A) Ahmet Haşim

B) Fuzuli

C) William Shakespear

D) Dostoyevski

 

5) Necip Fazıl’ın okuduğu okuduğu mektebin adı nedir?

A) Mahalle Mektebi

B) Sıbyan Mektebi

C)Bahriye Mektebi

D) Taş Mektebi

 

6) Necip Fazıl neden okulu yarıda bırakıp annesi ile Erzurum’a gitmiştir.

A) Diploma beklerken bir yıl daha okula gitme kararı  eklendiği için

B) Annesinin rahatsızlığı arttığı için

C) Babası Erzurum’a çağırdığı için

D) Dayısı Erzurum’da okuması gerektiğini dediği için


7)   Necip Fazıl’ın Erzurum’da kaldığı sürece en büyük merakı neymiş?

A) Köpekler

B) Atlar

C) İnekler

D) Kediler

 

8) Yazdığı şiirleri ilk kime okutuyormuş?

A) Büyük annesi

B) Babası

C) Nazım Hikmet

D) Hasan Ali Yücel

 

9) Necip Fazıl   Darül Fü'nun mektebinde hangi yazarlarla tanışma fırsatı yakalamamıştır?

A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu

B) Ahmet Kutsi Tecer

C) Tarık Buğra

D) Faruk Nafiz Çamlıbel

 

10) Necip Fazıl’ın  ilk Şiirleri nerede yayınlanmaya başlamıştır?

A) Yeni Mecmua

B) Osmanlı Mecmuaları

C) Yeni Felsefe Mecmuası

D) Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası

 

11) Hasan Ali Yücel Necip Fazıl’ı kiminle tanıştırmıştır?

A) Halide Edip Adıvar

B) Peyami Safa

C) Ömer Seyfettin

D) Arif Nihat Asya

 

12) Necip Fazıl'ın 20 yıllık dostu kimdir?

A) Peyami Safa

B) Ahmet Haşim

C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu

D) Cahit Zarifoğlu


 

13) Necip Fazıl aşağıdaki üniversitelerden  hangisini kazanmış ve oraya gitmiştir?

A) Paris Sorbonne Üniveristesi

B) Harvard Üniversitesi

C) Oxford Üniversitesi

D) Heidelberg Üniveristesi

 

14)  Necip Fazıl batak bir hayata hangi ülkede düşmüştür?

A) İngiltere

B) Fransa

C) Almanya

D) İspanya

 

15)  Necip Fazıl’ın ikinci şiir kitabı olan Kaldırımlar hangi yıl yayınlanmıştır?

A) 1928

B) 1937

C) 1934

D) 1989

 

16) Necip Fazıl hangi bankada çalışmıştır?

A) Osmanlı Bankası

B)Dersaadet

C) Şark Bankası

D) İngiliz Bankası

 

17)  Necip Fazıl’ı ilk şiir kitabının adı nedir?

A) Örümcek Ağı

B) Çile

C) Çöle İnen Nur

D) Bir Adam Yaratmak

 

18) Necip Fazıl kimi şiir düellosuna davet etmiştir?

A) Nazım Hikmet

B) Mehmet Akif Ersoy

C) Cahit Sıtkı Tarancı

D) Behçet Necatigil

 

 Cevaplar:

1.a   2.a  3.b  4.d  5.c  6.a   7.b  8.d   9.c  10.a  11.b  12.a  13.a  14.b  15.a  16.a  17.a  18.a

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (1) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (1) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

1) Necip Fazıl’ın adını Ahmet Necip koyan kişi kimdir?

A) Büyük babası

B) Babası

C) Annesi

D) Büyük annesi

 

2)  Necip Fazıl ne zaman ve hangi şehirde  dünyaya gelmiştir?

A) 26 Mayıs 1904 İstanbul

B) 18 Eylül 1923 Ankara

C) 26 Ocak 1955 Erzurum

D) 20 Kasım 1943 Kars

 

3)  Necip Fazıl’a “aklıevvel “diye seslenen kimdir?

