‘’Hiçbir başarımı tesadüfe borçlu değilim. Buluşlarım da tesadüfen değil, çalışmalarımın eseridir.'' Sözüyle İlgili Kompozisyon


‘’Hiçbir başarımı tesadüfe borçlu değilim. Buluşlarım da tesadüfen değil, çalışmalarımın eseridir.'' Sözüyle  İlgili Yazı Yazınız.

Hayatta başarılı olmak için, bir yerlere gelmek için, kendi ayakların üzerinde durmak için yapılması gereken  tek  şey çalışmaktır. Çalışmak, alın teri dökmek, amaçların uğrunda mücadele etmek de azimli ve meraklı insanların özelliğidir.  Hiçbir başarı tesadüf değildir. Çünkü her  başarının ardında yoğun bir çalışma, emek ve alın terini görürüz.

İnsan yattığı yerden para kazanamaz, ya da iyi bir bilim adamı, iyi bir doktor, iyi bir mühendis olamaz.   İnsan meslek sahibi olmak için, çevresine faydalı olmak için çok çalışmalıdır.  Çünkü kişi ancak çalışırsa bir yerlere gelir. Böylece hem kendine hem de içinde yaşadığı topluma faydalı bir bireye dönüşür.  Kimya dalında  Nobel ödülü alan  Türk bilim insanı Aziz Sancar da   şu sözü söylemiştir: ‘’  Başarımın  yüzde doksan dokuzunu çalışmama, yüzde birini ise zekama borçluyum’’ demiştir. Buradan da  başarının tesadüf ya da zekadan kaynaklanmadığını  , başarının sadece ve sadece çok çalışmaktan geçtiğini ileri sürebiliriz. Konu ile ilgili o kadar çok örnek var ki… Neredeyse tüm buluşların hikayesini araştırdığımızda aynı şeyle karşılaşırız: Mucidimiz istediği sonuca ulaşana kadar bıkmadan usanmadan yüzlerce hatta binlerce deneme yapmıştır. Yani hedefe ulaşmak için yılmaz bir gayret gereklidir.

Yeter ki  çalışalım,  azimli olalım ve aynı kararlılıkla yolumuza devam edelim.  Tüm bunların sonucunda başarı  zaten gelecektir.

Yarı Yıl Tatilinde Neler Yaptın Konulu Yazı Yazınız.


Yarı Yıl Tatilinde Neler Yaptın Konulu Yazı Yazınız.

Birinci dönemin sona ermesi ile 15 tatil  ya da yarıyıl tatili de başlamış oldu. Yorucu bir dönemin ardından dinlenmek bana çok iyi geldi.  Bu tatil sürecinde şunları yaptım: Önce güzel bir şekilde  dinlendim, bol bol uyudum ve bol bol kitap okudum. Ailem ile kaliteli vakit geçirdim. Tatil sürecinde akşamları  ailem ile birlikte bir saat kitap okuma alışkanlığı kazandık. Daha sonra  herkes okuduğu kitabın konusunu  birbirine anlattı. 

Tatilde  kar yağdı ve sabahleyin kardeşimle ve babamla birlikte kocaman bir kardan adam yaptık. Kardan adamın burnuna havuç, gözlerine ise  zeytin taktık. Kafasına şapka taktık, boynuna atkı taktık. Çok güzel bir gün geçirdik.  Annemin yaptığı sıcacık börekler ile içimiz ısındı. Akşam evimizde sobanın  üstünde kestane attık, sobanın fırınına ise patates attık ve bunları da bir güzel yedik. Daha sonra akrabalarımıza gittik, bize gelenler oldu.  Tatilde bize halam  ve kızları geldi. Onlarla çok güzel  oyunlar oynadık. Özellikle de zeka oyunları oynadık ve böylece çok hoş bir vakit geçirdik. 

