h ile ilgili deyimler ve anlamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
h ile ilgili deyimler ve anlamları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

H Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 H Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Hacı Hacı Olmaz Gitmekle Mekke’ye, Dede; Dede Olmaz Gitmekle Tekkeye: İş olsun diye yapılan şeyler kişiye bir fayda sağlamaz.

Hafif çalıyı yel alır; ağır çalı yerinde kalır: Ağırbaşlı olmayan kimseler zarar görür, ağırbaşlı olan kişiye ise kimse zarar veremez.

Hacı’ya “Tespih alır mısın?” demişler, “ Ya biz buraya niye geldik?” demiş:  Öyle şeyler vardır ki  sorguyu, araştırmayı gerekmeyen şeylerdir bunlar. Yani hemen gereğini yapmalıyız.

Hak denince akan sular durur: Adil davranış karşısında kimsenin söyleyeceği bir şeyi olmaz.

Hak yerde kalmaz: Gerçekler er geç ortaya çıkar ve hakkı yenenin hakkını aldığı gün mutlaka bir gün gelir.



Halının tozu tükenir, delinin sözü tükenmez: Bilinçsiz konuşan kimseler ile boş yere  tartışmaya girmemek akıllıca olur.

Hakkın kolu kuvvetlidir, bükülmez: Hak ve adalet her zaman güçlüdür, hiç kimse bunları yok edemez ve bunlara karşı gelemez. Hak ve adaletten yana ayrılmadığımız sürece kazanan biz oluruz.

Harman yakarım diyen orağa yetişmemiş: Harmanı yakacak kadar kötü niyetli olan kişinin ömrü, harmanı biçe zamanına yetişmeyebilir. Kötü niyetli kişilere kötü amaçlarını gerçekleştirecek fırsat verilmemelidir.

Hareket berekettir: Çalışan kişi kazanır. Boş durmamak iyidir.

Haramın temeli olmaz: Haram olarak kazanılmış servet kısa zamanda tükenir.

Harman sonu dervişlerindir: Derviş, sabırlı olduğu için her işin sonunda kazançlı çıkar.

Hasmını küçük gören, yenilmeye mahkumdur: Düşmanını önemsemeyen kişi ona yenilmekten kurtulamaz.

Hak kapıdan girince, batıl bacadan çıkar: Doğruluğun ve gerçeğin olduğu yerde hurafe yani batıl inanç yok olur. Gerçekçi ve doğru olmalıyız.

Hak verilmez, alınır: Hakkımızın verilmesini beklemeden , almanın yollarını aramalıyız.

Hakkı tanıya halka baş eğmez: Yönetici olan kimse  adil biriyse , halk içinde saygın olur, sevilir.

Hangi gün var akşam olmadık?: Doğa, yasası gereği aynı şeyleri yapmaya devam eder. Sabah biter akşam olur, akşam biter sabah olur. Yani her şey aynı kalmaz, değişir, gelişir ve yerini başka bir şey bırakır.

Hamama giren terler: Önemli bir  işe girişen kişi o işin getirdiği zorlukları da göze almalıdır.

Haklı söz haksızı Bağdat’tan çevirir: Doğru söz , yanlışın neresinde olursa olsun o yanlış yapanı doğru yola çevirir. Doğrudan yana olmalı, yanlış yolda olduğumuzu anladığımız zaman , yanlıştan hemen dönmeliyiz.

 

Hatasız kul olmaz: Her insanın hatası olur, kimse mükemmel olamaz.

Hayırlı komşu, hayırsız akrabadan iyidir: İyi bir dost, iyi bir arkadaş kötü bir akrabadan daha yakın ve iyidir.

Hayal baldan tatlıdır: İnsan bazen hayal kurarak da mutlu olur.


Hilekârın gözü yaşlı olur: Düzenbaz  kimseler yaptığı kötülükten kendileri zarar gördüğü için gözlerinin yaşı da dinmez. İnsan üzülmek istemiyorsa kimseyi üzmemelidir.