A) Dayısı

B) Amcası

C) Büyük annesi

D) Büyük babası

 

4) Necip Fazıl’ın babasının mesleği nedir?

A) Edebiyat öğretmeni

B) Türkçe Öğretmeni

C) Hukukçu

D) Mühendis

 

5) Necip Fazıl’a çocukluğunu hatırlatan şey nedir?

A) Top

B) Kalem

C) Ağaçlar

D) Oyuncak arabası

 

6)  Aşağıdakilerden hangisi Necip Fazıl'a ait bir özellik değildir?

A) Kısa boyludur

B) Sıskadır

C) Yaramazdır

D) Sakin bir  çocuktur.

 

7) Necip Fazıl çocukken onun önüne bir sürü kitaplar rkoyan ve kendisine okumasını söyleyen kişi kimdir?

A) Büyük annesi

B) Babası

C) Büyük babası

D) Öğretmeni

 


8)  Necip Fazıl’a okumayı öğreten kişi kimdir?

A) Büyük annesi

B) Büyük babası

C) Annesi

D) Babası

 

9) Necip Fazıl kaç yaşlarında okumaya başlamıştır?

A) 7-8

B) 4-5

C) 6-7

D) 2-3

 

10)  Necip Fazıl’ın henüz 6 yaşındayken ölen kardeşinin adı nedir?

A) Münire

B) Müberra

C) Selma

D) Sena

 

11) Necip Fazıl’ın annesi çocuğu hayatını kaybettiği için üzüntüden hangi hastalığa yakalanmıştır?

A) Kanser

B) Tansiyon

C) Kalp rahatsızlığı

D) Verem

 

12) Necip Fazıl’ın annesi hangi ülkede tedavi görmüştür?

A) Almanya

B) Fransa

C) İsviçre

D) İsveç

 

13) Necip Fazıl’ın hayatının ilk büyük vicdan azabı nedir?

A) Büyükbabasının verdiği parayı kardeşine onun bir ısırık yediği elması karşısında vermesi

B) Selma’ya sucuklu yumurtasından yediği için tokat atması

C) Babasının cebinden izinsiz para alması

D) Dedesine herkesin içinde sen bana karışamazsın, sen benim babam ve annem değilsin demesi


 

14)  Necip Fazıl aşağıdaki kişilerden hangisinden eğitim almamıştır?

A) Ahmet Hamdi Akseki

B) Hamdullah Suphi

C) Ziya Gökalp

D) Yahya Kemal

 

15) Necip Fazıl Kısakürek’e  “ Senin şair olmanı ne kadar çok isterdim.” diyen kişi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Annesi

B) Babası

C) Büyük babası

D) Cici annesi

 

16) Necip Fazıl’ın hayatının en çarpıcı olayı neymiş?

A) Babasının ölümü

B) Büyük babasının ölümü

C) Cici annesinin ölümü

D) Kardeşinin ölümü

 

17) İbrahim Aşki Bey Necip Fazıl’ın ne öğretmenidir?

A) Edebiyat

B) Fizik

C) Matematik

D) Coğrafya

 

18) Necip Fazıl ruhunun derinliklerinde daima neyi arıyormuş?

A) Hakikati

B) Sevgiyi

C) Merhameti

D) Güveni

 

19) )Necip Fazıl okulda ne olarak anılmaya başlanmıştır?

A) Kitapkurdu

B) Şair

C) Yazar

D) Politikacı

 

20) Necip Fazıl Kısakürek kiminle aynı okulda okumuştur?

A) Nazım Hikmet

B) Kemal Tahir

C) Yaşar Kemal

D) Ayşe Kulin


 Cevap:

1.a  2.a  3.d   4.c   5.c  6.d   7.a   8.b   9.c  10.c  11.d   12.c   13.a   14.c   15.a   16.b   17.a   18.a  19.b  20.a

Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair Adlı Şiiri

 

 Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair Adlı Şiiri

 

Nazım Hikmet; Nâzım Hikmet, Türk şair ve yazardır. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.


Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair adlı şiirii aşağıda verilmiştir.

