H Harfi İle İlgili Deyimler ve Anlamları
Haber almak: Kendisine haber ulaşmak.
Haddine mi düşmüş?: Böyle bir işi yapmaya yeteneği ve yetkisi yok.
Ha Ali Hoca, Ha Hoca Ali: Söylenişler farklı olabilir ama anlatılan aynı kişi.
Ha deyince: İstenilen anda.
Haddini bilmek: Yetki sınırını aşan kişiye, etkisinin ötesinde işlere karışmaması gerektiğini bilmek.
Ha şöyle: İyi yaptın , beğendim.
Ha babam ha: Durmaksızın.
Haddi varsa: Sonra göreceği sert tepkiden korkmuyorsa.
Habbeyi kubbe yapmak: Önemsiz bir şeyi abartamak.
Ha şunu bileydin: Bunu daha önce anlamalıydın.
Haber çıkmamak: Beklenen haber gelmemek.
Hacet kalmamak: Gereksiz olmak.
Haddini bildirmek: Yetki sınırını aşan kişiye
Hapı yutmak: Kötü bir duruma düşmek
Hangi akla hizmet ediyor?: Hangi fikirle bu saçma işi yapıyor?
Hali duman olmak: Çok kötü durumda olmak.
Haksız yere: Haklı olmayarak.
Halef selef: Birbirini izleyerek bir göreve gelmiş olmak.
Hâli vakti yerinde: Oldukça varlıklı.
Hâlden anlamak: Birinin durumunu bilip ona göre davranış sergilemek.
Hafakanlar basmak: Çok sıkılıp bunalmak.
Hakkından gelmek: Zor bir işi başarmak.
Hafif tertip: Çok aşırıya kaçmadan.
Halep oradaysa, arşın burada: Söylediğini yapman için bütün koşullar hazır, hadi yap da görelim.
Hafife almak: Önemsiz saymak.
Hamur tutmak: Hamur hazırlamak.
Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: Her işte eli var.
Hamamda deli var: İlgilendiğimiz ortamda zararlı biri var, ondan kendimizi korumalıyız.
Hani yok mu?: Dikkati arkadan gelen söze çekmek için söylenen bir söz.
Hanımım, aşağıda da gördüm seni: Açıklaman olmadığı zaman da yapmazdın.
Ham armut gibi boğaza durmak: Söz ve davranışla birinin yapmakta olduğu işi zorlaştırmak.
Hamamın namusunu kurtarmak: Pek temiz olmayan bir işin sözde temiz kalmasını sağlamak.
Hafta sekiz, gün dokuz: Bıktıracak kadar sık zamanlarda.
Hangi taş pekse, başını ona vur: Kendini berbat ettiğin için, işini düzeltmek de sana düşer.
Hangi dağda kurt öldü?: Nasıl oldu da böyle güzel ve umulmadık davranışta bulundu?
Halt etmek: Uygunsuz bir söz söylemek.
Hamallığını etmek: Bir işin uzmanlıkla ilgili olmayan ağır yükünü taşımak.
Haksız yere: Haklı olmayarak.
Hakkı geçmek: Bir kimsede, bir şeyde emeği bulunmak.
Hararet vermek: Susatmak.
Hasta, çorbası tasta: Hasta gibi görünüyor ama yeme içmesi yerinde.
Hastası olmak: Uğraşıp ele geçirmedikçe rahatsız edemeyecek kadar bir şeye düşkün olmak.
Hasret gitmek: Kavuşma özlemi içinde ölmek.
Hasret çekmek: Özlemek.
Hasanpaşalı olmak: Birisiyle araları açılmış olmak.
Harfi harfine: Birbirine tamamen uygun.
Harı geçmek : Sıcaklığı azalmak. / Öfkesi azalmak.
Haremlik selamlık olmak: Kadın ve erkeklerin ayrı yerde oturması.
Harcı olmak: Yapabileceği bir iş olmak.
Haraç mezat satmak: Açık artırmayla satmak.
Haraca bağlamak: Birine para vermesini zorla kabul ettirmek.
Harekete geçmek: Yapmaya başlamak.
Hareket noktası: İşin başlangıç noktası.
Hararet kesmek: Susatmak.
Haram olmak: Bir şeyden yararlanamaz olmak.
Har vurup harman savurmak: Gereksiz harcamalar ile sahip olduğu varlığı tüketmeye başlamak.
