Milli Mücadele’nin Kadın Kahramanlarıyla İlgili Edindiğiniz Bilgilerden Hareketle Bu Kahraman Kadınlardan Birinin Yaşamını, Milli Mücadele’deki Yerini ve Önemini Anlatan Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 

Milli Mücadele’nin Kadın Kahramanlarıyla İlgili Edindiğiniz Bilgilerden Hareketle Bu Kahraman Kadınlardan Birinin Yaşamını, Milli Mücadele’deki Yerini ve Önemini Anlatan Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.


Milli Mücadele’nin kadın kahramanları şunlardır:

*Çete Emir Ayşe,

*Kara Fatma

*Tayyar Rahmiye (Rahime Hatun)

*Şerife Bacı

 *Ayşe Hafız 

*Selman İzbeli,

*Halide Onbaşı,

*Süreyya Sülün Hanım

*Kılavuz Hatice

*Kamacı Fatma

*Satı Çırpan

*Asker Saime Hanım

*Halime Çavuş,

*Gördesli Makbule,

*Nezahat Onbaşı.

Bu  kadın kahramanlarımızdan hayatını anlatacağım kişi ise  Tayyar Rahmiye’dir.


Tayyar Rahmiye


Osmaniye’nin Kaypak nahiyesi Raziyeler (günümüzdeki adı Kayalı) köyünün Kanlıgeçit mahallesinde 1890 yılında dünyaya gelmiştir..Tayyar Rahmiye,’nin a asıl adı Rahime'dir.[  Babasının adı Köse Abdullah, annesinin adı Hatice'dir. Okulda öğrenim görüp görmediği, okuryazar olup olmadığı konusunda bilgi yoktur. İki evlilik yapan Rahime Hatun'un ilk evliliğinden iki kızı, ikinci evliliğinden iki oğlu olmuş; oğullarının ikisini de genç yaşta hayatını  kaybetmiştir.


Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda yenik çıkmıştı. Fransızlar Sykes Picot Antlaşmasını gerekçe göstererek Anadolu’nun güneyine askerlerini gönderdiler.  İşgal güçlerinin yöredeki Ermeni çetelerle işbirliği yaparak halkı öldürmeye ve mallarını yağma etmeye başlamıştı. Bunun üzerine Osmaniye’de bir çete savaşı başladı. öldürmesi ve mallarını yağma etmesi üzerine. Rahime Hatun, 1920 yılının Şubat ayında, Kanlıgeçit çete reislerinden Hüseyin Ağa'nın Milli Kuvvetlerine katılmaya gönüllü bir asker  oldu.


 Cephe gerisinde çalışmayı kabul etmedi ve erkeklerle cephede çatışmayı, düşmanla karşı karşıya kalmayı istedi. Karayiğit ve Yanıkkışla köylülerinden oluşan  Kırmızı Müfreze’ye  onbaşı olarak girdi.  Fransızlar ile girdiği çatışmadan Fransızların seksen tüfeğini ve iki de makineliği tüfeğini ele geçirdi. Çatışma sırasında hayatını kaybeden askerlerin intikamını almak için hızla düşmanın üzerine ilerlemeye başladı ve bunun için de kendisine Rahime Hatun’a Tayyar (uçan) lakabı verildi. Fransızlar ile yapılan çatışmada kimi gençler çatışmaya girmek istemiyor ve tereddüt ediyordu  bunun üzerine Rahime Hatun’un onları dönüp şu konuşmayı yaptığı söylenir: "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?"  Bu çatışmada Rahime Ana şehit edildi.

10 Sene Sonra Kendinizi Nerede Görüyorsunuz?

 



10 Sene Sonra Kendinizi Nerede Görüyorsunuz?


Ömrümüzün ne kadar olduğunu bilemeyiz ama geleceğe dair hayaller kurmaktan da vazgeçmeyiz. Her çocuğun kendine ait hayalleri, amaçları, özlemleri, istekleri vardır. Benim de kendime göre gerçekleştirmeyi istediğim hayallerim vardır. 10 yıl sonra kendimi bir dağ köyünde şirin mi şirin küçük bir okulun içinde öğrencilerine ders anlatan, onları geleceğe hazırlayan bir sınıf öğretmeni olarak görüyorum. Dağlarda çiçekler açmış ve yemyeşil bir köy, her yerinden  billur gibi temiz sular akıyor, her çeşit meyveler burada var ve burada doğal hayat var, umut var, mutluluk var. İdealist bir öğretmen olmak istiyorum. 


