Çocuğunuzu Anlatan Bir Mektup Yazınız

 

Çocuğunuzu  Anlatan Bir Mektup Yazınız

 

Çocuğumun kıymetli öğretmeni Ebru Hanım,

 

Kemal adındaki çocuğum  güzel yüzlü siyah gözlü, iki tane çok güzel gamzeleri olan, bakışları masum bir can parçasıdır. Çocuğum olduğu için onu çok seviyorum. Çünkü benim kıymetli Kemal’im adalet duygusu çok yüksek olan, insanlara yardım etmeyi seven, arkadaşları ona kötü davransa bile onların arkasından  kötü konuşmayan ama hakkını da aramayı bilen akıllı bir çocuktur. Çok duygusal olduğu için hemen alıngan olabiliyor ve bu durumda da kendisini çok üzüyor. Onun bu kadar hassas bir kişiliğe sahip olması beni endişelendiriyor. Çünkü aşırı hassas bir ruha sahip olan kıymetli yavrumun ileride çok üzüleceğinden korkuyorum. Onun için Kemal’i hayata daha iyi hazırlamaya çalışıyorum ve aşırı alıngan olmaması için elimden gelenleri yapıyor, onunla sohbet ediyor ve onun konuşmalarını dinliyorum. Kemal’in dünyası çok renkli ve samimi.

 

Bu konu da sizin de elinizden geleni yapacağınıza eminim kıymetli Ebru Hocam. Ona çok değer veriyorum. Çünkü Kemal bana Yüce Allah’ın verdiği büyük bir emanet, büyük bir candır. Hiç boş durmayan, kendini geliştirmeyi seven bir çocuktur. Kendine özgü yetenekleri vardır. Çok güzel resim yapar, psikomotor beceri gerektiren işlere eli çok yatkın, zeki, duyarlı ve meraklı bir çocuktur. İçinde müthiş bir öğrenme isteği vardır. Onun için hiç boş durmaz. Biraz  yetersiz olduğumuz konu kitap okuma konusudur. Çok zeki ama kitap okuma konusunda biraz eksik. Onu daha çok kitap okuma konusunda yönlendirirseniz çok memnun olurum değerli hocam. Futbola gidiyor ve futbolda çok başarılı. Futbol oynamak onun için hayatın anlamı. Çünkü futbola gideceği zaman hayat dolu oluyor ve çok iyi oynadığı zaman cıvıl cıvıl oluyor. Onun için futbol büyük bir tutkudur. İleride dünyaca ünlü bir futbolcu olmak istiyor. Bu onun en büyük hayali.

 

 Tuttuğunu koparmayı seven bir çocuktur. Bir şeye karar verdiyse onu yerine getirmek için sonuna kadar çalışıyor. Azimli, kararlı ve çalışkan bir çocuktur. Genelde sorumluluklarını yerine getiren bir çocuktur ama bazı zamanlar tembelleşebiliyor. Onu uyarınca kendine geliyor ve daha sorumluluk sahibi ve bilinçli bir çocuk oluveriyor. Hayvanları çok seviyor, ağaçları çok seviyor ve onları korumaya çalışıyor. İnsanlara yardım etmeyi çok seviyor. Güzel bir kalbe sahip olan, bencillikten uzak tatlı mı tatlı bir çocuktur benim güzel yavrum. Çocuğum hakkında söyleyeceklerim bunlardır. Her şey için çok teşekkür ederiz hocam, sevgi ile, ilgi ile kalın…

Bir Göz Ağlarken Öbür Göz Gülmez

 

Bir Göz Ağlarken Öbür Göz Gülmez


Birbirine çok yakın insanlardan biri sevinçli iken diğerinin  mutlu olması mümkün değildir. Aile bireylerinden birinin hastalık ve benzeri durumlardan ileri gelen üzüntüsü ailenin tümünü etkiler. Dolayısıyla ailede bir kişinin başına gelen üzücü bir olay bütün aile fertlerinin başına gelmiş gibi olur. Hemen hepsi de aynı ölçüde acı çeker, üzüntülü olur, kalp sızlar ve yanar. 


