İleriki Yaşantında Arkana Baktığında Kendin İçin Nasıl Bir Miras Bırakmak İstiyorsun? Niçin?

 

İleriki Yaşantında Arkana Baktığında Kendin İçin Nasıl Bir Miras Bırakmak İstiyorsun? Niçin?


İleriki yaşamımda arkama baktığım zaman miras olarak bırakmak istediğim güzel bir kitap yazmak, iyi bir yazar olmak ve insanlar kitaplarımı okusun ve ondan faydalanasın isterin. Özellikle de kişisel gelişim kitabı ve çocuklar hakkında kitap yazmak isterim ki aileler daha bilinçli olsun, çocuk yetiştirme konusunda daha bilgili olsun isterim. Bırakmak istediğim şey değişik türden yazdığım kitaplarım olsun isterim.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Miras olarak bırakmak istediğim şeylerden biri de güzel ahlaklı çocuklarımın olmasıdır. İnsanlara merhametli davranan, empati kurma becerisine sahip, erdemli, barışçıl, içinde insan sevgisi, hayvan sevgisi taşıyan çocuklar bırakmak isterim. Ülkesine faydalı olan birer bilim insanları olsun, dürüst, samimi, güvenilir kimseler olsun ve başka insanlar da olumlu yönde etkilesin isterim. Çünkü hayırlı bir evlat, ahlaklı bir evlat topluma çok fayda sağlar diye düşünüyorum.

 

Hem kitaplarımı, hem çocuklarımı miras olarak bırakmak isterim. Ayrıca farklı türden ağaçlar dikmek ve o ağaçların yaşadığımız şehre faydası olsun isterim. Yeşil alan bırakmak isterim. Ağaçların gölgesinde insanlar gelsin dinlensin, otursun ve bana dua etsin isterim. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Şermin Yaşar’ın Ev Yapımı Sihirli Değnek Kitabında Geçen Alıntılar

 


Şermin Yaşar’ın Ev Yapımı Sihirli Değnek Kitabında Geçen Alıntılar


Şermin Yaşar bu kitabında insanların eskiye göre olumsuz yönde değiştiğini anlatır. Eskiden oluşan samimiyet kalmamıştır, insanlar daha bencil olmuştur. İnsan mutlu olmak için geleceğin değil anın kıymetini bilmelidir. Başkası bir adım atmıyorsa kendisi ilk adımı başlatmalıdır. Paylaşmak, yardımlaşmak ve dayanışma içinde olmak gerekir. Kendi ışığımıza güvenmeliyiz, kıskanç olmamalıyız, biz anlayışı ile hareket etmeliyiz. Gerçek anlamda insan , iyi ve erdemli bir insan olmalıyız. Gülmeyi bilmek gerekir. Tebessüm etmek gerekir. Mutlu olmaya çalışmak, sahip olduklarımızın kıymetini bilmek gerekir.

 

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

 

“İyi insan olmak için akıl gerekmez. Ve kötüler her daim akıllılardan çıkar. Bırak biz saf olarak kalalım." diyordu Fareler ve İnsanlar’da Steinbeck... Öyle kalalım. Çünkü iyi olmak başka bir sıfat.”

“Gördüğü güzellik karşısında sırf ne yapacağını bilmediği için çekip giden insanlarla dolu dünya.”

“Beklemeyelim. Gelmeyecek. Kimse gelip sihirli bir değnekle bizim omuzumuza dokunmayacak. Biz yapacağız. Kendimiz. Kendimizi tanıyıp, kendimize inanıp, kendimiz için özene bezene, itinayla, sabırla bir sihirli değnek yapacağız.”

“Birine yardım ettiğimizde, alenen anlatıyor, anlatıyor, gururla bahsediyoruz. Ama birinden yardım gördüğümüzde bunu bir zayıflık, eksiklik, beceriksizlik olarak görüp saklıyoruz. Birinin bize yardım ettiğini söylemek ağır geliyor nedense. İlişkilerimizde hesap tutmayı öğrendik çünkü. Borçlu çıkmak istemiyoruz. İyiliğin hesabı tutulmaz oysa.”

“Değerli bir vazonun kırılmasını mesele haline getirirken, insanın kırılmasını sıradan görür olduk.”

“Kalp meselesidir iyilik..”


“Ne oldu, neye gülüyorsun? diye soruyorlar bana. İlla bir şey olması mı lazım diyorum, buradayız işte, mutluyuz şu an, gülümsüyorum ....”

“Mutluluk dediğimiz şey belki de mutlu olduğumuzun farkına varmamaktır.”

“Sor kendine. Senin mutluluğun yolun sonunda mı, yoksa yolculukta mı? Her ikisi birden olamaz mı?”