Hizmetkârın hizmetkârı olmaz:  Başkasının hizmetinde olan kişinin hizmetçisi olmaz. Başkasına kulluk edenin beylik taslaması o kişiyi gülünç duruma düşürür.

Hilekârın, dokuz ocak yıkmayınca bir ocak yapamaz: Düzenbaz yaptığı iyilik ile bile bir başkasına zarar verir. Yani yaptığı iyiliği de düzenbazlıkla yapmaya çalışır.

Hile ile iş gören, mihnet ile can verir: Başkasını dolandıran kişi, yatağında ölmez.  Hileci ve kötü insan olmamalıyız.

 

Haydan gelen huya gider (Selden gelen suya gider, Davuldan gelen zurnaya gider):  Alın teri ile kazanılmayan para , kolay harcandığı için çabuk biter.

Hastaya bakmaktan, hasta olmak yeğdir: Hastaya bakan kişi çok yorulur ve hastadan daha hasta olur. Onun için hastaya bakmak hasta olmaktan daha zordur.

Hayır dike komşuna, hayır gelsin başına: Komşusu veya eşi hakkında iyi dileklerde bulunursan senin de hakkında iyi şeyler olur.

Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür: Her hastalık ölümcül değildir fakat kimi hastalıklardan kişinin son anda haberi olur ve ve o hastalıklar da kişiyi öldüren hastalıklardır.

Her ağaç kökünden çürür: Toplum temelinden bozulur.

Helal malın şeytan yarısını alır, haram malı sahibiyle götürür: Alnımızın teri ile kazandığımız şeylere kötü niyetli kişiler zarar veremezler.

Her ağaç altında yatılmaz: Her ağaca dayanılmaz atasözü ile aynı anlama gelir.

Hem hırsızlık hem mirasyedilik olmaz: Mirasyedinin mirası bitene kadar hırsızlık yapmasına gerek yoktur. İki zıt davranışın bir arada olması çelişki doğurur.

Hekim kendini kullanandır: Hastalığı yaşayıp geçirmiş olan, o hastalığı hekimden iyi bilir.

Hazıra dağlar dayanmaz: Hazır mal çabuk tükenir.

Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe: Hayvanlar koklaşarak, insanlar konuşarak anlaşırlar.

 

Her damardan kan alınmaz: Kolay bulunmayan damardan kan olmak olanaksızdır. Herkesten umulan yardım bazen gelmeyebilir.

Her çiçek koklanmaz: Güzel kokulu çiçekler olduğu gibi güzel kokulu olmayan çiçekler de vardır . Herkesten her istediğini alabileceğini sanan insanlar yanılabilir.

Her ağlamanın bir gülmesi olur: Dertler, sıkıntılar ömür boyu devam etmez. Umudu kaybetmemeli güzel günlerin de bir geleceğini düşünmeliyiz.

Her çok, azdan olur: Büyük servetler, küçük birikimlerle sağlanır.

Her başın bir derdi var, değirmencininki su: Herkesin bir sorunu olduğu gibi, değirmencinin de bir sorunu vardır.

Her atılan taşın arkasından bakmazlar: Taş vardır, hedefe varması için atılır, taş vardır ki korkutmak için atılır. Yaptığımız eylemin sonucunu almadan bırakmamalıyız.

Her ağacın meyvesi olmaz: Her ağaç meyve vermez. Her insan da faydalı ve çalışkan, üretken olamaz.

Her gönülde bir aslan yatar: Her insanın gönlünde yaşattığı bir duygusu, düşünce vardır.

Her kuşun kanadına göre olur kuyruğu: Kuşun gövdesine göre kanadı, kanadına göre de kuyruğu olur.

Her işin başı sağlık: Sağlığın olmadığı yerde dünya malının hiç bir önemi yoktur. Önce sağlık olsun gerisi her türlü olur.

Her gün baklava yense bıkılır: Her gün yediğimiz şey baklava kadar tatlı olsa bile bıktırır. Tekdüze bir yaşam insanı bir süre sonra sıkar. Yaşamımıza renk katacak değişiklikler yapmalıyız.

