Akran Zorbalığına Karşı Alınacabilecek Önlemler Nelerdir?

 

Akran Zorbalığına Karşı Alınabilecek Önlemler Nelerdir?


Akran zorbalığı, akran grubu içinde fiziksel, duygusal ya da sosyal biçimde zarar veren, tekrar tekrar yaşanan saldırgan davranış biçimi olarak tanımlanmaktadır. Okul ortamlarında sıkça karşılaşılan bir durumdur. Akran zorbalığını önlemek için farkındalık yaratmak, empati geliştirmek ve güvende hissettirmek önemlidir. Yalnız kalmak korkusu içinde olan çocuklar maruz kaldığı zorbalıkları ailesine anlatmayabilir. Bunun için ailelerin bilinçli olması ve çocukların okul durumundan, arkadaş çevresinden sürekli haberdar olması gerekir.


Akran zorbalığına karşı alınabilecek önlemler şunlardır:

Aileler ve öğretmenleri çocuklara empati kurma becerisini kazandırmalı ve saygı değerlerini öğretmelidir. Çocuklara sosyal beceriler öğretilmelidir. Okullarda akran zorbalığı ile ilgili farkındalık oluşturulmalıdır. Çocukların duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve desteklemek gerekir. Çocukları takip etmek ve onlarla düzenli iletişime geçmek gerekir. Zorbayı yapan kişinin de desteğe ihtiyacı vardır. Çünkü zorbalığı yapan çocuk da bunu çevresinden görerek yapmış olabilir, aile sevgisinden yoksun bir şekilde büyütülmüş olur. Onun için olayın temeline inmek gerekir. 


Çocukların bireysel, sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek ve sosyal aidiyetlerini pekiştirmek gerekir. Çocukları akran zorbalığına karşı güçlü hale getirilmelidir.  Çocukların kendilerini ifade etme becerilerini ve yaratıcılıklarını geliştirmelerine katkıda bulunulmalıdır. Çocuklara hakkını aramasını öğretmek gerekir. Eşitlik kavramının önemi vurgulanmalıdır. Çocuklara sana vurana sen de vur denmemelidir. Bunun yerine olayların buraya kadar gelmesinin nedenleri araştırılmalıdır.

Öfkeli Olmanın Zararları

 

Öfkeli Olmanın Zararları


Öfke; Öfke ya da kızgınlık, insanların ve hayvanların algıladıkları bir tehdit veya hakaret karşısında sergiledikleri düşmanlık duygusudur. Kızgınlık vücutta birtakım fiziksel değişikliklere neden olur. Örneğin tansiyon ve nabız yükselir, vücuttaki adrenalin ve noradrenalin düzeylerinde artma gözlenir.  Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Öfkeli insanın savaş stratejisi orman kanunlarıdır. Güçlünün dediği olur. Böyle durumda sen onu kendi savaş stratejine çekeceksin. Doğru olan; aklın, muhakemenin hâkim olduğu sağlıklı ortamdır.” dedi. 


Her şeyi konuşabilen, sakin kalan, akılcı olan kişiler öfkeli olmaz ve bilinçli bir şekilde hareket eder. Öfkenin en büyük zararı kişinin kendisine olur. Öfke anında kişi ne yapacağını bilmeyebilir ve karşısındaki kişiye fiziksel ve ruhsal zararla verebilir. Öfke anında patlayan insan kendi sağlığını da bozmuş olur. Öfke; fiziksel olarak baş ağrılarına, mide rahatsızlıklarına, solunum problemlerine, cilt problemlerine, böbrek fonksiyonlarında problemlere, sinir sistemi rahatsızlıklarına, dolaşım sorunlarına, var olan fiziksel rahatsızlıkların kötüleşmesine ve duygusal rahatsızlıklara; bilişsel olarak konsantrasyon bozukluğuna, düşük performansa, unutkanlığa, uykusuzluğa ve dikkatsizliğe; davranışsal olarak alkolizme, sigara tiryakiliğine, huzursuzluğa, aceleciliğe, ilaç kullanımına ve aşırı yemek yemeye; sosyal olarak da aile hayatında, iş/okul hayatında ve toplumsal hayatta sorunlara yol açmaktadır. 