Bol bol matematikten, Türkçeden, tarih ve coğrafyadan soru çözdüm. Yanlışlarımı ailemle birlikte düzelttik.   Hava çok soğuk  olduğu için  şehir dışına çıkmadık.  Ailem ve komşularımla güzel ve tatlı vakit geçirmiş olduk.

Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var ve Birlikten Kuvvet Doğar Atasözlerinin Açıklaması


Aşağıdaki Atasözleri Sizce Ne Anlama Gelmektedir? Düşüncelerinizi Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

* Bir Elin Nesi Var, İki Elin Sesi Var:  İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal bir varlık olduğumuz için de  başkalarından yardım almaya ihtiyacımız vardır, başkalarına yardım etme gibi de sorumluluklarımız vardır.  Her işi tek başımıza yapamayız. Çünkü kimi işler  birlikte yapıldığı zaman  çözülür ve kolaylaşır. Bunun için de atalarımız  bu atasözünü söylemiştir. 

Örneğin;  annemiz evde yaprak sarması hazırlarken ona yardım ettiğimiz zaman o sarma işi daha çabuk sürede biter ve  işlerimiz de daha kısa zamanda bitmiş olur. Ya da bunu şu  örnekle de anlatabiliriz:   Yakın zamanda yaşanan  depremde çok sayıda vatandaşımız  maddi olarak zor duruma düşmüştür. Türkiye Cumhuriyeti olarak milletimiz  deprem bölgesine el birliği ile yardım göndermiş, paralar göndermiş ve oradaki kardeşlerimizin sıkıntısının az da olsa giderilmesi için tek yumruk olmuştur. Yani birlikte yapılan işleri  zor işleri kolaylaştırır ve kardeşliğimizi de bu şekilde daha çok güçlendirmiş oluruz.

Birlikten Kuvvet Doğar: Bu atasözü de yukarıdaki atasözü ile aynı benzer anlama gelir . Bir olduğumuz zaman daha güçlü oluruz, işlerimizi daha iyi ve daha çabuk yaparız. Zorlukların üstesinden gelmesini biliriz. Bunun için her zaman birlik ve beraberlik içinde yaşamaya ve güçlenmeye devam etmeliyiz.

Edatlar İle İlgili 15 Örnek Yazınız. Bu Örneklerin Ne Anlam Kattığını Yazınız.


Edatlar İle İlgili  15 Örnek Yazınız. Bu  Örneklerin Ne Anlam Kattığını Yazınız.

Yalnız başına hiçbir  anlamı olmamasına rağmen  eklendiği kelimeye, tümceye farklı  anlam ilgileri katan  sözcük ya da eklere  ‘’edat’’ denilir.
Türkçemizde en sık kullanılan edatlar şunlardır:
- üzere
- için
- yalnız (sadece)
- e kadar
- göre
- değin

- denli
- mı,mi
- ancak
- dek
- gibi
- başka
-  değil
-  e doğru
-  rağmen
-  den bu yana
- ekarşın vb.
Edatlar ile ilgili örnekler şunlardır:

- Deprem sonrası evimiz bir kepçeyle yıkılıyordu.   (Araç ilgisi)
- Ben de  senin kadar  bilirim  empati kurma becerisini   (Eşitlik  ilgisi)
- Benim için debiyat gönüllerin bir araya gelmesi, duyguların depreşmesidir.  (Görelik ilgisi)
- Kayseri’ye babamla gitmeyi düşünüyorum. (Birliktelik ilgisi)
- Bir çocuğa göre  hayli güçlüydü Emrah  (Karşılaştırma ilgisi)
- Abimin hasta olmaması için  terini silmesi gerektiğini söyledi annem  . ( Amaç ilgisi)
- İnsan gibi bir yaşam sürdürelim dedik çok mu gördüler ? ( - e yaraşır)
- Benim  insanları sevmem için  insanlar da beni sevmeli  ( Koşul ilgisi )
- Babasına yakalanma korkusuyla kaçıverdi oradan . ( Neden ilgisi)
- Babamnın deniz gibi gözleri  çakmak çakıyordu. (Benzerlik ilgisi)
- Abim için çalışıyordum var gücümle 
- Yaptığı  hatayı bildiği halde pişmiş kelle gibi sırıtıyordu karşımda  ( Benzerlik ilgisi)
- Annemi benim kadar hiç kimse  sevemez bu dünyada  ( Karşılaştırma )
- Kardeşimi almak için   her şeyimi vermeye hazırdım.
- Eve gitmek üzere yola koyulduk.
- Ben yalnız seni sevdim.
- Ona göre herkes çıkarı için yaşamını devam ettiriyormuş.
- Kardeşimin yumurtaya karşı alerjisi var.