"Denizyıldızları kopan bir uzvunu kendi kendine yeniden oluşturur ve yaşamaya devam eder. Doğa işini şansa bırakmıyor. Eğer hala hayattaysan, toparlan ve yoluna devam et. Kendi yaramızı sarmayı öğrenebildiğimizde, daha sıkı tutunacağız..."

“İşime gelmiyor” diyememenin kılıfı, mükemmelliyetçi olmak.”

“Dünyanın bütün olumsuzluklarına rağmen, güneş her sabah yeniden doğuyorsa, her sabah yeni bir güne açıyorsak gözlerimizi, bunun bize sunulan en büyük şans olduğuna inanıp “yeniden” diyeceğiz... Bir kez daha... Yeniden...”

"Oysa kabullenebilsek kendimizi, geçmişimizle, geldiğimiz yerle, bizi biz yapan insanlarla barışabilsek her şey daha kolay olacak. O zaman daha kolay çıkabileceğiz kendi yolculuğumuza."

“Güven... Sev... Ama temkinli ol.”

“Kendi özünden ödü kopuyor bazı insanların. Mensup oldukları milletten haz etmeyenler olduğu gibi, kendi memleketinden, özünden, ailesinden, doğduğu, büyüdüğü, çocukluğunu geçirdiği şehirden utananlar bile var.”

“Mutluluk denen şeyin bir ömür olduğunu, seni kavrayıp alıp götürdüğünü, sonsuza kadar sürdüğünü, çok büyük, çoook büyük olduğunu sanıyor insanlar. Bu yüzden bekliyorlar, çok bekliyorlar, bazen bir ömür bekliyorlar. Oysa mutluluk denen şey an meselesi. Kısacık anlar, küçük zamanlarda saklı.”

“Bir arkadaşımla sohbet ederken aramızda şu konuşma geçti. Dedi ki, “sen bildiğin iyi şeyleri, güzel şeyleri insanlarla paylaşmaktan çekinmiyorsun. Oysa kadınlar söylemez, kendine saklar. Bir kıyafeti nerden aldığını söylemez mesela, gidip o da alsın istemez. Bazı tarifleri kendine saklar, nasıl yaptığını anlatmaz. Genel olarak kadınlar birbirinin yükselmesini, iyi noktalara gelmesini de istemez. Senin böyle bir kıskançlığın da yok.” Cevaben dedim ki, °evet kadınlar birbirini çekemeyebilir, birbirini kıskanabilir, kadınlar paylaşmıyor olabilir ama insanlar paylaşır…”

“Kalbin sadece kan pompalamaya yaradığına inananlar bize şunu söyleyecekler: “Bu kadar çok sevme, üzülürsün. Sevdiğini belli etme, kullanılırsın. Çok sevmek zayıflıktır, sen güçlü ol” diyecekler. Bu güçlü ama yalnız olanların, sevgisini kendine saklamış ve “tek başına” kalmışların doğrusu. İnanma. Genişlet kalbini. Herkese yer aç. Sev ve sevdiğini söyle. Birine seni seviyorum dediğinde, karşındakinin “ben de seni seviyorum” deme ihtimali çok yüksektir. Eğer sevdiğini söylemezsen, sevildiğini duyma ihtimalin de aynı oranda düşer. Ne ki, zayıf diyeceklermiş... Varsın öyle olsun, sen kalbinin hakkını ver.”


“Yalnızlık... Edebiyatın yarısı bu kelime üzerine kurulu. Yüzyılın belası. Herkes yalnızlıktan şikayet ediyor, “o kadar yalnızım ki” diyorlar boyunlarını bükerek. İnsan düşünmeden edemiyor, herkes bu kadar yalnızsa neden birbirine yoldaş olmuyor insanlar?”

“Her daraldığında yüzünü soğuk suyla yıka, temiz havayı çek içine ve hemen gözlerini güzelliklere çevir. Sonra bu güzellikleri topla gözlerinde.”

“Birine seni seviyorum dediğinde, karşındakinin “ben de seni seviyorum” deme ihtimali çok yüksektir. Eğer sevdiğini söylemezsen, sevildiğini duyma ihtimalin de aynı oranda düşer.”

“Yüce kapital sistemin tüketim çılgınlığının eseri bu her şeye kolay ulaşılabiliyor ve hiç bir şeyden tat alamayan bir nesil oluşuyor. eskiden bir şeker bile sevinmeye yeterdi.”

“Tangara kuşu; eşsiz bir güzelliğe sahip, renkleri büyüleyici bir kuş. Fakat içler acısı bir sesi var. Çit kuşu; küçücük, çelimsiz, renksiz, bir kuş... Fakat dinlenmeye doyulmaz güzellikte bir sesi var. Bütün güzellikler sende olamaz. Dön bak kendine, boyum kısa ama sesim güzel; sesim kötü ama gözüm güzel dediğinde, kendi baharını bulacaksın...”

Kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz.. Victor Hugo.

“İlk kim dedi "bayramlarda el öpmeyin, el öpmek geriliktir, tokalaşın" diye? Ve ilk kim inandı? İlk kim "aman hastalık bulaşıyor, dikkat çok sarılmayın bayramlarda" dedi ve ilk kim buna itibar etti? İlk kim "bayramlar tatildir, güneye inelim" dedi, ilk hangi araba yolunu memleketten sahile çevirdi? İlk hangi evde kalkılmadı bayram namazına, erkenden uyanmadı ev halkı, ilk hangi evde bayramlaşılmadı? Hangi hain bayramda kapısına gelen çocukları kaçırdı ilk kez? Annelerin gönlüne şüphe, korku tohumları ekti. Onun yüzünden kapılar kapandı ve çalınmaz oldu. Çocuklar bir film geri sarıyormuş gibi anlamsızca uzaklaştılar kapı önlerinden. Şekerler, mendiller, kolonyalar kapının arkasında kaldı. İlk kim kucak kucak kıyafet, ayakkabı taşıdı eve, bayramlık denen o güzelim heyecanın bir önemi kalmadı. İlk kim yatağımızın başından bayramlıklarımızı, kalbimizden bayram heyecanını alıp kaçtı?”

“Kar tanelerinin hepsi altı köşelidir ve hiçbiri birbirine benzemez. Başına düşen, kirpiğine değen, omzuna konan her kar tanesi sana özel, senin için, başka kimsede yok.”

“En büyük sorunlarımızdan biri de bu değil mi? “Kimseye Güvenme!”.. Güvenmeyelim ve sürekli tedirgin yaşayalım. İki değil, dört, altı, sekiz gözümüz olsun. Kesin arkamdan bir iş çeviriyor, kesin başka bir şeyler dönüyor diye düşünüp herkese şüphe ile bakalım ve uykularımızdan olalım. Zerre kadar huzurumuz kalmasın ama güvenmeyelim! Böyle mi koruyacağız kendimizi? Etrafımıza yalnızlıkla, kaygıyla, güvensizlikle ördüğümüz duvar mı koruyacak bizi? Daha makul bir önerim var. Güven... Sev... Ama temkinli ol. Kendi hesabıma şunu söyleyebilirim: Yaşayacağım en büyük hayal kırıklığını, korkarak yaşamaya tercih ederim...”

“Önce sen mutlu et kendini.”

 Böğürtlen lekesini en iyi böğürtlenin yaprağı çıkartır. Dert dermanın yanı başında...

“Hayatın adaletsizliği” diye bağırıyoruz. Yakalayıp incittiğimiz kelebekler sessizce şöyle diyor: “Doğa adil, adaletsiz olan insan.”

Şermin Yaşar’ın Biri Daha Var Kitabında Geçen Alıntılar


Şermin Yaşar’ın Biri Daha Var  Kitabında Geçen Alıntılar


 Şermin Yaşar Biri Daha Var adlı eserinde  masalların görünmeyen kahramanlarını anlatıyor; okuru söylenmeyeni merak etmeye, düşünülmeyeni düşünmeye ve dünyayı her yönüyle görmeye davet ediyor.


Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Ünlü olmanız, masal kahramanı olmanız, hatta zengin olmanız, iyi mevkilerde olmanız size istediğiniz gibi yaşama hakkı vermiyor.. Herkesin hakkına saygı duymalısınız. Ünlü olmanız sizi ayrıcalıklı yapmaz. Hepimiz eşitiz ve eşit haklara sahibiz.”

“İyiler kendini belli eder biliyor musunuz? İyi insanların yüzleri, bakışları, sakinlikleri, neşeleri, cümleleri, bir çocuğun yüzü, bakışı, hâli, sesi, neşesi gibidir. Ve bütün çocuklar iyidir.”

“Herkes zannediyor ki sadece çirkin olduğu düşünülenlere, dersleri kötü olanlara, bir yetenek gösteremeyenlere zorbalık yapılıyor. Gerçek şu ki zorbalar, kendilerinden farklı olan hiç kimseye tahammül edemezler.”

“Asıl kahramanlık birine zarar verebileceğin halde vermemeyi seçebilmekte. Birine kötülük yapabileceğin halde yapmamayı bilmek de kahramanlık.”


“Birini sevmek böyle bir şey değildir, her haliyle seversin… Karşındakinin dış görünüşüne göre insanın sevgisi değişir mi?”

