Şikayet İle İlgili Özlü Sözler

 

Şikayet İle İlgili Özlü Sözler

 

Sürekli şikayet etmek insanı ileriye götürmez ve insan yerinde kalmaya devam eder. Şikayet etmek yerine sorunları çözmek için uğraşmalıyız ve sorun odaklı değil problem çözme odaklı olmalıyız.


Şikayet ile ilgili özlü sözler şunlardır:

 "Başına gelen sıkıntıdan şikayet etme. Az ağla, çok sabret. Çünkü sabır, darlığın, sıkıntının anahtarıdır." Mevlana.

“Düşünme yetkinleştiğinde şikayeti bırakır.” Dücane Cündioğlu

"İnsanoğlu ilgi çekmek için dertlenir, çünkü şikâyet etmeyi sever." Eddi Anter.


"Başkası düştü mü, çürük tahtaya basmasaydı deriz, kendimiz düşünce,  tahtanın çürük olmasından şikâyet ederiz." Cenap Şahabettin

"Yalnızlıktan nasıl şikayet edersin? Benim olmadığım yerde yalnızlık en güzeli değil mi?" Cemil Meriç

"Bir şeyi beğenmiyorsan, değiştir. Değiştiremiyorsan, tavrını değiştir. Şikayet etme." Maya Angelou

"İnsanların inanç ve ibadetleri ne kadar azsa, şikayetleri o kadar çoğalır." Hekimoğlu İsmail

“Herkes, ölmek zorunda olmamız ne fena, deyip duruyor. Yaşamak zorunda kalmış insanların ağzından çıktığı düşünülürse, ne tuhaf bir şikayet."  Mark Twain

Şikayet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir."  Tolstoy

İlerlemeyi, bizi şikayet edenlere borçluyuz. Memnun insanlar hiçbir değişiklik istemezler." H.G. Wells

“Hayatınızın sonuna kadar yaşamadıkça talihinizden şikâyet etmeyin." Anton Çehov.

"Ve bir şey daha anladım ki şikayet etmek insanı hayat yolunda geri itiyor. Ne bileyim, eskiden arkadaşlarımla dertleşmek beni çok rahatlatırdı, oysa şimdi sıkıntılarımdan bahsetmek beni sadece yoruyor." Lüset Kohen Fins

"Şikayetçi, kötü huyludur. İyi huylu şikayet etmez, tahammül eder." Mevlana

"Şikayetler duyulduğu sürece, yolsuzluk, zulüm ve kötülük yayılamaz." Muhammed Bozdağ.

 

“Bakın etrafa hep maziden şikayet ediyoruz, hepimiz onunla meşgulüz." Ahmet Hamdi Tanpınar.

"Şikayet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir." Tolstoy

"Sabrın alameti şikayeti terk, musibet ve sıkıntıları gizlemektir." Abdullah Araz.

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz Kitabında Geçen Alıntılar

  

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz Kitabında Geçen Alıntılar


Aziz Nesin'in 1977 yılında roman olarak Nesin Yayınları'ndan yayınlanarak elimize ulaşan eserinde hapse giren Yaşar Yaşamaz adlı bir gencin, nüfus kaydında yapılan hatadan dolayı hayatı boyunca yaşadığı sorunlar, ülkenin durumu ile birlikte biraz abartı ve gülmeceyle anlatılmaktadır. 


Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz Kitabında geçen alıntılar şunlardır:

"Aman oğlum, bişeyi bedava dediler mi, aman alma sakın, ordan kaç... Bedeline almaktan çok daha pahalıya gelir."

"Biz eşek olduktan kelli, sırtımıza binecek çok bulunur."

“Bir insan pek çok türlü ölür: Hukuki olarak ölür. Siyasi olarak ölür. Fizik olarak ölür. Psikolojik olarak ölür. İnsanın tam olarak yaşayabilmesi için, bunların hepsinin birden yaşaması gerekir.”

“Biz, son derecede idareci insanlarızdır. Bu dünyada bizim gibi idareci yoktur, tarihte gelmemiştir ve gelemez... Bakın neden? Dünyanın başka yerlerinde de idareci insanlar çok var. Var ama, onlar ancak olan bişeyi idare ederler. Olan şeyi herkes idare eder yahu... Marifet, olmayan bişeyi idare etmektir.”


