Oyun Kelimesinin Size Çağrıştırdıklarını Söyleyiniz

 

Oyun Kelimesinin Size Çağrıştırdıklarını Söyleyiniz


Oyun; genellikle iyi vakit geçirmeye yarayan, eğlendirici ve bu sebeple bazen bir eğitim aracı olarak da kullanılabilen etkinliğe verilen addır. Oyun kelimesinin bana çağrıştırdıkları şunlardır: Arkadaşlarımla birlikte eğlenceli ve üretken bir vakit geçirmek, yenme ve yenilme duygusunu yaşayarak olaylara nasıl tepki verebileceğimizi gözlemlemek, gülmek, birlikte sorumluluk almak, bireysel sorumluluk almak, paylaşmak, empati kurabilmek, dolu dolu güzel anlar geçirmek ve bu anların yaşamının kalan zamanlarında insan için güzel etkiler bırakmasıdır.


 Her çocuk oyun oynamayı çok sever ve oyun oynayalım mı denildiği zaman çocukların yüzünde tebessüm, heyecan ve sevinç görebilirsiniz. Çünkü oyun demek mutluluk demek kimi zaman arkadaşlar arasında tatlı tatlı atışmalar demektir. Oyun birlikteliktir. Birlikte yapılandan zevk alabilmektir. Kimi zaman endişe etmek kimi zaman mutluluktan havaya uçmak kimi zaman da ağlamaktır. Çünkü çocuklar oyunda başarılı olmadığı zamanlarda rakibe öfkelenir ve hırsını kendinden ya da arkadaşından çıkarmaya çalışarak ağlayabilir. Tüm bunlara rağmen oyun sosyallik demek,  takım olmak, başarmak, kazanmak, kurallara uymak ya da yeri geldiği zaman kuralları esnetebilmek, zekanın daha iyi bir yere gelmesini sağlamak,  çocukların saflığı, temiz kalbi, kendini iyi ifade edebilmek, farklı rollere girebilmek, kendin olabilmek, gülmek,  yeni şeyle öğrenmek, kendini geliştirmek, hayata farklı pencereden bakabilmek, acımak, paylaşmak, tebrik edebilmektir. 


Oyunun;  bana çağrıştırdıkları bunlardır. Oyun çeşitlerinden bazıları ise şunlardır: Saklambaç, körebe, çelikçomak, futbol topu, basketbol vb gibi çok sayıda oyunlar vardır.

Karacaoğlan Şiirleri

 

Karacaoğlan Şiirleri


Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir. Aşık edebiyatının en önemli şairlerindendir. Hayatı hakkında kesin bilgi bulunmaz ancak 17. yüzyılda Çukurova-Toroslar'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığı anlaşılmaktadır. 


Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk

Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm.

 

Elif

İncecikten bir kar yağar,
Tozar Elif, Elif deyi...
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif, Elif deyi...

Elif’in uğru nakışlı,
Yavrı balaban bakışlı,
Yayla çiçeği kokuşlu,
Kokar Elif, Elif deyi...

Elif kaşlarını çatar,
Gamzesi sineme batar.
Ak elleri kalem tutar,
Yazar Elif, Elif deyi...

Evlerinin önü çardak,
Elif'in elinde bardak,
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif, Elif deyi...

Karac'oğlan eğmelerin,
Gönül sevmez değmelerin,
İliklemiş düğmelerin,
Çözer Elif, Elif deyi...

 

Evel Allah, Ahir Allah

Evvel Allah, ahir Allah
Andan ulu gelmemiştir
Hak Muhammed'den sevgili
Hakk'ın kulu gelmemiştir

Sah-ı merdan idi adı
Cömert sofrasın kim kodu
Ali'ye aslanım dedi
Uyruk Ali gelmemiştir

Pir olmayan aşka gelmez
Koç olmayan kurban olmaz
Ecel gelse derman olmaz
Hakk'tan rıza gelmemiştir

Od düştüğü yeri yakar
Değme dalda gül mü biter
Ko dört dilin, çok kuş öter
Bülbül ünü gelmemiştir

Karac'oglan Hakk'a yalvar
Verdiğine günah ol dar
Sol alemde eksiksiz yar
Kimse bulup gelmemiştir

 

Bana Kara Diyen Dilber

Bana kara diyen dilber
Kaşların kara değil mi
Yüzümü güldüren gelin
Gözlerin kara değil mi

Güzel ben seni isterim
Seni koynumda beslerim
Yüzünü güzel göreyim
Zülüfün kara değil mi

