E- Kitap Kullanmanın Okuma Alışkanlığı Üzerine Etkilerini Araştırınız.

 

E- Kitap Kullanmanın Okuma Alışkanlığı Üzerine Etkilerini Araştırınız.


E-kitap kullanmanın okuma alışkanlığı üzerine etkilerine baktığımızda hem olumlu etkileri hem de olumsuz etkileri görebiliriz. Olumsuz etkilere baktığımızda geleneksek kitap okuma, kitaba dokunma ve kitabın kokusunu içine çekme gibi duygular zayıflayabilir ve kişi teknolojiye bağımlı hale gelebilir.


 Oysa kitaba dokunarak okumak, her bir sayfayı çevirerek ilerlemek kişiyi mutlu ederken  bunu yapamamak kişinin kendini mutsuz hissetmesine neden olabilir ve okuduğu kitaptan zevk almayabilir. e-kitabı sürekli okuyarak ekranda vakit geçirdiği için gözde ileriki zamanlarda ağrılar başlayabilir. Olumlu etkilerine baktığımızda ise şunları söyleyebiliriz. E-kitabı her yere götürebiliriz. İş yerimize, tatile gittiğimiz yerlere ve daha çok sayıda yere. Her yerde kitap okuyabiliriz. Dolmuşta, arabada, minibüste hemen açıp okumaya başlayabiliriz. İstediğimiz kitapları istediğimiz zamanda okuyabiliriz ve böylece genel kültürümüz de artırmış oluruz. Yazı tipi, boyut, arka plan rengi gibi özellikleri kişisel tercihlerinize göre ayarlayabiliriz. Böylece okuma deneyiminizi kendi zevkimize göre özelleştirerek daha keyifli bir hal almasını sağlayabiliriz. 


Kısacası amacına uygun bir şekilde kullandığımız zaman bizim için faydalı olur ama geleneksel kitap okuma şeklimizi de unutmamak gerekir. Arada da o şekilde okumak bizi mutlu eder. Çünkü kitaba dokunmak, onu hissetmek, onu koklamak onunla aramızda güçlü bir bağ kurar.

Kötümserlik Zayıflığa İyimserlik İse Güce Yol Açar

 

Kötümserlik Zayıflığa  İyimserlik İse  Güce Yol Açar


Kötümser insanlar  her şeyin en kötüsünü düşünür ve bunun için motivasyonu düşük olur ve yaşamdan fazla zevk almaz, heyecan duymaz, her şeyde bir kusur bulur ve insanların da modunu düşürür. Kötümser insanların genel özelliklerine bakacak olduğumuzda kendine güven duymayan, başaracağına inanmayan, yeni girişimlerde bulunmayan kimselerdir. 


Kendi başarısızlıklarında bile başkalarını suçlayan bu insanların böyle olmalarının altında zayıflıkları yatar aslında. Kendilerini zayıf gördükleri için, benlik algısı düşük olduğu için kötümser yaşamaya devam eder ve bu da onları daha geriye götürür. Oysa iyimser insanlar kötü olaylardan bile bir şey çıkarır ve umudunu hemen kaybetmez. Israrla çalışmaya, üretmeye, olumlu düşünmeye devam eder ve başarana kadar yolundan vazgeçmez. Böyle olduğu için de motivasyonları hep yüksek olur, hayattan zevk alırlar, hayatın heyecanını içinde yaşarlar ve mutlu olmaya bakarlar. 


Böyle oldukları için de güçlü olurlar, kendilerine güven duyarlar ve yapamam, edemem gibi kelimeleri çok az kullanırlar. Başka insanlara da örnek olurlar kimsenin modunu düşürecek olumsuz davranışlarda bulunmazlar. Onun için hayata karşı daha dik duruşlu ve güçlü olurlar, daha mutlu olurlar

Yukarıdaki Paragrafta Anlatım Biçimlerinden Hangisi Kullanılmıştır?

 

Yukarıdaki Paragrafta  Anlatım Biçimlerinden Hangisi Kullanılmıştır?

 

Düşünce ve sanat adamları sözleri ve yazılarıyla dile değer kazandırırlar. Bu işi, dile yenilik yenilikler getirmekten çok onu bükmek, imkanlarını çoğaltmak, gücünü artırmak yoluyla yaparlar. Yeni kelimeler getirmezler. Onları zenginleştirir, anlamlarını ve kullanımlarını sağlamlaştırır, derinleştirirler,; onlara  alışılmamış bir çeşni verirler ama bunu da dört bir yanı düşünerek, ustalıkla yaparlar.


 Zamanımızın yazarlarına bakınca herkesin harcı olmadığı anlaşıyor bu işin. Herkes gibi konuşmayı küçümseyerek cüretli işlere girişiyorlar. Ama hünersizlik ve  ve zevksizlik yüzünden yaya kalıyorlar. Ortaya bir sürü zoraki tuhaflıklar, soğuk, anlamaz yapmacıklar çıkarıyor, bunlar anlatılmak istenen şeyi yükseltecek yerde alçatıyor.