Bir kesimi büyük sıkıntılar çekerken diğer kesimlerinin rahatlık içinde olması yadırganacak ve sosyal çalkantılara neden olabilecek bir durumdur. Bunun için atalarımız” bir göz ağlarken öbür göz gülmez.” der. Örneğin aileden büyüklerden biri ağır bir kanser hastası olduğu zaman aile bireylerinin hepsinin yüreği yanar ve ailedeki bireyler üzüntüden uzun bir süre kendine gelmez ve canları yanar. Yani ailedeki bir kısım eğlenmeye gezmeye devam ederken diğeri de üzülmeye devam eder gibi bir durum olmaz. 


Herkes üzülür, herkes eğlenceyi, zevki bir köşeye bırakır ve o hasta olan büyükleri için ellerinden gelen her türlü maddi ve manevi desteği sağlamak için  yürek birliği yaparlar. Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde o büyüklerine destek olurlar. Ona dokunurlar, onu severler ve onun yanından ayrılmazlar. Çünkü bir göz ağlarken öbürü gülmez hepsi ağlar, hepsi acı çeker ve hepsinin içi kan ağlar.

 

Bir Tutam Tarhanan Varsa Ehline Pişir

 

Bir Tutam Tarhanan Varsa Ehline Pişir


 Tarhana, Anadolu’da kıtlık zamanlarında bile pişirilen, bereketli ve değerli bir gıdadır. Bir tutam demek ise  az miktarda demektir. Ehline pişir demek ise onu hak edene yap anlamına gelir. Yani bir kimsenin imkanları az olduğu halde elinde bulunan kıymetli bir şeyi değerini bilecek kişiye verirsen daha doğru olur. Çünkü o az olan şey hak edenin elinde olursa daha anlamlı olur. Yani kıymet bilene kıymet vermek gerekir. Bu her ne olursa olsun.


 Örneğin;  Bir öğretmen okul dışında kalan zamanlarında maddi durumu iyi olmayan ve özel derse muhtaç olan, meraklı ve öğrenme isteği olan bir öğrencisine  bir şeyler  anlatır ve o öğrencisi için  için elinden gelen fedakarlığı yapar. Çünkü o meraklı öğrenci öğretmeninin onun için gösterdiği çabayı hak ediyordur. Belki öğretmenin zamanı çok kısıtlıdır ama o öğrenci bu zamanı hak ediyordur. 


Az olan nimeti, onu takdir eden insanlarla paylaşmak gerekir. Hem o nimet boşa gitmemiş olur hem de karşılıklı sevgi ve saygı ortamı oluşur. Atasözünden anlatılmak istenen sadece yemek değildir. Bilgi, emek, zaman, mal, dostluk, sevgi vb.’dir. Elindeki kıymetli bir şey az da olsa onu hak edene ver ki anlamlı olsun, için de rahat etsin.

O Mu Bu Mu (Kalp Kırmak Mı Pot Kırmak Mı? Bitap Düşmek Mi Gözden düşmek Mi?)

 

 

 O Mu Bu Mu (Kalp Kırmak Mı Pot Kırmak Mı? Bitap Düşmek Mi Gözden düşmek Mi?)


1) Kalp Kırmak mı pot kırmak mı?

Cevap: Aslında ikisinin de yapılması doğru olmaz ama biri daha ağır olur ve insanda hasar oluşturabilir. Bu da elbette kalp kırmaktır. Çünkü kalbi isteyerek kırarız ve karşıdaki kişiyi incitmiş oluruz ve onu çok üzmüş oluruz. Onun için kalp kırmayı değil pot kırmayı tercih ederdim. Kalp kırmaktansa pot kırmak her zaman daha hafif ve onarılabilir bir durumdur. Kalp kırmak mı pot kırmak mı diye bakıldığında verecek cevabım elbette pot kırmak olacaktır. Çünkü kalp kırılınca bir daha yerine gelmeyebilir ve kalbini kırdığımız kişi bizi eskisi kadar sevmez ve bize olan inancı ve güveni sarsılır. Oysa pot kırdığımız zaman bu bir gaf olur, açıklanır, düzeltilir ve çoğu zaman da affedilir. Bunun için pot kırmak daha mantıklıdır diye düşünüyorum.


2) Bitap düşmek mi gözden düşmek mi?