Her kuş, yuvasını kendi yapar: Her kuşun kendine özgü  yuvası olduğu gibi her insanın da kendine uygun evi olur. Herkes çalışmalı, kendi yuvasını kurmalı, kimseden bir şey beklememelidir.

Her kaşığın kısmeti bir olmaz: Kazançta hırslı olmamalıyız, çünkü kazancı koşullar belirler ve herkesin koşulları da farklıdır.

Her güzelin bir kusuru vardır: Kusursuz insan yoktur, insan hataları ile olan bir varlıktır.

 

Her ziyan bir öğüttür: Her zarar, yaşamdan ders almamızı sağlar.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır: Her insanın çalışma biçimi birbirinden farklıdır.

Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür: Dostluk uzun bir sürede oluşur ve güven gerektirir. Eski dostlar her zaman değerlidir ve unutulmamalıdır.

Her şey yerinde yakışır: Her şeyin birbirine uygunu güzeldir.

Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez: Koşullar her istediğimiz gibi gelişmez, işimizi şansa bırakmamalıyız.

Her şeyin vakti var, horoz bile vakitli öter: Her şey zamanında yapılırsa yararlı olur.

Her şey incelikten, insan kalınlıktan kırılır: Kaba olmamalı, insanları kırmamalıyız.

Hırsız, hırsıza yoldaştır: Kötü kişiler, birbirine kötülük etmezler.

Hırsız evden olursa, bulunması müşkül olur: Sadece dışarıdaki insanlara değil, yakınımızdaki olumsuz kişilere karşı da uyanık olmalıyız.

Hesapsız kasap ya bıçak kırar ya masat: İşini bilmeyen kasap, ya bıçağını ya da masadını kırar.

Hırsız anahtar istemez:  Kötü niyetli kişi, bu  kötü niyetini çeşitli yollar ile gerçekleştirir.

Hırsız kedinin boynu kalındır:  Toplum içinde hırsızlığı sermaye edenler çabuk zengin olurlar.

Herkesin hamuru ekmeğine göredir: Herkesin hazırlığı, kendi gereksinimlerine göredir.

Hırsıza beyler de borçlu: Hırsızlara karşı herkes kendini korumalıdır.

 

 

H Harfi İle İlgili Deyimler ve Anlamları

 H Harfi İle İlgili Deyimler ve Anlamları



Haber almak: Kendisine haber ulaşmak.

Haddine mi düşmüş?:  Böyle bir işi yapmaya yeteneği ve yetkisi yok.

Ha Ali Hoca, Ha Hoca Ali:  Söylenişler farklı olabilir ama anlatılan aynı kişi.

Ha deyince: İstenilen anda.

Haddini bilmek: Yetki sınırını aşan kişiye, etkisinin ötesinde işlere karışmaması gerektiğini bilmek.

Ha şöyle: İyi yaptın , beğendim.

Ha babam ha: Durmaksızın.

Haddi varsa: Sonra göreceği sert tepkiden korkmuyorsa.

Habbeyi kubbe yapmak: Önemsiz bir şeyi abartamak.

Ha şunu bileydin: Bunu daha önce anlamalıydın.

Haber çıkmamak: Beklenen haber gelmemek.

Hacet kalmamak: Gereksiz olmak.

Haddini bildirmek: Yetki sınırını aşan kişiye

Hapı yutmak: Kötü bir duruma düşmek

Hangi akla hizmet ediyor?:  Hangi fikirle  bu saçma işi yapıyor?

Hali duman olmak: Çok kötü durumda olmak.

Haksız yere: Haklı olmayarak.

Halef selef: Birbirini izleyerek bir göreve gelmiş olmak.

Hâli vakti yerinde: Oldukça varlıklı.

Hâlden anlamak: Birinin durumunu bilip  ona göre davranış sergilemek.

Hafakanlar basmak: Çok sıkılıp bunalmak.

Hakkından gelmek: Zor bir işi başarmak.

Hafif tertip: Çok aşırıya kaçmadan.


