Ünlü Bir Kişiyi Yemeğe Davet Edebilseydin Kimi Davet Etmek İsterdin ve O Kişiyi Nasıl Ağırlamak İsterdin?

 

Ünlü Bir Kişiyi Yemeğe Davet Edebilseydin Kimi Davet Etmek İsterdin ve O Kişiyi Nasıl Ağırlamak İsterdin?


Ünlü bir kişiyi evimize davet edebilme imkanım olsaydı bu kişi Haluk Levent olurdu. Çünkü Haluk Levent çocukların dilinden anlayan, onları çok seven, onları koruyan ve onlar içi elinden gelen her türlü maddi ve manevi desteği sağlayan gerçek bir sanatçı, iyi bir insandır. Haluk Levent’i evimize davet ettiğim zaman yaşadığım şehir olan Sivas'ın yöresel yemeklerinden hazırlardım. Daha doğrusu annemle birlikte hemen hazırlıklara başlardık ve yöremizin en güzel yemeklerini yapmaya çalışırdık. Sivas köftesi, sulu köfte, içli köfte, sarma, dolma, bildiğimiz tatlılardan yapardık.  O evimize geleceği zaman evimizi tertemiz hale getirirdik ve onun en iyi şekilde ağırlanmasını sağlardım.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Sevgili Haluk Levent’e bağlama çalardım. Nasıl bağlama çaldığımı görsün isterdim. Daha sonra bildiğim türkülerden söylerdim ve onun şarkılarını da seslendirirdim ve onun mutlu olmasını sağlardım. Bize birkaç gün kalacak olursa ailemle ona mangal yapardık. Evimizin bahçesindeki çileklerden ve domates, salatalıklardan ikram ederdim. İmkanımı neye yetiyorsa onu yapardık. Kendim abartacak kadar yormazdım. Özenli olurdum, temiz olurdum ama maddi gücümü aşan şeyleri yapmazdım. Çünkü o da mütevazi, bir insan olduğu için bizden böyle bir şey talep etmezdi. Onunla muhabbet ederdim, onun nasıl başarılı bir sanatçı olduğunu kendisine sorardım.

 

Kısaca onunla gülerek ve yiyerek, eğlenerek güzel anlar geçirmeye dikkat ederdim. Fotoğraf çekip instagrama atmayı da ihmal etmezdim elbette. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Elveda Gülsarı Kitabı İle İlgili Klasik Sorular Ve Cevapları

 

Elveda Gülsarı Kitabı İle İlgili Klasik Sorular  Ve Cevapları


1) Elveda Gülsarı kitabının konusu nedir?

Cevap:  Cins ve ünlü bir yorga olan Gülsarı adındaki atın doğumundan, yaşlanarak ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerası anlatılır.

2) Tanabay nasıl bir insandır?

Cevap: Hareketli bir gençlik yaşamış, dediğim dedik aksi ama iyi yürekli, iyi niyetli bir insandır. Yeni düzene pek ayak uyduramamıştır, planlı ve programlı değildir, geçmişteki anıları ise ayakta durabilen bir kimsedir.


3) Gülsarı’nın tek özelliği nedir?

Cevap: Rahvan bir at olmasıdır. (Rahvan binicilik Rahvan atın 'tek ayak' koşma stiline verilen isimdir. Atın aynı taraftaki ayaklarının birlikte hareket ettiği ve binicisini sarsmayan bir koşu şeklidir. Atı rahvan yürütmekten amaç; üzerindeki binici ve teçhizat yükünü en uzun mesafeye, en kısa zamanda biniciyi yormadan ve en az enerji harcayarak yürütülmesini sağlamaktır.)

4) Gülsarı adlı atın özellikleri nelerdir?