Cevap: Bitap düşmek çok yorulmak, halsiz kalmaktır. Oysa gözden düşmek bir itibar kaybıdır, güven kaybıdır. İkisi arasında kalsam elbette bitap düşmeyi tercih ederdim. Çünkü bugün yorulduysam yarın dinlenirim ama birinin gözünden düşersem bir daha aynı değere sahip olamam. Onun  için tercihim bitap düşmektir.


3) İğneyle kuyu kazmak mı, deveye hendek atlatmak mı?

Cevap: Deveye hendek atlatmak: Zorluk, daha çok imkansızlığı anlatır.

İğneyle kuyu kazmak: Zordur ama sabredilirse başarılı olunur. Onun için tercihim iğneyle kuyu kazmak olurdu. Çünkü birinin sonunda amacına ulaşıyorsun ama diğerinde amaca ulaşmak zordur.


4) Bata çıka mı, düşe kalka mı?

Cevap: Bata çıka demek: Genellikle karışıklık ve çıkmaz bir durumun içinde kaybolmaktır. Düşe kalka ilerlemek ise; çaba, azim göstererek sonuca gitmektir. Ben de düşe kalka ilerlemeyi tercih ederdim çünkü burada zor da olsa ilerleniyor ve pes edilmiyor. Yani bir karışıklık olmuyor.


5) Göle maya çalmak mı, ipe un sermek mi?

Cevap: Her ikisi de boşa çaba harcamak anlamına gelir ama arada kalsaydım  ipe un sererdim çünkü çok az da olsa unun kalıntıları ipin üzerinde olabilir oysa göle maya çalınca gölde yoğurt suyun içinde tamamen yok olup gider.


6) Ne var ne yok mu, N’aber mi?

Cevap: Ben olsam ne var ne yok demeyi tercih ederdim. Çünkü burada hal hatır sormak vardır ve daha samimi bir ortam oluşturur. Diğeri ise daha kısa cevaplı ve daha soğuk bir duygu oluşturur diye düşünüyorum.

Geçmişten Günümüze Türkçenin Gelişimine Katkıda Bulunmuş İsimleri Araştırınız

 

Geçmişten Günümüze Türkçenin  Gelişimine Katkıda Bulunmuş İsimleri Araştırınız


Geçmişten günümüze Türkçenin gelişimine katkı sağlayan çok sayıda şair, bilim insanı, dilci, yazar ve devlet adamı etkili olmuştur. Tonyukuk, Yollug Tigin, Bilge Kağan, Kaşgarlı Mahmut, Edip Ahmet Yükneki, Yusuf Has Hacip, Mevlana Celaleddin Rumi, Aşık Paşa, Yunus Emre, Ali Şir Nevai, Bâki, Evliya Çelebi, Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Mustafa Kemal Atatürk, Ahmet Bican Ercilasun, Muharrem Ergin, Şükrü Haluk Akalın, Doğan Aksan vb. sayıda insanlar Türkçenin gelişimine büyük katkıda bulunmuş kişilerdir.

 

Mesela;

Yunus Emre; Tasavvuf olarak yazdığı şiirlerini yalın bir Türkçe ile yazmış, halk Türkçesini edebiyat dili haline getirmiştir. Edip Ahmet Yükneki ise  Atabetül Hakayık adlı eseri ile Türk ahlak anlayışını Türkçe aktarmıştır. Yine baktığımızda Kaşgarlı Mahmut'u diyebiliriz. Kaşgarlı Mahmut Divan-u Lügati’t Türk adlı eseri ile Türkçeyi Araplara tanıttı ve ilk Türkçe sözlüğü hazırladı. 


Mustafa Kemal Atatürk ise Türk Dil Kurumunu kurdu ve Türkçeyi bilim, kültür ve eğitim dili haline getirdi. Namık Kemal Türkçeyi vatan ve özgürlük düşüncesi ile birleştirdi. Daha çok sayıda örnek verebiliriz.

Atasözü Nedir, Tanımını Yapınız, Örnekler Veriniz.

 

Atasözü Nedir, Tanımını Yapınız, Örnekler Veriniz.


 Arasözü; geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlerdir. Türkçede "sav" ve "irsal-i mesel, darb-ı mesel" olarak da adlandırılır.