Hasır altı etmek: Bir işi örtbas edip unutturmaya çalışmak.
Hava bulanmak: Havada yağmur bulutlarının olmaya başlaması.
Hatırından geçmemek: Düşünmemek.
Hava açmak: Bulutun dağılıp güneşin görünmesi.
Hatırına gelmek: Anımsamak.
Hatırı sayılır: Önemli, oldukça çok.
Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.
Hatırında kalmak: Unutmamak.
Hatırı sayılır: Önemli, oldukça çok.
Hatır için: Gerektiğinden değil de birini sevindirmek için.
Hatır gönül bilmemek: Saygı duyulan kimsenin gücenmesine bile bakmadan doğru bildiğini yapmak.
Haşır neşir olmak: Kişi ya da iş ile uğraşıp durmak.
Hâşa huzurdan: Beni bağışlayın ama sizin yanınızda söylememem gereken şeyi söylemek zorundayım.
Hava almak: Açık bir alanda temiz havayı soluyarak dinlenmek. / Beklediği şey eline geçmemek. / Havasız bir yere havanın girmesi.
Hatır belası: Sevilen ve saygın birini mutlu etmek için katlanılan sıkıntılı iş.
Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.
Hararet vermek: Susatmak.
Hasta, çorbası tasta: Hasta gibi görünüyor ama yeme içmesi yerinde.
Hastası olmak: Uğraşıp ele geçirmedikçe rahatsız edemeyecek kadar bir şeye düşkün olmak.
Hasret gitmek: Kavuşma özlemi içinde ölmek.
Hasret çekmek: Özlemek.
Hasanpaşalı olmak: Birisiyle araları açılmış olmak.
Harfi harfine: Birbirine tamamen uygun.
Harı geçmek : Sıcaklığı azalmak. / Öfkesi azalmak.
Haremlik selamlık olmak: Kadın ve erkeklerin ayrı yerde oturması.
Harcı olmak: Yapabileceği bir iş olmak.
Haraç mezat satmak: Açık artırmayla satmak.
Haraca bağlamak: Birine para vermesini zorla kabul ettirmek.
Harekete geçmek: Yapmaya başlamak.
Hareket noktası: İşin başlangıç noktası.
Hararet kesmek: Susatmak.
Haram olmak: Bir şeyden yararlanamaz olmak.
Har vurup harman savurmak: Gereksiz harcamalar ile sahip olduğu varlığı tüketmeye başlamak.
Hasır altı etmek: Bir işi örtbas edip unutturmaya çalışmak.
Hava bulanmak: Havada yağmur bulutlarının olmaya başlaması.
Hatırından geçmemek: Düşünmemek.
Hava açmak: Bulutun dağılıp güneşin görünmesi.
Hatırına gelmek: Anımsamak.
Hatırı sayılır: Önemli, oldukça çok.
Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.
Hatırında kalmak: Unutmamak.
Hatırı sayılır: Önemli, oldukça çok.
Hatır için: Gerektiğinden değil de birini sevindirmek için.
Hatır gönül bilmemek: Saygı duyulan kimsenin gücenmesine bile bakmadan doğru bildiğini yapmak.
Haşır neşir olmak: Kişi ya da iş ile uğraşıp durmak.
Hâşa huzurdan: Beni bağışlayın ama sizin yanınızda söylememem gereken şeyi söylemek zorundayım.
Hava almak: Açık bir alanda temiz havayı soluyarak dinlenmek. / Beklediği şey eline geçmemek. / Havasız bir yere havanın girmesi.
Hatır belası: Sevilen ve saygın birini mutlu etmek için katlanılan sıkıntılı iş.
Hastaya karpuz sormak: Birine çok istediği şeyleri vermeyi önermek.
Hayır beklememek: Yararlı bir sonuç beklememek.
Haydi oradan!: Çekil oradan!
Havlu atmak: Yenilgiyi kabul etmek.
Hayal meyal: Bulanık bir görüntü gibi.
Hayat memat meselesi: Yaşamsal bir problem.
Hayatını yaşamak: Dilediği gibi yaşamak.
Haydi canım sen de (Haydi oradan): Böyle şey olmaz!
Hayata atılmak: Geçimini sağlamak için bir iş yapmaya başlamak.
Haydi haydi: Olsa olsa, en çoğu.
Hayat geçirmek: Yaşayış sürdürmek.
Hayatına girmek: Yaşamında yeri olmak.
Hava kapanmak: Gökyüzünün bulutla kapanması.
