E Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 E Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Ecel Geldi Cihana, Baş Ağrısı Bahane: Bir insanın eceli geldiyse ölür, ölüm sebebi ise bahane edilir. Her şeyin bir sebebi vardır ve sebepsiz bir şey olmaz.

Efendiyi efendi eden uşağıdır: Kölelik sisteminde asıl çalışan ve kazanan köleler olduğu halde  efendiliği kölenin sahibi sahiplenir.

Ecele çare bulunmaz: Doğmak varsa ölüm de yaradılış gereği var olacaktır. İnsanlar hayatları boyunca ölüm dışında her şeyin çaresini bulmuşlardır.

Eden bulur, inleyen ölür: Herkes yaptığının karşılığını günü gelince bulur. Ağır bir hastalığa yakalanan kişi de ölür.

Eceli gelen köpek, cami duvarına işer:  Cami Müslümanların kutsal yeridir, kötü bir şey yapılan kişi cezalandırılır. Toplumun hoş görmeyeceği suçlar işlememeliyiz.

Eken biçer, konan göçer: Ekip biçersen emeğinin karşılığını alırsın. Dünyaya gelen insan da vakti yetince ölür.

Ekmek, çiğnenmeyince yutulmaz: Ekmeği bile yutmak için çiğnemek gerekirken iş görmek için de çalışmak gerekir, yorulmak, emek etmek gerekir.

Eğrinin iki yakası bir araya gelmez: Dolandırıcı kimselerin işi rast gitmez ve bu kişiler toplum tarafından da sevilmezler.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek hasını:  İyi tohum ekilirse iyi de ürünü olur. Çocuklarımızı da iyi yetiştirirsek ahlaklı nesiller gelir, yetiştirmezsek acısını biz çekeriz.


Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü de yalnız kaldırır: Paylaşmasını bilmeyen kişi, sıkıntıya düştüğünde yalnız kalır. Onun için paylaşmayı bilmeli, yardıma muhtacı olanlara da yardım etmeliyiz.

Eğilmeyen başın ayağı öpülür: Onurlu kişilere saygı duyulur. Onun için her zaman onurlu olmalıyız.

El adamı kullanan sığır yüreği yutmalı: Başkasına güvenerek işini yaptırmaya çalışan kişiler kendi işlerini kendi yapmak zorunda kalırlar. Başkasına güvenerek işe girmemeli, ilk olarak kendimize güvenmeli ve kendi gücümüze inanmalıyız.

 

El el ile değirmen yel ile: İnsan insan muhtaçtır. Değirmen de yele muhtaçtır. Birbirleri ile yardımlaşan, dayanışma içinde olan toplumlar gelişir, güçlenir.

Eksiklikle büyüyenin yalımı alçak olur: Fakirlik içinde büyüyen kişiler zengin kimselere karşı öfkeli olurlar.  İnsanların yoksulluk içinde büyümemesi için herkes birbirine yardım etmelidir.

El benden, etek senden: “Vermek benden, alıp  sahiplenmek senden” anlamına gelir. Bize verilmek istenen olanaklardan  zamanında yararlanmasını bilmeliyiz.

Ekmeksiz ev, köpeksiz köy olmaz: İnsanlar, ihtiyaç duydukları zorunlu şeyi yanlarında mutlaka bulundururlar.

El için yanma nâra, yak çubuğunu keyfini ara: Başkaları için kendimizi büyük sıkıntılara sokmamalıyız.

El elin aynasıdır: Kişiler hakkındaki en doğru bilgiyi, o kişilerin çevresini gözlemleyerek öğrenebiliriz.

El için kuyu kazan, önce kendi düşer: Başkalarına tuzak hazırlayan, o tuzağa ilk olarak kendi düşer. Başkaları için kötü şeyler düşünmemeli, mert insanlar olmalıyız.

El ağzına bakan, karısını tez boşar: Başkasının sözlerine göre davrananlar  evliliklerini devam ettirmezler ve boşanırlar. Söylenilenlere değil, kendi mantığımıza ve gözlemlerimize göre davranmalıyız.

El elin eşeğini türkü çığırarak arar: Sorunlarımıza kendimizi çözüm  aramalı, başkasının çözüm bulmasını beklememeliyiz.

El için ağlayan gözden olur, yâr için dövünen dizden: Hak etmeyen kimseler için ağlamamak gerekir. İnsanlara hak ettiğinden çok değer vermemek gerekir.  Başkaları için boş yere kendimizi heba etmemeliyiz.

El gönlü dolaşık ibrişimdir, açılmaz: Herkesi mutlu etmek zordur. İşlerimizi, birini mutlu etmek uğruna yanlış yapmamalı, doğrusu neyse onu yapmalıyız.

El elin parasız gözcüsüdür: El elin aynasıdır atasözü ile aynı anlama gelir.

Elmasın irisi ufağı olmaz: Elmas çok değerli  bir maden olduğu için küçük bir parçası bile insana yeter.

Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz: El eltiyle geçinemez.

Elmanın dibi göl, armudun dibi yol olmalı:  Elma sulak yeri ,armut ise  sert toprağı sever. Her insan da mutlu olduğu ortamda yaşarsa başarılı olur.

Elti eltiden kaçar, görümceler bayrak açar: Kardeş karıları birbirlerini sevmezler, kız kardeşler ise hiçbirini sevmezler.

Elin tuttuğu kuşun, kuyruğu kısa olur: İşimizi başkalarına yaptırırsak yarım yamalak bir iş ortaya çıkar.

Elin terazisi yoktur: El, ölçü aracı değildir, kantar gibi her şeyi gramı gramına tartamaz. Bencil davranarak, başkalarının hakkına el uzatmamalıyız.

Elin tavuğu ele kaz, fındığı koz görünür: Çoğu kez başkasının malını gözümüzde büyütür ve gereksiz takıntılara gireriz.

Elin kâşanesinde bizim viranemiz yeğdir: Eldeki şeyden elimizdeki olan şey daha değerlidir.

Er Dayıya, kız halaya çeker: Geleneksel yargılarımızdan biri de kızın halaya, erkeğin dayıya çektiğidir.

Emanet eşeğin yuları gevşek olur: Emanet eşeğe binen eşeği kendi malı gibi kullanmaz. Ödünç aldığımız şeylere iyi bakmalı, kendi malımız gibi değer vermeli ve iyi kullanmalıyız.

Emek olmazsa yemek olmaz: Çalışmadan bir şey kazanılmaz ve aç kalınır.

Emanete hıyanet olmaz: Emanete sahip çıkalım, insanların bize olan güvenini boşa çıkarmalıyız.

Er adıyla, deve avuduyla söylenir: Yiğit insan adı anılır, deve de hörgücünün büyüklüğü ile tanınır.

En hayırlı miras edeptir: Büyüklerin küçüklere öğreteceği en önemli ve değer değerli şey güzel ahlaktır, edeptir.

En kötü züğürtlük, akıl züğürtlüğüdür: Her yokluğa çare bulunur ama akıl züğürtlüğüne çare yoktur. Doğuştan akıl yokluğunun çözümü yoktur.

Erkek koyun , kasap dükkanına yakışır: Yavru dünyaya getirmeyen, süt vermeyen koyunun kaderi kesilmektir. Verimli  ve üretken olmayan kişi de toplum tarafından dışlanır.

Er sözü bir, eyer kökü üç: Er olan sözü bir defa söyler ve yapar. Eyerin kökü de üçtür, dörde çıkmaz. Sözümüzde durmalı, yapamayacağımız şeyler için söz vermemeliyiz.

Erkek aslan da dişi aslan değil mi?: Erkek de olsa dişi de olsa aslan aslandır ve  hepsi aynı özelliklere taşır. Cinsiyet ayrımı yapmamak gerekir.

Er ekmeği minnetsiz: Yiğit kimse cömerttir ve ekmeğini başkaları ile paylaşır ve paylaştığını kimsenin yüzüne vurmaz.

Er kocar, gönül kocamaz: Kişi yaşlanır ama gönül yaşlanmaz.

Er erden biter, tohum yerden: Yiğit kişinin çocuğu da yiğit olur.

Er ek, geç ek, tavında ek: Tohumu tavında ektikten sonra zamanı önemli değildir. İşleri en uygun zaman ve zeminde yapmak gerekir.

Eşeği dama çıkaran, yine kendi indirir: Üzücü bir olaya, duruma neden olanın, o olayı yine kendi çözmesi gerekir.

Esrik devenin çulu eğri gerek: Ne yaptığını bilmeyen kişinin  kılık kıyafeti de dağınık ve düzensiz olur.