“Öyle deme arkadaş, bizden beterleri de var. Hani herif idama götürülürken biri, " Üzülme arkadaş, beterin beteri var! " demiş de, idama giden de "Ulan bundan beteri olur mu?" deyince öbürü, "Olur," demiş, " seni asmaya götürüyorlar yine, senden önce birini kazığa oturtmuşlardı. " Beterin beteri vardır.”

“Normal insan, dengesiz insandır. Çünkü insan, ateş üstünde duran su dolu bir kazana benzer. Nasıl içindeki su kaynayınca kazanın kapağı atarsa, makinelerin buhar kazanlarına da artık buğu dışarı fışkırsın diye supap yapmışlardır. Buğunun artığı dışarı fışkırır delikten, kazandaki buğu da gerektiği kadar kalır, yani dengede durur. Yoksa kazan patlar. İnsan da böyle işte… Kızınca, duygulanınca, üzülünce, acılanınca, insan içinden bir şey boşaltacak ki, patlamasın da dengesi yerine gelsin. Ee nasıl içini fışkırtacak? Nasıl kazanın supabı varsa, insanın da bir tahtası eksik olacak ki, buradan dışarıya su koyuversin… Bu yüzden işte, dengeli insan bir tahtası eksik insan demektir. O normal denilen tahtası eksik olamayanlar, günün birinde birden patlayıp bombok olur, bir daha da onarılmazlar.”

"Diploman var mı, okul diploman?" dedi. "Yok, dedim, okula gidemedim." "Hmmmm, demek diploman yok... Öyleyse sana yüksek bir iş vereceğiz..." dedi.”

“Medeniyetin okulu, kursu mursu olmaz. İnsanın kendinde olmayınca ne yapsan boş.”

“Ölmek istesen de ölünmüyor. Yaşanmıyor da... Sürün sürünebildiğin kadar. Anladım ki, insanın şansı yoksa ölemiyor bile...”

“Ben sana okula gitmedim diyorum… -Ben de sana bu yüzden büyük işler düşünüyorum ya, hatta vali bile olmak için, hatta elçi bile olmak için diploma gerekmez de, mahalle bekçisi olmaya kalksan diploma ister.”

“Dünyada hiçbir deli, 'ben deliyim' diyecek kadar deli değildir.”


 "Siz gerçekten polis gelsin istiyorsanız, benim dediğimi yapın. Öyle sizin çağırdığınız gibi polis çağrılmaz." "Ya nasıl çağrılır?" "Çıkın şu bankın üstüne. Sonra da ordan, 'Bu ne biçim düzen? Bu ne rezalet! Bu ne alçaklık! Bu ne utanmazlık!' diye bağırın. İşte o zaman, yerden mantar gibi polis biter, havadan karga gibi polis üşer, sen de şaşar kalırsın..."

“Politikacıdır bu, herkesi öper de, sever de, kucaklar da…”

“Ben asıl kime sövüleceğini çok iyi bilirim ama, sövülecek olana sövünce başım derde giriyor. Yani, çorbadan ağzım çok yandığından, ben de şimdi yoğurdu bile üfleyerek yiyorum. Asıl sövülecek olanlara sövülmesi gerekenlere sövüp saysak, polis yakamıza yapışır. Biz de, asıl sövmemiz gerekenlerin yerine feleğe söveriz. Bu millet feleğin olmadığını bilmez de mi, yatar kalkar feleğe söver, hiç durmaz boyuna feleğe ilenir? Bilir bilmesine… Ama feleğe söverken, feleğe ilenirken, kime sövüp ilendiğini bilir, yüreğinin ataşını söndürür, deneceklere ilensek, mahkemeye verirler; hapislere atarlar. Millet de yolunu bulmuş, feleğe söver, kadere ilenir, yazgısını yerer. Yüreğini serinletir, biraz olsun erinir. ”

Orhun Kitabelerinin Önemi Nedir?

 

Orhun Kitabelerinin Önemi Nedir?