Engelliler İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.


Engelliler İle İlgili Bir Hikaye Yazınız.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp hemen okula gitmeye hazırlanıyordum.  Babamın mesleği askerlik olduğu için  dört beş  yılda bir yer değiştirmek zorunda kalıyorduk. Bu yıl da  Ankara’ya göç etmiştik ve orada okula başlamıştım.   Bugün okulun ilk günüydü. Hemen kahvaltıyı yapıp yola koyuldum. Yeni arkadaşlarım, yeni öğretmenlerim olacaktı.   Hem heyecanlıydım hem de biraz huzursuzdum. Acaba yeni insanlar ile tanışmak bana iyi  mi yok sa kötü mü gelecekti? Bu yıl ortaokul ikiye gidecektim. Ben bunları düşünürken az ilerde yere düşen birinin  sesini duydum.

Elinde  asa ile yürüyen, gür saçlı, beyaz tenli, uzun boylu, babayiğit bir  çocuk vardı karşımda. Gözünde ise siyah bir gözlük vardı.  Yere düşen çocuğun hemen yanına gittim ve onu  düştüğü yerden kaldırdım.  Hemen onunla tanışmaya koyuldum. O da benim gibi   ortaokul ikiye gidiyor ve   ikimizde aynı okula gidiyorduk. Koluna girdim  hemen ve yolda tanışıp konuşmaya başladık.  Arkadaşımın adı  Kubilay’dı.  Arkadaşım görme engelli bir  arkadaştı. Küçük yaşta geçirdiği kazadan dolayı  görme duyusunu tamamen kaybetmiş ve iki gözü de görmüyormuş. Bunları duyunca çok üzüldüm ve  kendimi onun yerine koydum. Ne kadar zor bir şey.  Yıllardır görüp de sonradan görmemek. Onu anlamaya çalışıyor aynı zaman da  onun durumuna çok üzülüyordum. Derken okula geldik ve yeni öğrenciler ile öğretmenler ile tanıştım. Her şey  iyi gidiyordu fakat sınıfımızda büyük bir sorun vardı. Kimi kendini bilmez densizler Kubilay’ı eskiden beri tanıdıkları için ona sürekli  olumsuz bakıyorlardı. Onu küçümsüyorlar ve zaman kaybı olarak görüyorlardı. Ben bunun  çok yanlış olduğunu  onlara defalarca  anlattım fakat ne yazık ki cahilliklerinden bir türlü kurtulamadılar. Kubilay da onların yanlış davranışlarına maruz kalıyor ve bir köşeye geçip sessizce ağlıyordu . Bu duruma kayıtsız kalamazdım ve kalmadım da.  Kubilay ile çok iyi arkadaş oldum ve onun da  mutlu olması için, sosyal olması için onunla çok iyi arkadaş oldum. Günler geçip giderken Kubilay sınıfın en çalışkanlarından biri haline gelmişti. Çünkü okul çıkışı onların evine gidiyor ve  ona dersleri anlatıyordum. Onun harika bir konuşma yeteneği  vardı. Anlattığım her şeyi hemen kavrıyor ve her şeyi aklında süper tutuyordu.

