İrade Eğitimi Kitabında Geçen Alıntılar

 

İrade Eğitimi Kitabında Geçen Alıntılar


Jules Payot İrade Eğitimi adındaki kitabında irademizi nasıl güçlendirmemiz gerektiği ile ilgili bilgiler vermiştir. İrademizin güçlü olması için çalışmak gerekir ve en ufak bir olayda pes etmemek gerekir. İradeli olmak hayat boyu sürmelidir. Kısa süreli iradeli olmanın insana faydası olmaz önemli olan onu uzun süreye yaymaktır.


İrade Eğitimi kitabında geçen alıntılar şunlardır:


“Her anı belirli bir amaca yönelik kullanmanın değeri paha biçilemez."

“Tembel insan hak edilmiş bir dinlenmenin zevkini bilemez. Çünkü Pascal’ın dediği gibi “ Isınmak üşürseniz, dinlenmek yorulursanız güzeldir.”

“Hemen bütün başarısızlıklarımızın ve bütün felaketlerimizin sebebi bir tanedir: İrademizin zayıflığı...”

"Zaman, onu doğru kullanana yanlış yapmaz..."


“Ne yazık ki sınavlar öğrenciyi gerçekten tanımaya veya değerini ortaya çıkarmaya yönelik değildir. Sadece hafızaya kaydettikleriyle ilgilenilir.”

"İnsanlar ne der?" Sorusuna boyun eğmek, hiçbir orijinalliği olmayan hoş ve kibar insanlar yaratır. Hepsi de başkalarının ellerindeki iplerle harekete geçen, güzel ve mekanik kuklalardır.”

“Beklenmedik sorunlarla dolu bir hayatı ancak zayıflar seçer.”

"Ancak büyük bir mücadele vererek özgürlüğümüzü elde etmeyi bilirsek özgür oluruz."

"Gerçeğe olan sevgimizin temel işlevi, sevdiğimiz şeyin doğru/gerçek olduğuna kendimizi ikna etmektir."

Mücadele etmeden mutlu olunmaz, her mutluluk az çok bir çaba ister.”

“Yarım saatliğine bile olsa değişen karakterler sabit karakter değildir.”


“Öğrenci nerede olursa olsun sınavlardan küçük bir ezberleme ile paçayı kurtarmaya bakar . onlarda yüksek ideallere rastlanmaz . en büyük istekleri devlet dairesinde birer koltuktur . geleceği olmayan bir devlet memuru sandalyesinde , hareket etmek ve iyi yaşamak şerefinden mahrum olarak , kısır bir uğraş içerisinde akıllarını körelterek yüksek gayelere doğru bir özlem duymadan ömürlerini çürütürler ..”

“İş açısından örnek almamız gereken en temel kural şu olsa gerek: "Age quod agis". Yani her işi zamanında yapmalı; acele etmeden, heyecan yapmadan.”

"Güçlü duygular kendilerinden daha zayıf duygulara asla saygı göstermezler."

Bugüne Dair İyi Bir Plan Yarına Dair Mükemmel Bir Plandan İyidir

 

Bugüne Dair İyi Bir Plan Yarına Dair Mükemmel Bir Plandan İyidir


Planlı, programlı olmak çok kıymetlidir ama o programı zamanında uygulamak, ertesi günlere ertelememek ise en güzel olanıdır. En iyi plan şu anda gerçekleştirdiğimiz plandır. Yani bir an önce işe koyulmak gerekir ve amaçlarımızı gerçekleştirmek için anı değerlendirmek, çalışmak, üretmek en akıllıca olanıdır. Bu söz aslında işlerimizi ertelememek gerektiği ile ilgili bir durumdur. Örneğin; Yarın çok iyi ders çalışacağım, yarın diyete başlayacağım gibi sözler yerine bunları o gün uygulayarak işe başlamak daha mantıklı olur. Yani iradeli olmalıyız.


 Yapacağım, edeceğim demek işi uzatmak demektir aslında. Oysa lafla değil uygulama ile anı yaşayarak ve en iyi bir şekilde değerlendirerek planlamaya devam etmek kişiye günlük hayatında daha kolaylık sağlayacaktır. Planlarımızı  bugüne özel yapmalıyız. Yarınların ne getireceğini bilemeyiz. Onun için anın kıymetini bilmeliyiz ve zamanımızı boş yere ve boş işlere harcamamalıyız. Çünkü zaman insanın en kıymetli hazinesidir.  Havalı konuşmalar yerine sadece ve planlı şekilde o günü değerlendirmek kişiyi hem daha mutlu eder hem de kişi o günkü planlarını gerçekleştirmiş olur.


