Arkadaşlarınızla Daha Çok Hangi Konularda Sorun Yaşıyorsunuz?

 

Arkadaşlarınızla Daha Çok Hani Konularda Sorun Yaşıyorsunuz?

 

İnsan sosyal bir varlıktır ve yalnız yaşaması çok zordur. Çünkü yalnız başına bir insan her işini başaramaz ve bunun için de mutlaka başka insanlara gereksinim duyar. Özellikle de çocuklar yalnız kalmayı sevmez ve sosyal olmak, öğrenmek, deneyim kazanmak ister ve bunun için de arkadaşlarına ihtiyaç duyar. Arkadaşları ile oynamak, yorulmak, yeri geldiği zaman tartışmak ister. Çünkü bunlar hayatın doğal akışı içerisine olan durumlardır. Arkadaşlarımla sorun yaşadığım zamanlar olmuştur. Daha çok oyun sırasında tartışma yaşanıyor. 


Oyun seçme konusunda sorunlar yaşıyorum. Arkadaşım sadece kendi istediği oyunları oynanmamızı istiyor ve ben de benim de sevdiğim oyunlardan oynamak istiyorum ama arkadaşım bunu kabul etmiyor. Ben bir derste yüksek not aldığım zaman arkadaşım başarılı olmama üzülüyor ve bana kötü kötü bakıyor. Oysa o yüksek notlar adlığı zaman ben onun adına seviniyorum ve onu tebrik ediyorum ama o beni hiçbir zaman tebrik etmedi.

 

Kimi arkadaşlarım oyun sırasında hile yapınca, oyunun kurallarını yerine getirmediği zaman çok sinirleniyorum ve ona bu yaptığının yanlış olduğunu söylememe  rağmen yanlışını kabul etmezse çok öfkeleniyorum ama öfkeme hakim olabiliyorum ve şiddete asla başvurmuyorum. Hemen onun yanından uzaklaşıyorum.  Diğer bir örnek ise şunu verebilirim: Mesela ben öğretmenin verdiği ödevleri yaptığım halde arkadaşım benim emekle yaptığım ödevi teneffüs arasında benden istediği zaman emeğimi ona vermek istemiyorum. Çünkü hiçbir geçerli nedeni olmadan canı istemediği için ödevini yapmıyor ve benim emeğime konmak istiyor ve ben de vermiyorum. Bu konuda sorunlar yaşıyorum. Aşırı alıngan olan arkadaşlarım da var. En basit şakaları bile kaldırmıyorlar. Bunlarla da fazla iletişim halinde bulunmuyorum. 


Bir de konuşurken beni dinlemeyen ve sadece kendi konuşsun ve ben dinleyim durumunda olan bencil  arkadaşlarım var. Hiç empati kurmuyorlar ve ben de empati kurmayan insanları sevemiyorum. Bu en yakınlarım da olsa sevmiyorum ne yazık ki. Ben konuşurken beni dinlemeyen ve bana saygısızlık yapan arkadaşlarımla sorun yaşıyorum ve bu durumdan hiç hoşnut değilim. Yaşadığım bu ve buna benzer farklı sorunlar da vardır.

Sorunlarınızı Konuşmak Yerine Farklı Şekillerde Çözmeye Çalıştığınızda Başarıya Ulaştığınız Oldu Mu? Örnek Vererek Açıklayınız.

 

Sorunlarınızı Konuşmak Yerine Farklı Şekillerde Çözmeye Çalıştığınızda Başarıya Ulaştığınız Oldu Mu? Örnek Vererek Açıklayınız.


İnsanlar arasında çatışma olması doğaldır. Çünkü farklılıklarımız bizi bir yapar. Günlük hayatımızda aile içinde, arkadaşlar içinde, komşularımızla vb farklı türden sorunlarımız olmuştur. Her ne olursa olsun bu sorunları konuşarak çözmeye çalışmak, edep çizgisini geçmemek en güzel olanıdır. Sorunlarımızı konuşmak yerine şiddete başvurarak, öfkelenerek, başka insanların canını acıtarak  çözmeye çalışırsak geri dönüşü olmayan sonuçlara neden olabiliriz ve sevdiklerimizin gözünden düşmemize neden olabilir. Her insan gibi ben de mükemmel olmadığım için sorunlarımı konuşmak yerine farklı şekillerde çözmeye çalıştığım zamanlar olmuştur ama sonunda üzülen, yorulan kişi yine kendim olmuşumdur. Örneğin yüzüme gülüp samimi gibi görünen ve arkamdan kötü sözler söyleyen arkadaşlarımla şiddetli bir tartışmaya giriyorum ve o anda ağzıma gelen her şeyi söylüyorum ama sonu iyi olmuyor.

