Huzurlu Bir Dünya Hayali Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Huzurlu Bir Dünya Hayali Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Huzurlu bir dünyanın olması için, insanların birlik, beraberlik, dayanışma ve kardeşçe bir ortamda yaşaması için ilk olarak dünyadaki tüm savaşların yok edilmesi gerekir. Bunun için de  dünya liderlerinin bir araya gelip savaşa kesin çözüm bulması gerekir. Çünkü savaş yüzünden masum canlar yok oluyor, hatıralar yok ediliyor, hava, su, toprak zehirleniyor ve elbette  insanlık ölüyor. 


Huzurlu bir dünyada kardeşçe yaşamak için insanların yüreğine merhamet tohumu ekilmelidir. Ülkeler sadece kendi ülkelerini değil zulme uğraya ülkelerin de yanında olmalı ve o ülkelere gereken maddi ve manevi yardım iletilmelidir. Huzurlu bir dünyada hiç bir çocuğun ölmemesi gerekir, mutlu bir şekilde özgürce okuluna gitmesi, kırlarda koşması ve ailesi ile doyasıya bu güzel hayatı yaşaması gerekir. Ülkelerin bilimde, sanatta, güzel ahlakta birbirleri ile yarışması gerekir. Böyle olduğu zaman kötülükler ortadan kalkar ve insanlık yeni bir şans doğmuş yeni bir güneş doğmuş olur.


 Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman kardeşçe hür bir şekilde yaşanması için insanların doğru, dürüst, güvenilir ve çalışkan olması gerekir. Geçinmeye gönülleri olması gerekir. Sevginin ve saygının olması gerekir. İşte tüm bunlar olduğu için, el ele kol kola olunduğu zaman huzurlu bir dünya ortaya çıkar ve insan yaşamaya devam eder, mutluluklar daim olur.

Dilin Anlam Zenginliği Konulu Konuşma

 

Dilin Anlam Zenginliği Konulu Konuşma


 Dilin anlam zenginliği demek dilin derinliklerine inebilmek demektir. Yani bir dilin yalnız kelime hazinesinin geniş olması değil, aynı zamanda aynı kelimenin farklı bağlamlarda farklı anlamlar kazanabilmesi, mecazlar, deyimler, atasözleri, çağrışımlar taşıması demektir. Örneğin; bir kelime vardır çok farklı anlama gelir. Mesela yüz kelimesi kitap cildi olabilir, bedenimizdeki yüzümüz olabilir, sayı olarak yüz olabilir vb. Ya da gül kelimesi birden çok anlama gelir. Bahçedeki gül, insanın gülmesi vb. gibi. Kimi atasözleri vardır mecaz anlam taşır, kimi atasözleri de vardır içinde hem gerçek anlam hem de mecaz anlam vardır. İşte bunların hepsi birden dilimin anlam zenginliğidir. Yani dilimizdeki kelimeler sadece bir tek anlam ile sınırlı değil birden çok anlamla zengindir.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

 Dilin anlam zenginliğini anlamak dildeki çok sayıdaki yapıyı, derinliği fark etmek ve bunları yaşamda kullanmak demektir. Bir kelimenin veya bir ifadenin sadece yüzeydeki değil, arka plandaki tüm anlamlarını görebilmek demektir. Dilin anlam  zenginliğine farklı örnekler  verebiliriz. Örneğin; Babam bugün bana çok soğuk davrandı cümlesindeki soğuk samimi olmayan, mesafeli anlamını taşır. Oysa hava bugün çok soğuktu dediğimiz zaman üşüdüğümüzü hissederiz ve akla gelen ilk anlam olduğu için buradaki soğuk kavramı gerçek anlam olur. Bu ve bunun gibi çok sayıda örnek verebiliriz.

 

Bir kelime duyulduğunda sadece sözlük anlamı değil, geçmiş deneyimler, kültürel bağlar, duygular da zihnimizde canlanıyorsa işte orada dilin anlam zenginliği vardır. demektir. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

İnsan Olmanın Nitelikleri Nelerdir?

 

İnsan Olmanın Nitelikleri Nelerdir?


 İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli fark Yüce Allah tarafından insanoğluna akıl verilmiş olmasıdır.  Akıl olduğu için insan iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilir. Akıl sahibi olan kişi sebep sonuç ilişkisi kurarak sonuca gidebilir, aklını kullanarak kendine iyi bir gelecek kurabilir ya da aklını iyi yönde kullanmayarak boş bir kişiye dönüşebilir. Yani kişinin iradesinin güçlü olup olmadığıdır önemli olan. İnsan dil kullanabilir. Sembollerle, kavramlarla iletişim kurar. İnsanın özgür bir iradesi vardır. 