O ilerde iyi bir öğretmen olmak istiyor ve diğer engelli kardeşlerimize örnek olmak istiyordu. Onu çok  sevmiştim. Çok cana yakın ve içten bir insandı. Sınıfta kendini bilmez arkadaşlara  kendilerini onun yerine koymaları gerektiğini söylediğimde  onlar da yaptıklarından çok pişman olmuşlar ve Kubilay’dan özür dilemişlerdi. Kubilay o kadar naif o kadar vicdanlı bir çocuktu ki onları hemen affetti.  Böylece sınıfımız daha kaynaşmış ve  bir sınıf olmuştu.  Ankara’da bu yılım çok güzel geçeceğe  benziyordu.

Hacivat Ve Karagöz Oyunları Hakkında Bilgi


Hacivat   Ve Karagöz Oyunları Hakkında Araştırma Yapınız.

Hacivat ve Karagöz  oyunları  Türk toplumunda ve kültüründe önemli bir yere sahiptir. Çünkü bizim tiyatromuzun en önemli parçası Hacivat Ve Karagöz  oyunlarıdır. Hacivat ve Karagöz  hakkında  edilen bilgiler ise şöyledir:  Hacivat ve Karagöz, Osmanlı Devleti hükümdarı Orhan Bey zamanında  Bursa’da yapılan  bir camide işçilik yapmış kimselerdir. Hacivat ve Karagöz arasında  olan nükteli  atışmalar diğer çalışan işçileri oyaladığı için  Orhan Bey ‘in emri ile öldürtülmüşlerdir.

Hacivat ve Karagöz oyunu bir gölge oyunudur. Hacivat’ın kişisel özellikleri şunlardır: Gösteriş yapmaya meraklı,  bilgilidir;  kişisel çıkarlarını ön planda tutan biridir. Karagöz ise zeki ve  Hacivat’a takılmayı seven biridir. Karagöz tam bir halk adamıdır. Hacivat’ın söylediklerini anlamaz ya da anlamamayı tercih eder. Bunun için de onun söylediği kelimeleri yanlış söyler ve Hacivat’ı   sinirlendirir. Çünkü Hacivat Türkçe dil kuralları ile yabancı sözcükler konuşmaya çalışan biridir. Bunun için Karagöz onunla alay eder ve ortaya nüktedan konuşmalar çıkar. Karagöz dobra ve  patavatsız biri olarak bilinir. Karagöz çoğu zaman işsiz olduğu için  hep geçim derdinde olur. Hacivat ve Karagöz oyununun konusu   toplumun ihtiyaçlarına  göre değişir.

Bu oyun ışıklandırma yapılarak gerçekleşir.  Hacivat ve Karagöz oyunlarındaki tipler şunlardır:
* Zenne
* Tuzsuz  Deli Bekir
* Çelebi
* Rumelili
* Kayserili
* Ermeni
* Yahudi
* Zenci
* Efe
* Matiz
* Beberuhi
* Ak Arap
* Acem
* Kürt
* Arnavut
* Bolulu
* Laz
* Tiryaki gibi tipler vardır.

Karagöz ve Hacivat oyununda taklitler ve  karşılıklı  konuşmalar vardır. Karagöz oynatıcısına ise  hayalbaz, hayali denir. Hacivat ve  Karagöz oyunu  geleneksel oyunlarımızdandır ve bu oyun yıllarca devam etmiş ve etmeye de devam edecektir.

