Atasözleri ve anlamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atasözleri ve anlamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

H Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 H Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Hacı Hacı Olmaz Gitmekle Mekke’ye, Dede; Dede Olmaz Gitmekle Tekkeye: İş olsun diye yapılan şeyler kişiye bir fayda sağlamaz.

Hafif çalıyı yel alır; ağır çalı yerinde kalır: Ağırbaşlı olmayan kimseler zarar görür, ağırbaşlı olan kişiye ise kimse zarar veremez.

Hacı’ya “Tespih alır mısın?” demişler, “ Ya biz buraya niye geldik?” demiş:  Öyle şeyler vardır ki  sorguyu, araştırmayı gerekmeyen şeylerdir bunlar. Yani hemen gereğini yapmalıyız.

Hak denince akan sular durur: Adil davranış karşısında kimsenin söyleyeceği bir şeyi olmaz.

Hak yerde kalmaz: Gerçekler er geç ortaya çıkar ve hakkı yenenin hakkını aldığı gün mutlaka bir gün gelir.



Halının tozu tükenir, delinin sözü tükenmez: Bilinçsiz konuşan kimseler ile boş yere  tartışmaya girmemek akıllıca olur.

Hakkın kolu kuvvetlidir, bükülmez: Hak ve adalet her zaman güçlüdür, hiç kimse bunları yok edemez ve bunlara karşı gelemez. Hak ve adaletten yana ayrılmadığımız sürece kazanan biz oluruz.

Harman yakarım diyen orağa yetişmemiş: Harmanı yakacak kadar kötü niyetli olan kişinin ömrü, harmanı biçe zamanına yetişmeyebilir. Kötü niyetli kişilere kötü amaçlarını gerçekleştirecek fırsat verilmemelidir.

Hareket berekettir: Çalışan kişi kazanır. Boş durmamak iyidir.

Haramın temeli olmaz: Haram olarak kazanılmış servet kısa zamanda tükenir.

Harman sonu dervişlerindir: Derviş, sabırlı olduğu için her işin sonunda kazançlı çıkar.

Hasmını küçük gören, yenilmeye mahkumdur: Düşmanını önemsemeyen kişi ona yenilmekten kurtulamaz.

Hak kapıdan girince, batıl bacadan çıkar: Doğruluğun ve gerçeğin olduğu yerde hurafe yani batıl inanç yok olur. Gerçekçi ve doğru olmalıyız.

Hak verilmez, alınır: Hakkımızın verilmesini beklemeden , almanın yollarını aramalıyız.

Hakkı tanıya halka baş eğmez: Yönetici olan kimse  adil biriyse , halk içinde saygın olur, sevilir.

Hangi gün var akşam olmadık?: Doğa, yasası gereği aynı şeyleri yapmaya devam eder. Sabah biter akşam olur, akşam biter sabah olur. Yani her şey aynı kalmaz, değişir, gelişir ve yerini başka bir şey bırakır.

Hamama giren terler: Önemli bir  işe girişen kişi o işin getirdiği zorlukları da göze almalıdır.

Haklı söz haksızı Bağdat’tan çevirir: Doğru söz , yanlışın neresinde olursa olsun o yanlış yapanı doğru yola çevirir. Doğrudan yana olmalı, yanlış yolda olduğumuzu anladığımız zaman , yanlıştan hemen dönmeliyiz.

 

Hatasız kul olmaz: Her insanın hatası olur, kimse mükemmel olamaz.

Hayırlı komşu, hayırsız akrabadan iyidir: İyi bir dost, iyi bir arkadaş kötü bir akrabadan daha yakın ve iyidir.

Hayal baldan tatlıdır: İnsan bazen hayal kurarak da mutlu olur.


Hilekârın gözü yaşlı olur: Düzenbaz  kimseler yaptığı kötülükten kendileri zarar gördüğü için gözlerinin yaşı da dinmez. İnsan üzülmek istemiyorsa kimseyi üzmemelidir.

Hizmetkârın hizmetkârı olmaz:  Başkasının hizmetinde olan kişinin hizmetçisi olmaz. Başkasına kulluk edenin beylik taslaması o kişiyi gülünç duruma düşürür.

Hilekârın, dokuz ocak yıkmayınca bir ocak yapamaz: Düzenbaz yaptığı iyilik ile bile bir başkasına zarar verir. Yani yaptığı iyiliği de düzenbazlıkla yapmaya çalışır.

Hile ile iş gören, mihnet ile can verir: Başkasını dolandıran kişi, yatağında ölmez.  Hileci ve kötü insan olmamalıyız.

 

Haydan gelen huya gider (Selden gelen suya gider, Davuldan gelen zurnaya gider):  Alın teri ile kazanılmayan para , kolay harcandığı için çabuk biter.

Hastaya bakmaktan, hasta olmak yeğdir: Hastaya bakan kişi çok yorulur ve hastadan daha hasta olur. Onun için hastaya bakmak hasta olmaktan daha zordur.

Hayır dike komşuna, hayır gelsin başına: Komşusu veya eşi hakkında iyi dileklerde bulunursan senin de hakkında iyi şeyler olur.

Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür: Her hastalık ölümcül değildir fakat kimi hastalıklardan kişinin son anda haberi olur ve ve o hastalıklar da kişiyi öldüren hastalıklardır.

Her ağaç kökünden çürür: Toplum temelinden bozulur.

Helal malın şeytan yarısını alır, haram malı sahibiyle götürür: Alnımızın teri ile kazandığımız şeylere kötü niyetli kişiler zarar veremezler.

Her ağaç altında yatılmaz: Her ağaca dayanılmaz atasözü ile aynı anlama gelir.

Hem hırsızlık hem mirasyedilik olmaz: Mirasyedinin mirası bitene kadar hırsızlık yapmasına gerek yoktur. İki zıt davranışın bir arada olması çelişki doğurur.

Hekim kendini kullanandır: Hastalığı yaşayıp geçirmiş olan, o hastalığı hekimden iyi bilir.

Hazıra dağlar dayanmaz: Hazır mal çabuk tükenir.

Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe: Hayvanlar koklaşarak, insanlar konuşarak anlaşırlar.

 

Her damardan kan alınmaz: Kolay bulunmayan damardan kan olmak olanaksızdır. Herkesten umulan yardım bazen gelmeyebilir.

Her çiçek koklanmaz: Güzel kokulu çiçekler olduğu gibi güzel kokulu olmayan çiçekler de vardır . Herkesten her istediğini alabileceğini sanan insanlar yanılabilir.

Her ağlamanın bir gülmesi olur: Dertler, sıkıntılar ömür boyu devam etmez. Umudu kaybetmemeli güzel günlerin de bir geleceğini düşünmeliyiz.

Her çok, azdan olur: Büyük servetler, küçük birikimlerle sağlanır.

Her başın bir derdi var, değirmencininki su: Herkesin bir sorunu olduğu gibi, değirmencinin de bir sorunu vardır.

Her atılan taşın arkasından bakmazlar: Taş vardır, hedefe varması için atılır, taş vardır ki korkutmak için atılır. Yaptığımız eylemin sonucunu almadan bırakmamalıyız.

Her ağacın meyvesi olmaz: Her ağaç meyve vermez. Her insan da faydalı ve çalışkan, üretken olamaz.

Her gönülde bir aslan yatar: Her insanın gönlünde yaşattığı bir duygusu, düşünce vardır.

Her kuşun kanadına göre olur kuyruğu: Kuşun gövdesine göre kanadı, kanadına göre de kuyruğu olur.

Her işin başı sağlık: Sağlığın olmadığı yerde dünya malının hiç bir önemi yoktur. Önce sağlık olsun gerisi her türlü olur.

Her gün baklava yense bıkılır: Her gün yediğimiz şey baklava kadar tatlı olsa bile bıktırır. Tekdüze bir yaşam insanı bir süre sonra sıkar. Yaşamımıza renk katacak değişiklikler yapmalıyız.

Her kuş, yuvasını kendi yapar: Her kuşun kendine özgü  yuvası olduğu gibi her insanın da kendine uygun evi olur. Herkes çalışmalı, kendi yuvasını kurmalı, kimseden bir şey beklememelidir.

Her kaşığın kısmeti bir olmaz: Kazançta hırslı olmamalıyız, çünkü kazancı koşullar belirler ve herkesin koşulları da farklıdır.

Her güzelin bir kusuru vardır: Kusursuz insan yoktur, insan hataları ile olan bir varlıktır.

 

Her ziyan bir öğüttür: Her zarar, yaşamdan ders almamızı sağlar.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır: Her insanın çalışma biçimi birbirinden farklıdır.

Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür: Dostluk uzun bir sürede oluşur ve güven gerektirir. Eski dostlar her zaman değerlidir ve unutulmamalıdır.

Her şey yerinde yakışır: Her şeyin birbirine uygunu güzeldir.

Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez: Koşullar her istediğimiz gibi gelişmez, işimizi şansa bırakmamalıyız.

Her şeyin vakti var, horoz bile vakitli öter: Her şey zamanında yapılırsa yararlı olur.

Her şey incelikten, insan kalınlıktan kırılır: Kaba olmamalı, insanları kırmamalıyız.

Hırsız, hırsıza yoldaştır: Kötü kişiler, birbirine kötülük etmezler.

Hırsız evden olursa, bulunması müşkül olur: Sadece dışarıdaki insanlara değil, yakınımızdaki olumsuz kişilere karşı da uyanık olmalıyız.

Hesapsız kasap ya bıçak kırar ya masat: İşini bilmeyen kasap, ya bıçağını ya da masadını kırar.

Hırsız anahtar istemez:  Kötü niyetli kişi, bu  kötü niyetini çeşitli yollar ile gerçekleştirir.

Hırsız kedinin boynu kalındır:  Toplum içinde hırsızlığı sermaye edenler çabuk zengin olurlar.

Herkesin hamuru ekmeğine göredir: Herkesin hazırlığı, kendi gereksinimlerine göredir.

Hırsıza beyler de borçlu: Hırsızlara karşı herkes kendini korumalıdır.

 

 

F Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

F Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Fare çıktığı deliği bilir: Fare sezgileri yoluyla çıktığı deliği bilir ve geri oraya döner. Her insan da kendini güvende hissettiği yeri bilir ve oradan fazla uzaklaşmaz.

Fare kaçmayınca delik görünmez: Fare zor girilen, fazla bilinmeyen yerlerden çıktığı için  ancak onlar girip çıkarken fareleri onları görebiliriz. Kurnazca ve ustalıkla kötülük yapanları da  izleyerek onlara anında müdahale edebilir ve yapacağı kötülüğe engel olabiliriz.

Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp: Fakirlik ayıp olmaz, önemli olan tembel olmamak, çalışkan olmaktır. İnsan kaderine boyun eğip ben zaten fakirim deyip oturmamalı, çalışmaya devam etmelidir.




Fare geçer, yol bulur: Fareler diğer hayvanlara göre daha akıllı olduğu için  onların buldukları, girip çıktıkları yolu diğer hayvanlar da izler. İnsanlar da başka insanlara kötü örnek olacak davranışlardan kaçınmalıdır anlamı çıkar.

Fala inanma, falsız kalma: Eğlenmek amacı ile , rahatlama amacı ile  yaptırılan falı ciddiye almamalıyız. Gerçek dışı şeylerle kendimizi avutmamalı, onlara inanmamalıyız

Fazla aş ya karın ağrıtır, ya baş: Fazla yemek insanı rahatsız eder. Sağlığımızı bozacak kadar aşırı yemek yemeden uzak durmalıyız.

Fukaranın tavuğu, zenginin atı kıymetli olur: Az ve yetersiz olsa da kendimize ait olan şeylerin değerini bilmeliyiz ve onları korumalıyız.

Fazlası haram: Her şeyin gereğinden fazlası gereksiz ve ve yanlıştır. Fazla şey istememeli, başkalarının hakkına el uzatmamalıdır.

Fukaranın düşkünü, beyaz giyer kış günü: Toplumda saygın bir yeri olan kişiler, mevki kaybına uğradıklarında aykırı davranmaktan çekinmezler.

Felek kimine kavun yedirir, kimine kelek: Şans herkesin yüzüne eşit gülmez.

Fırsat her zaman ele geçmez: Başarılı olmak için her zaman uygun zaman ve uygun ortamı bulamayız ama bulduğumuz zaman da bu anları değerlendirip çalışmalıyız.

Faydasız baş  mezara yaraşır: Hayatta bir işe yaramayan, çalışmayan, üretmeyen insanın ölüden farkı yoktur. Kendimize ve içinde yaşadığımız topluma faydalı olmalıyız.


E Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 E Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Ecel Geldi Cihana, Baş Ağrısı Bahane: Bir insanın eceli geldiyse ölür, ölüm sebebi ise bahane edilir. Her şeyin bir sebebi vardır ve sebepsiz bir şey olmaz.

Efendiyi efendi eden uşağıdır: Kölelik sisteminde asıl çalışan ve kazanan köleler olduğu halde  efendiliği kölenin sahibi sahiplenir.