Cevap: Tanabay gibi Gülsarı adlı at da geçmişiyle yaşamaktadır. Aşık olur, üzülür, geçmişte çektiği acılar aklındadır. Tay olduğu zamanlar özgür bir hayat sürmüş, zincire, boyunduruğa bir türlü alışamamıştır. At zaten çalışkan olduğunu düşünür ve böylece boyunduruk altında alınmasına gerek yoktur . Onu en güçlü zamanlarında kullanmışlar ama Gülsarı yaşlandığı zaman, elden ayaktan düştüğü zaman geri sahibi olan Tanabay’a vermişlerdir.

5) Gülsarı zincirlerinden nasıl kurtulabilmiştir?

Cevap: Öldüğü zaman zincirlerinden kurtulmuştur. Gülsarı adlı atın ölümü aslında Tanabay’ın neslinin de ölümüdür.


6) Kitapta sizi etkileyen sözlerden üç beşini yazınız.

Cevap: “Atla insan arasındaki tek fark, atın atı kıskanmamasıdır. Atlar kıskançlık nedir bilmezler. “

"Zaman dediğin nasıl da çabuk geçiyor?"


"Aydınlık ve gölge nasıl yan yana ise, insanın kaderi de öyle, mutluluk ve acıyı beraber getiriyordu: Bir yanda kıvanç, bir yanda kaygı. Hayat dediğin böyleydi işte..

7) Elveda Gülsarı adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Cengiz Aytmatov

Atatürk’ü Anlamak ve Vatan Sevgisi Hakkında Düşüncelerinizi Anlatınız

 

Atatürk’ü Anlamak ve Vatan Sevgisi Hakkında Düşüncelerinizi Anlatınız


Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri, yol göstericisi olan büyük bir lider, büyük bir komutan, büyük bir eğitimcidir. O milletinin refaha kavuşması için hayatı boyunca milleti için çalışmış vatansever bir insan evladıdır. Atatürk’ü anlamak için onun yolundan gitmek gerekir. Küçük yaşlardan itibaren çok sayıda ve değişik türlerden kitap okumak, kendini geliştirmek ve kültürlü olmak gerekir. Bilim ve fen yolunda gitmek gerekir. Ülkesini seven bir birey bilim yolunda gider, aklını iyi kullanır ve vatanı için her türlü özveriyi gösterir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Vatan sevgisine sahip olan bir birey vatanını geliştirmek için ilk olarak üzerine düşen sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirir. Bu okula giden bir öğrenci ise derslerine çok iyi çalışır ve kimse ona hadi çalış demek zorunda kalmaz. Çünkü gerçekten vatanını seven kişi çalışır, üretir, sorgular ve hayatı boyunca da çalışmaya ve üretmeye devam eder. Vatanı seven kişi bir öğretmense nitelikli bir öğretmen olur ve öğrencilerine önce insan sevgisini, sonra vatan sevgisini  öğretir. En sonunda akademik anlamda başarılı olmasını sağlar. Topluma aydın bireyler kazandırır. Bir asker, bir çiftçi, bir doktor ya da avukat görevini en doğru şekilde eyerine getirmek için çalışır. Adaletli olur, dürüst ve güvenilir olur, güzel ahlaklı olur ve sürekli çalışmaya devam eder. 


İşte  tüm bu yukarıda yazılanları yaptığımız zaman Mustafa Kemal’i anlamış oluruz ve vatanımızı da gerçek anlamda sevmiş oluruz. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Atilla İlhan’ı Tanıtan Kısa Bir Konuşma Hazırlayınız


Atilla İlhan’ı Tanıtan Kısa Bir Konuşma Hazırlayınız


Atilla İlhan “Maviciler” diye bilinen akımın sözcüsü olmuştur. Garip ve İkinci Yeni şiirine karşıdır. Hem bireysel hem de toplumsal şiirler yazarn Atilla İlhan bunları yazarken de hem divan edevbiyatından hemd e halk edebiyatından yararlanmıştır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 Atilla İlhan aşk ve yalnızlık şairidir. Şiirlerie baktığımızda derin bir bir hayal gücü görebiliriz. Toplumsal şiire yeni boyular getirmiştir. Romanlarında yakın tarihi, çağdaşlaşma sürecindeki okumuş, aydın insnaları ve onların sonlarını işlemiştir. Attilâ İlhan, tam adıyla Attilâ Hamdi İlhan, Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen. Entelektüel çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur.