Halep oradaysa, arşın burada: Söylediğini yapman için bütün koşullar hazır, hadi yap da görelim.

Hafife almak: Önemsiz saymak.

Hamur tutmak: Hamur hazırlamak.

 Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: Her işte eli var.

Hamamda deli var: İlgilendiğimiz ortamda zararlı biri var, ondan kendimizi korumalıyız.

Hani yok mu?: Dikkati arkadan gelen söze çekmek için söylenen bir söz.

Hanımım, aşağıda da gördüm seni: Açıklaman olmadığı zaman da yapmazdın.

Ham armut gibi boğaza durmak: Söz ve davranışla  birinin yapmakta olduğu işi zorlaştırmak.

Hamamın namusunu kurtarmak: Pek temiz olmayan bir işin  sözde temiz kalmasını sağlamak.

Hafta sekiz, gün dokuz: Bıktıracak kadar sık zamanlarda.

Hangi taş pekse, başını ona vur: Kendini berbat ettiğin için, işini düzeltmek de sana düşer.


Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur: Her gördüğüne gönül kaptıran bir kişidir.

Hangi dağda kurt öldü?: Nasıl oldu da böyle güzel ve umulmadık davranışta bulundu?

Halt etmek: Uygunsuz bir söz söylemek.

Hamallığını etmek: Bir işin uzmanlıkla ilgili olmayan ağır yükünü taşımak.

Haksız yere: Haklı olmayarak.

Hakkı geçmek: Bir kimsede, bir şeyde emeği bulunmak.

Hararet vermek: Susatmak.

Hasta, çorbası tasta: Hasta gibi görünüyor ama yeme içmesi yerinde.

Hastası olmak: Uğraşıp ele geçirmedikçe rahatsız edemeyecek kadar bir şeye düşkün olmak.

Hasret gitmek:  Kavuşma özlemi içinde ölmek.

Hasret çekmek: Özlemek.

Hasanpaşalı olmak: Birisiyle  araları açılmış olmak.

Harfi harfine:  Birbirine tamamen uygun.

 Harı geçmek : Sıcaklığı azalmak. / Öfkesi azalmak.

Haremlik selamlık olmak:  Kadın ve erkeklerin ayrı yerde oturması.

Harcı olmak: Yapabileceği bir iş olmak.

Haraç mezat satmak: Açık artırmayla satmak.

Haraca bağlamak:  Birine para vermesini zorla kabul ettirmek.

Harekete geçmek: Yapmaya başlamak.

Hareket noktası:  İşin başlangıç noktası.

 Hararet kesmek:  Susatmak.

Haram olmak: Bir şeyden yararlanamaz olmak.

Har vurup harman savurmak: Gereksiz harcamalar ile sahip olduğu varlığı tüketmeye başlamak.

Hasır altı etmek:  Bir işi örtbas edip unutturmaya çalışmak.

Hava bulanmak: Havada yağmur bulutlarının olmaya başlaması.

Hatırından geçmemek:  Düşünmemek.

Hava açmak: Bulutun dağılıp güneşin görünmesi.

Hatırına gelmek: Anımsamak.

Hatırı sayılır: Önemli, oldukça çok.

Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.

Hatırında kalmak: Unutmamak.

 Hatırı sayılır:  Önemli, oldukça çok.

Hatır için:  Gerektiğinden değil de birini sevindirmek için.

Hatır gönül bilmemek: Saygı duyulan kimsenin gücenmesine bile bakmadan doğru bildiğini yapmak.

Haşır neşir olmak: Kişi ya da iş ile uğraşıp durmak.

Hâşa huzurdan: Beni bağışlayın ama sizin yanınızda söylememem gereken şeyi söylemek zorundayım.

Hava almak: Açık bir alanda temiz havayı soluyarak dinlenmek. / Beklediği şey eline geçmemek. / Havasız bir yere havanın girmesi.

Hatır belası: Sevilen ve saygın birini mutlu etmek için katlanılan sıkıntılı iş.

Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.

 

 

Hararet vermek: Susatmak.