Deprem İle İlgili Kompozisyon

Deprem  İle İlgili Kompozisyon

Deprem  sevdiklerimizi elimizden alan , insanlara acı deneyimler yaşatan ve bizi  derinden sarsan   bir doğal afettir.  Yakın bir  zamanda yaşadığımız Elazığ ve Malatya şehrimizde olan  bu doğal afet ne yazık ki  yine can aldı, ne yazık ki yine ardında ağır yaralılar bıraktı. Hiç umulmadık bir anda, gece yatağında uyuyan bir ana ile yavrusunun sabah kendisini hiç bilinmedik bir karanlıkta bulması ve   kışın zor şartlarında  o ağır ve korkunç  karanlığın altında umutla bekleyişi….   Bir  babanın kendi  evlatlarının üstüne kapaklanarak hayatını onlar  için feda etmesi…. Hamile bir annenin ve altı yaşındaki evladının  ne yazık ki hayatını kaybetmesi…

Deprem  işte böyle kötü bir doğal afettir.  Deprem  elbette kötü bir şeydir fakat  depremlerin can almaması için de önlem almamız gerekmez mi? Neden ülkemizde  çok can alıyor bu deprem? İsterseniz biraz da bu sorunun cevabı üzerinde duralım.  Japonya’da da sürekli deprem olmaktadır ve  hatta ülkemizden daha şiddetli depremlerde olmuştur. Peki Japonya’da neden    insanlar hayatını kaybetmiyor. Elbette bunu o canlar da hayatını kaybetsin anlamında demiyorum. Burada dikkat çekmek istediğim husus  şudur: Japonya’da evler depreme  dayanıklı ve sağlam yapılıyor.  Teknoloji son hızla gelişmiş, bilim gelişmiş. Depreme karşı neler yapılacağını biliyorlar ve ona göre evler yapılıyor, iş yeri yerleri kuruluyor. Peki neden ülkemizde can alıyor bu korkunç ve vahşi doğa afet ?  Neden mi? Çünkü evlerimiz, alışveriş merkezlerimiz, iş yerlerimiz sağlam temeller üzerine kurulmuyor . Belki de yapılan evlerin güvenilir ve sağlam olup olmadığı  ayrıntılı araştırılmıyor. Devletimizin bu konuda bir an önce ciddi adımlar atması gerekir. Elbette burada devleti suçlamıyorum fakat  devletimiz yıkılan evleri yapan kişilere de gerekli olan cezaları vermeli, bir ev depreme dayanıklı yapılmadıysa  o ev derhal yıkılmalı tekrar yapılmalıdır. Yani bu konuda gereken adımlar  en ayrıntılı şekilde atılmalıdır. Eğer ülke olarak bilim ve teknolojide iyi bir şekilde gelişmiş olsaydık bugün  bu acı olaylara tanık olmazdık.  İnşallah bir daha böyle acı, böyle can yakan hazin olaylara tanık olmayız, sevenlerin sevdiklerinden ayrı kalmasına, canların yanmasına, yakılmasına şahit olmayız. Daha bilinçli oluruz, daha dürüst  oluruz. Canların ne kadar değerli olduğunun farkına vararak daha sağlam binalar yapar ve yaptırırız.  Her  canlının yaşamaya hakkı olduğunu ve her canlının değerli olduğunu bilerek bilinçli kimseler oluruz ve bilinçli ve sağlam işler yaparız.

Yakın zamanda yaşamını kaybeden canlarımıza Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına ise Rabbim sabırlar ihsan etsin. Biliyorum ki bu acı çok zor, yaşayan en iyi bilir fakat onların acısını  anlıyorum,  hissediyorum, canım yanıyor.  Rabbim ülkemizi doğal afetlerden korusun ve  daha gelişmiş ve ilerlemiş bir ülke olalım.  Yeni bir acı yaşanmadan hemen kendimize gelelim ve gereken çalışmaları yapalım. Ülkemin , ülkemizin başı sağ olsun, başımız sağ olsun…. Tek yürek olmaya devam edelim ve depremzedelere  elimizden gelen her türlü maddi ve manevi desteği verelim. Onların bize, bizim onlara ihtiyacımız var. Bir daha canlar yanmasın, bir daha ayrılıklar , acılar yaşanmasın inşallah…


‘’Dilimiz Kuşatma Altında’’ Konulu Kompozisyon

‘’Dilimiz Kuşatma Altında’’ Metninden Hareketle Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.  

