Türk Milleti’ni Türk Milleti Yapan Değerler İle İlgili Kompozisyon

 

Türk Milleti’ni Türk Milleti Yapan Değerler İle İlgili Kompozisyon


 Milletimiz nerede yardıma muhtaç olan bir ülke olsa, nerede yardıma muhtaç olan bir insan görse hemen el birliği ile yardım etmekte, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket etmektedir. Çünkü Türk Milleti fedakar bir millet, sorumluluk sahibi bir millet ve merhametli bir millettir. Milletimizin en önemli özelliği vatansever bir mille olmasıdır. 


Vatanımızı o kadar çok seviyoruz ki Kurtuluş Savaşı yıllarında kadınlarımız erkeğinin yanında olmuş, yeri  gelmiş cephaneye silah götürmüş, yeri gelmiş aş yapmış da yine de bu vatanı düşmanlara teslim etmemiştir. Bizi biz yapan en önemli değer vatan sevgimizdir. Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir demiştir Mustafa Kemal Atatürk. Bu da bizi biz yapan önemli özelliklerimizden biridir. Türk Milleti bağımsızlığına düşkün bir millettir. Başka bir milletin uşağı olmaktansa ölmeyi tercih eden  bir millettir. Türk Milleti misafirperver bir millettir. Yedirmeyi, ikram etmeyi çok sever. Özellikle empati kurma becerisi çok gelişmiş bir millettir. Bir doğa afet olduğu zaman, bir terör örgütünün ülkemizi bölmeye çalıştığı zaman milletimiz hemen birlik, beraberlik içinde hareket etmesini bilmiştir. Yeri geldiği zaman tasarruf etmesini bilen milletiz.


 Hoşgörülü, özverili, çalışkan, üretken, bağımsızlığına düşkün milletiz. İşte bunlar da bizi biz yapan değerlerimizdir. Kısacası bizi biz yapan değerlerimiz şunlardır;  dil din, aile, vatan, tarih, töre, sanat ve kültür, bayrak şeklinde sıralayabiliriz.

Çevreye Duyarlılık Konulu Konuşma

 

Çevreye Duyarlılık Konulu Konuşma

 

 Canlılar olarak kendimizi doğadan ayrı düşünemeyiz çünkü bizler doğanın birer parçasıyız. Çevre duyarlılığı, insanların doğanın değerini anlamalarını ve doğaya zarar vermekten kaçınmalarını sağlar. Gelecek nesiller için sürdürülebilir bir dünya yaratmak için doğal kaynakları korumak, atık yönetimini sağlamak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak önemlidir. Çünkü bunları yaptığımız taktirde çevreye duyarlı ve bilinçli insanlar olmuş oluruz.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler

Çevreye duyarlı bir birey havayı, suyu ve toprağı kirletmez. Kimyasaldan yana değil organikten yani doğal olandan yana olur. İnsanlar  doğayı kirletmedikleri zaman daha temiz bir çevrede daha sağlıklı bir şekilde yaşamaya başlarlar. Temiz çevre temiz doğa demektir. Çevreye duyarlı olan insan doğal kaynakları boş yere kullanmaz ve tutumlu olmaya çalışır.  İmkanı olan kimseler  elinden geldiği kadar bir fidan bile dikse doğamız daha yeşil olur ve daha doğal hali ile korunmaya devam eder.

 