 

Yukarıdaki Paragrafta   öyküleyici, tartışmacı, betimleyici, açıklayıcı anlatım biçimlerinden hangisi kullanılmıştır. Aşağıya boş alana gerekçesiyle birlikte yazınız.


Yukarıdaki paragrafta tartışmacı anlatım  biçimi kullanılmıştır.  Tartışmacı Anlarımın tanımına baktığımızda ise  Herhangi bir alanda ileri sürülen bir görüşün yanlışlığını kanıtlamak, o tezi çürütmek veya değiştirmek amacıyla yazılan yazılarda kullanılan bir anlatım biçimi olarak görürüz. Parçada da zamanımız yazarlarının sözcükleri zenginleştirip anlamlarını ve kullanımlarını sağlamlaştıramadığı, derinleştiremediği; onlara alışılmamış bir çeşni veremedikleri ifade edilip bu şekildeki bir düşünceye karşı çıkılmıştır. Yani bir tartışma yöntemine gidilmiştir.

İhsan Akay’ın Çok Okumak Değil Özümseyerek Okumak Fikrine Katılıyor Musunuz?

 

İhsan Akay’ın Çok Okumak Değil  Özümseyerek Okumak Fikrine Katılıyor Musunuz?


“Hem önemli olan çok okumak, her şeyi okumak değil ki! Önemli olan seçkin ve belirli bazı yapıtları, üzerinde dura düşüne, kafamıza ve içimize sindire, iliğini çıkara çıkara okumak.” der İhsan Akay ve çok da doğru söyler. Çok okumak değil özümseyerek okumak düşüncesine katılıyorum. Çünkü insan okuduğu şeyden bir şey öğrenmeli, kendi kişisel gelişimine katkı sağlamalı ve düşüne düşüne okumalıdır. 


Bunun için de nitelikli eserleri okumalı ve bunlar üzerinde adım adım gitmelidir. Amaç çok okumaksa eğer her türlü kitabı okuyabiliriz, nicelik açısından çok okumuş olabiliriz ama nitelik açısından hiçbir fayda sağlamaz okunan kitaplar. Kitap dediğin nitelikli olmalıdır. O da içine çeke çeke zevk alarak okunmalı ve hemen bitisin kaldırayım rafa kasında olmadan okunmalıdır. Özümseyerek okuduğumuz nitelikli kitaplar bize çok şey kata hayatımızda ve hayata olan bakış açımız son derece gelişir ve değişir. Çok okumak değil iliğini çıkara çıkara okumak önemlidir. 


Nasıl ki kemikte ilik çok değerliyse okumakta da yavaş yavaş, anlaya anlaya, düşünene düşüne okumak, özümsemek önemlidir diye düşünüyorum. Özümseyerek okunduğu zaman daha çok düşünürüz, daha çok düşündüğümüz zaman da daha çok gelişiriz, daha çok merak ederiz ve daha bilgili, aydın, meraklı ve araştırmacı insanlara dönüşürüz.

Neden Kitap Okumanız Gerektiğini Hiç Düşündünüz Mü?

 

Neden Kitap Okumanız Gerektiğini Hiç Düşündünüz Mü?

 

Neden kitap okuduğumu elbette düşündüğüm zamanlar oldu kendimde gördüğüm değişikliklerden yola çıkarak şunları söyleyebilirim: Kitap okumalıyım. Çünkü kitap okuduğum zaman ana dilim olan Türkçe’yi daha doğru konuşmaya başlıyorum ve daha düzgün yazmaya başlıyorum. Okuduğum kitaplar ufkumu açtı. Kitaplar  sayesinde kendimi insanlara daha iyi ifade, daha güzel ve düzgün konuşabiliyorum. 


Daha iyi bir diksiyona sahip oluyorum. Bu da beni mutlu ediyor. Kitaplar beni geçmiş yaşamıma da götürüyor. Mesela kitapta geçen bir olay beni çocukluğuma götürebiliyor ve anılarımı hatırlıyorum ve mutlu oluyorum. Kitap okuyarak bilmediğim konuları öğreniyorum ve o konular hakkında bir fikir yürütmeye başlayabiliyorum. Kitap okuduğum zaman sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma, merhamet, empati gibi kavramların neler olduğunu daha iyi anlıyorum ve bunları sosyal yaşantımda uygulamaya çalışıyorum. Unutkanlığım azalıyor, ezberim kuvvetli oluyor, daha hızlı okuyorum ve daha çabuk sürede çok sayıda kitap okuyorum. Genel kültürüm artıyor, olaylara farklı açıdan bakmayı öğreniyorum.