 Ertesi günü yapacağım sözleri ise kişiyi oyalar ve o işi ertesi günleri yapmadığı zaman da kişi büyük bir hayal kırklığı yaşayabilir ve amacına da ulaşmamış olur. Mevcut şartlarda  yapılacak en iyi şeyin, gelecekte yapılması hayal edilen ideal bir plana göre daha pratik ve yarar sağlayacağını anlatan anlamlı bir sözdür.

Merak Olmadıktan Sonra Akıl Paslanır Gider

 

Merak Olmadıktan Sonra Akıl Paslanır Gider


Merak duygusu zihinsel gelişim ve öğrenme için çok ama çok önemlidir. Çünkü insan merak duygusuna sahip olmazsa hiçbir şey öğrenemez ve tembel bir şekilde hantal bir hayat sürmeye devam eder. O hayatın da hiç coşkusu ve anlamı olmaz. Merak olmadığı için akılda olanlar da zaman içinde unutulmaya başlanır ve kişi git gide zayıflar, körelir ve en basit olayları bile anlamada zorluk çekebilir. Yeni şeyler öğrenmek için, keşfetmek için, sorgulamak için yürekte merak duygusunun var olması gerekir. Çünkü merak etmek bunların daha iyi öğrenilmesini ve anlaşılmasını sağlar. 


Merak duygusu ortadan kalktığı zaman zihinde körelme başlar, kişinin öğrenme istediği gittikçe daha da azalmaya başlar. Böyle olduğu zaman da kişi kendini geliştirmez ve bir arpa boyu yol alamaz. İşte bunların olmaması için merak etmeliyiz, merak duygumuzu kendi elimizle yok etmemeliyiz, zihnimizi aktif tutmalıyız. Her türlü yeniliğe gelişmeye merak duygusu sayesinde açık olmalıyız. Merak duygusunun ne denli önemli olduğunu şu sözle de anlayabiliriz: “Hiçbir özel yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.


 Önemli olan sorgulamayı bırakmamak. Merakın var olmak için kendi nedeni vardır. Kimse bunu anlayamaz ancak bunun içinde sonsuzluğun, hayatın, gerçek inanılmazlığın yapısını gizlerini çözmeye çalışarak, olabilir.” der Albert Eınsteın. İşte buradan da merakın önemi ortaya çıkar.

Kim Olduğunu Ve Ne İstediğini Bilirsen Olayların Seni Üzmesine Daha Az İzin Verirsin

 

Kim Olduğunu Ve Ne İstediğini Bilirsen Olayların Seni Üzmesine Daha Az  İzin Verirsin


İnsan her şeyden önce kendisini iyi tanımalı, kendi güçlü ve zayıf yanlarının farkında olmalıdır. Güçlü yanlarını daha iyi hale getirirken güçsüz yanlarını da güçlendirmek için kendini olumlu yönde değiştirmeli, kendi kişisel gelişimine yatırım yapmalıdır. Kişi ilk olarak ne istediğini bilmelidir. Ne istediğimizi bildiğimiz zaman hayatta karşımıza çıkan zorluklarla nasıl  mücadele edeceğimizi de öğrenmiş oluruz. Böylece o zorluklar karşısında bir anda yıkılmayız ve kendimizi buna hazırladığımız için o zorluklara direnç kazanmış oluruz.


 Kendini iyi bir şekilde tanıyan insan başka insanların lafı ile kendisine anlam yüklemez. Kendini, kendi gözünde değerli gören insanlar onun bunun olumsuz lafı ile hemen psikolojik olarak çökmezler. Bundan dolayı da duygusal olarak daha güçlü olurlar daha dik duruşlu olurlar. Ben istersem, ben izin verirsem beni üzebilirler ama ben istemezsem ben izin vermezsem hiç kimse beni üzemez ve benim kendime olan güvenimi yerle bir edemez. Yani her şey kişinin kendisinde biter. Ne istediğinden emin olan insanlar dışarıdan gelen olumsuz etkenlerden kendini korur  ve daha güçlü, daha iradeli olur. 