Bir Kızılderili  Şef doğa ile ilgili şu mektubu yazmış: Şef Seattle’ın Mektubu

“Beyaz adamların şefine; Toprak bizim anamızdır, toprağa ne olursa, toprağın çocuklarına da aynısı olur. İnsan toprağa tükürürse, kendi yüzüne tükürmüş olur. Kan bir aileyi nasıl birleştirirse, her şey birbirine öyle bağlıdır. Yaşamın dokusunu insan yaratmadı. O, o dokunun içinde iplikçiktir. Siz o dokuya ne yaparsanız aynısını kendinize yapmış sayılırsınız… Bize ait olmayan suların berraklığını, rüzgarın tazeliğini size nasıl satabiliriz? Bu toprakların her zerresi, ağaçlardaki yaprakların her biri, ormanlardaki hayvanlar, böcekler, benim halkım için mukaddestir. Fakat bize ait olduğunu hiç düşünmedik. Çünkü biliyoruz ki toprak insana değil, insan toprağa aittir. Güzel kokulu çiçekler bizim kız kardeşlerimiz, atlar, geyikler, kartallar ve buffalolar bizim kardeşlerimizdir. Yalçın kayalar, akarsular, ormanlar ve benim halkım toprağın sıcaklığından hayat bulan bir bütün ailedir. Toprağı satma fikrinizi düşüneceğiz. Ama halkım soruyor: beyaz adam ne istiyor, insan gökyüzünün parlaklığını, toprağın sıcaklığını, doğanın cömertliğini nasıl satın alabilir ? Washington’daki büyük şef bizim toprağımızı satın almak istemekle bizden ne istediğini bilmiyor. Buna rağmen istediğini yapmaya çalışacağız. Çünkü kaderin anlayamadığım bir oyunu onu kuvvetli, bizi zayıf yaptı. Teklifinizi düşüneceğiz beyaz adam…. Eğer bu toprakları sana satacak olursak, çocuklarına bu akan suların mukaddes olduğunu, bütün doğaya hayat veren bu derelerin ne pahasına olursa olsun temiz tutulması gerektiğini öğretmen lazım. Bu topraklardan son Kızılderili de gittiğinde ve anısı bu ovanın üstündeki bulutun sadece bir gölgesi olarak kaldığında, yine de atalarımızın ruhları bu kıyıda ve ormanlarda canlı olarak kalacaktır. Çünkü onlar, yeni doğan bir bebeğin annesinin kalp atışlarını sevdiği gibi sevmişlerdi bu toprakları…


İşte bu mektuptan anlaşılacağı gibi doğa bizim ana yuvamızdır. Ona karşı ilgili olmalıyız, merhametli olmalıyız ve onu hunharca yok etmemeliyiz. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Vurulup Tertemiz Alnından Uzanmış Yatıyor Bir Hilal Uğruna Ya Rab Ne Güneşler Batıyor Vatan Sevgisi Konulu Konuşma

 

Vurulup Tertemiz Alnından Uzanmış Yatıyor Bir Hilal Uğruna Ya Rab Ne Güneşler Batıyor Vatan Sevgisi Konulu Konuşma


Mehmet Akif Ersoy “Vurulup Tertemiz Alnından Uzanmış Yatıyor Bir Hilal Uğruna Ya Rab Ne Güneşler Batıyor.” sözü ile bu vatan için, bu bayrak için hayatını feda eden fedakâr askerlerimizin vatanına olan sevgisinden bahsetmiştir. Onlar ki bu vatan uğrunda canını feda etmiş kahraman vatan evlatlarıdır.  Onlar olmasaydı bugün bizler bu durumda olmayabilirdik ve ülkemiz bir başka ülkenin manda ve himayesi altında yaşayama devam ediyor olurdu.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım

Ülkemin kahraman askerleri vatan yolunda gözünü kırpmadan şehit olmuştur. Bayrak için, millet için, istiklal  için, istikbal için kahraman vatan askerleri kendilerini feda etmişlerdir. Unutmayalım ki fedakârlık, bir amaç bir ideal uğruna kendi çıkarlarından vazgeçme olarak tanımlanmaktadır. İstik lal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, “Çanakkale Şehitlerine” isimli şiirinde fedakârlık kavramını şu şekilde dile getirmiştir: “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor; Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Vatanını çok seven insanlar yeri geldiği zaman vatan için canını vermeye seve seve giderler. 


Tıpkı Milli Mücadele yıllarında cepheden cepheye koşan, şehit düşen askerlerimiz gibi. Çünkü onlar için vatan her şeyden daha önemliydi. Vatan atalarımızın bize emanet ettiği, şehitlerimizin al kanlar ile sulandığı toprak parçasıdır. Bize düşen de bu vatana daha faydalı birey olmak, bu vatanı korumak ve daima ileriye gitmek, çalışmak, üretmektir. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Karanlık Liman’ın Martısı Metninin 2. Etkinliğinin Soru ve Cevapları

 

Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey,  Karanlık Liman’ın Martısı Metninin 2. Etkinliğinin  Soru ve Cevapları


1) Cevat Paşa’nın Yüzbaşı İsmail Bey ve Yüzbaşı Nazmi Bey’e verdiği görev nedir?

Cevap: Cevat Paşa’nın Yüzbaşı İsmail Bey ve Yüzbaşı Nazmi Bey’e verdiği görev şudur:  Düşman gemilerini durdurmak için Boğaz’a mayın döşeme işi verilmiştir.

 

2)  Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in rahatsızlığı nedir?

cevap:  Yüzbaşı İsmail Bey’in rahatsızlığı kalp ile ilgilidir. Çünkü kalp kirizi geçirmiştir.