Boyun uzun belin ince
Yanakların olmuş gonca
Salıversin kulunca
Beliğin kara değil mi

Utanırsın akar terin
Güzellikde yok benzerin
En sevgili makbul yerin
Saçların kara değil mi

Beni kara diye yerme
Mevlam yaratmış hor görme
Ela göze siyah sürme
Çekilir kara değil mi

Hint'den Yemen'den çekilir
İner Bağdat'a dökülür
Türlü taama ekilir
Biber de kara değil mi

Göllerde kuğular olur
Göğsü ak kara benlidir
Mısır'da çok zengin vardır
Kölesi kara değil mi

Pınara konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki Arap Beyinin
Çadırı kara değil mi

Her yoldan gelir geçerler
Aktan karayı seçerler
Ağalar beyler içerler
Kahve de kara değil mi

Evlerinde sular akar
Güzelleri göze bakar
Hublar yanağına sokar
Sümbül de kara değil mi

Karac'oğlan der maşallah
Birgün görünür inşallah
Kara donludur Beytullah
Örtüsü kara değil mi

 

Nasihat

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Onu yad ellere açıcı olma

Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asilzadelerden hiç kemlik olmaz
Sen iylik etde ozayi olmaz
Darılıpta başa kakıcı olma

El arifdir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerden uçucuolma

Muradım nasihat bunda söylemek
Size layık olan onu dinlemek
Sev seni seveni zay etme emek
Sevenin sözünden geçici olma

Karacaoğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülere konup göçücü olma

 

Benden Selam Eylen

Benden selâm eylen şol nazlı yara
Her beni gördükçe gülüp durmasın
Aldırdım aklımı oldum divâne
Aklımı başımdan alıp durmasın

Kız seninle böyle miydi pazarım
Kara kaşlarında kaldı nazarım
Yol üstünde kazmasınlar mezarım
Yar gelip geçtikçe yanıp durmasın

Kız seninle bir bahçecik dikelim
Ayvasından turuncundan satalım
Gel sarılıp bir gececik yatalım
Ahu zarım sende kalıp durmasın

Karacaoğlan der ki Hakk'a bakadur
Yollar çamur belki çöker bükedur
Çekemem kahrını bağrım yufkadur
Arada haberin gelip durmasın.

Gün Doğmadan Neler Doğar Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Gün Doğmadan Neler Doğar Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Gelecek, birçok değişikliklere gebedir. Beklenmedik bir sırada çok güzel durumlarla karşılaşma imkânı her zaman vardır. Her zaman ümitli olmak gerekir. Bunun için de atalarımız “Gün doğmadan neler doğar.” sözünü söylemiştir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli sınıf arkadaşlarım

 

Hayatta her zaman mutluluk, mutsuzluk sonsuz olmayacaktır. Yeri geldiği zaman acı kayıplarımız ve acı zamanlarımız da olacaktır. Yeri geldiği zaman mutlu ve güzel anılarımız da olacaktır. Hayatın ne getireceğini de hiçbir zaman bilemeyiz. Başımıza ne gelirse gelsin hayata olan tutkumuzu asla kaybetmemeliyiz.  Umudumuzu  hiçbir zaman yitirmemeliyiz. Çünkü gün doğmadan neler doğar. Yani hiç beklemediğimiz anda güneşli ve güzel günler bizimle olabilir. Yaşar Kemal’in İnce Memed adlı eserinde de yazar  “Hangi gün vardır, akşam olmamış, Kaç geceyi gördün sabaha varmamış.” diyerek umutlu olmamız gerektiği mesajı verilmiştir. Umut varsa hayat vardır. Umut varsa eski güzel günler elbet bir gün gelecektir. Onun için var gücümüzle umuda ve hayata bağlanmalıyız.

 

 Bu atasözü ile ilgili şu örneği vermek isterim. Bir gecede tüm servetini kaybeden zengin bir iş adamı olabilir. O iş adamı için hayat bitmiş olabilir ve adamın tüm hayat sevinci yok olabilir. Böyle durumlarda o kişi umudunu asla kaybetmemelidir. Belki yeni günler için onun için farklı olacaktır. Çünkü Allah kimseye taşımayacağı kadar yük vermez. Bundan dolayı umut asla yok edilmemelidir, umuda kelepçe vurulmamalıdır. Atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Kaldırımlar Şiiri

 

Kaldırımlar Şiiri

  Kaldırımlar şiirini yazan kişi Necip Fazıl Kısakürek’tir. Ahmet Necip Kısakürek, Türk şair, romancı, oyun yazarı, İslamcı ideolog ve komplo teorisyeni. Çok sayıda eseri ve şiiri vardır.