Olaylara bakış açımızı değiştirmeliyiz. Üzülmek, yerine, olaylara fazla anlam yükleyip kendimizi üzmek yerine bunlara izin vermeyip bunların takılacak şeyler olmadığını fark ettiğimi zaman daha iyi hissederiz  daha mutlu oluruz. Çünkü hayatımızın efendisi yine kendimiz oluruz.

Çeşitli Kaynaklardan Kemal Sunal’ın Sinema Filmlerinde Canlandırdığı Karakterler Hakkında Bilgi Edininiz.

 

Çeşitli Kaynaklardan Kemal Sunal’ın Sinema Filmlerinde Canlandırdığı Karakterler Hakkında Bilgi Edininiz.


Kemal Sunal oynadığı filmlerde saflığı ile, güçlü bir duruşu ile, sevgi, saygı, yardımlaşma ve dayanışmayı öğretmiştir bizlere. Bizden biridir Kemal Sunal. Çünkü o sırtını halkına dayamış, halkının içinde yaşadığı sorunları dile getirmiştir filmlerinde. Bunun için de Türk sinemasının en sevilen ve  unutulmayacak olan komedi oyuncularındandır. Çok seviyoruz onu ve onun filmlerini. Yeni nesil çocuklar bile onu izlemeye doyamıyor ve onun filmlerinde gülmekten kendini alıkoyamıyor.


Kemal Sunal’ın filmlerinde canlandırdığı karakterler şunlardır:

 1) Hababam Sınıfı adlı filminde İnek Şaban rolünde oynamıştır. İnek Şaban bu filminde iyi niyetli, saf, komik, içinden geldiği gibi davranan bir karakteri canlandırmıştır. Sınıfın en çalışkanıdır ama davranışları ile  devamlı komik durumlara düşer ve sınıftaki arkadaşlarının çeşitli şakalarına maruz kalır.

 

2) Tosun Paşa filminde Tosun Paşa’yı canlandırır. Kemal Sunal bu filminde Tosun Paşa’dır. Filmde varlıklı bir ailenin kızına talip olur ve o kızla izdivaç kurmak için kendini paşa gibi gösteren saf bir karakterdir. Yanlış anlamalar ve komikliklerin olduğu çok güzel bir filmdir.

3)Doktor Civanım filminde bir kasabada doktorluk yapan iyi kalpli, dürüst bir karakteri canlandırır.

4)Şabaniye:  Kemal Sunal bu filmde hem kız hem de erkek rolünü üstlenir. Şabaniye saf bir kızdır aynı zamanda Şaban olarak da erkek rolüne girer Kemal Sunal bu filmde. Komik olaylar yaşanır.

 

5) Şaban Süt Kardeşler filminde  ise köyünden çıkıp  İstanbul’a gelen Şana saf ve temiz kalpli bir genci canlandırır. Şaban’ın İstanbul’da geçirdiği maceralı ve komik durumlar filmde anlatılır.

 

6) Zübük filminde Zübük rolünü oynar. Halkı kandırmaya çalışan Kemal Sunal burada Zübük rolündedir. Halkı yalanlar ile kandıran bir politikacı vardır. Politikacıların en gibi dönme dolaplar çevirdiği anlatan harika bir filmdir.

 

7) Çöpçüler Kralı filminde Şaban çöpçüdür, Kapıcılar Kralında Şaban kapıcıdır, Sakar Şakir filminde Şaban Sakar Şakir’dir, Köyden İndim Şehre, Mavi Boncuk, Salako, Deli Deli Küpeli, Hanzo, Sahte Kabadayı, Yedi Bela Hüsnü, Tokatçı, Katma Değer Şaban, Propaganda ve bunları daha çoğaltabiliriz.

Yazar’ın Kemal Sunal ve Barış Manço İle İlgili Söylediklerine Katılılıyor Musunuz?

 

Yazar’ın Kemal Sunal ve Barış Manço İle  İlgili Söylediklerine Katılıyor Musunuz?


Gelenek, görenek, sevgi, saygı, bayram,  pide, simit, atasözü, vecize, bir fincan kahve … vb.  öğreniyoruz büyük sanatçı Barış Manço’nun eserlerinden. Yani tüm kaybettiklerimiz var bu büyük sanatçıların yaptıklarında. Sevgi, saygı, paylaşmayı, dayanışmayı, vefayı,  hoşgörüyü, saflığı, tevazu sahibi olmayı, insanlığı öğreniyoruz Kemal Sunal’dan. Kin ve husumete asla cevap vermemiştir. Biz toplumda artık  bu gibi erdemleri, güzel hisleri bulamadığımız için çok seviyoruz ve onlar izliyoruz, dinliyoruz hiç bıkmadan, usanmadan..  Çok sevdik onları… Çünkü onlar bizden biridir. Halkın içinden çıkmıştır. 