 

3) Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey2in hasta olmasına rağmen tehlikeli bir görevi üstlenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yüzbaşı İsmail hakkı Bey hasta olmasına rağmen görevine devam etmek ve düşmanı vatanından çıkarmak için var gücü ile çalışmaya devam etmiştir. Çünkü o fedakar, cefakar ve çalışkan bir vatan evladıdır. Vatan sevgisi  ve vatanını kaybetme korkusu onun bu tehlikeli görevi üstlenmeni sağlamıştır.

 

4)Cevat Paşa’nın, Yüzbaşı Nazmi’nin ve Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in Çanakkale Deniz Savaşı'nın kazanılmasındaki rolleri nelerdir?

Cevap: Cevap Paşa, Yüzbaşı Nazmi Bey ve İsmail Hakkı Bey tehlikeli bir iş yapmalarına rağmen bundan korkmamışlar ve  Boğaz’ın farklı alanlarına mayınları döşemeye kahramanca devam etmişlerdir. Çanakkale Savaşı'nın son zamanlarında elde kalan son mayınları Boğaz’a döşeyerek savaşın kaderini değiştirmişler, düşman gemilerini Boğaz’dan geçirmeyerek oraya “Çanakkale  geçilmez.” mührünü vurmuşlardır.

 

5) Metnin, sizi  en çok etkileyen bölümü hangisidir? Açıklayınız.

İsmail Hakkı Bey’in kalp rahatsızlığı olmasına rağmen sağlığını hiçe sayıp vatanını korumaya çalışması beni en çok etkileyen bölümdür. İçindeki iman gücü ve vatan sevgisi onun sağlığının önüne geçmiştir. Onun için bu uruma çok üzüldüm ve çok duygulandım.


Metnin konusu: Kahraman vatan evlatlarının gözünü bile kırpmadan kendilerini tehlikeye atıp mayınları döşemeye devam etmeleri ve Çanakkale'yi geçilmez kılmalarıdır.

Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Şehitleri İçin Yazdığı Şiir İle İlgili Kompozisyon

 

Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Şehitleri İçin Yazdığı Şiir İle İlgili Kompozisyon


Kurtuluş Savaşı yıllarında hayatını vatanı için kaybeden Kuvayi Milliye şehitleri başta olmak üzere tüm şehitlerimiz bu vatan yolunda canlarını feda etmiştir. Anadolu’nun her şehrinden şehitlerimiz olmuştur. Onlar bizim ecdadımız, onlar bizim köklerimizdir. Çünkü onlar olmasaydı bugün Türkiye Cumhuriyeti diye bir ülke olmaz, cumhuriyet diye de yönetim sistemi olmazdı.


 Bu vatan topraklar onların al kanları ile sulanmıştır. Yatarlar toprak altında o nur yüzlü şehitler. Bu vatan için şehit olanlar, bu vatanı satmayanlar vardır. Satanlar da olmuştur elbette. Düşmanla iş birliği yapanlar, vatanına ihanet eden, menfaatini her şeyin üstünde gören vatan hainleri de vardır. Bizler de bir an önce kendimize gelmeliyiz, vatanımızı satanlara müsaade etmemeliyiz ve derin uykudan kalkmalıyız. 


Yani akıllı olmalıyız, çalışkan olmalıyız, uyanık olmalıyız ve vatana ihanet edenlere, vatanı satanlara göz yummamalıyız. Bu uğurda gerekirse canımızı feda etmeliyiz. Kahraman şehitlerimiz rahmet ve minnetle anıyoruz.

 

Şehitler

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler
             Dumlupınar'dakiler de elbet
             ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,
siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
             yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             siz toprak altında derin uykudayken
                       düşmanı çağırdılar,
                                   satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
             kalkıp uyandırın bizi!
                             uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
             mezardan çıkmanın vaktidir!

Mustafa Kemal Atatürk’ün Aşağıdaki Sözüne Göre Bir Milletin Dağılmaması Neye Bağlıdır?

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Aşağıdaki Sözüne Göre Bir Milletin  Dağılmaması Neye Bağlıdır?


“Bir millet, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülmez.” der büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk. Mustafa Kemal Atatürk bir milletin dağılmamasını o milletin birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmasına bağlamıştır. 