Hasta, çorbası tasta: Hasta gibi görünüyor ama yeme içmesi yerinde.

Hastası olmak: Uğraşıp ele geçirmedikçe rahatsız edemeyecek kadar bir şeye düşkün olmak.

Hasret gitmek:  Kavuşma özlemi içinde ölmek.

Hasret çekmek: Özlemek.

Hasanpaşalı olmak: Birisiyle  araları açılmış olmak.

Harfi harfine:  Birbirine tamamen uygun.

 Harı geçmek : Sıcaklığı azalmak. / Öfkesi azalmak.

Haremlik selamlık olmak:  Kadın ve erkeklerin ayrı yerde oturması.

Harcı olmak: Yapabileceği bir iş olmak.

Haraç mezat satmak: Açık artırmayla satmak.

Haraca bağlamak:  Birine para vermesini zorla kabul ettirmek.

Harekete geçmek: Yapmaya başlamak.

Hareket noktası:  İşin başlangıç noktası.

 Hararet kesmek:  Susatmak.

Haram olmak: Bir şeyden yararlanamaz olmak.

Har vurup harman savurmak: Gereksiz harcamalar ile sahip olduğu varlığı tüketmeye başlamak.

Hasır altı etmek:  Bir işi örtbas edip unutturmaya çalışmak.

Hava bulanmak: Havada yağmur bulutlarının olmaya başlaması.

Hatırından geçmemek:  Düşünmemek.

Hava açmak: Bulutun dağılıp güneşin görünmesi.

Hatırına gelmek: Anımsamak.

Hatırı sayılır: Önemli, oldukça çok.

Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.

Hatırında kalmak: Unutmamak.

 Hatırı sayılır:  Önemli, oldukça çok.

Hatır için:  Gerektiğinden değil de birini sevindirmek için.

Hatır gönül bilmemek: Saygı duyulan kimsenin gücenmesine bile bakmadan doğru bildiğini yapmak.

Haşır neşir olmak: Kişi ya da iş ile uğraşıp durmak.

Hâşa huzurdan: Beni bağışlayın ama sizin yanınızda söylememem gereken şeyi söylemek zorundayım.

Hava almak: Açık bir alanda temiz havayı soluyarak dinlenmek. / Beklediği şey eline geçmemek. / Havasız bir yere havanın girmesi.

Hatır belası: Sevilen ve saygın birini mutlu etmek için katlanılan sıkıntılı iş.

Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.

Hayır beklememek: Yararlı bir sonuç beklememek.

Haydi oradan!: Çekil oradan!

Havlu atmak: Yenilgiyi kabul etmek.

Hayal meyal: Bulanık bir görüntü gibi.

Hayat memat meselesi: Yaşamsal bir problem.

Hayatını yaşamak: Dilediği gibi yaşamak.

Haydi canım sen de (Haydi oradan): Böyle şey olmaz!

Hayata atılmak: Geçimini sağlamak için bir iş yapmaya başlamak.

Haydi haydi: Olsa olsa, en çoğu.

Hayat geçirmek: Yaşayış sürdürmek.

Hayatına girmek: Yaşamında yeri olmak.

Hava kapanmak: Gökyüzünün bulutla kapanması.

Hava kararmak: Ortalığın yarı karanlık olması.

Havadan sudan konuşmak: Rastgele konulardan konuşmak.

Havanda su dövmek:  Boşuna ve faydasız iş yapmak.

Havası şaş:  Yolunu şaşırdı.

Havaya girmek: Bir işe yoğunlaşmak.

Havayı bozmak: Bir topluluğun düzenini aksatan davranışta bulunmak.

Havası olmak: Alımlılığı, ilgi çeken yanı olmak.

Havada kalmak: Bir sav, dayanaksız olduğundan  ispatlanamaması/ Sonuç alamamak./  Yerden yüksekte bulunmak.

Hava hoş: Şöyle ya da böyle olması arasında fark yok.

Hava değiştirmek: Sağlığa faydalı olması için  bulunduğu yeri değiştirmek.

