Kalp Kalbe Karşıdır

 

Kalp Kalbe Karşıdır


İnsanları bir arada tutan huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir. Bu birlik içinde olan insanlar arasında bir gönül birliği vardır. Biri öteki için ne hissediyorsa ve düşünüyorsa diğeri de onun için benzer şeyi düşünür ve hisseder. Bunun için atalarımız kalp kalbe karşıdır.


 İki kişinin birbirlerini görmese, konuşmasa bile birbirine karşı aynı duyguları beslediğini, gönüllerinin birbirine yakın olduğunu anlatır. Daha çok özlem, duygusal bağ ve karşılıklı sevgi vardır. Örneğin; iki komşu yeni tanışmasına rağmen birbirlerinin huyunu çok sevmiş ve birbirlerine karşı çok iyi düşünmeye başlamışlardır. Fatma adlı komşu Esma adlı komşuyu kahvaltıya çağırması gerektiğini düşünmüş ve bunu ona da söylemiştir. Bunu duyan Esma Hanım ben de seni kahvaltıya çağırmayı düşünüyordum, seni çok sevdim, demek ki kalp kalbe karşıymış komşum der ve birbirlerine sarılırlar.


 Bir diğer örnek ise şunu verebiliriz. Uzun bir süre görüşmediğimiz dostu sürekli düşünmeye ve onu özlemeye başlarız. Bir gün onu telefonla ararız ve aradığımız zaman o da bize ben de seni düşünüyordum, çok özlemiştim, arayacaktım der. İşte tüm bunlar iki kalbin birbirine yakın olduğunu, birbirini hissettiğini gösteren örneklerdir.

Sorumluluk Konulu Kompozisyon

 

Sorumluluk  Konulu Kompozisyon


İçinde yaşadığımız dünyada belli bir amacımız olmalıdır. Amacı olmayan bir insanın ne kendisine ne de içinde yaşadığı topluma faydası olur. Oysa sorumluluk sahibi insan içinde yaşadığı topluma faydalı olmak için bilinçli bir insan olur, doğasever olur, insan sever olur, hayvan sever olur. Bir öğrenci olarak bizler de üzerimize düşen sorumlulukları yapmak için ilk olarak derslerimize iyi çalışmalıyız, yattığımız odayı temiz tutmalıyız, bir misafirliğe gittiğimiz zaman ev sahibine yardımcı olmalıyız, yolda gördüğümüz yaşlı birine yardım etmeliyiz, ormanlarımızı korumalıyız, havayı, suyu ve toprağı kirletmemeliyiz. 


İşte sorumluluk böyle geniş kapsamlı bir kavramdır. Sorumluluk bilinci olmayan kimseler en büyük zararı kendilerine verirler. Çünkü hayatta bir amacı olmayan bir insanın hayat enerjisi bir zaman sonra düşer ve kişi mutsuz olmaya başlar. Bu da beraberinde başka mutsuzlukları getirir. Oysa sorumluluk sahibi olarak hayata dört elle sarılan, karşısına çıkan engelleri aşmak için çok çalışan insanlar hayattan zevk alırlar. Sorumluluk sahibi insanlar çalışkan insanlardır ve başarı da onlarla beraber olur. 


"Sorumluluk insanların en fazla korktukları şeylerden birisidir, ama bizi hem erkek ve hem de kadın olarak en fazla geliştiren de odur" der.(Frank Crane). Yani sorumlulukları yerine getirmek insanı daha çok geliştirir ve kişide iç disiplin olur. Bu da kişinin sosyal yaşama daha uyumlu hale gelmesini sağlar.

Karamazov Kardeşler Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Karamazov Kardeşler Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Kitaba göre ahlaksız bir hayat süren bencil, kadın ve para düşkünü olan, çocukları ile hiç ilgilenmeyen ve eşlerine iyi davranmayan kişinin adı nedir?

Cevap: Fyodor Pavloviç Karamazov

2)  Tutkularına yenik olan, çok öfkeli  ama vicdanlı olan Fyodor Pavloviç'in en büyük oğlunun adı nedir?

Cevap: Dimitri ya da diğer adı ile Mitya’dır.