Erteye kalan arkaya kalır: Zamanında işini yapmayan kişi, söz sahibi olamaz. Her işi zamanında yapmak iyidir.

Erkek sel, kadın göl: Erkek sel gibi kazanır, kadın da göl gibi biriktirir. Erkeğin kazandığını eşi de tutmalı ve israf etmemelidir.

Esirgenen göz çöp batar: Bir şeyin üzerine gereksiz ve çok titrememeliyiz. Yoksa olumsuz şeyler olabilir.

Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez: Dostluk yıllar alan bir süreçtir. Dostluklarımıza zarar verecek davranışlardan kaçınmalıyız.

Eşeğe binmek bir, inmek iki ayıp: Toplumda yadırganan şeyleri yapmamalı, yaptığımızda da kararlı olmalıyız.


 Eşek çamura bir kez çöker:  Yaşanan olaylardan en aptal kişi bile ders çıkarmasını bilir.

Eşeğin anırtısı kendine hoş gelir: Kaba ve geveze kimseler, kabalıklarının başkaları tarafından da beğenildiğini sanır ve bundan haz duyarlar.

Eşek at, ciğer et yemez: Her şey kendisidir, başkası olamaz.

Eşek büyüdü, semer küçüldü: Hazırlıklarımızı, birikimlerimizi, yatırımlarımızı geleceği de hesaba katarak yapmalıyız.

Eşeğin hesabı başka, eşekçinin başka: Çıkarlarımız için  başkalarına zahmet vermemeliyiz.

Eşeğin kuyruğu kalabalıkta kesilince kimi uzun der, kimi kısa: Uzmanı olmayan kişilere düşüncelerini sorarsa bizi yanıltırlar.

Eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz:  Göstermelik davranışla kimliğimizi gizleyemez.

Eşek yüklü olunca anırmaz: Ağır koşullarda çalışan kimseler eğlenemez, eğlenmeye vakit de bulamaz.

Eşek eşeği ödünç kaşır:  Her şey karşılıklıdır.

Eşek yine eşektir, atlastan çulu olsa:  İyi kıyafet ya da iyi bir makama gelme insanın kişiliğini değiştirmez, gizleyemez.

Eşek küle, bülbül güle âşıktır: Herkes rahat ve mutlu olduğu yeri sever.

Eşek eti diri iken tatlıdır: Kimsesiz, fakir kimseler sağlığında çalıştırılır, öldükten sonra kimse onun adını bile anmaz.

Eşek sürme ile yürür: İnsan, yapması gereken işi başkasının uyarısını ya da zorlamasını beklemeden yapmalıdır.

Eşek kocamakla tavla başı olmaz: Yöneticilik yaşlılara değil, akıllı kimselere verilir. Yaşa değil akla bakılır.

 Eşkıyanın düşkünü beyaz giyer kış günü: Eşkıya düşkün olunca kendine bakamaz ve düzensiz giyinir. Giyimimize, kuşamımıza dikkat etmeli, kendimizi gülünç duruma düşürmemeliyiz.

Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var: Kiracı istediği zaman ev değiştirebildiği için her ev sözde onun sayılır.

Et ne kadar arık olsa, ekmek üstünde yaraşır: Et, semiz olmasa ile ekmekle birlikte yenilir. En yeteneksiz, güçsüz kimseler bile  toplumsal yarar için  çalışmalı, yapacağını yapmalıdır.

Et giren yere dert girmez: Et, gücümüzü ve direncimizi artıran bir besin olduğu için  et yiyen kişi hemen hasta olmaz. Sağlığımız için et yemeliyiz

Ev sahibi, misafirin hizmetkârıdır: Misafirperver bir millet olduğumuz için konuğumuzu rahat ettirecek  şekilde davranırız ve onların mutlu ve rahat olması için elimizden geleni yaparız.

Ev sahibinin köpeği baş sedire geçer: Kimseye hak ettiğinden çok değer vermemeli, kimseyi şımartmamalıyız.

Evli evinde, köylü köyünde gerek: Başıboş olmamalı, işimizin başında olmalıyız.

Evine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını: Koşullar neyi yapmamızı gerektiriyorsa onu yapmalıyız, uyumsuz olmamalıyız.

Evi delikle baca, milleti hacı ile hoca yıkar: Eve bakılmazsa yıkılır. Hoca da bilgisiz ve tutucu birisi olursa insanları yanlış yönlendirir ve insanların zarar görmesine sebep olur. Evimizi, toplumumuzu yıkıcı etmenlerden korumalıyız.

Evdeki hesap çarşıya uymaz: Evde yaptığımız hesap, pazarın hareketliliği nedeniyle yanlış çıkabilir ve açık verebiliriz.  Önyargılı olmamalı, durumu görmeden karar vermemeliyiz.

Ev yıkanın evi olmaz: Başkalarına kötülük eden, kötülük bulur. Kimse için kötü şeyler düşünmemeli ve yapmamalıyız.

 

D Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 D Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları


Dağ dağ üstüne ev olur, ev ev üstüne olmaz:  Dağları birbirinin yüküne dayanırlar ama insanlar birbirinin yüküne dayanmazlar. Onun için herkes kendi evinde oturmalı, kimse kimseye yük olmamalıdır.

Dağ başı dumansız olmaz: Dağların zirveleri nasıl dumansız olmazsa toplumdaki yöneticilerin de önder kişilerin de başı sorunsuz olmaz.

Dağ başında bağın var, yüreğinde dağın var:  Dağ başında bağ olması sahibini devamlı endişe içinde koyar çünkü oradaki bağ her türlü tehlike ile karşı karşıyadır. Korumakla yükümlü olduğumuz şeyler gözden uzak tutarak kendimize dert etmemeliyiz.

Dağ başında harman yapma savurursun yel için, sel önüne değirmen yapma öğütürsün sel için: İşimizi uygun yere kurmalı ve bize yararı olacak şekilde yapmalıyız.

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur: Ne kadar uzak düşmüş olursa olsunlar , insanlar günün birinde birbirleri ile karşılaşabilirler. Dağlar hareket edemedikleri için kavuşamaz.

Dağ başına kış, insan başına iş gelir: Dağlar kışsız geçmez, insan hayatı da olaysız geçmez.

Dağda, belde gez, insafı elden bırakma: Dağda yaşama zorunluluğu olan kişi bile insaflı olmalıdır. Hangi  koşullarda olursak olalım merhametimizi, vicdanımızı asla yitirmemeliyiz.



Dağ ne kadar yüce olsa, yol üstünden geçer: Ulaşılamayacak dağ yoktur. Kibirli olmamalı, kendimizi erişilmez, ulaşılamaz bir olarak görmemeliyiz.

Dağ kuşu dağa, bağ kuşu bağa yakışır: Her şey yerinde güzel ve mutludur. Yerinden uzaklaştırıldığı zaman  çekiciliğini kaybeder.

Dağ yürümezse abdal yürür: Dağ yürümez fakat abdal gezdiği için yürür, dağdan daha selam götürür. Büyük kişiler , ilişkilerini yönetimlerindeki  güvenilir adamları ile devam ettirirler.

Dağ yıkılmazsa dere olmaz: Büyük şeylerin geçirdiği sarsıntılardan , küçük şeyler daha çok etkilenir, yok olur.

Dana büyür ama çulu büyümez: Dana büyür, gelişir ama onu koruyan çulu değişmez. Saygın kimselerin de  ünleri zamanla büyür ama çevrelerinde bir değişiklik olmaz.

Damlaya damlaya göl olur: (Damlacıktan sel olur): Tek başına bir anlamı olmayan damlacıkların çoğalması  bir su birikintisine neden olur. Elimizdeki küçük yatırımları küçümsemeden , ileride kullanmak üzere biriktirmeliyiz. Bu birikim sayesinde ileride  çok önemli gereksinimlerimizi karşılayabiliriz.

 Dana oynar, mıhını berkitir: Danaya nal, mıh çakılmaz ancak büyüdükten sonra çakılır. Hiç bir şeyi zamanı gelmeden yapmamak gerekir.

Dana yediği taşı bilir: Dana bostana dalınca taşlanır ve o  acıyı tadınca bir daha aynı hatayı yapmaz. Herkes çektiği acıyı kendi bilir ve ve bir başkasının onu anlaması güçtür.


Dağlar her zaman misafir almaz:  Dağlara ancak sıcak mevsimlerde çıkılır.

Dağda gezen ayıya da rastlar, kurda da: Toplum içinde her türden insan vardır.

Dağına göre odun, sapına göre saman olur: Herkes yeteneğine ve gücüne göre bir iş yapar, bir şeyler üretir.