Ecele çare bulunmaz: Doğmak varsa ölüm de yaradılış gereği var olacaktır. İnsanlar hayatları boyunca ölüm dışında her şeyin çaresini bulmuşlardır.

Eden bulur, inleyen ölür: Herkes yaptığının karşılığını günü gelince bulur. Ağır bir hastalığa yakalanan kişi de ölür.

Eceli gelen köpek, cami duvarına işer:  Cami Müslümanların kutsal yeridir, kötü bir şey yapılan kişi cezalandırılır. Toplumun hoş görmeyeceği suçlar işlememeliyiz.

Eken biçer, konan göçer: Ekip biçersen emeğinin karşılığını alırsın. Dünyaya gelen insan da vakti yetince ölür.

Ekmek, çiğnenmeyince yutulmaz: Ekmeği bile yutmak için çiğnemek gerekirken iş görmek için de çalışmak gerekir, yorulmak, emek etmek gerekir.

Eğrinin iki yakası bir araya gelmez: Dolandırıcı kimselerin işi rast gitmez ve bu kişiler toplum tarafından da sevilmezler.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek hasını:  İyi tohum ekilirse iyi de ürünü olur. Çocuklarımızı da iyi yetiştirirsek ahlaklı nesiller gelir, yetiştirmezsek acısını biz çekeriz.


Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü de yalnız kaldırır: Paylaşmasını bilmeyen kişi, sıkıntıya düştüğünde yalnız kalır. Onun için paylaşmayı bilmeli, yardıma muhtacı olanlara da yardım etmeliyiz.

Eğilmeyen başın ayağı öpülür: Onurlu kişilere saygı duyulur. Onun için her zaman onurlu olmalıyız.

El adamı kullanan sığır yüreği yutmalı: Başkasına güvenerek işini yaptırmaya çalışan kişiler kendi işlerini kendi yapmak zorunda kalırlar. Başkasına güvenerek işe girmemeli, ilk olarak kendimize güvenmeli ve kendi gücümüze inanmalıyız.

 

El el ile değirmen yel ile: İnsan insan muhtaçtır. Değirmen de yele muhtaçtır. Birbirleri ile yardımlaşan, dayanışma içinde olan toplumlar gelişir, güçlenir.

Eksiklikle büyüyenin yalımı alçak olur: Fakirlik içinde büyüyen kişiler zengin kimselere karşı öfkeli olurlar.  İnsanların yoksulluk içinde büyümemesi için herkes birbirine yardım etmelidir.

El benden, etek senden: “Vermek benden, alıp  sahiplenmek senden” anlamına gelir. Bize verilmek istenen olanaklardan  zamanında yararlanmasını bilmeliyiz.

Ekmeksiz ev, köpeksiz köy olmaz: İnsanlar, ihtiyaç duydukları zorunlu şeyi yanlarında mutlaka bulundururlar.

El için yanma nâra, yak çubuğunu keyfini ara: Başkaları için kendimizi büyük sıkıntılara sokmamalıyız.

El elin aynasıdır: Kişiler hakkındaki en doğru bilgiyi, o kişilerin çevresini gözlemleyerek öğrenebiliriz.

El için kuyu kazan, önce kendi düşer: Başkalarına tuzak hazırlayan, o tuzağa ilk olarak kendi düşer. Başkaları için kötü şeyler düşünmemeli, mert insanlar olmalıyız.

El ağzına bakan, karısını tez boşar: Başkasının sözlerine göre davrananlar  evliliklerini devam ettirmezler ve boşanırlar. Söylenilenlere değil, kendi mantığımıza ve gözlemlerimize göre davranmalıyız.

El elin eşeğini türkü çığırarak arar: Sorunlarımıza kendimizi çözüm  aramalı, başkasının çözüm bulmasını beklememeliyiz.

El için ağlayan gözden olur, yâr için dövünen dizden: Hak etmeyen kimseler için ağlamamak gerekir. İnsanlara hak ettiğinden çok değer vermemek gerekir.  Başkaları için boş yere kendimizi heba etmemeliyiz.

El gönlü dolaşık ibrişimdir, açılmaz: Herkesi mutlu etmek zordur. İşlerimizi, birini mutlu etmek uğruna yanlış yapmamalı, doğrusu neyse onu yapmalıyız.

El elin parasız gözcüsüdür: El elin aynasıdır atasözü ile aynı anlama gelir.

Elmasın irisi ufağı olmaz: Elmas çok değerli  bir maden olduğu için küçük bir parçası bile insana yeter.

Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz: El eltiyle geçinemez.

Elmanın dibi göl, armudun dibi yol olmalı:  Elma sulak yeri ,armut ise  sert toprağı sever. Her insan da mutlu olduğu ortamda yaşarsa başarılı olur.

Elti eltiden kaçar, görümceler bayrak açar: Kardeş karıları birbirlerini sevmezler, kız kardeşler ise hiçbirini sevmezler.

Elin tuttuğu kuşun, kuyruğu kısa olur: İşimizi başkalarına yaptırırsak yarım yamalak bir iş ortaya çıkar.

Elin terazisi yoktur: El, ölçü aracı değildir, kantar gibi her şeyi gramı gramına tartamaz. Bencil davranarak, başkalarının hakkına el uzatmamalıyız.

Elin tavuğu ele kaz, fındığı koz görünür: Çoğu kez başkasının malını gözümüzde büyütür ve gereksiz takıntılara gireriz.

Elin kâşanesinde bizim viranemiz yeğdir: Eldeki şeyden elimizdeki olan şey daha değerlidir.

Er Dayıya, kız halaya çeker: Geleneksel yargılarımızdan biri de kızın halaya, erkeğin dayıya çektiğidir.

Emanet eşeğin yuları gevşek olur: Emanet eşeğe binen eşeği kendi malı gibi kullanmaz. Ödünç aldığımız şeylere iyi bakmalı, kendi malımız gibi değer vermeli ve iyi kullanmalıyız.

Emek olmazsa yemek olmaz: Çalışmadan bir şey kazanılmaz ve aç kalınır.

Emanete hıyanet olmaz: Emanete sahip çıkalım, insanların bize olan güvenini boşa çıkarmalıyız.

Er adıyla, deve avuduyla söylenir: Yiğit insan adı anılır, deve de hörgücünün büyüklüğü ile tanınır.

En hayırlı miras edeptir: Büyüklerin küçüklere öğreteceği en önemli ve değer değerli şey güzel ahlaktır, edeptir.

En kötü züğürtlük, akıl züğürtlüğüdür: Her yokluğa çare bulunur ama akıl züğürtlüğüne çare yoktur. Doğuştan akıl yokluğunun çözümü yoktur.

Erkek koyun , kasap dükkanına yakışır: Yavru dünyaya getirmeyen, süt vermeyen koyunun kaderi kesilmektir. Verimli  ve üretken olmayan kişi de toplum tarafından dışlanır.

Er sözü bir, eyer kökü üç: Er olan sözü bir defa söyler ve yapar. Eyerin kökü de üçtür, dörde çıkmaz. Sözümüzde durmalı, yapamayacağımız şeyler için söz vermemeliyiz.

Erkek aslan da dişi aslan değil mi?: Erkek de olsa dişi de olsa aslan aslandır ve  hepsi aynı özelliklere taşır. Cinsiyet ayrımı yapmamak gerekir.

Er ekmeği minnetsiz: Yiğit kimse cömerttir ve ekmeğini başkaları ile paylaşır ve paylaştığını kimsenin yüzüne vurmaz.

Er kocar, gönül kocamaz: Kişi yaşlanır ama gönül yaşlanmaz.

Er erden biter, tohum yerden: Yiğit kişinin çocuğu da yiğit olur.

Er ek, geç ek, tavında ek: Tohumu tavında ektikten sonra zamanı önemli değildir. İşleri en uygun zaman ve zeminde yapmak gerekir.

Eşeği dama çıkaran, yine kendi indirir: Üzücü bir olaya, duruma neden olanın, o olayı yine kendi çözmesi gerekir.

Esrik devenin çulu eğri gerek: Ne yaptığını bilmeyen kişinin  kılık kıyafeti de dağınık ve düzensiz olur.

Erteye kalan arkaya kalır: Zamanında işini yapmayan kişi, söz sahibi olamaz. Her işi zamanında yapmak iyidir.

Erkek sel, kadın göl: Erkek sel gibi kazanır, kadın da göl gibi biriktirir. Erkeğin kazandığını eşi de tutmalı ve israf etmemelidir.

Esirgenen göz çöp batar: Bir şeyin üzerine gereksiz ve çok titrememeliyiz. Yoksa olumsuz şeyler olabilir.

Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez: Dostluk yıllar alan bir süreçtir. Dostluklarımıza zarar verecek davranışlardan kaçınmalıyız.

Eşeğe binmek bir, inmek iki ayıp: Toplumda yadırganan şeyleri yapmamalı, yaptığımızda da kararlı olmalıyız.


 Eşek çamura bir kez çöker:  Yaşanan olaylardan en aptal kişi bile ders çıkarmasını bilir.

Eşeğin anırtısı kendine hoş gelir: Kaba ve geveze kimseler, kabalıklarının başkaları tarafından da beğenildiğini sanır ve bundan haz duyarlar.

Eşek at, ciğer et yemez: Her şey kendisidir, başkası olamaz.

Eşek büyüdü, semer küçüldü: Hazırlıklarımızı, birikimlerimizi, yatırımlarımızı geleceği de hesaba katarak yapmalıyız.

Eşeğin hesabı başka, eşekçinin başka: Çıkarlarımız için  başkalarına zahmet vermemeliyiz.

Eşeğin kuyruğu kalabalıkta kesilince kimi uzun der, kimi kısa: Uzmanı olmayan kişilere düşüncelerini sorarsa bizi yanıltırlar.

Eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz:  Göstermelik davranışla kimliğimizi gizleyemez.

Eşek yüklü olunca anırmaz: Ağır koşullarda çalışan kimseler eğlenemez, eğlenmeye vakit de bulamaz.

Eşek eşeği ödünç kaşır:  Her şey karşılıklıdır.

Eşek yine eşektir, atlastan çulu olsa:  İyi kıyafet ya da iyi bir makama gelme insanın kişiliğini değiştirmez, gizleyemez.

Eşek küle, bülbül güle âşıktır: Herkes rahat ve mutlu olduğu yeri sever.

Eşek eti diri iken tatlıdır: Kimsesiz, fakir kimseler sağlığında çalıştırılır, öldükten sonra kimse onun adını bile anmaz.

Eşek sürme ile yürür: İnsan, yapması gereken işi başkasının uyarısını ya da zorlamasını beklemeden yapmalıdır.

Eşek kocamakla tavla başı olmaz: Yöneticilik yaşlılara değil, akıllı kimselere verilir. Yaşa değil akla bakılır.

 Eşkıyanın düşkünü beyaz giyer kış günü: Eşkıya düşkün olunca kendine bakamaz ve düzensiz giyinir. Giyimimize, kuşamımıza dikkat etmeli, kendimizi gülünç duruma düşürmemeliyiz.

Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var: Kiracı istediği zaman ev değiştirebildiği için her ev sözde onun sayılır.

Et ne kadar arık olsa, ekmek üstünde yaraşır: Et, semiz olmasa ile ekmekle birlikte yenilir. En yeteneksiz, güçsüz kimseler bile  toplumsal yarar için  çalışmalı, yapacağını yapmalıdır.

Et giren yere dert girmez: Et, gücümüzü ve direncimizi artıran bir besin olduğu için  et yiyen kişi hemen hasta olmaz. Sağlığımız için et yemeliyiz

Ev sahibi, misafirin hizmetkârıdır: Misafirperver bir millet olduğumuz için konuğumuzu rahat ettirecek  şekilde davranırız ve onların mutlu ve rahat olması için elimizden geleni yaparız.

Ev sahibinin köpeği baş sedire geçer: Kimseye hak ettiğinden çok değer vermemeli, kimseyi şımartmamalıyız.

Evli evinde, köylü köyünde gerek: Başıboş olmamalı, işimizin başında olmalıyız.

Evine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını: Koşullar neyi yapmamızı gerektiriyorsa onu yapmalıyız, uyumsuz olmamalıyız.

Evi delikle baca, milleti hacı ile hoca yıkar: Eve bakılmazsa yıkılır. Hoca da bilgisiz ve tutucu birisi olursa insanları yanlış yönlendirir ve insanların zarar görmesine sebep olur. Evimizi, toplumumuzu yıkıcı etmenlerden korumalıyız.

Evdeki hesap çarşıya uymaz: Evde yaptığımız hesap, pazarın hareketliliği nedeniyle yanlış çıkabilir ve açık verebiliriz.  Önyargılı olmamalı, durumu görmeden karar vermemeliyiz.

Ev yıkanın evi olmaz: Başkalarına kötülük eden, kötülük bulur. Kimse için kötü şeyler düşünmemeli ve yapmamalıyız.

 

B Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 B Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

Baba vergisi görümlük, koca vergisi doyumluk: Babanın kızı için verdiği şeyler geçici, eşin verdikleri kalıcıdır.

