Ünlü Bir Engellinin Hayatı

 

Ünlü Bir Engellinin Hayatı


1809 ve 1865 yılları arasında yaşamış olan Abraham Lincoln’ın elleri ve parmakları birbirine göre orantısızdı, ayakları ince ve uzundu.  Gözlerinde de sorun vardı.  Gözleri miyoptu ve yüz şeklinde Marfan Sendromu bulunduğunu gösteren işaretler vardı. Abraham Lincoln, siyasi hayatına  başarısızlıklarla başlamıştır.  Tüm yenilgilere rağmen çalışmaktan, mücadele etmekten asla vazgeçmemiştir. Çünkü pes ederse başarısız olacağını biliyordu ve neye inanırsa onu da yaşayacaktı.


 Bunun için başarıya odaklanmayı tercih etti ve  büyük çalışması sonucu Amerika Birleşik Devletleri’nin unutulmaz başkanları arasında yer aldı ve Amerika Birleşik Devletleri’nde köleliği kaldıran başkan olarak adını tarihe yazdırmıştır. Kendi  döneminde çıkan Amerikan İç Savaşında  Amerikan ulusunu anayasal bir birlik olarak savunmak için Birleşik Devletler birliğini yönetti, savaşı kazandı. Dört yıllık başkanlık sürecinde köleliliği ortadan kaldırmayı ve Amerika Birleşik Devletleri ekonomisini modernleştirmeyi başardı. Suikast sonucu öldürülen ilk Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak da tarihe geçmiştir. Kendisi gelmiş geçmiş en iyi Amerika Devlet başkanları arasında gösterilir.


Abraham Lincol’a ait şu sözler de çok önemlidir:

"İnsanlardan çoğunun mutluluğu ve mutsuzluğu, kendi düşünce ve inanışlarına bağlıdır."  

"Hiçbir şeyden asla vazgeçme çünkü vazgeçenler yalnızca kaybedenlerdir."  

"Hatadan korkan bir insan hiçbir şey yapamaz."  

20 Atasözü ve Anlamları

 

20 Atasözü ve Anlamları


Atasözlerimiz atalarımız tarafından söylenmiş olup ve bizlere mesaj veren güzel ve anlamlı sözlerdir.

20 Atasözü ve anlamı şu şekildedir:


* Her zevalin bir kemali, her kemalin bir zevali vardır: Bir iyilik kalmadığı gibi makam da kalıcı değildir. Gün gelir kişi bulunduğu makamı başka birisne bırakabilir. Onun için koltuk sevdalısı olmamak gerekir.

*Herkes evinin ağasıdır: Her insanın saygınlığı kendi çevresindedir.

*Hastayı döşek bilir, ölüyü teneşir: İnsanın değeri hasta olduğu zaman yada öldüğü zaman bilinir.

*Hasan almaz, basan alır: Oyuna bakan değil, oyuna katılan kazanır.


*Gemisini batıran sandalını aramaz: Büyük işlerle uğraşan kimseler küçük işlerin peşinde koşmazlar.

*Diken battığı yerden çıkar: İnsan sıkıntıya düştüğünde, bunun nedenlerini ayrıntılı araştırıp  nedenleri ortadan kaldırırsa sıkıntıdan da kurtulur.

*Akçeli adamdan dağlar korkar: Maddi gücü çok iyi olan varlıklı kimseler herkesi etkiler, hatta korkutur.

*Akacak kan damarda durmaz: İnsan ne kadar önlemini alırsa alsın olacak olan yine olur, alın yazısında olan gerçekleşir.

*Balta sapını yonamaz: İnsan en küçük bir iş için bile  başkasına gereksinim duyar.

*Baş eğmekle baş ağrımaz: Kişi çevresindekilere karşı saygılı ve uyumlu olduğunda daima kazanır.

*Bardağı taşıran son damladır: Kimi insanlar yeteri kazar kazandığı halde daha çok kazanmak isterken başlarını derde sokarlar.

*Haddini bilmeyene bildirirler: Etrafındaki önemsemeyerek yetkili olmadığı konularda çok bilmişlik taslayanlara sert karşılıklarla gereken dersler bir güzel verilir.


*Her duaya amin denilmez: İnsan her istediğini ve her dilediğini elde edemez.