Hava  çalmak: Birbirleriyle  çelişen  davranış ve  düşüncede bulunmak.

Helal süt emmiş: Çok temiz bir insan.

Hem kaçar hem davul çalar: İşi yapmaktan çekinir görünürken işi yapar.

Helal olsun: İşini aksatmadan yapıyor, her türlü övgüye lâyıktır.

Helalliğe almak: Bir kadını nikâhlamak.

Hayrını görmek: Güle güle kullanmak.

Hazır bulunmak: Bir işi hemen yapabilcek durumda olmak.

Hayırdır inşallah: A, bu da ne?

Hayra alamet: İyilik belirtisi.

Hayra yormak:  Bir düşü veya bir olayı iyi durum belirtisi olarak saymak.

Hayır kalmamak: İşe yaramaz duruma gelmek.

Hayır gelmemek: Yararı dokunmamak.

Helva demesini de bilirim halva demesini de: Gerektiğinde kibar, gerektiğinde de kaba konuşmasını bilirim.

Hele şükür: Sonunda beklenen sonuç alındı, rahatladım.

Hazır evin has kadını: Daha önce kurulmuş düzenden  yararlanan ve bu düzene hiç katkısı olmayan.

Hazıra konmak: Emeği geçmeyen şeyden faydalanmak.

Hazırlık görmek: Yolculuk ya da iş için gerekli şeyleri tamamlamaya çalışmak.

Hazır bulunmak: Bir işi hemen yapabilecek durumda olmak.

Hayır etmemek: Tehlikeli olmak, yıkımına yol açmak.

Hayır işlemek: Toplum için faydalı bir iş yapmak.

Her itin dilini bilmek:  Yaramaz kimselerle eğilimlerine göre konuşmak.

Hesaba çekmek: Birinden, yaptığı işlerle ilgili açıklama yapmasını istemek.

Herkese şapur şupur da bize gelince Ya Rabbi şükür mü?:  Başkalarından sakınmadığın şeyi benden mi esirgiyorsun?

Hesaba almamak: Önemsememek.

Hesaba almak: Olasılıklar arasında o duruma da yer vermek.

Her tarakta bezi olmak: Birbirinden  ayrı birçok işle uğraşır olmak.

Her kafadan bir ses çıkmak: Konu ile ilgili rastgele herkesin konuşması.

Her telden çalmak:  Zamana, duruma ve kişilere göre davranmasını bilir olmak.

Hem kaçar hem kuyruğu dik tutar: Yenildiği halde yenilmemiş gibi yapar.

Hem şamdan paklandı, hem pilav yağlandı: Bir eylemde iki yarar sağlanmış oldu.

Hem uyuz hem yavuz: Hem suçlu hem güçlü anlamında bir deyimdir.

Hem ziyaret hem ticaret: Birini görmeye giderken başka bir işi de halletme durumu.

Hem kel hem fodul: Beceriksizliğine bakmadan üstünlük taslar.

Hem nalına hem mıhına: Birbirine karşıt iki tarafı da destekleme durumu.

Heyheyleri tutmak:  Çok öfkelenip bağırıp çağırmak.

Hevesini almak: İstediği şeyi elde edip ona doymak.

Hevesi kursağında kalmak: İstediği şeyi elde edememek.

Hesapta olmamak:  Öncede düşünülmüşün  dışında olmak.

Hesap sormak: Birini sorgulamak.

Hesaptan düşmek:  Borçtan ya da alacaktan indirmek.

Hesap vermek:  Sorumlu olduğu işle ilgili yetkiliye açıklama yapmak.

Hesabını kesmek: İlişkiyi sonlandırmak, alışverişi sonlandırmak.

Hesabını bilmek:  Gereksiz yere para harcamamak.

Hesabını görmek: Borcunu ödeyip ilişiği kesmek/ Ortadan kaldırmak.

Hesabına gelmek:  Çıkarına uygun olması.

Hesap açmak:  Hesap defterinde bir kişinin alışverişinin yazılacağı bir yer ayırmak.