Orhun kitabelerinin  (yazıtlarının) önemi şudur: Tarihte bilinen ilk yazılı kaynaklardır. Türk adının ilk kez geçtiği kaynaklardır. Orhun ya da diğer adı ile Kök Türk Kitabeleri bizlere Türklerin siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamları hakkında bilgi veren kitabelerdir. Bu kitabeler günümüzde Moğolistan sınırları içerisinde yer almaktadır. Göktürk Kitabeleri (Orhun Yazıtları) Türk yazı dilinin Eski Türkçe Dönemi'ne ait yazılı ürünleridir.


 Bu kitabeler, Türk dilinin bilinen ilk yazılı kaynakları olması nedeniyle dilimizin tarihi ve gelişimi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.  2. Kök Türk Devleti döneminde Kök Türkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Orhun yazıtları Türkçenin tarihsel süreçteki gramer yapısı ve bu yapının değişimiyle ilgili bilgiler verdiği gibi Türklerin devlet anlayışı ile yönetimi, kültürel ögeleri, komşuları ile soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal yaşantısıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir Bilge Kağan, Kül Tigin ve Tonyukuk adına dikilmiş yazıtlardır. Ülkemizde   Orhun Yazıtları ile ilgili ilk kitap 1924 yılında Türkolog  Necib Asım  tarafından Osmanlı Türkçesi ile yazılmış ve Orhun Abideleri adıyla yayımlanmıştır. 


Orhun ırmağı yatağında bulunan kitabeler, Danimarkalı dilbilimci Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur. Runik harflerle yazılmış olan kitabelerde ilk önce "tengri" kelimesini okumayı başaran Thomsen daha sonra tüm yazıları okuyarak kitabeleri dünyaya tanıtmıştır. 

Kendini Geliştirme Nasıl Olur?

 

Kendini Geliştirme  Nasıl Olur?


İnsan kendini geliştirmek için önce kendini iyi tanımalı, ilgi ve yeteneklerinin neler olduğunun farkına varmalı, eksik yönlerini daha çok geliştirmek için çalışmalıdır. Kendimizi geliştirmek dünyaya farklı açıdan bakmamızı sağlar ve daha az şikayet eden bir insan olmamızı sağlar. Ne kadar çok meşgul olursak, işimizi de kadar çok aşkla yaparsak işte o zaman daha az şikayet ederiz ve hayatın biz everdiği güzelliklere şükrederek mutlu bir şekilde hayatı sürdürmeye devam ederiz. Kendimizi geliştirmek için şunları yapmalıyız: Her gün mutlaka az da olsa kitap okumalıyız. Kitaba ayıracak daha fazla zaman bulduğumuzda ise elbette daha fazla okuyabiliriz. Özel kurslara giderek kendi yeteneklerimizi daha da geliştirebiliriz ve böylece alanımızda daha uzman bir kişi olabiliriz. 


Mutlaka iki ve gerekirse ikiden fazla dil öğrenmeye bakmalıyız. Dünya gelişiyor, teknoloji gelişiyor ve bunları anlamak için de dünya dillerini öğrenmek bize çok şey katar ve bizi daha kültürlü, daha donanımlı ve bilgili yapar. Onun için dil öğrenmek bizi geliştirir ve daha yaratıcı kılar. Korkularımızın neler olduğunu gün yüzüne çıkarmalıyız ve onlarla yüzleşmeliyiz. 


Kendimize hobiler edinmeliyiz.  Konfor alanından sıyrılmalıyız ve işimize odaklanmalıyız. Aşırı konfordan kaçınmalıyız. Çünkü aşırı konfor insanı tembelleştirir. Rekabete önem vermeliyiz ama aşırı hırsa girmeye gerek yoktur. Hırsımız kendimiz için olmalı birileri ile art niyetli iddia halinde bir hırs olmamalıdır. Hayat boyu öğrenmeyi kendimize ilke edinmeliyiz.  Bizi iyi tanıyan insanlardan bildirim almalıyız ve eksik yanlarımızı geliştirmeliyiz , böylece kendimize karşı da tarafsız olmayı öğreniriz ve kendimizi daha çok geliştirebiliriz. Kendimize ilham kaynağı olan kişilerin kimler olduğunu belirlemeliyiz ve onların yolundan gitmeliyiz. Bize bir katkısı olmayan kötü alışkanlıkları terk etmeliyiz ve iyi alışkanlıklar edinmeye bakmalıyız. Küçük başarılarımızı küçümsememeli kutlamasını bilmeliyiz. Haftalık olarak kendimize bir egzersiz  rutini oluşturmalıyız ve böylece bunu rutine döktüğümüzde daha az stresli, daha mutlu ve kendini ve bedenini daha çok geliştirmiş bir kişi olabiliriz. 