3)  Fyodor Pavloviç’in oğullarından biri olan; zeki, ateist, akılcı düşünen ve Tanrı’yı sorgulayan kişi kimdir?

Cevap: İvan

4) Fyodor Pavloviç’in en küçük oğludur. İnançlı bir kimsedir. Temiz kalpli ve saftır ve kimseye karşı kötülük düşünmez. Zosima adlı keşişin öğrencisi olan bu kişi kimdir?

Cevap: Alyoşa diğer adı ile Aleksey’dir.

5) Fyodor Pavloviç’in gayrimeşru oğlu olan, sessiz bir kişidir. Kompleksli, aşağılık ve kurnaz olan bu kişinin adı nedir?

Cevap: Smerdyakov

6) Gruşenka adlı kadına aşık olan kişiler kimdir?

Cevap: Fyodor Pavloviç ve oğlu Dimitri (Mitya). Bu kadına her ikisi de aşık olunca baba ve oğlu arasında ölümcül bir rekabet başlar ve birbirlerine düşman kesilirler.

7) “İnsanın özgürlüğe değil itaata ihtiyacı vardır.” diyen kimdir?

Cevap: İvan


9) İnancı ve saflığı ile diğer kardeşlerinden daha farklı bir yerde olan kişi kimdir?

Cevap: Alyoşa

10) İnsanların iyi olmasını ister. İnsanın kendisini suçlaması, başkasını yargılaması gerektiğini öğütleyen dini lider kimdir?

Cevap: Alyoşa’nın hocası olan Zosima’dır.

11) Zosima halkın azizlik beklentisini neden sarsar?

Cevap: Çünkü Zosima öldüğünde ceseti kokar ve bu durumda da halkın onunla ilgili azizlik beklentisini hayal kırıklığına uğratır. Alyoşa da bir an için hayal kırıklığına uğrasa da hocasına olan inancını kaybetmez ve kendine gelir.

12)  Çevrede herkes kimin kendi babasını öldüreceğini düşünür?

Cevap: Dimitri Mitya’nın.

13) Fyodor Pavloviç’in evinde hizmet eden ve babasına kin besleyen, İvan2ın Tanrıtanımaz fikirlerinden etkilenen kişi kimdir?

Cevap: Semerdyakov

 14) İvan'a “Siz bana cesaret verdiniz diyerek babasını yani Fyodor Pavloviç’i öldüreceğini ima eden kişi kimdir?

Cevap: Semerdyakov

15) Fyodor Pavloviç öldürüldüğü zaman ilk olarak kimden şüphelenilir?

Cevap: Oğlu Dimitri (Mitya)

15) Fyodor Pavloviç’i öldüren aslında kimdir?

Cevap: Semerdyakov’dur.  Semerdyakov bunu kardeşi İvan’a itiraf eder ve şöyle der: “Siz bana Tanrı yok dediniz; ben de öldürdüm.” der. Bu itiraf İvan’ı delirme eşiğine getirir.

16) Kim intihar ederek hayatına son vermiştir?

Cevap: Semerdyakov


17) Cinayetten kim suçlu bulunur ve o kişi nereye sürüklenir?

Cevap: Cinayetten Dimitri yani Mitya suçlu bulunur ve Sibirya’ya sürgüne gönderilir.

18) Hem kendisinin de hem de çevresindeki çocukların ruhsal rehberi olan ve iyi olarak kalmaya devam eden kişi kimdir?

Cevap: Alyoşa

19) Kitap nasıl sona erer?

Alyoşa ağabeyleri için dua eder ve insanların iyiliğini istemeye devam eder. Çocuklarla kurduğu bağ ve çocukların inancını canlı tutmasıyla kitap umut dolu bir şekilde sona ermektedir.

20) Kitapta hangi temalar işlenmiştir?

Cevap: Baba ve oğul çatışması, kardeşlik, özgürlük ve sorumluluk, inanç ve ateizm, suç ve vicdan.

21) Kitapta sizi etkileyen alıntılardan beş tanesini yazınız.

“İlkin kendi kendisine yalan söylemeyin. Kendi kendine yalan söyleyip yalanını ciddiye alan insan sonunda ne kendinde, ne de çevresindeki gerçeği seçemez olur, böylece hem kendisine hem de başkalarına saygısızlık eder.”