“Doğuştan sakin ve yavaş olana kimsenin tahammülü yok ama yavaşlamak isteyene kamplar var.”

" Ben vardım, varım. Kimse görmek istemese de varım. Her masalda sizin görmediğiniz, bilmediğiniz, dinlemediğiniz birileri mutlaka vardır. "

“Ve biz, Çirkin Ördek Yavrusu'na üzülürken; güzel, başarılı ve çalışkan dediklerimizden de zorbalığa uğrayabileceğini hiç düşünmedik.”

“Kahramanlar konuşulur... Başarılılar, güzeller, yakışıklılar, göz önündekiler, hızlı ve dikkat çekici olanlar konuşulur. Oysa her hikâyede birileri daha vardır. Görmediğimiz, bilmediğimiz, konuşulmayan, anlatılmayan ama en az anlatılanlar kadar değerli olan birileri.”

“İnsanlar kötüler için genellikle dua etmezler, onlar için iyi dileklerde bulunmazlar. Kimse bize "Kötülere yardım edin," diye başvuruda bulunmaz. Bütün dilekler hep iyiler içindir. Oysa kötülerin iyi olmak, kötülüğü bırakmak için yardıma ihtiyacı vardır.”

“Babam hep, ”Eğer sen dürüst biriysen, sadece dürüstlüğü bilirsin. İnsanların yalan söyleyebileceklerine ihtimal vermezsin. Onlar da seni kandırdıklarını ve senin saf olduğunu düşünürler çünkü dürüstlüğün ne olduğunu bilmezler,” derdi.”


“Kızlara kaç kez, “Arkadaşım bak tesadüfen karşına çıkacak bir prens seni prenses yapmaz. Bırak kurbağa peşinde koşmayı, git oku, eğitimine odaklan, kendi sarayını kur. Bunu yapmak varken ne diye kurbağa peşinde koşuyorsun?” dedim. Ama kimseye dinletemedim.”

“Masaldaki kurabiyeleri ve yemek sepetini ben hazırlamıştım zaten. Ama masalın içinde çok küçük bir detay yemek sepeti. İçinde ne olduğunu kimse merak etmedi bugüne kadar. Acaba o gün her şey yolunda gitseydi, büyükannem hangi yemekleri yiyecekti, kimse sormadı. Dedim ya, insanlar ayrıntıları merak etmiyor.”

Başınızdan Geçen İlginç Bir Olayı Anlatınız

 

Başınızdan Geçen İlginç Bir Olayı Anlatınız

 

Her insanın başından geçen olaylar olur zaman zaman. Benim de başımdan geçen ve benim için ilginç olan olay  şuydu: İzmir’e ablamın yanına tatile gitmiştim küçük kardeşimle. Ablam hastanede çalıştığı için gece nöbete kalmış daha eve gelmemişti. Ben de erkenden kalkıp o eve gelmeden çöpleri dökeyim kahvaltıyı hazırlayım da o da rahat etsin diye düşündüm.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

Yaz tatili olduğu için dışarısı hele hele İzmir’in o sıcağı çok bunaltıcıydı. Ben biraz panik insan olduğum için en ufak bir şeyde çok heyecanlanırım. Asansöre bindim aşağı indim ve  evden dışarıya çıkıp çöpü döktüm ve tekrardan asansöre bindim. Yukarı kata çıkacaktım.  Hava beni bunaltmıştı. Asansöre bindim ama o sırada  gideceğim katın numarasına basmadığım için asansörün içi karardı ve hiçbir ilerleme olmadı. Unutmuşum düğmeye basmayı. Bekliyorum bekliyorum ne ses geliyor ne de bir ilerleme. Bir anda paniğe kapıldım ve kalbim sıkışmaya başladı. Bir anda havasız kaldığımı ve burada öleceğimi düşündüm ve korkmaya ve ağlamaya başladım. Allah’a dua ediyor, yalvarıyor ve bana yardım etmesini diliyordum. “Allah’ım ne olur yaşayım, ne olur kurtar ben daha çok küçüğüm.” diye ağlıyordum ama kalbim bu arada yerinden fırlayacakmış gibi atıyor ve  yavaş yavaş öbür yere  gidiyor gibi oluyordum.

 

 Korku, kaygı, aşırı heyecan beni bayıltacak gibi oldu ve son anda aklıma asansörün düğmesine dokunmadığım geldi ve dokunur dokunmaz asansör çalıştı ve bir ohhhh çektim ve kapı açılıp ablamın evine vardım. Bu olay başımdan geçen ve benim için ilginç olan bir olaydı. O olaydan sonra uzun süre asansöre tek başıma binmedim ancak yeni yeni binmeye başladım. Şimdi biner binmez hemen  numaraya basıyorum ve çok şükür bir şey olmuyor.