Kişinin çevresindekiler ondan uzaklaşır ve ona olan güven duygusu sarsılır. Kişi yalnız kalır. Pişman olsa bile iş işten geçmiş olabilir. Dil ile kırdığımız insanlar bir daha biz eskisi gibi davranmazlar. İnsanların canını yakmış oluruz ve onları üzmüş oluruz. Bu da insan olana yakışmayan davranışlardandır. İşte tüm bunların olmaması için öfke anında sakinliğimizi koruyabilmeli, dilimize sahip olmalı, insanları incitmemeye özen göstermeliyiz.

Gıda İsrafı İle İlgili Kompozisyon

 

Gıda İsrafı İle İlgili Kompozisyon


Gıda israfı, tüketilmeden çöpe atılan gıdalardır. Tüketim çılgınlığı modası yüzünden insanlar kullanmadıkları eşyaları satın almakta, yemediği yiyeceklere boşuna  para vermekte ve o gıdalar da bozulup gitmektedir. Gıda israfının en önemli sebebi bilinçsizlik, özentiliktir. Dünyanın bir yerinde gıda israfı yapan insanlar varken dünyanın öte bucağında bir yudum suya, bir  kuru ekmeğe muhtaç olan milyonlarca insan vardır. Bunun ne kadara acı bir şey olduğunu oturup düşünsek daha vicdanlı, daha ince düşünceli ve daha bilinçli insanlar oluruz aslında.


 Boş yere elektrik harcamak, suyu boş yere akıtmak, ihtiyacından fazlasına sahip olmak gıda israfıdır. İnsanların bir an önce bu yanlıştan dönmesi gerekir. Gıda israfını engellemek için şunlar yapılmalıdır:  Toprağın bize armağan ettiği buğdayın her zerresini değere dönüştürmeliyiz. Geleneksel mutfak kültürümüzü devam ettirmeliyiz. Artan yemeklerimizi çöpe atmamalıyız. Ya yetecek kadar yemek yapmalıyız ya da yemekler  artarsa ertesi güne o yemeği yemeliyiz. Boş yere gıdalar heba etmemeliyiz. İklim değişikliği dünyamızı tehdit ederken doğal kaynaklarımızı boş yere tüketmemeliyiz. Tatlı su kaynaklarımızı bilinçli kullanmalıyız.. İlk olarak önceden aldığımız gıdaları tüketmeliyiz, bir şey bitmeden hemen yenisini almamalıyız. Gıda atıklarını değerlendirmeliyiz. Doğru saklama yöntemlerini kullanmalıyız. 


Kimi gıdalar buzdolabında, kimisi dışarıda saklanmalı. Aldığınız gıdaları saklamak için en doğru yöntemleri araştırın ve bunları uygulamalıyız. Artan  gıdalarınız varsa bunları atmak yerine sokak hayvanlarını beslemeliyiz. İhtiyaç sahiplerine verin ve çeşitli kurumlara bağışlamayı denemeliyiz. Gıda israfı, küresel çapta pek çok probleme yol açabilen etkilere sahiptir. Önlem alınmaması durumunda su kaynaklarının azalması, kıtlık, salgın hastalıklar gibi birçok sorun meydana gelebilir.  Gıda israfının yapılması; elektrik ve su gibi enerji kaynaklarının boşa harcanmasına neden olur. Toprağın sürekli işlenmesi, besin değerini düşürerek verimi azaltır. 

Kadına Yönelik Şiddeti Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?

 

Kadına Yönelik Şiddeti Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?


“Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.” der. Mahatma Gandhi. Şiddetin kelime anlamı ise; Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. Şiddet, özel veya kamusal alanda (evde, aile bireyleri arasında, sokakta, iş yerinde) meydana gelebilir. Şiddet ancak şiddeti doğurur ve insana yakışmayan, insana aciz gösteren  bir durumdur şiddet. Özellikle de kadınlara yönelik şiddet karşısındaki kişi ya da kişilerin korkaklığının, kendine olan güvensizliğin, sevgisizliğin kanıtıdır.