 

Şiirleri; Sisler Bulvarı, Elde Var Hüzün, Korkunun Krallığı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Kimi Sevsem Sensin ..vb adlı şiirleri vardır.

Romanları; Kurtlar Sofrası, Sokaktaki Adam, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Fena Halde Leman ..vb adlı romanların yazarıdır.

Gezi; Batının Deli Gömleği, Abbas Yolcu.

Deneme ve Anı; Hangi Laiklik, Ulusal Kültürel Savaşı, Hangi Atatürk, Hangi Küreselleşme, Aydınlar Savaşı İkinci Yeni Savaşı…vb deneme ve anı kitapları vardır. Atilla İlhan ile anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz İçin teşekkür ediyorum.

İlk Öğretmenim Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

İlk Öğretmenim Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Kitap neyi konu edinir?

Cevap: Kırgızistan’da 1920li yıllarda idealist bir köy öğretmeninin ülkesinin aydınlanması için gösterdiği için özveri anlatılır. Kitap bunu konu edinir.

2)  Yapayalnız ve öksüz kalan Altınay kimin yanında oturmaya başlar?

Cevap: Amcasının yanında oturmaya başlar ama hayatı horlanmakla geçer. Kimse onu yanında tutmak istemez.

3) Altınay’ı kaçıran kötü niyetli kişiden kurtaran adamın adı nedir?

Cevap: Duyşen


4) Köye gelen öğretmen Altınay için neler yapar?

Cevap: Jandarmalarla birlikte Altınay’ı bulur, o kötü niyetli adam tutuklanır, Altınay kente gönderilir ve orada iyi bir eğitim alması sağlanır. Öğretmen sayesinde Altınay İşçi Üniversitesine ve Moskova Enstitüsüne gider. Karşılaştığı tüm engelleri yener ve okur. İyi bir felsefe doktoru olur.

5) Altınay’ın mektubuna Duyşen neden cevap yazmaz?

Çünkü onun okumasını ve kendi ayakları üzerinde durmasını ister ve duygusallığa yer vermez.

6) Köye açılan yeni okula kim onur konuğu olarak davet edilir?

Cevap felsefe doktoru olan Altınay.

7)  Altınay neden okuldan ertesi akşam ayrılır?

Cevap: Çünkü açılışın onur konuğu olarak Duyşen'in olması gerektiğini düşünür.


8) İlk Öğretmenim kitabının yazarı kimdir?

Cevap: Cengiz Aytmatov

9) Kitapta sizi etkileyen alıntılardan üç tanesini yazınız.

Cevap: “En yüksek dağın tepesinden seslensen de geri gelmeyecek gençlik çağı.”

“Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız?”

“Mutsuz kadınlar mezarlarınızdan kalkın! İnsanlıktan çıkmış olmaktan, bir gölge gibi yaşamaktan kurtulun! İnsanca yaşamaktan alıkonulan kadınlar kenetlenin! Eski zamanların karanlıkları önümüzde titresin.”

“Oku, durmadan oku.”

10)  Duyşen yaşlılık yıllarında ne yapmaya başlamıştır?

Cevap: Postacılık

11)  Altınay neden ağlarmış?

Cevap: Yengesi onu hep dövermiş ve okula göndermek istemezmiş. Altınay da bunun için ağlarmış.

12) Altınay'a zorla sahip olan kötü niyetli adamın lakabı nedir?

Cevap: Kırmızı Surat

13) Altınay'a iftira atan kişi kimdir?

Cevap: Kendi yengesidir. Yengesi olacak kötü niyetli kadın Altınay'ın Düyşen aralarında ilişki var diye kızın adını çıkarmıştır.


14) Sınıfta kimin resmi varmış?

