Türkçesi Varken Yabancı Sözcükleri Kullanmak Sizce Doğru Mudur? Neden?

 

Türkçesi Varken Yabancı Sözcükleri Kullanmak Sizce Doğru Mudur? Neden?


Ana dilimizi korumak için ana dilimize sahip çıkmak ve Türkçe konuşmak en doğru olanıdır. Türkçesi varken yabancı sözcükler kullanmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Çünkü yabancı sözcükleri kullana kullana kendi ana dilimizden uzaklaşmaya ve kültürel kimliğimizi kaybetmeye başlıyoruz. Dil bir milletin kültürünün taşıyıcısıdır. 


Yabancı sözcükler kullanıldığı zaman dilin doğal yapısı zaman içinde bozulmaya başlar ve hatta kimi Türkçe kelimeler bile unutulmaya başlanır. Dilini özünü kullanmak için Türkçe konuşmalıyız yabancı sözcükleri kullanmamalıyız. Örneğin like yerine beğenmek kelimesini kullanmalıyız, storie yerine hikaye kelimesini kullanmalıyız. Çünkü her şey kendi ana dilinde daha anlamlı ve daha güzel olur ama ne yazık ki özellikle de gençler tarafından ana dile ait olan kelimeler konuşulmamaya başlanmakta ve gençler ana dilinden , ana dilinin zenginliklerinden faydalanamamaktadır. 


Devlet kurumlarında, eğitim ve bilimsel yayınlarda elimizden geldiğince Türkçe terimler kullanmaya gayret göstermeliyiz. Oktay Sinanoğlu’nun da dediği gibi  “Dil, ana kültürün, Atatürk'ün anladığı tam bağımsızlık duygusunun ve ulusal benliğin temelidir. Dilimiz, matematik kadar açık seçik, her dala kolayca yetişebilen, üstün türetme yeteneği ile, yabancı dilcileri bile kendine hayran bırakan bir dildir. Uluslararası haysiyetimiz, onurumuz da kendi dilimize verdiğimiz öneme bağlıdır.”

Isaac Newton’dan Özlü Sözler

 

 Isaac Newton’dan Özlü  Sözler


Isaac Newton, İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, simyacı, teolog ve filozoftur.

Newton'un sözleri şunlardır:

“Biz düşüncelerimiz değiliz, biz düşüncelerimizin düşüncesiyiz.”

“Sağlam bir tahmin olmadan, hiçbir büyük buluş yapılmamıştır.”

“Aşk, köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde duvar ördükleri için yalnız kalırlar.”

“Yıldızların hareketlerini hesaplayabilirim ama insanların deliliğinin nereye gideceğini asla.”

“Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum; ama ben kendimi, henüz keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk gibi görüyorum.”


“Diğer tüm kanıtları bir yana bırakırsak baş parmak bile benim Tanrı'nın varlığına inanmam için yeterlidir.”

“Eğer bazen önemli bir keşif yaptıysam, o sabrımın dikkati sebebiyle olmuştur. Başka bir yeteneğim sayesinde değil.”

“Eğer diğer insanlardan benim için bir şeyler yapmalarını bekleseydim hiçbir şey yapamazdım.”

“Tüm doğayı açıklamak herhangi biri için ve hatta herhangi bir çağ için bile çok zordur.”


 “Platon arkadaşımdır, Aristotales arkadaşımdır fakat en iyi arkadaşım hakikattir.”

“Her etki bir ters yönde ve eşit bir tepki doğurur.”

“Ben, benden öncekilerin omuzlarına tırmandığım için onlardan biraz daha ilerisini görebildim.”

İnsanlığa Faydalı Olmuş Ve Buluşlar Yapmış Bilim İnsanlarından Üç Tanesi Hakkında Bilgi Toplayınız

 

İnsanlığa Faydalı Olmuş  Ve Buluşlar Yapmış Bilim İnsanlarından Üç Tanesi Hakkında Bilgi Toplayınız.