 Kadınlar bir toplumun en değerli hazinesi olmasına rağmen toplumda en büyük şiddeti ne yazık ki onlar görmektedir. Özellikle erkekler tarafından kadınlara yönelik saldırgan davranışlar kadınların kendini daha kötü hissetmesine neden olmaktadır. Ülkemizde kadınlara yönelik şiddet sayısı günden güne artmakta ve cezalar hafif olduğu için  bunun yapanlar  cahil  ve şiddet meyillisi ruh hastaları da ne yazık ki uslanmamaktadır. Bundan dolayı devlet kadına yönelik şiddette ağır yaptırımlar uygulamalıdır. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk kadına, kadınlara önem vermiştir. Bunun için de “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” demiştir.


 Kadına yönelik şiddeti azaltmak için şunlar yapılmalıdır:

Kadına karşı şiddet konusunda toplumda bilinç geliştirilmelidir. Bu bilinç her şeyden önce kadının birey olduğunun kabulünü sağlayarak, toplumdaki zihniyeti değiştirici şekilde olması gerekir. Devlet çok yönlü olarak büyük problemi ele almalı, bu konuda gerekli çözümler üretebilmelidir. Toplumdaki bireylerin kadına karşı bakış açısında olumlu değişimler sağlayacak yenilikler yapılmalıdır. Kadınlarımızın eğitim ve iş hayatında desteklenmesine ve meslek sahibi olmalarına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır ve onlara her türlü destek sağlanmalıdır. Şiddete uğramış mağdur kadınlar için güvenli, kolayca ulaşılabilir, her zaman sığınabilecekleri kurumlar, gerekli önlemler alınarak oluşturulmalıdır. Şiddet mağduru kadın bu sayede kendini güvende hissedeceği bir ortama kavuşacaktır.


 Kısacası kadına karşı karşı şiddet eylemlerinin önüne geçebilmek için toplumsal düzeyde hareket edilmesi , toplumsal farkındalık  oluşturulması gerekmektedir. Devlet bu konuda gerekli önlemleri almalıdır ve  öncelikle şiddeti önleme ve şiddet mağdurunu koruma, sonrasında şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik mevzuatta gerekli düzenlemeleri yaparak ve uygulamadaki eksiklikleri tamamlayarak şiddet uygulayana karşı caydırıcı önlemler almalıdır. Böyle olursa kadına verilen değer artmış olur, kimse kadına dokunamaz. Kadını önce  kişi ya da kişiler değil öncelikle devlet korumalıdır. Yani kadınlar acınası varlıklar değil korunması, sevilip sayılması gereken varlıklar, bir toplumun en değerli hayat ağaçlarıdır. Kadına yapılan şiddet asla kabul edilmemeli,  Kadına şiddet gösteren cani insanlara, korkak ve kaypak kimselere öyle ağır cezalar verilmelidir ki bir daha kimse kadının kılına bile dokunamasın.

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (3) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

 Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (3) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

1)  Necip Fazıl Ankara’da kaç yıl kalmıştır?

A) 9

B) 4

C) 7

D) 2

 

2)  Necip Fazıl’ın üçüncü şirinin adı nedir?

 

A) Kaldırımlar

B) Sakarya Türküsü

C) Ben ve Ötesi

D) Affet

 

3)   Necip Fazıl’a neden “Sanatına kıyan geri adam.” demişlerdir?

A) Sanatını bıraktığı için

B) Kötü alışkanlıklar kazandığı için

C) Rüşvet yediği için

D) Müslümanlığı bayraklaştırdığı için


 

4)  Necip Fazıl’ın bindiği vapurun adı nedir

A) Şirket-i Hayriye

B) Bandırma

C) Fenerbahçe vapuru

D) Turan Emeksiz Vapuru

 

5)  Necip Fazıl’ın ressam  arkadaşının adı nedir?