Baba eder, oğul eder: Düşüncesiz, hesapsız babaların cezasını, çocukları çeker.

Babası köy kâhyası olunca, kendinin neden pervası olur?: Babası köy muhtarı olan çocuklar şımarıkça davranışlar sergiler ve kendilerini bir şey oldum sanırlar.

Baba borcu evlada düşer: Nasıl ki babanın mirası çocuğa kaldıysa babanın borçları da çocuklarına kalır.

Bağla atını, sonra ısmarla Hakk’a:  Önce işimizi yapmalı, tedbirimizi almalı geri kalanını da tevekkül ederek Allah’a bırakmalıyız.

Bağ dua değil, çaba ister: Bağ, oturup dua etmekle meyve vermez, emek ister.

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: Bakımını yapmadığımız bağdan  üzüm yemeyi beklemek yüzsüzlük olur. Önce emek et ki sonra üzümünü ye. Hak etmediğin bir şeyi isteme.

Babasından mal kalan, merteği içinde bitmiş sanır:  Mirasyediler mirasın hiç bitmeyeceğini zanneder.

Bağlı aslana tavşan bile saldırır: Bağlı olan aslana ondan en çok korkan tavşan bile saldırır. Eli kolu bağlı kimseye karşı saldırganca davranmak insan olana yakışmaz.

Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil: Bal ve kaymak lezzetli bir ikilidir ama onlar da çok pahalı olduğu için onları da herkes yiyemez. Her zaman bütçemize hareket etmeliyiz.

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur: Bahçemize bakarsak verim alırız, bakmazsak da karşımızda dağ gibi bakımsız bir yer görürüz.

Bağ babadan, zeytin dededen kalır: Zeytin ağacı çok yetişip meyve veren bir ağaçtır ancak dededen kalır. Yatırımlarımızda sabırsız davranmamalı, kendimizden sonra gelen kuşakları da düşürerek hareket etmeliyiz.


Babası oğluna bir bağ bağışlamış, oğlu babasına  bir çıngıl üzüm vermemiş:  Babalar çocuklarından bir şey esirgemezler. Çocuklar ileride kendileri baba oldukları zaman çocuklarına her şeyi feda ederler ama kendi babalarına bir salkım dahi üzüm vermezler. Çocuklarımızdan bir şey bekleyerek onları büyütmemeliyiz.

Bakan göze yasak olmaz: Göz herkesi görür. Onun için  kimsenin görmesini istemediğimiz şeyler yapmamalıyız.

Baht olmayınca başta, ne kuruda biter, ne yaşta: İnsanın şansı yaver gitmeyince her işi ters gider. Bir işin rast gitmesi için biraz da şans olması gerekir.

Bağlı koyun yerinde otlar: İnsanlar ancak imkanlarının verdiği ölçüde üretken olurlar.

Bal bal demekle ağız tatlanmaz: Balın tadına ancak yiyerek varırız. Çalışmadan, boş konuşarak karnımızı doyuramayız.

Balık kılçığıdır, ne yenir ne yutulur: Başkasının olan şeylere sahip olmaya çalışırsak hak ettiğimiz cezayı da bir güzel çekeriz.

Balık balığı yiyince balıkçı ne yesin?:  Balığın balığı yemesi balıkçının kesesini zarara uğratır. İnsan da insana zarar vermemeli, kendi yaşamlarını  yok olma endişesi içinde geçirmemelidir.

Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yer:  Güzel olan bir şeyi  onu isteyen kişi değil kısmeti olan kişi yer.

Bal olan yerde sinek de olur: Varlığın ,zenginliğin olduğu yerde asalak geçinenler de olur. Böyle kimseler mal sahibine yaranıp kendilerine pay çıkarmaya çalışırlar.

Balın âlâsı, oğulun tazesindendir:  Oğul arının ilk verdiği bal beyaz ve lezzetli olur. Genç insanlar da daha dinamik olduğu için daha üretken olurlar ve güzel işler yaparlar.

Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir:  Balık avlandıktan sonra başına geleni anlar ama iş işten geçmiş olur. Sıkıntıya düşmeden önce önlemek almak gerekir. Sonra pişman oluruz.



Baltada varsa, sapında da var:  İnsanlar durup dururken suç işlemezler. Onları suça sürükleyen sebepler vardır ve o sebepleri gözden geçirmek gerekir.

Balsız kovanda arı durmaz: Kovanda biraz bal bırakılmazsa arılar o kovanı terk eder. Çalışanın da hakkı verilmezse çalışan işi bırakıp gider.

Ballı pide yeniçeriyi yumuşatır: İnsanlar ne kadar öfkeli olursa olsun ikram karşısında yumuşar ve  öfkeyle verebilecekleri kararlardan vazgeçerler. Bu da ikram eden kişinin yararına olur.

Bana arkadaşını söyle , sana kim olduğunu söyleyeyim: İnsanların kişilikleri, arkadaşlık yaptığı kişilerden belli olur Kendini bilmez kimselerle arkadaşlık kurmamalıyız.

Balçığı duvara vur, tutarsa hoş tutmazsa yine hoş: Kimi şeyler vardır ki elde edildiğinde fayda sağlar, elde edilmediği zaman da bir kayıp gerçekleşmez ama olsa da iyi olur hani denilir.

Balık baştan kokar: Balığın ilk bozulan yeri başıdır.  Toplum da önce baştaki yöneticilerin bozulmaya başlaması ile olumsuz etkilenir ve toplum da bozulmaya başlar.

Balta girmedik orman olmaz: Başından üzücü olay geçmeyen insan yoktur.

Bana benden olur her ne olursa, başım rahat eder dilim durursa: İnsanlar yerli yersiz konuşmaları ile diline hakim olamaması yüzünden başlarına bela açarlar. Başımıza gelenleri sorumluluğunu ilk önce kendimizde aramalıyız, öz eleştiri yapmasını bilmeliyiz.

Baş dille tartılır: İnsan düşüncelerini sözde dışa vurduğu için , kişinin sözleri ile onu değerlendiririz.

Baş ağır gerek, kulak sağır: Ağır başlı olmalı, olur olmaz  her şeyi ciddiye almamalıyız.

Baş başa bağlı, baş da padişaha (yasaya, şeriata): Padişahlıkta toplumu yöneten  herkes padişaha bağlıydı. Padişah da toplumu şeriat yasalarına göre yönetirdi.

Baş ağrıyınca sivrisinek davul çalar:  Başı ağrıyan kişiye, sivrisineğin çıkardığı ses bile davul sesi gibi gelir, rahatsız eder.

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın: Bana ne!” yaklaşımı ile söylenmiş bir sözdür. Sade bana dokunmayana karışmamalıyız demek istemiştir.

Baskıdaki altından, saksıdaki salkım yeğdir: Gizli altındansa, açık ve ulaşmamız kolay  olan üzüm salkımı daha yararlıdır.

 

Başa gelen mala gelsin: İnsan dert çekip canından olacağına, malını yitirsin.

Başüstüne deme, ayakaltına al da iş gör: Söz vermek, iş yapmak için yeterli değildir.

Başa gelen başta kalmaz: İnsanın başı derde girebilir ama bu sonsuza kadar sürmez.

Baş sağlığı dünya varlığıdır: Sağlık yerinde olmazsa servetin bir önemi olmaz. Önce sağlıktır önemli olan.

Baş ol da çeri başı ol: Sıradan kişi olmamalı, toplumsal görevlerimizi yerine getirmek gerekir.

 Baş kesilir fes içinde, kol kırılır yen içinde: Yalnızca bizi ve yakın çevremizi ilgilendiren  sıkıntılarımızı, eksikliklerimizi başkalarına söylememeliyiz.

Baykuşun kısmeti ayağına gelir: Baykuş yıkıntılar arasında  yaşadığı için, orada yaşayan küçük canlılar ile beslenir. Doğa bir denge içindedir ve her canlının  yaşayabileceği bir ortam vardır.

Başına gelen başmakçıdır: (ayakkabıcı): Başına iş gelen, ayakkabıcı gibi deneyim kazanıp ustalaşır.

Baykuş viraneyi gülistana değişmez: Herkes in  yaşadığı ve mutlu olduğu ortam kendince güzeldir.

Başını acemi berbere teslim eden, cebinden pamuğu eksik etmesin: Acemi birine iş yaptıran, sonucuna da razı olur: Sonradan pişman olmamak için  işimizi usta birine yaptırmalıyız.

Başı büyük olan bey olur, ayağı büyük olan çoban: Ancak zeki insanlar lider olur.

Başı ile giden gelmez, ayağı ile giden gelir: Bir konuda  mantıklı karar veren, kararlı olur.

Bela geliyorum demez: İnsan yaşamı rastlantılarla dolu olduğu için, iyi şeyler gibi kötülerle de karşılaşabiliriz.

Bekleyen derviş, muradına ermiş: Sabırlı kimseler, sonunda kazanalardır.

Bedava sirke baldan tatlıdır: Karşılığı ödenmemiş, en sıradan şey bile asalaklar için değerlidir.

Bekri’nin mekânı, akşam meyhane, sabah işkembeci dükkânı: Alkolik olan insanların evleri ile ilgileri olmaz.

Bekarlık gibi sultanlık olmaz: Bekar insan başına buyruk olduğu için  rahattır.

Bekarın parasını it yer, yakasını bit:  Bekarların yaşantıları genellikle düzensiz olduğu için , savurgan ve bakımsız olurlar.

Bekri Mustafa kadı olunca dünyanın ne olacağı anlaşılır: Bekri Mustafa devamlı alkol alan biridir. Kendine hayrı dokunmayan birinin  iş başına getirilmesi toplumsal düzeni de altüst eder.

Beşik arkası bile gurbet: Gurbetin yakını, uzağı olmaz. Hepsi insana aynı üzüntüyü, sıkıntıyı verir.

Besle kargayı, oysun gözünü: İnsana  en büyük kötülük acıdığı, yardım ettiği kişilerden ve en yakınlarından gelir.

Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış olur: Hiçbir şey birden değişmez. Her değişim belli bir  evrimden sonra  gerçekleşir.

Beş parmağın hangisini kessen  acımaz: Bütün parmaklar kesildiğinde aynı acıyı verir. Her çocuğumuzun huyu farklıdır ama biz anne ve baların onlara duyduğu sevdi ise aynıdır.

Berber berbere benzer ama başın Allah’a emanet: Her elinde makas olan berber değildir. Birbirine benzeyen her şey ya da aynı meslekte olan  herkes usta değildir.

Bey aşı borç, düğün aşı ödünç: Hiçbir şey karşılıksız değildir.

Benlik şeytana yakışır: Şeytan, kendini beğenmiş ve bencil bir varlıktır.

Beygir iyi olunca topal ya topal olur ya da  kör: Edinmek istediğimiz şeyleri, başkasının sözlerine göre değerlendirmemeliyiz.

Beylerde zulüm olur, yalan olmaz: Beyler küçük çıkarlar peşinde olmaz ama baskıdan da geri durmazlar.

Beylik fırın has çıkarır: Kaliteli ve usta birinin ürettiği mal da nitelikli olur.

Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asilden: Alınacak eşyaların niteliğine, evlenecek kişinin de soyluluğuna önem verilmelidir.

Beyler büyüğü yoksula kan ağlatır: Herkes dünyayı kendine göre düşündüğü için, denge oluşturmak zordur.

Bey mi yaman, el mi yaman?:  Tanımadığımız kişiler , güçlü diye tanıdığımız kişilerden daha güçlü çıkabilir, ön yargılı olmamak gerekir.

Bıçak kendi kınını (sapını) kesmez: Kötüler çıkar sağladıkları kişilere kötülük etmekten çekinirler.

Bıçağı kestiren yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu: Sağlam ve kişiliği oturmuş kişiler çevreleri tarafından sevilip sayılan kimselerdir.

 

Bilmediğin ot karın ağrıtır: Ne olduğu bilinmeyen bitki yenirse, insanı hasta eder.

Bin ölçüp bir kesmeli: İyice düşünmeden iş yapmamalıyız.

Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez: Bıçak yarası geçer ama  kırdığımız kalbin yarası kolay kolay geçmez. Onun için kimseyi kırmamalıyız.

Bin tasa  bir borç ödemez: Ne kadar tasalanırsak tasalanalım sorunlarımızı çözemeyiz.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır: Bir şeyi bilmeyebiliriz ama öğrenmek ise elimizde olan bir şeydir. Bilmediğimiz şeyi sorup öğrenebiliriz.

Bin dost az, bir düşman çok: Düşman değil, dost kazanmalıyız.

Bir atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin: Her şeyi yerinde, zamanında yapmalı ve kullanmalıyız.

Bin tanıktan bir ikrar yeğdir:  Kişi kusurunu kabul ediyorsa, tanığa gerek yoktur.

Bir adama kırk gün deli desen deli, akıllı desen akıllı olur: Sürekli telkinler insanı olumlu ya da olumsuz yönde etkiler.

Bir baş nereye olsa sığar:  Kimi kimsesi olmayan kolay geçinir ve her yerde barınır.

Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır: Geleneklerimize göre kahve ikram edilmesi, gelen kişiye saygı göstergesidir. Saygı duyulan kişi de bunun değerini bilmelidir.

Bir avuç altının olmaktansa, bir avuç toprağın olsun: Altın kolayca elden çıkarılıp yitirilir ama toprak kalıcıdır. Elimizden kolayca çıkabilecek şeyler yerine, kalıcı kaynaklar edinmeliyiz.

Bir ağaçta gül de biter, diken de: Bir ailede iyi insanda olur, kötü insan da.

Bir çöplükte iki horoz ötmez: Bir yerde, bir yönetici olur. İki ya da daha çok kişinin olması karışıklığa neden olur.

Bir dirhem et bin ayıp örter: Zayıf ve çelimsiz olmayan  kişi alımlı göründüğü için kusurları dikkat çekmez. Sağlıklı olmak, beden güzelliğini korumak kişin faydasına olur.

Bir çiçek koparsa bir kişinin, kopmazsa bin kişinindir: Kişisel çıkarlarımız için  toplumsal çıkarları zedelememeliyiz.

Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış: Düşüncesiz insanların yaptığı hatayı akıllı ve sorumluluk sahibi  insanlar düzeltmeye çalışarak yorulur, zorlanırlar. Yani düşüncesizlerin sorumsuzluğunun sıkıntısını akıllılar çeker.

Bir başa bir göz yeter: Gerektiğinde elimizdekiler ile yetinmesini bilmeliyiz.

Bir çıplağı, bin zırhlı soyamaz: Yoksullarla uğraşıp onları bulunduğu zor koşullardan daha da zoruna sokmamalıyız.

Bir elinin verdiğini, öbür elin duymasın: Yardımı karşılıksız ve reklam yapmadan yapmalıyız.

Bir elin nesi var, iki elin esi var: Tek başına insan çoğu şeyi yapamaz ancak bir araya gelindiğinde üstesinden gelinemeyecek iş yoktur.

Bir el eli yıkar, iki el yüzü yıkar: Dayanışma içinde olan kimseler, başka kişilere de yardım ederler.

Bir elin şamatası olmaz: Bir elin nesi var iki  sesi atasözü ile aynı anlama sahiptir.

Bir dönümün verdiği bir bey veremez: Herkes kendinin efendisi olmalıdır. Az da olsa kendi kazanmalı, özgür davranabilmelidir.

Bir dostun bir düşman kadar kahrı olur: Dostluk özveri ister, onu sürdürmek zordur. Dostlarımıza karşı özverili ve sabırlı olmalıyız.

Bir dost kırk yılda kazanılır: İnsanların birbirlerini tanıyıp güvenebilmeleri için, zamana ihtiyaçları vardır.

  

Bir iş başlanmayınca uçlanmaz: Başlanmayan iş bitirilmez.

Bir ev donanır, bir çıplak donanmaz: Kızlar ve kadınlar daha özenli giyindikleri için , onlara giysi beğendirmek zordur.

Bir günlük beylik de beyliktir: Geleceği düşünmeyen biri için, bir günlük mutluluk da yeterlidir.

Bir göz ağlarken, öbür göz gülmez: Birbirine yakın olan kişilerden  biri acı çekerken, diğeri sevinemez, aynı acıyı yaşar.

Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi bir fenayı düzeltemez: Kötülüklerle ve kötü kişilerle uğraşmak zordur.

Bir musibet, bin nasihatten evladır: Yaşanabilecek olumsuz bir durum, bin öğütten daha çok ders verir.

Bir evde düzen olursa, düzenbaz olmaz: Düzenli evde herkes mutlu olduğu içi düzenbazlık yapmayı düşünen de olmaz. İnsanların davranışlarını belirleyen ortamdır.

Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir er, bir er bir vatan kurtarır: Bir işin sonuçlanmasında en küçüğünden en büyüğüne her şeyin rolünü iyi bilmeli ve onu inkar etmemeliyiz.

Bir kafaya iki göz gerek: Her şeyin olağanını arayıp bulmalıyız. Olağandan az olanla yetinmemeliyiz.

Bir kötü gidince, yerine daha iyisi gelmez: Genellikle kötü olarak tanıdığımız kişilerden sonra daha kötüleri görünce, onu ararız.

Bir korkak bir orduyu bozar: Topluca yapılan işlere birinin yanlışı, bütün toplumu etkiler.

Bir kapıda iki dilenci olmaz: Bir aile, normal koşullarda ancak bir yoksula yardım edebilir.

Bir koyundan iki post çıkmaz:  Bir şeyden ya da kişiden, ancak yeterince yararlanılabilir.

Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: İki işi aynı anda yapmak olanaksızdır.

Bugünden tezi yok: Hemen şimdi.

Buluttan nem kapmak: En küçük şeylerden bile alınmak.

Bugünkü günde: Bu zamanın şartlarında.

Bulanık suda balık avlamak: Karışık bir durumdan yararlanarak çıkar sağlamak.

Buldukça bunamak:  Durumu iyiye gittikçe daha da iyisini istemek.

Buldun bal alacak çiçeği: Yararlanacak şeyi ya da kişiyi yakaladın.

Buluttan nem kapmak: En küçük şeylerden bile alınmak.

Bugünden yarına: Az zaman içinde. Bir de şu anlamı vardır: Bugün yaşayanlardan gelecek kuşaklara.

Burnu bile kanamamak:  Büyük bir kazadan yarasız beresiz kurtulmak.

Bugün peşin, yarın veresiye: Bugünkü durumum iyi ama yarınki satış konusunda umudum yok.

Bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı mı?: Vazgeçilmez biri değil ya!

Bunda bir iş var: Olayın bizim görmediğimiz gizli bir yanı var.

Buna değdi, buna değmedi demek: Önce beğenmediği şeyleri sonradan almak zorunda kalmak.

Burcu burcu kokmak: Pek güzel kokmak.

Bundan böyle: Bundan sonra

Bununla birlikte: Bu böyle ama...

Bugün buldum bugün yerim, yarına Allah kerim: Yarını düşünmeden günlük yaşarım.

Bugün dünden güzelsin dedik, yine yaranamadık: Hoşuna gidecek her şeyi söyledik ama yine de yaranamadık.

Bulup buluşturmak: Şuradan buradan bulmak.

Burnu düşmek: Burnun koklanmayacak derecede ağır bir kokuya maruz kalması.

Burnu Kafdağı’nda olmak: Çok kibirli insanlar için söylenilir.

Burnu sürtülmek: Başarısızlıklardan  ders almak.

Burnu yere düşse almaz: Kibirli.

Burun buruna gelmek: İki ayrı yönden gelirken birbirlerine çok yaklaşmak.

Burnunun yeli harman savuruyor: Çok böbürleniyor.

Burnunun ucunu görememek Ayak bastığı yeri görememek.

Burnunun direği sızlamak: Birine çok acımak.

Burnunun dibinde: Çok yakınında.

Burnunu kırmak: Kibirli birini büyüklenemez duruma sokmak.

Burnunu sıksan canı çıkar:  Çok üzüntülü.

Burnunu çekmek: Sümüğünü çekmek bir de şu anlama gelir: Umduğu şeyi elde edemediği için ağlamaklı olmak.

Burnundan solumak: Çok sinirlenmiş olmak.

Burnunu sokmak: Kendini ilgilendirmeyen işe karışmak.

Burnunun dikine gitmek: Kendi bildiğini yaparak kimseyi dinlememek.

Burnundan yakalamak: Birini kaçamayacak duruma sokmak.

Burnundan fitil fitil gelmek: Elde ettiği güzel şeylerin tadına varamadan üzüntülü durumlar yaşamak.

Burnunda tütmek: Çok özlemek.

Burnuna girmek: Birine pek yaklaşmak.

Buyur etmek: Konuğu içeri çağırmak.

Burun kıvırmak: Beğenmeyip küçümsemek

Buyurun cenaze namazına!: İstenmeyen bir sonuçla karşılaştık işte!

Buzlar çözülmek: Aradaki dargınlığın  kalkması

Buz üstüne yazı yazmak: Birine onu etkilemeyen bir söz söylemek.

Bütün bütüne: Tamamıyla.

Bir yiğit, nice kahraman olsa, sevdiğine yenilir:  İnsan sevdiği kişiye teslim olmuş demektir, o nedenle yenik sayılır.

Biri yer  biri bakar, kıyamet ondan kopar: Birinin varlıklı, diğerinin yoksul olduğu  bir yerde düzen bir dirlik olmaz.

Bitli baklanın kör alıcısı olur: Hiçbir şeyi küçümsememeliyiz. Her şeyin  ya da kişinin  bir beğeneni vardır.

Boğaz dokuz boğumdur: Konuşmadan önce düşünmeli, sonra konuşmalıyız.

Bir yokuşun bir inişi vardır: Her sıkıntının bir sonu, her zorluğun bir kolaylığı vardır. Umudu da asla kaybetmemek gerekir.

Bir selam bin hatır yapar: Selamı esirgemeyen kişi, kendisini herkese sevdirir. Güler yüzlü ve sıcakkanlı olmak gerekir.

Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek: Borcu ödeyerek, çaresiz sıkıntılardan da ölerek kurtulabiliriz.

Borçlunun dili kısa gerek: Alacaklının karşısında borçlu her zaman eziktir. Gerekmedikçe borç yapmamalıyız.

Borç yiğidin kamçısıdır: Borçlu kimse dürüst biriyse, borcunu ödemek için daha çok çalışır.

Borç iyi güne kalmaz: Zamanında ödenmeyen borç artar ve zamanla ödenmesi güçleşir ve  bu da insana büyük sıkıntılar yaşatır.

Borç vermekle, yol yürümekle tükenir: Borç ödeyerek, yol yürüyerek biter. Her işe gereken değeri vermeliyiz.

Borcun çoksa kefil ol, vaktin çoksa şahit ol: Birine kefil olmak demek, sıkıntıya girmek demektir. Bunu da yapan kişiler her şeye boş vermiş kişilerdir. Güvenmediğimiz kişilere kefil olmamalıyız.

Borçlunun duacısı alacaklısıdır: Alacaklı, alacağını geri alabilmek için borçlunun sağlıklı yaşamasını ister.

 Boş lakırdı karın doyurmaz: Yersiz ve faydasız konuşmanın kimseye faydası olmaz.

Boş torbaya eşek bile gelmez: İnsanlara emeğinin karşılığını vermediğimiz zaman onları yanımızda ya da işimizde tutamayız.

Boş çuval ayakta durmaz: Bilinçsiz insan toplumda sıradanlıktan kurtulamaz.

Borçsuz çoban, yoksul beyden yeğdir: Borçsuz olmak  beş kuruşu olmayan bey gibi unvana sahip olmaktan daha iyidir..

Borçla beylik olmaz. Kendimizin olmayan şeylerle övünmemeliyiz.

Borçlunun yalımı alçak olur: Borçlu, alacaklı karşısında her zaman ezik olur. Borçlanarak kimsenin gölgesinde kalmamalıyız.

Borçtan korkan, kapısını geniş açmaz: Borçtan korkan kişi gerekli olmadıkça borç yapmaz.

Boynuz kulağı geçer: Yeni yetişen kuşak eski kuşaktan daha ileride olur ve bu da son derece doğaldır.

Boşboğazı ateşe atmışlar  “odun ya” diye bağırmış: Boşboğaz kişiler, en büyük cezalarda bile dillerine hakim olamazlar ve gereksiz konuşmaya durmadan devam ederler.

Bugünkü tavuk, yarınki kazdan iyidir: Elimizdeki şey elde etmeyi umduğumuz ya da tasarladığımız şeyden daha değerlidir. Düşler uğruna elimizdekini kaybetmemeliyiz.

Bükemediğin bileği öp de başına koy: Yenilgiyi kabul etmeli, yenemediğimiz kişiye saygı duymalıyız. Yenilgiye tahammül edebilmeliyiz.

Buğday yanında acı ot da sulanır: Zorunlu durumlarda, zararlıyı da yararlıyı da birlikte kabullenmek zorunda kalırız.

Bugünün yarını, yarının bir başka günü var: Zaman bitmez, her doğan gün yeni bir güne hazırlıktır.

Buğdayım var deme, ambara girmeyince; oğlum var deme, yoksulluğa düşmeyince: Eline geçmeyen şeyi benimdir diye sahiplenme.

Bülbülün çektiği dili belasıdır: Sonu düşünülmeden söylenen söz  insanın başına olmadık dertler açabilir.

Büyük lokma ye, büyük söz söyleme: Sonunda  kınayacağımız, yerine getiremeyeceğimiz sözler söylememeliyiz.

Büyük başın büyük olur ağrısı: (Büyük başın derdi büyük olur:  Önemli işleri yürüten lider  kişilerin sıkıntıları, sıradan kişilere göre daha çok olur.

Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ ah vatan, ille vatan” demiş: İnsan için en değerli şey, kendi vatanında özgürce yaşamaktır.

Büyük balık, küçük balığı yutar: Güçlü olanlar güçsüz olanları ezer. Başkalarının bizi ezmesine izin vermemeliyiz.

