Anı örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anı örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Barış Manço’nun Bir Anısı

 

Barış Manço’nun Bir Anısı


Değerli sanatçımız, aydın, kendini geliştirmiş, vatan sevdalısı ve Atatürkçü kimliği ile tanınan Barış Manço Fransa’da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuk olur. Orada haddini bilmez bir spiker vardır ve Türkleri aşağılar şekilde şöyle der: Siz Türkler barbar, vahşi vb diyerek dalga geçer gibi konuşur. Barış Manço bu kendini bilmeze güzel bir ders vermek ister ve ona yanında kâğıt para var mı diye sorar. Bu soru karşısında şaşırıp kalan spiker evet yanımda para var der.

 Bu konuşmadan  beş on dakika önce ise kıymetli sanatçımız Anahtar adlı şarkısını söylemiştir ve şarkının sözleri de şu şekildedir: Sınıfın en güzel kızı o yalnız geziyor kimse ona yaklaşamıyor. Yine koltuğunda koca koca kitaplar kütüphaneden geliyor. Baktım bir cilt şair Mehmet Akif İki büyük kitap Fatih Sultan Mehmet Üç kalın cilt Mevlana birde Mimar Sinan Döndü bana dedi ki eğer beni seviyorsan Eğer kalbime girmek istiyorsan Önce bunları anla beni iyi dinle. Beş şair bir abide İki abide bir sultan Beş sultan bir düşünür İki düşünür ise bir mimar Düşün taşın bütün gece Benim kalbim bir bilmece Kalbimin bir kilidi var İşte sana anahtar En sevdiği şair Mehmet Akif Bir abide Fatih Sultan Mehmet Hayranım dedi Sinan bir de Mevlana Gece annem evde dedi oğlum neyin var Yemeden içmeden kesildin yine Dedim anne kalbimin sahibi var aşık oldum delicesine Bir gün Akif okuyor bir gün Mevlana Bir Fatihe Hayranmış bir de Sinan'a Hem tarihe meraklıymış hem de sanata Annem dedi oğlum anlamadım ben Vazgeç bu sevdadan bu kız fazla akıllı Ah benim saf oğlum ah oğlum anlamadın mı Beş şair bir abide İki abide bir sultan Beş sultan bir düşünür İki düşünür ise bir mimar Düşün taşın bütün gece Benim kalbim bir bilmece Kalbimin bir kilidi var İşte sana anahtar En sevdiği şair Mehmet Akif Bir abide Fatih Sultan Mehmet Hayranım dedi Sinan bir de Mevlana Aşkın gözü kör olurmuş Annem galiba haklı Kafama fena takıldı bu kız çok akıllı Beş şair bir abide İki abide bir sultan Beş sultan bir düşünür İki düşünür ise bir mimar Düşün taşın bütün gece Benim kalbim bir bilmece Kalbimin bir kilidi var İşte sana anahtar Beş Akif bir saat kulesi İki kule bir Fatih Beş fatih bir Mevlana İki Mevlana bir Sinan.
Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adi geçen kişiler o dönemdeki
Türk parası olan banknotların arkasında fotoğrafı olan kişilerdir... Şarkı bittikten sonra konuşma devam eder.


Barış Manço spikere sorar: "Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kim?"
Spiker:
`General.......` Barış Manço diğer paralardaki fotoğrafları olan
kişileri de sorar, spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır,
`General.......`, `Amiral...........`, `Komutan.............`
Spikerin bu `falanca General, falanca Amiral, falanca Komutan` cevabından sonra,
bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarır... Spikere der ki:
`
Bu parada fotoğrafı olan kişi Mehmet Akif Ersoy`dur. sairdir...
Bu fotoğraftaki kişi Mevlana`dır. Düşünürdür...
Bu paradaki fotoğrafı olan kişi Fatih Sultan Mehmet`tir. Adaletin sembolüdür...
Bu paradaki kişi ise Atatürk`tür. "Yurtta barış, dünyada barış" diyen kişidir...
Bizim paralarımız bunlar... Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni insanlar
olduğumuz için paralarımızın arkasına `sairlerimizin`,
`düşünürlerimizin, bilim adamalarımızın fotoğraflarını bastık...



Siz Fransızlar kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş
Adamlarının fotoğraflarını basmışınız!` der...
Barış Manço'nun bu müthiş cevabından sonra televizyon yöneticileri Canlı yayını keserler ve spikeri oradan kovarlar, başka bir spiker yerine gelir ve canlı yayın yeniden baslar, yeni spiker Barış Manço`dan ve Türklerden özür diler, programa böylece devam edilir... Böylece haddini bilmiş ve gereken cevabı da bir güzel alır.