Negatif ve kötümser insanlardan mümkünse uzak durmalıyız, mümkün değilse araya mutlaka mesafe koymalıyız ve onlara karşı nötr bir duygu içinde olmalıyız. Sağlığımızı önemsemeliyiz ve sağlık ile ilgili bir sorunumuz olduğunda bunu ertelememeliyiz. Stresi yönetmenin yollarını öğrenmeliyiz. Güçlü bir motivasyon kaynağımız olmalıdır.


 Disiplinli olmalıyız çünkü disiplin insanı özgürleştirir. Zekamızı geliştirecek etkinler yapmalıyız. İyi uyumalıyız, iyi beslenmeliyiz. Geçmişte yaşanan olumsuz şeyleri bir kenara bırakıp geleceğe odaklanmalıyız. Beden  dilimizi geliştirmeliyiz, gereksiz harcamalardan kaçınmalıyız, bir günlük tutmalıyız ve bunu alışkanlık haline getirmeliyiz. Yeri geldiği zaman kendimiz ve hayata da meydan okumasını bilmeliyiz ve korkak değil mücadeleci bir ruha sahip olmalıyız. Aşırı alıngan ve aşırı duygusallıktan kesinlikle kaçınmamalıyız. Herkese hemen güvenmemeliyiz ve herkesle duygusal bağ kurmamalıyız. Sonra hayal kırıklığı yaşanabilir. Önce ailemizle duygusal bağımız olmalıdır gerisini o kadar da kafaya takmamalıyız Eleştirilere açık olmalıyız.

Bir Hikaye Yaz İçinde İnsan Olsun Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Bir Hikaye Yaz İçinde İnsan Olsun Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları

 

Kitabın içinde kısa kısa değişik hikayeler bulunmaktadır. Bu hikayelerden karışık sorular hazırlanmıştır. Bunun için kitabın tamamı okunduğunda sorulara doğru cevap verilecektir.


1) Çocuğun annesi ile babası arasında neden tartışma ve küslük olmuş?

A) Babası çocuğa bağırdığı için

B) Annesi kendi arabasını hiç tanımadığı birine iki günlüğüne verdiği için

C) Babası aylık maaşını kumara yatırdığı için

D) Çocuk yalan söylemiş annesi de çocuğu savunmuş

 

2) Çocuğun annesi kendimizi şımartalım dediğinde çocuğu ile nereye gidermiş?

A) Balık ekmek yemeye

B) Pastaneye

C) Alışveriş merkezine

D) Lig maçlarını izlemeye

 

3) Çocuğun en çok sevdiği ye neresiymiş?

A) Park

B) Okul

C) Bakkal

D) Ev

 

4) Nohut dolu kovanın devrilmesinin nedeni nedir?

A) Taş

B) Bisiklet

C) Top

D) Araba


5) İnsanları  asıl ne zaman tanırsınız?

A) Yemek yerken

B) Öfkeliyken

C) Yoksulken

D)  Sana ihtiyaçları kalmadığı zaman


 

6)  Bilge Hanımın Kadir’e verdiği paltodan ne çıkmıştır?

A) Kolye

B) Küpe

C) Bilezik

D) Künye

 

7) Kadir’in babasının paltodan çıkan eşyayı sahibine geri vermesi onun nasıl bir özelliğe sahip olduğunu gösterir?

A) Güvensiz

B) Tutarsız

C) Dürüst ve güvenilir

D) Açgözlü

 

8)  Aşağıdakilerden hangisi çocuğun dedesinin sevdiği şeylerden biri değildir?