Bizi hayata bağlayan  ve  mutlu eden şey sevgidir. Çünkü sevgidir yürekleri birleştiren, sevgidir uzaklığı yakın eden. Bu doğa sevgisi olur, insanın insana sevgisi olur,  babanın evlada, annenin  evlada sevgisi olur vb.  Sevmek bu kadar güzelken , sevmek bu kadar hayatı yaşamaya değer kılıyorsa peki neden dilimizi sevmiyoruz ve dilimize  hak ettiği sevgiyi vermiyoruz. Oysa bizi biz yapan, kültürümüzü,  geleneklerimizi, göreneklerimizi yaşatan ve yaşattıran dilimiz, öz dilimiz Türkçe değil midir?

Elbette Türkçedir fakat ne yazık ki dilimiz  günümüzde kuşatma altındadır. Tutturmuşuz küreselleşme diye bir kavram ve dilimizin  ürettiği kelimeleri yok sayarak, yabancı adları dilimize sokarak kendi benliğimizi, özümüzü kaybediyoruz ve bunu da gayet bilinçli yapıyoruz. Çevremize şöyle bir baktığımızda, alışveriş merkezlerine gittiğimizde, tatil beldelerine gittiğimizde vb. her yerde  yabancı iş yeri adları, yabancı market adları vb. görüyoruz. Türkçesi varken neden  yabancı dil?  Yabancı adlar kullanmak bizi daha mı medeni yapacak ya da daha mı çağdaş bir ülke olacağız. Hayır tabi ki! Çağdaş ve medeni bir ülke olmanın yolunu diline sahip çıkmaktan ve ona gereken değeri vermekten geçer. Çok mu zor  kendi kelimelerimizi kullanmak ve o güzel Türkçe isimleri üretmek! Elbette zor değildir fakat her nedense  toplumumuzda  yabancı kelimeler kullanmak  bir özenti şeklinde devam ediyor. Örneğin;  Kendi dilimizde  hoşumuza giden bir şeye “vay be”  demek yerine   “why- b’’ diyerek yazmak,  büyük padişah Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği güzelim şehre  New İstanbul demek ya da  The İstanbul demek ne kadar doğru acaba? Yaşasaydı Fatih Sultan ne derdi acaba? Benim torunlarım ne hale gelmiş, yazık emeklerime mi derdi, yoksa ne güzel bak  torunlarım  medeni olmuş, çağdaş olmuş mu derdi?  

Sizde çok iyi biliyorsunuz ki  üzülürdü ve  insanlarının bu kadar özenti olduğuna ve  benliğini kaybetmesine şaşırırdı.  Dilimizi bu kuşatmanın altından bir önce  kurtarmalıyız ve unutulmaya yüz  tutmuş Türkçe kelimeleri gün ışığına çıkarmalıyız bir an önce. Yoksa  sonumuz kötü olacak ve gelecek nesil için bu hiç de iyi olmayacak. Televizyonlardaki yöresel konuşmalar, Türkçeyi herkesin kafasına göre kullanması  son derece yanıştır. Bir an önce bu yanlıştan  vazgeçmeli ve dilimizin değerini bilmeliyiz. Benliğimize sahip çıkmalıyız, dilimize gereken değeri vermeliyiz ve kendi elimizle kendi sonumuzu getirmemeliyiz. Yoksa çok kötü sonuçlar olur ve ilerde pişmanlığın zerre kadar faydası olmayabilir. Benden söylemesi!