 

 

 

 

A Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 A Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


 

Aba vakti aba alan, yaba vakti yaba alan yanılmamış: İhtiyacımız olan giysi ve diğer araç gereçler  aklımıza estiği zaman değil zamanında alınmalıdır.

Abanın kadri yağmurda bilinir:  Yağmurlu havada giydiğimiz aba kişiyi ıslatmaz ve bunun için de aba o kişi için daha değerli olur.

 

Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz: Abdal bu atasözündeki anlamı ile eğlenceyi seven, işsiz güçsüz kimse demektir. Çocuklar da  ne kadar oynarlarsa oynasınlar yine de oyuna doymazlar. Abdal da çocuk gibidir.

 

Abdal abdalın ne onduğunu ister, ne bulduğunu:  Abdallar gezen kimselerdir. Gereksinimlerini zor elde elde ettikleri için , birbirleri ile paylaşmak istemezler.

Abdal ata binince bey oldum sanır: Abdalın için atı çok kıymetlidir. Fakirlik yaşamış, aşağılık duygusunu bir türlü atlatamamış kimseler en değerli gördükleri şeyleri ile kendilerini göstermek isterler.

Abdalın karnı doyduktan sonra gözü yoldadır: Abdal gezgin olduğu için  bir yere bağlanıp kalmaz. İşini bitirince yine yoluna koyulur. Bizler misafir olduğumuz yerlerde işimiz bitince oradan kalkmasını bilmeliyiz.

Abdal tekkede, hacı Mekke’de: Abdal ya da hacı  inançlarının gereği olması gereken yerde bulunurlar.  Onun için de herkes kendine uygun işte yerde ve ortamda olmalıdır.

Acele ile yürüyen yolda kalır: Acele yapılan iş sonucuna ulaşmaz.

Acele bir ağaç, meyvesi pişmanlıktır: Acele ile yapılan iş verimli olmaz ve sonucunda da elimizde kalan tek şey pişmanlık olur. O da bir işe yaramaz.

Abdalın dostluğu, köyü görene kadardır: Abdal gezgin olduğu için , gezdiği yerlerde çıkarına bakar. Çıkarı bitince de  yanındaki kişileri terk eder.

Acele ile menzil alınmaz:  Gereken hazırlık yapılmadan aceleye bir işi getirirsek o işten verim almayız.


Acele işe şeytan karışır: Acele ile yapılan işte plan olmadığı için  sonuçta da istenmeyen  durumlar ortaya çıkar.

Acı acıya, su sancıya: Bir acıyı daha güçlü bir acı bastırır, unutturur. Acıklı başta akıl olmaz. Dertli kimseler bilinçli düşünemez ve onun için de sağlıklı davranamazlar.

Acemi katır, kapı önünde yük indirir: Eğitimsiz ve acemi olan, işinin ehli olmayan kişilere iş yaptırılmamalıdır.

Acıkan ne demez, acıyan ne demez: İnsan acıktığı zaman  ne bulursa yer. Canı yanan da ağzına geleni söyler. Normal zamanlarda kelimelerini seçerek kullanan insanlar olağanüstü zamanlarda buna özen gösteremez ve aklına geleni söyler.

Aç anansa da kaç:  Aç olan kişi yakın çevresine bile zarar verir.

Acıkmış kudurmuştan beterdir: Uzun bir süre bir şeyin yokluğunu çeken kimse isteğine ulaşınca ona büyük bir istekle sarılır.

Aç ayı oynanmaz: Emeğinin karşılığı verilmediği zaman insan da çalışmaz.

Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur:  Çocuklarımız ele güne muhtaç etmemeli, onlara örnek davranışlar sergilemeliyiz. Onları aç bırakmamalıyız. İnsan en ağır fiziksel acılara bile dayanır ama açlığa asla dayanamaz. Onları acıktırmamalıyız da acındırmamalıyız. Ya arsız olur ya da hırsız. Her şeyi ayarında yapmalıyız.

 

Aç ile eceli gelen söyleşir: Aç kimse mecbur kalırsa karnını doyurmak için karşısındaki kişiyi öldürebilir. Bir şeyi yapmak zorunda kalan insan başına  büyük belalar açabilir.

Aç doymam, tok acıkmam sanır:  Uzun süre aç olmak insanın gözündeki ve gönlündeki açlık duygusu uzun bir süre gitmez. Çünkü o kişi açlığı yıllarca çekmiştir. Tok olan kişi de tam tersi geçerlidir. Kısacası bir şeyin yokluğunu uzun süre çeken insanlar, ona kavuşsalar dahi  onunla yetinemezler.

Aç gözünü, açarlar gözünü: İşimizde ve davranışlarımızda gözü açık olmalıyız, özenli olmalıyız.

Aç, elini kora sokar:  Aç olan kişi en tehlikeli işlere el atar ve açlığını gidermeye çalışır. Kısacası açlığın insana yaptıramayacağı şey yoktur.

Aç işle dost olayım diyen, peşinden karnını doyursun: Aç olan biri ile arkadaşlık kurmak isteyen aç olan kişin de karnını doyurması gerekir. Aç olan biri ile arkadaşlık edebiliriz, ona yardım da edebiliriz ama bunu kendimizi sıkıntıya düşürmeden yapmazsak daha akıllıca olur.

Aç gezmekten tok ölmek yeğdir: Açlık insanları kötümser ir insana dönüştürür, yaşama küstürür. Bunların olmaması için de insanları aç ve fakir bırakıp onların yata sevincini yok etmemeliyiz.

Aç dışarı, çıplak içeri kaçar: İnsanlar durum ve koşullara davranış ortaya koyar. Aç olan yemek için dışardan yemek aramaya gider, çıplak olan kişi de üşüdüğü için , çıplak olduğu için utanır ve evden çıkmaz.

Aç, aç ile yatınca dilenci olur: İki yoksul kişinin evliliğinden doğan çocuk da o yoksulluğu çeker. İnsanlar içinde dünyaya geldikleri çevreden etkilenir ve o çevreye uygun davranışlar gösterirler.

Aç esner, tok geğirir: Aç olan kişinin midesi esner. Tok olan kimse de yediklerini sindirmek için geğirir. Herkes durumunun gerektirdiği  gibi davranır.

Aça kuru ekmek bal helvası gibi gelir: Aç kişi ekmeğine katık aramaz. Önüne konulan her şeyi yer.

Aç ne yemez, tok ne demez: Aç kişi bulduğu şeyin niteliğine bakmaz, to kişi de önüne konulan şeyin niteliğine bakar ve  önünde beğenmediği şeyler varsa onlarla alay der. Yokluk içinde yaşayan insanların yaşantısını kınamamalıyız.

Aç mısın, soğuk su iç: Açla kimse uğraşmak istemez. Aç olan kişi de ölümle baş başa kalır.

Aç ölmez benzi sarar: Yokluk insanı öldürmez, süründürür ve büyük sıkıntılar içinde bırakır.

Aç kurt yavrusunu yer: Aç kurt yavrusuna bile kötülük eder. Aç olan insan en  yakınlarına bile kötülük eder.

Aç kendini aslana vurur.( Aç kılıca sarılır, Aç, kiminle olsa savaşır): Aç insan her tehlikeyi göze alır ve karnını doyurmak için yapamayacağı şey yoktur.

Aç ölmez gözü kararır, susuz ölmez benzi sararır: İkisi de ölmez ama birinin gözü kararı diğerinin de benzi sararır.

Aça kazan astırma, donmuşa od yaktırma: Birtakım zorluklar uygun yol ve yöntemlerle çözülür.

Aç, tokun yüzüne bakmakla doymaz: Aç toku izleyerek karnı doymaz. Aç insanların sorunları ile ilgilenip onlara yardım etmeliyiz.

Aç kurt bile komşusuna dalmaz: Aç kurt bile  komşu hayvanlara saldırmaz. Çevremize karşı saygılı olmalıyız.

Aç tavuk kendini arpa ambarında görür: Yoksul insanlar varlıklı günlerin hayalini kurar. Gerçekleşmeyecek hayallerin peşinde koşmamalıyız.

Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyumamış: Açlığın tek çaresi sadece doymaktır. Kişinin geçim sıkıntısı ancak geçim kaynakları yaratılarak çözülebilir.

Açılan solar, ağlayan güler: İnsanların yaşamla zamanla değişir. İyi günümüz de olur, kötü günümüz de olur.

Açık kaba it değer: Korunması gereken şeyler ortaya bırakılırsa, birileri tarafından alınıp başımıza büyük belalar açılabilir.

Açık yerde tepecik kendini dağ sanır: Yanında değerli kimse olmayanlar, kendilerini olduklarından daha değerli sanırlar.

Açı söyletme, toku depretme: Açla tok arasında toplumsal bir denge kurulmalı. Bu yapılmazsa, ikisi de  huzursuzluk kaynağı olur.

Açın amanı olmaz, tokun imanı: Toplumsal dengesizlik, insanları birbirine karşı acımasız yapar.

Açık ağız aç kalmaz: Gözü açık, işini bilen ve becerikli kimseler aç kalmazlar.

Açık yaraya tuz ekilmez: Dertli kişilerin  dertlerini hatırlatacak, onlara üzüntü verecek davranışlarda bulunmamalıyız.

Açlık sofuluğu bozar: Açlık, dindar kimselere bile dinin emretmediği şeyleri yaptırır.

Açın imanı olmaz: Aç, karnını doyurmak için her türlü yapma eğilimindedir.

Açından ölmüş yok, tokundan ölmüş çok: Aç bulur, buluşturur, bir şekilde karnını doyurur, geçimini sağlar. Varlıklılar ise şımarık ve çıkarcı olduğu  düşman sahibi olur ve bunun bedelini yaşamlarıyla öder. Yoksulların kendilerini avutmak için söylediği sözlerden biridir.

Açın halini tok, sayrının (hastanın) halini sağ bilmez: Aynı duyguları yaşamadıkları için tok açın halini anlamaz, sağlıklı olan kişi de hasta olan kişinin halini anlamaz.

Açın gözü ekmek teknesindedir:  Aç kimse, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünemez.

Açın karnında ekmek durmaz: Aç olan kimse ekmek bulamaz ki saklasın.

Adam adam kadri bilir, sarraf altın değeri: İyi insanın değerini ancak iyi insanlar anlar.

Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna: Sırrımızı en yakın dosta bile açmamak gerekir. Çünkü dostumuzun da dostu vardır ve o da başka dostlarına sırrı iletir.

Adam adam demekle adam olunmaz: Kötü kimseleri şımartıp tepemize çıkartmakla onları iyi yola getiremeyiz. Yani kötüleri pohpohlamamak gerekir.

Adalet dünyanın temelidir: Adalet olmazsa, toplumsal denge bozulur ve tüm insanlar birbirine düşman olur. Adalet her zaman en hassas noktamız olmalıdır.

Açlıkta deri ekmeği helvadan âlâ gelir: Aç kişi yediği şeyin kalitesine ve cinsine bakmaz.

Adalet ile zulüm bir yerde durmaz:  İyiliğin olduğu yerde kötülük olmaz. Kötülüğün olduğu yerde de iyilik olmaz.

Açlıkla tokluğun arası yarım ekmek: Aç kimseler bulundukları ile yetinmeli, aç gözlü olmamalıdır.

Adam adamın rahmanı, adam adamın şeytanı: İyi arkadaş iyi yola, kötü arkadaş kötü yola iletir.

Adam adamdan korkmaz ama hatır sayar: İnsan onuruna saygı duymalı, onur kırıcı davranışlardan kaçınmalıyız.

Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil: Toplumda herkesin kendine göre bir olanağı olduğu için kimse kimseye yük olmaz. Karşılıklı ilişkilerimizde anlayışlı olmalı ve birbirimize yardım etmeliyiz.

Adam, adam sayesinde adam olur: İnsan, ancak kendinden bilgili ve üstün kişilerden yararlanarak gelişebilir.

Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, atlastan olsa çulu: Kişiliğin göstergesi varlık değildir. Eşeğe en değerli kumaşlardan kıyafet de giydirseniz, onun eşek olduğunu gizleyemezsiniz. Kişileri varlıklarına göre değil karakterlerine göre değerlendirmeliyiz.

Adam iş başında belli olur: İnsanlar, sözlerinin  gerçeğe uygunluğu ile anlaşılırlar.

Adam eli ağırdır: (İnsan yükü ağırdır): Gereğinden çok gelen misafirin ve yatalak hastanın bakımı zor olur.

Adam kılığında keçiye Abdurrahman  Çelebi derler. (Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.): Koyunun olmadığı yerde keçiye değer verilir. Değerli şeylerin bulunmadığı yerde, daha az değerli şeyler değer kazanır.

Adam ikrarından, hayvan yularından tutulur: İnsanlar, sözlerinin gerçeğe uygunluğu ile değerlendirilir.

Adam da var, adamcık da: Her yönden iyi olan insanlar olduğu gibi kötü olanlar da vardır.

Adamın alacası içinde, davar alacası  dışında olur: İnsanın iyisi davranışlarından, hayvanın iyisi veriminden ve renginden belli olur.