A) Kahve

B) Gül

C) Türküler

D) Dedikodu


 

9) Dedesi çocuğa hangi müzik aletini çalmayı öğretmeye başlamıştır?

A) Gitar

B) Bağlama

C) Ud

D) Ney

 

10)  Bir insan her zaman bir devden daha değerlidir diyen kişi kimdir?

A) Çocuk

B) Babaannesi

C) Halası

D) Dedesi


 

11)  Çocuğu kendi torunu yerine koyan ve ona para almadan bakmaya başlayan kadının adı  nedir?

A) Nevin

B) Neriman

C) Nurgül

D) Nuran

 

12)  Çocuğun babasına göre dünyanın en değerli insanı kimdir?

A) Çocuk

B) Çocuğun annesi

C) Çocuğun öğretmeni

D) Çocuğun halası

 

13) Kızının borcunu ödemek için aç kalan kadının adı nedir?

A) Halime

B) Hatice

C) Hülya

D) Ayşe

 

14) Aşağıdakilerden hangisi kitaptan çıkarılabilecek mesajlardan biri değildir?

A) Sevgi güven duymaktır.

B) Sevgi karşılıksız olandır.

C) Sevgi fedakarlıktır.

D) Sevgi menfaattir.

 

15) Bir Hikaye Yaz İçinde İnsan Olsun kitabının yazarı kimdir?

A) Necati Güngör

B) Tarık Uslu

C) Şermin Yaşar

D) Gülsevin Kıral

 

Cevaplar:

1.b  2.b  3.a   4.c  5.d   6.c   7.c   8.d   9.b   10.d   11.a   12. b   13. b   14.d   15.a


Not: Kitap hakkında kısa bilgi:

Farklı sosyal çevrelerde, bambaşka gerçeklikte yaşanan öyküler, iyiliğin, dayanışmanın, yardımlaşmanın gündelik hayata sızan sağaltıcı gücünü hatırlatıyor. Birine iyilik yapmak için abartılı fedakârlıklara ihtiyaç olmadığını aktaran yazar, gülümsemenin, bir kap yemeğin, bağlama çalmayı öğrenmenin bile pek çok zorluğu aşabileceğini vurguluyor. Yalın anlatımı ve ustalıklı Türkçe’siyle keyifle okunan öyküler, her yaştan okur için tadı damakta kalacak nitelikte.

Gerçek Bir Yazar Kullandığı Dile Değer Kazandırır

 

Gerçek Bir Yazar Kullandığı Dile Değer Kazandırır


 Gerçek bir yazar  dilin imkanlarını iyi bir şekilde kullanır, dilin unutulan söz varlıklarını gündeme getirir, toplumun bu sözleri tekrar hatırlamasını sağlar. İyi  bir yazar olmak için sadece Türkçeyi doğru kullanmak yetmez aynı zamanda anlattığı olayları betimlemeleri ile, açıklamaları ile, örnek göstermeleri ile de değerli kılmalıdır. Yani duygulara ve düşüncelere, insanı hayal kurmaya  yönelten yazılara da eserinde yer vermelidir.


 Kişi kitabı okuduğu zaman uzaklara dalıp gidebilmeli, aile sıcaklığını hissedebilmeli, empati kurma becerisine de sahip olabilmelidir. Kullanılan dil açık olmalı, anlaşır olmalı ve her türden okuyucuya da hitap edebilmelidir. Örneğin; Bugün kar yağdı cümlesi ve bugün göklerden inci taneleri gibi yağan beyaz kar bana kış mevsimin güzelliğini gösterdi cümlesi arasında fark vardır. Birincisinde kuru bir anlatım varken ikincisinde daha gösterişli ve duygulu bir anlatım görebiliriz. Yazar kullandığı dil ana dilinin de zenginliklerini ortaya çıkarmış  olur.


 İyi bir yazarın diğer özellikleri ise şunlardır: İyi bir yazar dil bilgisine hakim olmalıdır, gelişmiş bir gözlem gücüne sahip olmalıdır, değişikliklere açık olmalıdır, Zaman yönetimine hakim ve çalışma disiplinine sahip olmalıdır bunlar olduğu zaman okuyan kişi de yazarın eserinden zevk alır.