Cevap: Sovyet Rusya lideri Lenin'in resmi varmış.

15) Kendisi bile okuma yazmayı çok iyi bilmediği halde çocuklara elinden geldiği kadar okuma yazma öğreten kişi kimdir?

Cevap: Duyşen

16) Sınıftaki çocuklar anne, babayı yazmayı öğrenmeden ilk olarak kimin adını yazmayı öğrenmişlerdir.

Cevap: Lenin'in adını öğrenmişler ve yazmaya başlamışlardır.

17) Duyşen öğretmenin üzgün olmasının nedeni neymiş?

Cevap: Lenin adlı Sovyet liderinin ölmesidir.

18) Altınay'ı kötü adamın elinden kurtaran ve onun okumasına büyük katkı sağlayan kişi kimdir?

Cevap: Duyşen.

Cemile Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Cemile Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Cemile kitabının konusu nedir?

Cevap:  Romanda bir Kırgız köyünde, savaş zamanında yaşanan aşk anlatılır.

2) Çok güzel bir kız olan Cemile nasıl bir aileye gelin olarak gider?

Cevap: Soylu, zengin bir aileye gelin olarak gider Cemile.


3) Cemile ve eşi evlendikleri sırada ne başlar?

Cevap: 2. dünya Savaşı başlar. Bundan dolayı da  eşi  olan Sadık adlı kişi uzun yıllar savaştan  dönmemiştir.

4) 2. Dünya Savaşı'ndan sakat olarak dönen ve Cemile’ye gerçek anlamda aşık olan kişi kimdir?

Cevap: Danyar

5)  Danyar ile  Savaş alanına gönüllü olarak erzak götüren kişi kimdir?

Cevap: Cemile

6)  Cemile’nin eşi ailesine mektup gönderir ve mektubun sonunda Cemile’ye selam ederim yazar ama başka hiçbir şey yazmaz. Bunun üzerine Cemile ne yapar?

Cevap: Bunun üzerine Cemile kendisine aşık olan Danyar’ı gözlemler ve onun kendisini gerçekten çok sevdiğini anlar ve onunla kaçar gider. Cemile'nin eşi de savaştan döndüğünde bu duruma öfkelense de umursamaz ama tekrar evleneceğini düşünür.


7)  Cemile kitabında sizi etkileyen cümlelerden bir kaçını yazınız.

Cevap: "İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.."

“Onurunla yaşarsan mutlu olursun. Unutma bunu!”

“İlgisiz bir insan, aşık olmayan bir insan, sesi ne kadar güzel olursa olsun, böyle şarkı, böyle türkü söyleyemez.”

"Öz vatanını, öz milletini kim sevmez!"

8)   Cemile adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Cengiz Aytmatov

Hayatındaki Rol Modelin Kimdir? Niçin?

 

Hayatındaki Rol Modelin Kimdir? Niçin?


Hayatımdaki rol modelim babamdır. Çünkü babam gerçekten çok ama çok iyi baba, her şeyden önce çok ve temiz kalpli bir babadır. Bize karşı her zaman nazik olan, yaramazlık yaptığımız zaman bile bize asla vurmayan ama bizi güzelce uyaran ve yaptığımız yanlışı bir daha yapmamızı sağlayan, bize her davranışları ile örnek olan kişidir benim babam. Bunun için hayatımda model aldığım kişi ve en çok yüzünü gördüğüm ve görmekten de bıkmayacağım kişidir babam.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım.

Babamı model alıyorum, babamı seviyorum. Çünkü babam evimize geldiği zaman anneme hiç bağırmaz ve onunla saygılı konuşur ve ona karşı sesini hiç yükseltmez. Her zaman asil davranır. Bizde bunu gördüğümüz zaman bizde anneme karşı aynı oluruz ve aile içinde hiç şiddet, aşırı öfke ve nezaketsizlik olmaz. Tüm bunlar babamın sayesindedir. Babam eve geldiği zaman hiç kimsenin arkasından dedikodu etmez. Kimsenin arkasından kötü konuştuğunu duymadım.