Gümüş Kanat Kitabı İle İlgili Test Soruları


Gümüş Kanat Kitabı İle İlgili Test Soruları

1) Kemal’in annesinin adı nedir?
a) Gülşen
b) Süzen
c) Gülden
d) Yaren

2) Kemal’in babasının adı nedir?
a) Kamil
b)  Cemal
c) Celil
d)  Cemil

3)Kemal’in babasının mesleği nedir?
a) Mücellit ustası
b) İnşaat Mühendisi
c)  Öğretmen
d)  Ahşap ustası

4) Kemal’in çocuk yaşta okulu bırakıp çalışmak istemesinin nedeni nedir?
a) Annesini kaybetmesi
b) Babasının  iş yerinde  geçirdiği kaza sonucu dört parmağını kaybetmesi
c) Ailesinin büyük bir borç altında olması
d)  Babasının kötü alışkanlıklarının olması


5)  Kemal’in  ilerde  yapmak istediği meslek nedir?
a) Elektirik elektronik Mühendisi
b) Bilgisayar Mühendisi
c) Makine Mühendisi
d) İnşaat Mühendisi

6) Aşağıdakilerden hangisi Kemal’in babasının fiziksel özelliklerinden değildir?
a) Gür ve kumral kaşları vardı.
b) Geniş omuzluydu
c) Uzun boyluydu
d) Kamburu vardı.

7)  Kemal’in sevdiği meyvenin adı nedir?
a) Elma
b) Kiraz
c) Kayısı
d) Kivi

8)  Kemal’in babası neden  çalışmayı bırakmak zorunda kalmıştır?
a) Yaşlandığı için
b) Çalışmaktan sıkıldığı için
c) İş yerinde çalışan bir çocuğun  iki kolunu kurtardığı için
d)  Patronunun hak ettiği parayı vermediği için

9)  Kemal işe ilk başladığında haftalığı kaç liraydı?
a) Kırk lira
b) Elli lira
c) Altmış lira
d) Yetmiş lira

10) Kemal’in hayranlık duyduğu Osmanlı padişahı kimdir?
a) Kanuni Sultan Süleyman
b) Osman Gazi
c) Orhan Bey
d)  Fatih Sultan Mehmet

11) Kemal’in çok okumak  istediği kitabın  adı nedir?
a)  Çocukluk
b) Babalar ve Oğulları
c) Kamerde İlk İnsanlar
d)  Mutlu Prens

12) Kemal’e matbaanın altındaki Bizans tonozlarının yerini söyleyen kimdir?
a) Aysan Abla
b) Usta Barba
c) Babası
d) Ayhan

13) Kemal’e çok sevdiği kitabı okuyan kimdir?
a) Kitapçı
b) Annesi
c) Babası
d) Öğretmeni

14) Matbaanın altındaki gizli geçit aşağıdakilerden hangisine açılmaktadır?
a) Anadolu Hisarı
b) Ayasofya Müzesi
c)  Süleymaniye Camii
d)  Rumeli Hisarı
15)  Kemal ve annesi deniz kıyısındaki ağaçlıklı parkta kartopu oynadıktan sonra  eve döndüklerinde  evlerine kim gelmiştir?
a) Kitapçı
b)  Kemal’in iş yeri sahibi
c) Sultanahmet kazı yerindeki genç bilgin ve gazetecilerin Kemal’i ziyaret etmeleri
d) Kemal’in öğretmeni

16)  Kemal sokakta bulduğu kediye hangi adı vermiştir?
a) Zümrüt Göz
b) Beyaz Pamuk
c)  Zeytin Göz
d) Koca Kulak

17) Kemal sokakta bulduğu kedinin adını ne olarak değiştirmiştir?
a) Mavi göz
b) Naf
c) Tatlı şey
d)  Endamlı  minnoş

18) Kemal çalıştığı yerde günde kaç bin baskı yapıyordu?
a) 7bin
b) 6 bin
c) 5 bin
d) 4 bin

19) Kemal’in annesinn en büyük arzusu neydi?
a)  Araba sahibi olmak
b) Yat sahibi olmak
c) Arsa sahibi olmak
d) Ev sahibi olmak

20) Kemal’e  çok merak ettiği kitabı parasız veren kitapçının adı nedir?
a) Necati Bey
b) Nevzat Bey
c) Necmi Bey
d) Necmettin Bey