Adam ahbabından bellidir: Kişilik bakımından birbirine yakın kimseler, birbirleriyle iyi anlaşır ve iyi arkadaş olurlar.

 Adam olana bir söz yeter: Zeki, anlayışlı ve düzeyli kişiler, bir söz ile istenileni yapar. Yapmakla yükümlü olduğumuz şeyleri, ikinci bir uyarıya gerek kalmadan yapmalıyız.

Adama iş aramalı, işe adam değil: Adam olmayınca bulunan işin önemi ve anlamı yoktur.

Adam oluncaya kadar dokuz fırın ekmek ister: Kusurlu ve beceriksiz birinin yetişmesi geç ve güç olur. Yeteneksiz kişilere umut bağlamak gerekir.

Adama dayanma ölür, ağaca dayanma çürür: İnsan için en iyi olanı kendi emeği ile çalışmasıdır. Başkalarına güvenmeden kendi emeğimiz ile çalışmalıyız.

Adam olan iki kez aldanmaz: İnsanlar yaşadıkları olumsuz olaylardan ders alır ve bir daha aynı yanlışı yapmazlar.

Adam oğlu kusursuz, illetsiz olmaz: Her insan kusurludur.

Adam yenilmekle hünerli, yanılmakla âlim olur: Her başarısızlık, her yanılgı insana tecrübe kazandırır.

Adam sormakla âlim olur: İnsanlar bilmediklerini sorup öğrenmelidir.

Adamın yere bakanından, suyun sessiz akanından kork: İçten pazarlıklı olup duygularını belli etmeyen kişilerden korkmak gerekir. İçten pazarlıklı insanlardan uzak durmak gerekir.

Adamın kötüsü olmaz meğer züğürt ola: Yoksul ve parası olmayan kimselerin kimi toplumlarda değeri yoktur.

Adamakla kolay, vermek güçtür:  İnsan sözle çok kolay adak adar ama iş  uygulamaya gelince zorlanmaya başlar.

Adamın iyisi alışverişte belli olur:  İnsanların çıkarcı ve bencil olup olmadığı  alışveriş yaptıklarında ortaya çıkar.

Adamın adı çıkacağına canı çıksın: Toplum içinde bir kişinin adı kötüye çıkarsa adını iyiye çıkarması zor olur.

Adamakla mal tükenmez: Sözde olan adakların bir anlamı yoktur.

Adama bir kere derler: Adam olan bir söz yeter anlamına gelir.

Adamın bulaşığı yamandır: Kavgası ve gürültücü kişilerle başa çıkmak zor olur. Onlara bulaşmamak gerekir.

Adamın yiğidi güreşle, köpeğin yiğidi leşle belli olur: Adamın kuvvetlisi güreşte belli olur, köpeğin kuvvetlisi de  leş başında düşmanlarıyla kapışmada belli olur.

Âdemoğlunun elinden uçan ile kaçan kurtulmaz: İnsanlar, içtenlikle istedikleri her şeye er geç ulaşırlar.

Adavetin sonu nedamettir.: Düşmanlığın sonucu pişmanlık olur. Örneğin ; kan davası peşinde olanlar sonradan pişman olurlar.

Âdemoğlu çiğ süt emmiştir: İnsanoğlu iyilik gördüğü kişilere karşı da düşmanca duygular besleyebilir.

Âdem canı, it canı: İnsanlar da hayvanlar gibi her türlü sıkıntıya ve işkenceye dayanıklıdır.

Âdet etme, âdeti terk etme: Toplumun gelenek ve göreneklerine uymalı, toplumsal çıkarlara ters düşülmemelidir.

Âdemoğlu hilekârdır, kimse bilmez fendini: İçten pazarlıklı, kurnaz kimselerin  niyetlerini anlamak zordur, onlar rengini kolay kolay belli etmez.

Ağaç kapı kapandıysa altın kapı açılır:  Kapılar temelli açılmaz. Bir kapı kapanırsa Allah diğer bir kapıyı açar.

Adımı güveç koy ama ocak üstüne koyma:  Korkunç ve çetin şeyleri düşünsek de uygulayamayız. Başkasına zarar vermemeliyiz.

Ağaç ile kabuk arasına parmak sokulmaz:  Birbirleri ile yakın olan  dost ve arkadaşların arasına girilmemelidir.

Af husumetin kılıcıdır: Bağışlayıcı olmak, düşmanlığı sonlandırır.

Afiyet ola demekle deniz içilmez: Başkalarına ait olan şeyleri izin almadan kullanmamalıyız.

Ağaç yaşken eğilir: İnsanlar küçük yaşta eğitilir. Her şey çocukken olur, çocukları küçük yaşta iyi yetiştirmek gerekir.

Adilin adaleti, âlemi ıslah eder:  Doğru, dürüst ve  adil olan kimseler  topluma da doğru örnek olur, eğitilir.

Ağaç ne kadar uzarsa göğe değemez: Bulunduğumuz konum ne denli büyük olursa olsun kendimizi toplumun üstünde görmemeliyiz.

Ağaca bâr olan kendi meyvesidir: Ağaca kendi meyvesi yük olur ve ağacın gelişmesini engeller.

Ağaç yumuşağını kurt yer: Gereğinden çok yumuşak huylu ve teslimiyetçi olmamalı, kendimizi kimseye ezdirmemeliyiz.

Ağaç ne kadar uzarsa, balta dibinde hazırdır: Toplumsal yasalar için herkes için aynıdır.

Ağaç, yaprağı ile güzeldir: İnsan tek başına hiçtir ancak iyi ve olumlu insanların arasında başarılı olur beğenilir ve sevilir.

Ağaç ucuna yel, güzel kişiye göz değer: Güzel kişi diğer kişilerden farklı olduğu için ilgi odağı olur ve kıskanılır.

Ağaca balta vurmuşlar, neyleyim vur, sapı bendendir, demiş: İnsanlara zarar çoğu kez yakınlarından gelir.

Ağanın alnı terlemedikçe ırgatın burnu kanamaz: Yöneticinin çalışmaması, yanındaki çalışanları da tembel yapar.

Ağır basar, yeğni kalkar: Güçlü olanın karşısında, güçsüz olan direnmez. Kişilik bakımından üstün olan kişilerin karşısında, kişiliği zayıf olanlar hep ezilirler.

Ağacın gözü, yiğidin sözü: Ağalık işe gösterilen özen ile, yiğitlik ise verilen sözü tutmakla belli olur.

Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır: Hedefimizdeki şeylere ulaşmak için  acele etmemek gerekir.

Ağanın gözü ata tımardır: Yönetici kişi, elemanına iyi bakmalı, elemanının güvenliğini sağlamalıdır.

Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter: Doğan her canlının rızkını Allah verir, kimse aç kalmaz.

Ağanın malı çıkar, uşağın canı: Malı zorluklar içinde çalışarak kazanan kişi o malın yitmesi sonucunda sahibinden çok üzülür. Malın değerini yiyen değil, kazanan bilir.

Ağır yongayı yel kaldırmaz: Ağırbaşlı ve onurlu kişiler zarar görmez.

Ağlamayan çocuğa meme verilmez: Adaletin olmadığı yer ve durumda hakkımızı aramalı, sesimizi yükseltmeliyiz.

Ağır kazan geç kaynar: Soğukkanlı  ve ince hesaplı kişilerin yaptıkları iş de sonuca geç ulaşır.

Ak gün ağartır, kara gün karartır: Işıklı ortamda her şey güzel görünür. İnsanlar varlıklı ve dertsiz zamanlarında mutlu olurlar.

Ahmak toplamış, akıllı yemiş: Ahmak kimseler, elindekinin değerini bilmedikleri için  başkaları tarafından sömürülür.

Ak koyun ak ayağından, kara koyun kara ayağından asılır: Kasap, her hayvanı kendi ayağından çengele asar. Toplumda herkes kendi yaptıklarından sorumludur. Yani hiç kimse başkasının suçu ile yargılanamaz.

Ak don kara don, geçitte belli olur: İnsanın olumlu ve olumsuz yanları iş başında ortaya çıkar.

Ahmak misafir, ev sahibini ağırlar: Pişkin konuk kendini ev sahibi yerine koyar ve ev sahibini ağırlamaya çalışır. İnsan kişiliğini zedeleyecek davranışlardan kaçınmalıdır.

Ak akçe kara gün içindir:  Para, zor zamanlarımızda  ihtiyaçlarımızı karşılar. Tutumlu olmalı,  sıkıntılı günler için önlemlerimizi almalıyız.

Ahmak gelin, yengeyi halayığı sanır: Ahmak gelin, düğünde kendine yol gösteren kişiye bile saygısızca davranır. Bize yardımcı olanlara karşı saygılı olmalıyız.

Ahmak iti yol kocatır:  Her şeyi sorun yapan, her işe koşan kişi çabuk yıpranır.

Ak koyunun kara kuzusu da olur: Her insan ailesinin özellikleri taşımaz. Akçe ile bohça, adamı eder yüce: Parası çok olan kişi çevresi tarafından önemsenir.

Akçe adama akıl öğretir: Parasal yönden güçlü olan kimseler, istedikleri ve düşündükleri her şeyi yapabilirler. Ekonomik gücü iyi olanın  ufku da geniş olur ve yaratıcı olur.

Ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır: Kötü şeyin biçimce birbirine benzeyen iyi şeye de zararı dokunur. Onun yaptığı kötülük, iyiye de mal edilebilir.

Ak it, kara it, ikisi de ittir:  Nicel değişiklik, niteliği değiştirmez.

 

Ağlamakla yâr ele girme: Elde etmek istediğimiz şeyi ağlamakla edinemeyiz.

Ağlama ölü için, ağla diri için: Ölü için ağlamak fayda sağlamaz ama diri için ağlamak ona yardımcı olur ve onların topluma katılmasını sağlar.

Ağlamasını bilmeye ölüsünü murdar eder:  Her şeyi gerektiği biçimde yapmalı, gülünç duruma düşmemeliyiz.

Ağız yer, yüz utanır: Başkasının  sırtından geçinen kişinin boynu geçindiği kişiye karşı hep eğik olur.

Ağlarsam anam ağlar, gerisi yalan ağlar: Bir evlat için içten üzülen ve canı yanan kişi anadır.

Ahmağa yüz, aptala söz vermeye gelmez: Ahmak ve aptallar ciddiyetten uzak oldukları için, onlarla önemli bir iş yapılmamalıdır.

Ağrımayan başa yağlık bağlanmaz: Zorunluluk olmadan herhangi bir iş için gereken önlem alınmaz.

Ağlatan gülmez: Başkalarına kötülük edenler gün gelir ettiği kötülüğün karşılığını görürler.

Ah yerde kalmaz: Herkes ettiğini biçer ve kimsenin ahı yerde kalmaz.

Ağrılardan göz ağrısı, her (er) kişinin öz ağrısı: İnsanlara sıkıntı, üzüntü veren dertlerin, ağrıların en etkilisi, en üzüntü vereni gönül derdidir.

Ağrısız baş mezarda gerek: Ölünce, insanların dertleri ve düşünceleri de son bulur.

Akıl kimde ise devlet ondandır: Akıllı kimseler eline geçen fırsatları iyi değerlendirdikleri için mutlu olurlar.

Akıl ile nefes birbirine düşmandır: Aklı ile hareket etmeyenler  duyguları ile hareket ederler ve duygularına yenik düştüğü için zarar ederler.

Akıl için yol birdir: Normal düşünceye sahip herkesin varacağı yol aynıdır. Akıllı insanlar, doğru olanı kısa sürede bulurlar.

Akıl kişiye sermayedir: Akıllı insan için her zaman  ve her yerde geçerli olan para gibi değerlidir.

Akıl akıldan üstündür: İnsanların akılları doğuştan eşit değildir. İnsan bilmediği şeyler bilenden sormalı ve geri kalmamalıdır.

Akçe sayış, kaftan yürüyüş öğretir: Para insanlara  beceri ve giyim öğretir. İnsanların becerikli ve kendilerini daha çok uygar insana dönüştürmeleri için para da gereklidir.

Akçeli adamdan dağlar korkar: Parası çok kişiler en güç işlerini bile para sayesinde çözerler.

 Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır: Kendimizi düşmandan çok akılsız dosttan sakınmalıyız. Çünkü akılsız dost bileyerek veya bilmeyerek ondan beklemediğimiz kötülüklerde bulunabilir.

Akıl olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta: Akıllı olmayan kişinin  hiçbir işi olumlu sonuç vermez.

Akıllı danışıncaya kadar deli oğlunu evlendirir: Kararsız kişiler, düşündükleri doğru da olsa, uygulayamaz ve zarar görürler. Her işi zamanında yapmalı, kararsız olunmamalıdır.

Akıl para ile satılmaz: Akıl, insanların yaratılışlarında olan ve sonradan kazanılmayan bir şeydir.

Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını beğenmiş, almış:  Her kişi kendi akılına ve kendi benliğine güvenir. Bu sebeple herkes kendi duygu ve düşüncelerini merkeze alır.

