Aşağıdaki Soruların Cevaplarıyla İlgili Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız. 6. sınıf Türkçe Ders Kitabı

 

Aşağıdaki Soruların Cevaplarıyla İlgili Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız. 6. sınıf Türkçe Ders Kitabı


1) Başarı size göre nedir? Başarılı olmak önemli midir? Niçin?

cevap: Başarı bana göre bir işin sorumluluğunu alıp onu sonuna kadar götürebilmek ve vazgeçmemektir. Başarılı olmak önemlidir çünkü başarılı olunca mutlu oluruz, çalışkan oluruz, ileride iyi  bir meslek sahibi oluruz. kendi maaşımızı alırız ve kendi ayaklarımızın üzerinde dururuz, kimseye muhtaç kalmayız.

 

2)  Başarısızlığa neden olan etmenler nelerdir?

 Disiplinsizlik

Eğitimin yetersiz olması

 Azimli olmama

Sabırsızlık

 Plan ve programın olmaması

Elverişsiz ortam

 

3)  Başarılı olmayı sağlayan etmenler nelerdir?

Disiplinli olmak

Planlı ve programlı olmak

Azimli olmak

Sabırlı olmak

Verimli çalışmak

Kendine güvenmek ve inanmak vb. gibi

 

4)  Başarısız olduğunuz durumlarda  neler yapıyorsunuz?

Hatalarımdan ders çıkarıyorum ve aynı hataları yapmamak için daha dikkatli oluyorum, daha çok çalışıyorum ve mutlu bir şekilde çalışmaya devam ediyorum.

 

5)Başarısız olduğunuz konularda nasıl başarılı olabilir, neler yapabilirsiniz?

Hatalarımın neler olduğunu kontrol edebilirim. Daha verimli çalışma yöntemlerini bulurum. Azimli olurum, sabırlı olurum ve farklı kaynaklardan da ders çıkarırım. Daha çok okurum.


6) Başarılı olduğunuz zaman  neler yaşıyorsunuz?

Mutlu oluyorum ve içimde daha çok çalışma isteği oluyor ve bu defa daha çok zevk alarak çalışmaya devam ediyorum.


7) Başarılı olmak geleceğimizi nasıl etkiler?

Geleceğimize daha emin adımlarla yürürüz ve ileride iyi bir meslek sahibi olarak kendi ayaklarımız üzerinde durabiliriz ve mutlu bir hayatımız olur.


8) Başarı ve başarısızlığa neden olan etmenler açısından kendinizi nasıl  değerlendiriyorsunuz?

Başarılı olduğum zaman gerçekten çok çalışmışımdır ve verimli bir çalışma ile amacıma ulaşmışımdır. Başarısız olduğum zamanlar ise çalışmamışımdır, planlı ve programlı değilimdir ve kendi hatalarımdır diye düşünüyorum. Yani her şey bizle başlar bizle biter diye düşünüyorum

Çanakkale Şehitlerine


Çanakkale Şehitlerine


Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsız[ca] tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde- gösterdiği vahşetle “bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu sırtlan kümesi:


Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi.. mahşer mi, hakîkat mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;
Avustralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!

 

Çehreler başka, lisânlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ..
Hani, tâûna da züldür bu rezil istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyla sefîl,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz..
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel'ûndaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı.
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer..


Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâ-merd eller,
Yıldırım yaylımı tûfânlar, alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sînelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler:
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?


Çünkü tesis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi ser-haddi;
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme." dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya.. nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar..
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,


Lekesiz, tertemiz alnından urulmuş yatıyor;
Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi..
Bedr'in arslanları ancak bu kadar şânlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe." desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb..
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.


"Bu, taşındır." diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyla,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecrâmıyla;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedâr[ın] gibi tâ fecre kadar bekletsem;


Gündüzün fecr ile âvîzeni leb-rîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran..


Sen ki İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsrân,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın:
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât..
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber;
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

 


Ekmek İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Ekmek İle İlgili Atasözleri ve Anlamları


Ekmeğin katığı açlıktır: Aç olan bir insan için ekmek yeterlidir. Onun yanında başka bir yiyeceğe ihtiyaç kalmaz.

Ekmeğini ekmekçiye ver, yarısını yerse helal olsun: Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş ustasına, o işi yapmasını bilene yaptırılmalıdır.