Yazmayı Mı Yoksa Okumayı Mı Çok Seviyorsunuz? Neden?

 

Yazmayı Mı Yoksa Okumayı  Mı Çok Seviyorsunuz? Neden?

 

Yazmak da okumak da insan için, insan zihninin daha iyi gelişmesi, insanın kendi daha iyi ifade edebilmesi için oldukça faydalı etkinliklerdir. Ne kadar çok ve farklı türden kitaplar okursak kendimizi o derece daha iyi eğitmiş oluruz ve genel kültürümüz de daha iyi gelişir. Ben okumayı çok seviyorum. Çünkü insan okudukça farklı düşüncelere sahip olmayı başlar ve daha çok öğrenir. Bu öğrendiklerini de dilerse yazabilir fakat okumadan sadece yazmakla ilerlenmez. Çünkü okudukça daha çok öğrenir insan ve daha çok yazar.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Okumak bize evrenin kapılarını aralar ve daha bilmediğimiz çok şeyi öğrenmiş oluruz çünkü bilgi sonsuzdur ve bunlara ulaşmak için çok ama çok okumak gerekir. Ben de okumayı çok sevdiğim için hayatım boyunca bilginin peşinde koşmaya devam edeceğim. İnsan okuduğu zaman daha iyi empati kurar. Yazarın kitabını okurken sanki  yazarla iletişim halinde olunuyormuş gibi bir ruh hali içinde oluruz. Okuyarak daha duyarlı insan oluruz, daha şefkatli oluruz ve cahil kalmayız. Okuyarak farklı kültürleri öğrenmiş oluruz, hafızamız da daha iyi gelişir. 


İnsan okuyarak zihinsel antrenman yapmış olur. Hayal gücümüz daha iyi gelişir ve daha sayamayacağımız çok sayıda faydası vardır. Anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Halide Edip Adıvar’ı Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız

 

Halide Edip Adıvar’ı Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız


Halide Edip Adıvar Kurtuluş Savaşı yıllarında büyük başarılara imza atan, Mustafa Kemal’in izinden giden güçlü bir kadın sembolü, eğitimli, kültürlü bir insandır. Halide Adıvar, Türk yazar, siyasetçi, akademisyen ve öğretmen. Halide Onbaşı olarak da tanınır.

 

Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

İlk zamanlar İngiliz edebiyatının etkisinde yazılarını yazmıştır Halide Edip Adıvar. İlk romanlarında aşk konusunu işlemiş ve kadın psikolojisi üzerinde durmuştur. Türkçülük akımını benimsemiştir. Sultan Ahmet mitingi ile halkı coşturmuş, halkının yanında Kurtuluş Mücadelesi yürütmüş ve Mustafa Kemal’e olan desteğini her yerde dile getirmiştir. Milli Mücadelenin bizzat içerisinde yer almış tır. Eserlerinde gözlem, tasvir ve tahlillerinde başarılıdır. Yazarın romanlarının kahramanları genelde kadındır. Mustafa Kemal’in yanında sivil olarak görev almasına rağmen kendisine rütbe verilerek savaş kahramanı ilan edilmiştir. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiş, yazıları ile kadın hakları savunuculuğu yapmıştır. Birçok kitabı sinemaya ve televizyon dizilerine uyarlanmıştır.1926 yılından itibaren yurt dışında yaşadığı 14 sene boyunca verdiği konferanslar ve İngilizce olarak kaleme aldığı eserler sayesinde zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur.

 

Sevgili öğretmenim

Yazarın eserleri şunlardır: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Handan, Seviye Talip, Kalp Ağrısı, Sinekli Bakkal, Zeyno'nun Oğlu, Tatarcık adlı romanları vardır. Dağa Çıkan Kurt ve Harap Mabetleri adlı hikayeleri vardır. Anı türünde ise Türk'ün Ateşle İmtihanı adlı anısı vardır. İngiliz Edebiyatı Tarihi adında ise inceleme türünde yazısı vardır. Halide Edip ile ilgili anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür eder, konuşmamı burada sonlandırırım.