Aklı sayesinde okuyabilir, üretebilir, kendini geliştirip çok iyi yerlere gelebilir, kendini tanımak için derin sorular sorabilir. Mesela ben kimin, dünyaya geliş amacım nedir, bu dünyada neler yapmalıyım vb. gibi. İnsan olmak aynı zamanda merhametli olmaktır, yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket edebilmektir, başka bir canlının acısını da yüreğinde derinden hissedebilmektir yani empati kurma düşünme becerine sahip olabilmektir. Eleştirel düşünme becerisine sahip olmak da gerekir. Çünkü araştırmak, merak etmek, okumak ve yazmak gerekir. Bunlar da insan olmanın nitelikleri arasında yer alır diye düşünüyorum. 


Dürüst ve güvenilir olmak, adaletli olmak, sorumluluk sahibi olmak, alçakgönüllü olmak, özdenetime sahip olmak, vicdanlı olmak insanı insan yapan temel nitelikler arasında yer alır.

Ben Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderildim Hadisinden Ne Anlıyorsunuz

 

Ben Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderildim Hadisinden Ne Anlıyorsunuz


Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere  (kemale erdirmek) gönderildim. “diyerek güzel ahlakın insanoğlu için en önemli erdemlerden biri olduğunu anlatmak istemiştir. Güzel ahlak olmadığı zaman insani değerlerde yeterince gelişmemiş olur. Din ahlaktır. Bunun için ahlakı yüceltmek gerekir. 


İşte bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz eksik olan ahlakı tamamlamak üzere, insanoğluna öğretmek üzere gönderilmiştir. Güzel ahlak olmadan sadece dini vazifelerin yerine getirilmesi eksik kalır. Örneğin beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, hacca da gitmiş olan biri yalan söylüyorsa, hırsızlık yapıyorsa, masum birine iftira atıyorsa o kişinin ibadetlerinin Allah katında değeri olmaz. Çünkü din güzel ahlaktır, dürüst ve güvenilir olmaktır, kalp kırmamak, onurlu olmak, güvenilir olmaktır. Yani önemli olan ahlaki olgunluğa erişebilmektir. Mesela bir insan zengindir, yoksullara yardım ediyordur ama durmadan da yaptığı yardımı her yerde anlatıyordur. İşte burada o kişi kimi değerleri ne yazık ki öğrenememiştir. Çünkü güzel ahlaka sahip olan kişi yaptığı iyilikleri duyurmaz ve bunun reklamını yapmaz. Yani gösteriş ve övünme içine girmez. Yine baktığımızda güzel ahlakın içinde adalet vardır.


 Hak edene hak ettiğini vermek gerekir. Merhamet vardır, tevazu vardır, sorumluluk vardır, hakkaniyet vardır. Kısacası her şeyde güzel ahlak hayatımızın merkezinde olmalıdır. İbadette ahlak, ticarette ahlak, toplumda ahlak, ailede ahlak daim olmalıdır. Çünkü ahlak olursa dünyanın düzeni sağlanır, savaşlar yok olur, barış ve kardeşlik dünyaya hakim olur.

Eğer Peygamber Efendimiz Bizim Sıra Arkadaşımız Olsaydı Bize Nasıl Davranırdı?

 



Eğer Peygamber Efendimiz Bizim Sıra Arkadaşımız Olsaydı Bize Nasıl Davranırdı?

 

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed alemlere rahmet olarak gönderilen büyük bir insan, büyük bir peygamberdir. Merhameti, güvenilirliği, insanlığı ve sevgisi örnek bir sevgiydi. Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav) sıra arkadaşımız olsaydı  çok adaletli ve ve nazik bir kimse olurdu. Sıranın tamamını kaplamaya çalışmazdı. Sadece kendini düşünmez ve sıra arkadaşı olan bana da yer bırakırdı. Bana yüzünü çevirmez, kaba davranmaz ve asla sert söylemlerde bulunmazdı. Her zaman güler yüzlü, hoşgörülü ve sevecen olurdu. Yeri geldiğinde bana tebessüm eder, yeri geldiğinde de benimle şakalaşırdı.