Ekmek bulmaz yemeye, itinin adını gümüş koyar: Fakirliğine bakmadan gösteriş yapmaya kalkan kimseler için söylenen atasözüdür.

Ekmek aslanın ağzında: İhtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan paraya ulaşmak zordur.


Ekmek bulduk gaga mı kaldı?: İnsan çok ihtiyacı olan bir şeye kavuştuğunda onun daha iyisini, kalitelisini aramakla meşgul olmamalıdır.

Ekmeğin kestiğini kılıç kesmez: Kötü insana yapılacak bir yardımla ondan gelecek tehlike önlenmiş olur.

Ekmek boğazda kalırsa su, su boğazda kalırsa kefen: Çok zor durumdayken kurtulmak için bulunan bir çare gün gelir başka sorunlarla karşı karşıya kalmanıza neden olabilir.

Ekmeğin hikmeti, harmanın bereketi: Ekmeğin iyi kalitede  olabilmesi harman yapılan ürünü kalitesiyle ve verimliliğiyle ilgilidir.

Ekmeği bana bana, sonunu saya saya: İnsan ilerideki günleri düşünerek hareket etmeli ve her zaman tasarruflu olmalıdır.

Ekmeğimi al da dirliğimi alma:  İnsan aç kalmaya dayanabilir ama  huzursuzluk içinde olmaya dayanamaz.


Ekmeği yedi, gözü pabuçta: Bir yerde işi bitenin gözü yolda olur.

Ekmeğin yanığı başa kakınç olur: İşi düzgün yapmayan kişi bundan dolayı topluluk içinde sürekli ayıplanır.

Borç İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Borç İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Borç iyi güne kalmaz: Borçlu olan kimse borcunu ödemenin yollarını aramalıdır. İleride öderim diye düşünmesi son derece sakıncalıdır. Çünkü gelecek günlerin ne getireceğini kestiremeyiz.

Borcun iyisi ver kurtul, derdin iyisi öl kurtul: Borçlu ve dertli yaşamak insana dayanılma zacılar çektirir. Borçtan kurtulmanın çıkar yolu onu ödeyip kurtulmak, şifası olmayan hastalıktan kurtulmanın yolu ise ölmektir.


Borcun yoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol: Tanıklık boş oturan kimselerin, kefillik ise parası çok olan kimselerin işidir. Zorunluluk olmadıkça şahitlikten ve kefillikten kaçınmak en doğru olanıdır.

Borca haylık, bir aylık: Borç alarak yaşanan güzel günler çok sürmez. Geriye kalan borçtur ve o borcu ödemek büyük sıkıntı yaratır.

Borç güle güle gelir, ağlaya ağlaya gider: Borç alan ihtiyacını karşılayacağı için o an çok sevinçlidir ancak borcunu ödeyeceği gün yaklaştığında durum değişir ve sıkıntı içine girer.

Borca içen iki kez sarhoş olur: Borç alarak alışveriş eden iki kere üzülür. Bir aldığı zaman bir süre sonra parayı nasıl ödeyeceğim diye kaygılanır. İkincisi ise ödeme zamanı gelince bir şey almadan ödeme yaptığı için kendisinin lüzumsuz bir iş yaptığını düşünür ve pişmanlık duyar.


Borç, yiğidin kamçısıdır: Birisine borçlanan, borcunu da ödemek isteyen kimse kendini daha çok çalışmak ve kazanmak zorunda  hisseder, bunun için de çok çalışır.

Borç ödenir, kira ödenmez: Kiracı olmaktansa borca girip ev sahibi olmak daha iyidir.

Adaletin Önemi İle İlgili Kıssadan Hisse

 

Adaletin Önemi  İle İlgili Kıssadan Hisse


Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Bu gelenek şu şekildeymiş. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınır ve bu herkese duyurulurmuş. Bir asil öldüğünde kilisenin çanı iki kez çalınırmış. Kralın bir yakını öldüğünde üç kez, Kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış. Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış. Ahali merak içinde kalıp, papaza koşmuş.

 

“Ey Papaz Efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki, o ölünce çan beş kez çalınsın.”

Papaz yanıt vermiş:

“Kraldan daha önemli bir şey var!...

“Adalet öldü.”