O dağ köyünde doğalgaz yok, kalorifer yok sadece soba ile ısınan okulumuzun küçük küçük sınıfları var. Öğrenci sayımız 10 ile 15 arasında ama her bir öğrencimle o kadar çok ilgiliyim ki onlara dair her şeyi öğrenmiş oluyorum ve onları geleceğe hazırlamamak için elimden gelen her türlü fedakarlığı gösteriyorum. Onların hem çalışkan, hem güzel ahlaklı hem de mutlu bir insan olması için yaşadığım köyde hayatımıza devam ediyorum. Öğrencilerime okuma yazmayı öğretmişim, onlar artık su gibi okuyup gidiyor, çok güzel bir şekilde yazıyor. Hafta sonları yaşadığım köyün şehir merkezine gidiyorum ve oradan öğrencilerime kendi kazandığım para ile hikaye kitapları, kaynak kitapları ve yiyecek malzemeler alıyorum ve onların da mutlu olmasını sağlıyorum. Çocuklarımız, canım öğrencilerimi çok ama çok seviyorum. Bu arada bu dağ köyünde beş yıl görev yaptıktan sonra da kendimi daha da geliştirip bir üniversite de üniversite hocası olmak için okuldan kalan zamanlarda yüksek lisans sınavına hazırlanıyorum, kendi imkanlarımla yabancı dil öğrenmeye çalışıyorum ve hayatım güzel bir şekilde akıp gidiyor. 


10 yıl sonra kendimi bu dağ köyünde iyi bir öğretmen, vatansever bir öğretmen, öğrencilerini çok ama çok seven nitelikli bir öğretmen, iyi bir insan olarak görüyorum. Maaşımla maddi durumu olmayan öğrencilerine de gizliden gizliye yardım etmeye çalışan bir öğretmen olarak görüyorum. İnşallah bu hayallerim gerçek olur ve ben de mutlu bir insan olurum.

Cumhuriyet’imizin 101. Yılı İçin Cumhuriyet Yüzyılı Konulu Kompozisyon

 

Cumhuriyet’imizin 101. Yılı İçin Cumhuriyet Yüzyılı Konulu Kompozisyon


Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimine cumhuriyet denilir. 101 yıl önce 29 Ekim 1920 yılında edilen cumhuriyet milletinin bağrında yaşıyor, yaşatılıyor ve yaşatılmaya da biz gençler var olduğumuz sürece devam edecektir. Çünkü cumhuriyet bizim özgürlüğümüz, bizim geleceğimiz, yol göstericimiz, aydınlığımızdır. Ulu Önder  Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyeti ilan etmiş ve onu gençlere emanet etmiştir ve gençlerin cumhuriyeti koruyacağına inanmış, güvenmiş ve onlar her zaman çok sevmiştir. Bununla ilgili şu sözü söylemiştir: "Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!" 


101 yaşında olan cumhuriyetimiz gençlerin elinde ve gençlere emanettir. Gençler de onu koruyor, ona sahip çıkıyor. Çünkü ülkemiz gelişiyor, bilim ve fen yolunda ilerlemeye devam ediyor. Cumhuriyetle birlikte insana verilen önem artmıştır. Cumhuriyet aslında bir insan olma projesidir. Çünkü cumhuriyet ilan edildikten sonra yenilikler gelmiş, ülkemiz her alanda gelişmeye ve ilerlemeye başlamıştır. Bugün 101 yaşında olan bu koca çınar bize Mustafa Kemal’in, vatan uğrunda şehit olan vatan kahramanlarının emanetidir. Bu uğurda nice kanlar akmış, vatan yolunda nice yiğitler şehadet şerbetini içmiştir. Cumhuriyet  halkın kendi kaderini kendi eli belirlemesi, halkın özgürlüğü, halkın yönetimde söz sahip olması demektir. Onun için cumhuriyet tek bir kişinin egemenliği değil, hepimizin egemenliği, hepimizin kararlarıdır. Bunun için cumhuriyete sahip çıkmak ve onu sonsuza kadar korumak gerekir.