 

İnsanları aşağılamaz, kötü olanların da içinde iyilik olabileceğini söyler ve bunun için onlara örnek olmamız, onları toplum dışına atmamamız gerektiğini söyler bize hep. Babam insanları çok seviyor ve her insanın içinde mutlaka iyilik vardır diyor. Bunun için de bizi öfkeli değil sakin yetiştiriyor. Kimseyi bize karşı kötülemiyor. Onun için benim hayattaki rol modelim babamdır. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Vurun Kahpeye Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Vurun Kahpeye Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Kitapta ne anlatılır?

Cevap: Kitapta Kurtuluş Savaşı anlatılmaktadır. Kurtuluş Savaşı yıllarında idealist biri olan Aliye Öğretmen2in düşmanla işbirliği yapmış gibi görünerek Türk ordusuna yardım etmesi ve iş birliğini kasıtlı olarak çarpıtan kimi gerici yobazların, halkı kışkırtarak genç öğretmen olan Aliye Hanımı linç ettirmesi anlatılmaktadır.

2) Ali’ye köye öğretmenlik yapmak için geldiğinde kimin evine gelir?

Cevap: Aliye Öğretmen, Ömer Efendinin evinde kalır.


3) Ömer Efendi ve eşi Aliye Öğretmeni neden çok sever?

Cevap: Çünkü Aliye Öğretmen, Ömer Efendinin yıllar önce vefat etmiş olan kızının yaşı ile yeni gelen öğretmenin yaşının aynı olmasından dolayı.

4) Köyü işgale kimler girmiştir?

Cevap: Yunanlılar köye saldırmaya başlamıştır.

5) Köyde düşmanlara yardım eden kimlerdir?

Cevap: Zengin bazı kimseler ve köyün imamı düşmanlara yardım etmiştir.

6) Aliye Öğretmen’in sevdiği kişinin adı nedir?

Cevap: Tosun Bey

7) Köy imamı olan Fettah olan kimi Yunanlılara ispiyonluyordu?

Cevap: Tosun Bey ve  onun kuvvetlerini düşmana bildiriyordu.

8) Aliye kimi Yunanlıların elinden alır ve o kişinin serbest bırakılmasını sağlar?

Cevap: Ömer Efendi.

9) Aliye Öğretmene uygunsuz teklifte bulunan kişi kimdir?

Cevap: Yunan komutanıdır ama Aliye dürüst, namuslu, vatansever bir öğretmendir. Köy imamı ise ona iftira atar ve onu linç ettirir.

10) Vurun Kahpeye adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap: Halide Edip Adıvar


 11) Vurun Kahpeye adlı kitapta geçen alıntılardan sizi en çok etkileyenleri aşağıya yazınız.

Cevap: "İnsanların en etkili silahı, içtenlik ve zekadır."

“Namus kadının yüzünü açıp açmamasında değildir. Din de peçe demek değildir. Öyle kapalı kadınlar vardır ki kapı arasından her türlü rezaleti yaparlar.”

“Sizin toprağınız benim toprağım, sizin eviniz, benim evim, burası için, buranın çocukları için bir ışık, bir ana olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım, vallahi ve billahi, dedi.”

"Dünya, bütün memleketin yoksulluğuna, tutsaklığına, mutsuzluğuna rağmen çok güzeldi."

İleriki Yaşantında Arkana Baktığında Kendin İçin Nasıl Bir Miras Bırakmak İstiyorsun? Niçin?

 

İleriki Yaşantında Arkana Baktığında Kendin İçin Nasıl Bir Miras Bırakmak İstiyorsun? Niçin?