Bizler kendi içimizde ne kadar çok güçlü olursak, birbirimize bağlı olursak, birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz mantığı ile hareket edersek bizi ayıracak hiçbir güç olamaz. Çünkü bizim asil ecdadımız Kurtuluş Savaşı'nı milli birlik, beraberlik ve dayanışma içinde hareket ederek kazanmış ve istiklal yolundan, bağımsızlık yolundan asla ve asla taviz verilmemiştir. Mesela bu durum ailemiz içinde geçerlidir. Aile bireyler birbirine ne kadar çok bağlı olursa, eşler birbirine saygılı olursa, çocuklar birbirine saygılı olursa o aileyi kimse yıkamaz, o yuvayı da kimse bozamaz. İşte bu durum uluslar için de geçerlidir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu halkı birbirine sımsıkı kenetlenmemiş olsaydı, herkes kafasına göre hareket etseydi büyük başarılar ve büyük zaferlere doğru yol alınamazdı  ve belki de bağımsızlıktan yoksun bir köle olarak şu anda hayatımıza devam ediyor olabilirdik. 


Bağımsızlığın elden gitmemesi için birbirimize bağlı olmaya devam etmeliyiz ve hiçbir düşman güçlerinin bizi ayrıştırmasına, aramızı bozmasına asla fırsat vermemeliyiz.

Hırsızlığın Çirkinliği Çalınan Şeye Göre Değişmez Sözü İle İlgili Konuşma

 

Hırsızlığın Çirkinliği Çalınan Şeye Göre Değişmez Sözü İle İlgili Konuşma

 

Hırsızlık güzel ahlak sahibi olan bir bireyin yapmayacağı kötü bir davranıştır. Çünkü hırsızlık başkasının malına göz koymak, hiçbir hakkın olmadığı halde açgözlülükte başkasının rızkına el koymaktır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım

Hırsızlığın çirkinliği çalınan şeye göre değişmez. Ha altın çalmışsın, ha bakır. Ya da ha bir elma çalmışsın ha bir elmas. Çünkü hırsızlığın niteliği olmaz. Olsa olsa düşüklüğü olur. Hırsızlık  her türlü çirkin bir olaydır. Hırsızlık kötü bir alışkanlıktır. Bunu yapan insan  “Ne var ki aldığım çok küçük bir şey, fazla bir değeri yok.” deyip kendini savunabilir. Peki aynı kişi o çaldığı şeyin yerinde daha da değerli bir şey olsa onu da çalabilir miydi acaba. Bu konuda düşünmek gerekir. Çünkü hırsız olan kimse huyunu kolay kolay değiştirmez ve bu kötü huyuna devam ederek ona çeşitli bahaneler bulabilir.

 

Oysa çalınan bir kuruş da aynıdır, bir altın da. Çünkü ikisi de çalan kişinin hakkı değildir. Dolayısı ile hırsızlığın çirkinliği çalınan şeyden değil hırsızlığın kötü bir davranış olduğundan kaynaklanır. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Okumak İnsana Duygusal Olarak Neler Kazandırır Konulu Konuşma

 

Okumak İnsana Duygusal Olarak Neler Kazandırır Konulu Konuşma

 

Okumak insanın beynini geliştiren ve beyni aktif kılan bir eylemdir. İnsan okuyarak öğrenir ve okuma sayesinde unutkanlıklarımız azalır, genel kültürümüz artar.


Sevgili öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım

Okumak insana duygusal olarak en basit empati kurma becerisi kazandırır. Çünkü kişi kendisini bir başkasının yerine koyarak onun yaşadığı acıları, onun yaşadığı mutlulukları hissedebilir ve bu sayede büyük bir duygusal kazanım sağlanmış olur. Okuma sayesinde insanlar daha yardımsever, daha merhametli olmayı öğrenir. Okuduklarımız sayesinde toplum içinde birlik, beraberlik, dayanışma duygusunu öğrenmiş ve bunları yaşamda uygulamaya başlamış oluruz. Bu da insan ilişkilerini daha iyi duruma getiriri ve insanların birbirine olan sevgi ve saygıları artar ve toplumsal birliktelik sağlanmış olur ve güçlü ve sağlıklı bir toplum yapısı ortaya çıkabilir.