Damdan düşen, damdan düşenin halinden anlar: Damdan düşenler, aynı acıyı ve sıkıntıyı yaşadıkları için, birbirlerini daha iyi anlarlar. Aynı durumu yaşayanlar birbirini daha iyi anlar.

Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz: Her iş yeterli araç ve gereç ile gerçekleşir.

Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan: Karşılıklı ilişkiler her iki tarafında iyi niyeti ile gerçekleşir.

Davacın kadı ise yardımcın Allah olsun: Kadı, davayı gören kişi olduğu için, davacı olduğu kişiyi cezalandırır. Yani kadı kişisel çıkarını düşünür. İnsan yetkilerini kişisel çıkarları için kullanmamalıdır.

Davulun esi uzaktan hoş gelir: Hiçbir şey göründüğü kadar kolay elde edilemez.

Dedesi koruk yemiş, torunun dişi kamaşmış: Bir ailede öncekilerin kötü davranışları sonrakilere de geçer. Çocuklarımıza kötü alışkanlıklar kazandıracak davranışlardan kaçınmalıyız.

Danışan dağı aşmış, danışmayan düz ovada şaşmış: Danışan yolda kalmaz, danışmayan ise yolda kalır. Bilmediğimiz şeyleri başkalarına, bilenlere danışmalıyız.

Davul, dengi dengine diye çalar: Davul iki yanına da vurularak çalınır. Dengimizle birlikte olmalı, yaşamımızı onunla sürdürmeliyiz.

Deli arlanmaz, soyu sopu arlanır: Deli ne yaptığını bilmediği için , sonuca da  aldırmaz, olumsuz durumlarda etkilenen ve üzülen ise ailesi olur.

Değirmene dadanan  köpek, dere sıyırtır: Değirmenden aldıkları ile karnını doyurmaya çalışan köpek, korkuyu görünce kaçar.

Değirmene kıtlık gelmez: Yiyeceklerin öğütüldüğü yer olan değirmende kıtlık zamanlarında bile aranan  şey bulunur. İşini doğru ve zamanında yapan kişi aç kalmaz.

Değneyi yiyenle sayan bir değil: Değnekle dayak yiyen, doğal olarak sayandan çok acı çeker. Sorunu yaşamadan, yaşayan kadar bilemeyiz.

Demir ıslanmaz, deli uslanmaz: Demiri ıslamak, deliyi de uslandırmak olanaksızdır. Deli ve aptalca davranış sergileyen kişilerin olgunlaşması olanaksızdır.

Delilsiz cennete bile girilmez: Her isteyen değil, yaptığı iyiliği kanıtlayan cennete girebilir. Kişinin istediği şeye ulaşması için bir yol göstereninin olması gerekir.

Deli ile çıkma yola, başa gelir her türlü bela: Bilinçsiz kişiler ile yola çıkıldığında, insanın başı dertten kurtulmaz. Başımıza iş açmamak için, akıllı kişiler ile yola çıkmalıyız.

Deli ile devletli bildiğini işler: Delinin de güçlünün de korkacağı bir şey olmadığı için her ikisi de istediğini yapar.

Deli deliyi  görünce çomağını saklar: Her deli, kendinden daha deli olandan korkar.

Deniz dalgasız, gönül sevdasız olmaz: Yapıları gereği, denizden dalgasız , insan yüreği de sevgisiz olmaz.

Demir nemden, insan gamdan çürür: Demiri nem çürütür, insanı da keder yorar. Kendimize her şeyi dert etmemeliyiz.

Dertsiz baş, yarasız ağaç olmaz: Her insanın kendinde sorunu, her ağacın da kendince yarası olur.

Denize düşen yılana sarılır: Zor durumda kalan kişi, hiç sevmediği kişiden bile yardım ister.

Demir tavında dövülür: Bir iş zamanında yapıldığı zaman istenilen sonuç alınır.

Dert gider ama yeri boş kalmaz.: Bir dert bitince başka bir dert başlar.

Dert ağlatır, aşk söyletir: İnsanların, sorunlarını paylaşacak dostlara ihtiyacı vardır.

Dert, çekene göredir: Dert insanın dayanabilme gücüne göre farklılık gösterir. Kimileri derdi daha ağır yaşar, kimileri de daha hafif atlatır.

Deveye burç gerekirse boynunu uzatır: İhtiyaçlarımızı başkalarını kullanarak değil, kendi emeğimiz ve gücümüz ile elde etmeliyiz.

Deveye bindikten sonra çalı ardına saklanılmaz: Herkesçe bilinen şeyleri saklamak, boşuna çaba harcamak demektir.

Deve büyüktür ama beşini bir eşek yeder:  Fiziksel gücün, beyinsel güç karşısında hiçbir anlamı ve etkisi yoktur.

Dervişin fikri neyse, zikri de odur: Düşüncelerimizi saklayıp arkadan konuşmaktansa, yüze söyleyip dürüst olmalıyız.

Deve çökecek yeri bilir: Kişiliği oturmuş biri, nerede bulunması gerektiğini bilir.

Deve, Kabe’ye gitmekle hacı olmaz: Hak etmeyen birine hangi görev verilirse verilsin, kişiliği değişmez.

 Devlet adama ayağıyla gelmez: Durup dururken varlık sahibi olunmaz, önce çalışmak, üretmek gerekir.

Deveyi yardan atan bir tutam ottur: Açgözlü edip tehlikeli işlere girişmemeliyiz. Yoksa bunun bedelini hayatımız ile ödeyebiliriz.

Devletli yanını kaşısa, fukara para verecek sanır: Yoksullar, zengin olanın her davranışından  kendilerine yardım edeceğini sanırlar.

Devlet oğul, mal tahıl, mülk değirmen: Köylü toplumlar için oğul, tahıl ve değirmen iş yapmak için  temel ögelerdir. İşe başlamadan önce, o iş için gerekli araç ve gereçlerimizi sağlamalıyız.

Diken battığı yerden çıkar: Sıkıntı ve dertlerimizi, nedenlerini bularak giderebiliriz.

Dil, ağrıyan dişe gider: İnsanlar yalnız kendilerini tedirgin eden şeylerle ilgilenirler, başka sorun olmadığını sanırlar.

Dilencinin torbası dolmaz: Dilenci, bulduğu ile yetinmez.

Dilenci bir olsa, şekerle beslenir: Birden çok fakire bakıp onları beslemek zordur.

Dilencinin hakkından dolandırıcı gelir: Dolandırıcı her önüne geleni dolandırır.

Dile gelen ele gelir: Düşünülen ve üzerinde çalışılan şeye er ye da geç kavuşulur.

Dil ile düğümlenen diş ile açılmaz: Patavatsızca söylenen kırıcı sözler insanı üzer ve kırılan kalbi de onarmak zordur. Dilimize sahip olmalıyız.

Dilden gelen elden gelse, fukara padişah olur: Sözle varlıklı olunabilseydi, herkes kısa zamanda zengin olurdu.

Dikensiz gül olmaz:  Her güzel, iyi şeyin katlanılması gereken zorluklarına da katlanılmalıdır.

Devletsizin yedi ev komşusuna dek zararı dokunur: Yoksul ve zor durumdaki kişi, herkese zarar verir.

Diş eti karın doyurmaz: Küçük kazanımlarla  yetinmemeli, daha iyi şeyler için çalışmalıyız.

Dişi kuş yapar yuvayı, içini dışını sıvayı sıvayı: Evdeki dirliği sağlayan kadındır.

Dilin kemiği yok, kemiği kırar: Bizi küçük düşürecek, kıracak sözler duymamak için davranışlarımıza özen göstermeliyiz.

Dilin cirmi küçük, cürmü büyüktür:

Dirlik olmayan yerde varlık olmaz: Düzensiz ve huzursuz ortamlarda başarı elde etmek olanaksızdır.

Doğru, Mevla’sından başka kimseden korkmaz: Doğru ve gerçekten ayrılmayan kişi kimseden korkmaz.

Dinsizin hakkından imansız gelir: Acımasız kimseyi kendisinden daha acımasız biri yola getirir.

 

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: Doğru söylemek çıkarcı kimseleri rahatsız ettiği için doğru kişileri yanlarında barındırmak istemezler.

Dokuzunda ne ise, doksanında da odur: İnsanlardaki doğuştan gelen özellikler zamanla değişmez.

Doğruluk minarede kalmış, onun da içi eğri:  Her insanın bir yanlışı, bir eksik yanı vardır.

Doğru söz yemin istemez: Genelde yalan söyleyenler yemine başvurdukları için, doğru söyleyenin buna ihtiyacı yoktur. Gerçek er geç ortaya çıkacaktır.