1) Albert Einstein ((1879 – 1955):

 Yaratıcı  ve büyük bir zekaya sahip olan Albert Einstein Alman asıllı ABD’li fizikçidir. Yirminci yüzyılın başlarında geliştirdiği kuramlarıyla ilk kez kütleyle enerjinin eşdeğerliğini kanıtlayan bilim insanıdır. Kütle çekimi, zaman, uzay üzerine yeni düşünme yolları önerdi. Işık ve kütle çekimi için geliştirdiği özel ve genel görelilik kuramlarıyla Newton'dan sonra fizik alanında büyük adımlar atmıştır. Fizik alanında gösterdiği büyük başarılardan dolayı kendisine 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü verilmiştir. atom enerjisinin kontrolü, uzay araştırmaları ve ışığın uygulama alanları gibi konularda önemli gelişmeler sağlamıştır.

Albert Einstein sözü: " Cevapları olan değil soruları olan insanları dinleyin."

 

 2. Galileo (1564 – 1642):

 Galileo; İtalyan fizikçi,  astronom, matematikçi mühendis, filozof ve yazardır. Modern fiziğin babası olarak bilinir. Bütün cisimlerin yere aynı hızda düştüğünü keşfetti, eylemsizlik ilkesini ilk kez formüle etti. Teleskop kullanarak evreni gözlemleyen ilk kişi Galileo olmuştur. Sarkacın salınımlarındaki eşzamanlılığı saptadı. Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü söyledi, ama Engizisyon Mahkemesinin  yoğun baskılarından ötürü  bu görüşünü geri almak zorunda kaldı.

Galileo bir sözü: "Bir kez keşfedildikten sonra tüm gerçeklerin anlaşılması kolaydır, önemli olan nokta onların keşfedilmeleridir."


 3) Isaac Newton

·  Isaac Newton, İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, simyacı, teolog ve filozoftur.  Newton yerçekimi yasasını bulan kişidir.  Evrensel çekim yasasını keşfetti.  Ağırlık dediğimiz şeyle gökcisimleri arasındaki çekimin aynı şey olduğunu anladı. Mekaniğin özünü oluşturan çalışmalar ve ışık üzerine deneyler yaptı.

Newton’un bir sözü: "Yıldızların hareketlerini hesaplayabilirim ama insanların deliliğinin nereye gideceğini asla."

Dokuz Atasözü ve Anlamları

 

Dokuz Atasözü ve Anlamları

 

Yatan aslandan gezen tiki yeğdir: Çok güçlü olup da çalışmayan, soylu olup da bir şeyler üretmeyen, hantal hantal oturup onun bunun sırtından geçimini sağlayanlardan olmaktansa  güçsüz olan ama alın teri ile parasını kazanan, boş oturmayan kimseler daha iyidir.

Kapına Yörük, bağrına erik bastırma: Yörük gezmeyi, göç etmeyi seven karakterde olduğundan bir yerde sabit duramaz. Bundan dolayı evde de, iş yerinde de sebat etmez. Gözü hep yolda olup her an gitmeyi düşünür. İnsana ondan hayır gelmez. Erik ağacının kökleri de etrafa yayılmayı sevdiği için bağa zarar verir.


Kar yağar, iz örtülür: Gerçekler çeşitli  yöntemlerle, davranışlarla, sözlerle gizlenebilir.

İlim dost kazandırır, mal düşman: Sahip olduğu bilgi insanın arkadaş edinmesine, saygı göstermesine neden olur. Sahip olduğu mal ise .evresindekilerin onu kıskanmasına yol açar. O kişiler o malları elde etmek için kötülük yapmayı göze alırlar.

Fırın kızmayınca ekmek pişmez: Her iş zamanında yapılırsa başarılı sonuç alınabilir.

Çobana çoban ekmeği hoş gelir: İnsan başkasının sahip olduklarına ulaşmak yerine kendi elinde olanların kıymetini bilmelidir.

Bir para için yıldıza kement atılmaz: Para düşkünü olan insanlar olmayacak işlere girişmekten çekinmezler.


Altına yapışsa elinde bakır kesilir: Kişinin kaderi iyi değilse giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç almaz.