 

Kaldırımlar

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

 

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

 

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

 

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

 

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

 

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

 

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!

 

Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

 

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

 

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

 

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

 

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

 

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

Yusuf Hayaloğlu’nun “Hayat Nedir Anne?” Konulu Şiiri

 

Yusuf Hayaloğlu’nun “Hayat Nedir Anne?”  Konulu Şiiri


Yazdığı şiirler ile gönüllerimize taht kurmuş büyük şairdir. Yusuf Hayaloğlu. Kimi şiirleri de şarkıya dönüştürülmüştür.


Hayat Nedir Anne?

benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! ..


suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiçbir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ...


benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü...

sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet değilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne?


benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat...


say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
Sen beni ne diye doğurdun anne?

Aman Diyene Kılıç Kalkmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Aman Diyene Kılıç Kalkmaz Atasözü İle İlgili Konuşma

 

Yenilgiyi kabul edip dürüstlüğüne, mertliğine güvenerek teslim olan düşmanın canına kıyılmaz. Gündelik yaşamımızda ise ise atasözümün anlamı şu şekildedir: Haksızlığını, suçunu kabul edip özür dileyen kişinin daha fazla üstüne gitmek, kusurlarını tekrar dile getirmek doğru değildir. Bu nedenle atalarımız da “Aman diyene kılıç kalkmaz.” demiştir.

 

Sevgili Öğretmenim, değerli arkadaşlarım

 

Ülkeler arası savaşlar olduğu zaman o esnada çeşitli olanlar da yaşanabilir. Bunlardan biri de  yenilgiyi kabul edip af dilemektir. İşte bu sırada yenilgiyi kabul eden, mertliğine güvenerek teslim olan kimsenin canına kıyılmaz. Normal yaşamda da bize yanlışı olan ve daha sonra yanlışının farkına varıp geri özür dileyen insanları da sürekli eleştirmek doğru değildir. Sen bana şunu yapmıştın, sen bana böyle davranmıştın diyerek lafı uzatmanın hiçbir anlamı yoktur.

 

 Kusur gören gözleri artık kör etmek gerekir ve özür dileyeni affetmek olgun insana yakışan en önemli erdemdir. Daha fazla üstelememek gerekir. Hoşgörülü olmak, affetmek en güzelidir. Bunun için de aman dileyene kılış kalkmaz denilmiştir. Atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Günlük Hayatta Deyimlerin Önemi

 Günlük Hayatta Deyimlerin Önemi 

Deyimler, dilimizin en renkli ve zengin öğelerinden biridir. Günlük hayatta sıkça kullandığımız bu ifadeler, konuşmalarımızı ve yazılarımızı daha etkileyici ve anlamlı hale getirir. Örneğin, "dil dökmek" deyimini ele alalım. Bu deyim, birisini ikna etmek için çaba göstermek anlamında kullanılır. 

İş hayatında ya da kişisel ilişkilerde birini bir şeye ikna etmeye çalışırken bu deyimi sıkça duyarız. Bir diğer yaygın deyim ise "gözden düşmek"tir. Bu deyim, birinin saygınlığını ya da güvenilirliğini yitirmesi anlamına gelir. Örneğin, bir çalışan sürekli geç kalıyorsa ve işlerini aksatıyorsa, zamanla patronunun gözünden düşebilir. Bu deyim, insanların davranışlarının başkaları üzerindeki etkisini anlatmak için sıklıkla kullanılır. 

 Son olarak, "kulak vermek" deyiminden bahsedelim. Bu deyim, bir konuyu dikkatle dinlemek anlamında kullanılır. Öğrenciler öğretmenlerinin anlattıklarına kulak verdiklerinde, derslerini daha iyi anlar ve başarıya ulaşırlar. Aynı şekilde, iyi bir dinleyici olmak kişisel ilişkilerde de büyük önem taşır. 


Deyimler, kültürel mirasımızın bir parçasıdır ve dilimizi zenginleştirir. Bu yüzden, deyimlerin anlamlarını ve nasıl kullanıldıklarını öğrenmek, hem konuşma hem de yazma becerilerimizi geliştirmemize yardımcı olur. Günlük hayatta doğru ve etkili iletişim kurmak için deyimlere kulak vermek, dilimizi daha renkli ve anlamlı kılar.