 

Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Peygamber Efendimiz benim sıra arkadaşım olsaydı beslenmesini benimle paylaşırdı ben de kendi beslenmemi onunla paylaşırdı. Ben de olmayan şeylerden efendimiz bana ikram eder, bende olan şeylerden ise ben efendimize ikram ederdim. Birbirimize yaptığımız iyilikleri yüzümüze vurmazdık. Efendimiz bana hiç kötü söz söylemez, bağırmaz ve kalbimi kırmazdı. Onun için de efendimiz ile çok yakın iki arkadaş, iki dost, iki gönül yoldaşı olurdu. Asla kibirli davranışlarda bulunmazdı. Yalan söylemezdi, dürüst ve güvenilir olurdu. Yardımsever olurdu, sabırlı olurdu, meraklı ve öğrenmeye istekli olurdu. Onu örnek alırdım ve ben de onun gibi güzel ahlaklı, adaletli, merhametli bir insan olmaya çalışırdım.

 

Sıraları kirletmez, devlet malına asla zarar vermezdim. Tıpkı sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa gibi. Ders sırasında beni asla rahatsız etmezdi ve ders dinlememi sağları. Kul hakkına girmez ve kul hakkına girmekten çok korkardı. Beni asla ve asla rahatsız etmezdi. Bu konu hakkında konuşacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Kimsenin Ahı Kimsede Kalmaz Konulu Hikaye

 

Kimsenin Ahı Kimsede Kalmaz Konulu Hikaye

 

Elif annesi ve babası ile yaşamakta  on üç yaşlarında bir kızdı. Babası Metin Bey Öğretmen, annesi Nazan Hanım ise ev hanımıydı. Elif’in üç tane de üç yaşlarında olan üçüz kardeşleri vardır. Ahmet, Mehmet, Hasan adında bu üçüzler çok tatlı çocuklardı. Metin Bey çocuklarına yetmek için elinden geleni yapan, işini ahlaklı bir şekilde yapan kıymetli öğretmenlerden biriydi. Ankara'da yaşayan bu aile çok mutlu bir şekilde yaşamaya devam ediyordu. Bir gün komşusu Yiğit ona okul çıkışı birlikte bir iş kurma teklifi yaptı. İş şöyle olacaktı. Yiğit  Bey bir kitap evi açacak  kendisi sabahtan üçe kadar çalışacak Metin Öğretmen de okul çıkışlarından akşam dokuza kadar çalışacaktı. Bunun için hemen ortak oldular. Metin Bey elinde avucunda ne varsa (üçüzlere gelen altınlar, paralar, kızına doğum gününde büyüklerinin gönderdiği paralar, kendi birikimi vb) verdi komşusuna ve çarşının kenarında küçük, şirin mi şirin bir kitap evi açıldı.

 

Oraya çeşitli kitaplar getirildi ve bu küçük kitap evi bir anda herkesin dikkatini çekmeye başladı ve kısa sürede müşterileri de çoğaldı. Metin Bey ailesine daha iyi bakmak için gece gündüz çalışıyor ve çocuklarına iyi bir gelecek kurmak istiyordu. İlk aylarda her şey çok güzel gidiyordu. İlk altı aydan sonra Yiğit Bey Metin Öğretmen’e yalan söylemeye başladı ve artık eskisi gibi müşteri gelmiyor dedi. Metin Öğretmen de buna inandı ve olsun canımız sağ olsun biz umudumuz kaybetmeyelim dedi ve çalışmaya devam etti. Günler böyle geçerken Metin Bey iyi niyeti ile çalışıyor ve kurnaz Yiğit Bey tarafından kandırılmaya devam ediyordu. Adının” a”  harfini bile hak etmeyen bu karakter yoksunu adam yüklü paralar kazanıyor, Metin Öğretmene de çok az veriyordu. Bir gün kitap evine gelen eski emekli bir öğretim görevlisi Metin Öğretmene senin ortak yeni ev ve araba almış haberin var mı dedi. Metin Bey ise yok olamaz dedi çünkü çok iyi kazanamıyoruz dedi.

 

Öğretim görevlisi amca ise oğlum o çok gözü açık seni kandırıyor olmasın hesapların dekontlarını iste dedi ve Metin Öğretmen de bunları yaptı. Yiğit ona dekontları vermedi.  Metin Öğretmen kahretti ve Allah bu yaptığını yanına bırakmazsın diye dua etti ve gözünden birkaç damla yaş geldi. Çünkü o paralar üçüzlerinin ve Elif’inin hakkıydı. Zaten o kitap evine de  herkes Metin Öğretmen için, onun güzel davranışları ve yumuşak kalbi için oraya geliyordu. Metin Öğretmen hemen işten çıktı ve Yiğit’e tazminat davası açtı ve kandırıldığını ispatladı. Yüklü miktarda tazminat kazandı ve çocuklarının hakkını hırsız Yiğit’e kaptırmadı. Böylece kimsenin hakkı kimsede kalmaz ve Allah da doğru olanın yanında yer aldı ve hiç biri yalan sonsuza kadar da sürmezdi zaten. Bir daha da güvenmeyeceği kimselerle iş kurmadı ve kimseye de kolayca güvenmedi

Ahirete İman Etmek Kişinin Dünyadaki Davranışlarında Etkili Olur Mu?