Akıl vezirdir, gönül padişah: Gönül her gördüğü almak ister, ancak akıl erişebilecek şeyleri ister. Duygularımızla değil, aklımızla davranmalıyız.

Akıl yaşta değil, baştadır: Akıl sonradan elde edilemez, doğuştan var olan bir şeydir. Kişi, zeka gücü bakımından gençliğinde neyse, yaşlılığında da odur.

Akıllı, tez kocar: Akıllı kimseler, zor işler ile uğraştıkları için  daha çok yıpranır  ve daha çok yaşlanırlar.

Akıllı söylemeden düşünür, akılsız düşünmeden söyler:  Akıllı insan söyleceği şeyi iyi düşünür sonra söyler. Akılsız kişiler ise düşünmeden konuşur ve sözlerini tartmazlar.

Akıllı iki kişi bir ipliği koparmaz:  Akıllı iki kişi bir araya gelince , en ince işleri bile  kolayca başarabilirler.

Akıllı hırsız, şaşkın ev sahibini bastırır: Akıllı insanlar, akılsız kişileri kandırıp  ellerindekini alabilirler.

Akıllı neyler balı, akılsız neyler malı:  Akıllı insanlar varlıklı ve mutlu oldukları için, yeni bir  varlığa ihtiyaçları yoktur. Akılsızın is emal varlığı  olsa da , onu kullanmasını bilmez ve kısa zamanda tüketir.

Akıllıyı arkadaş, akılsızı kılavuz tutma: Akıllı, insanı kandırabilir, akılsız ise yanlış yol göstererek zarar  verebilir.

Aklınla gör, kalbinle işit: Gönlünden geçenleri, aklınla değerlendirmeden gerçekleştirmeye çalışma anlamında kullanılan bir deyimndir.

Aklını eşeğe verme, çeker arpa tarlasına: Eşeği süren dikkatli olmalı, çünkü eşek canının istediği yere gider.

Aklını mezarda verir şaşkın bakkal:  Hesabını, işini bilmeyen şaşkın bakkal, her şeyini yitirir, kalan malı da mezarda satılır. Aklımızı yerinde ve zamanında kullanmalıyız. Zaman geçtikten sonra üretilen  düşüncenin hiçbir yararı olmaz.

Akla geleni işleme, her ağacı taşlama: İyice düşünmeden, her aklımıza geleni yapmamalı, olmayacak işlere girmemeliyiz.

Akılsız başın elinden sefil taban ne çeker (akılsız başın zahmetini ayaklar çeker): Akılsız kişiler başkalarının önerdiği işleri yaptıkları için, hep zarar görürler.

Akla gelen başa gelir:  İnsanlar, içinde bulundukları olayla bağlantılı olarak düşündükleri için, bir sonraki aşamayı da tahmin edebilirler.

Aklınla gör, kalbinle işit:  Gönlünden geçenleri aklınla değerlendirmeden gerçekleştirmeye çalışma anlamında kullanılan deyimdir.

 Akşama karşı gitme, tana karşı yatma:  ece yola çıkmak, gündüz iş saatinden yatmak sakıncalıdır. Her şeyi yeri ve zamanında yapmak iyi olur.

Akmasa da damlar: Sürekli gelen gelirin kaynağı kesilme eskisi gibi olmasa da gelir getirmeye devam eder.

Akşam yalan söyleyenin, sabah yüzü kara çıkar:  Akşamın karanlığından, tanıkların tok olmasından yararlanıp da yalan söyleyen  kimse, olaylar gün ışığına çıkınca utanır ve yalancından kıpkırmızı olur.

Akşamın işini sabaha koyma: İşleri gününde yapılmalı, ertelenmemelidir.

Akşam oduna giden çok olur:  Gizli yapılan işler, genellikle kimsenin olmadığı  ve kimsenin göremeyeceği saatlerde ve yerlerde yapılır.

Akrep etmez, akrabanın akrabaya ettiğini: Yakın akrabalar, araya çıkar ilişkileri girdiği zaman  birbirlerine zarar vermekten çekinmezler.

Akşamın hayrından, sabahın şerri yeğdir: Sabah yapılması gereken bir iş, akşam yapılmamalıdır. Her iş zamanında yapılmalıdır.

Al malın iyisini, çekme kaygısını: Verilecek para esirgenmeden iyi mal alınırsa, sıkıntı yaşanmaz.

Al almaya taş atan çok olur: Al elma, olgunlaşmış olduğu için, herkes ona sahip çıkmak ister. Verimli, üretken kişilerin dostları kadar düşmanları, kıskananları da olur.

Al kaşağı gir ahıra, yarası olan gocunsun Suçlu kişiler, o suç ile ilgili söylenen sözlerden rahatsız olurlar.

Ala keçi her zaman püsküllü oğlak doğurmaz: Her zaman umduğumuz sonuçlar ile karşılaşamayız, kendimize her şeye hazırlıklı kılmalıyız.

Al giyen alınır, mor giyen salınır: İlgi çekmek için yapay yollara başvurmamalıyız.

Al bezi, sakla tuzu: Sürekli kullandığımız şeyleri almakla zarar etmeyiz.

Al gömlek ya yeninden ya yakasından meydana çıkar: (al gömlek saklanamaz):  Uygunsuz işler çeviren kimse, suçunu saklayamaz, suç eninde sonunda ortaya çıkar.

 Aldatayım diyen aldanır: Başkasını aldatmaya çalışan kişi aslında kendini aldatmış olur. Bir gün de kendisini aldatan olur.

Alçacık yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır: Toplum içinde yerimizi iyi ayarlamalıyız. Ne çok ileride ne de çok geride olmalıyız.

Alacakla verecek ödenmez: Alacağımıza güvenip borçlanmamalıyız.

Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar: Alçak gönüllü insanlar her zaman yükselirler.

Alacak geç kalırsa ayaklanır: Alacağımızı da vereceğimizi de  zamanında halletmeliyiz.

Alaca keçiyi gören, içi dolu yağ sanır: Dış görünüşe kanıp aldanmamalıyız.

Aldığını vermeyen, aradığını bulamaz: Birinden ödünç aldığı şeyi geri vermeyen kişi, aynı şeyi bir daha alamaz.

Âlim unutmuş, kalem unutmamış: Öğrenilen şeylerin zaman içinde unutulmaması için onların yazıya geçirilmesi daha kalıcı olur.

Alışmış kursak bulamacını ister: Mide alıştığı, gönül sevdiği şeyleri ister.

Alet işler el övünür: İşler araç gereçlerle daha iyi yapılır. Bundan kazançlı çıkan da el olur. Başkalarının yaptığı işleri kendimizi yapmış gibi övünmemeliyiz.

Âlim olmak kolay, adam olmak zordur: İnsan okuyarak bilim insanı olabilir ama mayası bozuk bir insansa o kişi bilgilerini kötü amaçlar için kullanabilir.

Alıcı (yırtıcı) kuşun ömrü az olur:  Saldırgan ve kötü niyetli kimselerin düşmanı çok olduğu için bu  kimseler uzun süre yaşayamazlar.

Alışmış kudurmuştan beterdir: Acıkmış kudurmuştan beter atasözü ile aynı anlama gelir. Yani alışan insanı alıştığından kolay kolay vazgeçiremezsin.

Allah doğruların yardımcısıdır: Yüce Allah insancıl olan herkesi sever. Her zaman doğru ve iyi insan olmalıyız.

Allah bile kulunun karasını (ayıbını) yüzüne vurmaz: Allah kulunun ayıbını yüzüne vurmaz. Bizler de onun kulu olarak kimsenin ayıbını yüzüne vurmamalıyız.

Allah dağına göre verir kışı (karı):  Allah insanlara taşıyabileceği kadar dert ve sıkıntı verir.

Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir: Allah öğrenmek isteyene zihin açıklığı verir. Malı ise dilediğine , çalışanına verir.

Allah bir karıncasından bile geçmez: Allah yarattığı her canlının değerini bilir ve korur.

Allah bir kapıyı kaparsa, bin kapıyı açar.( Allah gümüş kapıyı kaparsa, altın kapıyı açar.):  Allah bir kısmeti vermezse başka zaman daha iyisini verebilir.

Allah kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış: Allah  aynı karından doğan kardeşlerin bile kesesini ayrı yaratmıştır.

Allah namerde muhtaç etmesin: İnsancıl duygular beslemeyen kişilerden yardım isteyecek duruma kendimizi düşürmemeliyiz çünkü böyle insanlar yardım etmek bir yana, düştüğümüz kötü durma sevinirler.

Almaz mazlumun âhını, çıkar aheste aheste: Suçsuz insanlara kötülük yapanlar, bir gün bunun bedelini öderler.

Almadan vermek Allah’a mahsustur: Karşılıksız vermek sadece Allah’a özgüdür.

Alt değirmen güçlü akar: Bilgimizi kaynağından öğrenirsek, daha doğru, daha güçlü veriler elde ederiz.

Alma alı sat yağızı, besle kırı bin doruya: Her şeyin iyisini alıp kullanmalıyız.

 Altın leğenin kan kusana ne yararı olur: Leğenin değerli olması hastalığa çare olmaz. İnsanın da varlıklı olması, hastalığına çare değildir. Her şeyin başı sağlıktır.

Altın yere (çamura) düşmekle kıymettten düşmez: Yoksulluk ya da güç koşullar içinde olmak, insanın niteliğini değiştirmez.

Altın ateşte, insan mihnette tecrübe olur: Nitelikli insan  güç şartlarda bile değerinden bir şey kaybetmez.

Altın anahtar her kapıyı açar: Para ve bilgi ile her engel aşılır. Bilgili insanın aşamayacağı engel yoktur.

Altı olur, yedi olur, hep Allah’ın dediği olur: Az da olsa çok da olsa her şey Allah’ın izni ile olur.

Altın eli bıçak kesmez: Değerli ve becerikli insanlara kimse zarar veremez. Becerikli kimseler en zor şartlarda bile  geçimini sağlamanın yolunu bulur.

Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaçtır: Çok iyi durumda olanlar kendilerinden  daha zayıf durumda olanlara muhtaç olabilirler. Varlığımıza güvenip kimseye tepeden bakmamalıyız.

Altının kıymeti azlığındandır: Az ve yararlı olan her şey kıymetlidir.

Ananın bastığı yavru incinmez: Büyüklerin biz küçükler için yaptığı eleştirilere hemen alınmamalıyız, küsmemeliyiz. Onlar bizim iyiliğimizi ister.

Anamızı rüşvet ile işret ağlatır: Toplumları rüşvet ve aşırı eğlenceli alışkanlıklar yıkar.

Ana evladını atmış, yar başında tutmuş: Analar yavrularına kızsalar da onlara kötülük edemezler. Çünkü ana yüreği yavrusuna kıyamaz ve uçurumun başındaki çocuğunu hemen kurtarır.

Altmışında zurna çalan artık mezarda çalar: Her şey zamanında yapılmalıdır.

Ana hakkı ödenmez: Annemiz bizi doğuran bizim için her türlü fedakarlığı yapan kimsedir. Onun için ana hakkı asla ödenmez.

Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz:  Ana çocukların en yakın dostu ve koruyucusu, Bağdat da kentlerin en güzelidir.

Ananın ilki olmaktansa, dağda tilki olmak yeğdir: İlk çocuklar ailenin yükünü omuzladığı için, sorumlulukları da çoktur. Onun için en ağır yükü de ilk çocuklar çeker.

Aptal ata binince, bey oldum sanır: Yokluk içinde olan, kendini aşağılık duygusu içinde hisseden kimseler en değerli  gördükleri şeyleriyle  kendilerini göstermek isterler.

Ambarda duran sıçan aç kalmaz:  İhtiyaç duyduğu şeyler  hazır ve bol olanlar sıkıntı çekmezler.

Aptal aptala çatmayınca kasnak boyuna geçmez: Görgüsüz ve kaba kimselerin  kavgası , her ikisine de zarar veriri.

Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al: İyi ananın kızı da iyi olur. Alacağımız şeyi yi incelemeli, kaynağını iyi araştırmalıyız.

Anlayana kul ol, anlamayana ağa olma: Anlayışlı kişiler ile iş yapıp ilişki kurmalıyız.

Araba devrilince, yo gösteren çok olur: Daha önce yol gösterip, akıl vermeyenler, laf olsun diye karşısındaki kişi zarara girdikten sonra  akıl vermeye kalkarlar. Sevdiğimiz kimselere zamanında yardım etmeliyiz.

Arayan bulur, inleyen ölür: İşimizi ciddiye almalı, onu elde etmek için savaşmalıyız.

Arayan belasını da Mevla'sını da bulur: Kötülük isteyen kötülük, iyilik isteyen de iyilik bulur.

Arap atın yanında duran ya huyundan ya suyundan: İyi olanın yanında durursak iyi şeyler öğreniriz, kötünün yanında olursak kötü şeyler öğreniriz.

Arabanın ön tekerleğinin  geçtiği yerden arka tekerleği de geçer:  Küçükler, örnek aldıkları büyükleri gibi davranmaya başlarlar.