Doğru söz acıdır: Kişinin doğru yolda olmadığının söylenmesi kişiye sıkıntı verir.

Dolu bardak su almaz: Hiçbir şeye götürebileceğinden çok yük yüklememeliyiz.

Doğru söyleyenin tepesi delik olur: Doğrudan, gerçekten yana olmak kolay değildir ama biz yine de zor olanı seçmeliyiz.

Dost acı söyler:  Dost gerçekleri söyler ve yalandan dostmuş gibi davranmaz.

Dost, dosttan sır saklamaz: İnsanın en çok güvendiği kişi dostudur. Onun için sır da dosta söylenir ve dosttan saklanmaz.

Dost başa bakar, düşman ayağa: İnsanın giyim kuşamı düşmanını da ilgilendirir.

Dost ağlatır, düşman güldürür: Acı da olsa dostlarımızın eleştirilerine kulak vermeliyiz. Düşman ise eksikliklerimizi söylemez ve o halimize sevinir.

Dopdolu bir kese en iyi arkadaştır: Varlıklı kişi kendini güvende hisseder, başka dosta  gerek duymaz. İnsan kimseye el açmamak için çalışmalıdır.

Dost dost için çiğ tavuk yer: Dostlar birbirleri için her türlü özveriye katlanır.

Domuz derisinden post, eski düşmandan dost olmaz: Domuz derisi post için uygun değildir. Eski düşmanın da dostluğuna güven olmaz. Olmadık düşler peşinde koşup kendimizi aldatmamalıyız.

Doludan ıslanmışın yağmurdan pervazı olmaz: Büyük sıkıntılar yaşamış biri , küçük sıkıntılara girmekten çekinmez.

Dost, kara günde belli olur: Gerçek dost zor günde belli olur.

Dost, dostun ayıbını yüzüne karşı söyler: Kusurlarımızı yüzümüze karşı söyleyip arkamızdan bizi savunan kişiler gerçek dostlarımızdır.

Dostluk başka, alışveriş başka: Kişisel çıkarlarımızı dostluk ilişkilerimizle karıştırmamalıyız.

Dört göz, bir evlat içindir: Anne ve baba çocukları için her türlü fedakarlığı gösterir.

Dostun attığı taş, baş yarmaz: Dost söylediği sözü kötü amaçla söylemediği için buna üzülmemeliyiz.

Dut yaprak açtı soyun, döktü giyin: Hava koşullarına göre giyinmeli, hastalıklardan korunmalıyız.


Su testisi su yolunda kırılır:  Her şey kullanıldığı yerde ya da amaçta yok olur.

Su küpünün  yanında çanaklar kırılır: Çok büyük ve önemli şeylerin yanında, küçük şeylerin değeri ve önemi yoktur.

Su bulanmayınca durulmaz: Önemsenen karışık işler, iyice karışmayınca düzelmez.

Su içene yılan bile dokumaz:  Kendi işi ile, geçici ile uğraşan kişilerle uğraşmamalıyız.

Su aka aka yolunu bulur:  Sorunlar durarak değil mücadele edilerek aşılır.

Sözün yalanı olmaz, yanlışı olur:  Söz bir amacı dile getirdiği için yalanı olmaz, yanlışı olur.

Su uyur, düşman uyumaz: Düşmanlarımıza karşı her zaman tetikte olmalıyız.

Sükut ikrardan gelir: Söylenen söze karşılık vermemek, onu kabullenmek anlamına gelir.

Sür git, gör geç demişler:  Belli bir noktada kalıp takılmamalıyız, işimizi yarıda bırakmadan sonuna kadar yürütmeliyiz.

Sütlü koyun sürüden ayrılmaz: Üretken kimseler toplumdan kopuk davranmazlar.

Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer:  Bir işten zarar görenler, zarar görmeyeceklerini bildikleri işlerde bile özenli davranmaya başlarlar.

Sürüden ayrılanı kurt kapar: Toplumdan ayrı yaşamamalıyız. Dünya, Sultan Süleyman’a (peygambere) bile kalmamış: Ölümlü dünya hiç kimseye kalmamıştır, bundan böyle de kalmayacaktır. Çünkü her insan ölümlüdür.

Dünya malı dünyada kalır: İnsan bu dünyadan ayrıldıktan sonra öbür dünyaya bir şey götürmeyecektir. Onun için aç gözlü olmamak gerekir.

Dünyanın kavgası para üstünde: Dünyadaki tüm kavgaların nedeni çıkar ilişkileri, para hırsıdır.

Düşmez kalkmaz bir Allah: Her insanın kötü ve iyi günleri vardır. Kime ne olacağı belli olmaz. Düşmeyen bir tek Allah’tır. İnsanoğluna her şey olabilir.

Düştün ise toprağa sarıl: İnsan sahip olduklarını kaybettiği zaman yeniden umutla çalışmaya başlamalıdır.

Düşman eteğin altından çıkar: Düşman en korunduğun yerden bile çıkabilir. Onun için dikkatli olmak gerekir.

Düşman düşmana rahmet okumaz:  Düşman düşmanın iyiliğini istemez.

Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer deli kişiye: Düğün evlenen gençleri mutlu ederken , düğünün sıkıntısını çeken ise gençlerin yakınlarıdır.

Dünya ölümlü, gün akşamlı: Dünya malı geçicidir ve dünyada kalır. Onun için aç gözlü olmamak gerekir.

Düğün el ile harman yel ile: İş yapmanın koşulları hazırlanmadan  o işe girişmemeliyiz.

Duvarı nem , insanı gam yıkar: Demir nemden insan gamdan çürür atasözü ile aynı anlama gelir.

Düşman karınca olsa bile kendini merdane tut: Düşmanı küçümsemek her zaman hazırlıklı olmak gerekir.

Dünya umut dünyasıdır: İnsan umudunu kaybetmemelidir.

Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör: Gerçek dostlar kara günde belli olur. Zor zamanlarında yanında kimse olmuyorsa hiç dostun olmamıştır.

Dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor: Mesleğinde ustalaşmadan hileye başvuruyor.

Dünkü çocuk: Deneyimsiz genç.

Dünden razı: Bu öneriyi seve seve kabul eder.

Dünya başına yıkılmak: Büyük bir yıkıma uğrayarak tüm umutlarını yitirmek.

Dünya bir araya gelse: Tezini bütün insanlar savunsa bile.

Dünya durdukça durasın: Çok yaşayasın.

Dünya evine girmek: Evlenmek.

Dünya gözüyle: Ölmeden.

Dünya kelamı etmek: Olup bitenlerden konuşmak.

Dünya yıkılsa umurunda değil: Kaygısız.

Dünyadan elini, eteğini çekmek: Hiçbir şeyle ilgilenmez olmak.

Dünyanın öbür ucu: Çok uzak bir yer.

Dünyayı toz pembe görmek: Çok iyimser olmak.

Dünyaya gözlerini kapamak: Ölmek.

Dünyaya gelmek: Doğmak.

Dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak: İnsanın başına neler gelebileceğini öğrenmek.

Dünya durdukça durasın: Çok yaşayasın.

Dürbünün tersiyle bakmak: Bir şeyi olduğundan daha küçük ve önemsiz görmek.

Düşünüp taşınmak: Konuyu her yönü ile düşünmek.

Düşünceye dalmak: Dalgınca düşünmek.

Düşman çatlatmak: İyi durumlar ya da başarılarla düşmanı kıskandırmak.

Düş kurmak: Bir şeyi yapmayı tasarlamak.

Düşeş atmak: Umulmadık bir başarı kazanmak.

Düşe kalka: Kimi zaman iyi, kimi zaman kötü durumlar yaşayarak çalışmak.

Dünya evine girmek: Evlenmek.

Dünya kelamı etmek: Olup bitenlerden konuşmak.

Dünyaya kazık etmek: Ölmeyecek gibi uzun yaşamak.

 

 

Ç Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 Ç Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez: Gül çalıda değil kendi ağacında biter. Cahil de adı üstünde cahil olduğu için sadece kendi doğrularına inanır, başkaları onu ikna edemez. Onun için cahile fazla söze gerek yok.

Çalma elin kapısını, çalarla kapını: Sen başkalarının kapısını kötü emellerin için çalarsan gün gelir senin kapısını da başkaları kötü amaçları ile çalar.

Çabuk parlayan çabuk söner:  Hak etmeği yere gelenler  beceriksizliklerinden dolayı   yerlerini çabuk yitirirler.

Çalışmak, ibadetin yarısıdır: Bütün dinler insanlara çalışmayı öğütler. Çalışanı Allah da çok sever. Çalışmak ibadet etmek gibidir.


Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme: Çağrılan yere gidilmeli, çağrılmayan yere yüzsüzlük yapılmamalı, gidilmemelidir.

Çerçi kızı boncuğa aşıktır: Çocuklar anne ve babalarını örnek alırlar. Çocuklarımıza doğru örnek olmalıyız.

Çamın kökü, yalancının sözü bitmez: Çam kökü derindedir, kesilse bile yeniden sürgün verir. Yalancının da sözü bitmez, kafasından yalanlar uydurmaya devam eder. Yalancı olmamak iyidir.

Çam ağacından ağıl, eloğlundan oğul olmaz: Çam ağacı ardıç kadar dayanıklı olmadığı için ağıl yapılamaz. Eloğlu da kanca, canca yakın olmadığı için kendi oğlunun yerini tutmaz. Her şeyin bir değeri vardır, yapacağı iş yarı kullanılacağı yer ayrıdır anlamında bir atasözüdür.

Çarşambanın gelişinden perşembe belli olur: Birtakım olaylar, ilk belirtileri ile önceden kendisini belli eder. İnsanların davranış biçimlerinden, kişilik yapılarını ve sonradan neler yapabileceklerini çözmeliyiz.

Çanağına ne doğrarsan, kaşığına o gelir: Çorba konan çanaktan pilav beklenilmez. Çalışmadan da bir şey elde edilemez.

Çatal kazık çakılmaz. (batmaz-girmez):  Kazığın çatallısı yere çakılmaz, kırılır. Anlaşılmaya varılmayan, kararsızlık içinde yapılan işler de başarıya ulaşamaz.

Çıra is vere vere yanar: Her güzelliğin zorluğu vardır. O güzelliğe ulaşmak için de zorluklara göğüs germeliyiz.

Çiftçinin ambarı, sabanın ucundadır: Hangi iş kolu olursa olsun çalıştığımız sürece kazanabiliriz.

Çıngıraklı deve kaybolmaz: Nitelikli ve yetenekli insanlar her toplum tarafından sevilir, tanınır.

Çift edersen bağlanırsın, bağ edersen eğlenirsin:  Çiftçi toprağına bağlı olur ve işi de zor olur. Bağ ise eğlenmek amacı ile yapılır. Kendimize rahat ve iyi bir iş sağlamalıyız.

Çık çık eden nalçadır, iş bitiren akçadır: Ayakkabı nalçası da para gibi ses çıkarır ama para gibi değeri yoktur. Boş lafa değil işe yarayıp yaramadığına bakmalıyız.

Çıra dibine ışık vermez: Bilgili ve erdemli kimseler  kendilerinden esirgediklerini topluma veririler, topluma hizmet ederler.

Çıkmadık canda umut vardır: Ölmedik canda umut olduğu gibi hayatın da umudu vardır ve umutlarımızı asla kaybetmemeliyiz, en küçük umut ışını bile değerlendirmeliyiz.

Çoban çorabını kendi örer: Çoban, gece gündüz dağda olduğu için, kendi işini kendi görür.

Çobanın gönlü olursa, tekeden yağ çıkarır: Çoban isterse, elinden gelebilecek her işi yapar.

Çirkin bürüne, güzel görünür: Çirkin, görünmemek için saklanır ama güzelin saklayacağı bir şeyi yoktur. Herkes durumunun  gerektirdiği biçimde davranır.

Çoban güttüğü, çırak durduğu kadar alır: Herkes hak ettiği kadarını alır.

Çivi çıkar, ama yeri kalır: Yapılan ve yaşanan hiçbir şey unutulmaz.

Çingene et pişirir, pişmeden karnın şişirir: Çingene, eti zor bulduğu için et henüz bitmeden yemeye başlar ve et pişene kadar bitmiş olur.

Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hak: Allah adaletli olandır. Kimsenin birbirine zararı olmayacak şekilde herkesin istediğini yerine getirir.

Çoğu zarar, azı karar: Her şeyin fazlası zarardır. Bizim fazlalık olarak aldıklarımız bir başkasının ihtiyacıdır.

Çocuklara iyi, kötü huy anadan gelir: Anne çocuklara daha yakın olduğu için , çocuğun yetişmesinde de etkili olan kişi odur.

Çobansız koyunu kurt kapar: Çobanı olmayan sürü, her tehlike ile karşı karşıya kalır.

Çocuğun yediği helal, giydiği haramdır: Çocuk yerse sağlıklı olur büyür ama çok kaliteli kıyafeti çocuğa giydirmeye gerek yoktur. Zaten çocuklar hemen büyüdüğü için israfa gerek yoktur.

Çocuk büyür, deli uslanmaz: Çocuk büyüdükçe, düzene girer ama delinin düzene girmesi olanaksızdır.

Çocuğa iş, ardına düş: Çocuğa iş buyuranlar, sonunda o işi kendileri yapmak zorunda kalırlar.

Çocuğun olduğu yerde gıybet olmaz: Çocuk, söylenenleri bilmeden başkasına aktardığı için, yanında gizli şeyleri konuşmak sakıncalıdır. Çünkü çocuk duyduğunu bir başkalarına diyebilir.


C Harfi İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 C Harfi İle İlgili Atasözleri ve Anlamları

 

Cahilin dostluğundan, âlimin düşmanlığı yeğdir: Akıllı düşman akılsız dosttan daha iyidir anlamını içerir.

Cami ne kadar büyük olursa olsun, imam yine bildiğini yapar. Caminin büyüklüğü, küçüklüğü hocayı etkilemez, o yine bildiklerini anlatır. Bir konuda kararlı olan kişi, şartlar ne olursa olsun tezini savunur.

Cahil kendinin düşmanıdır: Cahil her davranışını düşünmeden sergilediği için  kendi başına dert açar, kendi düşmanı olur.

Cambaz ipte, balık dipte gerek: Herkes kendi işine ve kendine yakışanı yapmalıdır.

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan güçtür: Cahil biriyle dostluk yapıp zaman kaybetmektense, bilge kişilerle arkadaşlık yapıp kendimizi geliştirmeliyiz.




Can çıkmayınca huy çıkmaz: İnsanların kişilik özellikleri kolay kolay değişmez.

Can cefadan da usanır, sefadan da: İyiliğin de kötülüğün de aşırısından bıkılır.

Can canın yoldaşıdır: İnsan insana ihtiyaç duyar.

Canı acıyan eşek, attan yüğrük olur. (atı geçer): Zorunluluk ve can korkusu insana olmadık işler yaptırır.

Can boğazdan gelir:  Kişi beslenemezse ölür.

Can cümleden azizdir: İnsan her şeyden önce kendi canını düşünür.

Can bostanda bitmiş: (bitmez): İnsan canı, bostanda biten bir bitki değildir. Kolay elde edilemez. Sağlığımızın değerini bilmeliyiz.

Cins kedi ölüsünü göstermez: Nitelikli kediler, öleceklerini hissettiği zaman ortalıkta dolaşmaz, insanların kendini bulmayacağı bir yere giderek orada ölümünü bekler. Nitelikli insan da kendini alay ettirecek davranışlarda bulunulmasına izin vermez ve kaliteli davranır.

Canı kaymak isteyen, mandayı yanında taşır: Güzel bir hata sürmek isteyen kişi bu yaşayışın sorumluluklarını da  göze almalı, gerekli kaynakları elinin altında bulundurmalıdır.

Cin tutana bir muska yeter: Her işe gerektiği kadar emek ve güç harcamalıyız.

Cins horoz yumurtada öter: Horoz olacak civciv, daha yumurta halindeyken kendini belli eder.  Büyük adam olacak çocuk da davranışları ile  kendini belli eder.

Cefayı çekmeyen Âşık, sefanın kadrini bilmez: Aşkın  sıkıntısına göğüs gerilirse mutluluğun değeri bilinir. Emek verilmeden  elde edilen şeylerin de değeri bilinmez.

 

B Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

 B Harfi İle İlgili Tüm Atasözleri ve Anlamları

Baba vergisi görümlük, koca vergisi doyumluk: Babanın kızı için verdiği şeyler geçici, eşin verdikleri kalıcıdır.

Baba eder, oğul eder: Düşüncesiz, hesapsız babaların cezasını, çocukları çeker.

Babası köy kâhyası olunca, kendinin neden pervası olur?: Babası köy muhtarı olan çocuklar şımarıkça davranışlar sergiler ve kendilerini bir şey oldum sanırlar.

Baba borcu evlada düşer: Nasıl ki babanın mirası çocuğa kaldıysa babanın borçları da çocuklarına kalır.

Bağla atını, sonra ısmarla Hakk’a:  Önce işimizi yapmalı, tedbirimizi almalı geri kalanını da tevekkül ederek Allah’a bırakmalıyız.