Cumhuriyet'in ilanı, milletimizin şanlı tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir. Cumhuriyet'in ilanının 101. yıl dönümü ülkemizin her yerinde büyük bir coşku ile kutlanacaktır.  101 yıllık koca çınarın yani cumhuriyet bayramımızın kutlamaları kapsamında Cumhuriyet'i koruyan, yaşatan ve ülkesine sahip çıkan, milletine ve bütün insanlığa karşı görevlerini bilen bir neslin yetişmesi için başta eğitimciler ve anne ve babalar olmak üzere herkes üzerine düşen görevi yerine getirmeli, cumhuriyeti yaşatmaya devam etmelidir. Cumhuriyet ilan edilmemiş olsaydı gelişmemiş ülkelerden biri olacaktık. Ülkemiz gelişmeye devam etmeyecekti ve her gün biraz daha gerilemeye başlayacaktı. Unutmayalım ki demokrasinin taşları cumhuriyetin ilanı ile döşenmiştir.


 Cumhuriyet olmasaydı barış ortamı olmayacaktı, iç karışıklıklar olacaktı, özgürlük olmayacaktı, kadın hakları olmayacaktı. 101 yıllık cumhuriyet yüzyılında gençler olarak yeni çalışmalar yapmalıyız. Ülkemizi her alanda geliştirmeliyiz ve ülkemizi en iyi yerlerde en iyi şekilde temsil etmeliyiz. Çünkü bizler cumhuriyet çocuğu olacağız ve cumhuriyet çocuğu olmaya da devam edeceğiz Daha özgür ve daha bağımsız bir ülke olmak için, başka milletlerin kölesi olmamak için önce bağımsızlığımıza sonra da cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız. Cumhuriyet’imizin 101. yüzyılı kutlu ve mutlu olsun. Daha nice yıllara...

Korkusuz Kahramanlar Şiirinden Hareketle Defterinize Bir Hikâye Yazınız.

 

Korkusuz Kahramanlar Şiirinden Hareketle  Defterinize Bir Hikâye Yazınız.

 

Korkusuz Kahramanlar

O karanlık gecede

 Haberi alır almaz

Vedalaşıp herkesle

Meydanlara koştular

Korkusuz kahramanlar

……………………………

O gün ölüm bile

Korkutmadı onları

Yaşlısıyla genciyle

Açtılar bütün yolları

Korkusuz kahramanlar

……………………………

Ay yıldızlı bayrakla

Göğsündeki imanla

Dimdik durarak düşmana

Dünyaya bir ders verdiler

Korkusuz kahramanlar

…………………………….

Bayraklar ellerinde

Tekbirler dillerinde

Allah, vatan uğruna

Şehit, gazi oldular

Korkusuz kahramanlar

(Ömer GÜÇLÜ)

 

Korkusuz Kahramanlar şiirinden etkilenip yazdığım hikayem aşağıdaki şekildedir:

 

Demokrasi Yok Edilemez

 

15 Temmuz akşamıydı. Saat ona doğru  ülkede darbe çıktığına dair haberler bütün kanallarda yayınlanmaya başlamıştı. Darbe demek; demokrasiye ihanet etmek demek, seçilmiş kişiyi yok etmek demekti. O gün ağabeyim, babam, annem ve ben televizyonu izliyor bir yandan da çok korkuyorduk. Ülkemizde darbe olursa sıkıntılı günler başlayacaktı ve demokrasi büyük bir yara almış olacaktı. 15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş hükûmetini devirmek hedefiyle hain bir darbe girişimi gerçekleştiriliyordu. Fetullahçı Terör Örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi, İstanbul'da köprülerin kapatılması ve tankların sokaklara çıkarılması ile başladı. Haberlerde ardına ardına yeni gelişmeler oluyordu. Biz Niğde’de oturduğumuz için  haberleri izliyor, insanlara bir şey olmasın diye dua ediyorduk. Yeni gelişme şuydu: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere birçok devlet kurum ve kuruluşları bombalanıyordu.