Atasözü örnekleri

İzinsiz bağa girilmez,

 iyilik yapan iyilik bulur,

 herkes evinin ağasıdır,

 her zaman papaz pilav yemez,

ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane,

deve ağır gider ama yol alır,

 dert, çekene göredir,

çocuğun yediği helal, giydiği haram,

çalışanın yatanda hakkı vardır

beş para etmez

 başına gelen bilir

başa gelen çekilir

baş kes, yaş kesme


babadan mal kalır, adamlık kalmaz

altını saklamak değil, kuruşu saklamak hünerdir

gelen gideni aratır

gelene git denilmez

 harman yel ile, düğün el ile

insanın kıymetini insan bilir

karganın yavrusu şahin olmaz vb gibi çok sayıda atasözü örneklerimizi çoğaltabiliriz.


*Atasözlerini günlük hayatta şu şekilde kullanırız: Öğüt verme, durumu kısaca anlatma, ikna etme ve hatırlatma, toplumsal bilgelik aktarma vb gibi.

*Edebi metinlerde ise yazar ve şairler atasözleri ile sözünü daha etkili anlatır, gerçekçilik katmak amacı ile, sanatsal zenginlik sağlama amacı ile, halkın duygu ve düşüncelerini dile getirme amacı ile atasözlerinden faydalanılır.

Kalp Kalbe Karşıdır

 

Kalp Kalbe Karşıdır


İnsanları bir arada tutan huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir. Bu birlik içinde olan insanlar arasında bir gönül birliği vardır. Biri öteki için ne hissediyorsa ve düşünüyorsa diğeri de onun için benzer şeyi düşünür ve hisseder. Bunun için atalarımız kalp kalbe karşıdır.


 İki kişinin birbirlerini görmese, konuşmasa bile birbirine karşı aynı duyguları beslediğini, gönüllerinin birbirine yakın olduğunu anlatır. Daha çok özlem, duygusal bağ ve karşılıklı sevgi vardır. Örneğin; iki komşu yeni tanışmasına rağmen birbirlerinin huyunu çok sevmiş ve birbirlerine karşı çok iyi düşünmeye başlamışlardır. Fatma adlı komşu Esma adlı komşuyu kahvaltıya çağırması gerektiğini düşünmüş ve bunu ona da söylemiştir. Bunu duyan Esma Hanım ben de seni kahvaltıya çağırmayı düşünüyordum, seni çok sevdim, demek ki kalp kalbe karşıymış komşum der ve birbirlerine sarılırlar.


 Bir diğer örnek ise şunu verebiliriz. Uzun bir süre görüşmediğimiz dostu sürekli düşünmeye ve onu özlemeye başlarız. Bir gün onu telefonla ararız ve aradığımız zaman o da bize ben de seni düşünüyordum, çok özlemiştim, arayacaktım der. İşte tüm bunlar iki kalbin birbirine yakın olduğunu, birbirini hissettiğini gösteren örneklerdir.

Sorumluluk Konulu Kompozisyon

 

Sorumluluk  Konulu Kompozisyon


İçinde yaşadığımız dünyada belli bir amacımız olmalıdır. Amacı olmayan bir insanın ne kendisine ne de içinde yaşadığı topluma faydası olur. Oysa sorumluluk sahibi insan içinde yaşadığı topluma faydalı olmak için bilinçli bir insan olur, doğasever olur, insan sever olur, hayvan sever olur. Bir öğrenci olarak bizler de üzerimize düşen sorumlulukları yapmak için ilk olarak derslerimize iyi çalışmalıyız, yattığımız odayı temiz tutmalıyız, bir misafirliğe gittiğimiz zaman ev sahibine yardımcı olmalıyız, yolda gördüğümüz yaşlı birine yardım etmeliyiz, ormanlarımızı korumalıyız, havayı, suyu ve toprağı kirletmemeliyiz. 


İşte sorumluluk böyle geniş kapsamlı bir kavramdır. Sorumluluk bilinci olmayan kimseler en büyük zararı kendilerine verirler. Çünkü hayatta bir amacı olmayan bir insanın hayat enerjisi bir zaman sonra düşer ve kişi mutsuz olmaya başlar. Bu da beraberinde başka mutsuzlukları getirir. Oysa sorumluluk sahibi olarak hayata dört elle sarılan, karşısına çıkan engelleri aşmak için çok çalışan insanlar hayattan zevk alırlar. Sorumluluk sahibi insanlar çalışkan insanlardır ve başarı da onlarla beraber olur. 