Halkın ortak sorunlarını dile getirmişlerdiler ve halkın sorunlarını, özlemlerini, acılarını, aşklarını vb. en iyi anlayan ve gerçekleri bize gösteren kimselerdir bu değerli insanlar. Yazarın bu iki sanatçı ile söylediklerine katılıyorum. Çünkü onlardan bizden biridir, çünkü onlar sevgidir, insandır, temizdir, örnek şahsiyetlerdir. Günümüzde ne yazık ki bencillik artmış, yardımlaşma ve dayanışma azalmış, insanlar daha kibirli ve daha narsist olmaya başlamıştır. Dönüp dolaşıp bu iki sanatçının yaptıklarını izliyor, dinliyorsak onlarda gerçek samimiyeti, vefayı, sevgiyi, paylaşmayı ve dayanışmayı öğreniyoruz da ondan bu iki büyük insanı kendimiz örnek alıyoruz.


 Bizleri  hem güldüren hem düşündüren sevgili Kemal Sunal, şarkıları ile özlü sözleri ile bizlere eserlerini bırakan bırakan sevgili Barış Manço gibi insanlar bu ülkenin unutulmayacak olan iki değerli hazinesidir. Sıcaklık, samimiyet, ait olma, sevgiyi hissederiz bu sanatçıların yaptığı işlerde. Onları çok seviyoruz, sevmeye de devam edeceğiz elbette.

Fotoğraf Çekmek İle Resim Yapmak Arasındaki Farkları Aşağıdaki Kutucuğa Yazınız.

 

Fotoğraf Çekmek İle Resim Yapmak Arasındaki Farkları Aşağıdaki  Kutucuğa Yazınız


Fotoğraf çekmek ve resim yapmak arasındaki farklara baktığımızda şunları söyleyebiliriz. Resim yapmak için boya, fırça, resim kalemi ve resim için gerekli olan diğer malzemelere gereksinim duyulur. Resim yapmak için belli bir yetenek ve gözlem gücü olması gerekir. El becerisi ve sanatsal yetenek gerekir. Fotoğraf çekmekte ise ilk olarak  fotoğraf makinesinin olması şarttır. Fotoğraf makinesi, ışık ayları, lensler ve gerekli olan  diğer malzemeler kullanılarak gerçek dünyadaki görüntüler çekilir.


 Fotoğrafçılık, teknik bilgi ve ekipman gerektirir. Fotoğraf çekmek anlık bir durumdur. Örneğin fotoğraf çeken kişi bir anda harika görüntüler yakalayabilir ve onu hemen çekebilir. Fotoğrafçı gerçek dünyadaki bir anı yakalar ve onu fotoğraf karesinin içine alır ve daha sonra isterse onun üzerinde düzenlemeler yapabilir. Resim yapmak ise anlık değildir. Daha uzun bir zaman gerekir. Resim yapan kişinin  hayal gücünü ve gözlem yeteneğini iyi kullanması gerekir. Bunun için  yapılacak olan resmin birçok aşamadan geçmesi gerekir. Resim daha soyutken fotoğraf çekmek daha somuttur. Resimde sanatçı hayal gücünü ortaya koyabilir ama fotoğrafçı olanı koyar, yani daha somut bir nesne görebiliriz. 


Teknolojik gelişmeler, fotoğrafçılığın sınırlarını devamlı genişletir, resim yapmak ise geleneksel yöntemlerde teknolojiye daha az bağımlıdır fakat resmi dijital resim yapma araçlar ile yapıyorsak işte o zaman teknolojiye bağımlılık olabilir. Resimde gerçek hayatta olmayan bir eser ortaya çıkabilir ama fotoğrafçı olmayan bir şeyi ortaya koyamaz. Ortaya koyduğu şey gerçek hayatın içinden olan, somut olan bir nesne ya da varlıktır diyebiliriz.

Para Ağacı Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Para Ağacı Kitabı İle İlgili  Klasik Sorular ve Cevapları


1) Kitabın kahramanı olan kız ileride hangi bölümü okumak istiyor?