A) Osman Hamdi Bey

B) Abidin Dino

C) Bedri Rahmi Eyüboğlu

D) Nuri İyem

 

6)  Necip Fazıl’ın hocası kimdir?

A)  Said Nursi

B) Abdulhakim Hazretleri

C) Ahmet Mahmut Ünlü

D) Mahmut Esat Coşan


 

7) Necip Fazıl’ın ilk tiyatro eserinin adı nedir

A) Ahşap Konak

B) Sabır Taşı

C) Tohum

D)Künye

 

8) Necip Fazıl’ın yazdığı piyesinin adı nedir?

A) Bir Adam Yaratmak

B) Çile

C) Kanlı Sarık

D) Siyah Pelerinli Adam

 

9)  Necip Fazıl  “Çile” adlı şiirini ne zaman yayınlamıştır?

A) 1934

B) 1928

C) 1941

D) 1938

 

10) Necip Fazıl’ın eşinin adı nedir

A) Fatma Neslihan

B) Pınar Aylin

C) Ayşe Nur

D) Fatma Zehra

 

11) Necip Fazıl’ın kaç çocuğu vardır?

A)2

B) 4

C) 6

D) 5


 

12) Necip Fazıl’ın çıkardığı derginin adı nedir?

A) Büyük Doğu

B) Maneviyat Dergisi

C) Azmin Gücü Dergisi

D) Sabır Yolcusu Dergisi

 

13)  Büyük Doğu Cemiyeti derneğinin ilk şubesi hangi şehirde açılmıştır?

A) İstanbul

B) Ankara

C) Kayseri

D) Yozgat

 

14)  Necip Fazıl kaç kere cezaevine girmiştir?

A) 3

B) 5

C) 7

D) 9

 

15)  “Sultan- Şuara” seçilen şairimiz kimdir?

A) Ahmet Haşim

B) Cahit Sıtkı Tarancı

C) Necip Fazıl Kısakürek

D) Arif Nihat Asyalı

 

 

Cevaplar

1. a   2. c  3.d  4.a  5.b  6.a  7.c  8.a  9.d  10.a  11.d  12.a  13.c  14.d  15.c

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (2) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (2) (Necip Fazıl Kısakürek)


1) Necip Fazıl’ın okul yıllarında yazdığı  ……… adlı derginin adı nedir?

A) Nihal

B) Hilal

C) Bayrak

D) Memleket

 

2) Necip Fazıl okuma alışkanlığını ne zaman etmeye başlamıştır?

A) Çocukluk

B) Ergenlik

C) Genç yetişkinlik

D) Orta yetişkinlik

 

3)  Necip Fazıl yabancı romanları okumak için hangi dile ağırlık vermiştir?

A) Almanca

B) İngilizce

C) Yunanca

D) Fransızca

 

4) Aşağıdakilerden hangisi Necip Fazıl'ın incelediği yazarlar arasında yer almaz.

A) Ahmet Haşim

B) Fuzuli

C) William Shakespear

D) Dostoyevski

 

5) Necip Fazıl’ın okuduğu okuduğu mektebin adı nedir?

A) Mahalle Mektebi

B) Sıbyan Mektebi

C)Bahriye Mektebi

D) Taş Mektebi

 

6) Necip Fazıl neden okulu yarıda bırakıp annesi ile Erzurum’a gitmiştir.

A) Diploma beklerken bir yıl daha okula gitme kararı  eklendiği için

B) Annesinin rahatsızlığı arttığı için

C) Babası Erzurum’a çağırdığı için

D) Dayısı Erzurum’da okuması gerektiğini dediği için


7)   Necip Fazıl’ın Erzurum’da kaldığı sürece en büyük merakı neymiş?

A) Köpekler

B) Atlar

C) İnekler

D) Kediler

 

8) Yazdığı şiirleri ilk kime okutuyormuş?

A) Büyük annesi

B) Babası

C) Nazım Hikmet

D) Hasan Ali Yücel

 

9) Necip Fazıl   Darül Fü'nun mektebinde hangi yazarlarla tanışma fırsatı yakalamamıştır?