Müft olsun da zift olsun: Bazıları bedava buldukları yenmeyecek şeyleri bile yerler, işe yaramayan şeyleri alıp götürürler.

Hayatta En Büyük Zafer Kendinize Olan İnancınızı Hiçbir Zaman Kaybetmemenizdir

 

Hayatta En Büyük Zafer Kendinize Olan İnancınızı Hiçbir Zaman Kaybetmemenizdir


Zaferlerin en büyüğü kişinin  kendine olan güveni, kendine olan sevgisi ve kendine verdiği değerdir. İnsan kendine inanmalı, kendinden umudu asla kaybetmemelidir. Bunun için de bir işe başlayacağı zaman büyük bir inançla başlamalı, o  işte başarılı olmak için gayret göstermeli, sabırlı olmalı ve en sonunda da istediğine kavuşabilmelidir. 


Kendine inanmayan, kendini değerli görmeyen kimseler hayatta başarısız olur ve her zaman bir sıfır geride başlar. Oysa kendine güvenen, inanan kimseler eninde sonunda başarıyı tadacaktır. Yeter ki kendimiz sevelim, kendimizi geliştirelim ve dar bir alana kendimizi hapsetmeyelim. Örneğin; Ben araba sürmeyi becereme, ben dikiş nakış bilemem, yemek yapamama, derslerde başarılı olamam derseniz gerçekten de dediğiniz gibi olursunuz ve başarıya ulaşamazsınız. 


Oysa ben bir şeyi yürekten istersem ve bunun için de elimden geleni yaparsan başarılı olurum, mutlu da olurum inancı ile hareket ettiğiniz zaman gerçekten de düşündüğünüz gibi olur mutlu olursunuz. Mutlu oldukça ve başarılı oldukça kendinize olan inancınız da daha çok artmaya başlar ve başarı başarıyı getirir.

Alice Harikalar Diyarında Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Alice Harikalar Diyarında Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Alice bankta kimin yanında boş boş oturmaktan sıkılmıştı?

Cevap: Alice  parkta ablası ile otururken sıkılmıştır. 

2) Alice aşağıdaki hayvanlardan hangisinin peşinden koşarak harikalar diyarına ilk adımını atmıştır?

Cevap: Alice beyaz tavşanın peşinden koşarak olağanüstü olaylar  yaşamaya başlamıştır ve Harikalar Diyarına ilk adımını atmıştır. 

3)  Alice’nin kedisinin adı nedir?

Cevap: Dinah 

4)  Alice’nin gördüğü şişenin üzerindeki etikette aşağıdakilerden hangisi yazıyordu?

cevap: İç beni!

 5)  Camdan yapılmış kutunun içindeki kekte  ne yazıyordu?

Cevap:  Ye beni!


6)  Farelerin nefret ettiği hayvanın adı nedir? 

Cevap: Kedi

7)  Bir yandan  boy uzatan diğer yandan boy kısaltan bitkinin adı aşağıdakilerden hangisidir?

Cevap:  Mantardır. 

8)  Kralın kaç çocuğu vardı?

Cevap: Kralın on tane çocuğu var.

9) Kraliçenin Alice ile oynayacağı oyunun adı nedir?

Cevap: Kriket oyunudur.

 

 10) Aşağıdakilerden hangisi kitapta geçen başlıklardan iki tanesini yazınız.

Cevap: Reçelli Çörekleri Kim Çaldı? Taklit Kaplumbağa, Çılgın Çay Partisi vb.’dir.

 11)  Alice’nin en sevdiği söz aşağıdakilerden hangisidir?

cevap: Alice’nin  en sevdiği söz “Hayal kuralım” sözüdür.

 12) “ Fakat biz konuşabiliriz. Daha doğrusu konuşmaya değer biri olursa yaparız bunu.” diyen varlık aşağıdakilerden hangisidir?

Cevap: Benekli Zambak

 

13)  Çiçeklerin en arsızı hangi çiçekmiş?

Cevap: Çiçeklerin en arsızı papatyadır. 

 14)  Aşağıdakilerden hangisi kitapta geçen anlamlı, mesaj verici sözlerden biri değildir?