 Gazi Meclisimiz bombalanıyordu ve  bu çok mühim bir olaydı. FETÖ’nün darbe timleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik suikast amacıyla bir saldırı düzenledi. Cumhurbaşkanımızın ulusal televizyonda yayımlanan çağrısı üzerine halkımız demokrasisini savunmak için meydanlara davet etti. Cumhurbaşkanımızın sokağa davetine halkımız sokaklara indi ve demokrasi için sabaha kadar darbeciler ile çatıştı İstanbul halkı adete birbirine kenetlenmişti o gece. O karanlık gecede haberi alan herkes dışarı fırladı. Korkusuzca meydanlara koştular. Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk çocuk demeden herkes meydanlardaydı. Babam  ve ağabeyim de dışarı çıktı ve meydanlara koştu ve darbeye hayır sloganları atıldı ve o gece her kes sabaha kadar uyumadı. Darbecilerle çatışan birçok insanımız hayatını kaybetti ve şehit oldu. Bunlardan biri d e bizim hemşerim olan Niğdeli Ömer Halisdemir’di. Ömer Halisdemir o korkusuz kahraman, o korkusuz asker 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığında görevliyken komutanlığı ele geçirmeye çalışan darbe yanlısı Tuğgeneral Semih Terzi'yi göğsünden vurarak öldüren ve ardından diğer darbe yanlısı askerler tarafından vurularak öldürüldü ve oracıkta şehit düşüverdi. Niğdeliler olarak o gece başta Ömer Halisdemir olmak üzere tüm şehitlerimize ağladık. Nice çocukla yetim, öksüz kaldı, nice ana babalar da evlatsız kaldı da ağzından sadece vatan sağ olsun lafından başka bir şey çıkmadı o kahraman ana ve babaların. Gözlerimiz şişene kadar ağladık ama yenilmedik, yılmadık, vatanı kendi içimizdeki düşmanlara vermedik, vermeyeceğiz de. Milyonlarca vatandaşımız darbeci terör örgütüyle gece boyunca mücadele etti. Ay yıldızlı bayrağı eline alıp askeri araçların altına yatanı mı arasın, yoksa üzerine gelen araçlara aldırmadan ölüme giden nice vatanseverleri mi ve daha neler neler… O gece tekbirler getirildi, birçok gazimiz oldu ve birçok da şehit verdik kara toprağa. Ama o toprak ki şehit kanıyla sulanan benim ana vatanımın toprağı verilmedi darbecilere ve “vatan bir bütündür bölünemez, demokrasiye darbe vurulamaz” dedi halkımız. Vatandaşlarımız kapatılan Boğaz Köprüsü’nde şehit olma pahasına hayatlarına kasteden darbecileri etkisiz hâle getirmeyi başardı.


 Bu, milletimizin birlik ve kararlılığının test edildiği tarihî anlarından biriydi ve bu tarihi anları asla unutmayacak ve unutturmayacaktık. Çünkü bu vatan bizim, bu vatan kara toprağında şehitlerin olduğu ana toprağımızdı. Verilir miydi hiç başkasına, kıyılır mıydı hiç vatana. Kıyılmazdı elbette ve öyle de oldu. Bu darbeyi gerçekleştirenin Fetullah Terör Örgütü olduğu anlaşıldı. FETÖ’nün darbe girişiminin arkasında olduğu kesinlik kazandı. ABD'de ikamet eden örgüt elebaşının devlet içerisindeki paralel yapılanmasıyla bu hain eylemi gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Kazanılan zafer sadece Türkiye’nin değil tüm dünya demokrasi tarihinin en onurlu direnişlerinden biri olarak kaydedilmiştir. O kanlı gecede hayatlarını feda eden vatandaşlarımızın anısını Türkiye’nin istiklal ve istikbalini koruyarak onurlandırmaya devam edecektir. Yaşadın Türkiye Cumhuriyeti, Yaşasın Demokrasi!

Kadına Saygı Metninin Soru ve Cevapları 6. sınıf Türkçe kitabı 73. sayfa

 

Kadına Saygı Metninin Soru ve Cevapları 6. sınıf Türkçe kitabı 73. sayfa


Atatürk, cumhurbaşkanı olarak bir gün Tarsus’a gitmişti. Onu karşılayan kalabalık arasında iri yapılı, esmer bir kadın da bulunuyordu. Bu Kurtuluş Savaşı’nda düşman ile yiğitçe çarpışan Adile Çavuş’tu.

Ulu Önder halkı selamlayarak hükümet konağına doğru ilerlemeye başlamıştı. Adile Çavuş, kendini tutamamış, birden fırlayarak onun önünde yere kapanıvermişti. Toprağı öperken

-Bastığın yerlere kurban olayım, diyordu.

Atatürk, hemen Adile Çavuş’u elinden tutarak yerden kaldırdı ve şöyle dedi:

- Kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye layıksın.