Hava kararmak: Ortalığın yarı karanlık olması.
Havadan sudan konuşmak: Rastgele konulardan konuşmak.
Havanda su dövmek: Boşuna ve faydasız iş yapmak.
Havası şaş: Yolunu şaşırdı.
Havaya girmek: Bir işe yoğunlaşmak.
Havayı bozmak: Bir topluluğun düzenini aksatan davranışta bulunmak.
Havası olmak: Alımlılığı, ilgi çeken yanı olmak.
Havada kalmak: Bir sav, dayanaksız olduğundan ispatlanamaması/ Sonuç alamamak./ Yerden yüksekte bulunmak.
Hava hoş: Şöyle ya da böyle olması arasında fark yok.
Hava değiştirmek: Sağlığa faydalı olması için bulunduğu yeri değiştirmek.
Hava çalmak: Birbirleriyle çelişen davranış ve düşüncede bulunmak.
Helal süt emmiş: Çok temiz bir insan.
Hem kaçar hem davul çalar: İşi yapmaktan çekinir görünürken işi yapar.
Helal olsun: İşini aksatmadan yapıyor, her türlü övgüye lâyıktır.
Helalliğe almak: Bir kadını nikâhlamak.
Hayrını görmek: Güle güle kullanmak.
Hazır bulunmak: Bir işi hemen yapabilcek durumda olmak.
Hayırdır inşallah: A, bu da ne?
Hayra alamet: İyilik belirtisi.
Hayra yormak: Bir düşü veya bir olayı iyi durum belirtisi olarak saymak.
Hayır kalmamak: İşe yaramaz duruma gelmek.
Hayır gelmemek: Yararı dokunmamak.
Helva demesini de bilirim halva demesini de: Gerektiğinde kibar, gerektiğinde de kaba konuşmasını bilirim.
Hele şükür: Sonunda beklenen sonuç alındı, rahatladım.
Hazır evin has kadını: Daha önce kurulmuş düzenden yararlanan ve bu düzene hiç katkısı olmayan.
Hazıra konmak: Emeği geçmeyen şeyden faydalanmak.
Hazırlık görmek: Yolculuk ya da iş için gerekli şeyleri tamamlamaya çalışmak.
Hazır bulunmak: Bir işi hemen yapabilecek durumda olmak.
Hayır etmemek: Tehlikeli olmak, yıkımına yol açmak.
Hayır işlemek: Toplum için faydalı bir iş yapmak.
Her itin dilini bilmek: Yaramaz kimselerle eğilimlerine göre konuşmak.
Hesaba çekmek: Birinden, yaptığı işlerle ilgili açıklama yapmasını istemek.
Herkese şapur şupur da bize gelince Ya Rabbi şükür mü?: Başkalarından sakınmadığın şeyi benden mi esirgiyorsun?
Hesaba almamak: Önemsememek.
Hesaba almak: Olasılıklar arasında o duruma da yer vermek.
Her tarakta bezi olmak: Birbirinden ayrı birçok işle uğraşır olmak.
Her kafadan bir ses çıkmak: Konu ile ilgili rastgele herkesin konuşması.
Her telden çalmak: Zamana, duruma ve kişilere göre davranmasını bilir olmak.
Hem kaçar hem kuyruğu dik tutar: Yenildiği halde yenilmemiş gibi yapar.
Hem şamdan paklandı, hem pilav yağlandı: Bir eylemde iki yarar sağlanmış oldu.
Hem uyuz hem yavuz: Hem suçlu hem güçlü anlamında bir deyimdir.
Hem ziyaret hem ticaret: Birini görmeye giderken başka bir işi de halletme durumu.
Hem kel hem fodul: Beceriksizliğine bakmadan üstünlük taslar.
Hem nalına hem mıhına: Birbirine karşıt iki tarafı da destekleme durumu.
Heyheyleri tutmak: Çok öfkelenip bağırıp çağırmak.
Hevesini almak: İstediği şeyi elde edip ona doymak.
Hevesi kursağında kalmak: İstediği şeyi elde edememek.
Hesapta olmamak: Öncede düşünülmüşün dışında olmak.
Hesap sormak: Birini sorgulamak.
Hesaptan düşmek: Borçtan ya da alacaktan indirmek.
Hesap vermek: Sorumlu olduğu işle ilgili yetkiliye açıklama yapmak.