 

Sevgili öğretmenim,

Okumak öyle büyük bir güçtür ki sanki o kitapları okurken kitapların yazarları ile konuşuyor, onlarla dertleşiyor gibi hissederiz kendimizi. Yani onlarla duygusal bir konuşmaya girer gibi oluruz ve böylece kendimizi de ruhsal olarak rahatlatmış oluruz. Okumak insanı mutlu eder ve insanın gündelik streslerinden arınmasını sağlar. Kitaplar insana arkadaşlık eder ve kitaplar sayesinde yalnız kalmamış oluruz ve onlarla büyük bir duygusal bağ kurmuş oluruz. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet’in Doğuşu Kitabında Geçen Alıntılar

 

İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet’in Doğuşu Kitabında Geçen Alıntılar

 

İlber Ortaylı’nın Cumhuriyet’in Doğuşu kitabı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden başlayarak, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarına kadar olan dönemi anlatır.

Cumhuriyetin Doğuşu kitabında geçen alıntılar şunlardır:


“Meclis konvansiyonel bir sistemle idareye sahipti ancak her ne kadar "İstanbul'da saltanat ve hilafeti korumak, onların hukuk ve haysiyetini kurtarmak" içinmiş gibi görünse de artık cumhuriyetin ayak sesleri duyuluyordu.”

“Türkiye cumhuriyetini kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar.”

"Cumhuriyetin en büyük başarılarından biri eğitim konusudur. Başlangıçta ortada çok kötü manzara vardı. Gerçi eğitimin bugünü ile ilgili olarak da iyi şeyler düşünmüyorum. Eğitimin en kötü olduğu sistemler, tamamıyla vatandaş ve toplumun keyfine bırakıldığı sistemlerdir."

“26-30 Ağustos 1922 zaferinden sonra 1922 Eylül’ündeki Mudanya Mütarekesi ve ardından kasımda padişahın Britanya’ya iltica ederek “saltanatın meclis tarafından lağvı” üzerine cumhuriyetin ilanı kaçınılmaz oldu.”

“1938'de aramızdan ayrılan kurucu liderimiz Mustafa Kemal Paşa'nın bize bıraktığı Türkiye'ye bugün için baktığımızda, uyanmamız gereken bir takım şeyler olduğu ortadadır.”

“Cumhuriyetin en büyük başarılarından biri eğitim konusudur.”


“Asıl önemlisi Türkiye; cumhuriyetin ilk otuz yılını sağlık, eğitim gibi hayati problemlerini çözmekle geçirmiş, üstelik aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın sıkıntılarıyla boğuşmak zorunda kalmıştır.”

“Türk Vatandaşlığı Ağır ve Mesuliyetli Bir Unvandır Türk vatandaşlığı cumhuriyetin kurulması ile birlikte mücessem olmuş bir kavramdır. Son yıllarda parayla vatandaşlık verilenler var. Böyle uygulamalara karşıyız. Türk vatandaşlığı, çile çekmiş, ortak tarih yaşamış bir milletin vatandaşlığıdır. Bunun arkasında Balkan göçleri vardır. Girit göçleri vardır. Rusya baskısından kaynaklı Kafkasya ve Kırım'dan göçler vardır. Harpler vardır. Vatan savunmaları vardır. Vatandaşlık alabilmek için önce bu vatana fikren ve ruhen katılmak gerekir.”

“Cumhuriyetin en başarılı dönemi bize göre ilk on beş yılıdır.”

“Bugün, bir asır sonra Büyük Millet Meclisinin bu ruhi yapısını özlüyoruz. Bizce özlemin hep devam etmesi lazım. Bir devletin ve sistemin kuruluşundaki ruh yaşadığı, kutsandığı derecede istikbale emin adımlarla yürünür.”

“Cumhuriyetin ilk yıllarında ilerleme varken son yıllarda gerileme olduğu söylenebilir.”


“Biz, paraları az olsa da onurlu babaların çocuklarıyız. Gösterdikleri yollarla bize iyi kapılar açtılar. Açtıkları yoldan gidemiyorsak bu kendi kabahatimizdir. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar. İki harbin arasında birtakım sakat ittifaklara girerek boş işler, hayaller ve savaşlara katılmaktan ziyade sulh istediler. Ülkeyi harbin dışında tuttular. Bunun bize getirdiği kazanç ortadadır. Hepsini şükranla anıyoruz ve anmalıyız.”

“Türk Cumhuriyeti'nin oluşumunun, genel okuyucu kitlesine hitap edecek şekilde çok derine girmeden anlatıldığı bir eser. Cumhuriyet için gerekli görülen noktaları ve Atatürk 'ün, var olan elverişsiz ortamda, gösterdiği dehasıyla Türkiye Cumhuriyeti'ne nasıl yön verdiği genel hatlarıyla anlatılıyor. Yanlış bilinen bazı bilgileri düzeltiyor. Ayrıca tarih okumanın yöntemi konusunda da fikir veriyor.”