 

 Bir küçük not:  Bir ülkede adalet öldüğü zaman hiçbir şeyin önemi kalmaz. Adalet öldüğü zaman insanlık da ölür, hak ve hukuk da ölür ve insanın devlete olan güveni kalmaz. Toplumda kaos olur ve bu da toplumu parçalar. Bunun için toplumlar her şeyden önce adalete güven duymalı, adaleti savunmalı ve adaletten yana olmalılardır. Çünkü adalet giderse her şey gider. "Adalet bir kutup yıldızı gibi yerinde durur. Geri kalan her şey onun etrafında döner." (Konfüçyus)

Pulsuz Dilekçe Metninin Soru ve Cevapları

 

 Pulsuz Dilekçe Metninin Soru ve Cevapları

 

Sevgili anneciğim, babacığım;

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:

Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.

Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim.  Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?

Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.

Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.

Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.

Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "Ben senin yaşında iken..." diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.


Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.

Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.

Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.


Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.

Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.

Benden "Örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.

Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.

 

 

1) Okuduğunuz metnin giriş  bölümünde çocuk anne ve babasından ne istiyor:

cevap: Beni tanımaya ve anlamaya çalışın, oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her zaman ve her yerde kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim diyor.

 

2) Öğütlerden mi yoksa davranışlardan mı daha çok etkilenirsiniz? Niçin?

Davranışlardan daha çok etkilenirim çünkü ailemde neyi görürsem çocuk olarak ben de onu taklit ederim. Ailemin de bana olumlu örnek olması gerekir.

3) Çocuk “Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır.” sözleriyle anne ve babasına ne anlatmak istemiş olabilir?

cevap: Yüksek sesle söylenildiği zaman çocuk korkmaya başlar ve anne ve babasının ne dediğini de anlamaz. Korkar, suçluluk psikolojisi ile sürekli savunmaya geçer . Çocukta daha iyi izlenim bırakılması için onunla sakin ve tatlı dille konuşulmalı, bağırılmamalı, nazik olunmalıdır. Anne ve babalar iletişimi sağlıklı şekilde gerçekleştirmek için sakin olmalı, güzel iletişimi doğru kullanmalıdır.

 

4)  Mektubun son bölümünde çocuğun anne ve babasına yönelik hangi duyguları ağır basmaktadır?

Çocuk anne ve babasını koşulsuz sevmektedir ve onları her hali ile kabul etmektedir. Yani onları değiştirmeye ve başkalaştırmaya çalışmamış oldukları halleri ile yine severmiş. Sevgi ve koşulsuz kabul ağır basar.

5) Mektubu yazan çocuğun annesi ve babası siz olsaydınız ona neler söylerdiniz?

cevap: Senin ebeveynin olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü sen bana Yüce Allah'ın emanetisin ve seni her halinle çok seviyorum. Sana karşı yanlış davranışlarım olmuştur. Bunları düzelteceğime ve kendimi geliştireceğime son veriyorum canım yavrum. Seni yargılamadan önce dinlemeye çalışacağım, aşırı koruyuculuğu bırakacağım ve hatalarını yapmana izin vereceğim, böylece kendi hatalarını kendin düzeltme fırsatın da doğmuş olacak. Tutarsız olmayacağız. Sana nasihat etmek yerine davranışlarımla örnek olacağım. Yüksek bir sesle konuşmayacağım, sağlıklı bir iletişime geçeceğim.. Senin yaşının üstünde şeyler yapmanı istemeyeceğim. Seni çok iyi dinleyeceğim ve sen konuşurken sözünü asla ve asla kesmeyeceğim. Sana  öğretmek istediğim şeyi adım adım anlatacağım ve bir anda bütün kuralları hemen yapmaya zorlamayacağım. 


Sana karşı sabırlı olacağım, seni seveceğim, sana karşı saygılı olacağım, hata yapmana izin vereceğim. Seni aşağılamak bir yana senin güvenini daha çok artıracak şeyler yapacağım. Seninle kaliteli zaman geçireceğim ve seni sevdiğimi her fırsatta dile getireceğim. Seni sen olduğun için seveceğim ve seni sevgimle kuşatacağım. Seni  sevdiğimi her fırsatta dile getireceğim. Hatalarını sürekli yüzüne vurmayacağım. Az  ve öz konuşacağım. Sana güveneceğim ve seni mutlu etmeye çalışacağım.