İleriki yaşamımda arkama baktığım zaman miras olarak bırakmak istediğim güzel bir kitap yazmak, iyi bir yazar olmak ve insanlar kitaplarımı okusun ve ondan faydalanasın isterin. Özellikle de kişisel gelişim kitabı ve çocuklar hakkında kitap yazmak isterim ki aileler daha bilinçli olsun, çocuk yetiştirme konusunda daha bilgili olsun isterim. Bırakmak istediğim şey değişik türden yazdığım kitaplarım olsun isterim.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Miras olarak bırakmak istediğim şeylerden biri de güzel ahlaklı çocuklarımın olmasıdır. İnsanlara merhametli davranan, empati kurma becerisine sahip, erdemli, barışçıl, içinde insan sevgisi, hayvan sevgisi taşıyan çocuklar bırakmak isterim. Ülkesine faydalı olan birer bilim insanları olsun, dürüst, samimi, güvenilir kimseler olsun ve başka insanlar da olumlu yönde etkilesin isterim. Çünkü hayırlı bir evlat, ahlaklı bir evlat topluma çok fayda sağlar diye düşünüyorum.

 

Hem kitaplarımı, hem çocuklarımı miras olarak bırakmak isterim. Ayrıca farklı türden ağaçlar dikmek ve o ağaçların yaşadığımız şehre faydası olsun isterim. Yeşil alan bırakmak isterim. Ağaçların gölgesinde insanlar gelsin dinlensin, otursun ve bana dua etsin isterim. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Şermin Yaşar’ın Ev Yapımı Sihirli Değnek Kitabında Geçen Alıntılar

 


Şermin Yaşar’ın Ev Yapımı Sihirli Değnek Kitabında Geçen Alıntılar


Şermin Yaşar bu kitabında insanların eskiye göre olumsuz yönde değiştiğini anlatır. Eskiden oluşan samimiyet kalmamıştır, insanlar daha bencil olmuştur. İnsan mutlu olmak için geleceğin değil anın kıymetini bilmelidir. Başkası bir adım atmıyorsa kendisi ilk adımı başlatmalıdır. Paylaşmak, yardımlaşmak ve dayanışma içinde olmak gerekir. Kendi ışığımıza güvenmeliyiz, kıskanç olmamalıyız, biz anlayışı ile hareket etmeliyiz. Gerçek anlamda insan , iyi ve erdemli bir insan olmalıyız. Gülmeyi bilmek gerekir. Tebessüm etmek gerekir. Mutlu olmaya çalışmak, sahip olduklarımızın kıymetini bilmek gerekir.

 

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

 

“İyi insan olmak için akıl gerekmez. Ve kötüler her daim akıllılardan çıkar. Bırak biz saf olarak kalalım." diyordu Fareler ve İnsanlar’da Steinbeck... Öyle kalalım. Çünkü iyi olmak başka bir sıfat.”

“Gördüğü güzellik karşısında sırf ne yapacağını bilmediği için çekip giden insanlarla dolu dünya.”

“Beklemeyelim. Gelmeyecek. Kimse gelip sihirli bir değnekle bizim omuzumuza dokunmayacak. Biz yapacağız. Kendimiz. Kendimizi tanıyıp, kendimize inanıp, kendimiz için özene bezene, itinayla, sabırla bir sihirli değnek yapacağız.”

“Birine yardım ettiğimizde, alenen anlatıyor, anlatıyor, gururla bahsediyoruz. Ama birinden yardım gördüğümüzde bunu bir zayıflık, eksiklik, beceriksizlik olarak görüp saklıyoruz. Birinin bize yardım ettiğini söylemek ağır geliyor nedense. İlişkilerimizde hesap tutmayı öğrendik çünkü. Borçlu çıkmak istemiyoruz. İyiliğin hesabı tutulmaz oysa.”

“Değerli bir vazonun kırılmasını mesele haline getirirken, insanın kırılmasını sıradan görür olduk.”

“Kalp meselesidir iyilik..”


“Ne oldu, neye gülüyorsun? diye soruyorlar bana. İlla bir şey olması mı lazım diyorum, buradayız işte, mutluyuz şu an, gülümsüyorum ....”