Küpe Girmeden Sirke Olunmaz Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Küpe Girmeden Sirke Olunmaz Atasözü İle İlgili Kompozisyon

 

Kendisini, özelliklerini tam olarak bilmeyen, buna karşılık kendisini herkesten üstün gören, kibirli kişiler herhangi bir bir işte gerekli bilgiye tam olarak sahip olmadan, deneyim kazanmadan iyi bir noktaya ulaşmak isterler. Oysa bazı mevkileri elde etmek için çok çalışmak, biraz eziyet çekmek gerekir. Yani sabır ve istikrarla zorlu yolları geçmek gerekir. Bunun için de atalarımız küpe girmeden sirke olunmaz sözünü kullanmıştır.

 

Sevgili  Öğretmenim, değerli arkadaşlarım

Kimi insanlar kendilerini tanımadan, faydalı oldukları ya da yararlı oldukları yönü bilmeden her şeyi biliyorum havasında gezinip durular. Oysa herhangi bir bilgi ve beceriye sahip olmayan kişiler bir de kibirli olurlar ve kendilerini diğer insanlardan daha yukarılarda görür böyle kimseler. Hemen yüksek bir makamda olayım, iyi yerlere geleyim, iyi maaş alayım derler. Oysa çalışmadan, emek etmeden, alın teri dökmeden yükselmek isteyen bu tip insanalar büyük hayal kırıklığı yaşarlar. Çünkü makam, mal ve mülk ancak çalışarak, kendi emeğinle mücadele ederek kazanılır.

 

Zorluklar karşısında yılmadan, bıkmadan, usanmadan çalışan kimseler iyi bir yerlere kendi gücü ile gelir. Yani belli bir zaman geçmesi gerekir. Kişinin sebat göstermesi gerekir ve durmadan ilerlemeye, çalışmaya, yorulmaya devam etmesi gerekir. Ancak bu şekilde güzel yerlere gelinir ve kimseye muhtaç olmadan, kimseden torpil almadan başarı elde edilir. Bu atasözünden anladıklarım ve anlatacaklarım bunlardır. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Arif Nihat Asya’nın Bayrak ve Dağlar Şiiri

 

Arif Nihat Asya’nın Bayrak  ve Dağlar Şiiri

 

Mehmet Arif Nihat Asya Türk şair, öğretmen ve siyasetçidir. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli temsilcilerindendir. Sade bir üslupla millî değerleri ve dini heyecanları işleyen şiirler yazmıştır.


Bayrak

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!

 

Dağlar


Dağlar var karanlık, dağlar var beyaz.

Korka korka eteğinden öper yaz;

Ağrıdağ, Babadağ, Gâvurdağ, Ilgaz

Kubbelerdir…dolaşır, aşılmaz.

Tendürük'te, Kop'ta Palandöken'de

Kurtların payı var gelip geçende…

Ki alırlar vermek istemesen de!

Dağlar var, tahtından inmeyen sultan

Dağlar var, yapılmış bundan, buluttan…

Dağlar var ki Bingöl, Binboğa, Süphan,

Medetsiz'ler, Mor'lar, Nur'lar, Yıldız'lar;

Karalar, Kızıllar, Bozlar, yağızlar…

Karla dolar 'İmdat' diyen ağızlar;

Yollar kesen, haraç alan dağlar var.

Bolkarda çamların sakızı damlar…

Ve bir yıldız düşer, tutuşur çamlar…

Bir kızıl şehrâyin olur akşamlar…

Tacı olan, tahtı olan dağlar var.

Tüter Sarıçiçek, burcu burcudur,

Akşamlar ya mor, ya turuncudur.

Ve kışın dünyanın öbür ucudur..

İstiklal Marşı

 

İstiklal Marşı

 

Kahraman ordumuz için Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış milli marştır. Bu marş için Mehmet Akif Ersoy tek kuruş dahi almamıştır. Çünkü o para ile marş yazılmayacağını söyleyecek kadar yürekli ve onurlu bir insandır. Yazdığı Marş yıllardır yüreğimizde, aklımızdadır. Milli marşımız okunurken her zaman saygılı oluruz. Şehitlerimizin ruhu şad olsun.

İstiklal Marşı sözleri


İstiklal Marşı

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

 

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
 “Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.

 

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

 

Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım,
Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruhu mücerret gibi yerden naaşım,
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.                     

                                    (Mehmet Akif Ersoy)