 

 Sorunlarımı konuşmak yerine değişik şekillerde çözmeye çalıştığımda başarılı olamadım. Bir sorun yaşadığım zaman çabuk alıngan oluyorum, bağırıyor, çağırıyorum ve söylenmemesi gereken sözler öfke anında bir ağzımdan çıkıyor ve sonra çok pişman oluyorum. Çünkü sorunla alakası olmayan şeyleri de söylüyorum ve bu da iyi olmuyor. Sonunda yaptığımdan pişman oluyorum ve keşke böyle yapmasaydım diyorum ama iş işten geçmiş oluyor. Sonunda üzülen, yorulan, kendini değersiz ve kötü hisseden kişi yine kendim oluyorum. Çünkü sorunları konuşmak gerektiğini öfke anında unutuyorum. Yani en büyük zararı yine kendim görüyorum  ve başka insanları da incitmiş oluyorum.

 

Daha sonra vicdan azabı çekiyorum ve özür dilemek istediğimde ise insanların bana olan eskisi saygısının kalmadığını görüyorum. Bunun için de gün geçtikçe öfkeme daha çok hakim olmayı öğrendim ve en iyi yolun konuşarak, sorunları tatlı bir dille söyleyerek çözüme kavuşturacağını öğreniyorum ve daha çok şey de öğrenmem gerekir diye düşünüyorum ya da öğrenmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Bir Araziyi Ailenizle Yaşayabileceğiniz Hâle Getirmek İçin Neler Yapabileceğinizi Düşününüz. Ardından 2-3 Dakikalık Bir Konuşma Tasarlayınız.

 

Bir Araziyi Ailenizle Yaşayabileceğiniz Hâle Getirmek İçin Neler Yapabileceğinizi Düşününüz. Ardından 2-3 Dakikalık Bir Konuşma Tasarlayınız.


Bir araziye sahip olmak ve arazi üzerinde ağaçlar yetiştirmek, o araziye güzel sebzeler ekmek ve daha birçok şey yapmak isterdim.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 

Bir araziyi ailemle yaşayabilecek hale getirmek için elimden gelen her türlü işi yapardım. Bize ait olan araziyi önce bir güzel temizlerdim ve üzerinde otlar bırakmazdım. Daha sonra ailemle birlikte o toprağı verimli hale getirmek için traktörle sürdürürdüm ve toprağın daha canlı ve daha verimli olması için her türlü çalışmayı yapardık. Arazimize  değişik meyve ağaçları, bitkiler, çiçekler getirirdim ve bunların arazide güzel bir şekilde yetişmesi için onları sular, ilaçlarını veriri ve her türlü bakımını günü gününe yapardım. Yani bu konuda bir çocuk olarak aileme her türlü yardımı elimden geldiğince yapmaya çalışırdım.

 

Sevgili öğretmenim

Arazimizin yanına güzel bir yazlık yaptırırdık. Yaz tatilinde oraya gelirdik ve orada yaşardık. Ayrıca çeşmemiz de olurdu ve o çeşmede arazide çalıştıktan sonra elimi yüzümü yıkardım ve çeşmenin suyundan kana kana içerdim. Araziye küçük bir kümes yapardık ve orada tavuklarımız, horozlarımız, hindilerimiz olurdu. İneklerimiz, koyunlarımız da olurdu ve onların etinden, sütünden faydalanırdık. Arazimizin bir yanına da kocaman bir oturma alanı yapardık. 


Babamla birlikte masalar, sandalyeler yaparak kocaman bir kamelyeye sahip olurduk ve bize gelen misafirlerimizi de böylece mutlu etmiş olurduk. Daha birçok şey yapardık. Şimdilik aklıma gelenler bunlardır. Beni ilgi ile dinleyip bana sabır gösterdiğiniz için çok teşekkür eder, konuşmama burada son veririm.

Sizce Doğayı Sevmemiz Neden Önemli Olabilir? Doğanın İnsanların Sevgisine İhtiyacı Olduğunu Düşünüyor Musunuz?