“Mutluluk dediğimiz şey belki de mutlu olduğumuzun farkına varmamaktır.”

“Sor kendine. Senin mutluluğun yolun sonunda mı, yoksa yolculukta mı? Her ikisi birden olamaz mı?”

"Denizyıldızları kopan bir uzvunu kendi kendine yeniden oluşturur ve yaşamaya devam eder. Doğa işini şansa bırakmıyor. Eğer hala hayattaysan, toparlan ve yoluna devam et. Kendi yaramızı sarmayı öğrenebildiğimizde, daha sıkı tutunacağız..."

“İşime gelmiyor” diyememenin kılıfı, mükemmelliyetçi olmak.”

“Dünyanın bütün olumsuzluklarına rağmen, güneş her sabah yeniden doğuyorsa, her sabah yeni bir güne açıyorsak gözlerimizi, bunun bize sunulan en büyük şans olduğuna inanıp “yeniden” diyeceğiz... Bir kez daha... Yeniden...”

"Oysa kabullenebilsek kendimizi, geçmişimizle, geldiğimiz yerle, bizi biz yapan insanlarla barışabilsek her şey daha kolay olacak. O zaman daha kolay çıkabileceğiz kendi yolculuğumuza."

“Güven... Sev... Ama temkinli ol.”

“Kendi özünden ödü kopuyor bazı insanların. Mensup oldukları milletten haz etmeyenler olduğu gibi, kendi memleketinden, özünden, ailesinden, doğduğu, büyüdüğü, çocukluğunu geçirdiği şehirden utananlar bile var.”

“Mutluluk denen şeyin bir ömür olduğunu, seni kavrayıp alıp götürdüğünü, sonsuza kadar sürdüğünü, çok büyük, çoook büyük olduğunu sanıyor insanlar. Bu yüzden bekliyorlar, çok bekliyorlar, bazen bir ömür bekliyorlar. Oysa mutluluk denen şey an meselesi. Kısacık anlar, küçük zamanlarda saklı.”

“Bir arkadaşımla sohbet ederken aramızda şu konuşma geçti. Dedi ki, “sen bildiğin iyi şeyleri, güzel şeyleri insanlarla paylaşmaktan çekinmiyorsun. Oysa kadınlar söylemez, kendine saklar. Bir kıyafeti nerden aldığını söylemez mesela, gidip o da alsın istemez. Bazı tarifleri kendine saklar, nasıl yaptığını anlatmaz. Genel olarak kadınlar birbirinin yükselmesini, iyi noktalara gelmesini de istemez. Senin böyle bir kıskançlığın da yok.” Cevaben dedim ki, °evet kadınlar birbirini çekemeyebilir, birbirini kıskanabilir, kadınlar paylaşmıyor olabilir ama insanlar paylaşır…”

“Kalbin sadece kan pompalamaya yaradığına inananlar bize şunu söyleyecekler: “Bu kadar çok sevme, üzülürsün. Sevdiğini belli etme, kullanılırsın. Çok sevmek zayıflıktır, sen güçlü ol” diyecekler. Bu güçlü ama yalnız olanların, sevgisini kendine saklamış ve “tek başına” kalmışların doğrusu. İnanma. Genişlet kalbini. Herkese yer aç. Sev ve sevdiğini söyle. Birine seni seviyorum dediğinde, karşındakinin “ben de seni seviyorum” deme ihtimali çok yüksektir. Eğer sevdiğini söylemezsen, sevildiğini duyma ihtimalin de aynı oranda düşer. Ne ki, zayıf diyeceklermiş... Varsın öyle olsun, sen kalbinin hakkını ver.”


“Yalnızlık... Edebiyatın yarısı bu kelime üzerine kurulu. Yüzyılın belası. Herkes yalnızlıktan şikayet ediyor, “o kadar yalnızım ki” diyorlar boyunlarını bükerek. İnsan düşünmeden edemiyor, herkes bu kadar yalnızsa neden birbirine yoldaş olmuyor insanlar?”