Hesabını kesmek: İlişkiyi sonlandırmak, alışverişi sonlandırmak.
Hesabını bilmek: Gereksiz yere para harcamamak.
Hesabını görmek: Borcunu ödeyip ilişiği kesmek/ Ortadan kaldırmak.
Hesabına gelmek: Çıkarına uygun olması.
Hesap açmak: Hesap defterinde bir kişinin alışverişinin yazılacağı bir yer ayırmak.
Hesap çıkarmak: Alacağını ve borcunu bir kenara not tutmak.
Hesabı kapatmak: Alacaklının alacağını alması, borçlunun da borcunu ödemesi. / Tartışmaya son vermek.
Hesaba dökmek: Kağıt üzerinde hesap işlemi yapmak.
Hesaba gelmez: sayısız, çok.
Hızır gibi yetişmek: Birinin çaresiz durumunda yardımına yetişmek.
Hiç değilse: Bari, yetersiz olmakla birlikte.
Hışırı çıkmak: Çok yıpranmak, bedenen çok yorulmak.
Hırsızın aklına taş düşürmek: Kötü eğilimli kişinin işine yarayacak davranışta bulunmak.
Hiç yoktan: Sebepsiz yere.
Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.
Hizaya gelmek: Aykırı davranışları bırakıp doğru yolda olanlara uymak.
Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.
Hodri meydan: Kendine güvenen gelsin, işte meydan .
Hor görmek: Küçümsemek.
Hokka gibi oturmak: Giysi, giyenin bedenine tam oldu.
Ho oturup hop kalkmak: Öfkesinden yerinde duramamak.
Hor kullanmak: Hırpalayarak kullanmak.
Hor tutmak: Birini inciten davranışta bulunmak.
Hora geçmek: Kendisine verilen kişinin çok işine yaramak.
Hoşafın yağı kesildi: Yüzünde hoşnutsuzluk belirdi.
Hoşuna gitmek: Beğenmek.
Hoşça kal: Esenlikle kal.
Hoşbeş etmek: Şundan bundan konuşmak.
Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.
Hoş geldiniz: Gelmekle bizi mutlu ettiniz.
Hoş tutmak: Birinin incinmemesine özen göstermek.
Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.
Höt demek: Sert sözle korkutmak.
Hurdası çıkmak: İşe yaramaz duruma gelmek.
Hüküm giymek: Ceza almak
Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine uygun davranışlarda bulunmak.
Hüsnükuruntu: Olasılığı bulunmadığı halde güzel bir şey olduğunu ya da olacağını sanma.
Hükümet kapısı: Devlet kurumu.
Hüküm vermek: İyice düşünmeden sonunda bir yargıya varmak.
Hüküm sürmek: Bir şeyin ya da birinin güçlü varlığı sürüp gitmek.
Hiç yoktan: Sebepsiz yere.
Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.
Hizaya gelmek: Aykırı davranışları bırakıp doğru yolda olanlara uymak.
Hiçe saymak: Biraz olsun önem vermemek, yok saymak.
Hodri meydan: Kendine güvenen gelsin, işte meydan .
Hor görmek: Küçümsemek.
Hokka gibi oturmak: Giysi, giyenin bedenine tam oldu.
Hor kullanmak: Hırpalayarak kullanmak.
Hor tutmak: Birini inciten davranışta bulunmak.
Hora geçmek: Kendisine verilen kişinin çok işine yaramak.
Hoşafın yağı kesildi: Yüzünde hoşnutsuzluk belirdi.
Hoşuna gitmek: Beğenmek.
Hoşça kal: Esenlikle kal.
Hoşbeş etmek: Şundan bundan konuşmak.
Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.
Hoş geldiniz: Gelmekle bizi mutlu ettiniz.
Hoş tutmak: Birinin incinmemesine özen göstermek.
Hoş görmek: Kusuru anlayışla karşılamak.
Höt demek: Sert sözle korkutmak.
Hurdası çıkmak: İşe yaramaz duruma gelmek.
Hüküm giymek: Ceza almak
Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine uygun davranışlarda bulunmak.
Hüsnükuruntu: Olasılığı bulunmadığı halde güzel bir şey olduğunu
Hükümet kapısı: Devlet kurumu
Hüküm vermek: İyice düşünmeden sonunda bir yargıya varmak.
Hüküm sürmek: Bir şeyin ya da birinin güçlü varlığı sürüp gitmek
0 Comments:
Yorum Gönder
Deneme