Sizden Gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sizden Gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Acele İşe Şeytan Karışır

     Acele işe şeytan karışır atasözü düşünülmeden, planlanmadan, alelacele yapılan önü sonu hesaplanmadan girişilen işlerin sonucunda hüsrana uğranılacağını ifade etmektedir.
     Şeytan uğursuzluğun ve kötülüğün simgesidir. Şeytanın olduğu yerde hayır beklemek boşunadır. Aceleciliğin olduğu yerde de şeytan hazır bekler. Çünkü bir an önce yapılmak istenen işlerin olduğu ortamlarda tedbir ve dikkat ikinci planda kalmaktadır. Çabucak sonuca ulaşmak istediğimiz zaman mutlaka bazı önemli ayrıntıları göz ardı ederiz.
     Bir iş yaparken olmazsa olmaz şeylerin başında tedbir ve dikkat gelir. Kazaların temelinde dikkatsizlik yatmaktadır. Çoğu zaman bu tedbirsiz ve dikkatsiz davranmalarımızın sebebi acelecilik olmakta. Bir yere yetişmek için sağa sola dikkat etmeden koşarcasına yürümek nasıl ki kazayı davet eder her yapılan işte de kontrolü kaybetmemize neden olan acelecilik kazaya davetiye çıkarır. Bu atasözümüz gibi aceleciliğin başımıza olumsuz olaylar açabileceğini anlatan "acele giden, ecele gider" atasözü vardır. Bu atasözümüz de acele yapılan işlerin her zaman başımıza bir zarar açacağını ifade eder.
     Bir iş en çabuk kurallarına uygun ve aklı selimle düşünülerek yapılabilir. Düşünülmeden, işin gerekleri planlanmadan ne kadar da hızlı davransak bir şeyler yanlış gider. Bu yanlış bazen o kadar büyük belalar açabilir ki başımıza geri dönüşü mümkün olmayabilir. O yüzden her işi zamanında ve doğasına uygun sürede yapmaya gayret göstermeliyiz. Aksi halde pişmanlıklarımıza yenilerini eklemek kaçınılmaz olur.

Aç Tavuk Kendini Buğday Ambarında Görür

     Aç tavuk kendini buğday ambarında görür atasözü insanın sahip olamadığı şeylerin hayali ile yaşadığını anlatmaktadır. Nasıl ki insanlar çölde suyun hayalini kurduğu için serap görürse hayallerinde de en çok sahip olmayı istediği şeyleri görür.

     Çok aşık olan birinin hayallerini sevdiğin insanın yüzü süsler. Fakir bir insan hayallerinde kendisine zenginlik ve refah içerisinde görür. Uzun süre aç kalmış bir insanın rüyalarını ziyafet sofraları süsler. Yani insan en çok neyin hasretini duyuyorsa rüyalarında da onu görür.

     İhtiyaç hissettiğim şeyler hepimizin hayallerini süsler. Ulaşılamayan şeyler daha cazip gelir insanlara. Aç tavuk kendini buğday ambarında görür atasözü biraz da imrenme içerir. İnsanların kendisinden daha iyi durumda olanlara karşı duyduğu bir imrenme vardır bu atasözünde. Aç tavuk kendini buğday ambarında görür atasözü sahip olamadığın şeylere karşı duyduğumuz yoğun isteği ve kurduğumuz hayalleri ifade etmektedir.

Bakarsan Bağ Olur Bakmazsan Dağ Olur

  Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur atasözü bir işe ne kadar değer verirsen karşılığında o kadar bir verim alabileceğini ifade etmektedir.

     Her insanın birtakım uğraşları vardır. Herkesin bu uğraşlarına ayırdığı zaman ve emek vardır. Bazı insanlar yaptıkları işlerle ilgili çok titiz olurken bazı insanlar üstünkörü yapar işlerini. Tabi ki karşılığında da elde ettikleri verim farklı olur. Bir dağ ile yemyeşil çeşit çeşit meyvelerin sebzelerin olduğu bahçe arasındaki fark nedir hiç düşündünüz mü? İkisi de topraktır ama biri kupkuruyken diğeri türlü yiyecekler doludur. İşte dağ ve bağ arasındaki farkı oluşturan şey harcanan emektir. Aklınıza gelebilecek her işte de durum Bu örnekteki ile aynıdır. Kim ki yaptığı işe sahip çıkar ve başarılı olmak için elinden gelen emeği gösterirse başarılı olur. Kimde yan gelir yatarsa yaptığı iş harap olur gider.

     Yaptığımız işlerde başarılı olmak ve bulunduğumuz ortamı güzelleştirmek istiyorsak mutlaka çaba harcamalıyız. Aksi taktirde yaptığımız işlerin sonucu renkten uzak kuru bir dağdan farksız olmaz.

Görünen Köy Kılavuz İstemez

     “Görünen köy kılavuz istemez” atasözü net bir şekilde ne olduğu belli olan konularda aksini ispat etmek için açıklama yapmaya çalışmanın gereksiz olduğunu ifade eder.