 

Sizce Doğayı Sevmemiz Neden Önemli Olabilir? Doğanın İnsanların Sevgisine İhtiyacı Olduğunu Düşünüyor Musunuz?


Doğa bize çeşitli nimetler sunar. Çünkü doğa bize verilen en büyük armağandır. Doğa sayesinde temiz hava alırız, kırlarda yürürüz, koşarız, ağaçlardan meyve toplarız, denizlerinde yüzeriz, ormanları sayesinde temiz hava alarak oksijene doyarız ve daha nice nece güzelliklere sahip oluruz. Doğa bize bu kadar fazla güzellikler yaşatırken, hissettirirken biz ise ona hunharca davranıyoruz ve her geçen gün ona zarar vermeye, onu kirletmeye ve yok etmeye devam ediyoruz.


 Oysa doğanın da insanların ilgisine, sevgisine ihtiyacı vardır. Bizler onu ne kadar korursak  ve seversek doğa da bize uzun yıllar hizmet eder ve bizi mucizeleri ile karşılaştırmaya ve yaşatmaya devam eder. İnsanlar doğayı sevmediği zaman doğanın eski halinden eser kalmaz ve bunun da bize geri olumsuz sonuçlar olur. İşte bunların olmaması için, daha yaşanılır bir dünya için, daha yaşanılır bir doğa için çevremizi temiz tutmalıyız, doğayı yeşil alanlar ile çoğaltmalıyız, suyu, havayı, toprağı kirletmemeliyiz ve doğaya olan sevgimizi ve ilgimizi her geçen gün artırmalıyız. 


Nasıl ki bizim doğaya ihtiyacımız varsa doğanın da bize ihtiyacı vardır. Onu sevmek, ona zarar vermemek, onu korumaktır. Doğadan uzaklaşırsak kalbimiz katılaşır oysa onunla iç içe olursak, onu seversek ve onu kirletmezsek daha güzel günler yaşamaya devam edebilir Doğa ile ilgili şu sözü de unutmamalıyız:" Doğa bekçi ile değil, sevgi ile korunur."

Bir sporcunun Milletinin Desteğini Arkasında Hissetmesi, Onu Ve Katıldığı Spor Karşılaşmasını Nasıl Etkiler

 

Bir Sporcunun Milletinin Desteğini Arkasında Hissetmesi, Onu Ve Katıldığı Spor Karşılaşmasını Nasıl Etkiler?


Sporcular bir ülkenin gururudur. Hele  bir de ahlaklı ve onurlu olursa o sporcu örnek bir insan olur ve onu örnek alan gençler de sporcu olan kişinin  yolundan gider. Bir sporcunun milletinin desteğini arkasında hissetmesi ve onu  ve katıldığı karşılamasını şu şekilde etkiler: Sporcunun kendine olan güveni daha çok artar ve içinden “ben bu maçı almalıyım, kaliteli oynamalıyım, kazanmayalım ve ülkeme başarıyı tattırmalıyım” diyerek oyununu daha güzel oynar ve böylece daha büyük başarılara doğru gitmiş olur. Mutlu olur ve elimden gelenin en iyisini yapmalıyım heyecanı ile sporunu yapar.


Milli destek olan sporcu daha çok çalışır, daha üretken olur ve daha büyük başarılara imza atar. Katıldığı spor yarışmalarında başarılı olmak için son ana kadar mücadelesini sürdürür ve oynamaktan, mücadele etmekten asla vazgeçmez. Sabırlı olur, çok çalışır, üretken olur ve en iyi olmak için en iyisini yapmaya çalışır. Kendini sever, milletini sever ve milletine olan güveni daha çok artar ve bunun için de her zaman azimli, kararlı, tutarlı ve çalışkan olmaya devam eder.


 Örnek bir insan olur ve örnek bir sporcu olarak yaşamına devam eder. Milletini gururlandırır ve heyecanlandırır ve böylece ülkemizi dünya ülkelerine de tanıtmış olur ve ülkemizi en iyi alanda temsil etmek için çalışmaya devam eder.

Millî Mücadele Yıllarında Askerlerimizin Cepheden Ailelerine Yazdıkları Mektuplarla İlgili Bir Araştırma Yapınız. Bu Mektuplardan Birini Seçip Sınıfa Getiriniz.