Yaşar Kemal’i Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız

 


Yaşar Kemal’i Tanıtan Bir Konuşma Hazırlayınız


Yaşar Kemal asıl adı Kemal Sadık Göğçeli roman, hikaye yazarıdır. Eserlerinde yerel kelimelere, atasözlerine ve deyimlere fazlasıyla yer vermiştir. Uluslararası bazı ödüller almıştır. Yapıtları kırk dilde yayımlanmıştır. Yaşar Kemal yazdığı eserlerinde Torosları, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, kan davasını anlatmıştır. Haksızlıklara susmamak gerektiğini, güçlüden yana değil doğrudan yana olunması gerektiği mesajını vermiştir. Doğa betimlemelerinde başarılı bir yazar olan Yaşar Kemal çok okunan nitelikli yazarlarımızdan biridir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Yaşar Kemal adlı yazarımız röportaj tekniğini bazı romanlarında uygulamıştır. Köy romanlarına özgü bir bakış acısı geliştirmiştir. İnce Memed adlı romanı ile haksızlığa karşı çıkan bir gencin hikayesini anlatır. Yazarın bilinen en önemli kitabı İnce Memed adlı eseridir. Eser dört ciltten oluşur ve dört ciltte de Memed’in eşkıyalık hayatı, köy ağalarına karşı gelişi, zulme isyan etmesi anlatılır. Bu eseri ile Yaşar Kemal uluslararası bir üne kavuşmuş, eser birçok dile çevrilmiştir. Yazarın romanların; İnce Memed, Çakırcalı Efe, Yılanı Öldürseler, Ağrı Dağı Efsanesi, Bir Ada Hikayesi, Ölmez Otu, Üç Anadolu Efsanesi, Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır, Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf adlı eserleridir.


Hikayesi ise Sarı Sıcak adlı hikayedir. Peri Baları, Bu diyar Baştan Başa vb. gibi röportajları vardır. Çocuklar ile ilgili yazdığı kitapları da vardır. Bunlar Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı eseridir. Yazar ile anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Kitabının Özeti

 

Uzun Beyaz Bulut Gelibolu Kitabının Özeti

 

Buket Uzuner güzel bir kitabı olan Uzun Beyaz Bulut Gelibolu kitabı Birinci Dünya Savaşı yıllarını ve ve Çanakkale Cephesi’nde yaşanan o büyük savaşı ve askerlerin hüzünlü hikayelerini anlatan güzel bir kitaptır. Birinci Dünya Savaşı yılları devam etmektedir. Çanakkale Savaşı yaşanır ve o sırada Anadolu halkı büyük yoksulluk içindedir. Bir yandan yoksulluk bir yandan da yabancı devletlerin ülkemizi işgale başlaması Anadolu halkını daha da zor duruma sokmuştur. Cephede askerlerimiz açlıkla, susuzlukla, yoklukla imtihan olmuş ama kurtuluş umudu onları yıldırmamış ve Çanakkale Cephesi Çanakkale Geçilemez dedirtmiş ve askerlerimiz ve cephede başarılı olmuştur. O yıllarda Ali Osman adında hukuk okuyan genç bir adam Çanakkale Cephesi’nde görev alırken ağır yara alır ve ölmek üzereyken üzerindeki kıyafeti Yeni Zelandalı düşman askere verir ve onun bu kıyafetleri giymesini ve kendini kurtarmasını ister. O yabancı askeri öldürmez. Çünkü İngilizlerin Yeni Zelandalı gençleri kandırıp bizim ülkemize getirdiğini ve onların da kandırıldığını anlar  Türk askeri Ali Osman. Bu yabancı asker de her şeyi anlar ve artık bir kere Çanakkale’ye gelmişlerdir. 


Yabancı askeri gören Meryem adlı Türk kızı onu yerde yatarken görür ve onu alır evine götürür, ona aşık olur ve ona çok iyi bakar.  Yeni Zelendalı yabancı askerin adı artık Gazi Alican Çavuş olur. Gazi Alican Çavuş şehit olan Ali Osman'ın annesinin evine gider ve Semahat Hanım onu kendi oğlunun kıyafetleri ile görünce yabancı askeri de kendi evladı kabul eder ve onu çok sever. Gerçek adı ise  Alistair John Taylor’dur. Meryem bu yabancı adamı çok sever ve onu her şeyden kıskanır. Yeni Zelenda’ya Uzun, Beyaz, Bulut dendiği için Gazi Alican çavuş (Yani o yabancı Yeni Zelendalı genç) çocuklarının adlarını sıra ile Uzun, Beyaz, Bulut koyar. Oğullarını çok sever ama kızını daha çok sever Gazi Alican Çavuş. Meryem bile kendi kızını kıskanır. Çünkü Babası en çok Beyaz’ı sever. Meryem kızı Beyaz’ı okutmaz ve bu yüzden babası ve annesi arasında bir soğukluk başlar ve bu böyle devam eder. Daha sonra anne, baba ölür. Beyaz Hanım okuyamadığı için hiç evlenmez ve evinde kalır. Babası ona zamanında çok sayıda yabancı dil öğretir. Beyaz Hala zeki, inatçı, kendine güvenen, kültürlü biridir. O yıllarda Eceyayla köyüne Viki adında yabancı bir turist gelir. Bu turist kadın Gazi Alican Çavuş'un kendi büyük dedesi olduğunu iddia eder ve rehber Mehmet onu Beyaz Halanın evine götürür. Victoria ve Beyaz Hala evde günlerce konuşur. Mektuplar okunur ve gerçekten de Gazi Alican Çavuş Viki’nin büyük dedesi,Beyaz Halanın babasıdır. Yani kişi akraba çıkar. Beyaz Hala bu durumu kimseye anlatmaması gerektiğini söyler Viki’ye. Çünkü halk bunu duyarsa atalarımızın geçmişine saygısızlık edebilir ve onların mezarlarını rahatsız edebilir der ve Viki de bunu kimseye demez.