 Hafızam gelişiyor, beynim aktif olduğu için kendimi daha zinde hissediyorum ve daha çok öğrenmek için sabırsızlanıyorum ve merak duygum artıyor. Kitaplar hayatın canlı hali gibi oluyor benim için. Zevk alıyorum, düşünme gücüm artıyor, bilgiye daha çok aç kalıyorum ve bu açlığı gidermek için de hayatım boyunca okumaya zevkle devam edeceğim.

Aşağıdaki Soruların Cevaplarıyla İlgili Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız. 6. sınıf Türkçe Ders Kitabı

 

Aşağıdaki Soruların Cevaplarıyla İlgili Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız. 6. sınıf Türkçe Ders Kitabı


1) Başarı size göre nedir? Başarılı olmak önemli midir? Niçin?

cevap: Başarı bana göre bir işin sorumluluğunu alıp onu sonuna kadar götürebilmek ve vazgeçmemektir. Başarılı olmak önemlidir çünkü başarılı olunca mutlu oluruz, çalışkan oluruz, ileride iyi  bir meslek sahibi oluruz. kendi maaşımızı alırız ve kendi ayaklarımızın üzerinde dururuz, kimseye muhtaç kalmayız.

 

2)  Başarısızlığa neden olan etmenler nelerdir?

 Disiplinsizlik

Eğitimin yetersiz olması

 Azimli olmama

Sabırsızlık

 Plan ve programın olmaması

Elverişsiz ortam

 

3)  Başarılı olmayı sağlayan etmenler nelerdir?

Disiplinli olmak

Planlı ve programlı olmak

Azimli olmak

Sabırlı olmak

Verimli çalışmak

Kendine güvenmek ve inanmak vb. gibi

 

4)  Başarısız olduğunuz durumlarda  neler yapıyorsunuz?

Hatalarımdan ders çıkarıyorum ve aynı hataları yapmamak için daha dikkatli oluyorum, daha çok çalışıyorum ve mutlu bir şekilde çalışmaya devam ediyorum.

 

5)Başarısız olduğunuz konularda nasıl başarılı olabilir, neler yapabilirsiniz?

Hatalarımın neler olduğunu kontrol edebilirim. Daha verimli çalışma yöntemlerini bulurum. Azimli olurum, sabırlı olurum ve farklı kaynaklardan da ders çıkarırım. Daha çok okurum.


6) Başarılı olduğunuz zaman  neler yaşıyorsunuz?

Mutlu oluyorum ve içimde daha çok çalışma isteği oluyor ve bu defa daha çok zevk alarak çalışmaya devam ediyorum.


7) Başarılı olmak geleceğimizi nasıl etkiler?

Geleceğimize daha emin adımlarla yürürüz ve ileride iyi bir meslek sahibi olarak kendi ayaklarımız üzerinde durabiliriz ve mutlu bir hayatımız olur.


8) Başarı ve başarısızlığa neden olan etmenler açısından kendinizi nasıl  değerlendiriyorsunuz?

Başarılı olduğum zaman gerçekten çok çalışmışımdır ve verimli bir çalışma ile amacıma ulaşmışımdır. Başarısız olduğum zamanlar ise çalışmamışımdır, planlı ve programlı değilimdir ve kendi hatalarımdır diye düşünüyorum. Yani her şey bizle başlar bizle biter diye düşünüyorum

Çanakkale Şehitlerine


Çanakkale Şehitlerine


Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsız[ca] tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde- gösterdiği vahşetle “bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu sırtlan kümesi:


Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi.. mahşer mi, hakîkat mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;
Avustralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!

 

Çehreler başka, lisânlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ..
Hani, tâûna da züldür bu rezil istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyla sefîl,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz..
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel'ûndaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı.
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer..


Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâ-merd eller,
Yıldırım yaylımı tûfânlar, alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sînelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler:
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?


Çünkü tesis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi ser-haddi;
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme." dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya.. nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar..
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,


Lekesiz, tertemiz alnından urulmuş yatıyor;
Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi..
Bedr'in arslanları ancak bu kadar şânlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe." desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb..
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.


"Bu, taşındır." diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyla,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecrâmıyla;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedâr[ın] gibi tâ fecre kadar bekletsem;


Gündüzün fecr ile âvîzeni leb-rîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran..


Sen ki İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsrân,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın:
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât..
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber;
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

 


Ekmek İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Ekmek İle İlgili Atasözleri ve Anlamları


Ekmeğin katığı açlıktır: Aç olan bir insan için ekmek yeterlidir. Onun yanında başka bir yiyeceğe ihtiyaç kalmaz.

Ekmeğini ekmekçiye ver, yarısını yerse helal olsun: Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş ustasına, o işi yapmasını bilene yaptırılmalıdır.