A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu

B) Ahmet Kutsi Tecer

C) Tarık Buğra

D) Faruk Nafiz Çamlıbel

 

10) Necip Fazıl’ın  ilk Şiirleri nerede yayınlanmaya başlamıştır?

A) Yeni Mecmua

B) Osmanlı Mecmuaları

C) Yeni Felsefe Mecmuası

D) Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası

 

11) Hasan Ali Yücel Necip Fazıl’ı kiminle tanıştırmıştır?

A) Halide Edip Adıvar

B) Peyami Safa

C) Ömer Seyfettin

D) Arif Nihat Asya

 

12) Necip Fazıl'ın 20 yıllık dostu kimdir?

A) Peyami Safa

B) Ahmet Haşim

C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu

D) Cahit Zarifoğlu


 

13) Necip Fazıl aşağıdaki üniversitelerden  hangisini kazanmış ve oraya gitmiştir?

A) Paris Sorbonne Üniveristesi

B) Harvard Üniversitesi

C) Oxford Üniversitesi

D) Heidelberg Üniveristesi

 

14)  Necip Fazıl batak bir hayata hangi ülkede düşmüştür?

A) İngiltere

B) Fransa

C) Almanya

D) İspanya

 

15)  Necip Fazıl’ın ikinci şiir kitabı olan Kaldırımlar hangi yıl yayınlanmıştır?

A) 1928

B) 1937

C) 1934

D) 1989

 

16) Necip Fazıl hangi bankada çalışmıştır?

A) Osmanlı Bankası

B)Dersaadet

C) Şark Bankası

D) İngiliz Bankası

 

17)  Necip Fazıl’ı ilk şiir kitabının adı nedir?

A) Örümcek Ağı

B) Çile

C) Çöle İnen Nur

D) Bir Adam Yaratmak

 

18) Necip Fazıl kimi şiir düellosuna davet etmiştir?

A) Nazım Hikmet

B) Mehmet Akif Ersoy

C) Cahit Sıtkı Tarancı

D) Behçet Necatigil

 

 Cevaplar:

1.a   2.a  3.b  4.d  5.c  6.a   7.b  8.d   9.c  10.a  11.b  12.a  13.a  14.b  15.a  16.a  17.a  18.a

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (1) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

Kendi Şiirini Yaşayanlar Kitabı İle İlgili Test Soruları ve Cevapları (1) (Necip Fazıl Kısakürek)

 

1) Necip Fazıl’ın adını Ahmet Necip koyan kişi kimdir?

A) Büyük babası

B) Babası

C) Annesi

D) Büyük annesi

 

2)  Necip Fazıl ne zaman ve hangi şehirde  dünyaya gelmiştir?

A) 26 Mayıs 1904 İstanbul

B) 18 Eylül 1923 Ankara

C) 26 Ocak 1955 Erzurum

D) 20 Kasım 1943 Kars

 

3)  Necip Fazıl’a “aklıevvel “diye seslenen kimdir?

A) Dayısı

B) Amcası

C) Büyük annesi

D) Büyük babası

 

4) Necip Fazıl’ın babasının mesleği nedir?

A) Edebiyat öğretmeni

B) Türkçe Öğretmeni

C) Hukukçu

D) Mühendis

 

5) Necip Fazıl’a çocukluğunu hatırlatan şey nedir?

A) Top

B) Kalem

C) Ağaçlar

D) Oyuncak arabası

 

6)  Aşağıdakilerden hangisi Necip Fazıl'a ait bir özellik değildir?

A) Kısa boyludur

B) Sıskadır

C) Yaramazdır

D) Sakin bir  çocuktur.

 

7) Necip Fazıl çocukken onun önüne bir sürü kitaplar rkoyan ve kendisine okumasını söyleyen kişi kimdir?

A) Büyük annesi

B) Babası

C) Büyük babası

D) Öğretmeni

 


8)  Necip Fazıl’a okumayı öğreten kişi kimdir?