Mutlu Bir Hayat Yaşamak İstiyorsan Hayatını Bir Amaca Bağla İnsanlara Veya Eşyalara Değil

 

Mutlu Bir Hayat Yaşamak İstiyorsan, Hayatını Bir Amaca Bağla İnsanlara Veya Eşyalara Değil Albert Einstein

 

Mutlu bir hayat yaşamak, kimseye muhtaç olmadan kendi ayakların üzerinde dimdik durabilmek  güzeldir. Kişinin kendi ayakları üzerinde durması için çalışması gerekir. Çalışması için de belli bir amaca odaklanması ve o amaç için devamlı uğraşması gerekir. Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsan hayatını bir amaca bağla, insanlara veya eşyalara değil der Albert Eınsteın. Çünkü amacımız insanlara bağlanmak, eşyalara bağlanmak olduğu zaman bir zaman da sonra insanoğlu bundan da sıkılmaya başlar. Çünkü insanı mutlu edecek olan şey onu meşgul edecek bir işinin, bir amacının olmasıdır. O işi yaparken de zevk alıyorsa durum daha da güzel hale gelir.  


Örneğin; Hayatını arkadaşlarına, çevresine bağlayan kişi onlarla bir sorun yaşadığı zaman, ya da onlar tarafından hançerlendiği zaman büyük hayal kırıklığı yaşar ve bunun sonucunda da bir boşluğa düşer. Hayatını eşyalara  bağlayan insan ise en kaliteli eşyayı alsa, en pahalı eşyayı da alsa bu duruma alışır ve hayatında hiçbir heyecan kalmaz. Çünkü insanı mutlu eden eşya değiş, insanı mutlu eden para, mal, mülk değildir. Asıl mutluluk çalışma ile olur. Örneğin hayat boyunca kitap okumayı alışkanlık haline getirmek gerekir, meraklı olmak ve merak ettiklerinin peşine koşmak gerekir. Bunun için de bilime yönelmek, ilime yönelmek gerekir. Ünlü bilim insanlarına baktığımızda onların günlük dedikodulara ayıracak zamanı bile yoktur çünkü onlar her zaman işleri ile meşgul olan olgun ve aydın kimselerdir. Onlar amaçlarına bağlanmış ve o amaç için yıllarını vermiş insanlardır. Aziz Sancar, Edison vb gibi. 


Bunun için insanlara ve eşyaya bağlanmayı bir kenara bırakmak amaca odaklanmak bizi mutlu eder. Elbette insanlarla sosyal ilişkiler kurulsun, elbette sevilen eşyalar alınsın ama onlara körü körüne bağlılık olmasın. Körü körüne bağlılık sadece çalışmaya, okumaya, araştırmaya olsun ki kişi daima mutlu olsun.

Öfkelendiğiniz Zaman Vücudunuzda Ne Gibi Değişimler Gözlemliyorsunuz?

 

Öfkelendiğiniz Zaman Vücudunuzda Ne Gibi Değişimler Gözlemliyorsunuz?


Öfke, insan duygusal yaşantısının kaçınılmaz bir parçası olarak, davranışsal ve biyolojik düzeyde karmaşık etkileşimlere sahip olan önemli bir duygudur. Öfkelendiğim zaman yanaklarım  kızarıyor, gözlerim dışarı fırlayacak gibi oluyor, elim ayağım titriyor, başım ağrıyor, burnumdan soluyorum, kendime hakim olamadığım için bağırmaya başlıyorum ve ağzımdan pişman olacağım sözler çıkıyor. 


 Öfke anında kalp atışım hızlanıyor ve kalbim çarpmaya başlıyor, daha stresli oluyorum ve stresimi kontrol etmekte zorlanıyorum. Daha hızlı soluk alıp veriyorum, kaslarım geriliyor ve eklemlerim ağrımaya başlıyor. Kan basıncındaki artış nedeniyle yüzümdeki kan damarları genişliyor ve yüzümde kızarma meydana geliyor. Aşırı öfkeli olduğum için sırtımdan terlemeye başlıyorum ve geriliyorum.