Cevap: Kitabın kahramanı olan kız ileride Gastronomi bölümünü okumak istiyor.

2) Kitabın kahramanı olan küçük kızın hiç sevmediği şey nedir? Yazınız.

Cevap:  Aileyle gidilen yemeklerden nefret ediyordu.

3) )  Çocuğun  misafirliğe gittiği evdeki çocuğun özellikleri nelerdir? Kısaca yazınız.

 Yataktan çıkmıyormuş, hiçbir oyuncağı ile oynamamış,  hiçbir kalemini kullanmamış, hediye paketlerini bile açmamış,  konuşmaya üşenirmiş,  yemek yemeye üşenirmiş,  yürümeye üşenirmiş vb.

4)   Tembel oğlan neden  evden dışarı çıkmıyor, hiçbir şey yapmıyormuş?

Cevap) Ailesi ona hiç sorumluluk vermediği için. Çocuğun her işini ailesi yapıyormuş, çocuk hiçbir sorumluluk verilmemiş ve çocuk da tembel olmuş ve hayattan soğumuş, üşengeç olmuş.

5)  Kitaptaki kahramanımızın en sevdiği şey aşağıdakilerden hangisidir?

Cevap:  Hediye paketlerindeki  bandı sökmekmiş.

6)   Annelerin çok sevdiği iki şey aşağıdakilerden hangileridir?

Cevap:  Çocuklarını övmek, çocuklarını şikayet etmektir.


7)  Tembel çocuk  nasıl birden bire zengin olmuş?

Cevap:   Bir sabah ağaçta çok sayıda para olmuş

8)   Kahramanımızın babası kızının büyüyünce hangi mesleği yapmasını istiyor?

Cevap:  Babası kızının ileride doktor olmasını istiyormuş.

 9) Kitapta geçen alıntılardan aklınızda kalanları yazınız.

 Cevap:  Bir şeyi tüm kalbinle inanırsan ve inandığın şey uğruna tüm kalbinle çalışırsan; herkes günün birinde sana inanıyor ve yolun açılıyor. Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır. Hayatı yaşamak varken oturup elinizdeki telefondan hayatı izlemek nedir?, İnsan kendi kendini yetiştirebilir. 

10) Yetişkinlerin çocuklarla ilgili konuştuğu cümleler nelerdir?

10) Yetişkinlerin çocuklara sorduğu sorular nelerdir?

  Cevap: Kaça gidiyorsun? Dersler nasıl? Büyüyünce ne olacaksın?



11) Kahramanımızın hayatta en çok şükrettiği şey nedir?

Cevap: Babasının zihninden geçirdiği şeyleri okuyamıyor olması

12)   Kahramanımız olan çocuk hayalinde neyi kurmuştur?

Cevap: Para ağacı fidesi satmaktır.

13)  Kahramanımızın babasının yaşam felsefesi nedir?

Cevap: Azıcık aşım ağrısız başım.

14)  Tembel çocuğun adı nedir?

Cevap: ) Uysal Duran

 15)  Para ağacına ne olmuştur?

cevap:  Dolu yağmıştır ve para ağacında hiçbir para kalmamış, paralar ıslanmış ve yok olmuştur.

16) ) Kahramanımızın iş ortağı ileride kim olmuştur?

Cevap: Tembel oğlan çalışkan bir insana dönüşmüş ve kızın iş ortağı olmuştur.

17 ) Para Ağacı adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Şermin Yaşar

Çeşitli Kaynaklardan Araştırma Yaparak Aşağıdaki Sanatçıların Sanat Yaşamıyla İlgili Edindiğiniz Bilgileri Kısaca Açıklayınız.

 

Çeşitli Kaynaklardan Araştırma Yaparak Aşağıdaki Sanatçıların Sanat Yaşamıyla İlgili Edindiğiniz Bilgileri Kısaca Açıklayınız.


Kitapta bahsedilen sanatçılar Kemal Sunal ve Barış Manço’dur.

Kemal Sunal: Ali Kemal Sunal Türk oyuncu, komedyen, senarist ve yapımcıdır. Ali Kemal Sunal sanat yaşamına tiyatro ile başlamıştır. İlk tiyatro oyunu ise Vefa lisesindeyken rol adlığı Zoraki Tabip adlı tiyatro oyunudur. Ali Kemal Sunal'ı aslı fark eden ve onu sanat dünyasına kazandıran kişi ise Ertem Eğilmez’dir. 1972 yılında Tatlı Dillim filminde rol alarak  sinemaya ilk adımını attı. 1974'teki  Salako  filmiyle ilk başrol  deneyimini edindi.