“ Bazı insanların düşmanlığı dostluklarından daha yararlı oluyor. ”

“Akıllı insanla konuşmak zevklidir.”

“Budalalık düzdür, kurnazlıktan yoksundur; zeka hileye, sinsiliğe başvurur. Akılda namussuzluk; aptallıkta doğruluk, namus vardır.”

“Zira insanlar temiz kimsenin düşmesine, rezil olmasına sevinirler.”


“İlkin, kimseye ödünç para vermek âdetim değildir. Borç verdiğin adamı dostluktan silmek gerek. Size, özellikle sizi sevdiğim, kurtarmak istediğim için vermezdim.”

Sadece hayat veren değil, hayat verip hak eden, baba adını taşıyabilir.

23) Karamazov Kardeşler adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap:  Fyodor Dostoyevski

Toplumsal Dayanışma Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Toplumsal Dayanışma Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Toplumlar birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olduğu zaman daha çok güç kazanırlar ve böyle toplumları yıkmak kolay olmaz. Çünkü böyle toplumlarda sevgi vardır, bağlılık vardır, dayanışma vardır. Toplumsal dayanışmanın olduğu toplumlarda insan kendini daha güçlü ve daha mutlu hisseder. Çünkü ait olduğun toplum başına gelebilecek üzücü olaylarda seni ayağa kaldıracak, sana destek olacak ve yıkılıp gitmene izin vermeyecektir.


Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

Dayanışma yalnız zor zamanlarda değil yaşamın her anında bizi bir araya getiren, bizi bir arada tutan en güçlü bağlardandır. Birlik içinde hareket eden toplumlar her türlü zorluğun üstesinden gelir. Doğal afetlerde, ekonomik krizlerde, toplumsal sorunlarda halkın en büyük gücü birbirleri ile dayanışma içinde olmasından ortaya çıkar. Örneğin; Ülkemizde on ilimizde yaşanan büyük deprem felaketinde çok sayıda canımızı yitirdik ama toplum olarak birlik içinde hareket etmeyi bildik. Depremzede kardeşlerimize sevgi bağı olduk, can bağı olduk. Onları tekrardan topluma kazandırmaya çalıştık ve onlar için elimizden gelen he türlü fedakarlığı yapmaktan asla çekinmedik. Çünkü biz güçlü bir toplumuz, manevi ve kültürel değerlerine bağlı bir toplumuz. Bizi bir arada tutan da bu özel bağlarımızdır.

 

Unutmayın ki bazen bir  gönüllü çaba, bazen bir tebessüm etme, bazen de yalnız değilsin duyabilmek bile büyük bir dayanışma, birlik olma bilinci ve örneğidir. Birlik içinde olursak her daim zorlukların üstesinden daha kolay çıkarız. Yeter  ki birbirimizden vazgeçmeyelim, yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket etmeye ve insanlığı yaşatma devam edelim.

Huzurlu Bir Dünya Hayali Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Huzurlu Bir Dünya Hayali Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Huzurlu bir dünyanın olması için, insanların birlik, beraberlik, dayanışma ve kardeşçe bir ortamda yaşaması için ilk olarak dünyadaki tüm savaşların yok edilmesi gerekir. Bunun için de  dünya liderlerinin bir araya gelip savaşa kesin çözüm bulması gerekir. Çünkü savaş yüzünden masum canlar yok oluyor, hatıralar yok ediliyor, hava, su, toprak zehirleniyor ve elbette  insanlık ölüyor. 


Huzurlu bir dünyada kardeşçe yaşamak için insanların yüreğine merhamet tohumu ekilmelidir. Ülkeler sadece kendi ülkelerini değil zulme uğraya ülkelerin de yanında olmalı ve o ülkelere gereken maddi ve manevi yardım iletilmelidir. Huzurlu bir dünyada hiç bir çocuğun ölmemesi gerekir, mutlu bir şekilde özgürce okuluna gitmesi, kırlarda koşması ve ailesi ile doyasıya bu güzel hayatı yaşaması gerekir. Ülkelerin bilimde, sanatta, güzel ahlakta birbirleri ile yarışması gerekir. Böyle olduğu zaman kötülükler ortadan kalkar ve insanlık yeni bir şans doğmuş yeni bir güneş doğmuş olur.


 Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman kardeşçe hür bir şekilde yaşanması için insanların doğru, dürüst, güvenilir ve çalışkan olması gerekir. Geçinmeye gönülleri olması gerekir. Sevginin ve saygının olması gerekir. İşte tüm bunlar olduğu için, el ele kol kola olunduğu zaman huzurlu bir dünya ortaya çıkar ve insan yaşamaya devam eder, mutluluklar daim olur.

Dilin Anlam Zenginliği Konulu Konuşma

 

Dilin Anlam Zenginliği Konulu Konuşma


 Dilin anlam zenginliği demek dilin derinliklerine inebilmek demektir. Yani bir dilin yalnız kelime hazinesinin geniş olması değil, aynı zamanda aynı kelimenin farklı bağlamlarda farklı anlamlar kazanabilmesi, mecazlar, deyimler, atasözleri, çağrışımlar taşıması demektir. Örneğin; bir kelime vardır çok farklı anlama gelir. Mesela yüz kelimesi kitap cildi olabilir, bedenimizdeki yüzümüz olabilir, sayı olarak yüz olabilir vb. Ya da gül kelimesi birden çok anlama gelir. Bahçedeki gül, insanın gülmesi vb. gibi. Kimi atasözleri vardır mecaz anlam taşır, kimi atasözleri de vardır içinde hem gerçek anlam hem de mecaz anlam vardır. İşte bunların hepsi birden dilimin anlam zenginliğidir. Yani dilimizdeki kelimeler sadece bir tek anlam ile sınırlı değil birden çok anlamla zengindir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 Dilin anlam zenginliğini anlamak dildeki çok sayıdaki yapıyı, derinliği fark etmek ve bunları yaşamda kullanmak demektir. Bir kelimenin veya bir ifadenin sadece yüzeydeki değil, arka plandaki tüm anlamlarını görebilmek demektir. Dilin anlam  zenginliğine farklı örnekler  verebiliriz. Örneğin; Babam bugün bana çok soğuk davrandı cümlesindeki soğuk samimi olmayan, mesafeli anlamını taşır. Oysa hava bugün çok soğuktu dediğimiz zaman üşüdüğümüzü hissederiz ve akla gelen ilk anlam olduğu için buradaki soğuk kavramı gerçek anlam olur. Bu ve bunun gibi çok sayıda örnek verebiliriz.

 

Bir kelime duyulduğunda sadece sözlük anlamı değil, geçmiş deneyimler, kültürel bağlar, duygular da zihnimizde canlanıyorsa işte orada dilin anlam zenginliği vardır. demektir. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

İnsan Olmanın Nitelikleri Nelerdir?

 

İnsan Olmanın Nitelikleri Nelerdir?


 İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli fark Yüce Allah tarafından insanoğluna akıl verilmiş olmasıdır.  Akıl olduğu için insan iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilir. Akıl sahibi olan kişi sebep sonuç ilişkisi kurarak sonuca gidebilir, aklını kullanarak kendine iyi bir gelecek kurabilir ya da aklını iyi yönde kullanmayarak boş bir kişiye dönüşebilir. Yani kişinin iradesinin güçlü olup olmadığıdır önemli olan. İnsan dil kullanabilir. Sembollerle, kavramlarla iletişim kurar. İnsanın özgür bir iradesi vardır. 


Aklı sayesinde okuyabilir, üretebilir, kendini geliştirip çok iyi yerlere gelebilir, kendini tanımak için derin sorular sorabilir. Mesela ben kimin, dünyaya geliş amacım nedir, bu dünyada neler yapmalıyım vb. gibi. İnsan olmak aynı zamanda merhametli olmaktır, yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket edebilmektir, başka bir canlının acısını da yüreğinde derinden hissedebilmektir yani empati kurma düşünme becerine sahip olabilmektir. Eleştirel düşünme becerisine sahip olmak da gerekir. Çünkü araştırmak, merak etmek, okumak ve yazmak gerekir. Bunlar da insan olmanın nitelikleri arasında yer alır diye düşünüyorum. 


Dürüst ve güvenilir olmak, adaletli olmak, sorumluluk sahibi olmak, alçakgönüllü olmak, özdenetime sahip olmak, vicdanlı olmak insanı insan yapan temel nitelikler arasında yer alır.