 “ ''Fakat biz konuşabiliriz. Daha doğrusu konuşmaya değer biri olursa yaparız bunu.''

“ “Dünyayı döndüren şey sevgidir, sevgi!”'

"Kendini başkalarına göründüğünden ya da görünebileceğinden farklı biri olarak görme ki, başkaları da seni başkalarının gözünde başka biri olmaya çalışan başka biri olarak görmesin."


 15)) Alice Harikalar Diyarında adlı kitabın yazarı aşağıdakilerden hangisidir?

Cevap:  Lewis  Carrol

16) Alice Harikalar Diyarında kitabının bizlere verdiği mesaj nedir?

"Dünya, beklentilerin karşılanmadığı çılgın bir yerdir; her şeyde bir anlam aramak yerine kendini doğal akışa bırakmak daha doğru olabilir."

Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

1) Nar Ağacı adlı kitapta hangi şehirlerin adı geçer?

Cevap: Trabzon, İstanbul, Batum, Tiflis, Tebriz, Bakü, Batum

2)  Kitapta hangi savaş anlatılır?

Kitapta Balkan Savaşlarından başlayıp Birinci Dünya Savaşına kadar olan olaylar anlatılır.

3)  Settarhan’ın mesleği nedir?

Setterhan'ın mesleği halı tüccarıdır. Babasından kalan bir meslektir.

4) İran’ın en güzel halılarını dokuyan kişinin adı nedir?

Cevap: İran’ın en güzel halılarını dokuyan, en güzel nakışları ortaya çıkaran kız Azam adlı genç ve güzel bir kızdır.

5)  Settarhan’ın ilk aşık olduğu genç kızın adı nedir?

Cevap: Azam


6)  Azam kimi görünce Settarhan ile evlenmekten vazgeçer?

Cevap: Piruz

7) Mektup kaç yıl önce postaya verilmiştir?

Cevap: Otuz yıl önce

8) Settarhan neden Rusya’yı terk etmek zorunda kalmıştır?

Cevap: Rusya’da ihtilal başladığı için. .

 9) Rusya’da ihtilal başladığı sırada Settarhan’ın oradan gitmesine yardımcı olan ve onun hayatını kurtaran kişi aşağıdakilerden hangisidir?

Cevap: Vasili

10)  Settarhan Rusya’dan kaçarak hangi şehre sığınır ve orada bir çaycının yanında çalışmaya başlar?


Cevap: Trabzon

11)  Zehra ile Settarhan’ı tanıştıran kişi aşağıdakilerden hangisidir?

cevap: Çay ocağı sahibidir.

 12) Zehra hangi alanda başarılıydı?

Cevap: Zehra resim alanında başarılıydı.

14)  Zehra ve ailesi neden yaşadığı memleketi terk etmek zorunda kalmıştır?

Cevap: Savaş başladığı için memleketlerini terk etmek zorunda kalmışlardır.

15)  Zehra’nın şehit olan abisinin adı nedir?

Cevap: İsmail


16)  Celil Hikmet Bey annesi ile Zehra’yı istemeye geleceklerdir. Perşembe akşamı isteme olacaktı ama olamadı. Bunun nedeni nedir?

Cevap: Birinci Dünya Savaşı

17)Settarhan’ın atının adı nedir?

Cevap:  Serbülent

18) Geçmiş zamana yolculuk yapan kişi kimdir?

Cevap: Settarhan ve Zehra’nın torunu

19)  Savaş çıktığı zaman kim Trabzon’dan hiç ayrılmamıştır?

Cevap: Büyük Hanımın eşi  Hacı Bey topal olduğu için ve uzun yolları yürüyemeyeceği için  Trabzon'da kalmış ve ben bir yere gitmeyeceğim demiştir.

 20) Nar Ağacı romanında Azam’ın aşkını kendine bile itiraf etmekten çekinen Settarhan’ın duygularına tercüman olan büyük İran şairi aşağıdakilerden hangisidir? 

Cevap: Kirmani


21)  İsmail ve Zehra’yı kim büyütmüştür?