“Türkiye cumhuriyetini kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar.”

“Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanlar basit maceracılar, küskünler veya kendine yer arayanlar değildir. Her birinin imparatorlukta komutan olarak, münevver olarak seçkin bir yeri zaten vardı. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran insanların idealini takip etmemiz gerekiyor. Çünkü onlar devrin modası olan demokrasi düşmanlığına değil, kurdukları cumhuriyetin demokrasi niyetli bir devlet olarak devamına çalıştılar. Hepsini şükranla anıyoruz ve anmalıyız.”

“Cumhuriyetin en başarılı dönemi bize göre ilk on beş yıldır. Neden? Çünkü restorasyon dönemidir. Cumhuriyetin asıl başarısı sağlık sisteminde gelişmelerdir. Eğitimdeki önemli gelişmelerdir. Cumhuriyet tarihinin en başarısız dönemi ne zamandır derseniz; bence onu şimdi yaşıyoruz.”

“Biz Atatürk'ü liderimiz olarak seviyoruz, anlıyoruz. Ve zaman geçtikçe tarihi rolünü, kültürel değişimindeki liderlik rolünü, önem ve kıymetini daha iyi anlıyoruz.”

“Türkiye; cumhuriyetin ilk otuz yılını sağlık, eğitim gibi hayati problemlerini çözmekle geçirmiş, üstelik aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın sıkıntılarıyla boğuşmak zorunda kalmıştır.”

Şerife Bacı Başta Olmak Üzere Bütün Milli Mücadele Kahramanlarına Bir Teşekkür Konuşması

 

Şerife Bacı Başta Olmak Üzere Bütün Milli Mücadele Kahramanlarına Bir Teşekkür Konuşması

 

Milli Mücadele yıllarında bir yandan yokluk, bir yandan savaşla büyük mücadele etmiştir Anadolu halkı. Her türlü  çileye rağmen, her türlü imkansızlığa rağmen bağımsızlık onların karakteri olmuş, vatan o asil insanların en kutsal yeri olmuştur. Çünkü vatan  demek yuva demek, namus demek, onur demektir. Vatan yolunda şehit düşen kahraman milli mücadele kadınları o asil kadınlar olmasaydı belki mücadele daha da zor geçecekti. Milli Mücadeleye destek olmak canı pahasına çalışan başta Şerife Bacı olmak üzere, Rahime Hatun, Nezahat Onbaşı, Çete Emir Ayşe, Ayşe Hafız, Asker Saime Hanım, Halide Onbaşı, Gördesli Makbule, Ayşe Çavuş, Halime Çavuş, Kara Fatma ve aklıma gelmeyen nice kahraman kadınlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü onlar olmasaydı bizler olmazdık.

 

 

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 Milli  Mücadeleye destek olan binlerce kadınlarımız arasından biri de  Şerife Bacı’dır. Şerife Bacı, Türk Kurtuluş Savaşı kahramanıdır. Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusuna cephane taşırken kağnısının üzerinde donarak ölmüş ve kadınların savaşın kazanılması için yaptığı fedakârlık ve kahramanlıkların bir sembolü haline gelmiştir. Milli Mücadeleye destek olmak canı pahasına çalışan  Şerife Bacı gibi nice asil kadınlarımız vatanı kurtarmak için şehit düşmüşler, korkmamışlar, yılmamışlar, yenilmemişlerdir. Çünkü onlar bu vatanın kahraman kadınları, emektar kadınlardır. Bugün bu topraklar üzerinde özgürsek, mutluysak, rahatsak bunu o kadın kahramanlarımız ve nice şehitlerimize borçluyuz. Çünkü onlar bu vatanın fedakâr evlatları, fedakar kadınlarıdır. Savaş mı varmış hadi eve kaçayım, ya da başka bir ülkeye köle olarak gidip canımı kurtarayım gibi duygulara kapılmamışlardır bu onurlu insanlar. Onların tek derdi vatanın bir an önce düşmandan temizlenmesi olmuştur. 


Ya İstiklal ya ölüm ruhu ile hareket eden bu kahramanlara minnet borçluyuz. Bize düşen görev de bu vatanı, bu cumhuriyeti sonsuza dek korumak, vatanı en iyi yerlere getirmek ve bir daha bağımsızlık elden gitmesin diye var gücümüzle çalışmaktır. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.