Ben Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderildim Hadisinden Ne Anlıyorsunuz

 

Ben Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderildim Hadisinden Ne Anlıyorsunuz


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere  (kemale erdirmek) gönderildim. “diyerek güzel ahlakın insanoğlu için en önemli erdemlerden biri olduğunu anlatmak istemiştir. Güzel ahlak olmadığı zaman insani değerlerde yeterince gelişmemiş olur. Din ahlaktır. Bunun için ahlakı yüceltmek gerekir. 


İşte bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz eksik olan ahlakı tamamlamak üzere, insanoğluna öğretmek üzere gönderilmiştir. Güzel ahlak olmadan sadece dini vazifelerin yerine getirilmesi eksik kalır. Örneğin beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, hacca da gitmiş olan biri yalan söylüyorsa, hırsızlık yapıyorsa, masum birine iftira atıyorsa o kişinin ibadetlerinin Allah katında değeri olmaz. Çünkü din güzel ahlaktır, dürüst ve güvenilir olmaktır, kalp kırmamak, onurlu olmak, güvenilir olmaktır. Yani önemli olan ahlaki olgunluğa erişebilmektir. Mesela bir insan zengindir, yoksullara yardım ediyordur ama durmadan da yaptığı yardımı her yerde anlatıyordur. İşte burada o kişi kimi değerleri ne yazık ki öğrenememiştir. Çünkü güzel ahlaka sahip olan kişi yaptığı iyilikleri duyurmaz ve bunun reklamını yapmaz. Yani gösteriş ve övünme içine girmez. Yine baktığımızda güzel ahlakın içinde adalet vardır.


 Hak edene hak ettiğini vermek gerekir. Merhamet vardır, tevazu vardır, sorumluluk vardır, hakkaniyet vardır. Kısacası her şeyde güzel ahlak hayatımızın merkezinde olmalıdır. İbadette ahlak, ticarette ahlak, toplumda ahlak, ailede ahlak daim olmalıdır. Çünkü ahlak olursa dünyanın düzeni sağlanır, savaşlar yok olur, barış ve kardeşlik dünyaya hakim olur.

Eğer Peygamber Efendimiz Bizim Sıra Arkadaşımız Olsaydı Bize Nasıl Davranırdı?

 



Eğer Peygamber Efendimiz Bizim Sıra Arkadaşımız Olsaydı Bize Nasıl Davranırdı?

 

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed alemlere rahmet olarak gönderilen büyük bir insan, büyük bir peygamberdir. Merhameti, güvenilirliği, insanlığı ve sevgisi örnek bir sevgiydi. Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav) sıra arkadaşımız olsaydı  çok adaletli ve ve nazik bir kimse olurdu. Sıranın tamamını kaplamaya çalışmazdı. Sadece kendini düşünmez ve sıra arkadaşı olan bana da yer bırakırdı. Bana yüzünü çevirmez, kaba davranmaz ve asla sert söylemlerde bulunmazdı. Her zaman güler yüzlü, hoşgörülü ve sevecen olurdu. Yeri geldiğinde bana tebessüm eder, yeri geldiğinde de benimle şakalaşırdı.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Peygamber Efendimiz benim sıra arkadaşım olsaydı beslenmesini benimle paylaşırdı ben de kendi beslenmemi onunla paylaşırdı. Ben de olmayan şeylerden efendimiz bana ikram eder, bende olan şeylerden ise ben efendimize ikram ederdim. Birbirimize yaptığımız iyilikleri yüzümüze vurmazdık. Efendimiz bana hiç kötü söz söylemez, bağırmaz ve kalbimi kırmazdı. Onun için de efendimiz ile çok yakın iki arkadaş, iki dost, iki gönül yoldaşı olurdu. Asla kibirli davranışlarda bulunmazdı. Yalan söylemezdi, dürüst ve güvenilir olurdu. Yardımsever olurdu, sabırlı olurdu, meraklı ve öğrenmeye istekli olurdu. Onu örnek alırdım ve ben de onun gibi güzel ahlaklı, adaletli, merhametli bir insan olmaya çalışırdım.