“Her daraldığında yüzünü soğuk suyla yıka, temiz havayı çek içine ve hemen gözlerini güzelliklere çevir. Sonra bu güzellikleri topla gözlerinde.”

“Birine seni seviyorum dediğinde, karşındakinin “ben de seni seviyorum” deme ihtimali çok yüksektir. Eğer sevdiğini söylemezsen, sevildiğini duyma ihtimalin de aynı oranda düşer.”

“Yüce kapital sistemin tüketim çılgınlığının eseri bu her şeye kolay ulaşılabiliyor ve hiç bir şeyden tat alamayan bir nesil oluşuyor. eskiden bir şeker bile sevinmeye yeterdi.”

“Tangara kuşu; eşsiz bir güzelliğe sahip, renkleri büyüleyici bir kuş. Fakat içler acısı bir sesi var. Çit kuşu; küçücük, çelimsiz, renksiz, bir kuş... Fakat dinlenmeye doyulmaz güzellikte bir sesi var. Bütün güzellikler sende olamaz. Dön bak kendine, boyum kısa ama sesim güzel; sesim kötü ama gözüm güzel dediğinde, kendi baharını bulacaksın...”

Kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz.. Victor Hugo.

“İlk kim dedi "bayramlarda el öpmeyin, el öpmek geriliktir, tokalaşın" diye? Ve ilk kim inandı? İlk kim "aman hastalık bulaşıyor, dikkat çok sarılmayın bayramlarda" dedi ve ilk kim buna itibar etti? İlk kim "bayramlar tatildir, güneye inelim" dedi, ilk hangi araba yolunu memleketten sahile çevirdi? İlk hangi evde kalkılmadı bayram namazına, erkenden uyanmadı ev halkı, ilk hangi evde bayramlaşılmadı? Hangi hain bayramda kapısına gelen çocukları kaçırdı ilk kez? Annelerin gönlüne şüphe, korku tohumları ekti. Onun yüzünden kapılar kapandı ve çalınmaz oldu. Çocuklar bir film geri sarıyormuş gibi anlamsızca uzaklaştılar kapı önlerinden. Şekerler, mendiller, kolonyalar kapının arkasında kaldı. İlk kim kucak kucak kıyafet, ayakkabı taşıdı eve, bayramlık denen o güzelim heyecanın bir önemi kalmadı. İlk kim yatağımızın başından bayramlıklarımızı, kalbimizden bayram heyecanını alıp kaçtı?”

“Kar tanelerinin hepsi altı köşelidir ve hiçbiri birbirine benzemez. Başına düşen, kirpiğine değen, omzuna konan her kar tanesi sana özel, senin için, başka kimsede yok.”

“En büyük sorunlarımızdan biri de bu değil mi? “Kimseye Güvenme!”.. Güvenmeyelim ve sürekli tedirgin yaşayalım. İki değil, dört, altı, sekiz gözümüz olsun. Kesin arkamdan bir iş çeviriyor, kesin başka bir şeyler dönüyor diye düşünüp herkese şüphe ile bakalım ve uykularımızdan olalım. Zerre kadar huzurumuz kalmasın ama güvenmeyelim! Böyle mi koruyacağız kendimizi? Etrafımıza yalnızlıkla, kaygıyla, güvensizlikle ördüğümüz duvar mı koruyacak bizi? Daha makul bir önerim var. Güven... Sev... Ama temkinli ol. Kendi hesabıma şunu söyleyebilirim: Yaşayacağım en büyük hayal kırıklığını, korkarak yaşamaya tercih ederim...”

“Önce sen mutlu et kendini.”

 Böğürtlen lekesini en iyi böğürtlenin yaprağı çıkartır. Dert dermanın yanı başında...

“Hayatın adaletsizliği” diye bağırıyoruz. Yakalayıp incittiğimiz kelebekler sessizce şöyle diyor: “Doğa adil, adaletsiz olan insan.”