Aziz Sancar’dan Özlü Sözler

 

Aziz Sancar’dan Özlü Sözler

 

“Bana çok güzel öğretim veren kendi memleketimdir. Bana olağanüstü tıp eğitimi verdi ve o buradaki  başarımın kaynağı oldu.”

“Gözünüzü seveyim politikayla uğraşmayın, onu yapanlar var, çok çalışın. Ne yaparsanız, iyi yapmaya çalışın, çalışmadan olmaz. Ben öğrenciyken günde 18 saat çalışırdım. Gazeteler yazmıştı, çok zaman gecelerimi laboratuvarda geçirdim. Çalışmak kendimize, ailemize, milletimize vatan, namus borcudur.”

“İslam dünyası 500 yıldır bilime katkı yapmadı.”

"Saygı istiyorsanız, önce kendinize saygı göstereceksiniz. Herkesten üstün değiliz ama kimseden de aşağı değiliz. Kendimizle iftihar edelim ki başkası da bize saygı göstersin."


“Türkiye için bu kadar önemli olduğunu bilseydim 2 misli çalışır ve 20 yıl önce alırdım bu ödülü.”

“Memleketim adına sevindim, Mardin adına sevindim. Memleketim için hayırlı uğurlu olsun. İnşallah bundan sonra daha büyük övgüler kazanırlar. Türkiye'de  bilime  çok büyük katkıda bulunurlar.”

“Bütün enerjinizi işinize verin. Bilim  öğrenmeye çalışın. Günlük  dedikodularla, politikalarla uğraşmayın.”

“Saygı istiyorsanız, önce kendinize saygı göstereceksiniz. Herkesten üstün değiliz ama kimseden de aşağı değiliz. Kendimizle iftihar edelim ki başkası da bize saygı göstersin.”

“Ben Türk'üm, o kadar! Mardin'de doğmuşsam, Cizre'de de doğmuşsam, Kars'ta da doğmuşsam ben Türk'üm.”

“Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu DNA'yı tahrip ediyor ve vücutta bulunan DNA onarım mekanizmaları, o kanser hücrelerinin yaşamasını sağlıyor. Biz bu mekanizmayı anlamak, aydınlatmak için bir çalışma başlattık. Bu mekanizmayı anlayınca onu "inhibe" edip, kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha önce öldürülmesini sağlamaya çalışacağız. DNA onarımı mekanizmasını aydınlatmak, kanser tedavisi noktasında çok önemli. Gayemiz bu mekanizmayı açıklamak.”


“Ben Türkiye’deki günlük politik çekişmeleri takip edersem üzüntümden çalışamam. Bu yüzden gençlere tavsiyem bu tür kavgalara girmeyin. Memlekete hizmet için bilim lazım. Avrupa ve ABD seviyesinde olmak için bilim lâzım.”

“Gereği kadar öğrenin, aşırıya kaçmak yaratıcılığı öldürüyor. Okumanın yanı sıra düşünmek için de kendinize zaman ayırın.  Eğitim ve araştırma için yurt dışına çıkın ama sonra muhakkak ülkenize dönün.”

“Maalesef biz memleket olarak, her şeyimizi tenkitten hoşlanıyoruz. O dönem okullarımız harikaydı. Olağanüstü öğretmenlerim vardı ilkokulda. Oradaki ilkokul eğitimini burada Amerika’daki en iyi ilkokullarda verirler mi vermezler mi bilmiyorum. O kadar iyiydi.”

Aziz Sancar İle Görüşme İmkanınız Olsaydı Ona Neler Sorardınız?

 

Aziz Sancar İle Görüşme İmkanınız Olsaydı Ona Neler Sorardınız?


Aziz Sancar, Türk-Amerikalı doktor, akademisyen, biyokimyager ve moleküler biyologdur. 2015 yılında, Tomas Lindahl ve Paul L. Modrich ile birlikte DNA onarımına ilişkin çalışmaları nedeniyle Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülmüş olan bilim insanıdır. Aldığı ödülü Mustafa Kemal Atatürk adına aldığını söylemiştir ve bu ödülü ona adamıştır. Ayrıca şunu da söylemiştir: Bizler ilk emri ''oku'' olan bir dinin ahlakı ile sarmalanan insanlarız. "İlim Çin'de bile olsa gidip alın." diyen bir geleneğin temsilcisiyiz sözü ile bilime merak salmanın, okumanın önemini vurgulamıştır.