*İşemekle deniz pis olmaz: Doğruluğu ve dürüstlüğü herkesçe kabul edilen bir kimse aşağılık kimselerce atılan iftirayla kirletilemez.

* İtbaşı terkide durmaz: Huysuz kimseleri zapt etmek zordur.

*İşleyen el, ele açılmaz: Çalışan, üreten kimse başkalarına muhtaç olmaz.

*İşlek kuyunun suyu tatlı olur: Çok kullanılan kuyunun suyu her zaman temiz olur.

İt atarsa kurt kapar: Bir kimsenin beğenmediği bir şeyi, ona ihtiyacı olan bir başkası hemen alabilir.

*İşte at, işte meydan: İş yapmak isteyen veya işten kaçmayan için her zaman yeterli ve elverişli ortam bulunur.

Görme Engellilere Mektup

 

Görme Engellilere Mektup


Mektubuma asıl engelin bedende değil yürekte olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. Çünkü yürek katılaşmışsa, yürekte sevgiden, empatiden ve merhametten eser kalmamışsa işte en büyük engel o zaman başlamıştır diyorum değerli arkadaşlarım, kardeşlerim!

 

Sevgili arkadaşlarım,

Biliyorum ki hayata sizler biraz daha fazla  zorluklarla başladınız. Kiminiz doğuştan dünyayı göremedi, kiminiz ise sonradan geçirdiği  bir hastalık, bir kaza ya da herhangi bir nedenden dolayı dünyayı göremedi. Dünyayı, yaşadığın çevreyi görmemek demek hayat yaşanılmaya değmez demek değildir. Asıl olan her şeye rağmen hayata dört elle tutunabilmek ve inadına yaşama sevincini kaybetmemektir. Çünkü yaşam her şeye rağmen güzeldir. Görmeyebilirsiniz ama duyuyorsunuz, konuşuyorsunuz, sevdiğinize sevdiğinizi söyleyebiliyorsunuz. Tüm bunlar için bile yaşam, yaşanılmaya değmez mi sevgili kardeşlerim, yol arkadaşlarım, akranlarım!

 

Değerli güzel insanlar,

Yaşadığınız zorlukların neler olduğunu biliyorum, kendimi sizin yerinize koyuyorum ve biz bedenen hiçbir engeli olmayan ama ruhen çok engeli olan kişiler ne yazık ki sizin yaşadığınız zorlukların neler olduğunu bazen unutuveriyoruz ve şımarıkça davranışlar sergileyebiliyoruz ve sahip olduğumuz yetilerin kıymetini bilemeyebiliyoruz. Oysa az bir düşündüğümüzde her halimize şükretmemiz gerektiğini anlamamız ve size her türlü zorlukta yardım etmemiz gerekir. Sizlerle arkadaş, kardeş, yol arkadaşı olmak istiyoruz. Siz bizlerden ne zaman yardım isterseniz her zaman yanınızda duracağımıza söz veriyoruz. Çünkü hayat insanın insan değer vermesi ile, insanın insana sevgisini hissettirmesi ile anlam kazanır ve yaşanılmaya değer olur.

 

Biliyorum çok istiyorsunuz bahar mevsiminde açan çiçekleri görmeyi, kış mevsimi geldiğinde karın nasıl yağdığını ve rengini, sonbahar mevsimi geldiğinde sararan yaprakların ağaçtan yavaşça düşmesini izlemeyi, yaz mevsimi geldiğinde rengarenk meyvelerin rengini ve daha birçok şeyi… Anlıyorum sizi hem de yürekten anlıyorum ve derinden hissediyorum neler hissettiğinizi…  Keşke siz de görebilseydiniz, keşke diyorum ama hayat bazen istemediğimiz şeyler çıkarabiliyor karşımıza. Ne yazık ki hiç birimizin bu dünyada garantisi yok. İki saniye sonra hayat bize ne sürprizler getirecek bilemiyoruz. Çünkü hayatın nerede, nasıl, ne şekilde başımıza neler getireceğini bilemiyoruz ve kaderimizi kendi elimizle belirleyemiyoruz.