 

1) Adile Çavuş kimdir:

cevap: Adile Çavuş Kurtuluş Savaşı yıllarında düşman ile yiğitçe savaşan kahraman bir Türk kadınıdır.

 

2) Ulu Önder halkı selamlayarak hükümet konağına doğru ilerlerken Adile Çavuş ne yapmıştır?

Cevap: Adile Çavuş, kendini tutamamış, birden fırlayarak onun önünde yere kapanıvermişti. Toprağı öpmüş ve Mustafa Kemal’e Bastığın yere kurban olayım demiştir.

 

3) Atatürk, Adile Çavuş’u yerden kaldırırken ona neden göklere yükselmeye layık olduğunu söylemiştir?

Cevap: O kurtuluş Savaşında düşmandan korkmadan yiğitçe savaştığı için, mert olduğu içini kıymetli olduğu için Mustafa Kemal de ona  göklere yükselmeye layık olduğunu söylemiştir. Çünkü o vatansever yiğit ve  korkusuz bir kadındır.

Güzellik İnsanın İçinden Doğar Sözü İle Kompozisyon

 

Güzellik İnsanın İçinden Doğar Sözü İle Kompozisyon

 

Güzellik kavramı her insana göre görecelidir. Kimi insan dış görünüşü güzel olarak değerlendirir, kimi insanlar ise ruhun güzelliğine, kalbin güzelliğine önem verir. Güzellik insanın içinden doğar sözü ile anlatılmak istenen de insanın kalbinin güzel olması, iyi niyetli olması, dürüst ve güvenilir olması ile ilgili bir durumdur. Yani güzellik dışarıdan bakılınca görülen fiziksel özellikler değildir. 


İnsanın toplum içindeki nezaketi,  dürüstlüğü ve güvenilir olması, insanlara zor zamanlarda yardım etmesi, başka insanların yüzüne ayrı arkasından ayrı konuşmaması gibi özelliklere sahip olan kimseler güzel insanlardır. İşte bu şekilde olunca güzellik içten gelir ve her tarafa yayılır. Yeter ki güzel düşünelim, insanlara karşı art niyetli olmayalım, elimizden geldiği kadar bizden yardım isteyenlere yardım edelim ve bencil olmayalım. Ben değil de biz anlayışı ile hareket ettiğimiz zaman, tatlı dilli ve güler yüzlü olduğumuz zaman güzel bir insan oluruz. Bazen dışarıdan bir insanın dış görünüşüne bakarak ne kadar da itici duruyor, çok çirkin deriz içimizden. Oysa o insanla tanıştığımız zaman, nasıl sağlam bir karaktere sahip olduğunu gördüğümüz zaman dediklerimizden kendi kendimize utanırız.


 Çünkü dışarıdan güzel görünmeyen o insanın ruhunun, kalbinin nasıl bir güzelliğe sahip olduğunu görürüz zaman içinde. Bazen de dışarıdan bakıp çok güzel gördüğümüz kişilerin kalbinin kötülükle dolu olduğunu görebiliriz. İşte bundan dolayı güzelliği beden güzelliği değil de akıl güzelliği, ahlak güzelliği olarak görürsek daha güzel olur. Çünkü güzellik insanın içinden doğar.

Geleneksel Çocuk Oyunları ve Bunların Kültürümüzdeki Önemini Araştırınız

 

Geleneksel Çocuk Oyunları ve Bunların Kültürümüzdeki Yerini Araştırınız


Uzun bir geçmişi olan geleneksel  çocuk oyunları, kullandıkları doğal malzemeden yapılan oyuncaklar ile toplumun mili ve manevi değerlerini içinde barındırır. Çocuklara değer kazandırmadaki en iyi yöntem oyundur. Çünkü oyun, çocuğu eğlendirirken fakına varmadan çocuğun toplumsal belli-başlı değerleri kazanmasına sebep olur. Bezirganbaşı, saklambaç, körebe, istop, yakar top, çuval yarışı, ip atlama, mendil kapmaca, yağ satarım bal satarım, kaleli yakan top, gibi oyunlar, geçmişte çocukların zevkle oynadığı oyunlar arasında yer alır. Geleneksel oyunlardan kimileri bunlardır. Top, ip ve taş çok eski zamanlardan günümüze kadar ulaşmış oyun araçlarıdır. 