 Ünlü bilim insanı olan  Aziz Sancar’a şu soruları sormak isterdim?

1) Dünyada Nobel Ödülü alan bilim insanlarından biri olduğunuz için neler hissediyorsunuz?

2) Bilime olan merakınız nereden gelmektedir?

3) Sizin başarılı olmanızda en öenmli etkenlerin neler olduğunu ve sizi kimin yönlendirdiğini açılyabilir misiniz?

4) Hangisini daha çok yapardınız, çalışmayı yoksa oyunlar oynamayı mı?

5) Aldığınız Nobel ödülünü niçin Mustafa Kemal Atatürk’e adadınız?

6) İyi bir bilim insanı olmak için neler yapılmalıdır?



7) Çok kitap okursak ne gibi faydalarını görebiliriz?

8) Hem iyi bir bilim insanız hem de mütevazi bir insansınız, bunu neye borçlusunuz?

9) Nasıl bir çocukluğunuz vardı?

9) Küçükken hayalleriniz nelerdir?

10) Kurduğunuz hayallerin gerçekleştirdiğinizi düşünüyor musunuz?

11) Biz gençlere neler önerirsiniz ve ne gibi nasihatlerde bulunmak istersiniz?

12) Sizin gibi başarılı olmak için neler yapmalıyım?

İnsanın Kanadı Gayretidir

 

İnsanın Kanadı Gayretidir


 Kuşları uçuran kanatlarıdır. İnsanları da hayatta başarılı kılan en önemli etken azimli olması, istekli olması, kararlı olması ve çalışkan olmasıdır. “İnsanın kanadı gayretidir.” der  Mevlana Celaleddin Rumi. İnsanın tutunacağı dal, güveneceği kişi önce kendisi olmalı, önce kendine emek etmeli, çalışmalıdır. Yani insan hayata karşı dört elle sarılmalı, gayret göstermeli, alın terinin ekmeğini yemelidir. 


Bir insan ne kadar çok çalışırsa, azimli olursa, sabırlı olursa en büyük dayanağı da kendi kanadı olur, yani kendi gayreti sayesinde hayata karşı  ve hayata karşı dik duruşlu olur, güvende olur, mutlu olur. Bunun için de önce çalışmak gerekir, kendimize güven duymamız gerekir. Başladığımız bir işi yarım bırakmamalıyız. Kafamızda kimi zaman gelgitler olsa da aynı kararlılıkla yolumuza devam etmeliyiz ve içimizdeki mücadele ruhunu, direniş ve çalışma ruhunu yok etmemeliyiz. Devamlı gayretli olmalıyız, üretmeliyiz, araştırmalıyız, okumalıyız, kendimizi yenilemeliyiz, gündemden ve dünyadaki olaylardan haberdar olmalıyız, yeniliklere gözümüzü kapatmamalıyız. Hayat çalışırsak bize getiri sağlar, mutluluk verir, huzur vurur. Çalışmadığımız zaman sefil oluruz ve ele güne karşı zor durumda kalırız. Bunun için kendi kanadımıza yaslanmalı, emek etmeli, alın teri dökmeliyiz. 


Şu hayat mücadelesinde insan, başarıya ulaşamamış, zarar etmişse, bir şey elde edememişse, bu hâl onun gereği gibi çalışmamasından ileri gelmiştir. Kişi eğer başarıya ulaşmış, kazanmış, kâr etmişse, bu başarı onun çalışmasından, çok gayret etmesindendir.”  Kimi zaman başımıza talihsiz olaylar gelebilir, zor duruma düşebilir ve hayal kırıklığı yaşayabiliriz. Önemli olan yeniden dirilmek, yeniden hayata dört elle tutunabilmek ve kendi kanadımıza yaslanabilmektir.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi

  

 Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi

 

 Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

 Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

 

   Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

  Mustafa Kemal Atatürk