 

Sıraları kirletmez, devlet malına asla zarar vermezdim. Tıpkı sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa gibi. Ders sırasında beni asla rahatsız etmezdi ve ders dinlememi sağları. Kul hakkına girmez ve kul hakkına girmekten çok korkardı. Beni asla ve asla rahatsız etmezdi. Bu konu hakkında konuşacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Kimsenin Ahı Kimsede Kalmaz Konulu Hikaye

 

Kimsenin Ahı Kimsede Kalmaz Konulu Hikaye

 

Elif annesi ve babası ile yaşamakta  on üç yaşlarında bir kızdı. Babası Metin Bey Öğretmen, annesi Nazan Hanım ise ev hanımıydı. Elif’in üç tane de üç yaşlarında olan üçüz kardeşleri vardır. Ahmet, Mehmet, Hasan adında bu üçüzler çok tatlı çocuklardı. Metin Bey çocuklarına yetmek için elinden geleni yapan, işini ahlaklı bir şekilde yapan kıymetli öğretmenlerden biriydi. Ankara'da yaşayan bu aile çok mutlu bir şekilde yaşamaya devam ediyordu. Bir gün komşusu Yiğit ona okul çıkışı birlikte bir iş kurma teklifi yaptı. İş şöyle olacaktı. Yiğit  Bey bir kitap evi açacak  kendisi sabahtan üçe kadar çalışacak Metin Öğretmen de okul çıkışlarından akşam dokuza kadar çalışacaktı. Bunun için hemen ortak oldular. Metin Bey elinde avucunda ne varsa (üçüzlere gelen altınlar, paralar, kızına doğum gününde büyüklerinin gönderdiği paralar, kendi birikimi vb) verdi komşusuna ve çarşının kenarında küçük, şirin mi şirin bir kitap evi açıldı.

 

Oraya çeşitli kitaplar getirildi ve bu küçük kitap evi bir anda herkesin dikkatini çekmeye başladı ve kısa sürede müşterileri de çoğaldı. Metin Bey ailesine daha iyi bakmak için gece gündüz çalışıyor ve çocuklarına iyi bir gelecek kurmak istiyordu. İlk aylarda her şey çok güzel gidiyordu. İlk altı aydan sonra Yiğit Bey Metin Öğretmen’e yalan söylemeye başladı ve artık eskisi gibi müşteri gelmiyor dedi. Metin Öğretmen de buna inandı ve olsun canımız sağ olsun biz umudumuz kaybetmeyelim dedi ve çalışmaya devam etti. Günler böyle geçerken Metin Bey iyi niyeti ile çalışıyor ve kurnaz Yiğit Bey tarafından kandırılmaya devam ediyordu. Adının” a”  harfini bile hak etmeyen bu karakter yoksunu adam yüklü paralar kazanıyor, Metin Öğretmene de çok az veriyordu. Bir gün kitap evine gelen eski emekli bir öğretim görevlisi Metin Öğretmene senin ortak yeni ev ve araba almış haberin var mı dedi. Metin Bey ise yok olamaz dedi çünkü çok iyi kazanamıyoruz dedi.

 

Öğretim görevlisi amca ise oğlum o çok gözü açık seni kandırıyor olmasın hesapların dekontlarını iste dedi ve Metin Öğretmen de bunları yaptı. Yiğit ona dekontları vermedi.  Metin Öğretmen kahretti ve Allah bu yaptığını yanına bırakmazsın diye dua etti ve gözünden birkaç damla yaş geldi. Çünkü o paralar üçüzlerinin ve Elif’inin hakkıydı. Zaten o kitap evine de  herkes Metin Öğretmen için, onun güzel davranışları ve yumuşak kalbi için oraya geliyordu. Metin Öğretmen hemen işten çıktı ve Yiğit’e tazminat davası açtı ve kandırıldığını ispatladı. Yüklü miktarda tazminat kazandı ve çocuklarının hakkını hırsız Yiğit’e kaptırmadı. Böylece kimsenin hakkı kimsede kalmaz ve Allah da doğru olanın yanında yer aldı ve hiç biri yalan sonsuza kadar da sürmezdi zaten. Bir daha da güvenmeyeceği kimselerle iş kurmadı ve kimseye de kolayca güvenmedi