Emeğinizin Karşılığını Aldığınız Bir Anınızı Hatırlayınız. Neler Hissettiniz? Anlatınız

 

Emeğinizin Karşılığını Aldığınız Bir Anınızı Hatırlayınız. Neler Hissettiniz? Anlatınız


Emeğimin karşılığını aldığım bir anım küçüklük yıllarıma rastlar. Henüz sekiz yaşındaydım. Biz altı kardeş olduğumuz için kalabalık bir aileydik. Babamın ise tek geçim kaynağı elma bahçemizdi. Başka  hiçbir gelirimiz yoktu. Elmalar olduğu zaman yılda bir kere babamın eline para geçer ve o parayı yıl boyunca dengeli bir şekilde ailemiz için harcamaya çalışır ve elinden gelen her türlü fedakarlığı bizler için yapardı. Biz de babama bahçe işleri konusunda yardım ederdik.


 Bir sonbahar günü elma toplamaya gitmiştik. Hava çok rüzgarlı olduğu için küçük ve hafif yaralı elmalar rüzgarın da şiddeti ile yere dökülmüştü ve toplanacak çok sayıda elma vardı. Bu elmalar toplandığı zaman  yere dökülen elmaları satın alan fabrikalar vardı bizim orda. Oraya elmaları götürürdük ve onlar da bu elmalardan meyve suyu yaparlardı. Hemen işe başladık ve elmaları toplamaya başladık. Kardeşler olarak hepimiz arı gibi çalışıyordu. Kocaman bahçemizin tüm elmaları akşama kadar toplanmış ve yirmi kasa elma toplamıştık. Babam motorun arkasına attığı elmaları doğruca fabrikaya götürdü ve orada elmaları sattı. 


Daha sonra çarşıya uğradı ve oradan tavuk eti aldı, ekmek aldı, çikolatalı gofret aldı ve bizi eve getirdi. Eve geldiğimizde babam hepimize harçlık verdi ve bu sizin alın terinizin karşılığı çocuklar. Hak ettiniz bu parayı dedi. Elime geçen parama bakıp çok mutlu oldum ve kendi alın terimle kazandığım ilk para olduğu için çok duygulandım ve heyecandan sabaha kadar uyuyamadım. İnsanın kendi alın teri ile bir şey kazanması acayip güzel bir duyguydu.

Başınızdan Geçen Bir Anınızı Anlatınız.

 

Başınızdan Geçen Bir Anınızı Anlatınız.


Sabah erkenden kalmıştık. Annem, kardeşlerim ve ben bugün ormana gidecektik. Annem hepimize birer tane yumurta kaynattı, peynir, domates, salatalık, yeşil soğan ve ekmek koydu. Termosa da güzel bir çay demledi, şekeri de aldık ve çıktık orman yoluna doğru yürüyüşe. Ormana vardığımızda her yer yemyeşildi ve orman mis gibi kokuyordu. Sessiz ve doğal bir ortam insanın içine huzur veriyordu. Çeşitli kuş sesleri, rengarenk çiçekler, farklı ağaç türleri ormanı daha da güzelleştiriyordu. Ormandan badem toplamaya başlamıştık.. Sonbahara doğru bademler kurumaya başlıyor ve bizde ormandaki bademler topluyorduk. Hemen ağaca çıktık ve ağaçlardan badem toplamaya başladık. Bir çok bademimiz olmuştu. Hemen birkaç tane kırıp tadına baktık ve harika bir tadı vardı.


 Daha sonra annem hadi çocuklar yoruldunuz yemek vakti dedi  kurt gibi acıkmıştım. Annemin  getirdiği yiyecekleri çok güzel bir şekilde yedik. Daha sonra annem şimdi de ormandan adaçayı ve dağ çayı toplama vakti çocuklar dedi. Kimse yanımdan uzaklaşmasın ve birbirimize yakın olalım dedi. Ben de tamam anne deyip hemen çay aramaya başladık ve ama ben git gide uzaklaşıyordum. Bir şey olmaz hemen onları bulurum diye daha da uzaklaşmıştım. Bir de baktım ki annemler görünmüyordu. Büyük hata etmiştim. Annem bana uzaklaşma demişti ve ben onu dinlememiştim. Hemen bağırdım, ağladım ama sesimi duyan yoktu. Az sonra ormandan köpek sesleri duyulmaya başladı. Köpekler beş taneydi ve bana doğru geliyordu. O anda herhalde artık sonum geldi öleceğim dedim ve kafayı yemiş gibiydim. Bağırmaya başladım ama nasıl bağırma…


Neyse ki sesimi kardeşlerim duymuş ve koşarak gelerek köpekleri kovalamaya başlamışlardı. Annem de yetişmişti ve köpeklerin sahibi olan çoban da arkadan köpeklerini alıp gitmişti. Çok korkmuştum. Hayatımda unutamayacağım bir gün olmuştu. Bir daha kalabalıktan asla ayrılmayacaktım. Eee...  Atalarımız boşuna dememişti sürüden ayrılanı kurt kapar ama Neyse ki kurda değil de köpeklere yem olmamıştım şükürler olsun. Bu bana büyük bir ders oldu ama unutamayacağım da bir anım oldu.