Cevap:  Hacı Dedesi ve Büyük Annesi

22) Zehra, Büyükanne ve diğer kişiler geri memleketi Trabzon'a döndükleri zaman Nar Ağacı ne haldeymiş?

Cevap: Nar Ağacı yarı belinden baltalanmış bir haldeymiş.

 23) Savaşın sonuçlarından aklınızda kalanları yazınız?

İnsanlar yerinden yurdundan olmuştur. Gençler şehit olmuş, kimileri gazi olmuştur. Savaş ayrılığa neden olmuş, özleme neden olmuş ve insanlar yoksulluk, sefalet çekmek zorunda kalmıştır.

24) Settarhan’ın Rus sevgilisinin adı nedir?

Cevap: Sofia

 25) Setterhan'ın sevdiği kız ile kaçan ve Setterhan’ı büyük hayal kırıklığına uğratan kişinin adı nedir?

Cevap: Piruz

26) )  Nar Ağacı adlı kitabın yazarı kimdir?

B) Nazan Bekiroğlu

 

27) Nar Ağacı adlı kitapta geçen alıntılardan sizi en çok etkileyen alıntılardan aklınızda kalanları aşağıya yazınız.

Cevap:  "Birine altı çizili kitaplarınızı vermek, yaralarınızı emanet etmektir bir bakıma…”

“Ölsen haberi olmayacak birine nasıl olur da kırılıyorsun?”

“Masumlar niye acı çekerdi?

"Başkalarının ayıplarını araştıracak kadar temiz kim var içinizde, densizler?"

“Mucizeler öyle çok sık görülen şeyler değildi ama birilerinin mucizesi olmak da lâzımdı...”


28) Kitabı siz bitirmek isteseydiniz kitabın sonunu nasıl değiştirirdiniz, kısaca anlatınız.

Para Ağacı Kitabının Özeti

 

Para Ağacı Kitabının Özeti


Yatanın yürüyene borcu var diye bir sözle başlar kitap. Kitabımızın kahramanı olan kız misafirliğe gittiği zaman annesi orada küçük çocuk varsa annesi ona o çocukla oynamasını söylerdi. Kendinden büyük bir biri varsa ablası bizim ufaklıkla oynasa biraz der. Kız  çocuğu misafirliğe gidilirken yapılan hazırlıklardan hiç hoşlanmazdı. Bir gün ailece babasının iş yerinden arkadaşı olan bir aileye misafir gittiler. Gittikleri yerde çocuğun çok sayıda eşyası vardı. Oyuncakları vardı ama oyuncakların paketleri bile açılmamıştı. Bu durum kızın dikkatini çekmişti. Kalemler kalemtıraş yüzü bile görmemişti. Çocuk her şeye üşeniyordu. Yatağından kalkmıyor ve bir iş yapmıyordu. Çünkü ailesi ona hiç sorumluluk vermemişti. Bundan dolayı da çocuk bu şekilde hantal  olmuş, tembel, hayata isteksiz ve hazır bulan kişiye dönüşmüştü. Oysa kitabımızın kahramanı olan kızın odası dağınıktı, kitapları kırışıktı. Çünkü çocuklar oyun oynar, kitap okur yeri geldiği zaman da yaramazlık yapardı. 


Kız çocuğu bu çocukla da oyun oynamak istiyordu ama çocuk istemedi.  Tembel çocuk okula bile gitmiyormuş yorulurum diye. Yemek yemeye bile üşeniyordu.  Gel zaman git zaman sonra tembel oğlanın babası (Sami) işten çıkarılmış ve kahramanımızın babası da (Hilmi) buna çok üzülmüş. O aile ile en son böyle bir konuşma geçmişti kızın ailesinde ta ki tembel oğlanın babasını dürümcüde görünceye kadar. Küçük kızın ailesi  çok zengin bir aile değildi kendi halinde olan çalışan insanlardı. Tembel oğlanın babası dönerciden döner alıyordu. Tuhaf olan ise oradaki dönerin hepsini aldı ve sırtına yüklendi. Kız ve ailesi bu duruma şaşırmıştı. Bu adam işten çıkmış, bu kadar dürümü nasıl almış diye merak etmişlerdi. Küçük kız ve babası adama tembel oğlunu sordu. O da benim oğlum zengin oldu durumumuz çok iyi yaşayıp gidiyoruz çok şükür dedi. Küçük kız ve babası bu durumu merak etti. Tembel oğlan iş güç sahibi olmadığı halde nasıl bu kadar zengin olmuştu diye merak ettiler… Küçük kız ileride ekmekçi olmayı istemektedir. Bunun için de gastronomi bölümünü okumak istemektedir. Babası ise kızın doktor annesi ise öğretmen olmasını istemektedir. 