 

Millî Mücadele Yıllarında Askerlerimizin Cepheden Ailelerine Yazdıkları Mektuplarla İlgili Bir Araştırma Yapınız. Bu Mektuplardan Birini Seçip Sınıfa Getiriniz.

 

Milli Mücadele yıllarında şehit düşmüş bir askerimizin ailesine yazdığı mektup aşağıdaki şekildedir. Mektubu okuduğunuzda duygularınıza hakim olmayacaksınız. Tüm kahraman askerlerimizin ruhları şad olsun.


Mektup Örneği

Mektubun Konusu: Borçlarımı Ödeyin
Yazıldığı Tarih: 18.05.1915
Şehadet Tarihi: 02.06.1915


“Sevgili Babacığım, Valideciğim,

Arıburnu’nda ilk girdiğim müthiş muharebede pantolonumdan hain bir İngiliz kurşunu geçti, Bundan sonra gireceğim muharebelerden kurtulacağıma ümidim olmadığından bir hatıra olsun diye şu satırları yazıyorum.

… Gözbebeğim zevcem Münevver ve oğlum Nezih’ciğimi önce Cenab-ı Hakk’ın sonra sizin himayenize bırakıyorum. Onlar hakkında ne mümkünse lütfen yapmaya çalışınız. Servetimiz olmadığı malumdur. Mümkün olandan fazla bir şeyi isteyemem, istesem de boşunadır.


Refikama hitaben yazdığım kapalı mektubu lütfen kendi eline veriniz. Fakat çok üzülecektir, o üzüntüyü giderecek şekilde veriniz, teselli ediniz. Allahü Teâlânın takdiri böyleymiş. İsteklerim ve borçlarım hakkında refikamın mektubuna koyduğum deftere ehemmiyet veriniz. Münevverin hafızasında veyahut kendi defterinde kayıtlı borçlar da doğrudur. Münevvere yazdığım mektup daha geniştir. Kendisinden sorunuz.


Sevgili babacığım ve valideciğim, belki bilmeyerek size karşı bir çok kusurda bulunmuşumdur. Beni affediniz, hakkınızı helal ediniz, ruhumu şad ediniz. Sevgili hemşirem, Lütfiye’ciğim, bilirsiniz ki sizi çok severdim. Sizin için gücümün yettiği nispette ne yapmak lazımsa yapmak isterdim. Belki size karşı da kusur etmişimdir. Beni affet, hakkını helal et. Yengeniz Münevver hanım ile oğlum Nezih’e sende yardım et. Sizi de Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve himayesine tevdi ediyorum.

Ey akraba ve ehibba! cümlenize elveda. Cümleniz hakkınızı helal ediniz. Benim tarafımdan cümlenize hakkım helal olsun. Hepinizi Cenab-ı Hakk’a tevdi ve emanet ediyorum. Elveda, Elveda!


Ebediyyen Allahaısmarladık, sevgili babacığım ve valideciğim.”

Yüzbaşı Mehmet Tevfik

Dedenizle Bir gün Geçirdiğinizi Düşününüz. O Gün Yaşadıklarınızı, Dedenizle Yaptıklarınızı, Oynadığınız Oyunları, Duygu ve Düşüncelerinizi Anlatan Bir Konuşma Yapınız.

 

Dedenizle Bir gün Geçirdiğinizi Düşününüz. O Gün Yaşadıklarınızı, Dedenizle Yaptıklarınızı, Oynadığınız Oyunları, Duygu ve Düşüncelerinizi Anlatan Bir Konuşma Yapınız.


Büyüklerimiz ile vakit geçirmek ve onların engin deneyimlerinden faydalanmak

 biz çocuklar için büyük bir şanstır.

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım!