Bağ dua değil, çaba ister: Bağ, oturup dua etmekle meyve vermez, emek ister.

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: Bakımını yapmadığımız bağdan  üzüm yemeyi beklemek yüzsüzlük olur. Önce emek et ki sonra üzümünü ye. Hak etmediğin bir şeyi isteme.

Babasından mal kalan, merteği içinde bitmiş sanır:  Mirasyediler mirasın hiç bitmeyeceğini zanneder.

Bağlı aslana tavşan bile saldırır: Bağlı olan aslana ondan en çok korkan tavşan bile saldırır. Eli kolu bağlı kimseye karşı saldırganca davranmak insan olana yakışmaz.

Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil: Bal ve kaymak lezzetli bir ikilidir ama onlar da çok pahalı olduğu için onları da herkes yiyemez. Her zaman bütçemize hareket etmeliyiz.

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur: Bahçemize bakarsak verim alırız, bakmazsak da karşımızda dağ gibi bakımsız bir yer görürüz.

Bağ babadan, zeytin dededen kalır: Zeytin ağacı çok yetişip meyve veren bir ağaçtır ancak dededen kalır. Yatırımlarımızda sabırsız davranmamalı, kendimizden sonra gelen kuşakları da düşürerek hareket etmeliyiz.


Babası oğluna bir bağ bağışlamış, oğlu babasına  bir çıngıl üzüm vermemiş:  Babalar çocuklarından bir şey esirgemezler. Çocuklar ileride kendileri baba oldukları zaman çocuklarına her şeyi feda ederler ama kendi babalarına bir salkım dahi üzüm vermezler. Çocuklarımızdan bir şey bekleyerek onları büyütmemeliyiz.

Bakan göze yasak olmaz: Göz herkesi görür. Onun için  kimsenin görmesini istemediğimiz şeyler yapmamalıyız.

Baht olmayınca başta, ne kuruda biter, ne yaşta: İnsanın şansı yaver gitmeyince her işi ters gider. Bir işin rast gitmesi için biraz da şans olması gerekir.

Bağlı koyun yerinde otlar: İnsanlar ancak imkanlarının verdiği ölçüde üretken olurlar.

Bal bal demekle ağız tatlanmaz: Balın tadına ancak yiyerek varırız. Çalışmadan, boş konuşarak karnımızı doyuramayız.

Balık kılçığıdır, ne yenir ne yutulur: Başkasının olan şeylere sahip olmaya çalışırsak hak ettiğimiz cezayı da bir güzel çekeriz.

Balık balığı yiyince balıkçı ne yesin?:  Balığın balığı yemesi balıkçının kesesini zarara uğratır. İnsan da insana zarar vermemeli, kendi yaşamlarını  yok olma endişesi içinde geçirmemelidir.

Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yer:  Güzel olan bir şeyi  onu isteyen kişi değil kısmeti olan kişi yer.

Bal olan yerde sinek de olur: Varlığın ,zenginliğin olduğu yerde asalak geçinenler de olur. Böyle kimseler mal sahibine yaranıp kendilerine pay çıkarmaya çalışırlar.

Balın âlâsı, oğulun tazesindendir:  Oğul arının ilk verdiği bal beyaz ve lezzetli olur. Genç insanlar da daha dinamik olduğu için daha üretken olurlar ve güzel işler yaparlar.

Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir:  Balık avlandıktan sonra başına geleni anlar ama iş işten geçmiş olur. Sıkıntıya düşmeden önce önlemek almak gerekir. Sonra pişman oluruz.



Baltada varsa, sapında da var:  İnsanlar durup dururken suç işlemezler. Onları suça sürükleyen sebepler vardır ve o sebepleri gözden geçirmek gerekir.

Balsız kovanda arı durmaz: Kovanda biraz bal bırakılmazsa arılar o kovanı terk eder. Çalışanın da hakkı verilmezse çalışan işi bırakıp gider.

Ballı pide yeniçeriyi yumuşatır: İnsanlar ne kadar öfkeli olursa olsun ikram karşısında yumuşar ve  öfkeyle verebilecekleri kararlardan vazgeçerler. Bu da ikram eden kişinin yararına olur.

Bana arkadaşını söyle , sana kim olduğunu söyleyeyim: İnsanların kişilikleri, arkadaşlık yaptığı kişilerden belli olur Kendini bilmez kimselerle arkadaşlık kurmamalıyız.

Balçığı duvara vur, tutarsa hoş tutmazsa yine hoş: Kimi şeyler vardır ki elde edildiğinde fayda sağlar, elde edilmediği zaman da bir kayıp gerçekleşmez ama olsa da iyi olur hani denilir.

Balık baştan kokar: Balığın ilk bozulan yeri başıdır.  Toplum da önce baştaki yöneticilerin bozulmaya başlaması ile olumsuz etkilenir ve toplum da bozulmaya başlar.

Balta girmedik orman olmaz: Başından üzücü olay geçmeyen insan yoktur.

Bana benden olur her ne olursa, başım rahat eder dilim durursa: İnsanlar yerli yersiz konuşmaları ile diline hakim olamaması yüzünden başlarına bela açarlar. Başımıza gelenleri sorumluluğunu ilk önce kendimizde aramalıyız, öz eleştiri yapmasını bilmeliyiz.

Baş dille tartılır: İnsan düşüncelerini sözde dışa vurduğu için , kişinin sözleri ile onu değerlendiririz.

Baş ağır gerek, kulak sağır: Ağır başlı olmalı, olur olmaz  her şeyi ciddiye almamalıyız.

Baş başa bağlı, baş da padişaha (yasaya, şeriata): Padişahlıkta toplumu yöneten  herkes padişaha bağlıydı. Padişah da toplumu şeriat yasalarına göre yönetirdi.

Baş ağrıyınca sivrisinek davul çalar:  Başı ağrıyan kişiye, sivrisineğin çıkardığı ses bile davul sesi gibi gelir, rahatsız eder.

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın: Bana ne!” yaklaşımı ile söylenmiş bir sözdür. Sade bana dokunmayana karışmamalıyız demek istemiştir.

Baskıdaki altından, saksıdaki salkım yeğdir: Gizli altındansa, açık ve ulaşmamız kolay  olan üzüm salkımı daha yararlıdır.

 

Başa gelen mala gelsin: İnsan dert çekip canından olacağına, malını yitirsin.

Başüstüne deme, ayakaltına al da iş gör: Söz vermek, iş yapmak için yeterli değildir.

Başa gelen başta kalmaz: İnsanın başı derde girebilir ama bu sonsuza kadar sürmez.

Baş sağlığı dünya varlığıdır: Sağlık yerinde olmazsa servetin bir önemi olmaz. Önce sağlıktır önemli olan.

Baş ol da çeri başı ol: Sıradan kişi olmamalı, toplumsal görevlerimizi yerine getirmek gerekir.

 Baş kesilir fes içinde, kol kırılır yen içinde: Yalnızca bizi ve yakın çevremizi ilgilendiren  sıkıntılarımızı, eksikliklerimizi başkalarına söylememeliyiz.

Baykuşun kısmeti ayağına gelir: Baykuş yıkıntılar arasında  yaşadığı için, orada yaşayan küçük canlılar ile beslenir. Doğa bir denge içindedir ve her canlının  yaşayabileceği bir ortam vardır.

Başına gelen başmakçıdır: (ayakkabıcı): Başına iş gelen, ayakkabıcı gibi deneyim kazanıp ustalaşır.

Baykuş viraneyi gülistana değişmez: Herkes in  yaşadığı ve mutlu olduğu ortam kendince güzeldir.

Başını acemi berbere teslim eden, cebinden pamuğu eksik etmesin: Acemi birine iş yaptıran, sonucuna da razı olur: Sonradan pişman olmamak için  işimizi usta birine yaptırmalıyız.

Başı büyük olan bey olur, ayağı büyük olan çoban: Ancak zeki insanlar lider olur.

Başı ile giden gelmez, ayağı ile giden gelir: Bir konuda  mantıklı karar veren, kararlı olur.

Bela geliyorum demez: İnsan yaşamı rastlantılarla dolu olduğu için, iyi şeyler gibi kötülerle de karşılaşabiliriz.

Bekleyen derviş, muradına ermiş: Sabırlı kimseler, sonunda kazanalardır.

Bedava sirke baldan tatlıdır: Karşılığı ödenmemiş, en sıradan şey bile asalaklar için değerlidir.

Bekri’nin mekânı, akşam meyhane, sabah işkembeci dükkânı: Alkolik olan insanların evleri ile ilgileri olmaz.