 Tüm bunlar devam derken küçük kız tembel oğlanı aklından bir türlü çıkaramıyor ve nasıl zengin olduğunu merak etmeye devam ediyordu. Bunun için de harekete geçti. Öğretmen bir gün röportaj ödevi verdi. Kız da tembel oğlanın evine gitti. Evin kapısında güvenlik görevliler vardı. Kız çocuğun yanına vardığında şok oldu. Çünkü ağaçları para ile doluydu. Meğer babası tembel oğlana bozuk para veriyormuş çocuk da bu paraları bir gün toprağa ekmiş sabah kalktığında ne gördün ağaç paralar ile doluymuş. Bunu duyan kız çok şaşırmıştı ama hayatını böyle devam etmeyeceğini, çalışmanın gerekli olduğunu söyledi çocuğa. Günler sonra yine çocuğu ziyaret etti. Bir de ne görsün para ağacının yerinde yeller esiyordu. Bir gün dolu yağmış ve ağaçta para falan kalmamıştı. Yani para ağacı yok olmuştu. Günler günleri kovaladı ve kız istediği bölümü kazandı ve okudu. 


Daha sonra ekmek dükkanı açtı ve o dükkana da ortak buldu. O dükkana ortak olan kişi de tembel oğlandı. Çünkü o da artık tembel değildi. Harekete geçmişti ve kendi hayatını kurmaya hazırdı. O tembel oğlanın adı ne diye merak ederseniz adı Uysal Duran’dı. Çünkü Uysal Duran artık tembel bir insan değildi ve işe başlamıştı. Buna en büyük katkıyı sağlayan da küçük kızdı ama artık o kocaman kız olmuştu. Bir şeye gerçekten kalpten inanır ve çalışırsan başarılı olursun. Yeter ki iste, inan, çalış ve üretmeye devam etti. Uysal Duran ve kız artık çok geziyorlar, çok çalışkan olmuşlardı. Uysal Duran çok kitap okumaya, günlerini kütüphanede geçirmeye başlamış ve ekonomi bölümünü kazanarak eğitimine güzelce devam etmiştir. Asıl para ağacı kişilerin hayalleri ve gücüdür bunu unutmamalıyız. 

Cingo Kitabının Özeti

 

Cingo Kitabının Özeti


Her çocuğun hayali bir köpek sahibi olmaktır. Can adındaki çocuk da 11. yaş gününde hiçbir hediye istememiştir çünkü onun tek istediği şey köpek sahibi olmaktır. Kardeşim yok bari eve köpek alın demiştir ailesine. Ailesi de bunu kabul etmemiştir başlarda fakat daha sonra okul rehber öğretmeni eve bir köpek alınırsa Can’ın daha mutlu olacağını söyler. Can’ın annesi Binnur Hanım  ve babası Taner başlarda karşı çıksa da daha sonra eve bir köepek gelir. Bu köpeğin adı da Cingo’dur. Can’ın adı Cango, Binnur Hanımın adı Bingo, Taner Beyin adı adı Tango olmuştur artık. Köpek’in dilinden konuşmalar yapılır. Mesela Cingo adlı köpek neden bir bebeğiniz olduğu zaman ona çok değer veriyorsunuz da bana vermiyorsunuz gibi kendi kendine konuşmalar yapar. İnsanların sıradan olduğunu, farklılıkların hoş görülmediğini falan anlatır Cingo. 