     Bazı konular vardır ki ne olduğu açıkça belli olur. Bunları değiştirmeye ya da farklı yorumlamaya çalışmanın bir faydası olmaz.  Mesela bir şirket düşünelim. Şirketin yönetiminden de sorumlu bir kişi olsun. Şirket sürekli zarar ediyorsa, küçülüyorsa, günden güne itibarını kaybediyorsa yönetimden sorumlu kişinin birtakım sayısal verilerden bahsederek bu durumu hafif göstermeye çalışmasının bir faydası olmaz. Yönetici ne derse desin durum açıkça şirketin iflasa doğru gittiğini göstermektedir. İşte böyle bir durumda ne kadar da efendim şöyleydi de böyleydi de dese yönetici patronun söyleyeceği şey “görünen köy kılavuz istemez olacaktır.”


     Gerçekler ayan beyan ortada ise, an be an gözümüzün önünde cereyan ediyorsa çok fazla açıklama duyma ihtiyacı hissetmeyiz. Bir Kemal Sunal filminde vardır ya adam elinde satırla eşeğin karnında zannettiği elması almak için tam eşeği kesecekken Kemal Sunal gelir ve adam durumu kurtarmak için tıraş edecektim der. Böyle bir manzara karşısında ne tür bir bahane uydurmaya çalışırsa çalışsın niyet açıkça bellidir ve “görünen köy kılavuz istemez” denir.


     Gidişatın sonucun ne olacağı ile ilgili olarak net bir şekilde ipucu verdiği durumlarda bu atasözünü kullanırız. Ama yine de yüzde yüz emin olmadıkça kesin kanaatte bulunmamak gerekir. 

Gönlümün Bahar'ı

   Köyün birinde Bahar adında güzel bir kız yaşarmış. Bahar öyle güzel bir kızmış ki köyün bütün genç erkekleri bu kızı severmiş. Ama Bahar'ın kalbi başka biri için atıyormuş. Bahar evinin arkasında kimsenin göremeyeceği bir yerde adına "aşk bahçesi" dediği kendine ait bir bahçe yapmış. Aşk bahçesine öyle güzel bakıyormuş ki bu bahçeyi kimseye göstermek istemiyormuş. Bir zaman geçmiş ve bahar gönlünü kaptırdığı Yiğit adlı genç ile evlenmiş. Her akşam penceresinin önüne oturur hem dışarıda yağan yağmuru izler hem de nakış işlermiş. Yiğit Bahar'ın nakış işlemeyi sevdiğini bildiği için her akşam nakış işlerken kullandığı iğneyi ona hediye olarak almış. Bir gün yine böyle nakış işlerken Yiğit'e şöyle demiş :

- Şu fani dünyada bana ait olan tek eşyam bu iğne. Bu varlık aleminde sahip olduğum tek şey bu, bunun dışında elim bomboş, bu iğneyi de şunun için taşıyorum:

    Gönlümün kurak yollarında çok düşüyorum. Ah gönlümü alan seni izlerken sürekli düşüyorum ve ellerime, ayaklarıma dikenler batıyor sürekli. Bu iğneyi de dikenleri çıkarmak için kullanıyorum.
    Sevdiğinin bu sözleri üzerine Yiğit'te ona şöyle söylemiş :



- Bahar'ım sana gönlümü vermekten başka elimden bir şey gelmez. Ayağına sevgimiz yolunda dikenler batarsa sen o dikenleri elbisene takılmış bir gül bilmelisin. Bizim aşkımızla ayağına batan bir diken başkalarının bize sunacağı yüzlerce gül demetinden daha değerlidir.


    Bu sözler üzerine birbirlerine sarıldılar. Sevginin hayat yolunda karşılarına çıkacak engelleri aşmaktaki en büyük silahları olacağını bilerek birbirlerine bağlılık yemini ettiler. 

Aydan - 7. Sınıf

En Sevdiğim Renk

      Herkesin kendi kişiliğine göre hoşuna giden ve çok beğendiği bir renk vardır. Benim en sevdiğim renk mavidir.

     Mavi renge bayılıyorum çünkü mavi hem gökyüzünün hem de denizin rengidir. Mavi renk ben de insanlar ve diğer canlıların yaşam alanını çağrıştırır. Maviyi sevmemin en önemli sebebi hayatın rengin olarak görmemdendir.

     Mavi bir elbise giydiğim zaman kendimi çok uzun bir yola gidiyormuş gibi hissediyorum. Çünkü denizler nasıl sonsuz bir mavilik gibi görünürse mavi giydiğimde ben de uzun bir yola çıkacakmış gibi hissederim. Mavi renge hayranlığımın diğer bir sebebi de gökyüzünün de mavi olmasıdır. Gökyüzü mavi olmasaydı insanlar karanlıkta kalırdı. 

          Bence mavi bir yaşam kaynağıdır. Aslında ben her rengi çok seviyorum ama mavi renk annem babam gibidir. Mavi renk görünce aklıma annem ve babam geliyor. Çünkü bu rengi çok seviyorum. 

Gönderen : Çağla- 7. sınıf