 

Ahirete İman Etmek Kişinin Dünyadaki Davranışlarında Etkili Olur Mu?


Ahirete imanı olan, Alla inancı, peygamber inancı olan, öbür dünyanın var olduğuna iman getiren kişi dünyadaki davranışlarına elbette çekidüzen verecektir. Müslüman olan kişi elinden ve dilinden emin olan kişidir. Yalan söylemeyen, dürüst,  güvenilir ve adaletli bir kimsedir. Ahirete inanan kişi bunların farkında olarak daha dürüst insan olmak için çalışır, ahlaklı olur, adaletli olur, ibadetlerini yerine getirir, yalan söylemez gücün karşısında olmaz mazlumun ve doğrunun yanında olur.


 Çünkü önemli olan Allah'ın istediği doğrultuda bir hayat yaşamaktır. Ahirete iman etmiş kişi dünyadaki davranışlarını da güzel yönde geliştirir ve kötülükten, gıybetten uzak durmaya çalışır. Kendi alın terini yer, hırsızlık yapmaz, devlet malı yemez, rüşvet almaz, din ile insanları kandırmaz ve insanların dini duyguları ile oynamaz, dini görevlerini kimseye gösteriş yapmadan yerine getirir, nerede mazlum ve zulme uğrayan varsa onun yanında olur. Cennete gitmeyi ister ve bunun için de dinine dört elle sarılır ve hem bu dünya için hem de öbür dünya için son nefesine kadar çalışmaya, umut etmeye, alın teri dökmeye devam eder.


 Ölümden sonra dirileceğine inanan bir mümin sorumluluk bilinci ile hareket eder, iyilik ve yardımlaşma içinde olur, sabırlı ve umutlu olur, günah işlememeye gayret eder, hayatına güzel anlam yükler  bu dünyanın geçici öte dünyanın kalıcı olduğunun farkında olarak yaşamaya devam eder.

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk Kitabında Geçen Önemli Alıntılar

 

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk Kitabında Geçen Önemli Alıntılar

 

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk adlı kitapta çocukların küçük yaşta maruz kaldığı her türlü fiziksel, psikolojik, sosyolojik şiddetten bahsedilir. Çocukların yaşadığı travmalar onları uzun süre kendilerine getiremese de doktorun onlar için çalışması, çocukları çok sevmesi ve onlarla bire bir ilgilenmesi çocukların daha iyi olması sağlanır. Çocuklarımıza sahip çıkmalıyız, onları korumalıyız ve onları sevgiden asla mahrum bırakmamalıyız. Mesela elini tutmalı, yüzünü okşamalı, onlara sarılmalı ve daha çok sayıda sevgi ifade eden, merhamet davranışları içinde olan davranışlar göstermeliyiz.

 

Kitapta geçen dikkatimi çeken önemli alıntılar şunlardır:


“En güçlü terapi insan sevgisidir.”

“Çocukları korumak, toplumu parçalayarak değil; toplumu güçlendirip, çocukların ihtiyaçlarına saygı duyarak yapılmalıdır.”
“Kötü muamele görmüş ve travma geçirmiş çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey, eskiden geçirdikleri travmanın yarattığı acıyı, sıkıntıyı ve kayıp verme durumunu dindiren sağlıklı bir toplumdur.”


" Bana, senden bahsedecek en doğru kişinin sen olduğunu düşündüm. Herkesin senin hakkında bir fikri var. Ben sen ne düşünüyorsun, onu öğrenmek istiyorum. "
“Hepimiz mutsuzluğun kesinliğini, belirsizliğin mutsuzluğuna tercih etme eğilimi taşırız.”

“Tam aksine, çocuklar yetişkinlere kıyasla travmaya karşı daha savunmasızdır…çocuklar dünyaya dirençli olarak gelmezler, onların öyle olmaları sağlanmalıdır.”

“Şiddeti ve suçları yok etmek istiyorsak ekonomik eşitsizliği azaltmak ve aile içi şiddet ve çocuk istismarı kurbanlarına yardım etmek çok büyük önem taşıdığını bilmeliyiz.”

“Sorunlu çocuklar bir tür acı içindedir ve acı insanları sinirli, endişeli ve saldırgan yapar. Sadece sabırla, sevgiyle ve sürekli olarak sağlanan bakım işe yarar; kısa vadeli mucizevi tedaviler yoktur.”