Eve gelen Cingo’yu başlarda Can’ın annesi Binnur Hanım sevmese de sonraları sevmeye başlar. Çünkü başlarda her yere tuvalete eden Cingo olur olmaz olmaz yerde de havlamaya başlar ve daha birçok yaramazlıklar rapar. Bunun için Cingo’nun okula gitmesi gerekir ve gider de. Okulda aldığı eğitim sayesinde Cingo artık akıllı ve eğitimli bir köpektir. Orada en yakın arkadaşları Gon ve Kemik ile güzel ve eğlenceli anlar geçirir. Eğitimi bittikten sonra Canların evine döner. Artık daha uslu olmuştur, olur olmaz  her yere çişini yapmamaktadır ve sahibine bağlı bir köpek olmuştur. Zaten tüm köpekler zamanla sahibine benzermiş. Herkes onu çok sever. Cingo en çok asansöre binmeye bayılır, kemik yemeye bayılır. Eve gelen kimi kadınları sevmez çünkü onlar çok konuşmakta ve gereksiz konuşmaktadır. Örneğin; Müşerref Teyze gibi. Taner Bey’in bir iş yemeği olur ve oraya Cingo’da götürülür. Herkes yemeğe gittiğinde  Cingo şirkette kalır o sırada şirkete hırsız girer ve o hırsızı da Cingo yakalar. Böylece Cingo kahraman ilan edilir ve ona her gün iki kemik verilir. Günler böyle geçerken Cingo bir gün yeme ve içmeden kesilir çünkü Cingo, Sayko adlı bir kangal köpeğine aşık olur. Başlarda bir araya gelirler fakat daha sonra Sayko’nun sahibi Sayko’yu memleketine yani Sivas’a götüreceğini söyler. Cingo bu duruma üzülür fakat zaman içinde alışır. 


Bir gün Can, Cingo, Binnur Hanım ve Taner Bey araba ile köye gider ve köye giderken Binnur Hanım arabaya kusar. Kusmasından sonra hastaneye giden Binnur Hanım hamile olduğunu öğrenir ve Can bu duruma çok sevinir ama Cingo çok üzülür. Bir sabah evi terk eder. Çünkü artık sevilmeyeceğini düşünür ama sahipleri Cingo’nun kayıp ilanını verir ve Cingo bu ilanı görür ve sevinir şunu der: Belki geri dönmez belki  de geri evime dönebilirim de diyerek kitap sona erer.

Göz Görmeyince Gönül Katlanır

 

Göz Görmeyince Gönül Katlanır


İnsanlar sevdikleri yakınlarındayken bir sevinci veya üzüntüsü olduğunda ona destek olmak ve hep yanında olmak ister. Oysaki sevdikleri uzakta olan kimseler, onları ne kadar özleseler bile her an göremeyeceklerini bilirler. İçlerinde onları sık sık görebileceklerine dair umut bir umut olmadığı için yokluklarına da alışırlar. Bunun için de atalarımız göz görmeyince gönül katlanır demiştir. Örneğin; Çocuğu üniversiteyi kazanan bir anne, baba çocuğu şehir dışına gideceği için kaygılanır, üzülür ve veda vakti geldiği zaman ağlamaya başlar. Çünkü çocuğunu çok sevmektedir ve ondan ayrı kalmamıştır daha önceki zamanlar.


 Başlarda bu şekilde ağlayan anne ve baba zaman içinde bu duruma alışmaya başlar. Çünkü  artık alışmaya başlamışlardır. Çocukları ülke dışına gitse, dünyanın bir diğer ucuna da gitse aile artık daha iyidir çünkü göz görmese de gönül katlanmaya, sabretmeye başlamıştır. Yani zaman her şeye çare olur. Sabır her şeye çare olur. Yeter ki sevdiklerimizi unutmayalım, onlarla irtibat halinde olmaya devam edelim ve onları sevmeye, hatırlamaya gayret gösterelim. 


Hiçbir şey ilk ayrılık gibi etkili olmaz ve zaman içinde insanoğlu o ayrılığa da, o uzaklığı da alışacaktır. Çünkü hayatın doğası budur.