 Beyaz Halanın kardeşten olan torunu Ali Osman ve Viki de çok iyi arkadaş  olurla rama birbirlerini sevmeye de başlarlar. Kitabın sonunda şeyi öğrenen Viki, Beyaz Hala ve onun torunu olan Ali Osman sayesinde gerçeği açıklamak istemedi. Bu bir aile sırrıydı ve sadece dört kişi biliyordu. Viki büyük dedesinin hatırasına saygı duyarak mezarını ziyaret etti ve bütün sırlarını çözmüş olarak ülkesine geri döndü.

Seyahatname Kitabında Geçen Alıntılar

 

Seyahatname Kitabında Geçen Alıntılar


Tür kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir

Kitapta geçen alıntılar şunlardır:

“Hz. Adem' in yeryüzüne inişinden sonra ilk defa tarihi olayları kaydeden İdris Aleyhisselamdır.”

“Erzurum şiddetli kış ülkesidir. "Arazisi geniş, fiyatları ucuz" dedikleri yer burasıdır. Toprağı bereketlidir.”

"Şefaat yâ Resûlallah" diyecek yerde "Seyahat yâ Resûl- allah" demişiz. Kutlu zât, yüzündeki örtülerini açtıktan sonra güzel yüzünü gösterip gülümseyerek; "Şefaatim, seyahatim ve ziyaretim. Allah'ım ona (bu yolda) sıhhat ve selâmet ver" diye Fatiha dediler. “Aldanma dünyasına Dünya benim diyenin Gittik dün yasına.”

“İşitmek görmek gibi değildir.”

“Sırrı öyle bir sakla ki vücudundaki canın duymasın. Yanlışlıkla ağzına alma ki dilin duymasın.”

“Bir dervişe: Nerden geliyorsun? demişler. Kar rahmetinden geliyorum, demiş. O ne diyardır? demişler. Soğuğu ere zulüm olan Erzurum'dur, demiş. Orada yaz olduğuna rast geldin mi? demişler. Vallahi, on bir ay, yirmi dokuz gün sâkin oldum. Halk hep yaz gelecek, dediler. Ben göremedim, demiş.”


“Nitekim büyüklerin dediği gibi “ Zeki insanlar aklını kullanan insanlardır ama daha zeki insanlar başkalarının aklını kullananlardır”.

“Saltanat merkezi olan büyük Konstantiniye şehri -Allah belalardan korusun - daha önce Ak Şemseddin Hazretlerinin Fatih'e bildirdiği gün ve saatte feth edildi ki, 20 Cemaziyelahir 857 Çarşamba (12 Temmuz) günü idi. İstanbul'un fetih günü için bir çok şairler tarihler düşürmüşlerdir. Fakat Kur'an'da bulunan "Beldetün tayyibetün" (En güzel belde) sözü en doğru tesadüftür.”

“Yunan Rum kavmi ilk defa Hz. Davut (as) zamanında Rum ülkesinde çoğalarak mal ve mülk sahibi olunca ilk olarak yaptıkları büyük şehir Makedonya şimdiki Felibe şehridir. Bundan sonra kurdukları şehir Bozanta'dır ki sonra ona Konstantiniye dediler, şimdi İstanbul denmektedir. Daha sonra Rum denizinin Rumeli tarafının kuzey batı tarafındaki körfez bitimine bu Atina şehrini kurdular.”

“Lagari, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişek yaptı. Sarayburnu'nda hünkarın huzurunda fişeğe bindi. Fişeği ateşlediler. Lagari: 'Padişahım Allah'a ısmarladık! İsa Peygamber'le konuşmaya gidiyorum.' diyerek göğe yükseldi. Barutu bitince kartal kanatlarını açıp denize indi. Yüzerek padişahın huzuruna geldi ve: 'Padişahım İsa Peygamber size selam söyledi.' diye şakaya başladı.”

"Gün akşamlıdır devletlim; dün doğduk, bugün ölürüz!"

“Oğul! İnsan Yoksul olabilir , ancak asla besmelesiz yemek yeme.”