 Güzel kardeşlerim,

 Belki göremiyorsunuz ama anne ve babanızı, kardeşlerinizi onların sevgisini, sıcaklığını hissediyorsanız ne mutlu size. Çünkü o kadar çok gözleri ile  görebilen ama ruhen göremeyen aileler var ki ama sevgiden mahrum, ilgiden mahrum. Yani bazen her şey de görmek olmuyor. Önemli olan sevgi, değer, şefkat ve yüreğindeki merhamet oluyor sevgili güzel arkadaşlarım. Ne zaman bana ihtiyacınız olursa hep yanınızda olacağım ve sizin gibi değerli insanların arkadaşı olmaktan gurur duyacağım. Sizi çok seven, size değer veren bu arkadaşınız selam eder ve sizi gözlerinden öper. Sevgi ile, ilgi ile kalın. Allah’a emanet olun.


Yazan: Bir  arkadaşınız, bir yoldaşınız, bir kardeşiniz...

İnsanların Ön Yargılı Davranmalarının Sebepleri Neler Olabilir? Araştırınız.

 

İnsanların Ön Yargılı Davranmalarının Sebepleri Neler Olabilir? Araştırınız.


 Ön yargı bir kişi ya da bir şey hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan bir değer yargısı geliştirmek ya da taşımak anlamına gelir. Yani tanımadığımız, özelliklerini bilmediğimiz insan hakkında kesin yargılara kapılırız ve   o kişi ya da kişiler hakkında yanlış izlenimler edinebiliriz. Bu da bizi  hoşgörüsüz bir insana dönüştürür.

İnsanların ön yargılı olmalarının nedenleri şunlardır:

* Yetiştiği ortam. İnsan içinde bulunduğu çevreden etkilenir. Oranın kültürel değerlerinden, yaşam tarzından, insanlara bakış açısından etkilenir ve o da içinde yaşadığı kişiler gibi  başka insanalar karşı ön yargılı olur ve katı bir tutum sergiler.

* Sevgi ve empati kurma becerisinden yoksun yetiştirilme biçimi

*Kişinin kendisini başkasından üstün görme düşüncesi

*  Belirsizliği azaltma: Belirsizlik durumlarında insanlar, önyargı geliştirerek dünyayı daha anlaşılır hale getirmeye çalışabilir.

*Herhangi bir gruba üye olma durumu: İnsanlar, bir grup üyesi oldukları zaman diğer gruplara karşı olumsuz düşünebilir ve önyargı geliştirebilir.

*Kalıpyargılar:  Kalıpyargılar ne yazık ki önyargılara zemin hazırlar ve otomatik olarak ortaya çıktığı için değiştirmesi oldukça zordur.

*Sosyokültürel faktörler: Toplum içinde yaşayan bireylerin yaşam alanlarındaki gruplar, etnik kökenler ve bunlara bakış açıları, farklı düşünce tarzları ve kişilerin yaşam şekilleri gibi pek çok çevresel faktör aslında önyargılar için çok belirleyicidir. 


*Engellenme: Psikanalistlere göre özellikle de çocuk yaşlardaki engellenmeler çeşitli duygusal gerilimler ortaya çıkarır ve bunlara bağlı olarak ilerleyen zamanlarda karşılaşılan durumlarda bu duygusal gerilimler kendini önyargı olarak ortaya çıkarabilir.

*Kusurlu kişilik ve zayıf karaktere sahip olan insanlar da ön yargılı olur.

Aşağıdaki Metinde Geçen Bazı Kelimelerin Anlamları Verilmiştir. Anlamları İlgili Oldukları Kelimelerle Eşleştiriniz. 5. Sınıf Türkçe Kitabı

 

Aşağıdaki Metinde Geçen Bazı Kelimelerin Anlamları Verilmiştir. Anlamları İlgili Oldukları Kelimelerle Eşleştiriniz. 5. Sınıf Türkçe Kitabı


1) Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümüne Kültür denilir. Ya da bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin hepsine birden kültür denilir.


2) Bir üniversiteye bağlı veya bağımsız bir kuruluş olarak genellikle araştırma yapan ve bazı durumlarda öğretime de yer veren eğitim kurumuna Enstitü denilir.

3) Mesleği desen yapmak olan kimseye  Desinatör denilir.

4) Grafik tasarımcısına  grafiker denilir.