Atatürk’ün Herhangi Bir Anısını Araştırınız.

 Atatürk’ün Herhangi Bir Anısını Araştırınız.


Mustafa Kemal Antalya’ya gidiyordu. Antalya'ya giderken yolda verdiği biraz dinlenmek için ara verdiği sırada türkü söyleyen bir çocuk sesi duyar. Çocuğun türkü söyleyen sesi  ve türkü Mustafa Kemal’in dikkatini çeker. Çocuğun yanına getirilmesini rica eder. Atatürk'ün yanındakiler türküyü söyleyen kişiyi bulurlar. Genç bir çoban çocuk türküyü söylemektedir.

Atatürk:
- Türküyü sen mi söylüyorsun? diye sorduktan sonra
- Burada da söyle de dinleyelim der.
Genç çoban türküyü bitirince Atatürk çocuğu alkışlar ve
- Biis... biis, diye bağırır.
Genç çoban ve yanındakiler anlamayınca Mustafa Kemal biis' in ne olduğunu izah eder.


- Biis demek, beğendim, tekrar söyle demektir.
Çoban bunun üzerine türküyü tekrarlar. Mustafa Kemal’de cebinden elli lira çıkararak çobana verir. Çoban paraya bakar ve
- Biis... biis diye bağırır.

Atatürk,  çocuğun bu zeki cevabından  o kadar memnun  olmuştur  ki, bir elli liralık daha çıkarıp  genç çobana verir  ve yanındakilere dönerek o dönemde sürekli Türkiye'ye sataşan İtalyan diktatörü Mussoloni için şunu söyler:



-  İmkân olsaydı da, Musolini şu sahneyi görseydi ve cevabı işitseydi, hangi millete nutuk söylediğini anlardı der.

Sizi Etkileyen Bir Anınızı Boş Bırakılan Yere Yazınız.

 Sizi Etkileyen Bir Anınızı Boş Bırakılan Yere Yazınız.

 

Yıllar önceydi. Henüz  yedi yaşındaydım. Annemden izin alıp devamlı arkadaşım Buselerin bahçesinde oyun oynamaya gider ve orada saatlerce eğlenirdik. Ama ne eğlenme… Ağaçlara çıkar kiraz toplardık. Ceviz ağacına çıkar taze cevizlerden bir güzel yerdik. Erik ağacına çıkar erik toplardık ve güneşli güzel gün bizi coştururdu ve mutluluktan deli olurduk. Arkadaşım Bir gün Buse’nin ablası Fatma da bizimle ağaca çıkmış hep birlikte kiraz toplamaya başlamıştık.

 

 Buse ve ablası Fatma arasında ağaç sırasındayken kavga oldu. Arkadaşım Buse evin en küçük kızı olduğu için ablasına biraz şımarık konuşmuş ve onu sinirlendirmişti. Elinde kiraz dolu kovayı Fatma Abla’nın kafasına atmış Fatma abla ise ağrıdan ve sinirden deliye dönmüştü. Neyse ki çok fazla bir şey olmamıştı. Kiraz toplama işi bittikten sonra asmadan üzüm toplamaya başlamıştık. Ben üzümleri toplarken Buse’nin babası Kamil amca ”Aslı sakın yerinden kıpırdama kızım” diye yavaşça seslendi. Ben de ne oluyor amca çok korkuyorum demeye başladım. Arkanda yılan var ve sana bakıyor sakın kıpırdama her an saldırıya geçebilir dedi. Ben de korkudan deliye döndüm ve kıpırdamamaya çalıştım. Beni sokarsa öleceğimi ve bir daha annemi, babamı göremeyeceğimi düşündüm. Çok korkuyordum.

 

Kamil Amca yavaşça yılanın yanına yaklaştı ve yılanın  olduğu yere kireç ve  kükürt koydu. Yılanın olduğu yere sarımsaklar koydu ve yılan bu ağır kokulardan uzaklaşarak kaçtı ve böylece hayatım kurtuldu. Buse benim adıma korkmuş ve üzülmüş. ablası da kafası şişmesine rağmen benim için endişelenmişti. Çok şükür ki Kamil amcamın sayesinde hayatım kurtulmuştu ama o günden sonra Buselerin bahçesine bir daha gitmedim.