  

Yaşamaya Dair 1 Şiiri

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

                       bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

                                    insanlar için ölebileceksin,

                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

                        hem de en güzel en gerçek şeyin

                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından.

                                                                                     (1947  Nazım Hikmet)

 

 

                Yaşamaya Dair 2 Şiiri

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

              bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

                                en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,

                               diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

                                                                      (1948 Nazım Hikmet)

 

 

Yaşamaya Dair 3 Şiiri

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

                       hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

                       yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

"Yaşadım" diyebilmen için...

(Nazım Hikmet.)                          

Su Sesi Dinleme Metni İle İlgili Sorular ve Cevapları

 

Su Sesi Dinleme Metni İle İlgili Sorular ve Cevapları


Bu minik çeşmeyi vaktiyle bir sahibü’l-hayrat bodur minareli mescidin bahçe duvarına yaptırıvermiş. İnsanın az, suyun bol olduğu zamanlar… Yıllar yılı mescidin cemaati, mahalle sakinleri, genç ihtiyar, çoluk çocuk, suyunu içip sahibü’l-hayrata dua etmiş. Garibe, yolcuya su vermiş minik çeşme; küçümen yalağından sokak köpekleri, kurt-kuş, börtü-böcek faydalanmış.


Yalak ayağından çıkan su bir ark ile mescid duvarının altından geçip, küçük bahçedeki dutları, mürdüm eriklerini, zerdali ve laylakları suluyormuş. Duvar dibindeki otların kuytuluğuna bir kirpi ailesi yuva kurmuş. Tunç lüleden gürül gürül, serin serin akıyormuş su. Minik çeşmenin duası bu su sesi kisvesinde geceler boyu sürer, fecirle birlikte buna bülbüllerin âhengi katılırmış.


Zamanla insan çoğalmış, su azalmış.

Sağdan soldan her ne kadar “Suya dizgin vurulmaz arkadaş” itirazları yükselse de, tunç lüleyi çıkarıp yerine bir musluk takmışlar. Böylece su etrafına kümelenen kalabalık tarafından daha bir itinayla kullanılmaya başlanmış; ihtiyacı olan kabını doldurmak için bazen sırasını bekler olmuş.


Varsın beklesin.

Yine o minik çeşme o mahalle halkının ve o yana yolu düşen garibin, yolcunun kurumuş dudaklarına şifa oluyormuş ya…

Zaman da su misali akıp gidiyor güya.

İnsanlar iyice çoğalmış.

Nerde çokluk orda güzellik hani.

Bir gün çiğ süt emmiş birisi çeşmenin tunç musluğunu çalıp satmış.


“Kim bu nâmert” diye mahalle halkı çok aramış, bulamamış. İşin kötüsü, mertlik elden çıkıp nâmertin sayısı artıvermiş.

Çeşmeye musluk dayanmıyormuş. Çalan-çalana. Derken işi kökten çözmeyi seven birileri, lüleye bir tahta kazık çakıp çeşmeyi battal hale sokmuşlar.

Suyun sesi kesilmiş; börtü-böceğin, garibin, yolcunun boynu bükülmüş.

Cevat işte tam bu sırada devreye giriyor. Aslında çulsuzun teki, altı-üstü bir berber kalfası. “ben takarım musluğunu, yeter ki suya dizgin vurmayın, mahallemizin üzerinden dua eksik kalmasın” diye dikilmiş.


Çok bilmiş, mal biriktirmiş, eli tutan, dişi kesenler “Yahu Cevat yapma-etme, bu iş böyle gitmez, bu çeşmeyi unut artık” demişlerse de Cevat umursamamış.

Musluğu çalıyorlar, kırıyorlar, Cevat yeniliyor. Bir musluk, beş musluk, on beş musluk… Cevat geri adım atmıyor.

“Ne yani” diyor, “Nâmertlik aldı yürüdü diye, mertlikten mi vazgeçeceğiz?”