A) Büyük annesi

B) Büyük babası

C) Annesi

D) Babası

 

9) Necip Fazıl kaç yaşlarında okumaya başlamıştır?

A) 7-8

B) 4-5

C) 6-7

D) 2-3

 

10)  Necip Fazıl’ın henüz 6 yaşındayken ölen kardeşinin adı nedir?

A) Münire

B) Müberra

C) Selma

D) Sena

 

11) Necip Fazıl’ın annesi çocuğu hayatını kaybettiği için üzüntüden hangi hastalığa yakalanmıştır?

A) Kanser

B) Tansiyon

C) Kalp rahatsızlığı

D) Verem

 

12) Necip Fazıl’ın annesi hangi ülkede tedavi görmüştür?

A) Almanya

B) Fransa

C) İsviçre

D) İsveç

 

13) Necip Fazıl’ın hayatının ilk büyük vicdan azabı nedir?

A) Büyükbabasının verdiği parayı kardeşine onun bir ısırık yediği elması karşısında vermesi

B) Selma’ya sucuklu yumurtasından yediği için tokat atması

C) Babasının cebinden izinsiz para alması

D) Dedesine herkesin içinde sen bana karışamazsın, sen benim babam ve annem değilsin demesi


 

14)  Necip Fazıl aşağıdaki kişilerden hangisinden eğitim almamıştır?

A) Ahmet Hamdi Akseki

B) Hamdullah Suphi

C) Ziya Gökalp

D) Yahya Kemal

 

15) Necip Fazıl Kısakürek’e  “ Senin şair olmanı ne kadar çok isterdim.” diyen kişi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Annesi

B) Babası

C) Büyük babası

D) Cici annesi

 

16) Necip Fazıl’ın hayatının en çarpıcı olayı neymiş?

A) Babasının ölümü

B) Büyük babasının ölümü

C) Cici annesinin ölümü

D) Kardeşinin ölümü

 

17) İbrahim Aşki Bey Necip Fazıl’ın ne öğretmenidir?

A) Edebiyat

B) Fizik

C) Matematik

D) Coğrafya

 

18) Necip Fazıl ruhunun derinliklerinde daima neyi arıyormuş?

A) Hakikati

B) Sevgiyi

C) Merhameti

D) Güveni

 

19) )Necip Fazıl okulda ne olarak anılmaya başlanmıştır?

A) Kitapkurdu

B) Şair

C) Yazar

D) Politikacı

 

20) Necip Fazıl Kısakürek kiminle aynı okulda okumuştur?

A) Nazım Hikmet

B) Kemal Tahir

C) Yaşar Kemal

D) Ayşe Kulin


 Cevap:

1.a  2.a  3.d   4.c   5.c  6.d   7.a   8.b   9.c  10.c  11.d   12.c   13.a   14.c   15.a   16.b   17.a   18.a  19.b  20.a

Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair Adlı Şiiri

 

 Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair Adlı Şiiri

 

Nazım Hikmet; Nâzım Hikmet, Türk şair ve yazardır. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.


Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair adlı şiirii aşağıda verilmiştir.

  

Yaşamaya Dair 1 Şiiri

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

                       bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

                                    insanlar için ölebileceksin,

                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

                        hem de en güzel en gerçek şeyin

                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından.

                                                                                     (1947  Nazım Hikmet)

 

 

                Yaşamaya Dair 2 Şiiri

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

              bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

                                en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,

                               diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

                                                                      (1948 Nazım Hikmet)

 

 

Yaşamaya Dair 3 Şiiri

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

                       hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

                       yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

"Yaşadım" diyebilmen için...

(Nazım Hikmet.)                          

Su Sesi Dinleme Metni İle İlgili Sorular ve Cevapları

 

Su Sesi Dinleme Metni İle İlgili Sorular ve Cevapları


Bu minik çeşmeyi vaktiyle bir sahibü’l-hayrat bodur minareli mescidin bahçe duvarına yaptırıvermiş. İnsanın az, suyun bol olduğu zamanlar… Yıllar yılı mescidin cemaati, mahalle sakinleri, genç ihtiyar, çoluk çocuk, suyunu içip sahibü’l-hayrata dua etmiş. Garibe, yolcuya su vermiş minik çeşme; küçümen yalağından sokak köpekleri, kurt-kuş, börtü-böcek faydalanmış.