5) Üst düzeyde uygulayıcı meslek elemanı yetiştiren yükseköğretim kurumuna akademi denilir.

6) Belli bir yöre ile ilgili, yerel olana da yöresel denilir.


Metinde sorulan kavramlar ve cevapları yukarıda güzel bir şekilde yazılmıştır. Kültür, Desinatör, akademi, yöresel, grafiker, enstitü, sanat. Burada sadece sanatın anlamı verilmemiştir. Sanat kavramının anlamı ise şudur:

Sanat: halkın duyu ve duygularına dokunmaya yönelik gerçekleştirilen insan çalışmalarının tümünü bir araya getiriyor. Resim gibi heykel, video, çizim, fotoğraf, dans, edebiyat, müzik da birer sanattır. 

Sanat Denilince Aklınıza Neler Geliyor?

 


Sanat Denilince Aklınıza Neler Geliyor?


Yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesine sanat denilir. Sanat deyince aklıma edebiyat, resim, müzik, heykel, sinema, mimari, tiyatro aklıma geliyor. Çünkü bu kavramlar sanatı içinde barındıran ve sanatı gerçek yaşamda yaşatan kavramlardır. Sanat denilince aklıma incelik geliyor. Göze, kulağa hoş gelen şeyleri sanat olarak nitelendiririm. 


Örneğin; Bir tiyatroya gittiğimizde oradaki oyuncular bizi hem güldürür hem de düşündürürse işte onlar sanat yapmış olur. Böylece hem eğlenmiş oluruz hem de hayata dair güzel mesajlar almış oluruz. Sevdiğim bir sanatçının konserine gittiğimde onun sesi beni benden alır ve beni çok mutlu eder. Dinlediğim müzikler sayesinde kendime gelirim ve kendimi daha dinç ve daha neşeli hissederim. Bir edebi roman okuduğum zaman, bir sinemaya gittim zaman sanattan faydalanmış olurum ve sanatın güzelliklerine katılmış olurum. Sanat denilince aklıma gelen şeyler bunlardır. Sanat kavramı her insana göre farklı olabilir. Örneğin birine göre müzik, bir başkasına göre sinema, bir başkasına göre de müzik olur. Yani sanat kavramının ne olduğu kişiye göre göreceli olabilir.


Genel anlamıyla baktığımızda ise yukarıda saydığımız kavramların hepsi sanatın içine giren kavramlardır. Mustafa Kemal de sanata çok önem vermiş ve sanat ile ilgili şu sözü söylemiştir: Sanat güzelliğin ifadesidir Bu ifade sözle olursa şiir, nağme olursa musiki, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.”

İlk Görüşte Hakkında Yanlış Düşüncelere Kapıldığınız İnsanlar Oldu Mu? Olduysa Düşüncelerinizdeki Değişikliği Arkadaşlarınızla Paylaşınız.

 

İlk  Görüşte Hakkında Yanlış Düşüncelere Kapıldığınız İnsanlar Oldu Mu? Olduysa Düşüncelerinizdeki Değişikliği Arkadaşlarınızla Paylaşınız.


İlk görüşte hakkında yanlış düşüncelere sahip olduğum çok insan olmuştur. O kişileri anlayıp dinlemeden nasıl bir insan olduklarını bilmeden onlar hakkında  olumsuz bir izlenime sahip olmuştum. Bir gün sınıfımıza yeni bir arkadaşımız gelmişti. Yeni geldiği için onu hiç sevmemiştim ve maddi durumları da çok iyi olduğu için kesin şımarıktır  ve merhametsiz bir insandır diye düşünmüştüm. Gelen arkadaşım beni zaman içinde çok şaşırmıştı. 


Bir gün yakın arkadaşlarımla otururken başka bir arkadaşımın hakkında dedikodu yapıyordum. Sınıfımıza yeni gelen arkadaşımız da konuştuklarımıza kulak misafiri olmuş ve yanımıza gelmişti ve bize şunları söylemişti: Sizin yanınızda olmayan bir insanın arkasından konuşmak korkaklık değil mi? Ayrıca bir arkadaş başka bir arkadaşını kötülememelidir. Bu yaptığınız doğru değil demişti. Ben ve diğer arkadaşlarım bu kız arkadaşımın konuşmaları karşısında sessiz kalmış ve çok utanmıştık. Oysa o sınıfımıza yeni geldiğinde ben onun hakkında ön yargılı olmuştum. Ayrıca günler geçtikçe yeni gelen arkadaşımın ne kadar yardımsever ve  merhametli bir insan olduğunu şu şekilde anlamıştım. 


