Dünyayı
Sırtında Taşıyan Balık Kitabında Geçen Anlamlı Sözler
Kulak iyi duymayabilirdi fakat
kalbin hissetmesi engellenemezdi, hayallerin kurulmaya devam edebilirdi. Emir’in
rast gele gördüğü kırmızı balık onun hayata bakış açısını değiştirir ve Emir balık
ile kendisini özdeşleştirir ve balığı özgürlüğüne kavuşturmak ister. Annesiz
babasız, yuvasız ve sevgisiz yaşamanın zorluğuna İran ile Irak arasında
yıllardır süren savaş da eklenince sokaktaki yaşam artık daha tehlikeli bir
hale gelir. Emir hayallerinin peşinden giden bir çocuktur. Savaşın içinde uzun
bir yolculuğa çıkar. Kitap okunması gereken hüzün dolu bir kitaptır.
Kitapta bize verilmek istenen
mesajlar ise şu sözlerle anlatılmıştır:
Hayallerinin ve umutlarının peşinde
hayatının ışığını arayan Emir, korkunç bir savaşın gölgesinde uzun ve zorlu bir
yolculuğa çıkmak üzereydi.
"Hiç hata yapmayan insan,
hiçbir şey yapmayan insandır. Ve hayatta en büyük hata en büyük hata, kendini
hatasız sanmaktır."
"Emir Can, sen hiç bomba atan
bir kuş gördün mü oğlum?" "Ya denize mayın döşeyen bir balık?"
"Savaş, dünyadaki en beter
felaketten daha beter bir felakettir. Yaşadığın tüm kötü olayları unut.
Çevrendeki insanların yaşadığı felaketleri unut. Bir günde binlerce, yüz
binlerce, milyonlarca insan ölür savaşlarda. Milyonlarcası yaralanır, sakat
kalır, annesiz babasız kalır, evsiz kalır, aşsız kalır, işsiz kalır... Tarih
boyunca yapılan savaşları düşün. Savaşlarda hayatını kaybeden insanlardan
koskoca yepyeni bir dünya kurulur. Niçin öldü o insanlar? Şimdi niçin
ölüyorlar? Yıllardır neyi paylaşamıyoruz insanlar olarak? Yaşatmak niçin
öldürmekten daha anlamsız, daha değersiz görünüyor gözlerine? Şimdi de
çocukları gönderiyorlar savaşa! Doymuyorlar! Aklım almıyor! Neyin savaşını
veriyoruz biz?"
"Acı, ülkenin dört bir
köşesine pay edilmişti. Savaşın getirdiği yoksulluk, yıkım ve ölümden herkes
payına düşeni alıyordu. Ancak savaşın durmaya niyeti yoktu; artan bir iştahla
daha fazlasını istiyor, hayatını feda edecek yeni canlılar arıyordu."
“Geleceğe dair umudumuz yok denecek kadar
azdı. Günü kurtarmanın derdinde olanlar, yarınlarını düşünemezlerdi çünkü.”
“Eski zamanlarda insan doğaya
muhtaçtı. Doğa, insanı saklayıp korudu, besleyip büyüttü, sahip olduğu
nimetleri insanla paylaştı. İnsan doğaya âşık oldu. Yüzyıllarca, bin yıllarca
sürdü bu aşk. Ta ki insan, paraya âşık olana kadar... İnsan doğaya ihanet etti,
ihanetini sürdürüyor...”
“Bir insanın yaşayıp yaşamadığından
daha önemlisi nasıl yaşadığıdır, yaşadığı müddetçe neler yaptığıdır. Ya sen
nasıl bir hayat yaşayacaksın benim güzel oğlum? Hayatın boyunca zavallı bir
kuşun ölümüne mi üzüleceksin, yoksa özgürce kanat çırpabilsinler diye başka
kuşlar için mücadele mi edeceksin?”
“Hayatı boyunca karıncayı bile
incitmemiş insanların eline silah vererek onlardan başka bir insanı
öldürmelerini bekliyorlardı.”
“Biz bir gül bahçesinde bitmiş
yaban otlarıydık: güllere zararımız dokunmasın diye koparılıp atılıyor,
bahçeden uzaklaştırılmaya çalışıyorduk.”
“Küçücük şeylerle mutlu olmayı
bilmeyenlerin kapısına mutluluğun nadiren uğradığını yaşayarak öğrenmiştik.”
“Bir sokak çocuğu olarak görünürde
hiçbir şeye sahip değildim belki, fakat ben hayalini kurabildiğim her şeyin
sahibiydim. Çünkü gözde değil, gönüldeydi meselem benim.”
“Yanı başından geçen biri dahi bu
koskocaman gölü fark etmeyebilir. Çünkü denir ki, göl büyük olsa da bakmasını
bilmeyene küçüktür; onu görebilmek için bakan gözlerden fazlası gerekir.”
“Kötülük perdesini kaldıramasak
bile, iyilik dünyasına insanların göz atabileceği bir aralık yaratırız hiç
olmazsa.”
“Eski savaşları bir düşün. O
savaşlarda insanlardan çok atlar ölürmüş, niçin biliyor musun? Çünkü yaralı
insanları tedavi edip yaşatırlar da yaralı atları öldürürler oğlum. Yaralı bir
atın artık görevini yapamayacağını bildikleri için onu öldürürler. Anlıyorsun
ya, atların emekliye ayrılma gibi bir şansları yoktur.”
"Her gün aynı şeyleri yapmaya
devam ederek neyin değişmesini bekliyoruz?"
“Ferahkent'in suyu temizdir,
aydınlıktır, sonsuzdur. Fakat bilinen bir şey var: suya ışığını veren senin
gözlerin, suya temizliğini veren senin kalbin, suya sonsuzluğunu verense senin
zihnindir. Bakmayı bilen gözlere, duruluğu hisseden kalplere, sonsuzluğu
düşünen zihinlere her su Ferahkent'tir.”
“İnsanın insana eziyeti, insanın
hayvana eziyetiyle başlıyordu. "Öldürme" arzusu ilk önce hayvanların
üzerinde test ediliyor, sonra hayvanların üzerinde uygulanır hale geliyordu.
Hakir görme, nefret etme, işkence etme ve son olarak can alma...”
“Benim gülden nasibim sadece diken demiş
ya şair. Oysa gül de biziz diken de... Yaradan'a nasıl karşı çıkılır?”
“Sahte gülüşler insanı mutluluk
diyarından uzaklaştırıyor, üzüntü dağlarına uzayıp giden yeni patikalar açıyordu
bana göre.”
0 Comments:
Yorum Gönder
Deneme