Yalak ayağından çıkan su bir ark ile mescid duvarının altından geçip, küçük bahçedeki dutları, mürdüm eriklerini, zerdali ve laylakları suluyormuş. Duvar dibindeki otların kuytuluğuna bir kirpi ailesi yuva kurmuş. Tunç lüleden gürül gürül, serin serin akıyormuş su. Minik çeşmenin duası bu su sesi kisvesinde geceler boyu sürer, fecirle birlikte buna bülbüllerin âhengi katılırmış.


Zamanla insan çoğalmış, su azalmış.

Sağdan soldan her ne kadar “Suya dizgin vurulmaz arkadaş” itirazları yükselse de, tunç lüleyi çıkarıp yerine bir musluk takmışlar. Böylece su etrafına kümelenen kalabalık tarafından daha bir itinayla kullanılmaya başlanmış; ihtiyacı olan kabını doldurmak için bazen sırasını bekler olmuş.


Varsın beklesin.

Yine o minik çeşme o mahalle halkının ve o yana yolu düşen garibin, yolcunun kurumuş dudaklarına şifa oluyormuş ya…

Zaman da su misali akıp gidiyor güya.

İnsanlar iyice çoğalmış.

Nerde çokluk orda güzellik hani.

Bir gün çiğ süt emmiş birisi çeşmenin tunç musluğunu çalıp satmış.


“Kim bu nâmert” diye mahalle halkı çok aramış, bulamamış. İşin kötüsü, mertlik elden çıkıp nâmertin sayısı artıvermiş.

Çeşmeye musluk dayanmıyormuş. Çalan-çalana. Derken işi kökten çözmeyi seven birileri, lüleye bir tahta kazık çakıp çeşmeyi battal hale sokmuşlar.

Suyun sesi kesilmiş; börtü-böceğin, garibin, yolcunun boynu bükülmüş.

Cevat işte tam bu sırada devreye giriyor. Aslında çulsuzun teki, altı-üstü bir berber kalfası. “ben takarım musluğunu, yeter ki suya dizgin vurmayın, mahallemizin üzerinden dua eksik kalmasın” diye dikilmiş.


Çok bilmiş, mal biriktirmiş, eli tutan, dişi kesenler “Yahu Cevat yapma-etme, bu iş böyle gitmez, bu çeşmeyi unut artık” demişlerse de Cevat umursamamış.

Musluğu çalıyorlar, kırıyorlar, Cevat yeniliyor. Bir musluk, beş musluk, on beş musluk… Cevat geri adım atmıyor.

“Ne yani” diyor, “Nâmertlik aldı yürüdü diye, mertlikten mi vazgeçeceğiz?”

Mahalle halkı “Aşk olsun Cevat’a” diyor ama bir yandan da kıs kıs gülüyor. Akla ziyan bir iş ki sormayın…


Cevat gecenin  bir vaktinde yahut sabahın seherinde minik çeşmeye varıyor, sağını solunu silip süpürüyor, yalağında biriken su ile mescidin bahçesindeki ağaçları suluyor. Güller, bülbüller, duvar dibindeki kirpi ailesi, gökte mehtap, yerde yaprak o sessizlikte şarıldayan suyun sesine dem tutarak yine dua ediyorlar.

Kırıyorlar musluğu, alıp gidiyorlar… Cevat yenisini takıyor. Hiç tınmıyor. Mahalle halkı ne yapıyor bu arada, olup bitene ne diyor?..

Hadi onu siz bulun. Bulamazsanız böyle bir çeşmeden su içtiğinizde suyun sesini dinleyin, o size söyler…

Yazan: Mustafa Kutlu

 

Sorular ve cevapları

1) Sahibül Hayrat (Hayırsever)  çeşmeyi nereye yaptırmıştır?