Bir gün sınıfımızdaki bir arkadaşımızın okul kıyafeti yırtılmış ve ayakkabısı eskimişti. Maddi durumu çok iyi olan bu arkadaşım maddi durumu iyi olmayan arkadaşımıza destek olmuş ve ona yardım etmişti. Bundan sonra bir daha kimsenin hakkında ön yargılı olmayacağım ve insanları önce tanımaya çalışacağım.

Veronika Ölmek İstiyor Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Veronika Ölmek İstiyor Kitabında Geçen Özlü Sözler


Genç ve güzel bir kız olan Veronika, hayatın rutinliğinden sıkılır ve intihara teşebbüs eder. Bu teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanınca da bir akıl hastanesine kaldırılır ve ondan sonra  Veronika'nın hikayesi başlar.

Veronika Ölmek İstiyor Kitabında Geçen Özlü Sözler şunlardır:

 

“İnsanların hoşlarına gitmiyorsa şikayette bulunabilirler. Şikayet edecek cesaretleri yoksa bu onların sorunları.”

"İnsanlar da yaşamak için savaşır, ölmek için değil"

"Ne de olsa "deli"ydi ve kimseyi hoşnut etmek zorunda değildi."

“Niyetle hare­ket arasında her zaman bir kopukluk vardır.”

"Nedense hepimiz yalnızca sevmek, kabullenmek, işlerin kolayını bulmak, çatışmadan kaçınmak üzere yetiştiriliriz."

“Deliler çocuk gibidir, istedikleri yapılmadıkça yerlerinden kıpırdamazlar.

“Siz farklı bir insansınız ama herkes gibi olmak istiyorsunuz. Bu da bana kalırsa ciddi bir hastalıktır.”


“Normallik fikir birliğinden başka bir şey değildir. Yani, çoğunluk bir şeyin doğru olduğunu düşünür, dolayısıyla o şey doğru -normal- olur.”

“Ya zihninizi denetleyeceksiniz ya da zihninizin sizi denetlemesine izin vereceksiniz. İkincisine alışkınsınız zaten korkular, nevrozlar, güvensizlikler içinde savrulup gidiyorsunuz, çünkü hepimizin kendini yok etme eğilimi var.”

“Çok ciddi patolojik vakalar dışında, insanlar yalnızca günlük yaşamın tekdüzeliğinden kurtulmak amacıyla delirirler.”

“Ne olursa olsun yaşama savaşı vermektir doğal olan.”

“İnsanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler, kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca.”

“Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. Şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. Yani başkalarından farklı olanlar.”

“Normalde insanlar en beklenmedikleri gün ölürler.”

“Bütün ailelerde suçu başkalarına yükleme eğilimi vardır.”

“Kimsenin kimseyi yargılayacak durumu yok. Her insan kendi bilir çektiği acının boyutlarını ya da yaşamın anlamının hepten yok olduğunu.”

“Bu dünyada hiçbir şey rastlantı sonucu oluşmaz.”

“Şaşılacak bir şey yok, hayat böyle. İnsanlar mutlulukla başa çıkamıyorlar bir türlü.”


"Nedense hepimiz yalnızca sevmek, kabullenmek, işlerin kolayını bulmak, çatışmadan kaçınmak üzere yetiştiriliriz."

"Her normal insan gibi ağlayabilir, telaşlanabilirdin, ruhunun yukarılarda bir yerde bu kötü durumlara gülerek baktığını unutmaman yeterliydi."

"İnsan bir kez akıl hastanesine girdi mi, delilik dünyasında var olan özgürlüğe alışıyor, hatta ona bağımlı hale geliyordu."

"Ama korkunç bir şey bu, insanlık dışı. Hastalar komaya girmek için değil, komadan kurtulmak için savaşır."