Bekarlık gibi sultanlık olmaz: Bekar insan başına buyruk olduğu için  rahattır.

Bekarın parasını it yer, yakasını bit:  Bekarların yaşantıları genellikle düzensiz olduğu için , savurgan ve bakımsız olurlar.

Bekri Mustafa kadı olunca dünyanın ne olacağı anlaşılır: Bekri Mustafa devamlı alkol alan biridir. Kendine hayrı dokunmayan birinin  iş başına getirilmesi toplumsal düzeni de altüst eder.

Beşik arkası bile gurbet: Gurbetin yakını, uzağı olmaz. Hepsi insana aynı üzüntüyü, sıkıntıyı verir.

Besle kargayı, oysun gözünü: İnsana  en büyük kötülük acıdığı, yardım ettiği kişilerden ve en yakınlarından gelir.

Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış olur: Hiçbir şey birden değişmez. Her değişim belli bir  evrimden sonra  gerçekleşir.

Beş parmağın hangisini kessen  acımaz: Bütün parmaklar kesildiğinde aynı acıyı verir. Her çocuğumuzun huyu farklıdır ama biz anne ve baların onlara duyduğu sevdi ise aynıdır.

Berber berbere benzer ama başın Allah’a emanet: Her elinde makas olan berber değildir. Birbirine benzeyen her şey ya da aynı meslekte olan  herkes usta değildir.

Bey aşı borç, düğün aşı ödünç: Hiçbir şey karşılıksız değildir.

Benlik şeytana yakışır: Şeytan, kendini beğenmiş ve bencil bir varlıktır.

Beygir iyi olunca topal ya topal olur ya da  kör: Edinmek istediğimiz şeyleri, başkasının sözlerine göre değerlendirmemeliyiz.

Beylerde zulüm olur, yalan olmaz: Beyler küçük çıkarlar peşinde olmaz ama baskıdan da geri durmazlar.

Beylik fırın has çıkarır: Kaliteli ve usta birinin ürettiği mal da nitelikli olur.

Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asilden: Alınacak eşyaların niteliğine, evlenecek kişinin de soyluluğuna önem verilmelidir.

Beyler büyüğü yoksula kan ağlatır: Herkes dünyayı kendine göre düşündüğü için, denge oluşturmak zordur.

Bey mi yaman, el mi yaman?:  Tanımadığımız kişiler , güçlü diye tanıdığımız kişilerden daha güçlü çıkabilir, ön yargılı olmamak gerekir.

Bıçak kendi kınını (sapını) kesmez: Kötüler çıkar sağladıkları kişilere kötülük etmekten çekinirler.

Bıçağı kestiren yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu: Sağlam ve kişiliği oturmuş kişiler çevreleri tarafından sevilip sayılan kimselerdir.

 

Bilmediğin ot karın ağrıtır: Ne olduğu bilinmeyen bitki yenirse, insanı hasta eder.

Bin ölçüp bir kesmeli: İyice düşünmeden iş yapmamalıyız.

Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez: Bıçak yarası geçer ama  kırdığımız kalbin yarası kolay kolay geçmez. Onun için kimseyi kırmamalıyız.

Bin tasa  bir borç ödemez: Ne kadar tasalanırsak tasalanalım sorunlarımızı çözemeyiz.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır: Bir şeyi bilmeyebiliriz ama öğrenmek ise elimizde olan bir şeydir. Bilmediğimiz şeyi sorup öğrenebiliriz.

Bin dost az, bir düşman çok: Düşman değil, dost kazanmalıyız.

Bir atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin: Her şeyi yerinde, zamanında yapmalı ve kullanmalıyız.

Bin tanıktan bir ikrar yeğdir:  Kişi kusurunu kabul ediyorsa, tanığa gerek yoktur.

Bir adama kırk gün deli desen deli, akıllı desen akıllı olur: Sürekli telkinler insanı olumlu ya da olumsuz yönde etkiler.

Bir baş nereye olsa sığar:  Kimi kimsesi olmayan kolay geçinir ve her yerde barınır.

Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır: Geleneklerimize göre kahve ikram edilmesi, gelen kişiye saygı göstergesidir. Saygı duyulan kişi de bunun değerini bilmelidir.

Bir avuç altının olmaktansa, bir avuç toprağın olsun: Altın kolayca elden çıkarılıp yitirilir ama toprak kalıcıdır. Elimizden kolayca çıkabilecek şeyler yerine, kalıcı kaynaklar edinmeliyiz.

Bir ağaçta gül de biter, diken de: Bir ailede iyi insanda olur, kötü insan da.

Bir çöplükte iki horoz ötmez: Bir yerde, bir yönetici olur. İki ya da daha çok kişinin olması karışıklığa neden olur.

Bir dirhem et bin ayıp örter: Zayıf ve çelimsiz olmayan  kişi alımlı göründüğü için kusurları dikkat çekmez. Sağlıklı olmak, beden güzelliğini korumak kişin faydasına olur.

Bir çiçek koparsa bir kişinin, kopmazsa bin kişinindir: Kişisel çıkarlarımız için  toplumsal çıkarları zedelememeliyiz.

Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış: Düşüncesiz insanların yaptığı hatayı akıllı ve sorumluluk sahibi  insanlar düzeltmeye çalışarak yorulur, zorlanırlar. Yani düşüncesizlerin sorumsuzluğunun sıkıntısını akıllılar çeker.

Bir başa bir göz yeter: Gerektiğinde elimizdekiler ile yetinmesini bilmeliyiz.

Bir çıplağı, bin zırhlı soyamaz: Yoksullarla uğraşıp onları bulunduğu zor koşullardan daha da zoruna sokmamalıyız.

Bir elinin verdiğini, öbür elin duymasın: Yardımı karşılıksız ve reklam yapmadan yapmalıyız.

Bir elin nesi var, iki elin esi var: Tek başına insan çoğu şeyi yapamaz ancak bir araya gelindiğinde üstesinden gelinemeyecek iş yoktur.

Bir el eli yıkar, iki el yüzü yıkar: Dayanışma içinde olan kimseler, başka kişilere de yardım ederler.

Bir elin şamatası olmaz: Bir elin nesi var iki  sesi atasözü ile aynı anlama sahiptir.

Bir dönümün verdiği bir bey veremez: Herkes kendinin efendisi olmalıdır. Az da olsa kendi kazanmalı, özgür davranabilmelidir.

Bir dostun bir düşman kadar kahrı olur: Dostluk özveri ister, onu sürdürmek zordur. Dostlarımıza karşı özverili ve sabırlı olmalıyız.

Bir dost kırk yılda kazanılır: İnsanların birbirlerini tanıyıp güvenebilmeleri için, zamana ihtiyaçları vardır.

  

Bir iş başlanmayınca uçlanmaz: Başlanmayan iş bitirilmez.

Bir ev donanır, bir çıplak donanmaz: Kızlar ve kadınlar daha özenli giyindikleri için , onlara giysi beğendirmek zordur.

Bir günlük beylik de beyliktir: Geleceği düşünmeyen biri için, bir günlük mutluluk da yeterlidir.

Bir göz ağlarken, öbür göz gülmez: Birbirine yakın olan kişilerden  biri acı çekerken, diğeri sevinemez, aynı acıyı yaşar.

Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi bir fenayı düzeltemez: Kötülüklerle ve kötü kişilerle uğraşmak zordur.

Bir musibet, bin nasihatten evladır: Yaşanabilecek olumsuz bir durum, bin öğütten daha çok ders verir.

Bir evde düzen olursa, düzenbaz olmaz: Düzenli evde herkes mutlu olduğu içi düzenbazlık yapmayı düşünen de olmaz. İnsanların davranışlarını belirleyen ortamdır.

Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir er, bir er bir vatan kurtarır: Bir işin sonuçlanmasında en küçüğünden en büyüğüne her şeyin rolünü iyi bilmeli ve onu inkar etmemeliyiz.

Bir kafaya iki göz gerek: Her şeyin olağanını arayıp bulmalıyız. Olağandan az olanla yetinmemeliyiz.

Bir kötü gidince, yerine daha iyisi gelmez: Genellikle kötü olarak tanıdığımız kişilerden sonra daha kötüleri görünce, onu ararız.

Bir korkak bir orduyu bozar: Topluca yapılan işlere birinin yanlışı, bütün toplumu etkiler.

Bir kapıda iki dilenci olmaz: Bir aile, normal koşullarda ancak bir yoksula yardım edebilir.

Bir koyundan iki post çıkmaz:  Bir şeyden ya da kişiden, ancak yeterince yararlanılabilir.

Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: İki işi aynı anda yapmak olanaksızdır.

Bugünden tezi yok: Hemen şimdi.

Buluttan nem kapmak: En küçük şeylerden bile alınmak.

Bugünkü günde: Bu zamanın şartlarında.

Bulanık suda balık avlamak: Karışık bir durumdan yararlanarak çıkar sağlamak.

Buldukça bunamak:  Durumu iyiye gittikçe daha da iyisini istemek.

Buldun bal alacak çiçeği: Yararlanacak şeyi ya da kişiyi yakaladın.

Buluttan nem kapmak: En küçük şeylerden bile alınmak.

Bugünden yarına: Az zaman içinde. Bir de şu anlamı vardır: Bugün yaşayanlardan gelecek kuşaklara.

Burnu bile kanamamak:  Büyük bir kazadan yarasız beresiz kurtulmak.

Bugün peşin, yarın veresiye: Bugünkü durumum iyi ama yarınki satış konusunda umudum yok.

Bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı mı?: Vazgeçilmez biri değil ya!

Bunda bir iş var: Olayın bizim görmediğimiz gizli bir yanı var.

Buna değdi, buna değmedi demek: Önce beğenmediği şeyleri sonradan almak zorunda kalmak.

Burcu burcu kokmak: Pek güzel kokmak.

Bundan böyle: Bundan sonra

Bununla birlikte: Bu böyle ama...

Bugün buldum bugün yerim, yarına Allah kerim: Yarını düşünmeden günlük yaşarım.

Bugün dünden güzelsin dedik, yine yaranamadık: Hoşuna gidecek her şeyi söyledik ama yine de yaranamadık.

Bulup buluşturmak: Şuradan buradan bulmak.

Burnu düşmek: Burnun koklanmayacak derecede ağır bir kokuya maruz kalması.

Burnu Kafdağı’nda olmak: Çok kibirli insanlar için söylenilir.

Burnu sürtülmek: Başarısızlıklardan  ders almak.

Burnu yere düşse almaz: Kibirli.

Burun buruna gelmek: İki ayrı yönden gelirken birbirlerine çok yaklaşmak.

Burnunun yeli harman savuruyor: Çok böbürleniyor.

Burnunun ucunu görememek Ayak bastığı yeri görememek.

Burnunun direği sızlamak: Birine çok acımak.

Burnunun dibinde: Çok yakınında.

Burnunu kırmak: Kibirli birini büyüklenemez duruma sokmak.

Burnunu sıksan canı çıkar:  Çok üzüntülü.

Burnunu çekmek: Sümüğünü çekmek bir de şu anlama gelir: Umduğu şeyi elde edemediği için ağlamaklı olmak.

Burnundan solumak: Çok sinirlenmiş olmak.

Burnunu sokmak: Kendini ilgilendirmeyen işe karışmak.

Burnunun dikine gitmek: Kendi bildiğini yaparak kimseyi dinlememek.

Burnundan yakalamak: Birini kaçamayacak duruma sokmak.

Burnundan fitil fitil gelmek: Elde ettiği güzel şeylerin tadına varamadan üzüntülü durumlar yaşamak.

Burnunda tütmek: Çok özlemek.

Burnuna girmek: Birine pek yaklaşmak.

Buyur etmek: Konuğu içeri çağırmak.

Burun kıvırmak: Beğenmeyip küçümsemek

Buyurun cenaze namazına!: İstenmeyen bir sonuçla karşılaştık işte!

Buzlar çözülmek: Aradaki dargınlığın  kalkması

Buz üstüne yazı yazmak: Birine onu etkilemeyen bir söz söylemek.

Bütün bütüne: Tamamıyla.

Bir yiğit, nice kahraman olsa, sevdiğine yenilir:  İnsan sevdiği kişiye teslim olmuş demektir, o nedenle yenik sayılır.

Biri yer  biri bakar, kıyamet ondan kopar: Birinin varlıklı, diğerinin yoksul olduğu  bir yerde düzen bir dirlik olmaz.

Bitli baklanın kör alıcısı olur: Hiçbir şeyi küçümsememeliyiz. Her şeyin  ya da kişinin  bir beğeneni vardır.

Boğaz dokuz boğumdur: Konuşmadan önce düşünmeli, sonra konuşmalıyız.

Bir yokuşun bir inişi vardır: Her sıkıntının bir sonu, her zorluğun bir kolaylığı vardır. Umudu da asla kaybetmemek gerekir.

Bir selam bin hatır yapar: Selamı esirgemeyen kişi, kendisini herkese sevdirir. Güler yüzlü ve sıcakkanlı olmak gerekir.

Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek: Borcu ödeyerek, çaresiz sıkıntılardan da ölerek kurtulabiliriz.

Borçlunun dili kısa gerek: Alacaklının karşısında borçlu her zaman eziktir. Gerekmedikçe borç yapmamalıyız.

Borç yiğidin kamçısıdır: Borçlu kimse dürüst biriyse, borcunu ödemek için daha çok çalışır.

Borç iyi güne kalmaz: Zamanında ödenmeyen borç artar ve zamanla ödenmesi güçleşir ve  bu da insana büyük sıkıntılar yaşatır.

Borç vermekle, yol yürümekle tükenir: Borç ödeyerek, yol yürüyerek biter. Her işe gereken değeri vermeliyiz.

Borcun çoksa kefil ol, vaktin çoksa şahit ol: Birine kefil olmak demek, sıkıntıya girmek demektir. Bunu da yapan kişiler her şeye boş vermiş kişilerdir. Güvenmediğimiz kişilere kefil olmamalıyız.

Borçlunun duacısı alacaklısıdır: Alacaklı, alacağını geri alabilmek için borçlunun sağlıklı yaşamasını ister.

 Boş lakırdı karın doyurmaz: Yersiz ve faydasız konuşmanın kimseye faydası olmaz.

Boş torbaya eşek bile gelmez: İnsanlara emeğinin karşılığını vermediğimiz zaman onları yanımızda ya da işimizde tutamayız.

Boş çuval ayakta durmaz: Bilinçsiz insan toplumda sıradanlıktan kurtulamaz.

Borçsuz çoban, yoksul beyden yeğdir: Borçsuz olmak  beş kuruşu olmayan bey gibi unvana sahip olmaktan daha iyidir..

Borçla beylik olmaz. Kendimizin olmayan şeylerle övünmemeliyiz.

Borçlunun yalımı alçak olur: Borçlu, alacaklı karşısında her zaman ezik olur. Borçlanarak kimsenin gölgesinde kalmamalıyız.

Borçtan korkan, kapısını geniş açmaz: Borçtan korkan kişi gerekli olmadıkça borç yapmaz.

Boynuz kulağı geçer: Yeni yetişen kuşak eski kuşaktan daha ileride olur ve bu da son derece doğaldır.

Boşboğazı ateşe atmışlar  “odun ya” diye bağırmış: Boşboğaz kişiler, en büyük cezalarda bile dillerine hakim olamazlar ve gereksiz konuşmaya durmadan devam ederler.

Bugünkü tavuk, yarınki kazdan iyidir: Elimizdeki şey elde etmeyi umduğumuz ya da tasarladığımız şeyden daha değerlidir. Düşler uğruna elimizdekini kaybetmemeliyiz.

Bükemediğin bileği öp de başına koy: Yenilgiyi kabul etmeli, yenemediğimiz kişiye saygı duymalıyız. Yenilgiye tahammül edebilmeliyiz.

Buğday yanında acı ot da sulanır: Zorunlu durumlarda, zararlıyı da yararlıyı da birlikte kabullenmek zorunda kalırız.

Bugünün yarını, yarının bir başka günü var: Zaman bitmez, her doğan gün yeni bir güne hazırlıktır.

Buğdayım var deme, ambara girmeyince; oğlum var deme, yoksulluğa düşmeyince: Eline geçmeyen şeyi benimdir diye sahiplenme.

Bülbülün çektiği dili belasıdır: Sonu düşünülmeden söylenen söz  insanın başına olmadık dertler açabilir.

Büyük lokma ye, büyük söz söyleme: Sonunda  kınayacağımız, yerine getiremeyeceğimiz sözler söylememeliyiz.

Büyük başın büyük olur ağrısı: (Büyük başın derdi büyük olur:  Önemli işleri yürüten lider  kişilerin sıkıntıları, sıradan kişilere göre daha çok olur.

Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ ah vatan, ille vatan” demiş: İnsan için en değerli şey, kendi vatanında özgürce yaşamaktır.

Büyük balık, küçük balığı yutar: Güçlü olanlar güçsüz olanları ezer. Başkalarının bizi ezmesine izin vermemeliyiz.