Cevap: Bodur minerali mescidin Bahçe duvarına yaptırmıştır.

 

2)Çeşmenin yalağından kimler faydalanıyormuş?

cevap: Sokak köpekleri, kurt kuş, börtü böcek faydalanıyormuş.

 

3) Çeşmenin tunç lülesini çıkarıp yerine musluk takılmasının sebebi neymiş?

cevap: Zamanla suyun azalıp insanların çoğalması.

 

4) Çeşmenin musluğunu çalıp satan adam yazar tarafından nasıl nitelendirilmiştir?

cevap: Cevap: Çiğ süt emmiş biri olarak nitelendirilmiştir.

 

5) Musluğu tamir etmek isteyen Cevat'ın asıl mesleği nedir?

cevap: Berber çırağı.

6) Cevat’ın sürekli bıkmadan usanmadan musluğu tamir etmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Cevap: Her ne olursan olsun iyilikten vazgeçmemesi, iyiliğine devam etmedi.

Örnek Aldığınız Bir Kişinin Özelliklerini Anlatınız

 

Örnek Aldığınız Bir Kişinin Özelliklerini Anlatınız

 

Örnek alınması gereken çok sayıda kişi ya da kişiler vardır ama benim örnek aldığım kişi alemlere rahmet olarak gönderilen, son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa’dır. Sevgili Peygamber Efendimiz yaşayış tarzı ile, davranışları , güvenirliliği, güzel ahlakı ve tatlı dili ile dünyaya örnek olmuş eşsiz bir insan, eşsiz bir Peygamber ve Müslümandır.

 

Sevgili öğretmenim,

Hz Muhammed kuşu ölmüş bir çocuğun evine gidip ona baş sağlığı dileyecek kadar alçakgönüllü, içinde çocuk sevgisi olan güzel ve büyük  bir Peygamber’dir. Onun yaşayış tarzı, onun hayatını örnek alıyorum. Çünkü Hz. Muhammed hayatı boyunca doğruluktan, dürüstlükten ve güzel ahlaktan yana olmuştur. İnsanlara karşı ön yargılı olmamış, hoşgörülü olmuş, hemen insanları etiketlememiştir. Kusurunu gördüğü kişinin kusurunu herkesin içinde söylememiş, affedici, kusurları görmeyen, Allah’ın yarattığı her canlıya merhamet eden sevgili Peygamber’dir bizim efendimiz.

 

Sevgili öğretmenim,

Hz. Muhammed Günümüzde iki milyarı aşkın takipçisiyle dünyanın en kalabalık ikinci dini olan İslam'ın kurucusu ve merkezî figürüdür. Aynı zamanda bir sosyal reformcu, diplomat, filozof, yasa koyucu, hatip, askeri lider, dini lider olarak da aktif bir hayat sürmüştür. Hz. Muhammed kanaatkar bir insandır, sabırlıdır, hoşgörülüdür, yardımseverdir, dürüsttür, alçakgönüllüdür, mütevazidir, adaletlidir, cömerttir, sakin ve tatlı tatlı konuşandır. Ayıp ve kusurlarından dolayı kimseyi kınamazdı. İnsanlar arsında kadın, erkek, büyük, küçük, renk, dil ve ırk ayrımı yapmazdı. İnsanlara sevgi ve merhametle yaklaşır, hiç kimsenin incinmesini istemez, kimseden intikam almayı düşünmezdi. Açları doyurur, yetimleri, öksüzleri ve kimsesizleri daima korurdu.

 

Hz. Muhammed Yaşamında daima adaleti ilke edinmiştir. Hakkı gözetirken, adaleti uygularken insanlar arasında fark gözetmemiştir. İşte tüm bunlardan dolayı örnek aldığım kişi Hz Muhammed’dir. Konuşmama Hz Muhammed'in birkaç sözü ile son vermek isterim:” Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”  “Gerçek güzellik ahlak güzelliğidir.”  “Yalanla imanın aynı kalpte bulunmaz.” Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.