Geleneksel çocuk oyunları, bir toplumun kültürel mirasını taşıyan, nesilden nesle aktarılan önemli değerlerdir. Bu oyunlar, çocukların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerini desteklemenin yanı sıra, kültürel kimliğin korunmasında ve sosyal bağların güçlenmesinde de önemli bir rol oynar. Geleneksel çocuk oyunlarında çocuklar daha sosyaldir ve birbirleri ile doğrudan iletişim kurarlardır. Böylece yeni arkadaşlıklar ve dostluklar kurulurdu. Oyunlar birlikte oynanır, birlikte zevk alınır ve birlikte kahkahalar atılırdı. Bunlar da çocukların sosyal gelişimine ve kültürel gelişimine büyük katkı sağlardı. Çocuklar bu oyunlar sayesinde birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket etmenin önemini anlardı. Merhamet duygusu, sevgi duygusu, saygı duygusu, empati kurma becerisi gibi güzel duygular ortaya çıkardı ve bu da çocukların gelecekteki yaşamına temel oluştururdu ve onların daha iyi bir insan daha biz anlayışı içinde olan birey olmalarını sağlardı. Çeşitli değerleri öğrenen çocuklar bu güzel değerleri gelecek kuşaklara aktarır ve bu da kültürümüzün daha canlı kalmasını sağlar.


 Öğrendiklerimizin çoğunun yakınlarımızdan çevremizden öğrenildiği, özellikle çocukluk devresinde semboller eşliğinde hayat bulan geleneksel oyunların zamanla davranışa dönüştüğü göz önüne alındığında, çocuk gelişimi açısından geleneksel oyun kültürünün ne denli önemli olduğu daha net bir hale gelmektedir. İçerisinde yaşanılan toplumun değer yargıları etrafında neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda bir dizi somut veya soyut mesaj içeren geleneksel çocuk oyunları, ahlaklı bireylerden oluşan ideal toplumsal düzenin sağlanmasında tartışmasız bir öneme ve misyona sahiptir

Aşağıdaki Paragraftan Hareketle Atatürk’ün Türk Gençliği’ne Niçin Güvenip İnandığını ve Türkiye Cumhuriyeti’ni Emanet Ettiğini Açıklayınız.

 

Aşağıdaki  Paragraftan Hareketle  Atatürk’ün  Türk Gençliğine  Niçin Güvenip İnandığını ve Türkiye Cumhuriyeti’ni  Emanet  Ettiğini Açıklayınız.


Atatürk “Tarihi yaşadığımız gibi yazdık fakat geleceği cumhuriyete inananlara , onu  koruyanlara ve yaşatacak olanlara emanet etmek gerekiyor.” diyordu. O, Türk gençliğinin sağduyusuna, milliyetçiliğine, vatan sevgisine inandığını ve onlara güvendiğini söylüyordu. Mustafa Kemal Atatürk gençlere güvenmektedir çünkü cumhuriyeti koruyacak ve yaşatacak olan gençlerdir. 


Ülkemizi bilim ve fen yolunda ileriye götürecek olan, demokrasi kültürünü yaşatacak olan gençlerdir. Gençler cumhuriyete sahip çıkacak ve onu gelecek nesillere en iyi bir şekilde taşıyacak ve cumhuriyet sonsuz olacaktır. Bundan dolayı Atatürk Türk gençliğine güvenmiştir. Çünkü Türk gençleri azimli, çalışkan, üretken ve vatansever gençlerdir. Vatanına aşk ile bağlı olan, cumhuriyete, özgürlüğüne düşkün olan gençlerimiz cumhuriyetin yok olmaması için hayat boyu çalışmaya, bağımsızlığımızı korumaya ve ülkemizi ileriye taşımaya devam edecektir. Çünkü ne varsa gençlerde vardır. Atatürk de bunu bildiği için yukarıdaki sözü söylemiştir.


 Bundan dolayı cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız, onu yaşatmalıyız ve onun getirdiği güzellikleri sonsuza kadar korumalıyız. Vatansever olan kişi, çalışkan olur, cumhuriyeti korur ve bu toprakları hayatı pahasına da olsa korur.