Mahalle halkı “Aşk olsun Cevat’a” diyor ama bir yandan da kıs kıs gülüyor. Akla ziyan bir iş ki sormayın…


Cevat gecenin  bir vaktinde yahut sabahın seherinde minik çeşmeye varıyor, sağını solunu silip süpürüyor, yalağında biriken su ile mescidin bahçesindeki ağaçları suluyor. Güller, bülbüller, duvar dibindeki kirpi ailesi, gökte mehtap, yerde yaprak o sessizlikte şarıldayan suyun sesine dem tutarak yine dua ediyorlar.

Kırıyorlar musluğu, alıp gidiyorlar… Cevat yenisini takıyor. Hiç tınmıyor. Mahalle halkı ne yapıyor bu arada, olup bitene ne diyor?..

Hadi onu siz bulun. Bulamazsanız böyle bir çeşmeden su içtiğinizde suyun sesini dinleyin, o size söyler…

Yazan: Mustafa Kutlu

 

Sorular ve cevapları

1) Sahibül Hayrat (Hayırsever)  çeşmeyi nereye yaptırmıştır?

Cevap: Bodur minerali mescidin Bahçe duvarına yaptırmıştır.

 

2)Çeşmenin yalağından kimler faydalanıyormuş?

cevap: Sokak köpekleri, kurt kuş, börtü böcek faydalanıyormuş.

 

3) Çeşmenin tunç lülesini çıkarıp yerine musluk takılmasının sebebi neymiş?

cevap: Zamanla suyun azalıp insanların çoğalması.

 

4) Çeşmenin musluğunu çalıp satan adam yazar tarafından nasıl nitelendirilmiştir?

cevap: Cevap: Çiğ süt emmiş biri olarak nitelendirilmiştir.

 

5) Musluğu tamir etmek isteyen Cevat'ın asıl mesleği nedir?

cevap: Berber çırağı.

6) Cevat’ın sürekli bıkmadan usanmadan musluğu tamir etmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Cevap: Her ne olursan olsun iyilikten vazgeçmemesi, iyiliğine devam etmedi.

Örnek Aldığınız Bir Kişinin Özelliklerini Anlatınız

 

Örnek Aldığınız Bir Kişinin Özelliklerini Anlatınız

 

Örnek alınması gereken çok sayıda kişi ya da kişiler vardır ama benim örnek aldığım kişi alemlere rahmet olarak gönderilen, son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa’dır. Sevgili Peygamber Efendimiz yaşayış tarzı ile, davranışları , güvenirliliği, güzel ahlakı ve tatlı dili ile dünyaya örnek olmuş eşsiz bir insan, eşsiz bir Peygamber ve Müslümandır.

 

Sevgili öğretmenim,

Hz Muhammed kuşu ölmüş bir çocuğun evine gidip ona baş sağlığı dileyecek kadar alçakgönüllü, içinde çocuk sevgisi olan güzel ve büyük  bir Peygamber’dir. Onun yaşayış tarzı, onun hayatını örnek alıyorum. Çünkü Hz. Muhammed hayatı boyunca doğruluktan, dürüstlükten ve güzel ahlaktan yana olmuştur. İnsanlara karşı ön yargılı olmamış, hoşgörülü olmuş, hemen insanları etiketlememiştir. Kusurunu gördüğü kişinin kusurunu herkesin içinde söylememiş, affedici, kusurları görmeyen, Allah’ın yarattığı her canlıya merhamet eden sevgili Peygamber’dir bizim efendimiz.

 

Sevgili öğretmenim,

Hz. Muhammed Günümüzde iki milyarı aşkın takipçisiyle dünyanın en kalabalık ikinci dini olan İslam'ın kurucusu ve merkezî figürüdür. Aynı zamanda bir sosyal reformcu, diplomat, filozof, yasa koyucu, hatip, askeri lider, dini lider olarak da aktif bir hayat sürmüştür. Hz. Muhammed kanaatkar bir insandır, sabırlıdır, hoşgörülüdür, yardımseverdir, dürüsttür, alçakgönüllüdür, mütevazidir, adaletlidir, cömerttir, sakin ve tatlı tatlı konuşandır. Ayıp ve kusurlarından dolayı kimseyi kınamazdı. İnsanlar arsında kadın, erkek, büyük, küçük, renk, dil ve ırk ayrımı yapmazdı. İnsanlara sevgi ve merhametle yaklaşır, hiç kimsenin incinmesini istemez, kimseden intikam almayı düşünmezdi. Açları doyurur, yetimleri, öksüzleri ve kimsesizleri daima korurdu.