Ekmek bulmaz yemeye, itinin adını gümüş koyar: Fakirliğine bakmadan gösteriş yapmaya kalkan kimseler için söylenen atasözüdür.

Ekmek aslanın ağzında: İhtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan paraya ulaşmak zordur.


Ekmek bulduk gaga mı kaldı?: İnsan çok ihtiyacı olan bir şeye kavuştuğunda onun daha iyisini, kalitelisini aramakla meşgul olmamalıdır.

Ekmeğin kestiğini kılıç kesmez: Kötü insana yapılacak bir yardımla ondan gelecek tehlike önlenmiş olur.

Ekmek boğazda kalırsa su, su boğazda kalırsa kefen: Çok zor durumdayken kurtulmak için bulunan bir çare gün gelir başka sorunlarla karşı karşıya kalmanıza neden olabilir.

Ekmeğin hikmeti, harmanın bereketi: Ekmeğin iyi kalitede  olabilmesi harman yapılan ürünü kalitesiyle ve verimliliğiyle ilgilidir.

Ekmeği bana bana, sonunu saya saya: İnsan ilerideki günleri düşünerek hareket etmeli ve her zaman tasarruflu olmalıdır.

Ekmeğimi al da dirliğimi alma:  İnsan aç kalmaya dayanabilir ama  huzursuzluk içinde olmaya dayanamaz.


Ekmeği yedi, gözü pabuçta: Bir yerde işi bitenin gözü yolda olur.

Ekmeğin yanığı başa kakınç olur: İşi düzgün yapmayan kişi bundan dolayı topluluk içinde sürekli ayıplanır.

Borç İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Borç İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Borç iyi güne kalmaz: Borçlu olan kimse borcunu ödemenin yollarını aramalıdır. İleride öderim diye düşünmesi son derece sakıncalıdır. Çünkü gelecek günlerin ne getireceğini kestiremeyiz.

Borcun iyisi ver kurtul, derdin iyisi öl kurtul: Borçlu ve dertli yaşamak insana dayanılma zacılar çektirir. Borçtan kurtulmanın çıkar yolu onu ödeyip kurtulmak, şifası olmayan hastalıktan kurtulmanın yolu ise ölmektir.


Borcun yoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol: Tanıklık boş oturan kimselerin, kefillik ise parası çok olan kimselerin işidir. Zorunluluk olmadıkça şahitlikten ve kefillikten kaçınmak en doğru olanıdır.

Borca haylık, bir aylık: Borç alarak yaşanan güzel günler çok sürmez. Geriye kalan borçtur ve o borcu ödemek büyük sıkıntı yaratır.

Borç güle güle gelir, ağlaya ağlaya gider: Borç alan ihtiyacını karşılayacağı için o an çok sevinçlidir ancak borcunu ödeyeceği gün yaklaştığında durum değişir ve sıkıntı içine girer.

Borca içen iki kez sarhoş olur: Borç alarak alışveriş eden iki kere üzülür. Bir aldığı zaman bir süre sonra parayı nasıl ödeyeceğim diye kaygılanır. İkincisi ise ödeme zamanı gelince bir şey almadan ödeme yaptığı için kendisinin lüzumsuz bir iş yaptığını düşünür ve pişmanlık duyar.


Borç, yiğidin kamçısıdır: Birisine borçlanan, borcunu da ödemek isteyen kimse kendini daha çok çalışmak ve kazanmak zorunda  hisseder, bunun için de çok çalışır.

Borç ödenir, kira ödenmez: Kiracı olmaktansa borca girip ev sahibi olmak daha iyidir.

Adaletin Önemi İle İlgili Kıssadan Hisse

 

Adaletin Önemi  İle İlgili Kıssadan Hisse


Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Bu gelenek şu şekildeymiş. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınır ve bu herkese duyurulurmuş. Bir asil öldüğünde kilisenin çanı iki kez çalınırmış. Kralın bir yakını öldüğünde üç kez, Kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış. Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış. Ahali merak içinde kalıp, papaza koşmuş.

 

“Ey Papaz Efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki, o ölünce çan beş kez çalınsın.”

Papaz yanıt vermiş:

“Kraldan daha önemli bir şey var!...

“Adalet öldü.”

 

 Bir küçük not:  Bir ülkede adalet öldüğü zaman hiçbir şeyin önemi kalmaz. Adalet öldüğü zaman insanlık da ölür, hak ve hukuk da ölür ve insanın devlete olan güveni kalmaz. Toplumda kaos olur ve bu da toplumu parçalar. Bunun için toplumlar her şeyden önce adalete güven duymalı, adaleti savunmalı ve adaletten yana olmalılardır. Çünkü adalet giderse her şey gider. "Adalet bir kutup yıldızı gibi yerinde durur. Geri kalan her şey onun etrafında döner." (Konfüçyus)