Öfke kontrolü için şunlar yapılabilir: Derin nefes almak ve sakinleşmek, hızlı tepki vermekten kaçınmak için biraz zaman ayırmak, düzenli fiziksel aktivite, olumsuz düşünceleri olumlu ve yapıcı düşüncelere çevirmek, geçmişe takılmak yerine geleceğe odaklanmak, etkili iletişim becerilerini geliştirmek.  Tüm bunlar yapıldığı zaman daha sakin bir insan olabiliriz ve öfke anı ile gelen sözleri söylemeyiz ve gereksiz pişmanlıklar da yaşamamış oluruz.

Siz Öfkelendiğinizde Duygularınızı Nasıl İfade Ediyorsunuz?

 

Siz Öfkelendiğinizde Duygularınızı Nasıl İfade Ediyorsunuz?


Öfke aslında her insanın zaman zaman yaşadığı bir duygu durumudur ve aşırıya kaçılmadığı takdirde de normal olan bir şeydir. Önemli olan öfke anında insanlarda yara açmamak, kalp kırmamak, kimseye zarar vermemektir. Elin ile, dilin ile, sözün ile insanları incitmemektir. Elbette öfkelendiğimiz zaman kırıcı sözler söyleyebiliyoruz ama bunun ölçüsünü kaçırmamak gerekir. 


Ben öfkelendiğim zaman duygularımı kimi zaman konuşarak kimi zaman da bağırarak ifade etmeye çalışıyorum ve bu durumda da en büyük zararı kendime veriyorum. Çünkü bedenen ve ruhen çok yoruluyorum ve öfke sonrası başım çok ağrıyor ve pişmanlıklar yaşayabiliyorum. Kimi zaman da öfkeme hakim oluyorum ve rahatsız olduğum durumu sert bir şekilde dile getiriyorum ve fazla güler yüzlü olamıyorum. Her zaman aynı şekilde davranmıyorum. Bazen de tatlı bir dille konuşarak sorunlarımı çözmeye çalışıyorum ve karşı tarafa yanlış olanın ne olduğunu ifade etmeye çalışıyorum.


 Çünkü her zaman bağırmak, çağırmak, kötü söz söylemek insanlar  üzerinde olumsuz etki yapar ve sevdiğimiz kişiler zamanla bizden uzaklaşmaya başlar ve böylece çevremdeki kişilerin sayısı da azalır ve yalnız kalmaya başlarız. Bunun için öfkeyi kontrol altına almak önemlidir ve her zaman sağduyu ile hareket etmek ise en önemlisidir.

Hangi Durumlarda Kendinizi Mutlu Hissedersiniz? 5. sınıf Türkçe ders kitabı

 

Hangi  Durumlarda Kendinizi Mutlu Hissedersiniz? 5. sınıf Türkçe  ders kitabı


İnsanın mutluluk anlayışı kişiye ve göre yaşa göre farklılık gösterir. Mutluluk göreceli bir kavramdır. Örneğin; Küçük bir çocuk bir şeker ya da çikolata ile mutlu olurken yetişkin biri ise hafta sonu tatili ile mutlu olabilir çünkü hafta sonu iyice dinlenecektir. Benim mutlu olduğum durumlar ise şunlardır. 


Öğrenci olduğum için sınavlardan yüksek not aldığım zaman çok mutlu olurum, ailemle birlikte alışveriş merkezine gidip orada yemek yitip eğlendiğim zaman çok mutlu oluyorum. Hafta sonları pikniğe gittiğimiz zaman, arkadaşlarımla oyunlar oynadığım zaman mutlu oluyorum. Günlük tutmayı çok seviyorum ve gün içindeki hallerimi günlüğüme yazdığım zaman mutlu oluyorum. Bir yerden güzel bir haber geldiği zaman heyecanlanıyorum ve mutluluktan havalara uçuyorum. İmkanı olmayan insanlara ailemle yardım ettiğim zaman, empati kurup iyi bir insan olmaya çalıştığım zaman mutlu oluyorum. 


Ülkem bağımsız olduğu için, başka bir ülkenin kölesi olmadığımız için seviniyorum. Yemek yediğim zaman, eğlendiğim zaman, sevdiğim macera kitabını okuduğum zaman, sinemaya gittiğim zaman, matematik problemi çözdüğüm zaman mutlu oluyorum. Bağlama çaldığım zaman, gitar çaldığım zaman, yüzmeye gittiğim zaman mutlu oluyorum ve günün stresinden de kurtulmuş oluyorum. Ailemde huzur olduğu zaman ise daha çok mutlu oluyorum.