 

Hz. Muhammed Yaşamında daima adaleti ilke edinmiştir. Hakkı gözetirken, adaleti uygularken insanlar arasında fark gözetmemiştir. İşte tüm bunlardan dolayı örnek aldığım kişi Hz Muhammed’dir. Konuşmama Hz Muhammed'in birkaç sözü ile son vermek isterim:” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”  “Gerçek güzellik ahlak güzelliğidir.”  “Yalanla imanın aynı kalpte bulunmaz.” Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Sevdiğiniz Bir Şairi Tanıtınız

 

Sevdiğiniz Bir Şairi Tanıtınız

 

Milli marşımızın şairi değerli insan üstat Mehmet Akif Ersoy2u tanıtmak isterim. Çünkü Mehmet Akif Ersoy bu milletin marşını yazmış, imanlı ve vatansever bir şairdir.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında İstanbul’da  Fatih  ilçesinin Karagümrük semtinde Sarıgüzel Mahallesi'nde doğmuştur. Nüfusa kaydı doğumundan sonra babasının imamlık yaptığı ve ilk çocukluk yıllarını geçirdiği  Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde yapıldığı için nüfus cüzdanında Mehmet Âkif'in doğum yeri Bayramiç yazılmıştır. Annesi  Buhara’dan Anadolu'ya göç etmiş bir  Özbek bir ailenin kızı olan Emine Şerife Hanım (1836-1926); babası ise  Arnavut kökenli Kosova’nın İpek  kentinde dünyaya gelmiş olan Fatih Camii medresesi hocalarından İpekli Tahir Efendi’dir. 

 

Sevgili öğretmenim,

Mehmet Akif Ersoy, Kaynağı İslam dini olan, imani şiirleri ve manzum hikayeleri ile tanınmıştır. Türk şiirine gerçek realizmi getiren kişidir. Eserlerinde canlı tablolar çizmiştir. Epik ve didaktik şiirler yazmıştır. Şiirinin konularını günlük olaylardan alan yazar ve şairi Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşını yazmış, bu milli marşım halkına armağan etmiştir. İstiklal Marşını halkına hediye ettiği için kitabına almamıştır. Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinde de birkaç örnek vermek isterim: Asım, Çanakkale Şehitlerine, Bülbül, Seyfi Baba, Küfe, Süleymaniye Kürsüsünde adlı şiirleri onun en önemli şiirleridir. Veteriner olarak göreve başladığı ilk yıllar bile daha çok şairliği ile tanınmıştır. 1906 yılında Halkalı Baytar Mektebi’nde, 1908 yılından sonra ise Edebiyat Fakültesinde öğretmenlik yapmıştır.

 

1920 yılına gelindiğinde ise Mehmet Akif Ersoy Burdur milletvekili olarak meclise girdi. 1921 yılında para ödülü almamak şartı ile milli marş yarışmasına katılmayı kabul eder. Milli marşımızı kahraman ordumuza ithaf etmiştir. 12 Mart 1921 günü ise şiiri milli marşımız olarak kabul edilir. Ödül olarak verilen 500 lirayı ise Hilal-i Ahmet ve Darül- Mesai Vakfına bağışlamıştır. Gerçek bir halk kahramanı, gerçek bir vatanseverdir. Mehmet Akif Ersoy'un bir kaç sözü ile konuşmama son vermek isterim: "Sahipsiz bir vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatana batmayacaktır."  "Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek, sözün odun gibi olsun hakikat tek." Mehmet Akif Ersoy. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Kalpten Kalbe Bir Yol Vardır Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Kalpten Kalbe Bir Yol Vardır  Atasözü İle İlgili Konuşma