"Sorumluluk insanların en fazla korktukları şeylerden birisidir, ama bizi hem erkek ve hem de kadın olarak en fazla geliştiren de odur" der.(Frank Crane). Yani sorumlulukları yerine getirmek insanı daha çok geliştirir ve kişide iç disiplin olur. Bu da kişinin sosyal yaşama daha uyumlu hale gelmesini sağlar.

Karamazov Kardeşler Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları

 

Karamazov Kardeşler Kitabı İle İlgili Klasik Sorular ve Cevapları


1) Kitaba göre ahlaksız bir hayat süren bencil, kadın ve para düşkünü olan, çocukları ile hiç ilgilenmeyen ve eşlerine iyi davranmayan kişinin adı nedir?

Cevap: Fyodor Pavloviç Karamazov

2)  Tutkularına yenik olan, çok öfkeli  ama vicdanlı olan Fyodor Pavloviç'in en büyük oğlunun adı nedir?

Cevap: Dimitri ya da diğer adı ile Mitya’dır.

3)  Fyodor Pavloviç’in oğullarından biri olan; zeki, ateist, akılcı düşünen ve Tanrı’yı sorgulayan kişi kimdir?

Cevap: İvan

4) Fyodor Pavloviç’in en küçük oğludur. İnançlı bir kimsedir. Temiz kalpli ve saftır ve kimseye karşı kötülük düşünmez. Zosima adlı keşişin öğrencisi olan bu kişi kimdir?

Cevap: Alyoşa diğer adı ile Aleksey’dir.

5) Fyodor Pavloviç’in gayrimeşru oğlu olan, sessiz bir kişidir. Kompleksli, aşağılık ve kurnaz olan bu kişinin adı nedir?

Cevap: Smerdyakov

6) Gruşenka adlı kadına aşık olan kişiler kimdir?

Cevap: Fyodor Pavloviç ve oğlu Dimitri (Mitya). Bu kadına her ikisi de aşık olunca baba ve oğlu arasında ölümcül bir rekabet başlar ve birbirlerine düşman kesilirler.

7) “İnsanın özgürlüğe değil itaata ihtiyacı vardır.” diyen kimdir?

Cevap: İvan


9) İnancı ve saflığı ile diğer kardeşlerinden daha farklı bir yerde olan kişi kimdir?

Cevap: Alyoşa

10) İnsanların iyi olmasını ister. İnsanın kendisini suçlaması, başkasını yargılaması gerektiğini öğütleyen dini lider kimdir?

Cevap: Alyoşa’nın hocası olan Zosima’dır.

11) Zosima halkın azizlik beklentisini neden sarsar?

Cevap: Çünkü Zosima öldüğünde ceseti kokar ve bu durumda da halkın onunla ilgili azizlik beklentisini hayal kırıklığına uğratır. Alyoşa da bir an için hayal kırıklığına uğrasa da hocasına olan inancını kaybetmez ve kendine gelir.

12)  Çevrede herkes kimin kendi babasını öldüreceğini düşünür?

Cevap: Dimitri Mitya’nın.

13) Fyodor Pavloviç’in evinde hizmet eden ve babasına kin besleyen, İvan2ın Tanrıtanımaz fikirlerinden etkilenen kişi kimdir?

Cevap: Semerdyakov

 14) İvan'a “Siz bana cesaret verdiniz diyerek babasını yani Fyodor Pavloviç’i öldüreceğini ima eden kişi kimdir?

Cevap: Semerdyakov

15) Fyodor Pavloviç öldürüldüğü zaman ilk olarak kimden şüphelenilir?

Cevap: Oğlu Dimitri (Mitya)

15) Fyodor Pavloviç’i öldüren aslında kimdir?

Cevap: Semerdyakov’dur.  Semerdyakov bunu kardeşi İvan’a itiraf eder ve şöyle der: “Siz bana Tanrı yok dediniz; ben de öldürdüm.” der. Bu itiraf İvan’ı delirme eşiğine getirir.

16) Kim intihar ederek hayatına son vermiştir?