Özdemir Asaf’ın Şiirlerinde Geçen Özlü Sözler

 

Özdemir Asaf’ın Şiirlerinde Geçen Özlü Sözler

 

Özdemir Asaf şiirlerini okuyunca insan kendisini daha iyi hissediyor ve hayata daha farklı yönlerden bakmaya başlıyor. Özdemir Asaf şiirleri şunlardır:

 

“Ya farkıma vardığında farkın kalmamış olursa?”

‘' Her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur.'’

“Yalnızlık Müziğin bile seni dinlemesidir.”

“Seni yaşayacağım, anlatılmaz; Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya.. Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım.. Anlayacaksın.”

“Benim söylemek için çırpındığım gecelerde, Siz yoktunuz.”

“İnsan, kaldıkça küflenir, gidemedikçe çürür.”

 

“Geleceğim, bekle dedi, gitti.. Ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu.. Ama kimse ölmedi.”

“Geleceğim, bekle dedi, gitti.. Ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu.. Ama kimse ölmedi.”

“Sen beni yenmedin Çünkü ben seninle oynamadım.”

“Seni düşlerime aldım, Uykusuz kaldım. Seni uykularıma aldım, Düşsüz kaldım.”

“Ama ne olur, sakın bir insanı gönülce, gözce, dilce, ruhça kırmayın.”

“Siz gittiniz, gittiniz, gittiniz, Ben kaldım, kaldım, kaldım, Sesiniz kaldı, onda kaldım, Yöneldim yüzünüze baktım, Yöneldim gözlerinize baktım, Orada yansıyan bana baktım. Yalnızlığımı nasıl anlayacaktım.”

“Eskiden kızardım. Daha çok konuşurdum. Gülerdim. Gülümserdim. Beklerdim. Umardım. Yaşama sevincimi yitirmedim ama kızamıyorum artık. Daha az konuşuyorum.”

 

“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.”

“İnsanlar, insanların içinde "İnsan'lara" hasret yaşarlar.”

“Ben çiçeklileri Renklileri Delileri severim, Bir de delilikleri.”

"Dünyanın en büyük ordusu iki kişidir, En kalabalık kenti de bir kişi.."

Nankörlük İle İlgili Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 

Nankörlük İle İlgili Bilgilendirici Bir Metin Yazınız.

 

İyilikbilmeze yaraşır davranışa nankör denilir. Nankör insanlar kendilerine yapılan iyilikleri bildikleri halde vefasız olurlar ve nankörlüklerine devam ederler.  Nankörlük; bize iyilik yapan insanların iyiliklerine karşı duyarsız kalma, minnettarlık göstermemedir. Bundan dolayı nankör insanlar  sevilip sayılmazlar ve bir dahaki sefere böyle kimselere gereksiz fedakarlıklar yapılmaz ve böyle kimselerin değeri de insanların gözünde kalmaz.

 

“Nankörlük, kötülüğün şeytanca zincirinin bir halkasıdır, kıskançlık ve yalancılık gibi tehlikelidir. İnsanlar nankörlüğü tümüyle yok etselerdi kötü olan çok şeyin önüne geçilebilirdi.” der  Galina Serebryakova. Bu kadar tehlikeli olan kötü davranıştan uzak durmalıyız ve bize iyilik eden, bize vefa gösteren insanların kıymetini bilmeliyiz ve biz de onlara elimizden gelen fedakarlıkları göstermeliyiz. Bizim iyiliğimizden anlamayan insanlara ise fazla anlam yüklememeliyiz. Böyle kimselere büyük iyiliklerde bulunmamalıyız. Nankör insanlar toplum tarafından sevilmezler ve böyle kimseler ile arkadaşlık, dostluk, komşuluk ilişkileri kurulmaz.

 

Nankörlük insanlar arasındaki güveni ortadan kaldırır ve insan ilişkileri zayıflar. Empati azalır. Nankörlük gören kişi mutsuz olur ve kendini kötü hisseder. Bir daha başka insanalar kolay kolay güvenmez ve kimse ile yakın olmak istemez. Nankörlükle başa  çıkmak için kendimizi başka insanların yerine koyarak empati yapmalıyız. Bize iyilik edenlere minnet duymalıyız ve onların büyük iyiliklerini görmemezlikten gelmemeliyiz. İnsanlarla aramızdaki iletişimi güçlendirmeliyiz.