 İnsanları bir  araya getiren huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir. Bir araya gelen insanların gönüllerinde de bir duygu birliği vardır. Biri öteki için ne düşünüyor ve ne hissediyorsa öteki de beriki için benzer şeyi düşünür ve hisseder. Bunun için de atalarımız “Kalpten kalbe yol vardır.” sözünü söylemiştir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım

Kalpten kalbe yol olduğuna çok inanıyorum. Mesela öğretmenim sizi çok seviyorum ve bunu size belli ediyorum. Davranışlarımla, konuşmamla, samimi hallerim ile. Sizin de beni çok sevdiğinizi sizden gelen güzel davranışlar sayesinde anlıyorum. Sınıftaki arkadaşlarımı çok seviyorum. Çünkü onların sevgisini ve samimiyetini yüreğimde hissediyorum. İşte bu durum güzel duyguların bir araya gelmesi ile oluyor ve karşılıklı güzel bir atmosfer ortaya çıkıyor. Sevmediğim birinin yanında mutlu olmuyorum. Bunu ona da hissettiriyorum. Çünkü sevmediğim kişinin de beni sevmediğini anlıyorum ve ona göre davranıyorum.

 

Oysa kalbi sevgi ile donatılmış, yüreğinde güzel duygulardan başka bir şey barındırmayan insanların temiz insan olduğunu hemen hissediyorum ve o hissi yaşayabiliyorum. Öyle insanlarla vakit geçirmek istiyorum. Biliyorum ki kalplerimiz karşılıklı seviyor birbirini. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

13 Atasözü ve Anlamları

 

13 Atasözü ve Anlamları


Çatal kazık yere batmaz: Bir işte birden fazla kişi söz sahibi ise her kafadan bir ses çıkacağı için sorun çıkar, iş bir o yana, bir bu yana çekilir. İyi bir sonuç elde edilemez. Sağlıklı ve verimli bir iş için yetkilerin ve sorumlulukların tek elde toplanması gerekir.

Bir dalın gölgesinde bin koyun eğlenir: İyi durumda olan güçlü ve cömert kimseler, çevrelerindeki birçok yoksul ve muhtaç olan insanı koruyup kollar.

Bir ambar buğdayın örneği bir avuçtur: Aynı niteliğe ve özelliğe sahip şeylerin biri de birdir, bini de birdir.


Bir dala basarsan bin dal sallanır: Bir kimseye karşı yapılan olumlu veya olumsuz davranışlar sadece o kimseyi değil, o kimsenin yakınlarını ve çevresindekileri de ilgilendirir. İnsan davranışlarında bunu da göz önünde bulundurmak gerekir.

Çabalama ile çarık yırtılır: Olmayacak işi zorla yapmaya çalışan zarara uğrar.

Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez: Verimsiz topraktan iyi ürün alınamayacağı gibi iyi biçimde yetişmemiş insanın da topluma faydası olmaz.

Dağ başı dumandan, insan başı yamandan kurtulmaz: Yöneticilerin sorumlulukları fazla olduğu gibi sorunları da fazladır.

Gül dikensiz olmaz: İyi veya güzel olan her şeyin az çok sıkıntı veren bir yanı da bulunur.

Dadandırma kara gelin, dadanırsa yine gelir: Başkalarının sırtından geçinen kimselere fazla yüz vermeye gelmez. Bir kere yüz buldurlar mı insanın peşini bırakmazlar.


Dal rüzgarı affetse de bir kere kırılmıştır: Birilerinin yaptıkları davranışlardan incinen kimseler o davranışları unutmuş gibi olsa da asla unutmazlar. Üzüntüsünü daima yaşarlar.

Gök çok gürleyince az yağmur yağar: Konuşa konuşa hiçbir iş bitirilemez.

Gökteki yıldıza kement atılmaz: Ulaşılamayacak değerler insana her zaman çekici gelmiştir ve elde edilmesi de çok güçtür.

Göçülen yurdun kadri konulan yurtta bilinir: İnsanın yeni gittiği yerde başına gelen sorunlar geldiği yerdeki sorunları aratır durumda olabilir.