 Aynı yıl çekilen Hababam Sınıfı   filmindeki  “İnek Şaban” karakteriyle büyük bir popülerlik elde etti ve bu rolü, daha sonraki yıllarda adının "Şaban" olarak akıllarda kalmasına neden oldu. Filmlerinde oynadığı iyi, saf ve komik adam rolleriyle beğeni kazandı. Sanatçı, komedi,  filmleri ağırlıkta olsa da dram  türündeki filmlerde de yer aldı. Ali Kemal Sunal tüm çocukların, gençlerin, yetişkinlerin, yaşlıların kalbinde taht kurmuş değerli bir sinema sanatçıdır. Türk sinemasının en başarılı ve en unutulmaz oyuncularından biridir. Oynadığı filmlerde, sinemalarda insnanlara çok büyük mesajlar vermiştir. Oyuncu bir film çekimine giderken uçağa binmiş ve uçakta kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. Kıymetli Sanatçımız asla unutulmayacaktır.

 

Mehmet Barış Manço:  Türk aranjör, besteci, şarkıcı,  söz yazarı, televizyon programcısı ve sunucusu ve kültür elçisidir. Barış Manço Türkiye’de  Anadolu rock müziğinin öncülerindendir.  Hazırladığı televizyon programları sayesinde dünyanın pek çok ülkesine gitmiş, bu nedenle "Barış Çelebi" olarak adlandırılmıştır. 1991'de “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı " unvanına layık görülmüştür. Ünü dünyaya yayılmış değerli bir sanatçıdır. Şarkıları farklı dillerde de yorumlanmıştır. ( İbranice, Fransızca, Almanca, Japonca, Bulgarca vb)  Bestelediği iki yüzün üzerinde şarkısı olan, yüreğinde insan sevgisi, barış duyguları barındıran değerli insanlardan, değerli sanatçılarımızdandır, asla unutulmayacaktır. Barış Manço.

Nasreddin Hoca Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız. Öğrendiğiniz Fıkrayı Sınıfta Arkadaşlarınıza Anlatınız

 

Nasreddin Hoca Hakkında Edindiğiniz Bilgileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız. Öğrendiğiniz Fıkrayı Sınıfta Arkadaşlarınıza Anlatınız


Nasreddin Hoca, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde, Hortu ile Akşehir çevresinde yaşamış olan efsanevi kişi ve mizah kahramanıdır. 1208 yılında Akşehir’in Hortu  köyünde doğan Nasreddin Hoca burada temel eğitimini aldıktan sonra Sivrihisar’da  medresede eğitim almış, babası vefat ettikten sonra memleketine dönmüş ve orada köy imamlığı yapmıştır. 


 Nasreddin Hoca, bir süre sonra dönemin tasavvufi düşünce merkezlerinden olan Akşehir'e göç ile  Mahmud Hayrani’nin  derviş olarak Mevlevilik, Rufailik, Yesevilik yoluna mensup olmuştur. Akşehir'de mülki görevler üstlenen ve aynı zamanda Akşehir çevresindeki yörelerde de kısa süreli bulunduğu düşünülen Nasreddin Hoca, 1284'te yine Akşehir'de ölerek günümüzdeki  Nasreddin Hoca  gömülmüştür. 


Nasreddin Hoca fıkraları, sadece Anadolu'da değil, Orta Asya  ve   Rusya’daki özerk  Türk Cumhuriyetlerinde de yaygın olarak anlatılmaktadır. Bu durum, Nasreddin Hoca'nın mizah anlayışının ve halk bilgeliklerinin  Türk dünyasında  ortak bir kültürel miras olduğunu gösterir. Onun esprili ve düşündüren fıkraları, yüzyıllar boyunca nesilden nesillere aktarılmış, farklı coğrafyalarda küçük değişikliklerle şekillenmiştir. Onun fıkraları hem güldürür, hem düşündürür, hem de ders almamızı sağlar.


Nasreddin Hoca fıkralarına bir örnek verecek olursam şunu anlatabilirim:


Nasreddin Hoca ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış. “Hanım en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.” “Ayol Hoca delirdin mi sen? Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?” “İyi ya Azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür.”