21) Kemal’in pulcusu Mikloş Efendi Türkiye’ye hangi ülkeden gelmiştir?
a) Yunanistan
b) Bulgaristan
c) Arnavutluk
d) Macaristan

22) Kemal’in rüyasında, hayallerinde, matbaanın altında gördüğü kuş ne renkliydi
a) Altın
b) Gümüş
c) Bakır
d) Demir


23) Kemal’in  iş bulduğu ve annesine yardım ettiği  kişinin adı nedir?
a) Ayhan
b) Bayhan
c) Orhan
d) Kenan

24)  Kemal’in okuduğu kitabın içindeki pul hangi devletten  kalmadır?
a) Büyük Selçuklu Devleti
b) Anadolu Selçuklu Devleti
c) Osmanlı Devleti
d)Karahanlı Devleti

25) Kitapçının Kemal’in annesine hediye ettiği  şey nedir?
a) Yeşil Taşlı Yüzük
b) Mavi Taşlı Yüzük
c) Siyah Taşlı Yüzük
d) Beyaz Taşlı Yüzük

26) Kemal’in kitabın içinde bulduğu pul ne kadara satılmıştır?
a) 70 bin
b) 120 bin
c) 90 bin
d) 170 bin

27) Kemal’in en sevdiği tatlının adı nedir?
a) Bülbül Yuvası
b) Baklava
c) Tulumba Tatlısı
d) Revani  Tatlısı

28) Bu kitabın sonunda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmemiştir?
a) Kemal okuluna geri döndü.
b) Kemal’in babası iyileşti
c) Kemal kuşlara yem vermeye devam etti.
d) Kitapçı Amca iyileşti ve sağlığına kavuştu.

29) Gümüş Kanat adlı kitabın yazarı kimdir?
a) Halide Edip Adıvar
b) Ömer Seyfettin
c) Ayşe Kulin
d) Cahit Uçuk

30) Bu kitapta  ağırlık verilen anlatım biçimler nelerdir?
a) Açıklama ve  Tanımlama
b) Tanık  Gösterme ve Tartışmacı Anlatım
c) Öyküleme ve Betimleme
d) Açıklama ve Tanık Gösterme




Cevaplar:
1.  b   2.  c   3. a   4. b   5. c   6.  d   7. a   8. c  9. a   10. d   11. c   12. b   13. c   14. b    15. c   16. a   17. b    18. a   19. d   20. b   21. d   22. b    23. a    24. c   25. b    26. b    27.a   28.  d   29. d   30. c


Atatürk’ün Vatan İle İlgili Özlü Sözleri


 Atatürk’ün Vatan İle İlgili Özlü Sözleri

Vatan doğup , büyüdüğümüz, bize ait olan toprak parçasıdır. İnsan vatanı için her türlü zorluğa katlanır. Çünkü vatan topraklarımız kolay kazanılmamıştır ve çok sayıda vatan evladımız bu uğurda hayatını kaybetmiş ve şehitlik mertebesine erişmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk de vatansever bir komutan olduğu içn vatan ile ilgili şu sözleri söylemiştir:


* ‘’ Türk vatanı bir bütündür, parçalanamaz.”
* ‘’ Türk milleti kendisi için, kendi geleceği ve kurtuluşu için çalışan kimseleri ve kurullan zorluk karşısında bırakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek onur duygusuyla  doludur.’’
* ‘’ Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.’’
* ‘’ Vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, bilim ve ustalık, yüksek uygarlık, hür düşünce ve hür yaşayış istiyor.’’
* ‘’ Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.’’


* ‘’ Gerektiği zaman vatan için bir tek birey gibi tek istek ve karar ile çalışmasını bilen bir millet, elbette büyük bir geleceğe lâyık ve aday olan bir millettir.’’
* ‘’ Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.’’
* ‘’ Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır.’’