Araba yağlanmayınca yürümez: Her aracı gerektiği gibi kullanmalı, her aracın bakımını yapmalıyız.

Arık etten semiz tirit olmaz: Zayıf hayvanların etinden yapılan yemekler de tatsız olur. Hiçbir şeyin ucuzuna kaçmamalı, kaliteli olanını almalıyız.

Arı, bey olan kovana gider: İnsanlar, kişiliğini zayıf gördükleri liderlerin yanında toplanmazlar.

Arı, kızdıranı sokar:  Başkalarına kötülük etmeyi düşünen  birine de o başkası kötülük eder. Başkalarına kötülük etmeyi düşünmez ve baskı yapmazsak, kimsenin de bize zararı dokunmaz. Çevremiz ile iyi geçinmeliyiz.

Arık ata kuyruğu yük olur: Güçsüz kişilerin ne kendilerine ne de çevrelerine yararı olur.

Arı kadar eri olanın, dağ kadar yeri olur: Birlikte olduğumuz insanların mutlu ve saygın olabilmeleri için  çalışkan olmalı, görevlerimizi yerine getirmeliyiz.

Ardında kırk köpek havlayan kurda kurt denmez: Kurt güçlü olursa, köpekler ona yaklaşamaz. Güçlü ve yiğit kimselerin üzerine korkaklar kolayca gidemezler.

Ar den kâr etmez: Utangaç kimse çekingen  olur, bu nedenle de zararlı çıkar. Gözü açık olmalıyız.

Arpacıya borç eden, ahırını tez satar: Borçla hayvan beslenmez.

Arka (göle) su gelinceye kadar kurbağanın gözü çıkar (patlar):  Bir şey zamanında yapılmıyorsa, faydası yoktur.

Arpa verilmeyen at, kamçı zoru ile yürümez: Karşılığını ödemediğimiz hiçbir şeyi istememeliyiz.

Armut ağacı elma vermez: Olmayacak şeylere umut vermemeliyiz.

Arpa samanıyla, kömür dumanıyla: Doğadaki her şey doğru kullanılırsa yaralı olur anlamında atasözüdür.

Armut, ağacından uzak düşmez: İnsanların yararı, genellikle yakınlarına dokunur.

Armudun (ahlat) iyisini ayılar yer: Güzel, iyi şeyler genellikle ona uygun olmayanların eline geçer.

Aslını saklayan haramzadedir: Soyu belli olmayan ve bunu söylemeyenler, ne olduğu belirsizdirler. İnsan atasından, ailesinden utanmamalı, onlarla gurur duymalıdır.

Aslan yatağından bellidir: İnsanın barındığı yerin durumundan, niteliğiyle ilgili bilgi edinebiliriz.

Asil azmaz, bal kokmaz: Soylu kişi, güvenilir kişidir, ondan kimseye zarar gelmez.

Arsızın yüzüne tükürmüşler, “yağmur yağıyor” demiş: Arsız kimse aşağılanırken bile utanmaz.

Aslan kükrerse, atın ayağı kösteklenir:  Güçlü insanların varlığı, zayıf insanları korkutur.

Artık mal göz çıkarmaz: Çok malın insana zararı olmaz. Bir gün o artan mal gerekli olabilir.

Arsız neden arlanır, çul da giyse sallanır: Arsız ve yüzsüz olan kişiler, utanılacak davranışları bile  övünerek yapar.

Astar bol olmayınca yüze gelmez: Her olasılık hesaba katılmalı, sıkıntıya düşülmemelidir.

Aşkın gözü kördür: Aşk çok güçlü bir tutku olduğu için, kişi hiç kimsenin beğenmediği birine bile aşık olabilir.

Aşk ağlatır, dert söyletir: Aşık insan duygusal olur, dertli insan da derdini paylaşacak kişi arar.

Âşığı çok naz usandırır: Çok naz, aşık olduğu kişiden soğutur. Bu nedenle sevenler sevdiklerine fazla naz yapmamalıdır. Bizi sevenleri sıkacak davranışlardan kaçınmalıyız.

Aşk olmayınca meşk olmaz: İçten benimseyip sevmeyince hiçbir işin içinden çıkılamaz.

Aşık alemi kör, etrafını duvar sanır: Aşk insanı bilinçli durumdan bilinçsiz duruma sokar, gerçekleri görmesini engeller.

At ölür, itlere bayram olur: Güçsüz fakat bencil olanlar güçlü olan kişilerin sahip olduklarına onmak için güçlülerinin güçten düşmelerini bekler.

At ile katır tepişir, arada eşek ölür:  Güçlü olanların kavgasında, arada kalan küçükler zarar görür.

At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz: Her zaman her imkan  elimizin  altında olmayabilir. En zor şartlarda bile işimizi yapmalıyız.

At, iyi olmayınca, sahibi mat olur: At iyi olmazsa sahibini her işte utandırır. Kullandığımız araçları iyi seçmeli, yarı yolda kalınmamalıdır.

At binenin, kılıç kuşananın, köprü geçenindir: Araç ve gerecin değerinden ancak onu kullanabilen anlar. İşin değerini de ancak çalışan kişi bilir.

At ile katır tepişir, arada eşek ölür: Güçlü olanların kavgasında, arada kalan küçükler zara görür.

At binicisini tanır: Çalışanlar, çalıştıranın niteliğine uygun verim sağlarlar.

Aşure yemeye giden, kaşığını belinde taşır:  Araç ve gereç gereken yerlerde, önceden önlem alınmalıdır.

At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır: Yiğit kişiler , çalışan ve üretken kişiler ve ünlü kişiler ölümsüzdürler çünkü geride güzel şeyler bırakmışlardır.

  

Ata dost gibi bakıp düşman gibi binmelidir: Karşılığını vermeden, bakımını iyi yapmadan hiçbir araç ve gerecimizden yararlanamaz, hiçbir kişiden verim alamayız.

At ölür meydan kalır, yiğit  ölür şan kalır:  Yiğit insan öldükten sonra bile unutulmaz, iyi anılır ve ünü kalır. Ata soy gerek, ite de : Her şeyin iyisi, nitelikli olanı seçilir.

Ateş elini yakar, kadın ömrünü: Evlilik çok önemli bir kurum olduğu için, evlilik yaparken özenli olmalıyız.

At sahibine göre eşer:  Çalışanlar, çalıştıranların kimliklerine, kişiliklerine göre davranırlar.

Ata arpa, yiğide pilav: Herkese hak ettiği şeyleri vermeli, hak ettiği biçimde davranmalıyız.

Ata dost gibi bakıp düşman gibi binmelidir: Karşılığını vermeden, bakımını iyi yapmadan hiçbir araç ve gerecimizden yararlanamaz, hiçbir kişiden verim alamayız.

At yiğidin yoldaşıdır: Araç ve gereçler, insanın en iyi yardımcıları, yol arkadaşlarıdır.

At yedi günde, it yedi günde tavlanır: İnsanlara bilgice ya da  beslenmeyle ilgili gelişmeleri, kişilikleriyle doğru orantılıdır.

Ateş düştüğü yeri yakar: Dertler, sorunlar ancak ilgili kişiyi etkiler, uzakta ilgili olanları pek etkilemez.

Atalar sözünü tutmayan yabana atılır: Büyüklerimizin  bilgi ve deneyimine dayanan sözlerini ciddiye almalı, dersler çıkarmalıyız.

Atasını tanımayan, Allah’ını tanımaz: Büyüklerimize her zaman  saygılı olmalı, onların birikim ve deneyiminden faydalanmalıyız.

Ateş ile barut bir arada olmaz: Bir arada bulunması sakıncalı olan nesne ya da kişilerin bir arada bulunmaları yalnız kendilerine zarar vermekle kalmaz, çevrelerine de zarar verir.

Atılan ok geri dönmez: Eylemlerimizi düşünerek gerçekleştirmeliyiz, çünkü yanlış bir davranışın geri dönüşü yoktur.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz:  Her belirti, ilgili şeyin habercisidir.

Ateş ile sel dilsiz düşmandır, haber vermeden gelir: Yangın, hortum, sel gibi olaylara karşı önceden önlem almak gerekir.

Atı atasıyla, katırı anasıyla: Soyluluk, gerek insanlar, gerekse hayvanlar için  önemli bir etkendir.

Atı palan saklar, ülkeyi bilen: Bilinçli ve bilgili olmayan kişiler, ülkeyi yönetmemelidir.

Atlı ile yaya bir değildir: Elinde imkanları bol olanlar, olanağı kısıtlı olanlara göre daha avantajlıdır.

Atlasa kıl yapışmaz: İyi ve nitelikli kişiler için  söylenen olumsuz sözle o kişinin değerini küçültmez.

Atla avrat yiğidin bahtına:  İyi bir ata ve iyi bir eşe sahip olmak, kişinin  şansına kalmıştır.

Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: Olanaklarımızı zamanında ve yerinde değerlendirmeli, kendimizi sürekli geliştirmeliyiz.

Atın bahtsızı arabaya düşer: Şansız kişiler, hak ettikleri yer ve değerde bulunmazlar.

Atın ölümü arpadan olsun: At ölecekse açlıkla değil, tokluktan ölmeli. İnsanları açlıkla baş başa bırakmamalı, onların yok olmasına göz yummamalıyız.

Atın dorusu, yiğidin delisi:  Doru at, en iyi özelliğe sahip olan attır. Deli dolu kimseler de  mert ve dürüst oldukları için , onlardan kimseye zarar gelmez. Her şeyin yararlısı, az zararlı olanı iyidir.

Ava giden avlanır: Boş dolaşmaktansa, boş çalışmak iyidir, en azından  başkalarına faydamız olur.

Ava giden avlanır: Akıllı bir av, kötü bir avcıyı avlayabilir. İnsan kendini her şeyin üstünde görmemelidir.

Av vuranın değil, alanındır: Yaptığımız işi tam yapmalı ve sonucunda da sahip çıkmalıyız.

Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz: Hayatta her şey olabilir onun için de her duruma hazırlıklı olmak gerekir.

Av köpeği avdan kalmaz: Bilinçli kişi, kimsenin hatırlatmasını beklemeden görevini yapar.

Attan döşene yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek: İyi, anlayışlı ve soylu kimseler ile  ilişki kurmalıyız. İyi insanlar zor durumumuzdan faydalanma yoluna gitmezler.

Avcı avında, yolcu yolunda gerek: Herkes kendi işini yapmalı, başkasının işine karışılmamalıdır.

Ayağını sıcak tut başını serin, gönlünü ferah tut düşünme derin: Sağlığımıza özen göstermeli, başkasına muhtaç olmadan yaşayacak imkanları sağlamalıyız.

Avrat var ev yapar, avrat var evi yıkar:  İşin iyisi ve beceriklisi, evini mutlu eder.

Avcı ne kadar hile bilse, ayı o kadar yol bilir: Kendisine kötülük ve oyun yapmayı düşündüğümüz kişinin de  bizim hakkımızda olumsuz düşüncelerinin  olabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.

Ay var yılı besler, yıl var ayı: Kazancımızı işe ve zamana göre ayarlamalı, tutumlu olmalıyız.

Ayağı yürüten baştır: Toplumu, akıllı kişiler yönetirler.

Avcı kedi mırlamaz: Bir iş yaparken, gürültü patırtı yapmak yerine, işimize yoğunlaşmalıyız.

Ayyar tilki, art ayağından tutulur: En kurnaz kişilerin bile budalalık yaptığı anlar vardır ve böyle kişiler bu anlarında yakayı ele verirler.

Ayısız orman olmaz: Toplumda iyi insanlar da vardır, kötü insanlar da..

Ayıyı fırına atmışlar, yavrusunu ayağının altına almış: Çocuklarımızı canımızdan çok sevmeli, tehlikeli anlarda önce onların güvenliğini sağlamalıyız.

Ayıp deyip geçme, o da bir dağın şenliğidir: Hiç kimseyi küçümsememeliyiz. En aşağıladığımız kişinin de toplum içinde bir yeri olduğunu unutmamalıyız.

Ayıpsız yâr arayan, yârsız kalır: Kusursuz insan yoktur. Kusursuz aramaya çalışan kişi de yalnız kalır.

Ayı, sevdiği yavrusunu hırpalar: İnsan sevdiği kişiyi daha çok eleştirerek hatalarını gidermesini sağlar.

Az yiyen çok, çok yiyen güç uyur: İnsan fazla yememelidir, sağlığına dikkat etmelidir. Her şeyi ölüçülü yapmak gerekir.

Az veren candan, çok veren maldan: Önemli olan her koşulda  paylaşmasını bilmektir.

Az tamah çok ziyan getirir: Aç gözlü olmamalı, hak ettiğimizden fazlasını istememeliyiz.

Az eli aşta, çok eli işte gör:  Çok kişiyle çalışıp az kişiyle yemeliyiz anlamı taşır ama biz yine böyle yapmamalıyız.

Az çoğa tabiidir: Sayıca gücü bulunmayan, çoğunluğun koydukları kurallara uymak zorunda kalırlar fakat bu azınlığın  yok sayılması anlamına da gelmemelidir.