 

Okullar kapanmış, karneler verilmişti. Ailemle hemen yola çıktık ve köyde olan dedemlere gittik. Babam memur olduğu için, annem ise özel bir kurumda çalıştığı için ancak yaz tatilinde dedemlere gidebildik. Dedemlere vardığımız zaman  onun yaşadığı yerin ne kadar güzel olduğunu gördüm. Kocaman evleri vardı ve evlerinin bahçeleri de harika görünüyordu. Eve varır varmaz büyük annem kapıyı açtı ve bize köy sofrası kurmuş, köy kahvaltısı hazırlamıştı. Kahvaltıda neler yoktu ki… Bal, köy yumurtası, peynir çeşitleri, tahinli pekmez, ceviz, sucuklu yumurta, patates kızartması, sıcacık çörekler ve daha neler neler…

 

Tüm bu güzel olan yiyecekleri yedikten sonra dedemle köydeki ormana gittik ve onunla orada badem, dağ çileği, dağ kirazı ve dağ çayı topladık.  Daha sonra dedemle ormanda top oynadık, ben kaçtım o beni yakaladı, bilye oynadık ve daha neler neler…  Ormanda dedemle hem  sohbet ediyor hem de güzel meyveler topluyorduk. Bir yandan da meyveleri yemeye devam ediyordum. Dedemin bana olan bakışı, sıcaklığı ve  güzel gözleri beni çok etkilemişti. Beni o kadar çok seviyordu sürekli yavrum, kuzum diyordu. Onunla çok güzel bir an  yaşıyordum. Ormanda meyveleri topladıktan eve vardık daha sonra dedem beni  sonra beni kümese götürdü ve oradaki yumurtaları sen toplan yavrum dedi. Ben de buna çok sevindim ve kümesten yirmi tane yumurta topladım. Bu çok güzel bir duyguydu. Daha sonra dedemin koyunlarını dağa çıkardık ve birlikte koyunları otlattık. Acıktığımızda ise dedemin getirdiği yollukları afiyetle yedik. 


Daha sonra dedem bana çocukluğunun bu dağlarda geçtiğini ve burada güzel anılarının olduğunu söyledi. Dedem de kendi dedesinden bana bahsetti ve onunla ne güzel anıları olduğunu söyledi ve gözünden iki damla yaş geldi. Hemen ona koştum ve sarıldım. Belli ki o da kendi çocukluğunu, dedesi ile ilgili anılarını hatırlamıştı…. Çok duygulandım ve çok üzüldüm onun için… Ömür ne de çabuk tükenip gidiyordu.

 

Sevgili öğretmenim,

İnsan dede bile olsa yine de çocukluğunu özlüyordu ve yaşanılanlar hiç bir zaman unutulmuyordu. Dedeme sarıldım ve ona maymunluklar yaparak onu güldürdüm ve dedem de bana kahkahalar atarak güldü. Daha sonra akşama doğru köydeki evimize geldik. Babaannem bize enfes bir köy tavuğu pişirmiş, sarmalar, dolmalar yapmıştı. Annem de kek, poğaça hazırlamıştı. Hepsini afiyetle yedik ve ben o gece dedeme sarılarak uyudum. Onunla muhteşem bir gün geçirmiştim ve bu günü de daima hatırlayacağım. Dedemle geçirdiğim bir gün bu şekildedir. Beni dinlediğiniz için teşekkür eder konuşmama burada son veririm..

Dedenizle Vakit Geçirme Fırsatınız Oldu Mu?

 

Dedenizle Vakit Geçirme Fırsatınız Oldu Mu?


Dedemle vakit geçirme fırsatım hemen hemen her gün oluyor. Çünkü annem ve babam onların yakınından bir arsa aldılar ve oraya ev yaptırdılar. Böylece kardeşim ve ben dedemi her gün görüyorum ve onunla her gün belirli aralıklarla vakit geçiriyorum ve ondan çok şey öğreniyorum. Çünkü dedem çok deneyimli, becerikli ve güler yüzlü bir dededir. 


Onu çok seviyorum çünkü o bana çok şey öğretti ve hayatımı anlamlı kılan değerli insanlardan biridir. Onunla bahçemizde güzel ve eğlenceli vakit geçiriyoruz. Ağaç dikiyor ve ağaçları suluyoruz, meyvelerini birlikte topluyoruz, birlikte top oynuyoruz, yürüyüş yapıyoruz ve daha birçok şey yapıyoruz. Benim çocuk olarak en büyük şansım dedemle komşu olmak ve onları sürekli görmektir. Kısacası onları her gün görüyorum ve onlarla güzel ve verimli aynı zamanda eğlenceli vakit geçiriyorum. 


İyi ki dedeme komşuyuz ve iyi ki onun sayesinde çok şeyler öğrendim. Dede ile zaman geçirmek çok güzel. Çünkü dedem bana elinden gelen her türlü fedakarlığı gösteriyor, ondan hayata dair çeşitli bilgiler öğreniyorum. Dedemi ve babaannemi çok ama çok seviyorum. Onla iyi  ki varlar ve iyi ki hayatımdalar.