Cevap: Semerdyakov


17) Cinayetten kim suçlu bulunur ve o kişi nereye sürüklenir?

Cevap: Cinayetten Dimitri yani Mitya suçlu bulunur ve Sibirya’ya sürgüne gönderilir.

18) Hem kendisinin de hem de çevresindeki çocukların ruhsal rehberi olan ve iyi olarak kalmaya devam eden kişi kimdir?

Cevap: Alyoşa

19) Kitap nasıl sona erer?

Alyoşa ağabeyleri için dua eder ve insanların iyiliğini istemeye devam eder. Çocuklarla kurduğu bağ ve çocukların inancını canlı tutmasıyla kitap umut dolu bir şekilde sona ermektedir.

20) Kitapta hangi temalar işlenmiştir?

Cevap: Baba ve oğul çatışması, kardeşlik, özgürlük ve sorumluluk, inanç ve ateizm, suç ve vicdan.

21) Kitapta sizi etkileyen alıntılardan beş tanesini yazınız.

“İlkin kendi kendisine yalan söylemeyin. Kendi kendine yalan söyleyip yalanını ciddiye alan insan sonunda ne kendinde, ne de çevresindeki gerçeği seçemez olur, böylece hem kendisine hem de başkalarına saygısızlık eder.”

“ Bazı insanların düşmanlığı dostluklarından daha yararlı oluyor. ”

“Akıllı insanla konuşmak zevklidir.”

“Budalalık düzdür, kurnazlıktan yoksundur; zeka hileye, sinsiliğe başvurur. Akılda namussuzluk; aptallıkta doğruluk, namus vardır.”

“Zira insanlar temiz kimsenin düşmesine, rezil olmasına sevinirler.”


“İlkin, kimseye ödünç para vermek âdetim değildir. Borç verdiğin adamı dostluktan silmek gerek. Size, özellikle sizi sevdiğim, kurtarmak istediğim için vermezdim.”

Sadece hayat veren değil, hayat verip hak eden, baba adını taşıyabilir.

23) Karamazov Kardeşler adlı kitabın yazarı kimdir?

Cevap:  Fyodor Dostoyevski

Toplumsal Dayanışma Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Toplumsal Dayanışma Konulu Konuşma Hazırlayınız

 

Toplumlar birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olduğu zaman daha çok güç kazanırlar ve böyle toplumları yıkmak kolay olmaz. Çünkü böyle toplumlarda sevgi vardır, bağlılık vardır, dayanışma vardır. Toplumsal dayanışmanın olduğu toplumlarda insan kendini daha güçlü ve daha mutlu hisseder. Çünkü ait olduğun toplum başına gelebilecek üzücü olaylarda seni ayağa kaldıracak, sana destek olacak ve yıkılıp gitmene izin vermeyecektir.


Sevgili öğretmenim, değerli dinleyiciler,

Dayanışma yalnız zor zamanlarda değil yaşamın her anında bizi bir araya getiren, bizi bir arada tutan en güçlü bağlardandır. Birlik içinde hareket eden toplumlar her türlü zorluğun üstesinden gelir. Doğal afetlerde, ekonomik krizlerde, toplumsal sorunlarda halkın en büyük gücü birbirleri ile dayanışma içinde olmasından ortaya çıkar. Örneğin; Ülkemizde on ilimizde yaşanan büyük deprem felaketinde çok sayıda canımızı yitirdik ama toplum olarak birlik içinde hareket etmeyi bildik. Depremzede kardeşlerimize sevgi bağı olduk, can bağı olduk. Onları tekrardan topluma kazandırmaya çalıştık ve onlar için elimizden gelen he türlü fedakarlığı yapmaktan asla çekinmedik. Çünkü biz güçlü bir toplumuz, manevi ve kültürel değerlerine bağlı bir toplumuz. Bizi bir arada tutan da bu özel bağlarımızdır.

 

Unutmayın ki bazen bir  gönüllü çaba, bazen bir tebessüm etme, bazen de yalnız değilsin duyabilmek bile büyük bir dayanışma, birlik olma bilinci ve örneğidir. Birlik içinde olursak her daim zorlukların üstesinden daha kolay çıkarız. Yeter  ki birbirimizden vazgeçmeyelim, yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket etmeye ve insanlığı yaşatma devam edelim.