29 Ekim Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.
Sonbahar mevsimi demek havaların yavaş yavaş kendini değiştirmesi, sıcaktan soğuğa geçiş demektir. Gündüz hava bir anda ısınır, akşama doğru bir anda soğur hava bu mevsimde . Havalar soğumaya başlasa da gündüzleri ara ara sıcak olur ve bu sıcak da insanın hoşuna gider. Ne de olsa artık havalar soğuyacağı için bu sıcaktan bunalmayız ve daha çok isteriz sıcağın gitmemesini. Yine bir sonbahar mevsiminde yine bir bayram kutlaması yaklaşıyordu benim güzel memleketime. Babam akşam işten geldiğinde heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. Bana dönerek ; Ada kızım haftaya Cumhuriyet Bayramı , neler hissediyorsun? Dedi.
Ben de bu çok mutlu olduğumuzu, sınıfı bayraklarla donatacağımızı, çeşit çeşit balonlar, süslemeler alarak okulu cumhuriyet şölenine dönüştüreceğimizi söyledim. Annem yemekten sonra çay yapmıştı. Kardeşim Melih’i çaya çağırdı ve konuşmaya başladı. Ne güzel bir ülkemiz var şükürler olsun dedi annem. Cumhuriyetle, demokrasi ile yönetilen ülkede yaşamamız çok güzel. Cumhuriyetin olduğu yerde halkın iradesi var, seçim var, özgürlük var dedi. İyi ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk ülkemize cumhuriyeti getirmiştir. Şu anda cumhuriyet olmasaydı baskı ile yönetim olurdu, herkes kafasına göre yasa koyar ve haklı kim haksız kim belli olmazdı dedi. Babam da elbette canım kesinlikle sana katılıyorum diye annemi onayladı.
İnsan haklarına önem verilmez, eşitlik olmazdı dedim ben de . Babam aferin kızım kim anlattı bunları dedi. Ben de öğretmenimiz dedim. Kardeşim Melih babama dönerek şunu sordu? Babacığım cumhuriyetten önce ülkemiz ne ile yönetiliyordu dedi. Babam da saltanat dedi. Saltanatın ne olduğunu bilmeyen Melih’e dönerek şunu dedi: Saltanat demek, hakimiyetin babadan oğula geçmesi, başa geçen kişinin oy çokluğu işle geçmemesi demek dedi. Bunun üzerine Melih bize dönerek şunu dedi: İyi ki cumhuriyet var o zaman , yaşasın cumhuriyet, Mustafa Kemal’i çok seviyorum diye haykırdı.
Çaylarımızı içtikten sonra hepimiz yatmaya koyulduk. Gece yatağıma gittiğimde şunları düşündüm. Atalarımız bizim için ne kadar çok kan akıtmıştı. Bu vatan, bu topraklar hür olsun diye canlarını feda etmiş, cumhuriyete, demokrasiye katkı sağlamışlardı. İstemediğimiz kötü yöneticiler olduğu zaman halkın oyu ile o yöneticiler indirilebilirdi ve bu muhteşem bir şeydi. Cumhuriyet özgürlük demekti, cumhuriyet baskının olmaması , halkın iradesinin ön planda olması demekti. Bunları düşünürken uyudum. Günler geçti ve derken bayram sabahına uyandım. Sabah okul kıyafetlerimizi ve yeni aldığım ayakkabıyı giyerek koşarak tören alanına gittim. En küçüğünden en büyüğüne herkes bu coşkuyu, bayramı kutlamak için gelmiş, yaşasın cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti diye sesler memleketim Kayseri’yi çınlatıyordu. Valimiz cumhuriyet ile ilgili konuşmasını yaptı, daha sonra diğer protokol üyeleri konuşma yaptı, cumhuriyetin önemine değindi.
Çok güzel bir bayram havasıydı bugün. Cumhuriyet ile ilgili şiirler okundu, yazılar okundu. Müzik öğretmenlerimiz bağlaması ile güzel türküler söyledi. Mustafa Kemal’in sevdiği Bülbülüm Altın Kafeste şarkısı da söylendi ve alkışlar havada uçuştu. Bizler de sekizinci sınıf öğrencileri olarak güzel gösteriler yaptık. Şehitlerimize, gazilerimize ve Mustafa Kemal’e minnet duyguları dile getirildi. Bize cumhuriyeti emanet eden Mustafa Kemal’e çok şey borçlu olduğumuzu düşündüm ve ülkem için artık daha da çok çalışacaktım. Türkçe öğretmenimizin Mustafa Kemal’in şu sözü ile konuşmasını bitirmesi beni çok duygulandırdı:
"Benim naçiz vücudum elbet
bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır." İşte bizler de bu
sözden etkilenerek , cumhuriyete , demokrasiye
sıkı sıkıya bağlı kalacağımıza arkadaşlarımızla
söz verip daha sonra evlerimize dağıldık.
0 Comments:
Yorum Gönder
Deneme