Hesap çıkarmak: Alacağını ve borcunu bir kenara not tutmak.

Hesabı kapatmak: Alacaklının alacağını alması, borçlunun da borcunu ödemesi. /  Tartışmaya son vermek.

Hesaba dökmek: Kağıt üzerinde hesap işlemi yapmak.

Hesaba gelmez: sayısız, çok.

 Hızını alamamak: Öfkesini yenememek.

Hızır gibi yetişmek: Birinin çaresiz durumunda yardımına yetişmek.

Hiç değilse:  Bari, yetersiz olmakla birlikte.

Hışırı çıkmak: Çok yıpranmak, bedenen çok yorulmak.

Hırsızın aklına taş düşürmek: Kötü eğilimli kişinin işine  yarayacak davranışta bulunmak.

Hiç yoktan: Sebepsiz yere.

Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.

Hizaya gelmek: Aykırı davranışları bırakıp doğru yolda olanlara uymak.

Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.

Hodri meydan: Kendine güvenen gelsin, işte meydan .

Hor görmek: Küçümsemek.

Hokka gibi oturmak: Giysi, giyenin bedenine tam oldu.

Ho oturup hop kalkmak:  Öfkesinden yerinde duramamak.

Hor kullanmak: Hırpalayarak kullanmak.

Hor tutmak: Birini inciten davranışta bulunmak.

Hora geçmek: Kendisine verilen kişinin  çok işine yaramak.

Hoşafın yağı kesildi: Yüzünde hoşnutsuzluk belirdi.

Hoşuna gitmek: Beğenmek.

Hoşça kal: Esenlikle kal.

Hoşbeş etmek: Şundan bundan konuşmak.

Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.

Hoş geldiniz: Gelmekle bizi mutlu ettiniz.

Hoş tutmak: Birinin incinmemesine özen göstermek.

Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.

Höt demek: Sert sözle korkutmak.

Hurdası çıkmak: İşe yaramaz duruma gelmek.

Hüküm giymek: Ceza almak

Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine uygun davranışlarda bulunmak.

Hüsnükuruntu: Olasılığı bulunmadığı halde güzel bir şey olduğunu ya da olacağını sanma.

Hükümet kapısı: Devlet kurumu.

Hüküm vermek: İyice düşünmeden sonunda bir yargıya varmak.

Hüküm sürmek: Bir şeyin ya da birinin güçlü varlığı sürüp gitmek.

 a taş düşürmek: Kötü eğilimli kişinin işine  yarayacak davranışta bulunmak.

Hiç yoktan: Sebepsiz yere.

Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.

Hizaya gelmek: Aykırı davranışları bırakıp doğru yolda olanlara uymak.

Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.

Hodri meydan: Kendine güvenen gelsin, işte meydan .

Hor görmek: Küçümsemek.

Hokka gibi oturmak: Giysi, giyenin bedenine tam oldu.

Hor kullanmak: Hırpalayarak kullanmak.

Hor tutmak: Birini inciten davranışta bulunmak.

Hora geçmek: Kendisine verilen kişinin  çok işine yaramak.

Hoşafın yağı kesildi: Yüzünde hoşnutsuzluk belirdi.

Hoşuna gitmek: Beğenmek.

Hoşça kal: Esenlikle kal.

Hoşbeş etmek: Şundan bundan konuşmak.

Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.

Hoş geldiniz: Gelmekle bizi mutlu ettiniz.

Hoş tutmak: Birinin incinmemesine özen göstermek.

Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.

Höt demek: Sert sözle korkutmak.

Hurdası çıkmak: İşe yaramaz duruma gelmek.

Hüküm giymek: Ceza almak

Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine uygun davranışlarda bulunmak.

Hüsnükuruntu: Olasılığı bulunmadığı halde güzel bir şey olduğunu

Hükümet kapısı: Devlet kurumu

Hüküm vermek: İyice düşünmeden sonunda bir yargıya varmak.

Hüküm sürmek: Bir şeyin ya da birinin güçlü varlığı sürüp gitmek