“Bütün streslerin kötü olmadığını, çocukların emniyet kadar zorluklara ve risklere de ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. Çocuklarımızı korumak istememiz doğal ama kendimize risksiz çocukluk arzusunun ne kadar ileri gittiğini de sormamız gerek. En güvenli oyun bahçelerinde ne salıncaklar, ne dik kaydıraklar, ne de sert yüzeyler, ne ağaçlar ne de diğer çocuklar olabilirdi. Çocukların beyinleri yaptıklarıyla ve zamanla tekrarladıkları şeylerle yavaş yavaş şekillenir. Ufak risklerle ve seçimlerin sonuçlarıyla başa çıkmayı pratik etmezlerse, daha büyük ve sonuçları daha önemli olacak kararları da almaya da hazırlıklı olamazlar.”


“Bir çocuğun beyni sözcüklerden, derslerden ve düzenlenmiş faaliyetlerden daha fazlasına ihtiyaç duyar: Sevgiye, arkadaşlığa, oyun oynama ve gündüz hayalleri kurma özgürlüğüne ihtiyaç duyar.”

“İnsanlar birbirinin yerini alamaz. Bebeklikten itibaren sevginin bedeli kaybetmenin yarattığı ıstıraptır.”

Doğru Acıdan Ağıdır Konulu Konuşma

 

Doğru Acıdan Ağıdır Konulu Konuşma


 Kusurları, yanlışları, yolsuzlukları, düzensizlikleri, kötülükleri tüm çıplaklığa ortaya koyan ve eleştiren kişinin sözleri zaman zaman insanın canını yaksa da bu sözlerden ötürü alınmamak, kırılmamak gerekir. Her biri kişinin iyiliği için söylenen sözlerdir. Bundan dolayı atalarımız doğru ağıdan acıdır demiştir.


Sevgili öğretmenim, değerli arkadaşlarım,

Kusurlarımızı, yanlışlarımızı, yaptığımız kötü davranışları bizim yüzümüze diyen kişiler ailemiz, yakın dostumuz olabilir. Bu kişiler bizim kötülüğümüzü istemeyen, iyi yolda olmamızı isteyen kimselerdir. Hatalarımızı söyledikleri zaman onlardan nefret etmemeliyiz, onlara düşmanlık etmemeliyiz. Aksine kötü yanlarımızı eleştirdiği için, tarafsız olduğu için onlara teşekkür etmeli ve kendi davranışlarımızı düzeltmeliyiz. Böylece daha iyi insan, daha doğru insan ve daha sorumluluk sahibi insan oluruz. Kırılmanın, alıngan olmanın bir anlamı yoktur.


 Akılcı olmalıyız, doğrular canımızı yaksa da buna tepki göstermemeliyiz ve doğru yolda gitmeliyiz. Çünkü yanlışlarımızı bize sevdiklerimiz söyler, başkalarının umrunda bile olmayız. O yanlışları bize söyleyen kişiler de gerçekten bizi seven, sayan kimseler olur. Bu konu hakkında anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ederim..

Matematiği Nerelerde Görmekteyiz?

 

Matematiği Nerelerde Görmekteyiz?


Matematik sadece okulda anlatılan, sınavları yapılan bir ders olmaktan öte hayatımızın her alanında bize yarayacak olan pozitif bilimlerden biridir. Matematiği iyi bilmek zekamızı daha da geliştirir ve günlük hayatta da bize çok yardımcı olur. Günlük hayatımızda mesela yemek yaparken kek yapacağımız belli bir tarife göre o keki yapmak için bir su bardağı süt, bir su bardağı yağ, üç yumurta vb. gibi matematiği kullanabiliriz. Alışveriş yaparken, saatte ve zaman yönetiminde, yemek yaparken, yolculukta matematikten faydalanırız.  Doğada da matematikten faydalanırız. Örneğin arıların yaptığı ballar altıgendir. 


Dünyanın hareketleri, güneşin doğma ve batma süreleri bile matematiksel hesaplarla yapılır. Sanatta ve mimaride,  spor ve eğlencede, toplum ve ekonomide, teknolojide kısacası hayatın her alanında matematik olmazsa olmazlarımızdandır. Bunun için matematikten kaçış yoktur. Ondan dolayı da küçük yaşlarda matematiğin temeli iyi atılmalı ve ileri de büyük sıkıntılar yaşanmamalıdır.  Unutmayın ki matematik hayatın gizli dilidir. 


Matematik aklın sporudur. Hayatı anlamak istiyorsan sayıları dinle. Her denklemde bir çözüm, her problemde bir umut vardır. Bunun için iyi ki  matematik vardır.