Yandaki Şiiri Okuyunuz. Bu Şiirden Hareketle Cumhuriyet Konusundaki Duygu ve Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız 6. sınıf Türkçe kitabı

 

Yandaki Şiiri Okuyunuz. Bu Şiirden  Hareketle  Cumhuriyet Konusundaki Duygu ve Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız 6. sınıf Türkçe kitabı


DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

Bugün,

Doğum günün senin

Bugün,

Doğum günü ulus olmamızın.

Bak, süslendi bayraklarla yurdum.

Doğum günün kutlu olsun

Cumhuriyetim!

(Türkân GEDİK Bengi)


 Şiirden hareketle  cumhuriyetle ilgili düşüncelerim şunlardır:


Cumhuriyet ile birlikte halkımız kendi kaderini kendi iradesine teslim etmiş ve ulus olma yolunda büyük bir adım atılmıştır. Yönetimde artık halkın egemenliği var olmuş, seçimle halk dilediğini başa getirmiş dilediğini ise baştan geri indirmeyi bilmiştir. Cumhuriyet bir insan insan olma, insana değer verme projesidir. Hür olmayan bir insan  özgür değildir. Cumhuriyet ile birlikte özgürlüklerimiz genişlemiş, haklarımız artmıştır ve kadınlara verilen önem ve değer daha çok artmıştır. Birçok Avrupa ülkesinden önce kadınlarımız haklar verilmiştir ve kadının önemi daha fazla ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet ile birlikte ülkemizde eğitim ve öğretim alanında yenilikler başlamış. Ekonomide, sanayide, ticarette,  sanatta yeni gelişmeler sağlanmıştır. Siyasi alanda değişimler ve yenilikler olmuştur. İnsan haklarına daha fazla önem verilmiştir. Demokrasinin taşları döşenmiştir ve halkın iradesi ön planda olmuştur. 


Cumhuriyet sayesinde kargaşa ortadan kalkmış ve her alanda ülkemiz hızla kalkınmaya başlamıştır. Barış ortamı sağlanmış, huzur sağlanmış, bilim ve kültür alanında büyük adımlar atılmıştır. Cumhuriyet bir aydınlanma dönemi, medeni millet olma durumudur. Çünkü cumhuriyet yaşamdır, özgürlüktür, nefes almaktır.

Cumhuriyet İlan Edilmeseydi Ne Olurdu?

 

Cumhuriyet İlan Edilmeseydi Ne Olurdu?


Cumhuriyet ile birlikte halkımızın kaderi halkımızın elinde olmuştur ve halk yönetime ortak olmuştur. Cumhuriyet ilan edilmeseydi ülkemiz Afganistan’dan ve diğer geri kalmış ülkelerden farksız olurdu. Hiçbir anlamda gelişme ve ilerleme sağlanamazdı. İnsana , bireye verilen değer olmazdı. Yönetim tek bir kişinin egemenliğine bağlı olurdu ve halkın iradesi asla ön planda olmazdı ve saltanat devam ederdi. Hür olmayan adama insan denmez.


 Cumhuriyet bir insan olma projesidir. Çünkü cumhuriyetle bireye verilen değer artmış ve birey olma yolunda gidilmiştir. Cumhuriyet ilan edilmeseydi kadınlara çeşitli haklar verilmeyecekti, yeni gelişmeler sağlanamayacaktı. Cumhuriyet ilan edilmeseydi sulh içinde yaşayamayacaktık. Bütün bunlar Mustafa Kemal  sayesinde olmuştur. Demokrasinin taşları Cumhuriyetin ilanı ile döşenmiştir. Cumhuriyet ilan edilmeseydi kargaşa olurdu, iç karışıklıklar ortaya çıkardı. Cumhuriyet olmasaydı halkımız onun  bunun direktifiyle hareket etmeye devam edecek ve kendi iradesini ortaya koyamayacaktı. Eğitim, öğretim, bilim ve sanat alanında, sanayide, ticarette, ekonomide hiçbir ilerleme sağlanamazdı. Cumhuriyet ile birlikte özgürlükler artmış ve insana verilen değer fazlası ile artmıştır. 


Ülkemiz her türlü gelişmeye ve ilerlemeye başlamıştır. Dünya ile entegrasyonumuz başlamıştır. Cumhuriyet ilan edilmeseydi Ortaçağ Avrupa'sından farkımız olmadı ve gerilemeye devam ederdik. Cumhuriyet olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti diye özgür ve bağımsız bir devlet olmazdı.