Okuduğunuz Kitaplardaki Kahramanlarla Aranızda Neden Bir Bağ Kurarsınız? Söyleyiniz.

 

Okuduğunuz Kitaplardaki Kahramanlarla Aranızda Neden Bir Bağ Kurarsınız? Söyleyiniz.


Okuduğumuz kitaplardaki kahramanlar sanki bizimle özdeş olmuş, bizim aynımızmış gibi hissederiz ve kendimizi o kahramana yakın buluruz. Çünkü bizde olan özelliklerin onda da olduğunu görebiliriz. Mesela doğruluk, dürüstlük, güven, iyi bir arkadaş, iyi bir dost, çalışkan, başarılı, sorumluluk sahibi insan olduğunu görebiliriz kahramanın. Yardımsever, merhametli, hayvanları seven ve koruyan vb gibi kahramanlarla kendimize yakın hissedebiliriz.


 Onun için de kendimizi kahraman ile özdeşleştiririz ve bunun için de o kahraman ya da kahramanlara yakınlık duyabiliriz. Ayrıca yıllar yıllar önce  yıl önce yazılmış büyük yazarlarla konuşuyormuş, onlarla dertleşiyormuş gibi hissederiz. Düşünsenize Tolstoy, Dostoyevski gibi dev yazarların eserini okurken o kitapta yazarla konuşuyormuş gibi kitaba, kitabın kahramanına yakınlık duyarız ve o kitap  ya da kitaplar  bizim her şeyimiz olur. 


Kitabı bitirdiğimizde ise çok sevdiğimiz bir yakınımızla vedalaşıyor hissine kapılarak duygulanabiliriz. Kitabın kahramanı sorumsuz biriyse, çok uykucu ise, ya da diğer olumsuz özelliklere sahipse ve kitabı okuyan kişi de o özelliklere sahipse   okuyan kişi de kendini olumsuz karakterler ile kahramanlar ile bağ kurabilir.

Sizce Ortak Yaşam Alanlarının Korunmaması Ne Gibi Sorunlara Yol Açabilir? Söyleyiniz.

 

Sizce Ortak Yaşam Alanlarının Korunmaması Ne Gibi Sorunlara Yol Açabilir? Söyleyiniz.


 Parklar, alışveriş merkezleri, evler, konferansa salonu, iş merkezleri, sinemalar, bankalar, askeri kışlalar, devlet yurtları,  doğal alanlar, spor merkezleri vb gibi yerle ortak yaşam alanları arasında yer alır. Ortak yaşam alanlarında uyulması gereken kurallar vardır ve kurallara uyulması şarttır. Ortak yaşam alanları korunmalı ve insanlar tarafından zarar görmemelidir.

 

 Eğer ki ortak yaşam alanlarımıza zarar verirsek birlikte bir şeyler yapacağımız yerlerimizi de yok etmiş oluruz ve böylece en büyük kötülüğü insanoğlu kendine yapmış olur. Örneğin; Parklara gidildiği zaman, deniz kenarlarına gidildiği zaman insanla oraları pislik içinde bırakmamalı tertemiz bir şekilde bırakmalıdır ama ne yazık ki millet olarak bu konuda eksik kalıyoruz. Deniz kenarlarında çekirdek çöpleri, şişeler, parklarda her türlü çöpler bulunuyor ve buralara biz insanlar kendi ellerimizle zarar veriyoruz. Bu da ortak yaşam alanlarının zarar görmesine neden oluyor. Bir başka örnek ise şöyle verebilirim. Mesela bir sinemaya gittiğimiz zaman o sinema salonunu temiz bırakmalıyız, yüksek sesle konuşmamalıyız.


Ortak yaşam alanları herkesindir. Onun için oraları temiz tutmalıyız. Çünkü bizden sonra oraya gelen insanların da orada hakkı vardır. Salgın hastalıkların olmaması için, çevre kirliliğinin olmaması için ortak yaşam alanları tertemiz bırakılmalıdır. Ortak yaşam alanları gelecek nesillere güzel bir şekilde bırakılmalıdır. Çünkü bizden sonraki çocuklarımızın da temiz bir ortak yaşam alanı bulması çok önemlidir.