"Acaba baba, anne, üstat ve kardeş kahırlarından nasıl kurtulup dünyayı dolaşırım?" diye düşünür, her an Allah'tan dünyada vücut sağlığı ve büyük seyahat, son nefesimde de iman dileğinde bulunurdum.”

“Bu timsah denilen hayvan, mübarek Nil'in ejderhasıdır. Bütün yaratıklar ondan korkarlar. Nil içinde ondan hızlı giden, ondan sert hayvan yoktur. Ama karada gayet yavaştır. Zira elleri ve ayakları kısadır. Karnı yere sürtündüğü için çabuk hareket edemez ve çok gezemez.”

“Oğul! Dünya bakımından nasihatim odur ki her vakit hoş meşrep ol, beraber olduğun vezir ve devlet adamlarına varıp dünya için bir şey isteme ki senden nefret edip seni hor görmesinler. Rıza lokmasına kanaat et. Eline giren mali israf etme. Kanaatle geçin, kanaat, tükenmez bir hazinedir.”


“Lâlanın dünyası ne? Aldanma dünyasına, Dünya benim diyenin, Gittik dün o yasına.”

“Şeyh Sa'dî ne güzel demiş: “Denizde çok kazanç vardır ama kurtuluş istiyorsan kıyıdadır. ”

" Doğru yolu elden bırakma. Kinden, garezden uzak kal. Tuz, ekmek hakkını gözet. İyi dost ol. Kötülerle arkadaş olma. İyilerden iyilik öğren. "

 “Kayseri’nin pastırması ve sucuğu padişahlara hediye gider. Erciyes Dağı eteğinde olduğundan havası soğukçadır. Bütün halkı zinde ve yiğittir. Şehrin Zarifleri Farsça ve Arapça konuşurlar ama halkın dili Etrak (Türkçe) dilidir. Genellikle reayalarıyla Ermeni dilini konuşurlar ama Kürt ve Rum lisanını konuşmazlar."

Seyahatname Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Seyahatname Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

1)  Evliya Çelebi’nin meşhur gezilerine başlamasının nedeni nedir?

Cevap: Evliya Çelebi, anlattığına göre bir rüya üzerine meşhur gezilerine başlamıştır.

2) Evliya Çelebi gördüğü rüyada hangi camide bulunuyormuş?

Cevap: İstanbul’da Yemiş İskelesi civarında Ahi Çelebi Camiindedir.

3)  Evliya Çelebi rüyasında kimi görmüştür?

Cevap: Evliya Çelebi rüyasında Sevgili Peygamber Efendimiz  Hz Muhammed’i görmüştür. (sav) görmüştür. Hz Muhammed’in yanında olan dört sadık halifesi ve ashabını da görmüştür. Evliya Çelebi rüyasında gördüğü Hz Muhammed’den ne dilemek istemiştir?

Cevap: Şefaat dilemek istemiş ama bir türlü gidememiştir ama en sonunda cesaretlenip gitmiştir.


4)  Evliya Çelebi Hz Muhammed'e şefaat ya Resulallah diyeceğine ağzından yanlışlıkla ne çıkmıştır?

Cevap: Evliya Çelebi yanlışlıkla “Seyahat Ya Resulallah” demiştir.

5) Evliya Çelebi rüyasından yola çıkarak her tülü tehlike ve sıkıntıya rağmen seyahatine devam etmiştir. Evliya Çelebi kaç yaşına kadar seyahat etmiştir?

Cevap: 70 yaşına kadar.

6) Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eseri kaç ciltten oluşur?

Cevap: On ciltten oluşur.

7) Seyahatname adlı eser ilk olarak ne zaman ve nerede yayımlanmıştır?

Cevap: İlk olarak Kahire Bulak Matbasında Müntebahatı Evliya Çelebi adıyla yayımlanmıştır.

8) Seyahatname adlı eser ne zaman UNESCO Belleği Listesi’ne dahil edilmiştir?

Cevap: Haziran 2013 yılında dahil edilmiştir.


9) Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde neler anlatmıştır?

Cevap: 17. yüzyıl Osmanlı coğrafyası, o dönem konuşulan Türkçe ve ağız özellikleri, Osmanlı halkının özellikleri, dini, dili, kıyafetleri, ekonomik ve kültürel durumu, Müslümanlar ve gayrimüslimler arasındaki ilişkiler, sanatı, gündelik yaşamları, gelenek ve görenekleri, mimari yapıları, komşuluk bağlantıları, gezilen yörelerin evleri, camileri, çeşmeleri, mescidler ve daha çok sayıda şeyleri anlatır Evliya Çelebi. Bu eser Tür kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir.

10) Seyahatname adlı eserin yazarı kimdir?

Cevap: Evliya Çelebi